Zina konusu yine gündemde ve benim yine sorularım var

27
Reklam

Hz. İsa’nın, ‘kötü kadın’ olarak tanınan bir cins-i latife karşı taşla had bildirmeye kalkışacakları, ‘‘İçinizde hiç günah işlememiş olan ilk taşı atsın’’ uyarısıyla durdurduğunu biliyoruz.

Asr-ı Saadet’te de yolda yürürken gördüğü bu günahı uluorta günah işleyenlerin üzerini örterek fiilin reklama dönüşmesini engelleyen önemli bir sahabenin olaya yaklaşımından da haberdarız…

Dinler erkekle kadın arasında evlilik dışı ilişkileri hoş görmez, günah sayar ve ortalığa dökülmüş halde eyleme dönüştüğü görüldüğünde cezalandırılmasını da ister.
Ancak ceza verilebilmesini de yerine getirilmesi çok zor şartlara bağlamıştır dinler…

Bu sebeple ‘zina’ diye hoş görülmeyen bir ‘fiil’ söz konusudur, ancak ‘zina’ fiili işlediği için cezalandırılan insan sayısı tarih boyunca çok kısıtlıdır.

Osmanlı döneminde o cezanın sadece bir tek kadın için uygulandığını aktarır tarihçiler…

Cezayı daha çok o fiilden rahatsız olanlar verir; neredeyse bütün hukuk sistemlerinde günümüzde de evliliğin bozulması için taraflardan birinin ‘zina’ fiilini işlemesi yeterli sebep sayılmıştır.

Aile birliği o eylemle bozulduğu gerekçesiyle…

Zina ile ‘cinsel sapıklık’ genel başlığı altına girebilecek eylemler birbirine karıştırılmamalıdır. Irza geçme, küçük kız-erkek çocukları istismar, pedofili (sübyancılık) gibi eylemler birer sapıklıktır ve bu eylemleri işleyenler toplum düzenini bozdukları için en ağır biçimde cezalandırılır.

Reklam
Kişisel gözlemim

Çocukluğuma ait bende dehşet izleri bırakmış bir olayı bugün bile unutmam: Mahalledeki boş bir arsada iki takım halinde futbol oynarken polislerin hemen yanı başımızaki bir binanın giriş katındaki bir dairenin kapısına dayandığını görmüştük.

Onlarla birlikte bir kadın da ‘‘Aç’’ ihtarına rağmen kapısı aralanmayan dairenin önünde avazı çıkana kadar bağırıyordu.

Kadın oyun arkadaşlarımızdan birinin annesiydi üstelik.

İlkokul çağında çocuklardık ve hiçbirimiz o anda neler olduğunu anlayamamıştı.

Futbolu bir tarafa bırakıp gözümüzün önündeki gelişmeyi izlemeye başladık.

Tabii annesinin ciyak ciyak bağırdığı arkadaşımız da…

Neden sonra kapı açıldı ve o ailenin üçüncü ferdi, baba, yüzü alı al moru mor kapıdan göründü.

Etrafta bekleşen büyüklerin tepkileri inanılmazdı.

Reklam

İlk kez o olay vesilesiyle duymuştum ‘zina’ sözcüğünü…

Gördüğüm hiç açıcı bir manzara değildi.

O arkadaşı mahallelinin son görüşü olmuştu o olay; ailelerinin birliği bozulmuş muydu, bilmiyorum; ama aile bizim mahalleden hemen taşınmıştı.

Sorularım var

Konuyu neden ele aldığım her halde tahmin edilmiştir.

Yıllar önce, 2004 yılında, tam Avrupa Birliği’nden anlayış beklenirken gündeme gelmiş olan ‘zina’ konusunun günümüzde depreşmesi…

İktidar partisi bu defa yasaklama ve yasağı çiğneyeni cezalandırmada kararlı görünüyor.

Sorularım şunlar: Acaba ‘zina’ fiil olarak dinin tanımladığı gibi mi yasaya yansıtılacak? Cezalandırılmak için yine ‘din’ tarafından öngörülmüş biçimde mi suçun işlenip işlenmediğine dikkat edilecek?

Ve tabii, dinin bu fiili işleyenlere öngördüğü, ancak tarih boyunca uygulandığına dair bilgiye sahip olunmayan ceza mı yasal hale getirilecek?

Bunların hepsine birden ‘Evet’ cevabı verilemiyorsa…

En iyisi burada durayım ve yasa üzerinde çalıştıkları duyurulan komisyonun üyelerini bu sorular üzerinde düşünmeye davet edeyim ve varsa verecekleri cevabı bekleyeyim.

Tabii cevap verebilecek durumda iseler…
ΩΩΩΩ

Reklam

27 YORUMLAR

  1. eşcinselin en çok yaygın olduğu ülke biliyor musunuz Ben de bunu Duyunca şok oldum söylüyorum Suudi Arabistan Evet yanlış duymadınız Suudi Arabistan suudiler Bunu neden ülkemize gelip gelip duruyor sanıyorsunuz Çünkü burada her türlü rezillik diz boyu gözlerimle şahit oldum Ne Kulaklarımla duydum ne diyeyim gençliğiİslam’ı Yaşatmaya Bu sözde İslam’ı tanımıyorum

  2. Hükümet bu kadar niye seviliyor hiç baktınız mı bir geçmişe çıkartmış olduğu yasalar ile ilgili Çünkü her şeyi yasal tecavüze hariç Ee Sonuçta Avrupa Birliği Yaşasın Avrupa Birliği Yaşasın zina özgürlüğü demekten başka hiçbir şey kalmıyor maalesef Burası Türkiye

  3. Merhaba hani İstanbul’daki olayı hatırlar mısınız bilmem ama İstanbul’da bir baba iki kızını vurmuş da ondan sonra da silahla intihar etmişti annesi de programları çıkıp hüngür hüngür ağladı Peki olayın açısını biliyor musunuz bilmiyorsunuz hemen ben anlatayım malum 2004’te AKP tarafından zina zinanın suç olmaktan çıkarılması adı altında Zina suç olmaktan çıktı 2000 2017’de bu kadın zina yapıp 2 tane çocuk bu kızlarını vuran adamın üzerine geçiriyor geçirdikten sonra Barış yolla işte cart curt Aşkım canım ve bu adamı duyuyor çocuklar adamdan değil araştırıyor gerçek çıkıyor mahkemeye veriyoruz mahkemede de onaylanıyor çocukların adamdan olmadığı ancak Yargıtay ilgili Hukuk Dairesi ispatladığı bu davayı zaman aşımı diye reddediyor ya adam da normal olarak ne yapıyor kafayı yiyor Burası Türkiye Burada Adalet aranmaz Adalet verilir ölen adamı tanırım kızlarını da bebekliğini görmüşlüğüm vardır beyler dikkatli olun Cehennem yakındır

  4. Bazı yorumları okuyunca şu soru aklıma geldi.
    O yasayı CHP iptal etmiş olsaydı, sayın Koru’nun yazısı siteye konulur konulmaz nasıl yorumlar yapılacağını tahmin edeniniz var mı?
    Ben şahsen tahmin ediyorum, birileri çoktan Müslümanlara “HALİFE” ilan edilmişti!
    Gene bir kısım yorumcular toplumdaki AHLAKİ çöküntünün sebebi sanki dekolte giyen hanımlar ve TV lerdeki dizileri suçluyor. Madem onların giyim kuşamı sizleri rahatsız ediyorsa, siz de bakmayın? Siz neden bakıyorsunuz? Nasıl olsa günah keçileri hazır.
    Ben Kanada’da iken dişçiye gittim dişçi genç bir hanımdı. Benim Türk olduğumu öğrenince bana şunu söyledi “siz Türkiye’de nasıl yaşıyabiliyorsunuz? Ben Türkiye’ye gezmeye gittim Erkekleriniz canavar gibi bana saldırıyorlardı, sanki hiç kadın görmemişler çok korktuğum için biletimi öne aldırıp hemen geri döndüm.” Ben ona verecek veya Türkiye’yi savunacak çevap bulamadım. Sadece özür diledim.çünkü kadın haklidi.
    Bizde oldu bitti erkekler hiç suçlanmaz. Kendilerinin anası nasıl kadın ise onlara göre kötülüklerin anası da gene kadınlar oluyor.
    Tıpkı Türkiye’de yaşanan her olumsuzluklardan 60 yıldır iktidar olamayan CHP yi suçladığımız gibi.

  5. Minnacık yeryüzünde birer noktayız,
    Gidecek sonsuz yön var; yani, sayısız
    Uçuruma götürmez, Allah’ın ipi
    En doğru yön işte budur bre kaygısız!

    “ZAN”na bel bağlıyorsa bilgiden yoksun
    Kuşkusu olan varsa, bilene sorsun
    Kur’an ipucu dolu, tam bir hazine,
    Aklı olan ipuçlarına sarılsın…

    Bizi ne hale getirdi yahu “ZAN”lar,
    Aramızdan türedi hep kalpazanlar
    Evrensel DiN, evrensel Bilimden uzak
    Bir türlü gelişemedi müslümanlar!

    Gelişen müslümanlar kardeştir kardeş
    İki kere iki dört, siyaseten beş!
    Her köşede yangın, yetişemiyoruz
    Gelişmeyenler bugün, barutla ateş!

    “Dört”e, «beş» diyenler, nefsine tapar
    Rüşvetin zinadan bir farkı mı var?
    Herbiri gayr-i-meşru, yasak ilişki!
    Nefs kontrolü beyim! işte bu kadar!

    Ezbere kaş yaparken, gözden çıkarttık
    Öngöremedik yahu, çukura battık
    Boş-verilirken ilahi ipuçları
    Hazır mama bekledik, yan gelip yattık!
    ******

  6. Ortada insanı çileden çıkaracak kadar güçlü bir samimiyetsizlik, hatta ikiyüzlülük var. Ülkenin eğitim alanında dünyanın en geri kalmışları liginde top koşturmasını dert edinmeyenler, konu zina olunca birden heyecanla ortaya atılıyor, hem siyasetçi, hem de yorumcu olarak.

    Çağımız, yalnıza Batı ile açıklanamayacak bir savruluş çağı. Tüm ülkelerde yaşamın temel ereği giderek HAZ, EĞLENCE ve OYALANMA güdülerine indirgenmiş durumda. Bu, hem seküler dünya için böyle, hem de dindarlar için böyle. Sokaklarda, caddelerde yürürken başınızı biraz kaldırın. Yürüdüğünüz sokak ister yoksulların yaşadığı, ister zenginlerin yaşadığı bir sokak olsun, durum hemen hiç fark etmiyor: Tüm apartman dairlerinin balkonlarından, çatılarından çanak antenler sallanıyor. Metrolarda, otobüslerde, hemen her yerde, sekülerinden dindarına, onbinlerce çift göz telefonların küçücük ekranlarına kilitlenmiş durumda. Telefonda zaman geçirme konusunda dünyada açık ara önde gidiyoruz. Sözüm ona ülkenin en bilge, en erdemli ilahiyat hocası addedilen adam, açıkça hırsızlık ile yolsuzluk ayrı şeylerdir diyor, kimseden çıt çıkmıyor. Hiç kimse birer bilgi değil, oyalanma ve eğlence aracı haline gelmiş televizyon ve telefon ekranlarından vaz geçmeye gönüllü değil, ama mesele bir başka boş ve sıradan haz ve eğlence alanına gelince (ZİNA) hemen herkes ahlak zabıtası kesilip ortaya altılmaya pek hazır! Kimse bana bayağılıkta tavan yapmış evlilik, vs. programları seküler dünyanın izlediğini söylemesin. İslam Felsefesi, İslam Sanatı, İslami Bilimler dendiğinde zihininde tek bir isim, tek bir cümle uyanmayanlar, vıcık vıcık bir hamasetle ve insana hüzün veren ifade bozuluklarıyla dolu yorum metinleriyle diğerlerine ahlaklı ve erdemli toplum yaratma konusunda ders vermeye yelteniyor. Din’den anladıkları yegane şey, yasaklamak, cezalandırmak, buyurmak, her şeyin tek sorumlusu olarak Batı’ya işaret edip durmak. Öğretmenler onbinlerce derslikte ortalaması 41 çocuğu bulan dersliklerde (sanki bu mümkünmüş gibi) ders vermeye çalışıyor: Neden bu durum sizleri öfkelendirmiyor? Ülkenin üniversite bitirmiş gençlerinin yüzde 17’si işsiz; yüzde 37’si asgari ücrete yakın ücret alıyor: Nerede heyecanlı yorumlarınız? İş kazalarında yılda kaç insanımızın yitip gittiğini ya da artık iş göremez biçimde sakat kaldığını sorsam, verebileceğiniz yaklaşık bir rakam var mı -yoksa bu tür meseleleler merak ve kaygı radarlarınızın çok uzağına mı düşüyor?

    Seküleriyle, dindarıyla, hepimiz itiraf etmek ve gerçeklerle yüzleşmek zorundayız: Kapitalist para, haz, eğlence, oyalanma kültürü, Hıristiyan, Ateist, Müslüman, zengin, yoksul, Avrupalı, Asyalı, Ortadoğulu demeden tüm insanlığı takmış peşine sürüklüyor. Bu hazcı yüzeysel evrensel kültür saldırısıyla baş etmek, öyle fetfalarla, asalım-keselim’ci heyecanlarla mümkün değil. Ne toplumun yüzde 99’unun Müslüman olmasının, ne de toplumun yüzde 99’unun Budist ya da Hıristiyan olmasının bu durumla uzaktan yakından ilgisi yok. Suçlu ve sapık üretmekte üstümüze yok. Binbir gerekçemiz var yasaklamak ve cezalandırmak için. Bu kafayla gidilirse, okuldan daha çok hapishane inşa etmemiz gerekecek!

    Bugün akıllı telefonunuzda ve televizyon önünde kaç saat geçirdiniz ve ne yaptınız?
    Bu sorunun yanıtını verin kendinize -işin kolayına kaçmadan ama -çünkü aklını ve duygularını gülünç bir Atatürk takıntısıyla bozmuş Uğur Dündar, Yılmaz Özdil, Müjdat Gezen türü adamları dinlemiş olmak, ya da Cübbeli Ahmet türü adamları dinlemiş olmak, tam da dle getirmeye çalıştığım içi boş oyalanma ve haz kültürünün birer parçası, tıpkı sekülerlere/Avrupa’ya ya da dindarlara küfür ya da hakaret etmek gibi.

  7. Asrı saadette ve takıp eden islam devletlerinde zina hiçbir zaman sıfırlanmamıştır. fakat en aza indirgenmiştir.
    Zina birçok toplumu çökerten mücadele edilmesi gereken bir terör belasıdır.Bir eğitimci olarak sorunun çözümünü eğitimde buluyorum.Önerilerm aşağidaki gibidir.
    1.ortaokuldan başlamak üzere Ahlak bilgisi dersi içine zina-fuhuş-sapıklık ve pornoğrafinin zararları bilimsel olarak anlatılmalı .Rehber öğretmenleri sorunlu öğrencilerle bizzat ilgilenmelidir
    2.Devlet evliliği teşvik edip işe alımlarda evlilere öncelik tanınmalıdır.
    3.Yerli-siyonıst medyanın ifsad edici dizileri RÜTÜK tarafından denetlenmeli.
    4.Aile bakanlığı bütün medyada zina ve benzeri terör için eğitici kamu spotları yayınlayarak toplumu aydınlatmalı.
    5.Genelevler kapatılıp meşru işler temin edilmeli ve psikolojik ve manevi ıslah proğramlarına alınmalı.
    Önerilerim uygulandığı zaman 10 yıl içinde zina vb saprınlıklarda %50 azalacaktır.
    Aksi takdırde milli birliğimiz ve kimliğimiz ortadan kalkıp parçalanmaya müsait hale geleceğiz
    Ülkemizin bekası için yılda 20 milyarlık bütçe bu tedbirlerin için yeterlidir.
    Bu önlemleri almayan hükümetin ve sayın cumhurbaşkanının vebalı çok büyüktür.

  8. Zina ve Fuhuş
    Kitaplar insan davranışlarını hep törelere göre yorumlamaya çalışmışlar dolaysıyla uygulama imkanı bulamamışlardır. Çağımız insanı da zinayı sadece meşrulaştırmamış aynı zamanda teşvik etmiş hatta insanları zinaya zorlamıştır.
    Önce evliliğin, fuhşun ve zinanın tanımlanması gerekir. Hukukta tanımlanmamış suç ve ceza olmaz.
    Evlilik; kadın ve erkek arasında yapılan bir akittir, sözleşmedir. Bir kadın sahip olduğu çocuk yapma yeteneğini bir erkekle ortak kullanmak üzere bir anlaşma yapar. Daha açık ifade ile çocuk yapma yeteneği yerine ‘rahim’ denilebilir. Fuhuş ve zina da bu akit bağlamında tanımlanmalıdır.
    İnsanın usul ve füru ile cinsi ilişki kurması fuhuştur. Bir kadının bir doğurma dönemi içinde iki erkekle cinsi ilişkide bulunması da fuhuştur. Bunun dışında bir kadın ve erkeğin gizli cinsi ilişkide bulunması zinadır. Zinanın cezası 100 sopadır. Hapse çevrilecekse yüz günlük hapis cezasıdır. Fuhşun cezası ise ağırdır. Fuhuş yapma kadın ve onun bu fuhşuna bilerek iştirak eden erkek önce köleleştirilir. Kadın ev hapsine alınır. Erkek ise sürülür. Hadım yapılır. Kur’an’da recm cezası yoktur.
    Zinanın ve fuhuşun ispatı için dört adil kişinin soruşturma sonunda “Evet, bu fuhuş yapmıştır.” veya “zina yapmıştır” demesi gerekir. Hiçbir soruşturmacı dördü bir araya gelmeden zina yaptığını beyan edemez. Ederse her birine 80’er sopa (veya 80 gün hapis) cezası uygulanır. Kişi gözü ile görürse de ancak soruşturmacılar zina yapıldığını söyleyebilir. Sokakta söyleyemez. Söylerse 80 sopa yer. Kur’an ceza hukukunda cezalar çok ağırdır ama ispat da o kadar zordur. Suçların ancak çok az bir kısmı ispat edilir ve cezalandırılır.
    Ne var ki zina cezasını uygulayabilmemiz için bazı tedbirler alınması gerekir:
    1. Evlilik kolaylaştırılmalıdır. Kadın ve erkek “biz evliyiz” derlerse sorun biter ve ceza verilemez. Birinin “evliyiz” diğerinin “hayır, evli değiliz, zina yaptık” iddiasına karşılık evlilik iddiasında olan yazılı belge gösterirse zina cezası verilemez. Evlenmek bakkaldan sakız almak kadar kolay olmalıdır.
    2. Boşanma da kolay olmalıdır. Boşanamam korkusu evlenmeye manidir ve zinaya zorlayan bir sebeptir. Evlilik sakız almak kadar, boşanma da sakızı iade etmek kadar kolay olmalıdır.
    3. Yüz lojmanlı apartmanlar olmalıdır. 15 yaşına gelen kız ve erkek iş ve mesken bulma sıkıntısında olmamalıdır. Her zaman işi ve meskeni hazır olmalıdır. Evli çift hiçbir engele takılmadan yuva kurabilmelidir.
    4. Evlenme merasimlerini bir takım zorlama törenlerini terk etmeliyiz. Evlenme bir evi kiralamak kadar, boşanma da bir evden çıkmak kadar kolay olmalıdır. Zaten evlilik Allah’ın kadına verdiği çocuk yapma yeteneğini bir erkek ile paylaşmasıdır.
    Sonuç: bir hukuk sistem olarak değişebilir. Bunun için tedrici uygulamalar gerekir. Akevler Adil Düzen’e Göre İnsanlık Anayasası kitabını hazırlamıştır. Ayrıca İnsanlık Anayasası’na geçiş çalışmalarını da yapmıştır. Muhterem Erdoğan gerçekten Adil Düzen’e tedrici olarak geçmek istiyorsa Akevler ekibi ile çalışmaya başlamalıdır. Erbakan bu çalışma sayesinde dünyada inkılap yapabildi.

  9. Koru, bu sefer de, toplumun bir “hicran yarasını” atlar mı ? diye, tedirgindim.
    Bravo günlüğe almış. Bir kere, kurulan KOMİSYON hiçbir işe yaramaz, hiçbir iş yapmaz ;
    ” DOST beni pazarda GÖRSÜN” kabilinden, savsaklama komisyonu.
    Seçim sath-ı mailinde , partiler, sündürdükçe sündürecek ve de, gözleri hep
    tribünde olacak, bir çözüm üretmeyecek.
    Yorum yapan yazılara da baktım – komisyon ve hükumet gibi – sadece, netice
    ve ceza üstünde duruyorlar. SUÇUN ve KAYNAKLARININ (suç makinalarının) üzerine eğilen yok.
    Oysa – Komisyonun da yapması gereken – suçu doğuran zemin, kaynak, bataklık ve sebeb nedir ?
    Fatma Şahin eliyle Milletin ve ailelerin başına bela edilen AB Kanunları mı ? TV.lerde ve internette
    SÜREKLİ işlenen ters ilişkiler (dini yasaklara inat haysiyetsizlerin FUHŞİYATI), TV DİZİLERİ,

    F.Koru da suallerini boşuna soruyor, hem de bilerek. Zira, T.C. laik (DİNSİZ)
    bir Devlet. Üstelik 60 yıldır – Napolyon gibi – AB kapısında BEKLETİLEN, vakarı incinmiş
    BİÇARE ve zavallı bir Devlet.
    ŞEHEVİ Tahrikin bir kişiyi İMF başkanlığını gözünden çıkaracak kadar,
    ne denli bir DÜRTÜ (etken) olduğunu, son olarak ülkemizdeki KAYMAKAM’dan, epeyce
    önce dinlediğim vali, dr, eğt.md.yaşlı öğrtm.ler, turistik etkinlikler ve daha nicelerinden
    dinlediğim yaşanmış müşahhas olaylar APAÇIK ortaya koyuyor. Hele hele Dr.lar.ın serüvenleri..
    Fakat, dini, imanı, namusu … olmıyan kişilerle bunu tartışmak oldukça zor olsa gerek.
    Holiwood yönetmenlerinin elinden geçen ARTİST karıların itirafları da bu gerçeği ortaya
    koyuyor. Bizim Yeşilçam’ı anlatacak cüretkarlara , zaten ihtiyaç yok. Onlar TV lerde
    neler yaptıklarını az-çok sergiliyor.
    Bu konunun halli tıbbi ve fiziki gerçekleri ve insan ruhiyatını dosdoğru
    tesbit etmekle mümkün olur. Bu itibarla da bu iş kıytırık siyasilerin işi değildir.
    Bu memleket gerçek demokrasiye inanıyorsa, gerçek demokrasi
    DOĞRUDAN DEMOKRASİ İSE ;
    – ciddi ve samimi anketler yapılmalı
    – bazı önleyici tedbirler hususunda REFERANDUM’a MUTLAKA
    gidilmelidir.
    Referandumda, vatandaş ;
    – Evli olduğu halde, karısını kıskanmıyan, kendisini de alıkoymıyan
    PİÇ evlat sahibi bir DEYYUS,
    – her köşede, ALENİ, köpekler gibi DALAŞAN bir medeni (hayvan)
    gibi AB mensubu bir mahluk mu ? olmak istiyor,
    Yoksa ;
    – bir T.C. (Osmanlı) Müslümanı, İstanbul efendisi olmak mı ? istiyor
    – başka ifade ile dünyada hayvan hürriyeti mi, yoksa, UHRAYA kapı
    aralıyan islam ve insan dinini mi tercih ediyor ?
    Bu ayrımın bir an evvel tesbit edilmesi lazımdır.
    TV’lerdeki sex yarışı, iftiharla takdim edilen SEXi yarışlar, şimdi de
    spikerlerin ve OROSPULUK Sanatkarlarının AÇIK MEME yarışları ve cazibe yerlerini
    gösterme cüretleri ve tahrikleri……
    Toplu taşıma vasıtalarında, taksilerde, okullarda sıraya, masaya yaslanan çocukların,
    kızların,öğretmenlerin tahrik edici görüntüleri…Erkekler ne yapsın. Namuslu tıp doktorları,
    ilim adamları bu konulara açıklama yapmaktan çekiniyor. Haydar Dümen bu konuda
    öğrendiği gerçekleri doğru-dürüst komisyona açıklama dürüstlüğü gösterebilir mi ?
    Komisyon, hükumet ve yetkililerin görevi sebebleri araştırıp, bulup, yok
    etmek, bataklığı kurutmaktır. Heyhat, asıl bu iş, AFRİN’den daha fazla yürek ister, cüret ister.
    Yazımı, ben de, bir Papaz’ın Prof.A.Akgündüz’e – nasihat babından – bir cümlesini
    hatırlatarak bitirmek istiyorum ; ” Sakın ha, dininizden TAVİZ vermeğin. Verirseniz,
    bizim gibi olursunuz. Nasıl mı olmuşlar : AKP’nin ilk Dönem Sanayi Komisyonu Başkanı ile
    paris Banliyo İstasyonu’nda gördük. Köpek zannettiğin iki adam müsveddesi üst üste
    yatmış, birbiri ile uğraşıyordu. ” Poh yemek mideye bağlı” derler. Türkiye bunu hazmetmeli !
    Hasılı, bu iş siyasilerin kendi başına vereceği iş değil. veremezler de,
    sulandırır, kullanırlar. Emaneti sahibine iletmek gerekir. Demokrasinin de gereği budur.

  10. Sayın Fehmi KORU,
    Merhabalar…

    “Zina” Dinimiz İslam’da yasaklanmış bir fiildir. Dolayısıyla %99’u müslüman olan bir ülkede zinanın suç olmaktan çıkartılmış olması baştan hatadır. Sanırım her şeyimize karışan Avrupa Birliği’ne şirin gözükmek için atılmış bir adım idi. Kesinlikle tekrardan getirilmesi gerekir. Bu bir…

    İkincisi…
    Suç olan bir eylemin işlenmesinden sonra ceza vermek tabii ki gereklidir. Fakat ondan daha önemlisi,caydırıcı tedbirlerin alınarak o fiili işlemeyi aklından geçirenlerin tekrar tekrar düşünmesini sağlayarak o suça meyletmesini önlemektir. Tıpkı hastalanmadan önce hastalığa karşı önlem almak gibi…

    Üçüncüsü…
    Toplumun örf, adet, inanç ve sosyal yapısını tahribe yol açan özendirici faaliyetlerden kaçınılması gerekir. Örneğin, “Para her kapıyı açar” sözünü özendirecek şekilde diziler yapılırsa bunu izleyen çocukların kafasında şöyle bir olgu gelişebilir: Büyük, saygın, güçlü ve itibar sahibi olmak için çok para sahibi olmak gerekiyor. Öyle ise para için her yol mübahtır.

    Oysa çocuklarımıza, helalinden de olsa, para, mevki, makamdan önce erdemli olmak, dürüst olmak, yalan söylememek, insanlara yardım etmek vesaire gibi insani yönün öne çıkartıldığı bir eğitimin verilmesi gerekmektedir.

    Dördüncüsü…
    Bir ünlü psikiyatri uzmanından dinlemiştim. Şöyle demişti: “Hiç kimseye zararı olmayan bir öğrenci düşünün. Kendi halinde…Dersleriyle meşgul…Gayet efendi bir kişiliğe sahip. Fakat bu öğrenci nedense okula omuzunda ucu gayet keskin bir baltayla gidip geliyor. Uzun zamandır bu şekilde okula gidip gelmesine karşın şimdiye kadar kimseye saldırdığı görülmemiş. Şimdi bu öğrenci bu şekilde okula gidip gelsin mi? Yoksa madem hiç kimseye bir zararı yok. Ne yapalım o da onun tercihi. Kim nasıl isterse öyle hareket edebilir. İnsanların özgürlüğünü kısıtlamaya hakkımız yok mu? diyelim. ”

    Sayın psikiyatri uzmanı sözlerine şöyle devam etmişti:” Hayır, bu öğrenci omuzundaki baltayla okula gidip gelmemeli. Çünkü burada fiziki bir saldırı yok, fakat psikolojik saldırı vardır. Bu keskin uçlu balta ile gezmek, diğer insanları psikolojik olarak tehdit etmek anlamına gelir. İşte aynen bunun gibi…Dekolte giyinen bir bayan da karşı cinse, cinsel saldırıda bulunmaktadır. Onun duygularını tahrik etmektedir.”

    Şimdi bu satırları okuyanların bazıları diyecek ki, ya arkadaş amma da kötü düşüncelisin. Ahlakın ne de bozukmuş senin. Yani dekolte giymiş bir bayanı görünce eğer kendine hakim olamayıp kalbinden kötü şeyler geçiriyorsan senin kalbin amma da bozulmuş…Falan falan…Daha neler neler diyeceklerdir.

    Ben de bu tür düşüncede olanlara karşı derim ki; “Acentadan aldığınız bir arabanızı üreticinin direktifleri doğrultusunda mı kullanırsınız yoksa keyfinize göre mi? Yani şöyle diyebilir misiniz: Arkadaş ben özgürüm. Araba benim değil mi? Bastırdım parayı aldım arabayı. Kime ne? İstediğim şekilde kullanırım. Başkasına zarar vermedikten sonra kimse bana karışamaz.”

    Araba konusunda böyle davranan kaç tane “Cesur”(!) vardır bilemiyorum. Olacağını da zannetmiyorum… Şimdi istediğim şekilde giyinir kuşanırım, kimse bana karışamaz arkadaş, özgür bir ülkedeyiz, diyenlere de bir çift sözüm var:” Arabanızı, evinizi, yazlığınızı, yatınızı, uçağınız vesaire vesaire paralar bastırıp almış olabilirsiniz. Peki “İNSAN” olmak için kime kaç para verdiniz? Bu “FİZİĞİ” hangi estetik cerrahına yaptırdınız? “BEDENİNİZİ” yolda mı buldunuz? Sizi tedavi eden doktora basın yolu ile methiyeler dizerken sana bu insanlığı, bu bedeni ve fiziği verene karşı hiç mi bir teşekkürün yok? Yeni olarak almış olduğunuz basit bir aletin bile kullanım kılavuzunu okuyup ona uymaya çalışırken kendi kullanım kılavuzunu okuyup üreticinin (Yaratıcının) tavsiyelerine niçin uymuyorsun?

    Beşincisi…
    Şöyle güzel bir söz vardır: ” Batılı iyice tasvir safi zihinleri idlal eder”. Yani kötü, çirkin ve ahlaksız şeyleri ballandıra ballandıra anlatırsanız onları bilmeyenlere yol öğretmiş olursunuz. Onların negatif taraflarını harekete geçirmiş olursunuz. Tıpkı, hapishaneye giren acemi hırsızların çıktıklarında birer profesyonel hırsız olmaları gibi. Çünkü acemi hırsız, profesyonel hırsızla hapishanede aynı koğuşta kalınca profesyoneller acemilere muallim olup onlara yol yordam öğretiyorlar.

    Bazı medya organlarına baktığımızda da benzer şeyi görüyoruz. Şöyle ki; yasak ve gayr-i ahlaki olan bir olayla ilgili “güya” ne kadar yanlış olduğunun haberi yapılıyor. Fakat öyle bir anlatım tarzı var ki ağız suyu akıtıyor. Dolayısıyla, bu taciz olaylarının haberlerinin çok aşırı yapılması hem toplum üzerinde olumsuz etki oluşturmakta hem de taciz nedir bilmeyenleri haberdar ederek onların o duygularını tahrik etmektedir. Yol bilmeyen hırsıza yol yordam öğretme misali…

    Altıncısı…
    Bu bahsedeceğim madde, yılların getirdiği kanayan bir yara…Daha önceden de bir çok uzman gündeme getirmiş olmasına rağmen, reyting uğruna, tam gaz devam eden TV dizileri…
    “Batılı iyice tasvir safi zihinleri idlal eder.” demiştik. Bu nedenle dizilerde işlenen gayri-i ahlaki durumları burada sıralamıyorum. Sayın TV sahiplerinin bazılarının bu topluma karşı eğer azıcık acıma duyguları varsa, reyting uğruna, gayr-i ahlaki dizileri yayınlamasınlar.

    Acaba, bu TV sahipleri dizilerde işlenen konuları, kendi ailelerinin gerçek hayatlarında birebir yaşamak isterler mi? Onların vicdanlarına sesleniyorum.

    Saygılarımla…

    • Musa Bey;
      Çok pardon ama; böyle ŞİDDETLE karşı çıkanlar genellikle o tarz işleri o insan profilindeki kişiler yapıyor? Yani siz öyle yapıyorsunuz demek değil bu ama… ama işte!!!

      Tabi gönül ister bu tarz işler olmasın bizim toplumda herkes ne güzel yaşar…. kimse kimsenin namusuna göz koymaz kişi gönül rahatlığıyla işe gider gelir herkes için diyorum bunu….. ama bir anda nasıl yasaklayacaksın, nereden başlayacaksın, kriterleri ne olacak, neyi baz alacaksın, anayasa mı yoksa Kuran-ı Kerim mi? Kimlere ceza verilecek, zengine mi yoksa fakire mi?, elitlere mi yoksa alt tabana mı? kimleri kapsayacak bu ifadeler?….. Benim şahsi düşüncem HİÇ KİMSE NE OLURSA OLSUN ÖNÜNE GEÇEMEZ… Çünkü zor…hem de çok zor?

    • Musa Bey konuyu izah ediş biçiminizden inanın birşey anlamadım. Açıklamalarınızın bir yerinde “safi zihinleri idlal eder” demişsiniz. Açıkçası konuyla ilgisini kuramadım. Konumuz zinanın suç teşkil edip etmemesi. Şu anda yasalarımıza göre suç değil. Böyle olunca toplumda ahlaksızlık mı artıyor? Peki, yasaklanırsa toplumsal ahlakımız düzelecek mi? Birçok yorumcu gibi sizde dizilerin yozlaştırıcı etkisinden bahsetmekle birlikte TV spikerlerinin dekoltelerinden dem vurmuşsunuz. Ancak anayasada tanımlandığına göre bu ülke özgür ve laik bir ülke, dilediğiniz diziyi seyredebilir veya haber kanalını takip edebilirsiniz bunda bir mahsur yok. Ama tutup “dekolteli insanlar ekranlara çıkmasın” derseniz bu bir dayatma olur. Bu yasakçı anlayış sizce doğru mudur? Türkiye’de dini hassasiyetlerini gözeterek yaşamak isteyen birçok insan var ve herhangi bir baskıyla karşılaşmadan dini pratiklerini yaşamak istemektedir. Öteki taraftan dindar olmayıp herhangi bir dine kendini ait hissetmeyen ve bu ülke vatandaşı olmaktan gurur duyanlarda var. Bu dengeyi batılı ülkelerin kurması nasıl mümkün olduysa bizde de mümkünü gerçekleştirebilmeliyiz diye düşünüyorum. Bu Amerika’da nasıl mümkünse Türkiye’de hayli hayli olmalıdır. Yorumlarınızda araba kullanma kılavuzu demişsiniz. Hak verirsiniz ki İnsan bir araba değil ve dolayısıyla kıyaslamanız biraz mekanik olmuş. Bu yazdıklarımı lütfen kişisel olarak algılamayın. Amacımız tartışmak. Sağlıcakla kalın.

    • Benzetmeler gerçeği birebir anlatmaz. Musa Aydın benzetmeleri, bu minvalde açıklamaları, kendi içinde tutarlı ama gerçeğin birebir aynısı değildir. TV’deki dizileri izlemek zorunda değilsiniz. Ahlakımız bozuluyor diyerek dekolte giyilmesine karşı çıkmak, bireysel özgürlüğü hiçe saymak, bireylerin hayatlarına müdahale etmeye çalışmak totaliter bir zihniyetin ürünüdür.

  11. Zinayı suç olmaktan çıkaran AKP değil miydi?
    Demek bu konuda da kandırılmışlar öyle mi?

  12. Zina fiilinin neden işlendiği çok önemli. Bir hukukçu şöyle demişti; görevi başında bir memura cinsel tacizde bulunmak, ona görevi başında tecavüz etmekten daha ağır cezası var demişti. Bu tarz hatalar düzenlenmeli. Sapıklara en ağır ceza verilmeli, en azından kimyasal hadım.

  13. Siyasetçilerin işi gücü yok milletin uçkuruyla uğraşmaya başladılar. Bence her şey yasak olsun. Resmi nikah yerine dini nikah gelsin. Insanlar istediği anda boşanabilsin. Mahkemeye gitmesin…medeni kanun da kalksın. Dini yasalar gelsin, milletimiz bunu hak ediyor. Yapacak bir şey yok…

  14. Zina yasaklanması mi? Keşke, gerçekten yasaklasalar. Yasaklamazlaaaar hepsı yalan ve dinle resmen alay ediyorlar. Nüfusunun çoğunluğu Müslümanlar dan oluşan İslam ülkeleri kadar kadınları aşağılayan hiç bir úlke yok. Bunların başını Türkiye ve İran çekiyor.
    Türkiye ve İran “ZİNA” konusunda resmen ikiyüzlülük yapiyorlar.
    Türkiyenin genelevleri devletin bir kurumu gibi 24 saat “çok afedersiniz” sapıklara hizmet veriyor. Oraya giden sapıklara hiç kimsenin sesi çıkmazken oradaki kadınları kötü kadın olarak kabul ediyorlar ve hürriyetleri ellerinden alınmış resmen onların namussuzluklarından para kazanan bu ucubelerden de devlet vergi alıyor. Onları cehennemin kayya kuyusu dahi kabul etmez.
    Siz bu komisyonu kurmadan önce o kadınları aşağılayan şeytan yuvalarını kapatın, daha sonra gizli zinayı yasaklayın. Oh ne âla açık zina serbest gizli zina suç! Tıpkı İran’ın muta nikahı gibi.Bireylerin gizli zinası yuva yıkar ve o aileyi felakete sürükler. Devletın izni ile açık açık yapılan zinalar da o devleti halkı ile birlikte felakete sürúkler.
    Biz bu úlkede halk olarak bir gün dahi huzurlu yaşamıyoruz ve yaşıyamayız da. Çünkü biz en ağır günahlardan biri olan zinaya menfaat veya korkudan ses çıkarmamakla kalmayıp üstelik de meşrulaştırıyoruz.
    Komisyon hakkında bir sorum olacak. O komisyon üyeleri arasında kadın üye var mı?
    İster o kanunu çıkarın ister çıkarmayın, ama muhakak bu pislik yuvalarını kapatın, çünkü bizim ülkemiz daha fazla lanetlenmeyi kaldıracak durumda değil.

  15. Fehmi Bey “Zina” konusuna girmemenizi yeğlerdim. Zira iktidarın ucuz, gündelik tartışmalarla bizi seçime götüreceğine kuşkum yok. Yanılmamak tanrıya mahsus ancak hemen hemen her konuda yanılmış olmayı da bir ülkeyi 15 yıldır yöneten bir iktidarına yakıştıramıyorum. Zina konusunun gündeme gelmesinde bana kalırsa iki amaç hedeflenmektedir.
    İlki yıllardır Saadet Partisi’nin “Zinayı yasal hale siz getirdiniz” eleştirisini bertaraf ederek Saadet’e göz kırpan muhafazakar, mütedeyyin kesimin oylarına talip olduğunu göstermektir. İkincisi ise bu konu özelinde hiç tartışmaya girmemesini yeğlediğim muhalefetin şayet girecek olursa iktidarın tarafından punduna getirilip kamuoyu karşısında “işte bunlar zinayı destekliyor” algısını oluşturmaktır.
    Dileğim şeçim sath-ı mailine girildiği bu dönemde her kesim ülke yararına olacak şekilde konuların her kesim tarafından ele alınıp değerlendirilmesidir.

    • Merhabalar
      Zina konusunun din_siyaset ekseninde tartışılmasını doğru bulmuyorum . Bir şey haram ya da helal olduğu için yasalara girmeli ya da girmemeli diye bir şey yok. Toplumsal karşılığına bakmak lazım.

      Siz konuyu siyasi rant üzerinden ele almışsınız. İktidar tarafını konu uzamasın diye başka sefere bırakıp muhalefeti ele alalım.

      Chp için punduna gelip gelmemek konuyu hangi zeminde tartışmayı tercih edeceğine bağlı. Bana göre konuya yanlış yaklaşım konuyu laik seküler açıdan ele alıp iktidarı insanların hayatına karışmak yaşam biçimine müdahale etmekle suçlayarak olur.
      Doğru yaklaşım ise konuyu eğitimle olan ilgisine getirip bu konudaki eksik ve yanlışların altı çizilerek eğitim_ahlak çizgisine dikkat çekilerek konu üzerinden bir katma değer yaratarak olur.

      Zina faiz içki kumar sadece dini meseleler mi…sosyolojik siyasi hukuki psikolojik hatta ekonomik zeminlerde tartışılması gerekmez mi. Bütün sıkıntılarımızın temelinde ahlaki sıkıntıların olduğu konusunda çoğumuz hemfikirsek ahlaki konuları gündelik tartışma olarak nitelemeli miyiz…

      • Merhabalar Didem Hanım. Öncelikle bir konuyu açıklığa kavuşturmakta fayda görüyorum. Muhalefet kavramını kullanılırken sadece chp’yi kastetmiyor, bu ülke adına söyleyecek sözü olan herkesi bu kavramla ifade etmeyi tercih ediyorum. Akp içinde akp’ye muhalefet edenler de dâhil. Ardından sizin “ahlaki sorunlara, toplumsal yaklaşım” fikrini ciddiyetle önemsiyorum. Toplum nazarında bir hayli önem arz eden konular – gündelik kısır tartışmalara kurban edilemeyecek kadar hassas olanlar – gündeme gelince maalesef takım tutar gibi tartışmalara dâhil oluyor veya ediliyoruz. Bu türden yaklaşımları doğru bulmuyorum.
        2004 yılında Avrupa Birliği müktesebatınca yapılan düzenlemeler neden şimdi dile getiriliyor onu anlamakta zorlanıyorum. Madem hata yapıldığı fark edildi toplumun sağlıklı bir şekilde tartışmasına izin verilmeyecek mi? Yoksa bu konu da güdük tartışmalara mı dönecek? Siyasi rant devşirme uğruna toplum dinamiklerini hiçe saymak, kısa süreliğine fayda sağlar ancak uzun dönemde geri dönüşü olmayan yaralar açabilir.
        Bu tür konular elbette siyaset mekanizmasınca toplum yararına olacak şekilde evrensel hukuku gözeterek yasalaştırılabilir. Fakat toplum kesimlerinin dikkatini çekmek ve onları sağlıklı şekilde bilgilendirmek amacıyla bu konular zamana yayılarak sivil toplum ve akademinin de tartışmaya dahil edilmesi yararlı olur.
        Umarım meramımı anlatabilmişimdir.

  16. Zina konusu vs sadece sivri sinekleri öldürmeye benzer..ve sen öldürsen de artarak çoğalır…seçim öncesi atraksiyonu, AKP içerisinde çokkk zani var önce onları temizlesin!!! Bu bir zihniyet meselesi, bu zihniyetle bundan başka birşey olmaz…her gün daha kötü yönetileceğimizin resmidir bu…
    Fehmi Bey teşekkür…okumadığım gün yok…

  17. Tabi ki “zina” fiili dinin tanımladığı gibi yansıtılmayacak. Yansıtılmayacak, çünkü; laik bir devlette anayasa buna cevaz vermez, en azından bu onun konusu olmaz.

    Yani din bir bütündür ve soayal meselelere yaklaşımı ve çözüm yolları ‘da bir bütünlük arz eder.

    Mesela, zina kadar “faiz” de büyük bir günahtır dine göre ve malesef bu bir müesses kurum niteliğinde devletçe işletilmekte, aynı zamanda toplumda “tefecilik” te yaygın bir hal almıştır.

    Din, birini alıp diğerini yasaklamaz ve toplumsal bir sorun olarak her ikisini de çözmek adına “had” (ceza) uygular ve bunun uygulanma şekli ve miktarı da dinde vardır.

    Yaşananlar “sapkınlık” halidir, toplumun ifsatıdır ve tek başına dini bir terim olarak “zina” ile tarif edilemez…

    “Biz ne ara bu hale geldik” deyip toplumu bozan bütün kötü hal ve davranışların temeline inilip onları ortadan kaldıracak tedbirler alınmalıdır..bir bütünlük içerisinde.

    Artık dine mi müracaat edilir ahlaka mı..ya da muasır medeniyetlere mi?..

  18. Elimizde bir konu var. Fehmi bey ona dini tarihi sosyolojik ve hukuki yönlerden hafif değinmiş. Oysa zina toplum sağlığı açısından çok önemli bir konu. Televizyon dizilerinden günü birlik kiralanan evlere kadar özellikle sosyolojik ve hukuki yönden doğru insanlar tarafından tartışılması gerekir.

    Dini yönden tartışılmasa da olur. 7 haberlerinde o hoca şunu dedi bu hoca bunu dedi saldırılarından selim olalım diye. Bir de tartışmaya açık bir konu değil zaten diye. Helal belli haram belli şüpheli işler yine bellidir. Bizler ise durduğumuz yerden sorumluyuz. Bu konuda indi ilahide bir soru sorulacak olursa şimdi bunlar yanlış uygularlar ,bilemezler , osmanlıyı anlamamışlar , asrı saadeti tanımamışlar diye zinanın yasaklanmasına karşı çıktım demek istemem. Söz uçar yazı kalır deniyordu oysa bilim bize sözün dahi uçmadığını söylüyor. İlim ise söylediğimiz her bir sözün yazdığımız her bir kelimenin hesabını vereceğimizi söylüyor. O halde konu haramlar helaller olunca konuya siyaset aynasından bakmak ne kadar doğru???

Yoruma kapalı.