Yüzümüze sağlık maskeleri taktık, gerçek yüzümüzü gizleme zahmetinden kurtulduk

24
Reklam

Hepimiz aylardır sokaklarda maske ile dolaşıyoruz ya, bir dostumla buluşmak üzere son dışarıya çıkışımda bir şeyi fark ettim: Maske artık işlevini yerine getiremiyor…

Maskeli de olsa karşımıza çıkan insanı tanıyabiliyoruz çünkü.

Hollywood ürünü Zorro gibi, Batman gibi maskeli kahramanları bulunan filmler vardır; bizde de zaman zaman benzer filmler çekilmiştir. Hepsinin ortak özelliği, maske takanın o maskeyle kimliğini gizlemiş olmasıdır.

Zorro’da, normal hayatında dost olduğu insanlarla maske takıp karşılarına çıktığında kılıç şakırdatan kahraman, ertesi gün yeniden aynı insanlarla al takke ver külah durumuna devam eder.

Kimse maskelinin o olduğunu anlayamaz çünkü.

Batman’de de durum öyledir.

Oysa, işte sokaklarda ağzımızı ve burnumuzu da içine alan maskelerle dolaşıyoruz, ancak karşılaştığımızda birbirimizi tanıyoruz.

Maske romanlar ve filmlerde kendisine verilen işlevi günlük hayatımızda yerine getiremiyor.

Reklam

Buna karşılık, günümüzde maskeyi, yaşlılara daha fazla musallat olsa da gençleri de hedef alan öldürücü salgından korunmak için kullanıyoruz.

Yeni işlevi maskenin daha önce ona atfedilen işlevden daha esaslı.

Gördüğüm ilk maskeli

Korona virüsünün gerçek tehlikesinin kamuoyuyla da paylaşıldığı ilk günlerde yurtdışındaydım. Henüz hiçbir yerde maske takmanın gereğinden söz edilmediği için bulunduğum ülkede de maskeli kişilerle pek karşılaşmamıştım.

Dönüşte, uçağa bindiğimde, ilk şoku karşı sırada oturan gençten bir kadını gördüğümde yaşadım. Yüzünü tamamıyla örten -herhalde kendi ürünü olan- bir maske taktığı gibi iki eline de plastik eldivenler geçirmişti.

Heyüla gibi geldi gözüme.

Aynı uçakta kabin görevlileri hepimize birer form doldurttular; o an ne için olduğunu tam algılayamasak da, İstanbul’a vardığımızda, yurtdışından gelen herkes gibi bizlerin de 14 gün evden dışarı çıkmamamız gerektiği tebliğ edildi.

Ertesi gün, herhalde doldurduğumuz formla bilgilendirilen aile hekimimizin, “Evden çıkmıyorsunuz ya” uyarısıyla işin ciddiyetini daha iyi kavradım.

Reklam

Maskeye alışmak o kadar kolay değil.

Çoğu kez, çıkarken yanıma almayı unuttuğum için kapıdan birkaç adım attıktan sonra geriye dönüp maskelendiğim oluyor. Fakat maskesiz yola çıkmayı aklımın ucundan bile geçirmiyorum.

Korunma içgüdüsünü güçlendiriyor maske.

Ne zaman üzerinde düşünsem garipliklere kendimizi kolay uyarladığımız gerçeğiyle yüzleşmem gerekiyor. “Bir gün gelecek, ortalığı salgın korkusu sardığı için herkes maske takıp öyle sokağa çıkacak, sokaklar maskeli kadın ve erkeklerle dolacak, maske takmayana ceza verilecek” deselerdi, bu beklentinin bir gün gerçekleşeceğine asla inanmazdım.

Fellik fellik maske aramaya çıktığım ilk günlerden beri hep bu inkar halimi hatırlıyorum.

[En başlarda her eve maske tedarikini devlet adına -yoksa Cumhurbaşkanı adına mıydı?- birilerinin yaptığı kulağımıza gelmişti de, evden çıkmadığımız haftalar boyu maskelerin bize de getirilmesini beklemiştik. Ne hikmetse beklenti yerine gelmedi. Belki de bize gelecek maskeler başka ülkelerin insanlarına gönderilmiş, onların işine yaramıştır.]

İster inan, ister inanma

Televizyon haberlerinde ortalık yerde maskesiz dolaşan, ya da maskesini yüzü dışındaki yerlerinde kullanan tipleri görünce gülüyorum. 

İnsanoğlunun çoğu özelliği ülkeden ülkeye değişse bile bazı özellikler evrensel. Bizdeki maske sevmeyenlerin benzerleri ABD’de de Avrupa ülkelerinde de var.

Maske için ‘bilimsel kanıt yok’ diyor..

Özellikle Batı ülkelerinde maske karşıtlığı ideolojik bir tavra dönüşmüş durumda. ABD’de maske sevmeyenler aralarında haberleşerek zaman zaman gösteriler de düzenliyorlar. Pek çoğu da, virüsün kötü emellerle yapay biçimde gündeme sokulduğuna, aslında ortada korkulacak bir şey olmadığına da inanıyor.

Bizde de, “Gerçek değil, hiç etrafınızda koronaya yakalanan, salgından ölen oldu mu?” diye soranlar çıkıyormuş. 

Hayret bir şey.

Pek çok yakınımız salgına kapıldı, birkaç tanıdığımızı da bu yolda kaybettik.

Yabancılar ülkemizde her gün açıklanan vaka ve ölü sayısının gerçekliğine inanmıyorlar, ama fazla buldukları için değil az yansıtıldığı için bu inanmamaları…

Maske koruyor mu?

Koruduğu hissini veriyor ya, o bile önemli.

Bazılarınıza öyle geleceği için yazmadan önce şu uyarıyı yapmayı uygun görüyorum: Maske konusunu şimdi diyeceğim için ele almış değilim.

Diyeceğim şu:

Aslında insanlarımızın salgın yüzünden zorunlu olarak taktıkları maske ile tanışıklıklarının yeni olmadığı kanaatindeyim. Güncel zorunluluklar hepimizi görünmeyen maskelerle donatmıştı. Yüzümüzü ve gerçek düşüncelerimizi birbirimizden saklar hale gelmiştik. Değişik ortamlarda kullanmak üzere birden çok maskemiz vardı hatta; o an hangisi işimize yarıyorsa onu takıp birbirimizle öyle yüzleşiyorduk.

Şimdi yüzümüzde ağzımızdan burnumuza kadar örten beyaz maskeler olduğu halde herkes birbirini rahatça tanıyorsa galiba sebep belli:

Maske bizlere yakışıyor.

ΩΩΩΩ

Reklam

24 YORUMLAR

  1. Bir insan hiç itiraz etmeden, doğal ve insani bir tepki vermeden bu maske meselesini nasıl kabullenir aklım almıyor. Ya ben çok anormalim ya da herkes çok “yeni” normal… Ben asla bu saçmalığı kabullenmedim, kabul etmeyi de düşünmüyorum. Hasta değilim, kimseye hastalık bulaştırmam mümkün değil.. Eğer bir kimse hastaysa ve ben maske takmadığım için bana hastalık bulaşacaksa ben bunu kabul ediyorum. Kimseden müşteki değilim. Buna razıyım.

    İnsanları dayatma yöntemiyle, zorla bir şeylere mecbur ederseniz o şey gerçekten işe yarasa bile yaramaz olur… Kur’an’da “فَذَكِّرْ إِنَّمَا أَنتَ مُذَكِّرٌ buyruluyor. Hemen arkasında da لَّسْتَ عَلَيْهِم بِمُصَيْطِرٍ” deniliyor. Ama hayır. Bizimkiler illa ki faşistliklerini despotluklarını izhar etmeliler. Değilse vatandaşın sırtından sopayı eksik ederseniz mazallah vatandaş rahata erer de bu beylerde rahatsızlık oluşur… Sağlıktı, yüksek amaçlardı vs.. kimse yemiyor.. Üzerimizde alçakça bir deney yapılıyor. Biz de buna “gık” diyemiyoruz çünkü o derecede şapşal ve bağımlıyız. google.com arama çubuğuna “korona vaka sayısı” yazarsanız ”
    Toplam vakalar (TR)
    293 B
    İyileşen
    260 B
    Ölüm
    7.119
    Toplam vakalar (Dünya genelinde)
    29,1 Mn
    İyileşen
    19,7 Mn
    Ölüm
    925 B
    olduğunu görürsünüz. Biz mi matematik bilmiyoruz yoksa insanlar çok mu ödlek? Bunun ekonomileri durduracak, dünyayı kilitleyecek, insanları maskeleyecek bir salgın olmadığı çok açık. Birileri bizi açıkça iğfal ediyor. Servet sahipleri dijital rakamlardan ibaret servetlerine milyar dolarlar ilave ediyor. Açlıktan ölümler katlanıyor. eee? Corona var. Yerseniz…

    Afiyet olsun…

  2. Sn A.Dilipak 12 eylül de bile iki satır evren yazısı bile yazmadan iki gün üst üste trlopcu troll yazıları yazmış maalesef birçoğu onu da es geç miş.
    Korkak insanların cesur hissetme yöntemi olarak nitelemiş.
    Kişilik olarak sorunlu tiplerdir diye de eklemiş. Hatta yaşayan ölüler bile demiş.
    Troller denilen tipler aslında psikolojik sorunları olarak ve çevresinde huzursuzluğa sebep olarak tatmin olmaya çalışan tipler olmasının yanında siber zorba karakterine de sahipler tespitlerine yapmış.
    Onun yazısını kopyala yapıştır vb etik midir, yasakmıdır bilmediğimden bu kadar aktardım. İsteyen okuyabilir daha geniş bilgilenebilir.
    Bu durum tamda maskeleme konusuna uygun bir yazı aslında tek basına yorum olurmus!
    Nur hn içinde seveceği bir yorum olurdu.
    Benim tahmin olarak ekleyecegim ise, saldırılardan korunmak amacıyla isimlerin cesitlendigi yönündedir.
    Adam kemiği bırakmamak için daha kimlere ne yöntemlerle saldırır tahmin bile etmek istemiyorum.

  3. Sayın Fehmi Koru’nun samimiyetsizliği maske takmaya benzetmesi çok yerinde olmuş. Samimiyetsizlik bir insanın kendisini olduğundan farklı gösterme çabası olarak tanımlanabilir. İyi de bir insan kendisini neden olduğundan farklı göstermek ister? İhtimaller;
    -Korktuğu için kendisini korumak amacıyla.
    -Menfaati için muhataplarının beğenisini kazanmak amacıyla.

    Birinci sorunda korkaklar ile korku siyaseti izleyenlerin, ikinci sorunda ise duyguları okşansın isteyenler ile duyguları kaşıma siyaseti izleyenlerin interaktif (karşılıklı etkileşimli) sosyolojik ilişkileri söz konusudur.

    Müslüman toplumların tipik ortak özelliği Allah sevgisinin zayıf oluşu ve sadece Allah korkusu ile bir düzen sağlanmaya çalışılmasıdır. Bunun sonucunda sosyal-siyasi hayat korkuya dayalı olmakta, insanlar maske takma zorunluğu duymakta ve akılcılık devre dışı kalmaktadır.

    Bilim, sanat ve güzel ahlakın kaynağı Allah sevgisidir. Allah korkusu da gerekir tabi ki. Fakat sadece Allah korkusu ile yaşayanlar geri kalmış ve ahlaki zafiyeti olan maskeli toplumlardır.

  4. Fehmi beyin bu günkü yazısı dünkü yazısının devami niteliğinde hatta devamı olarak algılasak daha iyi olur.
    Çünkü, geçmişte MASKELERIN gizledikleri yūzleri, yaptıkları tavşana kaç tazıya tut rolerini şimdiye kadar başarı ile devam ettirenlerin oyunlarını irdeleyip açığa çıkaracak bir yazı olmuş.

    Yazarımız’ın burda bize Maskeliler maskesizlerin ellerini ayaklarını nasıl bağladıklarını ve bunada kitleleri nasıl inandırdıklarını irdelemek için bir fırsat veriyor.
    Bu fırsatı değerlendirmek için m, fazla geriye gitmeden
    2016, dan başlayarak 2014 2013 ve 28 şubat 1997 tarihlerine kadar gitmemiz yeterlı. Çünkü bu olaylardan Ülke, halk, maskesiz, medya ve siyasetçilerin, hayatı kararırken ve ülke batarken. Bunları bilerek yapan başarılı olmuş maskeli aktörlerin gerçek yüzlerini göre bilecek ve açığa çıkarabilecak malzeme hazırlamış fakat yorumcu arkadaşlar bu kadar malzemeye rağmen değil yemek yapmak çayı demlemek için su dahı kaynatmayı becerememişler.

    • Yukardaki yorumumda belirtiğım maskelilerin tesbitlerini burada benim favorim yorumculardan b cin Ali ve mim beylerden bekledım, fakat şimdiye kadar onlardanda pek bekledığim yazıları göremedim?
      Ali bey! Cevaplarınız için teşekürler.
      Zannedersm PKK konusunda ayni düşüniyoruz. Fehmi beyin bugûnkü “maskeliler” yazısıde galiba sizin ve benim düşüncelerimize uygun bir yazı olmuş.
      Bize karanlik demek pek doğu olmaz genede ben yazayım.
      Bize karanlık, ama! Yoksa Darbe severlerin maskeleri PKKmi?

  5. Ben kendi maskelerimi kendim istedığım şekilde diktim, evden çıkarken başörtüyü örtmeden maskeyi takiyorum hakikaten maske takmak bayağ zor bazen yolda yûrürken maskeyi indiriyorum ve tekrar kapatmaya unutuyorum.
    Maske olayı, hayatta maske arkasına yüzlerini gizlememiş bizim gibi sıradan vatandaşlar için zor.. fakat Trump gibi 24 saat maskeleri ile miliyonlarca insanlar karşısında gizli maskeli yalancılar için kolay olmasına rağmen bu seferde oy derdinden dolayı trolleri ortalığa dõkerek maske ile mucadele ediyorlar. Ey kolay değim millet maske takınca onların maskeli yüzlerini dahi iyi gõreceklerinden korkuyorlar.
    Neyseki bizler doğduk büyüdük ak saçlı olduk hep maskeli balolarla avutulduk.
    Maskliler ülkeleri yalayip yutarken bizde maske olmamasına rağmen karnımızı zor doyurduk.
    ×××××
    “filmler vardır; bizde de zaman zaman benzer filmler çekilmiştir. Hepsinin ortak özelliği, maske takanın o maskeyle kimliğini gizlemiş olmasıdır.”
    ××××××
    Fehmi bey! Siz, yazılarınız, sohbetleriniz, ve 101 ak saçlılar bildirileriniz ile Türkiyede ve dünyada maskeliler ile mucadele etmeye halen daha devam edebiliyor olmanız! Maske arkasındaki gerçek hayatta sahte rol oyniyanların esas yüzlerini görüp, niyetlerini iyi bilmeniz ve onlari tanımanız sayesinde halen daha okuyucularınız ile maskelilerin uykusunu kaçırabiliyorsunuz.

    Ayrıca; bu işlerı başarmak
    saddam modeli Türkiyesinde her baba yiyidin. kari değil.

    Fkorunun günlüğne maskeli yorum yazanlara duyrulur.:))

    101 ak saçlılara Almanyadan destek geldi.

    Aralarında Fehi beyinde bulunduğu 101 ak saçlı aktivislere Almanyadaki
    meslek taşlari ve diğer insan hakları kuruluşlarından destek geldi

  6. “Maske bizlere yakışıyor.” nihai hüküm cümlesi “tariz” sanatının güzel bir örneği olmuş.

    Hürriyet zemininde hoşgörü iklimi – hepten karaktersizler hariç- herkesi olduğu gibi görünmeye sevk ederken,baskı kültürünün hakim olduğu yerlerde ise maske ihtiyacının olması da -yazık ki- kaçınılmazdır.Düşüncelerimizi ifade ederken kendimizi sınırlama zorunda hissederek otokontrole tabi tutarken de aynı ihtiyaç içerisinde bulunmuyor muyuz?

    Biliyorum,olayın ironiye alınacak bir tarafı yok ama,benzetme yapmaktan da duramıyorum.Durumun anlatımını kısaca daha basit bir dille şöyle ifade edeceğim.

    Kategorik olarak temelde maske kullanımı iki amaca indirgenebilir.Birincisi;korunma amaçlı maske.İkincisi de de kandırma amaçlı maske.Genelde kandırma amaçlı maske kullananlar maskelerini,onların şerlerinden korunma amaçlı maske kullananları ortaya çıkartıp dövmek için kullanırlar.

    “Her Türk şair doğar”sözünün insiyaki yönlendirmesiyle bir ara şiirle uğraşmıştım.
    Onbeş yıl kadar önce şöyle bir şiir yazmıştım.Konusu perde ama,perde ve maskenin eşya olarak bence birbirlerini çağrıştıran özellikleri var.Yazarımızın pazar günü yazısına uygun olması münasebetiyle buraya aktaracağım.

    PERDELER GERİSİNDE

    Adam penceredeydi
    Gözleri seyirdeydi

    Pencere göz demekti;
    İçten dışa açılım,
    Dıştan içe girişim,
    Pencere göz demekti.

    Adam bir seyirdeydi:
    Bir rüzgâr esmekteydi
    Mevsimler hüzündeydi
    Yapraklar sürünmekte
    Ağaçlar üşümekteydi
    Adam bir perde çekti.

    Adam penceredeydi
    Perdenin gerisindeydi
    Yine de seyirdeydi:

    Baba bir serseriydi
    Anne bir fahişeydi
    Baba bir adam vurdu
    Anne düştü ve öldü;
    Küçük kız üzülmekteydi,
    Sokakta büzülmekteydi,
    Adam bir perde çekti.

    Adam penceredeydi
    Perdeler gerisindeydi:
    Bombalar düşmekteydi
    Tabutlar küçülmekteydi.
    Ezilenler geyikte
    Ezenler keyifteydi.
    Sözleşmesiz gerdekler
    Kadehler eşliğindeydi.
    Gaspçılar cepkende,
    Hırsızlar ceplerdeydi.
    Hayat dediğin perde
    Sözler de perdeydi;
    Yine perde gerekti
    Adam bir perde çekti.

    Adam penceredeydi
    Perdeler gerisindeydi
    Yine de seyirdeydi:

    Ölçüler gelişmişti
    Büyük insan gelmişti
    Onun eli değmişti
    Buzullar çözülmüş
    İklimler değişmişti
    Depremler peş peşeydi
    Yıldırımlar inmekteydi
    Ama deprem bir perde
    Yıldırım da perdeydi.
    Gece gündüze perde
    Gündüz geceye perde
    Herşey perde demekti.
    Adam ezilmekteydi
    Küçükler eğilmekteydi
    Bir perde gerekti
    Bir perde daha çekti.

    Adam penceredeydi
    Perdenin gerisindeydi
    Yine de seyirdeydi:

    Karagöz de perdeydi.
    Yağmur tohuma perde
    Bulut yağmura perde
    Bulutun perdesi neydi?
    Göz dediğin bir perde
    Pencere de perdeydi.
    Bakışlar birer perde
    Yatış hepten perdeydi.
    Perde var çekilirdi
    Perde var çekilmezdi
    Zaman perdesi aktı
    Ölüm perdesi geldi
    Adam korktu ağladı
    Adam “bir perde!” dedi
    Ölüm bir perde çekti
    Ve her şey perdelendi.

  7. Hadis i şerif mealen: Düşmanınızın silahı ile silahının diyor.
    Bunu maalesef silah olarak anlayanlar ne kadar sığ düşünduklerinin farkında değiller. Oysa Hadis bize neyle mücadele edecekseniz. Kendi cinsinde bir varlık bulun onu kullanın diyor. Aşı dediğimiz şey bu degil mi. Maske minik bir bez parçası ama olayı ön goremeyenler için gereksiz bir şey. Yukardaki hadis tam anlasilsaydi. Tarihte kalan bir çok hastalık çok önce önlenebilirdi.

    • Düşmanımızın sihaları varsa biz de ziraai ilaçlama uçağı mı üretelim nedir? Pek anlaşılmıyor da…

    • Yani ne yapmamız gerektiğini rivayet ve uydurulmuş hadislerden mi öğreneceğiz? Allah herkese akıl vermiş, araştırıp bulacaksın çareyi.

      • Akıllı kişi başkasının aklıma da muracat edendir. Hadis değilse bile aklın gereği doğru bir söz hadis olmadığı konusunda senet ve bilginiz varsa yazın herkes gibi bizde bilelim. Uzay gittinizde hadisler mi size engel oldu.

        • Siz rivayet hadislerin Hz.Muhammed’in sözleri olduğunu ispat edin sonra tartışmaya devam ederiz.

          • bu tartışmanın sonu hz. peygamber hiç konuşmamıştır noktasına varır mı acaba? bu mümkün olmadığına göre hz.peygamberin konuşmaları anlık kaydedilmediği halde kulaktan kulağa aktarımında ortaya çıkan değişim ( yazılı olmayan her bilgi başkalarına aktarılırken değişime uğrar) beraberinde tartışmaları da getirmiş ve bu tartışmalar hadislerin kaydedilmesi fikirini doğurmuş ve böylece hadis ilmi doğmuştur. o günlerden beri hadis başlı başına bir bilim dalıdır ve bu bilimin de uzmanları vardır. bu bilimin kendine has da bir metodolojisi vardır. bu alanda yazılmış iyi, güvenilir kaynaklar var hadis usulü, hadis metodolojisi ile ilgili akademik çalışmaları içeren bir kitap okumanız sizi şüphelerinizden kurtaracaktır. bu, günlük tartışmalarla zayi edilemiyecek kadar ciddi bir meseledir. saygılar sunarım sn hocam.

          • Bilinen kuraldır;müddei iddiasını ispatla mükelleftir.Sahih olduğunu vesikalarıyla,senetleriyle ispatlamış ve de öyle GENEL KABUL GÖRMÜŞ muteber hadis kitap derleyicilerinin ve senetlerinde verdikleri ravilerin yalancı olduklarını iddia eden sizsiniz .O halde iddianızı ispatla mükellefsiniz.Ama bu konudaki taleplerimize makul açıklamalar getireceğinize tıpkı bir çocuk kayıtsızlığıyla verdiğiniz yegane tepki “bana ne!bana ne!Uğaaaa!”dan başka bir şey olmuyor.Bu konuda size daha önce Kur’an ayetleriyle açıklamalar getirmiştim ve sizin yerinize ismini ilk defa gördüğüm bir yorumcu arkadaş “batsın böyle din!” diyerek tepki vermişti.Makul bir karşılık üslubu bulsak bu konuda da daha da söyleyecek sözümüz çokça olmasına rağmen,kendini sabit kabule endekslemiş muhataba karşı söz söylemenin çaresizliği karşısında susmayı tercih etmek zorunda kalıyoruz.

            Ayrıca şunu bir daha vurgulamak istiyorum;Bir hususun rivayet edilmiş olması onun OLMADIĞI anlamına gelmez.Rivayet kavramı da tıpkı tarikat kavramı gibi sürekli olumsuzlanarak olumsuz bir anlamla bütünleştirilmeye çalışılıyor.Böylece algılar üzerinde oyun oynanıyor.Bu çabanın şikayet ettiğimiz günümüz hakim siyaset takipçilerinin anlayışından hiçbir farkı yoktur veyanlıştır.Kelimelerin,kavramların haklarıyla da oynanmaması gerekir.

            Yazmaya hiç hevesimin olmadığı bir günde beni yazmaya zorladınız ya,aşkolsun size.

            Son olarak,kaçamak cevaplar değil de makul,izahlı açıklamalar bekleriz.O vakit söyleyeceğimiz daha ayrıntılı sözlerimiz de olabilir.

      • Hadis araştırmaları çok zorlu bi alandır mim, ama mademki tercihin böyle kolay gelsin sana!

  8. Cebinize yedek bir maske koyun.
    Japonlar yıllardır tüm gezilerinde maske ile dolaşırlar (başımıza gelmediğinden dememeli, yetkililerinin vazifesini yapıp bizi en azından bilgilendirmeli bizi demeli ki, herkes vazifesini bilsin).
    Bittı! Deseler bile yılsonuna kadar maskeli baloya devam (zaten hayatımız nasıl ki) öneririm ben öyle yapacağım.
    Umarım Yüce Rabbim bize acır da biter bu müsibet.
    En içimi acıtanı ise maskelerin biz insanlara yakışıyor olması! kısmı oldu.

  9. Özür dileyerek başlıyorum. Ben dünde kaldım. Bugün yazacam. Dünkü yorumlari okudum. Yorumcular genel olarak nitelikli yazmışlar.

    Darbeler bilinç düzeyi düşük toplumlarda olmaktadır. Toplumumuzda da malesef bilinç düzeyi iyi değil. Bu nedenle darbelerin olması kaçınılmazdı. Batı ülkelerinde çeşitli siyasi oyunlar vardır. Fakat darbe söz konusu bile değildir. Nedeni darbe ile istenilen sonuca ulaşmanın mümkün olmamasidir. Bugün venezüella ve belarus ‘ta darbe zemini olmasına rağmen darbe olmamakta iken, mısırda darbe zemini yok iken oluşturulup darbe yapılmıştır. Venezüella ve belarus ‘ta darbe yapan olursa bunu izahini topluma yapmaları gerekir. Çünkü toplum bunu ister. Mısırda vb. toplumlarda ise öğrenilmiş çaresizlik psikolojinden dolayı halk bi izah istemez. Böyle gelmiş böyle gider. Tabiki “Beklenen kurtarıcı gelene kadar” oysa Allah ın beklenen kurtarıcıyı içimize zerk ettiğinden habersizdir. Bi toplumda veya ulkede darbe olması istenmiyorsa iktidara gelen siyasiler mevcudu korumak yerine zemini darbelerin olamayacağı bi zemine çekmek zorundalar. Bunu yapmadıkları takdirde olacaktan sorumludurlar ve şikayet hakları yoktur.

    Darbe olmayan batılı toplumlar ile farklarımız

    1. Batıda toplum bireysel ozgurluklerinde zerre taviz vermez. Biz ezilmeyi kabul ederiz.
    2. Batıda eğitim ile özgürlükler aşılanır. Bizde eğitim ile özgürlükler yok edilir. Çaresizlik öğretilir.
    3. Batıda eğitim demokrasi temellidir. Öğrencinin ve eğitimcinin hakları vardir. Bizde maalesef her iki tarafında hakları belirsizdir. Şuan ki sistemde kim baskin ise o haklidir. ÖRNEK: bir öğrenci aldığı notun yanlışlığını savunamaz. Öğretmenler ise sistem öğrenci merkezli olduğu için öğrenci herzaman haklıdır baskısına tabidir.
    4. Biz sınıflara girmek için siraya gireriz. Batıda öğrenci sıraya girmeden sınıfına geçer.
    5. Kısacası eğitim sistemiz askeridir. Askeri sistemlerde bilim değil hedef vardir. Bizim eğitim sistemi de hedef bile yoktur. Cünkü sistem askeri öğrenciler asker değil.
    6. Bizim devlet sisteminde devlet her alanda güç sahibidir. Batıda devlet her alanda düzenleyicidir.
    7. Devlet sistematiğinden dolayı darbe yapanlar ekonomik ve sosyal güç sahibi olurlar. Batıda darbe yapılırsa ne ekonomik ne de sosyal bir güç elde edilebilir. Bu nedenle belarus ve venezüella da zemin olmasına rağmen darbe olmamaktadır.
    8. Batılı bir tarihçi nin bir ifadesine göre osmanlıda (mirasçısı olarak Türkiye) devleti ele geçirmek zordur. Ele gecirincede yönetmek çok kolaydır.

    Toplumsal değişim ve siyasi iktidarların bu değişimi uygulamadıkları sürece darbelerin sonun gelemeyecegini dusunenlerdenim. Her zaman Erdoğan gibi toplumu hızlı orgutleyip darbeyi önleme potansiyeline sahip bir lider olmayabilir. Bu nedenle siyasi iktidarlar darbenin hukuku olmadığı gibi absürt lafları bırakmalıdırlar. Toplumun bilinç özgürlük gibi değerlerini yükseltmelidirler. Yoksa öğretilmiş çaresizlik psikolojisinden çıkmak imkansızdır.

    • Hakkaten dünde kalmışsınız siz, batıda hiç darbe yaşanmadığını da nerden çıkardınız? Hadi maziden haberiniz yok diyelim; şu anda almanyanın bir numaralı sorunu nazist bir darbe tehlikesidir, umalım ki kansız olur…
      Batıya dair yazdıklarınız, özellikle de özgürlüklere dair olanlar gülünç…

    • Venezuela ve Belarus örnekleri yazınız ile uyumlu olmamış. Hadi Belarus Avrupa’da fakat Venezuela darbeler kıtası Güney Amerika’da!

  10. Sayın yazarın önceki maskelerini bilemeyiz ama bu salgında kullandığınız maskenizin üzerine bir de siperlik taksanız iyi olur çünkü gözkanalı sıvısı yoluyla da bulaşıyormuş meret.
    Maske koruyor ama mümkünse kendinizi izole edin ya da inzivaya çekilin, dışarı çıkmayın, belki balkona filan…
    Başkalarının yakınındayken hapşırık zerrciklerine maruz kalmak en kötüsü; birbirinizden uzak durun, dokunaçlarınızı asla yüzünüze gözünüze yaklaştırmayın, kolonya ya da alkollü spreyinizi hep yanınızda bulundurun…
    Günlük yaşam temponuzu minimuma çekerek, nerdeyse yarı ölü şeklinde kamufle olun…

  11. Sayın rne, merhuma allahtan rahmet dileriz; ihtiyaç var yok demeyip maskenizi takın yine de!

  12. Üstat her konuda söyleyecek sözün var maşaallah. Maske takmak zor bir iş ama yinede sağlımız için iyi.Bir kesim için daha iyi.Yalan söylemek isteyenler yüzü kızarmadan yalan söyleyebiliyor.

Yoruma kapalı.