Yeni anayasa deniliyor da.. Yine ‘Ali yazar Veli bozar’ türü bir metin mi olacak?

10
Reklam

Cumhuriyeti de kuran ilk Meclis’ten bu yana çok sayıda anayasa yazıldı; o yetmedi, zaman içerisinde sonuca ulaşılamasa bile yeni anayasa yazılması yolunda dilek ve temennilerde de bulunuldu. Ülkemiz bu alanda dünya şampiyonu sayılsa yeridir.

Kimseleri memnun etmeyen anayasalara sahip olma ve yeni anayasalar yazma arzusunda bulunma şampiyonu…

Ali yazar, Veli bozar bizde anayasaları…

Ve bu durum da iyi bir şey gibi kabul edildiği için, her dönem yeni anayasa tartışması ile karşılaşılır.

Keşke adını ‘anayasa’ koyacağımıza ‘kurucu metin’ anlamına gelecek daha nötr bir sözcük tercih edilseydi.

Devlet-vatandaş ilişkilerini, devlet yapılanması içerisinde yer alan kurumlar ile o kurumları temsil eden kişilerin hak ve sorumluluklarını belirler anayasalar, temel hak ve özgürlükleri garanti altına alır. Sözün kısası, her ülkede herkesi bağlamak üzere kaleme alınmış metin, bir yasa -anayasa- olmaktan ziyade, devlet denilen aygıtın ‘kullanma kılavuzu’ gibi bir şeydir.

Toplum sözleşmesi

Ona ‘anayasa’ denildiğinde yasa muamelesi yapılmasının ve her dönemeçte değiştirmeye kalkışmanın da önü açılmış oluyor.

Reklam

Dün adalet bakanı Abdülhamit Gül arzulanan yeni anayasa konusunda bir açıklama yaptı. O açıklamadan şu bölümü birlikte okuyalım:

“Bugün 1921 Anayasasının ruhuyla, cumhuriyetimiz ikinci yüz yılına girerken yeni bir toplumsal sözleşmeyi yine Gazi Meclisimizin iradesiyle yeni anayasayla taçlandıracağına olan inancımız tamdır.”

Yeni anayasa için yapılan atıf 1921 anayasasına…

1921’de, henüz daha ortada Cumhuriyet yok ve İstiklal Savaşı bütün cephelerde devam ediyor iken, savaşı da yürüten Büyük Millet Meclisi nasıl bir yönetim tarzının benimseneceğini belirleme amacıyla bir ön hazırlık olarak ‘Teşkilat- Esasiye Kanunu’ adıyla bir metin üzerinde mutabakat sağlamıştı.

İlk anayasa 1921’den önce, henüz padişahlık döneminde oluşmuş ilk Meclisin iradesini yansıtan 1876 tarihli ‘Kanun-u Esasi’dir.

Kanun-u Esasi, esas kanun, yani anayasa…

Hatalı ilk adım isimlendirmede o zaman atılmış oldu.

Cumhuriyet kurulduktan sonra, Cumhuriyet’i ilan eden Meclis kalıcı olması beklentisiyle Cumhuriyet’in ilk anayasasını 1924 yılında kaleme aldı. 1950 sonrasında dilinde oynamalar yapılsa bile, o anayasa 1960 askeri müdahalesine kadar geçerliliğini korudu.

Reklam

Müdahaleyi yapan askerler yeni baştan bir anayasa hazırlattılar.

O da 1980 darbesine kadar varlığını sürdürdü.

1980 darbesini yapan askerler de yine sil baştan bir anayasa yazımı işine giriştiler.

Myanmar’da (Burma) geçen hafta darbe yapan askerler de ilk iş olarak ülkenin anayasasını yenileyecekleri vaadinde bulundular.

Askerler, dünyanın dört bir tarafında söz sahibi haline geldikleri ülkelerde, toplumu biçimlendirmeyi yeni anayasalarla gerçekleştirmeye çalışıyorlar.

Avrupa ülkelerinin anayasaları ikinci büyük savaş sonrası (1945) şartlarını yansıtacak biçimde kaleme alındı. Almanya’da, Fransa’da 1946’da kabul edilmiş anayasalar bugün hala varlıklarını sürdürüyorlar.

Dünyanın en eski anayasa metni ABD’ye ait. 1787 yılında yürürlüğe giren ABD anayasası bugün de geçerliliğini koruyor. Zamanın zorladığı değişiklikler, ilk metne dokunulmadan, sonradan yapılan eklerle ana metne ilave edilmiş bulunuyor.

Batılı ülkelerin toplum sözleşmesi mahiyetindeki metinleri ‘constitution’ adını taşıyor; yani kurucu metin…

Kurucu metin demek veya aynı anlama gelecek bir sözcük kullanmak yerine anayasa -veya kanun-u esasi- denildiğinde, metne istenildiğinde müdahale edilebileceği, yasalar nasıl değiştiriliyorsa anayasanın da değiştirilebileceği en baştan kabul edilmiş oluyor

Halbuki Büyük Millet Meclisi Cumhuriyet sonrasında ilk anayasayı 1924’te oluştururken ona ‘teşkilat-ı esasiye kanunu’ adını vermek yerine kalıcı bir metin olacağını düşündüren bir adı uygun görseydi, sonraki zahmetlere girmek gerekmeyebilirdi.

Daha da önemlisi, toplum sözleşmesini yaz-boz tahtasına döndürülebilecek bir metin muamelesine muhatap etmekten belki de kaçınılırdı. Tam iki kez (1960 ve 1980 darbeleri sonrasında) askerler günün hassasiyetlerini yansıtan anayasalar yazdırma girişiminde bu yüzden bulunabildiler.

Askerlerin 20 yıl arayla yazdırdığı iki anayasa (1961 ve 1982 anayasaları) birbirinden çok farklı hassasiyetleri yansıtır.

Şimdi, sivil dönemde, 1921 ruhunu yansıtacak bir yeni anayasa arayışı içerisine girildi. Böyle bir işe kalkışanlar, hazırlanacak metne, hiç kuşkusuz, bugünün siyasi endişelerini yansıtmak isteyeceklerdir. Bir partinin veya dar bir koalisyonun siyasi endişelerine cevap vermek amacıyla hazırlanmış bir anayasa…

Bir sonraki değişikliğe kadar idare edecek bir anayasamız olacak…

Toplumsal sözleşme mahiyetinde olması gerektiği için toplumun en geniş kesitlerinin üzerinde birleşebileceği türden bir metni askerlerin hazırlatması yanlıştı. Sivilleri araya soksalar bile yapılan yanlıştı.

Yanlış girişimler doğru metinler üretemedi.

Peki bugün?

Herkesi bağlayacak bir toplum sözleşmesi metni için günümüzün ortamı hiç müsait değil.

ΩΩΩΩ

Reklam

10 YORUMLAR

  1. Twitter yönetimi bugüne kadar hesap kapatma ve tweet silme için toplumsal gerginliği artırma, uygunsuz içerik, şiddeti teşvik etme, nefret söylemi gibi gerekçeler gösteriyordu.
    Mazlum Kobani denen PKK’lı teröriste ‘mavi tik’ veren, PKK’lı teröristlere ve sempatizanlara ait binlerce hesabı ve bu hesaplardan yapılan terör propagandasını görmezden gelen, FETÖ üyelerinin algı oyunlarına ses çıkarmayan Twitter, teröristlerin kaçırdığı evlatları geri isteyen annelerin hesabını kapattı, iyi mi?
    Bundan daha net teröre destek olamaz!

  2. Ne idiğü belirsiz güçlendirilmiş parlamenter sistemi getirilebilir.
    Bu sistemden HDP ne anlıyor .IYI parti ne çıkarıyor.CHP nereden yaklaşıyor.
    Oturup gizli gizli çalışmayapıp yakalanınca “yanyana bile gelmeyiz yalan” diye yalan söylüyorlar.
    Yanyana bile görğnmekten itina eden gizli gizli buluşan bir ayakları PKK bir ayakları FETÖ bir ayakları ABD de olan 5 benzemez çalışma yapması çok demokratik ve olabilir.
    Açıkca ittifak yapan 20 yıldır Türkiye yi yöneten ve dediğini eninde sonunda 2 ileri bir geri bile olsa yapan Reis in söyledikleri oyalama

    Bir şeye karşı olmak ,bütün sorunlarınızı çözecek ha gayret

  3. Demirel Cumhurbaşkanı.
    Yer İzmir’in bir ilçesi.
    İlçe cezaevinde olan bir vatandaşımız ile Cumhurbaşkanı telefon ile görüşmek için ilçe cumhuriyet başsavcılığı Cumhurbaşkanlığından aranır.
    İlçe cumhuriyet başsavcısı mevzuatın buna müsait olmadığını bildirir.
    Bir süre sonra Cumhurbaşkanlığından ilçe cumhuriyet başsavcısı tekrar aranır. Adalet Bakanlığı’nı da aradıklarını, mevzuatın bu talebe müsait olmadığının teyit edildiğini, ilk taleple ilgili olarak “özür dilediklerini” bildirilir.
    Şu anda böyle bir istek olsa ne olur?
    A-Talep derhal yerine getirilir,
    B- Cezaevindeki şahıs bizzat makama götürülür,
    C- Başsavcı açığa alınır,
    E- Demirel zamanındakiler aynen yaşanır.

    • Demirel korkaktı Tayyip söke söke alır.Demirel şapkası ni alır gider.Tayyip kes ulan paşa der ve demiştir.

  4. “Herkesi bağlayacak bir toplum sözleşmesi metni için günümüzün ortamı hiç müsait değil.”

    zaten ben de böyle olduğu için yeni anayasa tartışmasını başlattım ya:)))

    yauv Fehmi bey!, “siz diyordunuz ya hani, seçimler seçim gününden önce kazanılır.” hah işte ben de seçimleri şimdiden kazanmak için bir takım atraksiyonlarda bulunuyorum. seçim tartışması da bunlardan biri.

    bizim partinin oyları bir daha tersine dönemeyecek şekilde düşüyor. akşam yatıyorum sabah kalkıp bakıyorum bizim oylar düşmüş. demekki bizim partinin miadı dolmuş artık normal şartlarda seçim kazanmamız mümkün değil.

    bu durumda ne yapayım ben şimdi, ben daha fazla götüremiyorum bu işi deyip çekileyim mi? yahu el alem ne der, el alemi boş versek de yerimde gözü olanlar ne yapmazlar. rahmetli nenem ömrünün son zamanlarını ” ben ölünce bu çocuklar kendilerine sahip çıkamaz, bunlara bir sahip çıkan da olmaz. kurda kuşa yem olur, her biri bir yere dağılır giderler” diye boşu boşuna dertlenir dururdu. rahmetli nenemin çocuklarının ve torunlarının hiç birinin böyle bir derdi yoktu. nenem öldü ne oldu, hiç bir şey olmadı ben reyiz bile oldum. amma… benim durumum rahmetli neneminkinden farklı; tebam olan milletimin “reyiz giderse halımız nice olur, dış güçler bizi parçalar iç savaş çıkar” endişesi taşıyorlar. milleti böyle endişeler içindeyken ben onların reyizi olarak bırakıp gidemem. ne dedik “anca beraber kanca beraber” dedik.

    yani uzun lafın kısası benim mutlaka önümüzdeki seçimleri de kazanmam lazım. peki nasıl olacak bu? şöyle;

    çeşitli atraksiyonlarla gerilimi azami seviyeye çıkartacağız. bu arada saflarımızı genişleterek netleştireceğiz. muhalefeti azaltamasak bile onları küçük göstereceğiz. gerginlik zirveye çıkınca da sıkı yönetim ilan edeceğiz. sıkı yönetim altında seçimlere gideceğiz. oyları da milli polisimize saydırdık mı oldu bu iş demektir. hay aklamı seveyim.

    şaka şaka oyları polise saydırmam:)) bunun için daha mâkul bir yol biliyorum.

  5. Yeni anayasa girişimi dikkatleri başka yöne çekip dibe vuran ekonomi rekor işsizlik ve pandemi nedeniyle batan esnafın çiftçinin konuşulmaması amacıyla ortaya atılmış bir balon.

  6. BOĞAZİCİNDE NELER OLUYOR;

    Şu an Boğaziçinin babası Robert kolejinin kurucusu kafir Muhammedileri Hristiyanlığa döndürmek için ülkemize gelen Cyrus Hamlin in anılarını okuyorum. Kitapta ölü tavuğu canlandırması, sultanlarla çalışacağına dair kehanetler var. En ilginç anektodlardan biri de çocuk büyütmek yerine buzağı yetiştirmek tabirini kullandıklarını (raise a calf) vurguladığı baragraf.
    Aslında devşirme yöntemini biz bulduk fakat avrupalılar alıp maharetle bize karşı kullandılar. Misyoner kolejleri bu günki bulgaristan gibi ülkelerin temelini attığı gibi ermeni olaylarının da başlıca müsebbidir.
    Neyse güncele gelirsek Ak parti sık sık etrafındaki bilmişler tarafından yanlış yönlendirildi. Rektörlerin seçimle gelmesi de bunlardan biri. Maaşların devlet tarafından ödendiği bir kurumda yönetciler niçin seçimle gelirki. O zaman her memur amirini kendi seçsin. Boğaziçi öğretim üyelerinden benim neyim eksik.
    İkinci ve daha önemli bir husus ayaklananlar demokratik haklarının verilmesini istiyor. Rektörelerin seçimle gelmesi demokrasinin bir gereği değildir.
    Rektörler seçimleri özel üniversitelerinde uygulanabilir.
    Son olarakta rektör seçimi gibi bir konuda öğrenciler niçin sahaya sürülüyor, rektörü biz seçelim deseler anlayacağım. Bu koyunların başçobanı ağa değil çobanlar seçsin demesi gibi bir durum. Fantastik yani.
    Aslında bu yazımda boğaziçinde Tıp ve Hukuk gibi doğrudan mesleki formasyon veren olmaması nedeniyle hayattan kopuk tek ideali batı tibi bir yaşam olan meslek derdi de olmayan bir kalabalığın çıkardığı olaylardan bahsedecektim ama bu yönde adımlar atılması memnuniyet verici.
    Başa dönersek Cyrus Hamlin Türkiyeye geldiğinde ilk önce Bebek İlahiyat okulunu açıyor. Acaba sevgili Boğaziçililer onun anısını yaşatmak, yurtdışında görev yapacak dil bilen nitelikli din adamı ihtiyacını karşılamak için Boğaziçi İlahiyat Fakültesi açılmayı düşünürler mi:)))

  7. … hic de birsey olmayacak… Hükümetin amaci Milleti oyalamak. 5-6 ay dikkatler bu tartismaya odaklanir… Sonrada secim olur… Derin Türkiye kimsi istemisse oy partinin oylari cogunlukta cikar … ve hayat böyle devam eder…

  8. Saf Suresinin ikinci ayetinde “Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?” der.

    Buradan esinlenerek biz de “İşinize gelmediğinde uymayacağınız belli bir anayasayı niye yapmaya kalkarsınız?” diye sorabiliriz.

Yoruma kapalı.