Yanılıyorsunuz, her şeyi anlıyor değilim, benim de anlayamadığım şeyler çok

24
Reklam

İnsanlar biliyorum zannıyla akıllarına gelen her şeyi bana soruyorlar; oysa ben de siyasetle ilgili pek çok şeyi anlamakta onlar gibi zorlanıyorum. 

En son bir gazetecinin gündeme taşıdığı senaryoyu ve onun gündeme taşıdığı senaryonun temelden hatalı olduğuna dair yazılmış uzunca bir yazıyı okuyunca anlamadığım bazı konularla ilgili görüşlerimi paylaşmaya karar verdim.

Bu yazım anlama özürlü olduğumun itirafı da sayılabilir.

Senaryonun yazarı Fatih Altaylı

Yazdığı senaryo şu: Tayyip Erdoğan kendisini geniş yetkilerle donatan Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’nden kurtulmaya karar vermiş. Bunu nasıl yapacak? CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne sistemin iptal edilmesiyle ilgili başvurusu varmış. Konuyu sürekli erteleyen Anayasa Mahkemesi seçim yaklaşınca iptal kararı verecekmiş. Böylece, Erdoğan -ve tabii AK Parti- “Ne yapalım yüce mahkeme böyle karar verdi” gerekçesine sığınacakmış. Böylece eski sisteme dönülecekmiş.

Elif Çakır konuyu zamanında da işlemiş olduğu için senaryonun temelinin yanlış olduğunu yazmış bugün. CHP konuyu Anayasa Mahkemesi’ne götürmemiş ki… 

Neden böyle bir senaryo yazılıyor? 

Nasrettin Hoca’nın kar helvası hikayesini bilirsiniz. Hoca kar yağınca kardan helva yapmış, yaptığını tatmış ve “Ben yaptım, fakat ben de beğenmedim” demişti ya; bu da öyle bir şey.

Reklam

Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi cumhurbaşkanlığı seçiminde ‘yüzde 50+1’ şartı getirdi. Cumhur İttifakı adayının bu oranı tutturması çok zor. Göstereceği aday halkın yarısından 1 fazla oy alamayabilir. Kamuoyu yoklamaları bu ihtimalin giderek büyüdüğüne işaret ediyor.

Oysa eski sistemde bir partinin iktidar olması ve cumhurbaşkanı seçilmek için böyle bir oran gerekmiyordu. AK Parti 2002 seçiminde sadece yüzde 34 oy alarak tek başına hükümet kurabilmişti. Daha eski sistemde ise cumhurbaşkanını Meclis seçiyordu. Yüzde 34 oy almış bir parti Meclis’te sandalyelerin üçte ikisini kazanabiliyor, bu sayede istediği kişiyi cumhurbaşkanı seçebiliyordu.

Anlayamadığım şey de tam bu: MHP’nin durduk yerde “Gelin sistemi değiştirelim” çıkışının peşine takılıp eski sistemde kalsa belki 2071’e kadar iktidarını sürdürebileceği halde böylesine kolay bir sistemi bırakarak ‘yüzde 50+1’i şart koşan yeni sisteme geçilmesini neden istedi AK Parti?

Kusura bakılmasın, bana bu pek akıllı işi gibi gelmiyor, bu yüzden de anlamakta zorlanıyorum.

Benzer bir durum S-400 olayında da var.

S-400 olayı da farklı değil

S-400 ABD’ye “Benimle iyi geçinmezsen, ben de kendime yeni bir dost bulurum” gözdağını vermek için Rusya’dan tam 2,5 milyar dolara satın alındı. ABD -ve NATO- S-400 aldı diye Türkiye’ye kızdı. ABD’li politikacılar Trump döneminde Kongre’den Türkiye’ye ambargo kararı çıkardılar. 1.4 milyar dolar ödenerek satın alınmış, teslimi beklenen, yapımına Türk firmalarının da katkıda bulunduğu F-35 uçaklarını bize vermeyeceklerini açıkladılar.

Türkiye ile ABD’nin arası S-400 yüzünden açıldıkça açıldı.

Reklam

Peki Rusya ile beklenen türden ilişki kurulabildi mi?

Hayır, kurulamadı. Kurulamazdı zaten. Rusya ile Libya’da ters düştüğümüz yetmezmiş gibi, Suriye’de Ruslar askerlerimize ateş açtılar.

Ruslar ile ‘stratejik ortak’ olduğumuzu ileri süren politikacı çıktı, Rusya’daki onun mukabili politikacı ise “Öyle bir şey yok, biz Türkiye ile stratejik hiçbir şey değiliz” açıklamasını yaptı.

Bugün durum şu: Rusya’ya 2,5 milyar dolar ödeyerek S-400 sistemini aldık, ama sistemi kullanmıyoruz. S-400 aldığımız için 1.4 milyar dolar ödediğimiz ve anamızın ak sütü kadar hakkımız olan F-35’lerden mahrum duruma düştük. Türk sanayicileri bu yüzden kim bilir kaç milyar dolarlık işten mahrum kaldılar. Ambargolara da muhatap olduk.

İyi de biz bu işi neden yaptık?

Herhalde anlayanlar vardır, fakat ben işte bunu da anlamakta zorlanıyorum.

Faiz-enflasyon ilişkisi? 

Benzer bir durum ekonomi alanında da beynimi zonklatıyor.

Paramızın değeri yabancı paralar karşısında pula döndü. Kısa süre içerisinde üç Merkez Bankası başkanı değiştirildi. Enflasyon yeniden çift rakamlara, son zamanlarda yüzde 20 tavanına fırladı.

Neden oldu bu?

Ekonomistler bu soruya cevap olarak “Faizle enflasyon arasında kurulan ters ilişki yüzünden” cevabını veriyor.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan faiz karşıtı. İnançları ona faizin yanlış olduğunu söylüyor; o da faizi bütün kötülüklerin anası gördüğü için, ilgililere “Faizi indirin” talimatı veriyor. Önceki Merkez Bankası başkanları bunun enflasyonu sıçratacağını öngördükleri için talimatı dinlemediler ve yerlerinden oldular. Şimdiki başkan da Cumhurbaşkanı Erdoğan ile aynı görüşte ve iki hamlede -ilkinde bir, ikincisinde iki puan- faiz indirimine gitti.

Şimdi durum şu: Enflasyon yüzde 20 civarında, faiz ise yüzde 16. Merkez Bankası bir dahaki toplantısında faizin bir-iki puan daha indirilebileceği mesajını da verdi.

İyi ama tasarruflarını TL’de tutanlar bu politikadan zarar görüyorlar. Paramızın değeri eksi faiz yüzünden olumsuz etkilenerek durduğu yerde eriyor.

Eksi faiz, aslına bakarsanız, faizden daha tehlikeli.

“Faiz kötüdür” temel kuralı burada tersine işliyor ve insanları mağdur ediyor.

‘Eksi faiz’, yani enflasyonun altında uygulanan faiz, neden faiz muamelesi görüyor ki?

Bu işte bir yanlışlık olduğuna adım gibi eminim, uygulanan faiz politikası enflasyonu yukarıya doğru itiyor çünkü; fakat Cumhurbaşkanı yaptığının doğru olduğuna inanıyor ve enflasyon ile faiz arasındaki ilişkiyi enflasyon lehine sürdürmeye kararlı..

Sözün kısası şu: İktidardaki partiyi -yani AK Parti’yi- zora düşüren ‘Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’nin neden kabul edildiğini anlayamıyorum. S-400 konusu ne zaman tartışılsa böyle bir alış-verişi anlamakta zorlanıyorum. Faize karşı çıkılırken ‘eksi faiz’in en fazla kendileri de faize karşı olan kişilerin tasarruflarını eksilttiğinin ve bunun da insanlar üzerinde kendi paramızdan kaçış etkisi yaptığının görülmemesi ise beynimi zonklatıyor.

Anlaşılması daha çetrefil olan pek çok şeyi anlıyorum da bunları neden anlayamıyorum?

Konuyu tartıştığım bir dost, “Kabahat senin değil, sen aslında anlaman gerekeni anlamışsın” dedi de rahatladım.

ΩΩΩΩ 

Reklam

24 YORUMLAR

  1. “Ender
    3 Kasım 2021 At 02:50
    Eşit vatandaşlar mıyız? O zaman, evet onların din görevlilerinin maaşları neden ödenmiyor?”
    diye sormuş;
    azınlıklara ait rum veya ermeni okullarında herhangi bir tc vatandaşı/nın çocuğu okuyabiliyor mu? Hayır!!!!
    Öğretmenlerinin maaşı da bizim vergilerimizle ödeniyır ama!?
    Yetmedi şimdi de papazın hahamın maaşını da mı biz ödeyelim ender arkadaş???
    Bakıyorum türk ordusuna çok gördüğün bütçeyi “devletin dini olmaz!” diye diye müslümanlar hariç herkeslere dağıtıyorsun, ne iş???

  2. Adam günlük fıkra gibi valla.
    Pişkinlikte üstüne yok.
    *Söz veriyorum o Kandil denen yuvayı yerle yeksan etmezsem Kılıçdaroğlu demesinler* demiş.

    Acaba Kandilli rasathanesini yıkıp yerine yenisini yapacak falan diye düşündüm bir an. Onuda beceremezler. Ama heykelde iyiler ona lafım yok.

    Tezkereyi istemeyen adamın peşinden kim gider Kandile.
    Ben peşinen söylim sana Kılıçtaroğlu demicem. Bundan sonra gerçek soyismini kullanayım bari. Karabulut.
    Karabulut gibi çöktü Chp nin üstüne valla. İmamoğlu Karabulutu dağıtmaya geliyor zaten. İmamoğlu şimdi “”Chp nin üstündeki Karabulutları dağıtmazsa bana da imamoğlu demesinler”” derse ve Karabulutu dağıtmazsa O na artık gerçek soyismini söyleyelim. Müdafa

    • Yani bu Kandil gerçekten nasıl bir yer insan merak ediyor. Elinizde koskoca milyonluk bir ordu var. Kandil de orada on yıllardır duruyor. Sınır ötesi giriyor çıkıyorsunuz. Kaç yıldır oradasınız. Şimdi iki yıl daha tezkere aldınız. Yani elinizi tutan nedir. 20 yıldır iktidardasınız. Memlekette yıkıp yapmadığınız, altını üstüne getirmediğiniz kalmadı. Kandili neden halledemediniz diye hesap soruyoruz. Hesap verin, neden Kandili yıkmadınız?

      Acaba seçimlerde gerekli oluyor diye olmasın. Kandilden canlı yayın mı yapacaksınız. Öcalan’ı, kardeşini TV’lerde parti propagandanızı yapsın diye daha geçen seçimde kullandınız. Bu sefer Karayılanı mı çıkaracaksınız size destek atsın diye.

      Bu kadar yüzsüzlük de fazla. PKK’yı 20 yıldır bitirmeyin besleyin, üstüne TV’lerde ağırlayın, barış yapıyoruz süreç yürütüyoruz ayaklarına besleyin koruyun, ondan sonra da muhalefet niye soru soruyor diye çemkirin.

      Fetö ile de böyleydi. Yıllarca besleyin. Ne istedilerse verin. Devletin her yerine yerleştirin. Aman hocam yaman hocam ellerinden öperim hocam yapın, sonra da Allah affetsin.

      Ya bi geçin. Sizi artık öğrendik. Dün ak bugün kara yarın gene ak. Sizin gibi aynı günde üç kere 180 derece dönen tutarsız takımına ne güveniriz ne de dinleriz. Yalancının mumu yatsıya kadar. Hadi gidin yolunuza.

  3. Sayın Koru ,
    Bir site yönetim kurulunda bile bütün üyeler hem fikir değilken tek adamın kararları ile oluyor bunlar demek ne derece doğru ?
    F 35 konusu haber kanallarında uzmanlarca çok tartışıldı . Benim.anladığım mahzurlu , pahalı bulundu. Gelecek öngörüleri de işin içine girince işten sıyrılmak için S 400 meselesi gündeme getirildi. Hindistan da S 400 aldı , Senato onlara iltimas geçiyor. Tabi bir yönü de Rusya ile karşılıklı menfaat ilişkisi sözkonusu. Hatırlayın , Putin, uçaklarını düşürünce turist göndermeyi kesmişti. Almanya dan sonra en fazla turist Rusya dan geliyor.
    Ekonomi konusunda zaten duvara çarpacaktık. 2018 de alınan karar ile Turizmci ve ihracatçıyı destekleyen bir anlayışa geçildi.

  4. Yazınızın özü ve tam cevabı , dostunuzun sözündedir ” Kabahat senin değil, sen aslında anlaman gerekeni anlamışsın ”
    Yani bahsedilen konularda akıl, mantık yok ki bir şey anlayalım !
    Sadi Şirazi ne demiş: ” Ben bilmediğimi bildiğim için diğer insanlardan akıllıyım ”
    Selamlar , saygılar

    • Sayın namlu bu sözü doğru aktardığınızdan emin misiniz? Pek öyle sadi şirazinin edeceği bir laf gibi görünmedi bana, daha ziyade bizim yahya beye filan uyar yani:)
      Yoksa sadi şiraziyi de biraz gözümüzde büyütüyor muyuz acaba diyeceğim ama doğrusu onu da gözüm kesmiyor, neyse…

  5. uçakla seyahat edenler bilet alırken pilot sorgulaması yapıyorlar mı, yaptıklarında sağlıklı bilgi alabiliyorlar mı?

    THY pilotları neden başka havayolu şirketlerine iş başvurusu yapıyor? neden THY den ayrılıyorlar?

    amerika seferini yapan bir THY uçağı neden gittiği havalimanı pistinden değil de taksi yolundan havalanmaya çalıştı?

    THY’nin pandemi sürecindeki hızlı büyümesinin getirdiği pilotaj sorunlarını bu gidişle bir kaza kırım haberi ile karşılaşabiliriz diye uyaran Pilot Baha anyatıyor;

    Watch “TÜRK HAVA YOLLARI’NDAN PİLOTLAR / KABİN EKİBİ KAÇIYOR | Kaptan Baha” on YouTube
    https://youtu.be/d522U7zd6OI

  6. Sayın yazar, siz yapılan işleri parti ve devlet bağlamında değerlendirip anlamaya çalışıyorsunuz. Hata burada. Kişi ve dilekleri bağlamında bakarsanız anlamlandırmakta çok sıkıntı yaşamayacaksınız. Çok güzel bir söz var hep hatırlamak gerekiyor ve her şeyi açıklamakta birebir: “Şeyh uçmaz mürid uçurur.”

  7. Kur ve enflasyon ekmek gibi su gibi doldur iç konuşurduk. Ak parti ve FAİZ birlikte anılır oldu!!!
    Bu hata! yı umarım düzeltirler, yoksa faiz yer bitirir; partileri de ülkeyi de.?
    Faizi 15, enflasyonu 10, kuru 8 yaz istersen? kağıda duvara.
    Değişmez bişey, dışardan mal alıp indirdiğin sürece mideye, sıvadığın sürece tuğlaya, yatırdığı sürece parlak metal ile yeşil renkli kağıtlara!
    Adam istemediğin kadar basar basar gönderir, sadece kalem ile hesabına yazar?
    Bu sarmaldan kurtulmak istiyorsan, ayağını yorganına göre uzatacaksın.
    Ne oldum delileri gibi birden lüküs hayat hayaline kapılmayacaksın!
    Orta direk yukarı doğru değil aşağı sarkan göbek gibi olmuşsa eğer..
    Sırası zamanı geldikçe, paran oldukça…
    Biraz da tasarruf yapmak..
    İyi gelir ?? denemeye değer.

    • Atilla bey “tasarruf yapmak” derken umarım siz de endey bey gibi ordumuzun bütçesini iptal etmekten filan söz etmiyorsunuzdur?

  8. “F-35 Programı Direktörü Korgeneral Eric Fick, ABD Senatosu’nun F-35 ile ilgili sorularını 2019 Kasım ayında yanıtladı: “Türkiye’nin programdan çıkarılması nedeniyle ürettiği parçalar için alternatif üretici arayışında olduklarını ancak tüm parçalar için alternatif bulamadıklarını belirterek, “Halen 12 parça için arayışımız devam ediyor. Türkiye’nin F-35 programından resmi olarak 2020 yılının Mart ayında çıkmasını bekliyoruz ancak bu tarihe kadar alternatif arayışlarımız sürecek” dedi.”

    “Türkiye’nin F-35 programındaki mevcut durumuna ilişkin bilgi veren Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir, (8 Mayıs 2020’de) “Türk firmaları 5’inci nesil savaş uçağı programı F-35 için parçaları üretmeye ve teslim etmeye devam ediyor. 2020 yılının Mart ayında Türk firmaların üretim hattından çıkarılacağı düşüncesi bugünlerde yok denecek kadar azaldı. COVID-19 döneminde Türk firmalarının değeri çok daha iyi anlaşıldı. Üretim ve teslimat devam ediyor” dedi. (Kaynak: Savunma Sanayi ORG.)

    Yukarıdaki duruma göre ilk sorumuz şu olsun: F35 için 12 parça üreten ve alternatifi bulunamadığı için üretimine devam eden ve içerisinde Türk Havacılık Uzay Sanayi, Aselsan, Havelsan gibi yaklaşık sayısı 10’u bulan Türk firmaları, F35 için bu parçaları halen üretmeye devam ediyor mu?

    İkincisi; bu firmaların, F35’lerin üretimine katkısı stratejik bir durum arz ediyor olduğu halde, bu durum F35 projesinden çıkarılmamamıza karşı siyasi bir koz olarak kullanıldı mı, kullanılabilir mi?..

    Mezkur firmaların üretimden çektirilmesi F35 projesinin aksamasına yol açtıracağı kesindir. Buna rağmen bu konuda adım atılmamış olması, ilgili firmaların ticari getirisinin ekonomiye katkısı yeğlenerek Türk hava savunma sisteminin geleceğine mi tercih edildi?

    Üretici ortağı olduğumuz F35 projesinden hem de alacaklarımız gasp edildiği halde çıkarılmamıza rağmen devlet olarak o projenin gelişimine katkı sunuyoruz ya, ben de bunu anlayamıyorum!

    “Düşük faiz düşük enflasyon” ters ilişkisinin sonucu olarak enflasyonun yükseldiğini görüyoruz. Düşük faiz, döviz kurunu oynatıyor ve döviz fiyatları tavan yapıyor.

    Faiz, sermayenin getirisidir. Sermayedarlar faizden elde edemediğini diğer ekonomik araçlara yönelerek karşılamaya çalışırlar. Herhalde bunlardan ilki döviz, yabancı paradır. Yani her iki durumda da -faizin düşük dövizin yüksek; dövizin düşük faizin yüksek- olduğu durumda sermayedarlar birinden diğerine yönelerek kar elde etmektedirler. Sermayenin ekonomimiz üzerinde bu denli etkili olmasının nedeni ona olan muhtaçlığımızdır. Faiz yükseldiğinde de, döviz de yükseldiğinde tek sonuç ortaya çıkıyor: Yüksek enflasyon. Çünkü hem sermayede hem de enerji, hammadde ve ara mallarda dışa bağımlı bir ülkeyiz de ondan.

    Bu gerçek orta yerde duruyorken “Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan faiz karşıtı. İnançları ona faizin yanlış olduğunu söylüyor; o da faizi bütün kötülüklerin anası gördüğü için, ilgililere “Faizi indirin” talimatı veriyor.” olması havanda su döğmekten öteye geçmiyor ve ekonomi kendi gerçekleri üzerinden yürüyor.

    Hem, faizi bütün kötülüklerin anası olarak görmek onu ortadan kaldırmayı gerektirmez mi? Bu kötülükten kurtulmak onun oranlarını indirerek değil, oranının azaltılıp ya da çoğaltılmasıyla değil, onu ortadan kaldırmakla olur. Bu da (ülkemizde) mümkün olmadığına göre faizin yanlış ve bütün kötülüklerin anası olduğunu söyleyip durmak neden; yıllık neredeyse 300 milyar dolar civarında faiz ödeyen bir ülke olmamıza rağmen?.. Ben bunu da anlamıyorum.

    Batı ile Doğu Blokları dışında kalmayı istemek elbette bir tercihtir ama içinde salınıp durduğumuz şey, her iki bloktan birinde kalıp-kalmamak kararsızlığıdır. Bu, dünya gerçeklerine ve dengelerine aykırı bir durumdur. Kutuplar arası ilişkilerde, birini diğeri üzerinden işletmek hiç bir devletin işine gelmez. İdeolojik nedenlerle, dünya gerçeklerine aykırı güya dış politika uygulamalarının verdiği ters sonuç ortadayken, dış politikada “ikircikli” davranışa devam etmek neden, bunu da anlayamıyorum.

    Yakınımda “Kabahat senin değil, sen aslında anlaman gerekeni anlamışsın” diyecek bir dostum olsa da ben de rahatlasam.

  9. O onu istiyordu bu bunu. Bırakalım komplo teorilerini masalları. Gerçekler:
    Başkanlık sistemini sayın RTE başgan olmazsa isteyen kim? Cevap:yok!?
    Not: Hükümet zamanında en tepeden emir geldiği farzedilir hep! Ama imzayı atan BB! (Bu durum hissedilmiş ise davul kimdeyse.. olsun dersin).
    Parlamenter sistem (güçlü- güçsüz) isteyen varmı?
    (Şimdilik karınları dinleyelim gelen gurultulardan anlayalım). İstersen herkes istiyor de, istersen hiç kimse.
    Millet ittifakı birtürlü aday açıklamıyor!!!
    Seçimden önce karar değişirse, parlamenter sistem ile girilirse seçime…
    Muhalefet buna hazır işte?

  10. %19,89 Yıllık enflasyon
    %36,20 yeniden değerleme oranı
    İlk oran bugün açıklanan yıllık enflasyon oranı. Ben %19,99 bekliyordum. Psikolojik sınır %20nin altı olarak yanıltmadıılar. Bence %20,01 daha inandırıcı olurdu. Demek ki kafalrında %20 gibi bir sınır yokmuş şeklinde düşünülürdü.”Ne verim abime” moduna devam.
    İkinci oran 2022 yılında vergi resim ve harçlara uygulanacak yeniden değerleme oranı.
    İkisini de açıklayan devlet.

  11. <!!!Kılıçdaroğlu öyle söylemiş grup konuşmasında, gençlere özgürce eleştiri özgürlüğü getireceğiz diye. Doğrusu da bu. !!!
    Peki ne yapmış Kılıçdaroğlu :
    Partisinde her konuşanı ihraç etmemiş mi?
    İnceler daha kaç tane ismini saymadiklarim.
    Sen kendi partinde demokrasiyi eleştiriyi uygulamazsan devlet te nasıl uygulayacak dün.
    Laf çok icraat. Sifirrrrr

    • Yorumunuzun yazı ile ne alakası var bende bunu anlamadım! Galiba yazacak bir şey bulamadın…

  12. ORHAN PAMUK’UN ROMANLARINDA “BABA” OLGUSU

    Nobel ödüllü yazarımızın romanlarında yoğun bir şekilde baba-oğul çatışmasına yer verilmiş. Sırf bu çatışmayı işleyen bir romanı da var. Kırmızılı Kadın. Kafamda Bir Tuhaflık isimli romanda da aile ve baba figurleri üzerinde durulmuş. Diğer romanlarında ve yazarın kendi hayatında, nobel konuşmasında (Babamın Bavulu) ilginç atıflar mevcut. Bu konu tez konusu bile olabilir ama şimdilik bir makale yazmak lazım. Bu arada çok açık çelişki gördüğümüz yazıların altına iki satırlık yorumlar yazarak tahrir vazifemizi yerine getirelim diyoruz. Oysa Mekanın sahibi diye bir kavram var medyada. Sosyal medyanında bunun gibi patronları var. ABD de oturmuşlar, sizin her sabah ne gibi haberlere yorumlara muhatap olmanız gerektiğine karar veriyorlar. Sözcü gazetesinin trol yazarı, atatürke burjuva devrimcisi, karşı devrimci derken maoculuktan heykel yalayıcılığına dönmüş soner yalçın bu gün köşesinde idi amin, kaddafi saddam gibi liderlerin sırf batı sömürüsüne hayır dediği için devrildiğini ak parti yandaşlarının Erdoğan ın biden ile uzun görüşmesini ,Boris ile şakalaşmasını yazanlara “adamlık dik durmaktır” diye adamlık dersi vermeye kalkıyor. Vay be kendi yandaşı kadın yazar oysa önceki görüşmeyi .”girdisi çıktısı 3 dakika” diye tiye almıştı. Bu görüşme süreleri sadece muhalefete dert anlayın artık.

  13. Bir ekonomi yazarının konu altını şenlendiren bir yorumcu var, bayağı tanıdık bu trol tipinin doğrudan kafasının nasıl işlediğini anlamak için bugün ekonomik konular ile ilgili baltayı taşa vuran icraatlar sonrasında yaptığı yorumu, yorumsuz buraya ekliyorum. Seçmen kitlesinin halen olaylara bakışı ve feraset seviyesi budur ve halen istatiksel olarak %30’dur. Safları sıklaştırmak için eldeki safları sıkı tutmak gerekir.
    “Bunu bekliyordum. Dört bir yandan taaruza geçtiler. 15 Temmuz’da yapamadıklarını ekonomik darbe ile yapmaya çalışmak. Amaç faiz ve döviz lobilerini kullanarak ekonomiyi kıskaca almak, halkı zora sokmak ve ekonomiyi vurup seçmen davranışını etkileyerek Ak Parti’yi devirmektir. Baktılar silahla olmuyor bu sefer parayla yapmaya çalışıyorlar. Soros’un, Kavala’yı kurtarmaya çalışması boşuna değil. Gezi’de denediler, 15 Temmuz’da denediler. Başaramayınca bunu deniyorlar şimdi de.Ancak bu millet yemez.”

    • trol zaten adı üstünde başkasının aklıyla düşündüğü için söylemlerinde bir zihin yolculuğu yapmamış kişidir ve düşünceleri bir yerde tıkanır. o tıkanık nokta çok titiz sondajla tespit edilir ve tıkanma açılarak tedavi edilir.

      (bende teorisyenlik var da:)) pratisyenlik yok hocam, ama sizde her ikisi de var)

      • Baran teoriyi bilmem nesini bırak da, burda; “aklımı kiraya verdim noolmuş, düşünecek halim yok!” diyen sen değil miydin?
        Şimdi de bakıyorum elalemin kimin aklıyla düşündüğünü, zihin yolculuğuna neyim çıkıp çıkamadıklarını filan sorgular olmuşsun!?

  14. 1-CB sisteminin CBAŞKANI na verdiği yetki önceki sistemin CBAŞKANI na verdiği yetkiden çok daha fazla.Önceki sistemde Tayyip bey fiili Başbakanlık yapmaya çalışıyordu.MHP sistem değişikliği önerdiğinden iki partinin oy toplamı % 60 tı.Nerden bilsinler % 50 nin sorun haline geleceğini?Büyük yanlışlar yapılmasaydı herşeye rağmen gelmezdi.2-F-35 ile s-400 karşılaştırılamaz.F-35 e üretici ortak olarak dahil olmamız çok büyük başarıydı.Bu uçak tamamlandığında eşi benzeri yok ve bir süre olmayacak.Üretime ortak olduğumuzdan uçakta yapılacak tüm geliştirmelerinde parçası olacaktık.F-16 1980 lerde başladı bugünde var ama bugün üretilen 1980 lerde üretilenden çok daha ileride.Bizimkilerin yapması gereken Abd teknoloji transferle patriyot teklifini ABD kabul etmediğinde tamam deyip patriyot almaktı.Ama herşey de maksimum hedeflenince böyle oluyor.Emin olun ABD nin bizi F-35 ten çıkaracağı akıllarının ucundan bile geçmemiştir.Şimdi F-35 yerine ondan 40 yıl önceki teknolojinin yeni varyantını almaya çalışıyoruz,bu inanılır gibi değil.Alsak dahi bu kısmi bir iyileşme olur.Yarın Yunan’da İsrail’de Bae de F-35 olunca ne yapacağız?iha-siha önemli.büyük başarı fakat uçağın yerine geçmezki.Yani özetle şu.Tayyip bey ve ekibi patriyot tan s 400 e döndüğünde bununla F-35 arasında ilgi kurulacağını düşünmedi bile.çok büyük hata.Onlar sadece füze boyutundan baktılar.ABD 1-2 bağırır susar en fazla S-400 leri kuramayız dediler.hem s-400 leri kuramayız hemde f-35 iptal olur ihtimali görmediler.o nedenle bu kararı verdiler.Aynı % 50 nin altını görmedikleri gibi.

  15. Bu milletvekillerinin milletin vekili olmaması konusu ciddi bir problem. Kuvvetler ayrılığı konusu. Parlementer sistemde de böyleydi. Milletvekilinin iradesi liderin iki dudağı arasında. Şimdi hiç yoklar. Toptan bittiler. O yüzden hepsi aynı tipten. Herhangi bir kimliği, şahsiyeti, özgün fikri yok. Papağan mübarek. Lider ne derse tekrarla, ne emrederse öyle parmak kaldır. Ne bu kepazelik gerçekten. Ne diye maaş veriyoruz boşuna bunlara. Maaşı ile de bitmiyor. Sülalesi sağlık, tatil, sosyal hizmetler ye ye bitmiyorlar. Bu işe son verilmeli. Ya doğru dürüst milletvekili olsunlar. Olmayacaklarsa, birisini besliyoruz ve kararları o veriyor zaten. Ayrıca bu orduyu beslemeye gerek yok, bir işlevleri de yok. Sallayalım gitsinler. Güçlendirilmiş parlementer bilmem ne anlamam ben. Nasıl güçlü olacak, nasıl liderden ve yürütmeden bağımsız ve özgür karar verecek, nasıl millete hesap verecek, bunları acil kurgulamalı muhalefet. Yoksa boşuna değiştirip durmaya gerek yok sistemi. Hemen şimdi sistemi önerin. Yoksa oy falan yok.

    • Ender arkadaş “Ayrıca bu orduyu beslemeye gerek yok, bir işlevleri de yok.” buyurmuşsunuz;
      Türk ordusu en zor ve en ağır şartlarda en mütevazi bütçeyle ama en yüksek performansla görev yapmasıyla bilinir!
      Bakıyorum en sonunda askerin karavanasına da göz dikmişsiniz, allah akıl fikir versin ne diim…

  16. Amerika’da Senato var. Oturuyorlar tek tek senatörler görüş oluşturup, farklı partilerden bir araya gelip, örneğin Türkiye’yi F-35 projesinden çıkarıyorlar, yada F-16 satışına onay vermiyorlar. Yarın da oturup Türkiye’ye, F-16 olmaz size iPhone 13 Pro verelim kararı da alabilirler (bu zaytung’dan :)). Ortak akıl böyle bir şey. Ülke hakkında kritik kararlar, kritik değerlendirmeler sonunda alınıyor. Biz de kritik düşünce hiç öğretilmediği için, biat geleneğinden geldiğimiz için, irademizi bir kişiye teslim etmeyi sevdiğimiz ve kolayımıza geldiği için (değil mi cemaatçi ve otoriteye teslimci arkadaşlar?) bizde herşeye bir kişi karar veriyor. Torba kanunlarla ve tezkerelerle. Suriye ve Irak’a 2 yıl harekat. Toptan. Evet efendim, parmaklar havaya (utanın utanın vekiliz diye dolaşmayın). S-400 alınacak! Suriye’ye yürünecek, faiz inecek, dolar çıkacak, cek de cak. Sonumuz tepetaklak gidilecek olur bunların sonunda. Nitekim öyle oluyor.

    Buradan çıkış tekrar akılcı, demokratik, dünyaya açık bir sisteme geçişle olur. Eleştiri sonsuz olmalı. Her yanlışı görmeli ve erkenden düzeltmeliyiz. Kılıçdaroğlu öyle söylemiş grup konuşmasında, gençlere özgürce eleştiri özgürlüğü getireceğiz diye. Doğrusu da bu. Bu okullarda öğretilmeli mutlaka. Ezbere bilgi yüklemesinden, imam-hatip zihniyetinden çıkmamız gerekiyor. 7’den 70’e (40 yaş altındakilere söylüyorum diye anlayın siz :))

    • Özgür eğitim dediğiniz anaokulundan alıp üniversiteye kadar kemalist ideoloji yüklemek mi? Karşılaştırın avrupa ile müfredatları, bayramlar, 19 mayıs hareketleri, anmalar kutlamalar, şiirler. ile eğitimin %90 kemalist teoloji ritüelleri ile dolu. Kılıçtaroğlu gelirse gençlere getireceği tek özgürlük ibb de imamoğlunun başlattığı sınırsız bira içme özgürlüğü olacaktır.

Yoruma kapalı.