‘Vatana ihanet’ kavramıyla ifade edilen vahim ithamlar havada uçuşuyor, fakat…

19
Reklam

Millet İttifakı çatısı altında toplanan altı muhalefet partisi liderleri kısa süre sonra Demokrat Parti’nin davetiyle yeniden bir araya gelecek ve iki toplantı arasında meydana gelen gelişmeleri görüşecekler. Daha önceki iki buluşma sonrasında yaşandığı gibi, herhalde bu defa da, toplantının ardından bir mutabakat metni açıklanacaktır.

Acaba hazırlanan metni açıklanmadan önce bir yabancı ülkenin büyükelçisine gönderip ‘redakte ettirecekler’ mi liderler?  

Bu ‘redakte ettirme’ konusu ikinci buluşmadan sonra içişleri bakanı Süleyman Soylu tarafından gündeme getirilmişti.

Şaşırmıştım.

Hala şaşkınım.

Bakan Soylu iddiasını birkaç kez tekrarladı da.

İşin içine ‘vatana ihanet’ kavramını katarak hem de…

Okuyalım:

Reklam

“Kaç günden beri söylüyorum, devam ediyorum. İşin muhatabı bellidir. İşin muhatabı çıkacak, bunun cevabını verecek. Aslı vatana ihanettir. Siz toplantı yaptığınız, bir mutabakat metni oluşturduğunuz süreci kendi yanınızdaki bir büyükelçiyi, bir Avrupa Birliği büyükelçisine gönderip de redakte ettiremezsiniz.”

Bakanın açıklamasından bir bölüm bu…

Yaman bir iddia: Altı lider bir metin üzerinde mutabakat sağlamışlar… Sonrasında diplomat kökenli bir politikacı eliyle o metin bir yabancı ülkenin büyükelçiliğine götürülmüş… Büyükelçi kendisine getirilen metni redakte etmiş… Metin ondan sonra açıklanmış…

Hangi yabancı büyükelçi? Ona metni götüren diplomat kökenli politikacı kim? Liderler neden böyle bir ihtiyaç duymuşlar?

Sorular aradan geçen şu kadar güne rağmen cevapsız…

İktidar cephesinin itibar ettiği bir gazetenin köşe yazarı diplomat kökenli politikacının CHP’li Ünal Çeviköz olduğunu ifşa etti; ancak emekli olmadan önceki görevi Londra büyükelçiliği olan Çeviköz, ifşaatı yapan yazara, bunun, bakanın hüsnü kuruntusu olduğunu söyledi. Haber doğru değilmiş.

Bir başka muteber gazete, metnin gönderildiği adresin Almanya büyükelçiliği olduğunu duyurdu. Gazetenin bu haberi, adres olarak gösterilen büyükelçilik tarafından anında yalanlandı. 

O bilgi de doğru değilmiş…

Reklam

Şimdi biraz da bakanın iddiasının özüne bakalım…

Metnin bir yabancı büyükelçi tarafından redakte edilmesine…

Türkçe metin bir yabancıya mı redakte ettirilmiş? Neden?

Yoksa metni İngilizce yazmışlar da yabancı büyükelçi İngilizcesini mi düzeltmiş? 

[Bu daha da tuhaf. Tuhaflığı şurada: O masada oturan liderlerden ikisi anadili İngilizce olanlar kadar o dili bilir. Metni yabancı büyükelçiye götüren kişi bir eski büyükelçi; o da İngilizce metni dört başı mamur redakte edebilir. Garip.]

‘Vatana ihanet’ kavramıyla ifade edilen bir iddia var ortada, iddia sahibi içişleri bakanı, fakat aradan geçen günlere rağmen iddiası havada…

Bakan Soylu kendisine konuyla ilgili sorular yöneltenlere şu cevabı veriyor:

“Diğer partiler sorsun, ben soruyorum, onlar niye sormuyor? Onların en azından benim kadar, en azından sizin kadar bir merakı yok mu? Ama biliyorlardır gibime geliyor.”

Ondan açıklayıcı cevap gelmeyince merakım daha da arttı.

Konuyu bilebilecek durumda olan kişilere sordum, bana “Sen inanıyor musun buna?” dercesine bakmakla yetindiler. Bir muhalefet partisi milletvekili, “Bakanın havada kalmaya mahkum tek iddiası bu mu?” sorusuyla mukabele etti bana…

Başka hangi iddialar vardı?

İçişleri bakanı Soylu kendisinden ‘suç örgütü lideri’ diye söz edilen Sedat Peker’in ithamlarına hedef olduğu günlerde, itham sahibinin kendi partisinden bir politikacıyı aylık 10 bin dolar maaşa bağladığını iddia etmişti.

Üzerinden neredeyse bir yıl geçti, o politikacının kim olduğunu hala tam bilmiyoruz.

Bakan isim açıklamadığı için o iddia da havada kaldı.

Muhalefet milletvekili “Aynı bakanın İstanbul büyükşehir belediye başkanı seçilen Ekrem İmamoğlu’na yönelik PKK’lıları işe aldığına dair vahim bir iddiası olmuştu” hatırlatmasını da yaptı.

Doğru. 

Geçen yılın sonlarına doğru, bakan Soylu, rakam da vererek, PKK’lı olduklarını iddia ettiği 557 kişinin, İmamoğlu başkan seçildikten sonra, İBB’de işe başlatıldığını birkaç kez kamuoyuyla paylaştı.

PKK’lıların İBB’de işe alınmasının seçimde kendisini destekleyen HDP’ye verilmiş bir taviz olduğu bilgisiyle birlikte…

Konuya ilgi duyan başka pek çok kişi gibi iddianın tutuklamalarla ete kemiğe bürünmesini bekledim.

İçişleri bakanlığı müfettişleri İBB’yi teftişle görevlendirildiler.  

Terör örgütü üyesi oldukları ileri sürülen 557 kişi bir tarafa, tek bir İBB çalışanı bile aynı iddiayla tutuklanmış değil…

Yanlış bir istihbarata mı dayanıyordu o iddia?

Redakte için yabancı büyükelçiliğe gönderilen metinle ilgili iddia da mı öyle?

Terör örgütü lideri bilinen biri tarafından 10 bin dolar maaşa bağlanmış bir politikacı, İBB’de işe alınmış 557 PKK’lı ve altı siyasi parti liderinin üzerinde mutabakata vardıkları metnin redakte için bir yabancı büyükelçiliğe gönderilmesi… Bu tür iddialar sıradan biri tarafından kamuoyuyla paylaşılsa, itham kokan iddiaların doğru olup olmadığı herhalde içişleri bakanından sorulurdu.

Elinin altında tam teşekküllü bir istihbarat birimi bulunan tek bakan o çünkü…

İddialar bizzat içişleri bakanı tarafından dile getirildiğine göre, doğru olup olmadığını kime sorabiliriz?

Kime?

ΩΩΩΩ

Reklam

19 YORUMLAR

  1. ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nin alt komitesi, 31 Mart’ta bir toplantı düzenlemiş. Toplantıda, Doğu Akdeniz’deki ABD çıkarları masaya yatırılmış. Orada konuşan ve toplantıya başkanlık eden kongre üyesi William R. Keating, Türkiye’nin yeniden batı rotasına girmesinin kaçınılmaz olduğundan bahsetmiş. Bu amaçla, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile de görüştüklerini açıklamış.
    Hoppala.
    Kılıçtaroğlunun bundan haberi varmı?
    Anlaşılan Abd Kılıçtaroğlunu satmış. Gidiyor koltuk.
    Sen uğraş dur. 6 lı okeyi kur. Adamla görüşsünler.

  2. [Bu daha da tuhaf. Tuhaflığı şurada: O masada oturan liderlerden ikisi anadili İngilizce olanlar kadar o dili bilir. Metni yabancı büyükelçiye götüren kişi bir eski büyükelçi; o da İngilizce metni dört başı mamur redakte edebilir. Garip.]
    AMA HEPSİNİ TOPLASAN YERİ GELDİĞİNDE BİR “ONE MİNUTE!” BİLE DİYEMEZLER!

  3. adının açıklanmasını istemeyen posta cı sanki.
    Ya hu ne işin var parayla pulla elleşme!
    ~Ben bazen bir yazıyı yazardım, dangozun birine de al şunu ben yazdım🙂,
    bir de sen göz gezdir bakalım nassı yazmışım?
    bir eksiği felan var mı birde senin gözünle bak bakalım😂 derdim.
    Yutardı salak yerine koyulduğunu belkide anlardı, ama belli etmezdi sanırım ve aynen hiç bişey demeden geri verirdi🤗.
    (Belkide öyle yapmışlardır senide adam yerine koyduk bi de sen bakıver babında göndermişlerdir🙃).
    ~bizler son yıllarda içimiz işleriyle hukukumuz işlerini biraz birbirine mi karıştırıyor ne?
    resmi evrak olmadan kayıt yapıp maaş verilen adam tu kakadır demek!
    Tut kolundan götür hakime. Kimene, bizene?

  4. Bu rezaletlere (iktidar ya da muhalefet fark etmez) konu olan siyasetçiler çoğunlukta olduğu halde neden hala meclisin başında “büyük” sıfatı vardır? Neden hiç bir siyasetçi “Böyle siyaset olmaz, güya milletin vekiliyim, ne resmi kurumlar ne de başındaki siyasiler sorularıma cevap vermiyorlar” deyip istifa etmiyor? Ben söyleyeyim; Türkiye’de delegeler dahil her kademedeki siyasilerin çok büyük bir bölümü, siyaseti geçim kaynağı, zenginleşme yolu gören hırsızlardan oluşmaktadır. Tıpkı, inşaat işçisi iken müteahhitliğe soyunan, binaların duvarını bile çalıp komşu apartman duvarını kullanan, depremlerde ilk yıkılan binaları yapan kişiler gibidirler. Mecliste en çok müteahhit kökenlilerin olması da aynı kaynaktan besleniyor oluşlarındandır. Gel şimdi seçimlerde oy kullan diyenlere hak ver!.. Vermem, vermeyeceğim artık . Her seçim günü yalnızca piknik yapacağım.

    • Yahya bey Özal rahmetli hiç şikayet etmezdi, YAPARDI yeni baştan!
      Sen hem şikayet hem hakaret ediyon. Sonrada şikayet ettiklerini değiştirmenin tek yolu: seçimde OY kullanmaycam diyon😠.
      Tespite devam et bence: başgan seçilenlerin #KAÇ KİŞİNİN MESLEĞİ NEDİR?
      #HANGİ PARTİDEN SEÇİLMİŞLER?
      #ARADAKİ FARKLAR VARSA! NELERDİR?
      (daha karpuz keseceğiz dediler herhalde hemen gidiyon pikniğe😯).

  5. “Bakanın havada kalmaya mahkum tek iddiası bu mu?”
    Havada kalmaya mahkum iddiaları olan sadece bu bakan mı?..

    Bir de bu iddiaları yeterince sık tekrarlayarak amaca erişme metodu var…

    „Yalancının Mumu Yatsıya Kadar Yanar“. Bu güzel atasözü geçmiş zaman insanları için söylemiş galiba…

  6. “Yeterince büyük bir yalan söyler ve onu tekrar etmeye devam ederseniz, insanlar sonunda ona inanmaya başlayacaklardır” sözü havada kalır.
    Bizim yalancı çoban hikayesi her şeyi daha iyi anlatır.
    İlgili bakanın sözüne bundan sonra itibar edilir mi acaba?

  7. Öncelikli olarak “Vatan” derken ne kastedildiğini bilmek lazım. Eğer vatan Vatan Partisinin vatanı ise o zaman vatan Rusya ve Çin oluyor. Yani Rusya ve Çin’e ihanet. Yok eğer konuşmada bahsedilen kişinin kastı ise, o kişinin vatanı saray olduğuna göre, o zaman vatan saray anlamına geliyor. Yani 6’lı parti lideri Saray’a ihanet etmişler anlamına geliyor. Sorun şimdi çözüldü mü?

    • Bence gene çözülmedi, bunların vatan diye bir dertleri yok. Bunlar kendi başlarına bir iş başlatıp geçinemeyecek kadar beceriksiz oldukları için milletin sırtından geçinmeyi alışkanlık haline getirmişler. Bunun için kendilerini milletin sahibi devletin bekçisi olduklarını söyleyip duruyorlar. Bunlar milletin sırtından inince o eski sefil hayatlarına geri dönmekten korkuyorlar. Yoksa ne çini tanırlar ne Rus’u bilirler. Zaten bunları yöneten akıl hocalarına baktığınız zaman hepsinin NATO mekteplerinden çıktıklarını görürsünüz. Çoğu biyografilerinden silmiş okudukları okulları gittikleri kursları. Ama Albay Halis Tunç Erkam Tufan Aytav’a anlatmıştı bunları 30 artı dakika’da Halis albay aynı okulda birlikte okuduğu sınıf arkadaşından da bahsediyor; ” o da NATO subayı ben de NATO subayıyım, o nasıl rusçu oluyor” diye soruyordu. İki NATO subayından demokrasi yanlı olan Halis albay ihraç ediliyor Rus’çu NATO subayı terfi ediyor. Burda Erdoğan ve Hulusi paşanın bildikleri bir hesap var, o hesap da ortaya çıkıyor yavaş yavaş.

  8. Benim 3 yaşında bir torunum var birisine osurdun demek için üfürüyor. Bakanların konuşmalarını anlasaydı yine üfürürdü. Yani üfürük ama pis konulu üfürük. İşta siyasetçinn kalitesi.

  9. Hakim , boynu bükük davalıya sorar ,
    – Sen bu adamı tanıyor musun , neden aptal dedin ?
    Davalı , hafifçe davacıya dönüp baktıktan sonra,
    – Adamı tanımıyorum ama aptal olduğundan eminim !
    Verilen cevabı tam anlamayan hakim tekrar sorar,
    – Tanımadığın adama neden aptal dersin ki ?
    Davalı , rahat bir şekilde ve hafifçe tebessüm ederek ,
    – Efendim, ben kalabalığın arasından gelişigüzel bir şekilde aptal diye bağırdım, bu adam da gelip ‘Bana neden aptal dedin’ diye yakama yapıştı !

  10. REDAKT-PRODAKT

    Sayın soylu redakte etmiş derken bu fk nin sandığı gibi veya bize sandırmak istediği gibi imla düzeltmesi değil içerik düzeltmesi. Sorunun muhatapları cevap ver-e-mezken sayın yazır niçin onların yerine kalkıp, hemde taa eski tarihli olayları yılmaz özdil gibi birbirine ekleyerek cevap veriyor.
    Halbuki madem konu elçiliğin redaktesi (Ki bence bu altılı masa baştan sona elçiliğin prodaktı) bu gün yazılması gereken yazı Amerikan Kongre Üyesinin iktidarı devirmek için ekrem ile görüşdüğü itirafını havi manşetler olmalıydı. ABD Kongre Üyesi Bill Keating, “Türkiye’yi rotaya sokmak için” Ekrem İmamoğlu ile görüşüldüğünü söyledi. Keating, ABD Kongresinin Dış İlişkiler Komitesinde Doğu Akdeniz üzerine düzenlenen oturumda “Türkiye’nin batı rotasına” girmesi için İmamoğlu kartının oynanması gerektiğini dile getirdi ve “İstanbul Belediye Başkanı’yla, başka insanlarla oturumlar için görüştük. Bence bu artık oynamamız gereken bir kart.” ifadelerini kullandı. Manşetlerini internette aratabilir.

  11. Aynı toplantıda olan adamlarınıza niye sormuyorsunuz sayın koru bakıyorum side top çeviriyorsunuz.

  12. Selam..
    6+1 olan katılımcılar yakında a) 4+0. b)2+1 c) ??
    formülüyle mutasyona uğrar mı? Veya 7inci katılımcı başkan hedefini arka plana atıp ana hedefi TBMM ye mi yöneltir?

    • bence 6 partinin dağılması için hiç bir sebep yok, yalnız Cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi olması gereken demokratik yollar takip edilmeyip de son dakika toplantısıyla ansızın açıklanacak isim şok etkisi yapabilir.

      Bu konuda 6 parti “en büyük hile hilesizliktir” prensibiyle hareket edip tamamen şeffaf demokratik usulleri işletmezse son dakika golü yiyebilir.

      6 kişinin gizli toplanmasıyla belirleyecekleri en makul isim bile dev şaiyalara neden olabilir.

      Halbuki her parti aday belirleme aşamalarını kamuoyuna açık bir şekilde yürütse en son seçime girecek adayın belirlenmesini de son güne bıraksalar hiç bir sorun olmaz.

      Son gün bir anda açıklayacakları adaya itiraz edecekleri ne deyip de susturacaklar? Demokratik bütün süreçleri işlettik ve ortak karar ile belirlenen adayımız bu, artık eleştiri ve itiraz zamanı bitmiştir herkesin bu karara saygı duyup desteklerini bekliyoruz demek varken. Açıklanacak adaya burun kıvıranlara ne diyecekler de susturacaklar.

      • Baran bey cb adayları önseçimle belirlensin filan diyorsanız bana uyar ama chp artık mebusları için bile önseçim yapmıyor haberiniz olsun…

  13. lastikler kalkmış artık. “Patlasada patlamış gibi görünmeyip patlak hareketi belirtisi vermeyen ama, patlak lastik görüntüsü verme konusunda meyilli, en sonunda bir kenarda durma gibi bir hata yaptığında şöförün fıısss diye lastiğin patlayıp indiğini gördüğü..😯”
    *Yani, sen o metni onaylatmak için göndermediğini iddia etsende!…😠
    Şöyle bir göz atın mealinde desende!..
    O iş eksi (-) yazıldı bile🤗
    *10 milyonlu kağıtları adamın üstünde yada dilim yapıp tabağında yerken görmediysen!😂
    *Devlet hesabından para aylık alan mı!?
    Her kim olursa olsun geri alırlar, yeterki ispatla iddianı, karar çıksın mahkemeden. Olsun Tespit eden. (Suçu sabit olmayan kimseleri ailesini töhmet altında bırakmadan).

    • “Yanlış bir istihbarata mı dayanıyordu o iddia?”

      Fehmi bey! O dediğiniz ne yalan nede İDDİA onun doğru ismi “İFTIRA”
      Son 20 senede Türkiye hep iftiralarla idare edildi.

      Askerlerin güçlü olduğu dönemde orginal DİPLOMA göstersmiyeceğinden dolayı Kardeş Gülü C Başkanı seçip her şeyi hazırladıktan sonra sağır oldu raporu ile görevden uzaklaştırmayi denediler olmadı First lady engeline takıldılar.
      Tekrar aday olursa koltuklarını kayip etme korkusundan dolayı arabasınin AC sine zehirli gaz yerleştırdıler oda gene First lady inin engeline takıldı.
      Bunların elinden İFTIRA ve YALANDAN başka bir iş gelmediği için bunlar milleti iftira ve yalanlar ile oyalayliyarak devleti batırmaya devam ediyorlar.
      Rusya ile Ukraine’yayide barıştırcam diyerek hezimete uğramış Rus ordusunun toparlanması için aracılık yapmasi gibi biz işimizi hep çifte telliler ile hallediyoruz.
      Nasıl olsa millet olarak dinliyen değil bakan bir milletız.Tıpkı ilac reklamı yapanların yan etkilerini anlatırken görselde mutluluktan uçan hastalar gibi devlet tarafından uyutulan bir miiletız..

Yoruma kapalı.