Türkiye neleri konuşuyor, ben ise kimsenin kulak vermediği konularla ilgileniyorum..

30
Reklam

Şöyle arkanıza iyice yaslanıp ilk önce şu soru üzerinde düşünmenizi istiyorum: Acaba AK Parti -daha doğrusu AK Parti’nin başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan- olmasaydı biz neleri tartışacaktık?

Hiç bir şey…

Korona günlerinin hepimizi mecbur ettiği ortak sağlık konularından söz etmiyorum; meramım, virüsün bile engelleyemediği politik konular…

Çoklu baro yapılanması.. Şehir Üniversitesi.. Sosyal medyaya kısıtlama.. Ayasofya’nın ibadete açılması.. 

Bunların hepsi iktidarın -daha doğrusu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın- gündeme katkıları…

İktidar cephesinde neler düşünüldüğünü okurlarıyla paylaşan makbul yazarların da gündeme katkıları oluyor elbette. “Erken seçim olmayacak” diye yazıyorlar, haydi hepimiz onu tartışıyoruz… Şimdilerde de bakanların değişeceğini yazmaya başladılar…

Kendimi de ülkemizin kısır tartışma gündemi içerisinde çabalayanlar dışında görmüyorum.

Benim sizlerden tek farkım şu: Kendimi yazılarımda ülkenin kısır gündemi içerisine hapsetsem bile, günün önemli bir bölümünde dünyanın uzak-yakın coğrafyalarında çıkan gazetelere göz attığım için daha değişik konularla da ilgileniyorum.

Reklam

Amerikalı, İngiliz, İsrailli, Arap meslektaşların dünyaları bizimle mukayese edilmeyecek kadar geniş.

Sağolsunlar, farklı coğrafyalar gazetecilerinin gündemlerinin genişliği sayesinde, hemen her ülkenin öndegelen gazetelerinde, Türkiye ile ilgili yığınla haber ve değerlendirme çıkıyor da, günün okumaya ayırdığım saatlerinde dar ve sığ konular dışında da bilgi dağarcığıma yeni bilgiler katabiliyorum.

Örnek mi istiyorsunuz?

İsrailli gazeteci Rusya’nın haberini bildiriyor

Bu örneğim İsrail basınından…

İbranice bilmediğim için her gün İsrail’de İngilizce çıkan Jerusalem Post gazetesine vakit ayırıyorum.  

Türkiye gazetenin en fazla ilgilendiği yabancı ülkeler arasında. Ülkemizle ilgili haber ve değerlendirmelerle meşgul olan başka yazarları da var, ama Seth J. Frantzman adlı yazarları Kudüs’te oturup Türkiye’nin nefes alışlarını bile izliyor.

Dünkü Jerusalem Post’ta Frantzman imzasıyla şu başlıklı bir haber çıktı: “Rusya: Türkiye S-400’leri ABD jetleri üzerinde test etti.”

Reklam

İşitmiş veya herhangi bir yerde okumuş muydunuz bu bilgiyi?

Amerikan Senatosu’na sunulan 2021 Milli Savunma Talimatı’na eklenen bir maddeyle, Cumhuriyetçi Parti grup başkanının iki ülke arasındaki en önemli ihtilaf konusunu çözme girişiminde bulunduğunu geçen ayın sonunda öğrenmiştik.

South Dakota senatörü John Thune’ün bu teklifiyle, Rusya’dan aldığımız S-400 füze savunma sistemini kullanmayacak, bunun için ödediğimiz 2,5 milyar dolar bedelle sistemi ABD’ye satacaktık.

Al gülüm ver gülüm. Türkiye’yi büyük bir dertten kurtaracaklar, hem de para ödeyerek; bu arada Rusya’nın göz bebeği savunma sistemi de ellerine geçecek.

“Oh ne ala memleket” diye düşünmüştüm. Tam Amerikan çözümü. “Kazan kazan” mı diyorlardı buna? İşte o.

Ruslar herhalde gülmüştür. Özellikle de Putin

Ruslar yazmış, haber Moskova’dan

Jerusalem Post (JP) yazarı Frantzman, haberiyle, Putin’in  yalnızca gülmediğini, derhal karşı atağa geçtiğini de duyurmuş oldu.

Frantzman’ın haberinin kaynağı Rus haber ajansı TASS çünkü. 

TASS haberinde Rus yapımı savunma sisteminin önceki versiyonları olan S-200 ve S-300’ün kullanım hatalarına yer verilmiş. S-200’ü kullanan Suriye yanlışlıkla bir Rus uçağını düşürmüş sözgelimi. İran’da da Rus sistemi varmış, bir sivil uçağı yılın ilk ayında yanlışlıkla düşürmüş İranlılar… 

Moskova Türkiye’ye sattığı S-400 ile sistemin NATO ülkeleri uçaklarına karşı hassasiyet derecesini ölçmeyi denemek istiyormuş. 

TASS’ın haberine göre, S-400 ABD yapımı F-16 jetlerine karşı denenmiş…

Geçen yılın Kasım ayında olmuş bu.

Şu işe bakın: Türkiye ile ilgili hassas bir bilgi ABD Kongresi’ne sunulan “Biz satın alalım” teklifine kızan Moskova’nın TASS haber ajansına verdiği bir habere konu oluyor… Bizim henüz operasyonel olmadığını bildiğimiz, bu sebeple de kullanıldığından haberdar olmadığımız S-400’ün F-16’lar üzerinde denendiği Ruslar tarafından duyuruluyor… TASS haberi bizim gazeteler ve televizyonların dikkatini çekmezken, İsrail’in bir gazetesi onu alıp sayfalarına aktarıyor…

Seth Frantzman’ın bu haberi dünkü (9 Temmuz tarihli) JP’de çıktı. Yazıya oturmadan önce “Acaba haber, kaynağı olan Moskova veya konunun tarafı olan Ankara tarafından yalanlanmış olabilir mi?” ciddiyetiyle bugünkü (10 Temmuz) JP’ye baktım.

Yalanlanmamış.

Washington’un “Bize satın” teklifi hala gündemde midir, yoksa Moskova’nın bu karşı çıkışı sonrasında gündemden düşmüş müdür?

Ben böyle önemsiz konulara da kafa yoruyorum maalesef.

Oysa Abdülkadir Selvi’nin “Üç vakte kadar bakanlar kurulu değişecek” duyurusu üzerine yazabilirdim bugün.

ΩΩΩΩ 

Reklam

30 YORUMLAR

  1. Sayın yazar güzel bir konuya değinmişsiniz:gazetecilik ve medya konusuna.Medya yı yıllarca az çok televizyonlardan izlemeye çalışırım ve takip ederim.Ben bir ilkokul mezunu olarak şöyle düşünüyorum:Bu bizim gazeteciler varya milletimizin çok gerisinde.Konuşmalarına bakıyorum,o 28 şubat döneminde gazetecilerin rezilliğine,konuştuklarına baktığımda hallerine acıyorum.Bugün de hükümete yakın gazetecilere bakıyorum o günkü her şeye doğru diyenler gibi bugünde bunlar her şeye doğru diyorlar.Bizim ülkemizde gazetecilik ya çok zor bir iş ya da çok kolay bir iş anlayabilmiş değilim.

  2. Ben Ayasofya’da namaz kılmam. Namaz kılacak başka cami mi yok? Bir de Kuran’da bir ayette ikaz edilen ve gitmeyin denilen türden camilere gitmem. Gidilebilecek Kuran’a uygun cami (mescid) kaldı mı ondan da emin değilim. Zira camiler cahiliye dönemindeki mabedleri fazlasıyla andırır oldu. Nedir onlar? Din kisvesi altında dünyevi menfaatlerin fazlasıyla konuşulduğu yerlerdendir de aksini iddia ederler.

  3. Ayasofya’nın cami veya müze olması ufak bir konu, zira İstanbul’da büyük cami çok. Biz esas zurnanın zırt dediği yere gelelim. TC ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın alelacele Ayasofya’yı emanet ettiği Diyanetin yakın geçmişteki bir fetvasına bakalım.

    Diyanet’e bağlı fetva sitesinde Ocak 2016’da, “Bir babanın öz kızına duyduğu şehvet, karısıyla olan nikâhını düşürür mü?” diye soruldu.

    Soruyu İslam kaynaklarından farklı görüşleri referans gösterilerek yanıtlayan Diyanet, “Babanın kızını kalın elbiselerden tutarak ya da vücuduna bakıp düşünerek, şehvet duyması, bu tür bir haramlık oluşturmaz” ifadelerini kullanıldı:
    “Babanın kendi öz kızını öperken şehvet duyması durumunda nikâhın ne olacağı konusunda görüş ayrılığı vardır. Bazı mezheplere göre, babanın şehvetle kızını öpmesi ya da şehvetle ona sarılmasının nikâha bir etkisi yoktur.”
    “Hanefilere göre ise; babanın, kızını şehvetle öpmesi, kızına şehvetle sarılması durumunda kızın annesi bu babaya haram olur. Ancak bu tür sonuç doğuracak tutmanın, teni tenine değerek olması ya da altının sıcaklığını iletecek kadar ince bir örtüden olması gerekir. Ayrıca kızın, 9 yaşından büyük olması gerekir. Şehvet duymanın işareti, erkeğin organında bir uyanma, uyanıksa uyanışının artması, kadının da kalbinin heyecanla çarpmasıdır.”

    Kamuoyu tepkilerinin ardından Diyanet, söz konusu yanıtı internet sitesinden kaldırdı ve haberini yapanlara dava açacağını duyurdu. Tevekkeli değil bunlar Ensar Vakfındaki çocuk cinsel istismarına da göz yummuştu. Hatta bir şirket üzerinden 8 milyon dolar bağış ile ödüllendirilmişlerdi.

    Kızan varsa bana kızmasın, bunlar aynıyla vakidir. Varsa ahlakınız sadece utanın. Ayasofyayı cami yapmışlarmış, ahlak yoksa neye yarar?

  4. defalarca belirttim. 1989 yılından beridir okuruyum sayın F. KORU’nun. Ancak bir kaç yıldır hiç ama hiç tasvip etmediğim halde saygım çok büyük kendisine. Ancak son yazıları konusunda neler oluyor demeye başladım. Bazı yorumculara göre Türkiyenin başında belaların tek sorumlusu Tayyip Erdoğan. Bu kadar sığ bir cümleye ne denebilir ki. Ve evet S400 lerin amerikan uçaklarında denendiği iddiası ortaya atılalı bir kaç gün oldu. Çok geniş bir çerçevem yok fakat yinede bazı şeyleri takip ediyorum.

    Hatırlarmısınız Fehmi bey; Eskiden DEBKAFILES.COM dan alıntılar yapardınız sık sık. Yine debka dan bahsederken “israil istihbaratı üzerinde etkili” terimini kullanırdınız sık sık ve bu site üzerinden kamuoyu yönlendirmesi yapılmak istendiği de yine sizin savınızdı. Sayenizde haberdar olduğum bu siteden dilimin yettiği kadar okuyorum. Takip etmeye çalışıyorum. Çok ama çok üzülerek söylüyorum ki bu İsrail ve Yahudi milliyetçisi sitede yazanların bir çoğu da hamasi Yahudi milliyetçisi (bir çok yahudi gibi). Aynı zamanda debkafiles in amerika ile ilgili haberlerini de takip ederseniz durumu görürsünüz. Üzüldüğüm nokta şu ki sayın yazar; Eskiden onların iddialarını yahut haberlerini alıntılarken aslında ne demek istediklerini irdelemeye çalışırdınız. Oysa şimdi onlardan duyduğunuz okuduğunuz haberleri haber kaynağı ile aynı endişeleri paylaşara aktarıyorsunuz sanki. Belki ben yanlış değerlendiriyorum burasını bilemem ancak 5 yıl önceki değerlendirmelerle şimdiki değerlendirmelerin aynı kişi tarafından serdedildiğine inanmak zor. Oysa Fehmi KORU aynı Fehmi KORU. Değişimin sebebini de merak ediyorum elbette. Ha mesele asla iç politika ile ilgili olmadı benim gözümde. Önemli değil Tayyip gider Mehmet gelir O gider Hasan gelir. Ama ABDULLAH GÜL zor gelir. Devlet bakidir.

  5. Saddam ve ülkesine ne olduysa, Kaddafi ve ülkesine ne olduysa, Mübarek ve ülkesine ne olduysa, Esat ve ülkesinde ne oluyorsa çok uzak olmayan bir gelecekte benzer ülkelerde de aynısı olacaktır.

      • Daha ne olsun; dış yardımla geçinebilen, her para verenin peşinden giden bir krallık. Ürdün’ün çok daha önce halledildiğinin farkında olmamanız acı.

  6. Ayasofya’nın Danıştay kararıyla cami yapılması hususunda CHP’ye bir tavsiyem olacak. Sakın ola ki bu kararın Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle AYM’ye başvurmayın. Karar aleyhinde de tek bir laf bile etmeyin. Hayırlı olsun deyin.
    Ayasofya’yı cami yapmak için ne Yunanistan’dan nede başka bir ülkeden izin alacak değiliz elbette. Fakat Ayasofya’nın müze olması Türkiye için daha yararlı bir durumdu. Yine de kararı olumlu buluyorum, dinciler bütün heveslerini alsın ve bu yolun iyi bir yol olmadığı yaşanarak görülsün.

    • Sayın fkt, bu yeterli olmaz, bence chp taksimdeki
      sen antuan kilisesi de müzeye ya da camiye dönüştürülmelidir diye meclise teklif getirmelidir, belki o zaman biraz dinci oyu tırtıklayabilirler…

  7. Ayasofya’nın ibadete açılması yetmez. Adını da değiştirelim. Ayasofya adında cami mi olurmuş. Bundan böyle buraya Osmanlı Camisi densin. Hükümettten biran önce gereğini yapmasını bekliyoruz.

    • Bir camiye ya da kiliseye yakışabilecek en güzel isim ayasofyadır mim, yalnız mesele biraz seni filan aşıyor tabii…

  8. ” Ben böyle önemsiz konulara da kafa yoruyorum maalesef.”

    “Oysa Abdülkadir Selvi’nin” “Üç vakte kadar bakanlar kurulu değişecek” duyurusu üzerine yazabilirdim bugün.”

    Fehmi bey! Bugünkü “ÖNEMSIZ” konu ile birlikte ne zaman bu tip önemsız konuları okuyucularınıza duyursanız! Koru SİTESI ve Ocak Medyaya bizans orduları saldırip çökertiyorlar.
    Allahtan Troller sosyal medyadan temizlendide bugünkü saldırıyı kolay atlattınız.
    Washington eyaleti saati ile Akaş site saat gibi çaçalışiyorken 6 saat sonra (buranın sabahı) 2 buçuk saat siteye ve Ocak Medyaya giremedim.
    Bu gibi aksaklıkları tanıdığım interenet inspection’ine (denetlemeci) soriyirum sağ olsun aksaklığın nedenini bulup söyliyor.
    Sosyal medyadan trol hesapları kapatılmasına rağmen! Maalesef halen daha patronlarını zor durumda düşürecek haberlerden kimsenin haberdar olmaması içın tepe noktalardan saldırılar yapıliyor.
    Neyise yazdığınız haberleri anlayanlar içın Türkiye felaketlerle cebeleşirken Havuz ve çevresi bu felaketlerden milletin haberdar olmaması için SARAYIN taktikleri ve emirleri doğrultusunda gündemi saptırıyorlar.

    Bugünkü yaziya yapılan yorumlara göz attım; gerçekten millet ne okuduğnu anliyor nede durumun vahametini.
    Bunlar ancak KESER DÖNER! SAP DÖNER! BIRGÜN GELIR HESAM DÖNER.
    O hesap döndüğnde anlarlar diye yazacaktım fakat biat ettiklerine taparcasına inandıkları için gözleri görmez suçlarinide bebeklere atarak kendilerini avuturlar.

  9. İşitmediğimiz okumadığımız haberler için teşekkürler Fehmi bey; sıcak ve ateşli zamanlarda başarılarınızın devamını diliyoruz.

  10. Hocam, bu konu bizi hiç ilgilendirmiyor ancak bana öyle geliyor ki sizi de biraz aşıyor ! Bunlar yetkili ve de etkili uzmanların işi , onlar düşünsünler ! Selam ve saygılarımla.

    • Sayın namlı, kimi önemli gelişmeleri izleyip okurlarına duyurması için sayın korunun bilmem ne kurumunda yetkili bir uzman mı olması gerekiyor? Gazeteci haberdar etsin yeter, sayın koru da bunu hakkıyla yapıyor zaten, bana kalırsa bu konular sanki sizi aşıyor biraz!

    • Ali hocam nasıl yani ? Ben bu konuların sadece şimdiki nesli değil, gelecek nesilleri de ilgilendirdiğini düşünüyorum.

      • Baran bey, namlı arkadaşın söylemine bakacak olursak işimiz yaş yani; sağolsun bırakın gelecek nesilleri düşünmeyi kendisi burnunun ucunu bile görmekten aciz gibi geliyor bana ama neyse…

  11. “Şöyle arkanıza iyice yaslanıp ilk önce şu soru üzerinde düşünmenizi istiyorum: Acaba AK Parti -daha doğrusu AK Parti’nin başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan- olmasaydı biz neleri tartışacaktık?

    Hiç bir şey…”
    demiş de sayın yazar;
    bakıyorum yavaş yavaş herkes türkiyenin karizmatik liderliğinin hakkını vermeye başlamış bile.
    Yoksa koyun gibi birlikte otlayıp birlikte geviş getiren bu çemiş muhalefete kalsaydık hala haliçin pisliğini, izmir lağım kokan körfezini konuşuyor olurduk.
    Bugünümüze şükür…

    • Çemiş iktidarın geviş getiren sayın sözcüsü. Doğrular fazla konuşulmaz zira normal karşılanır. Erdoğan hakkında çok fazla konuşulmasının nedeni Cumhuriyet tarihindeki en fazla yanlış yapan lider olmasıdır.

      • Konuşulmayan doğrulardan kastınız “yurtta sulh konseyi; BMde güvenlik konseyi” gibi şeyler midir? Ya da “dünya beşten büyüktür” gibi önkabüller mi?

        • Örneğin, Türkiye reisten büyüktür falan gibi şeyler. Ne hale geldik be, Bay Recep de kim oluyormuş Türkiye’nin yanında.

  12. “Ben böyle önemsiz konulara da kafa yoruyorum maalesef.
    Oysa Abdülkadir Selvi’nin “Üç vakte kadar bakanlar kurulu değişecek” duyurusu üzerine yazabilirdim bugün.” :))
    Kendini çook ciddiye alan gazeteciler! yarın ne alemde olacaklar acep?!

    • Cahit bey, koru sitesinin en tepesinde sayın yazarın 50.yıl logosu var, bu şekilde bi elli yıl daha gider gibi, yani daha çok beklersiniz!
      Biz de kendisine nice yıllara diyoruz…

      • “Ben böyle önemsiz konulara da kafa yoruyorum maalesef.
        Oysa Abdülkadir Selvi’nin “Üç vakte kadar bakanlar kurulu değişecek” duyurusu üzerine yazabilirdim bugün.” :))
        Kendini çook ciddiye alan gazeteciler! yarın ne alemde olacaklar acep?! derken asında üstad Koru’yu değil havuz medyasının büyük! kalemlerini kast eylemiştim, ama yanlış ifade ettim galiba.
        Fehmi Koru, böyle bir dönemde böylesine omurgalı yazılar yazmakla her zaman minnetle hatırlanacaksınız…

        • Cahit bey, sayın koruya sizin gibi sağ gösterip sol vurmaya hevesli başka kişilikler de olabiliyor zaman zaman, o yüzden dert değil, biz zaten alışkınız bu türden hinliklere…

  13. bir çekiç isen her şeyi çivi görürsün.
    S400 konusu da pek çok konu gibi tarafgirlik, particilik gözlüğü ile ya iktidarın bir enstrümanı olarak savunmak,parlatmak ya da muhalefetin enstrümanı olarak suçlamak, karartmak zorunda olduğumuz bir mevzu yine.
    S400 ler alınabilir, alınamaz tartışmalarının ardından alındı ve ülkeye getirildi, şimdi kurulabilir, kurulamaz tartışmalarını yapıyoruz. alınma aşamasında gözden kaçırdığımız şey tüm tehdit ve engellemelere rağmen bir seçenek olarak pazarlık unsuru olduğu idi ve kimse buna inanmamıştı. şimdi kurulma aşamasında da elimizde olarak hala bir pazarlık unsurudur ve türkiye seçeneksiz değildir. batı ne yapacağını bizden çok düşünmektedir. karar askeri olsun,siyasi olsun elimizde pazarlık edecek unsurlar olması çok önemlidir, daha iyi bir seçenek olmadığında alındığı gibi, daha iyi bir seçenek olmadığında da kurulur…
    ben de sayın Koru kadar düzenli olmasa da yabancı basına vakit buldukça göz atıyorum. mesela S400 ler kadar iha ve sihalarımız da gündemde. bütün işleri türkiyeyi takip etmek ve nasıl karalayacağı üzerine kafa yormak olanlar dahil hakkımızda iyi haber kotası getirilmesine rağmen iha ve sihalarımız dünya sıralamasında ilk üçe konumlandırılıyor. libya da pantsirlere karşı hatırı sayılır başarı kazandılar, istenilen düzeyde olmasa da ne acı ki çoğu içerden olmak üzere içerden dışardan tüm engellemelere rağmen savunma sanayinde ciddi çalışmalar yapılıyor. umarım anadolu tcg den sonra uzun menzilli kendi füzelerimizi de en kısa zamanda yaparız…

    • İran’ın füzeleri Pakistan’ın atom bombası var. Kuzey Kore’de çok daha fazlası var. Fakat hepsi de ekonomik ve sosyal sorunlar içindeler. Milli kaynakları silahlanmaya ayırırsan dünyada bunun yedek parçalarını satanlar var, bulursun ve birşeyler yaparsın.
      Tabi ki füze de yapalım, ben de isterim. Fakat demokratik değerler olmadan bunlar bir işe yaramıyor. Ayrıca savunma sanayi için iddia edilen yerli-milli oranlarına inanmayın, hüllelidir.

      • ABD ve rusya da ekonomik ve sosyal sorunlar var, pek cok avrupa ülkesinde de durum parlak değil, hatta bir en çok iki yıl içinde ciddi bir kriz nedeniyle pek cok ülke için aynı şeyi söylüyor olacağız.
        Ekonomi ile silahlanma arasinda bir ilişki kurabilsek bile demokratikleşme ile silahlanma arasında iliski kurmak zor, sonucta biz Grönland ın komşusu değiliz. Bu coğrafya da güçlü bir ordu ve savunma sanayii olmazsa olmazdır. Tabi ki daha çok hak özgürlük kim istemez.
        Yerli milli oranlarına değil envantere bakalım, bir de ordunun hareket kabiliyetine. Buralarda hülle olmaz.

        • Her ne olursa olsun ordumuzu destekliyoruz tabi ki. Fakat bu böyledir diye hükümeti de desteklemek zorunda değiliz. Yerli-milli oranları da şunun için önemli. Bu hülleli oranlara bakıp da yanlış heveslere kapılmayalım. Gerçek bilgiler sağduyuya imkan sağlar.

Yoruma kapalı.