Türkiye bol vaatler ülkesi ama vaatlere aldıran yok.. Bunun sonucu umutların kırılması, göstergelerin eksiye dönmesi…

15
Reklam

Bizde sözlerin ve vaatlerin fazla anlamı yok; söylenenler üzerinden öyle yıllar geçmesi de gerekmiyor, vaat edilenin tam tersinin hayata geçirilmesi için… En çok kullanılan hayret cümlemiz “A, öyle miydi?”

Evet öyleydi.

Ülkemiz kamuoyu, yerel seçimler sonucuyla ve İstanbul’un tekrarlanan seçimiyle meşgulken, hükümetin büyük bir reforma hazırlandığı duyuluvermişti. Hangi konudaydı hatırlıyor musunuz? Evet, adalet ve yargı konusunda…

Adalet bakanı kendisine uzatılan mikrofonlara bütün inandırıcılığını takınarak “Göreceksiniz, seçim bitsin, yargı reformu sayfa sayfa açılacak” müjdesini tekrarlıyordu. Bu müjdeyi duyan pek çok uzman kişi, eleştiriyi bırakmış, hükümetin yapmayı planladığı reformun ülkeye neler kazandıracağını ballandıra ballandıra anlatmakla meşguldü.

Faydası da oldu, olmadı değil. Dolar-TL paritesi müjdeden ve özellikle ülkeye kazandıracaklarına dair yazılanlardan etkilendi ve bir ara 7 TL civarında dolaşan parite düşüp 5 TL’ye yaklaştı. Bilir görünenler, “Yıl sonunda dolar 4,5 TL olacak” kendi müjdelerini bile verdiler.

Dolar son şu birkaç gün içerisinde yeniden yukarıya doğru oynamaya başladı. Önceki akşam, daha henüz bizde piyasalar açılmamışken -bunun anlamı, piyasalara müdahale edenlerin manipülasyon yapması mümkün değilken- birdenbire 6.40 seviyesine çıkıverdi dolar…

Şimdi de 5.80…

Daha az sayıda uzman şimdilerde dolar değeriyle ilgili olumlu beklenti dile getirebiliyor.

Reklam

Neden?

Sözlerin ve vaatlerin anlamı olmadığı bir kez daha anlaşıldığı için…

Haziran seçimi öncesine kadar sözü edilen ‘yargı reformu’nun kapağını kaldıran yok. Adalet bakanı bile susuyor.

Burada doların seyrini gözler önüne seriyorum, ancak ekonomiyi ilgilendiren hemen her konuda durum farklı değil. İşsizlik artıyor, ihracat rakamları sendeliyor, kapasite kullanımı yerlerde sürünüyor, bütün göstergeler beklenenin altında gerçekleşiyor.

“Fert başına milli gelirimiz 10 bin doları aştı, mutlaka 15 bin kritik oranını geçmeliyiz” denirdi bir aralar, bunun olabileceğine inanılırdı da; FBMG de 2013’te 12.480,37 dolar seviyesine yükselmişken, şimdilerde hızlı-yavaş aşağılara doğru evriliyor.

Yargı reformu dosyasının söz verildiği halde bir daha hiç açılmamasının bu durumla ne ilgisi var?

İlk bakışta pek yok. Ancak, içeride ve dışarıda eş-zamanlı olarak meydana gelen gelişmeler, çok değil birkaç ay önce azamiye ulaşmış olan beklentilerin önünü kesiyor. Yalnızca reformdan vazgeçilmiş değil, ‘reform’ sözcüğü ile kast edilen ne varsa, hepsiyle Türkiye’nin yolları ayrılıyor.

HDP’li belediye başkanlarının bir kararnameyle görevlerinden alınması ve yerlerine ilin valilerinin getirilmesi bile yeterince ağır bir yanlışlık. Yalnızca siyaset ve HDP etkilenmiyor bu yeni gelişmeyle, onlara yapılanı kabul etmekte zorlanan ve tasarrufu yanlış bulan gazeteciler ve yazarlar da olumsuz etkileniyor.

Reklam

Siyasiler konuşuyor ve  kamuoyunu her türlü gelişmeye hazırlayan medya racon kesiyor.

Türkiye’nin dış siyasi ortaklarının hoşuna gitse bile bu yeni yaklaşım, ülkemizin hareket alanını hayli kısıtlıyor. İtirazlar geldiğinde, “Rusya da aynısını yapıyor, Trump’a baksanıza medyayı yerin dibine geçiriyor” karşı-görüşleri ifade ediliyor, ama yine aynı ülkeler Türkiye’nin manevralarını geçersiz kılmaktan geri durmuyor.

Konuyu fazla uzatmanın bir alemi yok.

Şunu söyleyip aradan çekileyim: Böylesine bir siyasi ortam yeni alternatiflere yol açar; yeni oluşum beklentisi bu sebepten…

ΩΩΩΩ

Reklam

15 YORUMLAR

  1. Birlik
    Dünya işçilik döneminden ortaklık dönemine geçmektedir. Türkiye geçiş merkezi olmaktadır. Bu çok ağır geçişi başarı ile gerçekleştirmek için birlik içinde olmalıyız.
    a) Türklerle Kürtler birlik içinde olmalıdır.
    b) Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı ittifak etmelidir.
    c) AK Partililer ile Gülenciler barışmalıdır.
    d) Ordu ile yönetim sıkı işbirliği içinde olmalıdır.
    Bunun için herkesin Kur’an’a teslim olması gerekir.
    Kur’an’ın ne söylediğini anlamak için bir Ar-Ge çalışması gerekmektedir.
    Bu hususta Akevler’de 50 senelik çalışma vardır. Bu değerlendirilmelidir.
    Akevler’in on bin ortaklı Ar-Ge merkezine tüm halk ortak olmalıdır.
    Sonra da her köye semt kooperatifini kurmalıdır.
    Böylece üçüncü bin yıl uygarlığına geçilmiş olur.
    Bu birleştirmeyi de Kur’an yapacaktır. Herkes Kur’an’a teslim olmalıdır.

  2. İnsanları güzel duygu ve düşünceler etrafında toplamak kolay değildir. Böyle bir girişim arkadaş grubu, dernek, vakıf v.b. oluşumlarda az sayıda insanla mümkün olabilir. Fakat milyonlarca insanı bir siyasi parti etrafında sadece güzel duygu ve düşünceler etrafında toplamak zordur.

    Milyonlarca insanı kızdıkları bir şeye karşı olumsuz duygu ve düşünceler etrafında toplamak ise daha kolaydır. Örneğin Adolf Hitler Almanya’nın o çok zorlu günlerinde girdiği seçimleri vaatleri ile kazanamamıştır. Fakat Alman halkını, çektiğiniz sıkıntıların nedeni bunlardır diyerek Yahudi düşmanlığı etrafında toplamayı başarmıştır.

    Bu kadim yöntem insanlık tarihi kadar eskidir ve hem kişisel ilişkilerde hem de siyasette kullanılmaktadır. Sosyolojide bu yönteme “elverişli hedef” deniyor.

    Erdoğan’ı benzetme yapmıyorum, Türklerden Hitler çıkmaz. Fakat kullandığı yöntem aynıdır. Elverişli hedefi, tek parti dönemi CHP’sidir. Dinimize saldıranlar bunlardı diyerek halkı kendi etrafında toplamayı bir ölçüde başarmıştır.

    Türk usulü elverişli hedef yöntemi Erdoğan’a siyasette kazandırmıştır. Fakat Türkiye’ye kazandırmamış aksine kaybettirmiştir. Bu kayıplar bir Beka sorununa yol açmadan artık yeni bir yola girme zamanı gelmiştir.

  3. Sn Koru iyi hoş yazıyorsunuz da yeni oluşumcular neler vaat ediyor. Geçmişte neler yapmışlar referansları neler. Örneğin FETO belasının raporları MGK da önlerine konulduğunda neler yaptılar sizce ? Ulkenin bu duruma gelmesinde onların da suç , günah ve kabahatleri yok mu ? Geçmişte geleceği görerek olaya neden mudahale etmediler .Yoneticilik ciddi ve basiretli iş değilmidir ? Sizi amerikaya aracı olarak gönderirken Sn Gül ün görevi neydi ?
    Evet taze kana ihtiyaç var ülkenin silkinmeye düzelmeye hukuk normlarına dönmeye ihityacı var .
    AMA HANGİ EKİP VE KADROYLA ?

  4. DÖRT YIL SEÇİM YOK!
    Geri kalmış ülkelerin bariz özellikleri vardır.
    -Genelde bu ülkelerde çok yalan konuşulur.
    En büyük maharet aldatma sanatıdır.
    -Başarısızlıklar ;dış nedenlerde aranır,kendi hatalarını asla görmezler.
    -Meydan okurlar.
    Kendilerini olduğundan güçlü göstermek peşindedirler.
    -Çok konuşur az iş yaparlar.
    Daha birçok GENEL ÖZELLİKLER var ve her gün bunları yaşamaktayız.
    Başlıkta ki dört yıl seçim yok;sözü ne anlama geliyor.
    Demek isteniyor ki seçimden önce verilen sözlerin unutulması için uzun bir süre.
    Yakayı bir kere kaptırınca dört yıl bekleyeceksin .
    Dört yıl geçince seçim öncesi herkese bir elma şekeri dağıtır, işi bitiririz düşüncesi.
    Aldatılmak istenenler varsa aldatıcılar bulunur her zaman.
    Herkes herkesi aldatma peşinde.
    Pazarda tezgahın önü ile arkası aynı olmadığı sürece bu ülkede herkes herkesi aldatmaya devam edecektir.
    Doğru olanlar kıymetli görülmeye başlandığında işler düzelmeye başlayacaktır.
    Yalan söyleyememenin aptallık sayıldığı bir ülkede bütün kötülükler özgür kalır,iyilikler tutsak edilir.
    Kısaca yalancı bir halkı ancak en yalancı olanlar yönetebilir.
    Halkın çoğunluğu nasılsa yöneticileri de öyledir.Onlarda halkın içinden çıkmıştır, onlarda halkı gibidir hatta böyle bir halkı yönetmek için çok daha kesif özellikte olmalıdırlar.
    Doğruluk artmaya başlayınca çok daha doğrular. yönetici olmak için ortaya çıkacaktır.
    HALK KENDİNE BENZEYENİNİ BAŞINDA GÖRMEK İSTER.

  5. Dövizdeki düşmenin de,yükselmenin de
    yargı sistemi ile hiç mi hiç alakası yok
    bence.Döviz kurlarının çok düşük seviyede
    seyrettiği Ak Parti iktidarlarının ilk yıllarında yargı sistemi bu günkünden
    çok kötü idi.

    Üç belediyeye kayyum atanmasına kamuoyundan önemli bir tepki gelmedi.
    Niçin?Çünkü herkes biliyor HDP’nin PKK’nın emrinde çalıştığını,PKK’nın siyasi kolu olduğunu.Dünyanın hiç bir ülkesinde belediyeleri bir terör örgütünün yönetmesine izin verilmez.

    Fehmi Bey’in yazısı Babacan’ın partisine
    kamuoyunu hazırlama yazısı olmuş her
    zamanki gibi.Her ne kadar kendisi yeni
    partide bir görevinin olmadığını söylese de fiili durum farklı görünüyor.Basından ve
    halkla ilişkilerden sorumlu genel başkan
    yardımcısı görüntüsü veriliyor.

    Bazıları Ak Parti’nin ilk yıllarını pek severler.Halbuki önemli icraatlar son
    ilk yarıda değil,ikinci yarıda gerçekleşti.

    Şu satırlar Ahmet Kekeç’in bu günkü
    yazısından:

    “AK Parti, “reform” sayılabilecek düzenlemeleri asıl 2011 yılından sonra, yani kimi liberaller ve Fetullahçılar nezdinde “özlenmeyecek parti” haline geldikten sonra gerçekleştirdi.

    İnanç ve düşünce özgürlüğü 2011 yılından sonra temin edilebildi.

    Vesayet kurumları, 2011’den sonra etkisiz hale getirilebildi.

    IMF’yle işimiz 2011’den sonra bitti.

    Birtakım yasaklar (“Kürtçe yasağı” da buna dâhildir) 2011 yılından sonra kaldırıldı.

    İç Hizmet Yasası, 2011 yılından sonra değiştirildi.

    Devletin kılcallarına sızmış FETÖ, “cürümleriyle” birlikte 2011 yılından sonra fark edildi ve kısmi tasfiyeler (el altından) bu dönemde başlatıldı.

    Azınlık vakıflarının malları 2011’den sonra iade edildi.

    Hülasa, 2011 yılına kadar, biraz da zorunluluktan (çünkü geleneksel vesayet odakları ve darbe cuntaları sürekli müdahale tehdidinde bulunuyordu), AB’yi arkasına alarak ortada top çeviren AK Parti, “reformcu” kimliğine bu dönemden sonra kavuştu.

    Ve “hedef” oldu.

    En pespaye AK Parti eleştirileri, “diktatör” kampanyaları Gezi’ler, 7 Şubat’lar, MİT TIR’larına yönelik operasyonlar, “Türkiye DEAŞ’a silah gönderiyor” tezviratları, 17/25 Aralık’lar, 15 Temmuz’lar, AK Parti gerçek anlamda “reforma” yöneldiği ve bağımsız bir ülke gibi davranmaya başladığı (savunmasını güçlendirdiği, büyük altyapı projelerini hayata geçirdiği) için devreye sokuldu.

    İlginçtir, Davutoğlu’nun özlediği AK Parti’yi, bugün Fetullahçılarla iş tutan liberaller de özlüyor.”

    • Gülen cemaatinin veya muhalefetin kimi hataları AKP=Erdoğan’ı haklı çıkarmaz. Türkiye’nin sorunu iktidarda olanlar da muhalefette olanlar da hatayı daha çok yapıyor. İçlerinden daha az hata yapacağını düşündüklerimizi seçiyoruz. Erdoğan’ın hataları sınırı çoktan geçtiği için şimdi yenisini seçeceğiz.

    • Şu an tarım bittiğı için hodaklık’de bitti.
      Hodak! Doğuda arpa, buğday, ve diğer ürünlerı ekmek ve tarlaları bir yıl nadasa(dinlendirmek) bırakmak için iki öküzle çift (Topraği alt üt etmek karıştirmak) sürereler.
      Çifti arkadan birisi tutarken 12 yaşlarinda çocuklarda iki ökuzü iki taraftan birbirine, ortadanda çifte bağlayan boyunduruk isminde bir aletin tam ortasinda oturarak öküzler sağa sola sarpmasınlar diye onlara komut verir! Yani onları idare eder.
      Bunu yaparkende, elinde çubuk, ökuzlere vururken, onlaru uyutmak için horovel (öküzlerı oven kendisinin uydurduğu türkü) söyler
      Hodaklığı öğle siradan çocuklar yapamaz.
      Onun için hodaklar çok ukala ve kendilerini begenirler.
      Bizde elinden iş gelmeyip o işi yüzüne gozüne bulaştırmasina rağmen onlara inanan topluklari yönetenlere “HODAK” deriz.

      • Nurdan hanım Erzurumlusunuz galiba… Zira bu “hodak” sözünü orada duymuştum. Anlamı biraz daha farklıydı sanki… Henüz ergenlik çağında, çift süren kaba saba tip…

        • Ensar bey! Ben Sarıkamışin bir köyündenım.
          “Hodak”dediğiniz gibi ergenlık çağinda kaba,saba, ve beceriksiz fakat çift sürenın yardimcısı. Genelde çifti tutanlar yaşli ve ağir başli insanlar. Hodaklarda sadece öküzlerın boynuna biner bağirir çağirirlar.
          Onlari duyanda bir iş yapiyor zanneder.
          Açıkcası öküzleri
          çubuklamakdan başka birşey yapamazlar, onun için akli başinda gençler o işe talip olmazlar.

  6. Türkiyenın Hodaklarına helal olsun.
    Işlerını ehlileri (uzmanları) ve başarı ile de sürdürüyorlar.

    • Bir kaç gün önce Serap isimli birisi yazdığı yorumun bir bölumunde İngilizce God by diye bir kelime yazmiş.Benim bildiğı Ingilizcede God Allah demek fakat İngilizcede GOD BY diye bir kelime bulamadim
      hanımın o prağiraf’i
      “birde karar gazetesine “davutcuoğlulara” bakalım….onlarda birkaç eleştiri yazdılar ise ”( God by “Davutoğlu ” welcome Babacan….)işte çıkar olunca,bağlılıkta bu kadar oluyor….vatan için” yaparsan,menfaatsız ançak halk”

      Birde benım youmumun cevapla bölümünde şu soruyu soruyor….

      Seserap 26 Ağustos 2019 at 10:36

      “Siz yoksa Hayrünnisa hanım mısınız? Vallahi herşeyi beklerim sizlerden”

      Merak ettim Hayrünnisa hanımdan Ne bekliyormuş? Acaba?

      Noktasi virgülune kadar herşeye dikkat etmiş fakat hodakların emrinden çıkamadiğindan dolayı.

      GOOD BYE yazmayi becerememiş.

      Bence ALLAHIN ismi ile kariştirmasinin haricinde hiç bir mahsuru yok.

      Yalniz kendisine bir tavsiyem olacak.

      Aşağiya kopilediğim vakifa burslu muracaat etsin hiç değilse bilal erdoğana biraz yardimci olur. Öğreciler için açtiklari ve onun için yardim topladikları vakıfları emlak alım vakfi olarak kullandiklarini kapatabilmek için Türküyedeki insanlara bakin sizden topladiğimiz yardimlarla bu bacımiza İNGİLİZCE öğretiyor’uz derler.
      Kavakcilara 5 yıl boyunca maaşıni odeyerek doktora yaptirdiklari gibi sizde maaş vererek İngilizce öğretırler.

      ×××××××
      ABD o belgeleri CHP’ye verdi

      Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) lideri ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın TÜRGEV’i ile Ensar Vakfı’nın Amerika’da ortaklaşa kurduğu vakfa yapılan bağışların belgesi ortaya çıktı. Sadece üç yılda 330 milyon TL bağış alan vakıf bol bol gayrimenkul satın almış.
      Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) lideri ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın TÜRGEV’i ile Ensar Vakfı’nın Amerika’da ortaklaşa kurduğu vakfa yapılan bağışların belgesi ortaya çıktı. Sadece üç yılda 330 milyon TL bağış alan vakıf bol bol gayrimenkul satın almış.
      Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Hazine Bakanlığı Vergi Dairesi (IRS), Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı (TÜRGEV) ve ENSAR Vakfı’nın Amerika’da kurduğu TÜRKEN Vakfı’na yapılan milyonlarca dolarlık bağış miktarını gösteren belgeleri Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) ABD temsilciliğine teslim etti.

      CHP konu hakkında bakanlığa müracaat etmişti.

      BİLAL ERDOĞAN’IN İMZASI VAR

      Belgelerde Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) lideri ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın da imzası var.

      CHP ABD Temsilcisi Yurter Özcan, Vergi Dairesi’ne yapılan resmi müracaatın karşılık bulduğunu belirterek, TÜRKEN Vakfı’na dair 53 sayfalık belgenin ABD yetkilileri tarafından kendilerine ulaştırıldığını açıkladı.

      ÜÇ YILDA 330 MİLYON TL BAĞIŞ!

      Önemli bilgilerin yer aldığı belgeler arasında TÜRGEV ve Ensar Vakfı’nın ortaklaşa ABD’de kurduğu TÜRKEN Vakfı’na kuruluş yılı 2014 yılından itibaren 2017 mali yılı sonuna kadar 54 milyon 250 bin dolar (yaklaşık 330 milyon TL) bağış yapıldığı bilgisi yer alıyor.
      ××××××

      Bilmeyenler bilgilerın tamamıni CHP den
      öğrenebilirler

Yoruma kapalı.