‘Türk işi siyaseti’ en iyi kim yapıyor? Bu soruyu küfreden politikacıya bakarak soruyorum…

23
Anthony Weiner.. Huda Abedin..
Reklam

Herkes zaten görüyor, ama ben yine de haklı olana hakkını burada teslim edeyim: Ülkemizde siyaseti en iyi AK Parti yapıyor…

Bir adım daha ileri giderek şunu da söyleyebilirim: Ülkemizde siyaseti hakkını tam vererek AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yapıyor…

‘Türk işi siyaseti’

Bu dediğimin en son örneği, muhalefet cephesinin yükselen yıldızı gözüyle bakılan İYİ Parti’nin bir milletvekilinin, genel başkanlarını protesto ederken ağza alınmayacak kabalıkta sözler söyleyen ‘şehit ağabeyi’ olduğu anlaşılan birine küfür etmesidir.

AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ağzından iğrenç sözler çıktığı anlaşılan milletvekilini istifaya zorlayana kadar küfür konusunu işlemeyi sürdüreceğe benziyor.

“İstifaya kadar” dediğime bakmayın, aslında muradımı daha çarpıcı anlatacak belirleme “Seçime kadar” olurdu.

Ya da “İYİ Parti’nin yıldızını bayağı söndürene kadar” da diyebilirdim.

Esas beklediklerinin, milletvekilinin ve partisinin istifaya direnmesi olduğuna da iddiaya girerim.

Reklam

Muhalefet cephesinin “Bu olayın kendisi provokasyon” demesi ve iktidar cephesinin önceki vahim yanlışlarını anması tartışmaları daha da alevlendirmekten başka bir işe yaramayacaktır.

“Sonunda bu da unutulur” beklentisiyle muhalefetin olayı soğutmaya çabalaması işe yarar mı?

Hiç sanmıyorum.

İstifanın bile fazla işe yaramayacağı bir aşamaya doğru yol alan bir döngü içerisinde seçime kadar kullanılacak bir malzeme bu.

Tek başına bu olay yeter mi, bilemem, ancak buna benzer birkaç malzeme daha çıkarsa iktidardan seçim tarihinin erkene alınması hamlesi bile gelebilir.

Olayın kendisini hafife mi alıyorum, küfürbaz olduğu anlaşılan milletvekilinin ağzından çıkan iğrenç ifadeler beni rahatsız etmiyor mu?

Tam tersine, küfür anlamına gelen sözler, hangi ortamda, kimin ağzından çıkmış ve kime karşı kullanılmış olursa olsun, beni o sözleri en şiddetle kınayanlardan çok daha fazla rahatsız eder. 

Bütün hayatı boyunca ağzından küfür anlamına gelecek tek bir sözcüğün bile çıkmadığı biriyim ben. Kendime yasakladığımı başkalarında asla tasvip etmem. Yabancı film ve dizilerden bizim dilimize de sızmaya başlamış sıradan küfür sözcüklerini işittiğimde bile yüzüm kızarır benim.

Reklam

İleride bu günlerde yaşanan siyasi gelişmeleri yazacakların en fazla üzerinde duracakları konunun milletvekilinin bir şehit yakınına ettiği küfür olayı olacağını tahmin edebiliyorum.

ABD’de ne oldu, ne sonuç verdi?

Konuyu ‘bir iletişim kazası’ olarak da ‘bir iletişim başarısı’ olarak da görenler çıkacaktır; sonuç yine de değişmez. İYİ Parti ve muhalefet cephesi bu olaydan ciddi yara almaya aday.

Başka ülkelerden benzer bir örnek olay arayışıma şu günlerde ABD’de kitapçı raflarını zenginleştiren bir anı kitabı yardımcı oldu. 

Huma Abedin Pakistan/Hindistan asıllı Müslüman bir ailenin ABD’de doğmuş bir üyesi iken Clinton Ailesi ile yakın olmuş, onların siyasi başarılarına katkıda bulunmuştu. Hillary Clinton’un en yakınıydı. Kongre’de yedi dönem New York’u temsil etmiş ve hiçbirinde halktan yüzde 60’ın altında oy almamış, New York belediye başkanlığında gözü olan politikacı Anthony Weiner ile evlenmişti Huma Hanım.

Huda Abedin’in anı kitabı..

Yeni çıkan ‘Both/And: A Life in Many Worlds’ adlı anı kitabında, Abedin, sonradan ayrıldığı eşine, 2016 başkanlık seçimine gidilirken,“Eğer Hillary Clinton seçimde Donald Trump karşısında kaybederse bunun sorumlusu sen olacaksın, biz olacağız” dediğini yazıyor.

Öyle de oldu. ABD’nin ilk kadın başkanı olabilecek Hillary Clinton seçimde rakibine yenildi.

Abedin’in kitabından Musevi kökenli Weiner’in Müslüman olan eşine aşırı saygılı davrandığını öğreniyoruz. Birkaç Ramazan birlikte oruç bile tutmuşlar. 

Ancak karı-kocanın boşanmasına yol açacak, Weiner’in belediye başkanlığı, belki de başkanlık rüyalarını sona erdirecek, Kongre’den istifasını ve cezaevine girmesini getirecek bir olay yaşandı 2011 yılında.

Twitterden bir kadına cinsel içerikli bir fotoğrafın yer aldığı bir mesaj gönderdiği ortaya çıktı adamın.

Aynı türden bir mesajı küçük yaştaki birine de gönderdiği anlaşılınca yargılandı Weiner, 2017 yılında 21 ay hapis cezasına çarptırıldı. Cezasını çekti de. 

Politikacılara her ülkede, sıradan insanlardan farklı, imtiyazlar içeren standartlar uygulanır. Buna karşılık olarak, politikacılardan da, kendilerine gösterilen saygıyı ve farklı muameleyi hak edecek bir hayat sürdürmeleri beklenir. 

Weiner’in o beklentiyi karşılamadığı için hayatı kaydı. Kongre’nin en başarılı üyeleri arasında ilk sırada gösterilen çalışkan bir politikacı iken, bir-iki mesajı yüzünden cezaevini bile boyladı. 

Aile bağları çözüldü. 2010 yılında evlendiği ve ondan ertesi yıl bir erkek çocuk sahibi olduğu Abedin 2017 yılında kendisine boşanma davası açtı, boşandılar.

Bu aktardığım ABD’de yaşanmış olaydan nasıl bir sonuç çıkartabiliriz?

Politikacıların yapabilecekleri hataların bir sınırı bulunduğu sonucunu çıkartıyorum ben.

Herkes kendi sonucunu çıkartmada özgür elbette.

‘Şehit yakını’ birine küfür sınır aşımı sayılır mı?

Ona İYİ Parti ve milletvekili kendi karar verecek.

‘Türk işi siyaseti’ en iyi kimin yaptığını da böylece kayda geçirmiş olayım.

ΩΩΩΩ

Reklam

23 YORUMLAR

  1. Lütfi Türkkan’ın yaptığının, savunulacak tarafı yok elbette bunu amasız-fakatsız kınadığımı baştan not edelim.
    Siyasetçi soğukkanlı ve sağduyulu olmak zorundadır. Bu konuda CHP’li siyasetçiler daha başarılı bunuda tesbit edelim.
    Seçim yaklaştıkça bu gibi manipülasyonlar sıklaşacak ve muhalefet ağacına indirilen balta darbeleri gibi millet ittifakına zarar verilmeye çalışılacak.
    Provokasyon olduğu çok açık bu olayın, Sedat Peker in dünkü tweet lerinde Kılıçdaroğlu nun adalet yürüyüşünün Gebze ayağında organize ettiğini ikrar ettiği gibi bir provakasyon olduğu açıktır ve halk nezdinde infiale yol açacağı aşikardır.
    Umulurki bu provakatif olaylar halk hareketlerine dönmez ve grupların bu sıkıntılı ekonomik döneminde etkisiyle istenmeyen noktalara gelmez.
    Seçimlerin kazasız-belasız sağduyu ile geçmesine dua ediyorum ama açıkçası bu konuda korkularımıda belirtmek istiyorum

  2. Lütfi türkkanın densizliği ve terbiyesizliği bu ülkenin yaşadığı ekonomik yıkımı yolsuzlukları adaletin tuzunun kokmasını seçim kazanmak için iktidarın terörist başının abisinin devlet kanalına çıkarılmasını bu millete unutturup akp iktidarını devam ettireceğini söylemekle bu milletin aklıyla alay ediyorsunuz diyorum.
    İşsizlik aşsızlık boş tencere bir densizlikle terbiyesizlikle doldurulnaz.

  3. Aksoy Araştırma Anket

    SON ANKET SONUCU: CUMHUR’DA DİKKAT ÇEKEN ERİME

    Son anket sonuçlarına göre, Cumhut İttifakı’nın oy kaybı sürerek yüzde 39.4’e indi. Katılımcılar, olası bir seçim durumunda yüzde 14,2’si kararsız olduğunu söyledi. Kararsız seçmen dağıtıldığında ise AK Parti’nin oyu 30,7 oldu.

    Cumhur İttifakı’nın diğer ortağı MHP’nin oy oranı ise yüzde 8.7 oranında kaldı. Buna göre Cumhur İttifakı’nın oy oranı ise yüzde 39,4 oldu.

    CHP’nin oyu 28,3 olurken İYİ Parti’nin oy oranı ise yüzde 14,1 seviyesinde. Bu bağlamda Millet İttifakı’nın oy oranı yüzde 42,4 oldu.

  4. „Türk işi siyaset“
    Şahsi ҫıkarlarını, koltukta kalmayı milli ҫıkarların üzerinde tutan ama, milliyetҫilliği hiҫ ağzından düşürmeyen „ Türk işi siyaset“ anlayışı.
    Seҫilebilmek iҫin ahlaki ve dini değerleri bile kullanan bir siyaset anlayışı. Toplumu ayakta tutan değerleri tepeleyerek yozlaştırdık. Ekonomiyi düzeltmek kolay olamayacak ama, bu yozlaşan değerlere tekrar saygı göstermeyi öğrenmek ҫok daha zor olacak, nesiler sürecek.

    • Almancı arkadaş “bu yozlaşan değerlere tekrar saygı göstermeyi öğrenmek ҫok daha zor olacak…” buyurmuşsunuz ama siz de
      yozlaşan değerlere tekrar saygı göstermeyiverin yani, ne var!?

  5. Aynen tahmin ettiğimiz gibi oldu. İYİ Parti, küfürbaz vekiline sahip çıkıyor. Grup başkanvekilliğinden göstermelik olarak istifa etti, ancak parti kendisi hakkında doğru düzgün bir disiplin mekanizması bile çalıştırmayacak gibi görünüyor.
    Partinin içinde milliyetçilik kimliğini sürekli vurgulayan yetkili isimlere bakarsanız olup biteni daha iyi anlarsınız. Bir ikisi açıktan iktidara sataşarak hedef saptırma denemesi bile yaptı. Bazıları da sırra kadem bastı. Her gün televizyonlarda milliyetçi tiratlar atan İYİ Partililer nedense bu sıralar ortada yok. Akşener’den tık yok. Selahattin Demirtaş’ın kahvaltı davetini bile anlayışla karşılayacak kadar kibar olan Akşener, nedense vekilinin küfürbazlığı hakkında tek ses etmiyor.
    Mesele sadece çıkıp birilerine had bildirme meselesi değil. İYİ Parti’nin sorunu çok daha derinlerde. Benim gördüğüm kadarıyla partinin bunca zaman zarfında kazandığı tek kimlik, CHP’ye payanda olmaktan öteye geçmiyor.
    Israrla söylüyorum. Bunu da bir hakaret olsun diye kullanmıyorum. Tam tersi, uzun süredir gözlem yapıyor ve anlamaya çalışıyorum. Kurulduğu günden itibaren birçok şaibeyle anıldı. Zaten MHP’den kopuş sürecinde yaşananları unutmak mümkün değil. FETÖ’cü savcılar eliyle MHP’ye yapılan bir operasyonun ardından ortaya çıkmış olması, partinin nasıl bir tasarım ürünü olduğunu düşündürüyor. Diyelim ki, bir tasarım değil. Gelin o zaman, izlediği siyasete ve ürettiği sonuca bakalım.
    İYİ Parti, bırakın ülke adına, kendi adına bile herhangi bir başarı üretebildi mi? Kendi çizgisini savunmada bir ısrar gösterdi mi? Ben hatırlamıyorum. Yaptıkları siyasetin sonuçlarına bakacak olursanız, CHP’yi desteklemekten ibaret olduğunu görürsünüz. Bir tek şehir belediyesi kazanamadılar. Ama CHP’ye kazandırdılar. Bunu da hiç sorun etmiş gibi görünmüyorlar.
    2023 seçimleri için de durumun farklı olduğunu düşünmüyorum. Şimdiden CHP ve HDP’nin beklentilerinin daha fazla ön plana çıkarıldığını görüyoruz.
    Ben de bu nedenle İYİ Parti’nin bu ittifakta iki misyonu olduğunu düşünüyorum. Birincisi CHP’ye kazandırmak. Normalde sağ seçmenin CHP’ye vermeyeceği oyu İP yoluyla toplamak istiyorlar. İkincisi, CHP-HDP ittifakını gizlemek. Bakmayın resmiyette CHP-İP ittifakı olarak gösterildiğine. İYİ Parti bir paravan işlevi görüyor. Milliyetçi söylem, HDP ve CHP’nin hizmetine kurban ediliyor.
    Bunu yaparken de çok basit bir yöntem takip ediliyor. Partinin içerisindeki milliyetçi geçmişe sahip insanlar araçsallaştırılıyor. Onlar sahneye sürülüyor. Arkada başkaları ittifak ilişkilerini inşa ediyor. O nedenle rezalet ne olursa olsun üstünü örtmeye devam edecekler. Her geçen gün daha da net bir görüntü çıkıyor karşımıza. Halbuki söylediklerimizin aksini ispat etmek ellerinde. Çıkarlar ortaya, koyarlar tavırlarını, biz de saygıyla karşılarız. Ama o zamana kadar lütfen boş yapmasınlar.

  6. Azerbaycan’ın, Ermenistan’ın Karabağ işgaline karşılık verdiği ilk günlerdi. SİHA’larımız Ermenistan’ın S-300’lerini etkisiz hale getirirken, Kasırga füzelerimiz de cepheyi başlarına yıkıyordu. Türkiye, tüm varlığı ile Azerbaycan’ın yanında olduğunu gösteriyordu.
    İşte Azerbaycan’ın işgale topyekûn direnişe başladığı o ilk gün, Türkiye dışındaki aktörleri göreve çağıran iki muhalefet lideri vardı. Ağızlarını açar açmaz, “Minsk üçlüsü müdahale etmeli” dediler. Onlar Meral Akşener ve Ali Babacan’dı. Peki, Minsk üçlüsü nedir? Bugüne dek Ermenistan’ın yanında durduğunu bildiğimiz ABD, Fransa ve Rusya.
    Bugün Azerbaycan’ın 30 yıllık işgali 44 günde sona erdirişinin birinci yıldönümü. Bu vesileyle “zor zamanda” kim ne yapmış, bir kez daha arşivden hatırlatmak isterim:
    “Türk Devleti kendine yakışan azametle duruma nasıl müdahale ettiyse, muhalefetimiz de o kadar cılız biçimde ve aslında Azerbaycan aleyhinde mevzuya sahip çıkar göründü. Kılıçdaroğlu şahsen hiçbir şey yazmadı, CHP resmi sayfasının yazdıklarını paylaştı. En vahim olan ifadelerse Kılıçdaroğlu’nun başdanışmanı Ünal Çeviköz’den geldi: Türkiye’nin Azerbaycan’a ‘maalesef’ silah verdiğini ve hatta ‘cihatçıları’ ülkeye soktuğunu iddia(!) etti. Bu iddia, Azerbaycan düşmanı ülkelerce sonradan dile getirilip aleyhimize kullanılacaktı.
    Meral Akşener ve Deva Partisi ise bir yandan sözle Azerbaycan’a destek verirken, diğer yandan aynı cümlede Minsk grubunu müdahaleye çağırdı. Minsk grubu ne? ABD, Rusya ve Fransa’nın eşbaşkanlığı ile AGİT bünyesinde kurulmuş bir bürokratik ekran koruyucu. Ekranın arkasında Azerbaycan Türkü’nden yana mı, Ermenistan’dan yana mı durduklarını bilmek için az buçuk tarih bilmek yeterli.
    Size başka kimler Minsk’i göreve çağırdı, onu da söyleyeyim de tablo netleşsin: ‘Türkiye’de muhalefeti destekleyeceğiz’ diyen Amerikan Başkan adayı Biden, Rus Dışişleri Bakanı Lavrov ve NATO (…)
    Sizin diplomasi dediğiniz, orduların caydırıcı gücünden bağımsız bir teletabiler diyarı değildir. Hiçbir zaman olmamıştır. Erdoğan, size bunu Suriye’de öğretemedi, Libya’da öğretemedi. Bari Azerbaycan’da öğrenin.
    Bu arada Meral Hanım, ‘uluslararası toplum’ denen maskeli baloyu göreve çağırırken, Başkan Erdoğan dünyaya şöyle sesleniyordu:
    ‘ABD-Fransa-Rusya 30 yıldır bu sorunu çözmemişler, çözmemek için elinden geleni yapmışlardır. Zaman zaman da tehdit ediyorlar. Nedir bu tehdit: Türk askeri burada mı? Bunu söyleyenler Suriye’nin kuzeyine binlerce TIR silahı taşıyanlar, Suriye’nin kuzeyine üs kuranlardır. Bunlar şimdi gelmişler, ‘Türkiye buraya silah naklediyor mu?’ diye soruyorlar. Sanki İlham Aliyev kardeşimiz size hesap verecek!’
    Lider, böyle olunur. Birilerini göreve çağırmadan önce kendi görevini yapar.”
    Can Azerbaycan’ın zaferi kutlu olsun. Karabağ, Azerbaycan’dır!

  7. ‘Türk işi siyaset’ kendine özel bir tanımlamayı hak ediyor herhalde; öyle ki, tırnak içine alındığı halde ifade edildiğine göre, gerçek siyasetin mecraından sıyrılıp başlı başına bir “siyasi ekol” olma yoluna girmiş demektir ‘Türk işi siyaseti’…

    Böyle bir tanımlamaya ihtiyaç duymamış olsaydık Türk siyasetini nasıl değerlendiriyor olurduk; küfürlü siyaset atmosferinde? Diyecektim ki, aklıma benzer ifadeler var mı Türk siyasi hayatında? diye geldi; daldım internete ve aşağıda alıntıladığım gibi “şüyuu, vukuundan beter!” bir hal içerisinde imiş Türk siyaseti meğer. Türk işi siyaset bu muymuş acaba ya da başka bir şey mi?

    Neyse.

    Lütfü Türkkan’ın galiz ifadesine verilen siyasi tepkiler sanılmasın ki ahlakı, edebi veya tahkir edilen değerleri/kişi(ler)i korumak, kollamak amaçlıdır; temelinde, buradan bir siyasi kazanım elde etmek amacı sırıtmaktadır. Değilse önceden olduğu gibi şimdilerde de yaşadığımız, örnekleri aşağıda sıralanan ve günümüzde yeni versiyonları serdedilen siyasi seviyeyi ne ile açıklayacağız?

    “Türk işi siyaseti” anlamlandıran geçmişten günümüze bazı alıntılar:

    Adnan Menderes: ”Odunu aday göstersem milletvekili yaparım!”

    Recep Peker Adnan Menderes için: “Adnan Menderes, hastalıklı ve psikopat bir ruhun ifadesi”

    Osman Yüksel Serdengeçti: ”Bu meclisin yarısı hıyardır!.. Sözümü geri alıyorum. Bu meclisin yarısı hıyar değildir…”

    Alparslan Türkeş: ”Ne mozaiği ulan!”

    Süleyman Demirel, Turgut Özal`a hitaben ;”Gaspçı. Siyasetin kısa pantolonu… İki yüzlü… Yüreksiz… Orta malı… Ebleh.”

    Necmettin Erbakan: “Sen Refah Partisi’ne hizmet etmezsen hiçbir ibadetin kabul olmaz. Çünkü başka türlü Müslümanlık olmaz. Refah Partisi için çalışacaksın.

    Erdal İnönü: ”Aman ölme yahu, bir oy gider!”

    Demirel: “Türkeş Türk çocuğu, Ecevit halk çocuğu, Erbakan Müslüman çocuğu, biz o… çocuğu muyuz?”

    Tansu Çiller: “Sevgili Samsunlular! Mübarek Ramazan Bayramınızı… Mübarek Ramazan Bayramınızı olmasa da en az onun kadar mübarek Kurban Bayramınızı kutlarım …”

    Çiller Şevket Kazan için : “Bir kere değil iki kere şerefsiz…”

    Tansu Çiller Mesut Yılmaz`a hitaben: “Şerefsiz onbaşı.”

    Turgut Özal: “Anayasa’yı bir kere delmekle bir şey olmaz.”

    Kemal Unakıtan: “Lüks araba alan vergisini de verecek. Lüks arabası olan lüks vergi verecek. Yoksa arabayı alıyorlar, sonra öpüyorlar. Arabayı öpeni ben de öperim. Vergimi alırım…”

    Erdoğan:” Alçak…Hain… Şerefsiz…Yalaka…Geri zekalı… (bir takım gazeteciler için)

    Kemal Kılıçdaroğlu: ”Biz sayın başbakan gibi sözünün arkasında duran adam değiliz!”

    Tayyip Erdoğan: “Ananı al da git.”

    Belki daha neler var neler.

    Tencere dibin kara…

    Ve yeni versiyon, küfürden de öte küfre götürecek sözler:

    “Başbakanımıza dokunmak bile bence ibadettir.” (AKP Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin.)

    “Başbakan Türkiye’nin ezeli ve ebedi Başkanıdır.” Süleyman Soylu.

    “AK Parti’li olmak, Başbakan’a nikahla bağlanmaktır.” (AKP Gölcük Düzağaç Mahallesi Kadın Kolları Başkanı Nuran Yıldız.)

    “Başbakanımız bizim için ikinci Peygamberdir.” (AKP eski Aydın İl Başkanı İsmail Eser.)

    “Erdoğan için her gün iki rekat şükür namazı kılınmalı.” (Trabzon Of eski Belediye Başkanı, bugünün AKP İstanbul Milletvekili Oktay Saral.)

    “Erdoğan’ı halife-i ru-yi zemin olarak tanıyor ve biat ediyorum.” (Gazeteci Atılgan Bayar.)

    “Recep Tayyip Erdoğan benim ‘Atam’dır.” (Başbakanlık Başdanışmanı Yiğit Bulut.)

    “Biatsa biat, itaatsa itaat; ölümüne arkasındayız.” (AKP Adıyaman milletvekili Mehmet Metiner.)

    “Başbakanımız Rabbimizin insanlığa gönderdiği müjdedir.” Egemen Bağış.

    “Türk işi siyaseti” en iyi kim yapmış, kim yapıyor, ne önemi var?

    Ne olacak şimdi?..

    Mağdur olan kim/ler; mağduriyetleri telafi m edilecek, mağduriyetler üzerinden siyasi rant mı elde edilmeye gidilecek? Cevabı belli.

    Türk işi siyaset…Biz bunu hep yapıyoruz.

    “Biz (politikacılar) en iyisini yapıncaya kadar en iyisi bu.”…

    “Türk işi siyaset”

    • Hay Allah sizden razı olsun, ne güzel derleyip toparlamışsınız ; ağzınıza , elinize sağlık !
      İnsan , zamanla gerçekten bunları unutabiliyor .
      Yalnız Erdal İnönü ile ilgili olanı izninizle düzeltmek istiyorum ; E.İnönü o sözü ‘ Senin için ölürüm ‘ veya ‘ Sana kurban olayım ‘ gibi bir ifade kullanan bir seçmen için bir latife olarak söylemiştir.Bildiğiniz gibi E.İnönü kendi isteğiyle siyasetten çekilen yegane liderdir.
      İyi geceler

    • Hasan bey keşke bi kaynakça filan da uydursaymışsınız, böyle hepten havada kalmış derledikleriniz. yine de aklınıza sağlık:)

  8. MİKSERLİK
    Mikserlik siyaset mi oluyor?
    Şekere %47,5 zam gelmiş.
    Geçen yıl bu zamanlar 950TLye aldığımız kömür şu an 3.050TL.

  9. bahsettiginiz kirli bir siyaset ise bunun en iyisi olmak bir meziyet degil. musluman iyi meziyetleriyle bilinir ve bilinmelidir.

  10. Siyasetçi , canlı yayın yapan bir sunucuya benzer ; her an bir kazaya kurban gidebilir !
    Böyle bir duruma düşmemek için bence dürüst ve samimi olmak bir başka ifadeyle şahsiyet sahibi olmak gerekir .
    Bir kaç günden beri basın yayın organlarında tartışılan bu konu adeta çığırından çıkarıldı ; bir edepsizin bu davranışını , bütün ülkenin gündeminde tutup uzatmak özellikle siyasi iktidar tarafından köpürtüle köpürtüle kullanılması da bence bir basitlik ve ilkelliktir !
    Bir zamanlar , adları yolsuzluklara karışan ve bu yüzden görevlerinden istifa etmek zorunda kalan dört bakan ,AKP tarafından yargıya gitmesi engellenerek aklanmış , üçü kenara çekilip keyfine bakarken bakaracı/makaracı olanı büyükelçi yapılmıştır !
    Şimdi bu AKP nin yaptığı haysiyet tellallığına bakıp doğrusu gülmek mi lazım ağlamak mı lazım, bilemiyorum !
    Bizdeki siyaset bu işte , çene yormaya bile değmez ; geçiniz efendim !
    Selamlar, saygılar

  11. Küfür edeni bir alkışlamadığınız kalmış, neyse zaten bu yorum da yayınlanmayacak, demokrasi insan hakları, özgür basın yazılarına ara verin bari

    • Recep bey “AKP ile siyaset yozlaştı eski siyasetçilere bakıyorsun birbirleri saygı ile yanaşıyorlardı.” görüşüne nerden vardınız bilmiyorum ama hasan günayın yukardaki uzunca yorumuna sizin de bir göz atmanızda fayda var gibi:)

  12. Sayın RTE geçmişi iyi okuyabilmiş ve geleceğe doğru pencereden bakabilmiş ki, bunca zamandır TR yıldızı?
    Provakasyon konusunda yazar net tespit yapmış. Tecrübe konuşuyor.
    Bir müsibet bir hayra neden olabilir! Seçim kararı almaya bahane niçin olmasın?. Bir Sırp kurşun attı diye dünya savaşı çıkmış?. Gözünün üstünde kaş var hikayesi meşhurdur.
    Bundan başka fırsat ne kaldı?
    Not: TR’de Hassas noktaları başta siyaset bilecek bilmiyorsa gidecek. Hatta bundan sonra GELEMEYECEK ❌
    İNANÇ, VATAN, AİLE, ekmek, son senelerin hassasiyet leri terör, ve terörün zararlı sonucu bazı yeni gördüğümüz olumsuzluklar..
    Bunların müsebbibi olarak görülen unsurlar belkide devletler..
    Biraz işinize odaklanın çözecek siniz?.

    • İyi parti konulu olayda herkes şunu diyebilir:
      Provakasyon olduğunu anlamadın mı, dikkatli olsanıza, görevlilerin baktığı işe sen niye koşuyon?..
      Ben şöyle bakıyorum: konu vatandaş şehit yakını olmasa birşey değişir mi?
      Oy isteyen birinin oy istediği kişinin ne dediğini ne istediğini bilmesi gerekmez mi?
      -yolsuzluk kayırmacılık yapma demiyor!
      -ekonomiyi düzelt iş ver istihdam yarat demiyor!
      -faiz haram, kaldır, traktör haczi falan da demiyor!
      -elantrik doğalgaz akaryakıt pahalı bu ne hemşeriiimmmm!!!
      diye de çığırmıyor!
      Eeee ne diyor????

  13. Aslında bu konuya dair geçmişten örnekler vererek bir samimiyet testi de yapabilirdiniz ama ABD gibi görece iyi bir siyaset kültürü olan ülkeden örnek vererek sizin de istifa istediğinizi anlıyorum. Peki, şehit abisinin bir siyasetçiye küfür etme yetkisi var mı?

  14. BİR DOĞRU:
    “Herkes zaten görüyor, ama ben yine de haklı olana hakkını burada teslim edeyim: Ülkemizde siyaseti en iyi AK Parti yapıyor…”

    BİR YANLIŞ:
    ““Sonunda bu da unutulur” beklentisiyle muhalefetin olayı soğutmaya çabalaması işe yarar mı?

    Hiç sanmıyorum.”(YARAR.)

    adı geçen yahudi klintonlardan çok daha düzgün birisine benziyor,
    hintli kadının ne mal olduğu zaten meydanda, istediğini de almışa benziyor:)

  15. Sinirle bile olsa ağzından çıkan o söz o adamın kalibresini ortaya koydu. Özür videosunda küfür ettiği adamdan özür bile dilememiş. Muhaketteyken böyleyse iktidara gelince ne yapar kim bilir. Reis yine kazandı

Yoruma kapalı.