Trump'ı bir rapor da yerinden edebilir, bir kitap da… Kitap henüz çıkmadı, ama sarsıntıları başladı…

18
Reklam

Geçenlerde ‘Trump’ın suyu ısındı’ başlıklı bir yazıda ABD başkanının iki ciddi gelişme yüzünden canının sıkkın olduğunu, gelişmelerin onun sonunu getirebileceğini yazmıştım.
Yazının üzerinden geçen bir ay içerisinde bulunduğum mekanlarda tanıdığım-tanımadığım okurlardan “Bu adam sahiden gidici mi?” sorusuna muhatap olup duruyorum.
Herkes, sadece bizde değil dünyanın her yerinde, Donald Trump‘ın dört yıllık dönemini dolduramadan Beyaz Saray’ı terk etmek zorunda kalacağına inanıyor.
Geçenlerde kendisinden cezaevinde bulunan bir insan hakları savuncusunu serbest bırakması ricasında bulunmak için telefon ettiği Mısır’ın devlet başkanı Abdülfettah el-Sisi, ricasını dinledikten sonra, ABD başkanına, “Donald, hakkındaki şu sorgulamadan ne haber; senin namına ben endişeliyim. Gitmiyorsun değil mi?” sorusunu yöneltmiş…
Eminim, dost bildiği el-Sisi gibiler yanında hasmane davrandığı liderler de Trump‘ın gidici olduğuna inanıyor ve onunla birlikte gün sayıyor.
Trump‘ın etrafındaki ağ iyice daraldı.

Beyaz Saray değil, Çılgınlar Sarayı

Bizzat göreve getirdiği adalet bakanı tarafından atanan özel savcı Robert Mueller‘in raporu hazır, üzerinde son rötuşlar yapılıyor ve nihai hüküm için Trump‘ın da tanık olarak ifade vermesi bekleniyor. Trump ifadeye hazır görünse de, kendi geleceklerini de onunla birlikte riske atmış bulunan yakınları, danışmanları, hatta bakanları, o ne zaman “Ben hazırım” mesajı verecek olsa “Sakın ha, eğer tanıklık yaparsan hapse girmen kesin” diye kendisini uyarıyor.
John Dowd deneyimli bir avukat, Trump‘ın da hukuki sorunlarında hep yanında olmuş biri. Özel avukatıydı. Mueller‘in karşısına çıkmak isteyen Trump‘a “Sakın ha, çıkarsan kendi aleyhine bir sonuçla karşılaşırsın” uyarısını yapmış. Tavsiyesinin doğruluğunu göstermek için de kendisini Mueller yerine koyup Rusya ile ilişkileri konusunda soruları Trump‘a yöneltmeye başlamış.
Yarım saat sonra Trump “Tamam, tanıklık yapmayacağım” noktasına gelmiş zaten.
Aralarındaki atışmadan sonra avukatı “Sayın başkan, ben sana yardımcı olamayacağım” deyip istifasını sunmuş…
Etrafındakiler Beyaz Saray’dan ‘çılgınlar sarayı’ diye söz ediyorlarmış… O kadar olur olmaz konularda o denli saçma tavırlar alıyormuş ki Trump, biri çareyi onun talimatıyla hazırlanmış, imzasını bekleyen kararnameleri masasından çalıp saklamakta bulmuş.
Kuzey Kore ile ABD’yi nükleer savaşın eşeğine kadar getiren (yakınlarına “Hadi şu herifi öldürelim” diyormuş Kuzey Kore lideri için; “Karşımıza çıkanı yok edelim” diyormuş Trump) sözlü saldırıları sürdürürken, ABD üssü bulunan Güney Kore’yle de tarihi ticaret anlaşmasını iptal ettiren bir kararname hazırlatmış. Ekonomi danışmanı Gary Cohn ulusal güvenlik açısından zararlı gördüğü o kararnameyi Oval Ofis’teki masadan çalarak ortadan kaldırmış.
Benzer bir müdahaleyi, Kuzey Amerika ülkeleri arasındaki ekonomik işbirliğini artırmak için kurulmuş NAFTA’dan ABD’yi çıkartmak için hazırlanan kararname konusunda yapmış Cohn
Yine aynı yöntemi uygulamış: Kararnameyi çalmış…
Farkına varmıyormuş zaten Trump.
Aile fertleriyle bakanları ve danışmanları arasında sürtüşmeler ise dayanılır olmaktan çıkmış. Beyaz Saray’dan sürekli istifa haberleri geliyor ya, hepsinin sebebi ya bu tür sürtüşmeler ya da birlikte çalışmanın azap olmaya başlaması.
Trump “Herkes beni yok etmek istiyor” paranoyası yaşarken, yanına aldıkları da kendi aralarında “Bu herif tam bir çılgın” diye konuşuyor ve buldukları ilk fırsatta kendilerini dışarıya atıyorlarmış…
Bir ay önceki yazımda Richard Nixon‘un başkanlığını sona erdiren Watergate skandalını ortaya çıkarıp haberleri ve yorumlarıyla onu istifaya sürüklemeyi başaran Washington Post ekibinden Bob Woodward‘un yazdığı kitap çıktığında, bunun Trump‘a ‘en keskin darbeyi indireceğini’ duyurmuştum.
O kitap raflardaki yerini bir hafta sonra alacak; ancak içeriğinden sızan ve yukarıda bazılarını özetlediğim ayrıntılar Trump‘a şimdiden uyku kaçırtmıştır, eminim.

Bob Woodward’un yeni kitabı..

Kitapla başkan devrilir mi?

Yazarı gazeteciyse ve yazdığı kitap gerçekleri yansıtıyorsa, evet devrilir.
Trump ön almak için geçen gün “İsim verilmeden yapılan alıntılara kanmayın, onların hepsi uydurma” diyen bir Twit atmıştı; bu yazıda bazılarını özetlediğim alıntıların hepsinin kaynağı isimli.
Hepsi de kendisiyle çok yakın çalışmış insanlar… Woodward‘un karşısına oturmuş ve Beyaz Saray’da yaşadıklarını anlatmışlar…
Woodward tam yedi kez Trump’a görüşme başvurusu yapmış. Geçen ayın ilk günlerinde, kitap baskıya gönderildikten sonra, Woodward‘u aramış. Telefonda 11 dakika konuşmuşlar.
Kitabın ismi ‘Korku’ (Fear). İsmin babası yine Trump. 2016 yılında Woodward‘a verdiği mülakatta, Trump, “Esas güç, o sözcüğü kullanmak istemiyorum ama yine de söyleyeyim, ‘korku’dur” demiş…
Ülkesini korku salarak yönetiyor Trump, bu arada dünyaya da korku salarak egemen olmak istiyor.
Bakalım bu kitap Trump’ı korkutacak mı?
ΩΩΩΩ

Reklam

18 YORUMLAR

  1. 30 Ağustos ihtişamıyla yeyip içilenlerin %90 ının ithal olduğunu iddia ediyor vatandaş mehmet! (5 Eylül 2018 at 12:47)
    *******
    ….
    Yüzde doksan değil de, ellisi ithalse,
    Bu tezahür, A.K.Pe marka bir halse,
    Zehir zıkkim olsun diyen olabilir,
    Sağlik afiyet de dileyen olabilir…
    Gelmis gecmiş partilerden bu hangisi?
    Ümit vadetmişti bu tabanın partisi!..
    Dışından hatip, içinden birer imam,
    Kesin bilirler, israf yüzde yüz haram!
    İblistedir o nefslerin bir yuları!….
    Müsriftir Allah’ın sevgisiz o kulları…
    Alkol olmazsa, “israfa razı”dırlar!
    Müslümandır ya, bununla avunurlar!
    «Ezbere müslüman»lık tüm aidiyeti,
    Tam bir sentez-ül akl-ı-iman zafiyeti!..
    Gücü, ihtişamı ikna etmekten aciz,..
    «Kuş sütü eksiz, Devlet!» demekten aciz!
    Yazıktır milleti böyle temsil etmeğe…
    Çoğunun evinde ayranı yok içmeğe!…
    …..
    *******

  2. Saymadım ama anlatının yarıdan fazlası “mişli geçmiş kipi” ile bitiyor. Fıs kos masası dedikoduları bunlar.
    Dünyanın en güçlü devletinde entrika eksik olur mu Fehmi abi? Bu entrikalar normaldir. Trump kendi başına seçilmediğine göre onu seçtirenler ile karşı olanların mücadelesi maç bitene kadar devam edecektır. Kimin kazanacağı önemli değil. Yesinler birbirlerini.
    Şahsen ben Trump tan memnunum. Sonun başlangıcı onunla tam başlamış oldu.

    • Bence bu kadar erken Memnun olmassaniz iyi olur.
      Dünyanin beyin gücü ellerinde,Trumpin sonu olur derseniz, o olabilir.

  3. Nereden nereye, Kendisini NASIL ACINDIRMIŞ, USTALIK DONEMİ.
    KOPİ YAZIYI OKIYALIM.
    Haber
    ”Küçük Tayyip harçlığını çıkarmak için bakraçlarla ejder meyveli smoothie satardı…”
    30 Ağustos’taki saray menüsü hala gündemde…
    Yılmaz Özdil / Sözcü
    Yerli ve milli ejder smoothie
    “Asrın liderimiz Yeni Şafak gazetesine anlattı: “İlkokulda harçlığımı çıkarmak için kağıtlı şeker satardım, simit 10 kuruştu, akşamdan 2.5 kuruşa bayat simit alırdım, anneciğim onları buhara yatırırdı, 5 kuruşa satardım.”
    Sabah gazetesi hayatını dizi yaptı: “Okula giderken soğuk günlerde dahi otobüse binmezdi, durumları müsait değildi, Haliç’i sandalla geçer, okuluna kadar yürürdü, limon satardı.”
    New York’ta Levin Enstitüsü’nde konuştu: “Küçük Tayyip okula yaya giderdi, ayakkabılarım delik deşikti, kışın yağmurda karda ayaklarımın kızardığını bilirim.”
    Açılım vesilesiyle Dolmabahçe’de topladığı sporculara konuştu: “Spor ayakkabılarım yırtıktı, yenisini alacak gücümüz yoktu.”
    TRT’de “Ben Öğrenciyken” isimli programda anlattı: “Okula yamalı ayakkabılarla gidiyordum, annem bakraçlara buz koyardı, su satardım, kağıt yumaklarından, bez parçalarından top yapardım, topum yoktu.”
    Uluslararası Teknoloji Kongresi’nde konuştu: “Çamaşır makinemiz yoktu, eşim dört evladımızın bezlerini elleriyle yıkayarak büyüttü, çocukken oyuncağım yoktu, kırtasiyeciden uçurtma alamazdık, gazete kağıtlarından, undan yapıştırıcıyla uçurtma yapardık.”
    Beyaz Tv’de “Usta’nın Hikayesi” belgeseli yayınlandı: “Çocukken hiç bisikletim olmadı, bisiklet alabilecek durumda değildik.”
    Vatan gazetesi anlattıklarını yazdı: “Bez parçalarını yumak haline getirip, bununla top yapardık, bir telin ucuna tahtadan teker takardık, araba diye oynardık, Perşembe Pazarı şahididir.”
    Akit gazetesi anlattıklarını yazdı: “Açlığını günde birkaç hurmayla bastıran peygamberin ümmetiyiz.”
    Yeni Şafak gazetesi yazdı: “Cumhurbaşkanlığı mutfağının mutfağı mütevazı, Anadolu mutfağıyla aynı, Emine hanım limon ve elma kabuklarını ziyan etmiyor, temizlikle kullanılmak üzere kabuklardan sirke kurduruyor, bir kase çorba ve salatayla öğün kurtarıyor, zeytin ve hurma çekirdeklerini atmıyor, sos yapıyor.”
    Milliyet gazetesi söylediklerini yazdı: “Kibir, tepeden bakma, böbürlenme bize yakışmaz, elitist olamayız, kendimizi seçkin bir zümre olarak asla görmeyiz, nereden geldiğimizi unutmadık, tevazu ve alçakgönüllülük en önemli şiarımızdır.”
    Ve dün…
    Saray’ın 30 Ağustos resepsiyonundaki “yerli” ve “milli” mönüsü açıklandı.
    Chia tohumu eşliğinde ejder meyveli smoothie
    Liçi meyvesi eşliğinde efuli
    Starex meyvesi eşliğinde aloevera
    Orman meyveli special
    Pataşur içinde çerkez tavuğu
    Zencefilli somonlu suşi
    Tartalet içinde humus
    Susamlı levrek simidi
    Küçük Tayyip harçlığını çıkarmak için bakraçlarla ejder meyveli smoothie satardı… Akşamdan 2.5 kuruşa bayat aloevera alırdı, buhara yatırıp starex meyvesi eşliğinde 5 kuruşa satardı, kağıt yumaklarından zencefilli suşi yaparlardı, kırtasiyeciden pataşur içinde çerkez tavuğu alamazlardı, tartaletleri ziyan etmezler, somon kabuklarından susamlı levrek sirkesi kurarlardı, elitist olmazlardı.”

  4. bir de taze bilgi, abdnin dış ticaret açığı rekor düzeyde olmuş. özellikle de çine karşı verdiği açık büyük ölçüde artmış. demekki “eyy!” demek küpüne zarar vermiş.
    -Abddeki gelişmeler, her yönü ile (özellikle de ekonomik, siyasi, sosyolojik olarak) incelenmeye değer düzeyde. Ekonomisini düze çıkarmak için korumacılığa, yerelliğe yönelen abd, istediğinin tam tersi sonuçla karşı karşıya kalmış görünüyor.

  5. Trump ABD ye başkan olmakla hata yapti… Kendisini akilli zanediyor fakat, o kadar akilli değil.
    Gelip Turkiyeye başkan olsaidi, şimdi çoktan onun HEYKELINI dünyanin her bir tarafina dikmiştler.
    Bu Amerkalilar nasil bir milletse suçlular mesala katiller kendi öz analari tarafindan yargiya teslim ediliyorlar.
    Zavalli Trump! Ülkeye kaçak giren ailelerin Çocuklarini onlardan ayirinca kendi hanilmo gitti onlara mama yedirdi,kocasinin yaptığını protesto etti.
    Adamcağiz göçmenlere ve medyaya saldirriken, kizı ayni zamandada danişmanı,televiziyona çikip kendi Annesinin de göçmen olduğunu onun içinde kendisinin de göcmen çocugu olduğunu söyledi, oda yetmemış olacakki birde kalkip Medya halkin dostudur düşmani değil, diyerek babasinin karşisina durdu.
    Zavalli Trump! Milleti kandirabileceğinden o kadar emin diki, Obama senede iki kez golf oynamaya giderdi.
    Bu o zaman kiyameti koparitirdi HALKIN vergilerini kendi eğlencesi için harciyor diye.
    Şimdi kendisi her hafta kendi Golf sahalarina gidiyor ve kendine para kazandiriyor.
    Obamanin eğlence için 8 yilda harcadiği parayi Trump bir kaç ayda harcadı.
    ABD medyası çok kötü aynen Bizdeki Fehmi Koru gibilerine benziyorlar.
    Durmadan araştirip okurlarini yillar sonra olacaklardan önceden haberdar ediyorlar, birde bizdeki gibi medya birbirinne köstek değil desdek oliyor.
    Onun içinde ABD deki politikacilar ile başkanlar veya eşleri biz şu yazari beynenmedik veya sipkerin kiyafrti ile fala üğraşacak ne baskan var nede hanimi.
    Medya, bir ülkenin can damarlari gibidir eğer kani surekli bir tarafa aktarirsaniz (medaya konusunda ğoruslerimi dünde yazmiştim) o ülke batar.
    Örneğini biz onceden yaşamistik şu anda yaşiyoruz.
    Efandim başbakan yabanci bir ülkuden bahçeli ile ilgili alt yaziyi yayindan kaldirta biliyorsa….
    Orasi sözun bittiği yerdir.
    Basin halki kandirmak yerine kendi işini mümkün olduğu kadar dürust yaparsa, o ülke kalkinir.

  6. Bugünkü yaziya yazılabilecek en güzel yorum yazılmış. Ben başka bir konuya değinmek istiyorum.
    İki gündür Orhan Bursalı’ nın Ocak medyada da seçilmiş yazılar bölümünde yer alan “Altan’ın Cumhuriyet’te yazısı neden tartışma yaratıyor?” başlıklı yazısı nı düşünüyorum.
    Hayır yazıda anlatılanları değil, yazının düşündürdüklerini.
    Cumhuriyet’te Altan’ın hikayesi yayınlanıyor, okur yazının Cumhuriyet’te yayınlanmasına tepki gösteriyor ve Bursalı da okur tepkisinin nedenlerini akademik bir üslupla irdeliyor.
    Yazının içeriğini anlatmaya gerek yok.
    Okumayanlar Cumhuriyet’ten okuyabilirler.
    Darbeye teşebbüsten tutuklu olan Altan cezaevinde yazmaya devam ediyor. Ve denemelerden oluşan son kitabı “Dünyayı bir daha hiç görmeyeceğim” başlığıyla 30 ülkede yayınlanacak.
    Ahmet Altan herşeyden önce bir insan. Sonra bir aydın ve son kitabı 30 ülkede yayınlanacak olan bir yazar. Mağdur olduğu Cumhuriyet tayfası tarafındanda teslim edilen biri.
    Ama gelin görün ki; ilkeler ( cumhuriyet ilkeleri ve vakıf ilkeleri)mağduriyet hakkı tanındığı halde mağdurun hikayesinin gazetede yayınlanmasını sindiremiyor.
    Vakıf ilkeleri mi?
    Evrensel ilkeler mi?
    Ya ” Dünyayı bir daha hiç görmeyeceğim” isimli kitabın 30 ülkede yayınlanmasıyla Türkiye’nin yurt dışındaki tanıtımı, cumhuriyet ilkeleriyle ne kadar uyuşuyor?
    Sizcede düşündürücü değil mi?

  7. Gitmemeli
    ABD’de çatışma vardır. Devletle Sermaye arasında cereyan eden bu çatışmada Sermaye taraftarları Pentagon’da ve Beyaz Saray’da güçlü gruplar oluşturmuştur. Sermaye de Sermaye’ye tam hâkim değildir. Musevi Sermayesi dışında Hıristiyan Sermaye de oluşmaya başlamıştır.
    Trump’un gitmesi demek ABD’ye Sermaye’nin hakim olması demektir. Trump’un ikinci defa seçilmesi demek Pentagon’un hâkîm olması demektir. Trump ha gitti ha gidecek deniyor da gideceğini sanmıyorum. Pentagon bunu önler.
    Öncelikle Trump seçimi kazanarak gelmedi. Sermaye onu hile ile getirdi. Hile faturasını Rusya’ya kesti. Trump da Rusya da bu faturayı kabul ettiler. Trump oturuyor. Sonuç Trump’un Pentagon’a hakim olması ve cesaretle Sermaye’nin üzerine yürümesi ile bitebilir.
    1- Önce Pentagon’da gerekli tasfiyeler yaparak orduya hakim olacak. Bu gücü vardır. Bir gecede bu iş bitebilir. Pentagondaki ikillik kalkmalıdır. Trump ve Pentagon dayanışma içine girmeliler.
    2- Merkez Bankası devletleştirilmelidir. Altın para taahhüdünü iptal ederek insanlığı dolandırdığı için Sermaye’yi mahkemeye vermelidir.
    3- Dünyadan ordusunu çekmeli onun yerine dünyaya ekonomik merkezler kurmalıdır. Ordu potansiyel güç olarak ABD’de beklemelidir.
    4- İnsanlığa hizmet vererek hükmetmelidir. Korkutarak değil. Hizmette Çin ile Rusya ile yarışmalıdır. Üçüncü bin yıl, hizmet yarışı bin yılı olabilir.
    5- Aksi takdirde ABD’nin üçüncü bin yıl uygarlığında yeri olmayabilir.

  8. Ya arkadaş bize ne Trump tan…
    Amerika birbirini yesin.
    Umurumda olmaz.
    Besbeter olsunlar.
    Boş verin Beyaz Sarayı ve içinde yaşananları.
    Siz bizim saraya bakın neler oluyor?
    Millete kemer sıkın, dolarlarınızı bozdurun, onların doları varsa bizim Allahımız var diyenler ne yapmışlar?
    30 Ağustos resepsiyonunda sarayda konuklara ikram edilen içecek ve yiyecek listesi şöyle:
    İçecekler: Ejder Meyveli Smoothie (Chia tohumu eşliğinde), Efuli (Liçi meyvesi eşliğinde), Aloevera (Starex meyvesi eşliğinde), Orman Meyveli Special, Bahçe Naneli Limonata, Taze Sıkılmış Portakal, Taze Sıkılmış Greyfurt, Taze Sıkılmış Havuç, Taze Sıkılmış Elma.
    Yiyecekler: Pataşur içerisinde Çerkez Tavuğu, Zencefilli Somonlu Suşi, Tartalet içerisinde Antakya usulü Humus, Susamlı Levrek Simidi, Aydın usulü kuzu çöp şiş…
    Ya işte böyle…
    Bu menüdeki yiyecek ve içeceklerin %90 ının ithal olduğunu bilmem söylemeye gerek var mı?
    Ele verir talkını
    Kendi yutar salkımı…

    • S V Mehmet bey!
      Unutmayalım! son milketi kandirma veya aldatma olayi Trump ile iş birliğinden dolayi suçlari örtbas edip,kendi diş düşman yaratark kurtardi…..Obama olsaidi bütün bunlar olurmuydu? Tabiiki olmazdi.
      Bizde buna “gene paçayi yırttı derler.”
      Millete Şarbonlu gavurun kestiği ( tabii oda gerçekten kesilmişse) etlerle yedır, mubarekler sanki soy kırım yapiyorlar.
      Kimse onlardan hesap sormadiği veya soramadığı içn…..Türkiye bir çok konuda “bilhassa cahillik”konusunda yerlerde sürüniyor.
      Öğle eyyyy lerlerle meylerle, “ONLARIN DOLARI VARSA BIZIMDE ALLAHIMIZ VAR” diyerek milleti uyut.
      Daha sonra, millete her dakika her yerde kendisini övdürtüp en ufak bir eleştiri yapanlari “ALLHIN LÜTFU” dediğin olayi bahane ederek onlari sustur ve sulelece hayatlarini karartarak milleti kandirdiklari gibi haşa Allahıda kandiracaklarini zannediyorlar.
      Kendi ailelerine “SARAYDAKİ” ÖZEL ÇIIFTLİKERINDE ,hormonsuz sebzeler, meyveler ve etler ürettirip yedirirlerken, bu milkete neden HARAM VE HASTALIKLI ETLER, Yedirdiklarinın hesabini bu giďişle onlardan kimse soramaz, çünkü her zaman USTACA suçu başkalarina atiyorlar….
      Fakat ALLAHIN soracağı hesaptan nasil siyrilacaklari hiç akillarına gelmiyor galiba.
      Gerçekten USTALIK DÖNEMI demekle yalan söylememişler! Köşe dönmek için o konuda iyi bir usta olduklarini halka önceden ilan etmişler.

      • nurdan hanım merhaba!
        Hastalıklı olma ihtimali olan hayvanların brezilyadan ithali ile ilgili olarak yılmaz özdil “Şarbon” başlığıyla bir yazı yazmıştı bir-iki gün önce.
        25 bin hayvanın sağlıksız koşullarda seyahatine brezilya mahkemesinin izin vermediğini, ancak türk büyükelçiliğinin devreye girerek, üst mahkemeden izni kopardığını yazmıştı. yani birilerinin cebine girecek para için, bile bile, sağlıksız koşullarda hayvanlar nakliye edilmiş. sonuç olarak da şarbon vakası patladı. Fikri sağlar, şarbonun, brezilyadan gelen hayvanlardan yayıldığını iddia ediyor.
        – doğruysa iddialar vahim.
        yılmaz özdilin yazısını okumanızı tavsiye ederim.

  9. gerçeklerle başkan devrilmesi olayı sadece gerçeklere önem veren halkların ülkesinde olabilir. yoksa bizim gibi, yalancı ve yağcıların ülkesinde mümkün değil. zaten mümkün olsaydı 16 yıllık akp iktidarı olmazdı.
    – Ülke öyle bir hale geldi ki, troller bile bu ülkede yaşamak istemiyor. yandaşlar bile bu ülkede yaşamak istemiyor.
    – Yandaşlar, bizim sırtımızdan rahat yaşıyorlar fakat diğer taraftan onlar da bizimle birlikte et yemekten korkuyorlar. süt içmekten korkuyorlar. hatta dondurma bile yiyemiyorlar. çünkü bir yandaşın hileli işinden (belki de aynı parti örgütünden yakın çalışma arkadaşının işi bile olabilir) kendi çocuğu, kendisi hasta olabilecek)
    – onların çocukları da askerdeki yemekten zehirlenebiliyor. onların çocukları da öğrenci yurdunda yemekten zehirlenebiliyor. Ülkeyi, kendilerinin bile yaşayamayacağı bir hale getirdiler. bu nedenle yandaşlar bile bu ülkeden kaçıyorlar. sadece ingilterede 1 yılda 85 bin kişi konut almış. 5 milyar sterlin para gitmiş.
    – Şarbon demişken aklıma geldi: sarayda da şarbon riski var mı acaba?
    Aşağıdaki milli ve dini menüden hangisinde brezilyadan ithal hayvanların etinden kullanılmış olabilir. ben yemeklerden pek anlamam. yandaşlar bu yemekleri bilirler. ne de olsa milli ve dini.
    Chia tohumu eşliğinde ejder meyveli smoothie
    Liçi meyvesi eşliğinde efuli
    Starex meyvesi eşliğinde aloevera
    Orman meyveli special
    Pataşur içinde çerkez tavuğu
    Zencefilli somonlu suşi
    Tartalet içinde humus
    Susamlı levrek simidi

    • bence menüye ejder suyunu da eklemelisiniz.ne de olsa sarayın gözdesi.gerçi onda şarbon varmıdır bilinmez ama ejderin ateşinin yakıp yok etmesi gibi içenlerde demek ortalığı yakıp yıkıyorlar ki ismi böyle konulmuş.Ya kusura bakmayın bu kadar can sıkıcı ve yakıcı bir ortamda soğuk şaka oldu sanırım!!!!!

    • Hamza beyle pişti olmuşuz. :))
      Ben de saraydaki menüye dikkat çeken bir yorum atmıştım.

      • evet. yazılmayı hakeden bir konu olunca pekçok kişi aynı konuda yazıyor. bu ülke gündem zengini.
        -bu arada “zenginin malı züğürtün çenesini yorar” atasözünü de “sarayın şatafatı, halkın çenesini yorar” şeklinde değiştirmek gerekiyor.

  10. korkanları yönetmenin en kolay yolu korkutmakatır.
    en çok korkaklarda korkutarak yönetmek isterler.
    sonuçta korkunun ecele faydası olmadığı herzaman
    gorulmustur.

  11. ”İnsanda en mühim ve esaslı bir his, hissi havftır. Dessas zalimler, bu korku damarından çok istifade etmektedirler; onunla korkakları gemlendiriyorlar. Ehl-i dünyanın hafiyeleri ve ehl-i dalaletin propagandacıları, avamın ve bilhassa ulemanın bu damarından çok istifade ediyorlar, korkutuyorlar, evhamlarını tahrik ediyorlar.
    Mesela, nasıl ki damda bir adamı tehlikeye atmak için, bir dessas adam, o evhamlının nazarında zararlı görünen bir şeyi gösterip, vehmini tahrik edip, kova kova, ta damın kenarına gelir, baş aşağı düşürür, boynu kırılır. Aynen onun gibi, çok ehemmiyetsiz evhamla çok ehemmiyetli şeyleri feda ettiriyorlar. Hatta, bir sinek beni ısırmasın diyerek, yılanın ağzına girer.” RNK- 29. Mektup
    İşte ehemmiyetli bir desiseyi siyasiye insanlarda ki havf yani korku damarını kullanarak, yakın tarihimizdeki gibi örnekleri pek çok damdan düşme vakası yaşanmış ve yaşatılmıştır. Makamından, servetinden, statüsünden, konumundan korkan yani kaybederiz diyerek olmayacak şeylere kalkışan veya olmayacak duaya amin diyen tarihe kayıt düşülen zevat pek çok olmuştur. Hakiki imanı tahkikiyi kazanan adam, küreler bomba olup patlasa dönüp bakmayacaktır.

Yoruma kapalı.