Terör eylemi sonrasında her şey bir noktaya kadar mükemmel çalıştı.. Öyleyse kafalar niye karışık?

30
Reklam

Türkiye’nin gözbebeği İstanbul’un kalbi mesabesindeki İstiklal Caddesi’nde meydana gelen ve altı insanın ölümüne, çok sayıda insanın yaralanmasına yol açan patlamadan sonra, hem eylemci kadının yakalanması hem de onunla irtibatlı olduğuna inanılan 50’den fazla kişinin gözaltına alınması bana eski bir sloganı hatırlattı:

“Olur böyle vakalar, Türk polisi yakalar” sloganını…

Güvenlik güçlerinin kendilerinden beklenen cevvaliyeti göstermesi ülke açısından sevinilecek bir durum.

Eylemin hemen ardından devletin başka birimlerinin de hiç vakit kaybetmeden devreye girdikleri fark ediliyor.

Mesela bir mahkeme olayın üzerinden dakikalar geçmeden yayın yasağı koyabildi.

O yasağın konulmasını bir bakanlığın talep ettiği öğrenildi.

Gazeteleri, TV kanallarını görevlerini yerine getiremez hale getiren yayın yasağıyla birlikte, devletin bir başka biriminin de interneti erişilmez kılan bir uygulamayı devreye soktuğu anlaşıldı. Sosyal medya kullanıcıları bu durumdan etkilendi.

Herkes, ne olup bittiğini, o sırada bir yurtdışı geziye gitmek üzere olan Cumhurbaşkanı ile aynı sıralarda sınır ötesi bir ziyaretten dönen konunun ilk elden sorumlusu bir bakanın yaptığı açıklamalardan öğrenmeye çalıştı.

Reklam

Verdiğim kronoloji, devletin bu tür olağandışı bir gelişme sonrasında yapılacaklarla ilgili bir ‘tedbirler akışı’ bulunduğuna işaret ediyor.

Her birinin karşısında bir ‘tık’ kutusu bulunan bir tedbirler akışı…

İstiklal Caddesi’ndeki patlama olayında o kutucukların her birine hiç vakit kaybetmeden birer ‘tık’ konulabildi.

Devlet çarkı olağandışılık durumlarına hazırlıklıymış…

Çark olay sonrasında çalıştı.

Peki ya öncesinde?

Ülkemizde beş milyon kadar yabancı -bir bölümü ‘mülteci’ statüsünde- insan yaşadığını biliyoruz. Bunların çoğu Suriye’de patlak veren savaştan kaçan insanlar. Onlar için inşa edilmiş özel bölgelerde yaşayanlar yanında ülkenin dört bir köşesine yayılmış Suriyeliler de var.

Yalnız Suriyeliler mi aramızda?

Reklam

Ankara’da önce ilaçla uyutulmuş sonra da bıçakla öldürülmüş beş Afgan’la ilgili haber bu hafta medyaya yansıdı. Katil yine bir Afgan’mış ve ülkesine kaçarak izini kaybettirmiş…

Bu haberden Suriyeli -ve bir dereceye kadar Iraklı- Arap yanında, sayıları tam bilinmeyen bir de Afgan nüfusun ülkemizde yaşadığı anlaşılıyor.

İstanbul’da kırmızı bültenle aranan bir Sırp uyuşturucu baronunun yakalandığı haberini de okumuş olmalısınız. Adamın İstanbul’da yaşadığı villanın bahçesinde cesetler arandı. Aynı ülkeden başkaları da İstanbul’u mesken tutmuş.

Listeyi uzatmayayım. Anlatmaya çalıştığım, ülkemizde ‘vatandaş’ statüsü bulunmayan yabancıların önemli bir yekuna ulaştığıdır.

Beş milyondan fazla yabancı.

İstanbul’daki patlama sonrasında bilgimiz dahiline giren bir yeni gerçek daha var: Ülkemiz sınırlarından içeriye girdiklerinde kayıt altına alınan ‘mülteci’ statüsündekiler ile turistik veya başka amaçla Türkiye’ye gelmiş ve burayı mesken tutmuş insanlara ek olarak, bir de hiçbir yerde kaydı bulunmayan yabancılar da aramızda yaşıyorlar.

Eylemci kadın öyle biri.

Bir rivayete göre dört ay önce, bir başka rivayete göre de bir yılı aşkın bir süre önce Suriye’den gelip İstanbul’a yerleşmiş o eylemci kadın.

Üstelik, kalacağı bir yer bulma imkanına kavuşması yanında bir tekstil atölyesinde çalışmaya da başlayabilmiş…

Hiçbir yerde kaydı bulunmadığı halde…

Patlatıldığında canlar alacak bomba malzemesine de sahip olabilmiş kadın eylemci.

Oturduğu semtten İstiklal Caddesi’ne, oradan da evine gidip gelecek kadar yaşadığı kenti de tanıyabilmiş…

Kendisiyle irtibatlı oldukları için gözaltına alınan kişilerin bayağı fazla sayısı -50’den fazla oldukları haberleşti- eylemcinin hayli sosyalleşmiş olduğuna da işaret ediyor.

Eylemini gerçekleştirene kadar böyle bir potansiyel eylemci kadının varlığının ve niyetinin farkına varılmamış olmasını nasıl izah edebiliriz?

Ciddi bir soru bu.

Olan olduktan sonra devletin önceden belirlediği ‘tedbirler akışı’ mükemmel çalıştı, alınması gereken tedbirler -hatta fazlasıyla- alındı. Yayın yasağı, internetin felç hale getirilmesi, bakanlığın, yargının, BTK’nın devreye girmesi, normal yoldan insanlara ulaşması engellenmiş bilgilerin Cumhurbaşkanı ve bir bakan tarafından yapılan tek taraflı açıklamalarla aktarılması… Bunların hepsi birbiri ardına uygulamaya konuldu.

Ancak öncesi büyük bir boşluk.

O boşluk yüzünden de zihinler karışık.

PKK/PYD/YPG ile irtibatlı görülen eylemin, bir Arap kadın ve sayıları 50’yi bulan ve hemen hepsinin Arap kökenli olduğu anlaşılan işbirlikçileri tarafından gerçekleştirilmiş olması şablona tam uymuyor.

Kendisinin suçlandığı eylemleri kabulde hiç nazlanmadığı bilinen PKK’nın bu eylemi üstlenmediği de görüldü.

PYD/YPG örgütleriyle bağları sebebiyle eylemle ilgili olarak ABD de suçlanmaktaydı; ABD büyükelçiliği o ithamları iddiayı yalanlayarak kabul etmedi.

Canlar alan eylem var, faili ve onun işbirlikçileri de belli, ancak eylemciye atfedilen itiraflar dışında örgütsel bağ tam kurulamıyor.        

Ne olacak şimdi?

Bu soruya son 10 yıl öncesinin herhangi bir diliminde sağlıklı bir cevap bulmak mümkündü; şimdi ise bilgi alma ve bilgiyi yayma kanalları olması gereken açıklıkta çalışmadığı için kafa karışıklığından kurtulmak çok zor.

Göreceksiniz, bunun zararı en fazla siyasi ortamı etkileyecek.

ΩΩΩΩ

Reklam

30 YORUMLAR

  1. Ender bey “Ortaklar birbirlerini denetleyecekleri için de yolsuzluklar da biter, yoksulluk da.” filan diyorsun ama eski türkiyenin koalisyon ortakları birbirleriyle menfaat çatışmasına girip her seferinde çok büyük skandallar patlıyor ve birbirlerinin kuyusunu kazıyorlardı, sen bu savını neye dayanarak söylüyorsun ki?

  2. Masum sivillerin hayatını kaybettiği kanlı eylem karşısında dahi PKK dememek için, PYD dememek için, ABD dememek için kıvrandıkça kıvranıyorlar.

    Ahlam Albashir’in ifadesinde ‘YPG’Li sevgili’ kısmı dikkat çekici. 
    Ahlam Albashır’in Emniyet’te verdiği ifadede, terör örgütü ile erkek arkadaşı Ahmet A. aracılığıyla 2017 yılında tanıştığını belirterek, bir süre sonra izini kaybettiği sevgilisi ile görüşemediğini ancak örgütle bağlantısını devam ettirdiğini beyan etmiş.
    Bu arada, terörist Ahlam Albashır ile firari şüpheli Bilal H.’nin birlikte kaldığı Esenler’deki atölyenin sahibi Ferhat H.’nin de terör örgütü ile bağlantısı belirlenmiş. Ahlam Albashir ve Bilal Hassan’ın 4 ay boyunca çalıştığı ve barındıkları tekstil atölyesinin sahibi ise Kobani ile bağlantılı bir isim. 4 ay önce Kobani’den, “İki kişi geliyor, misafir et” denildiğinde, “Evimde misafir edemem. Ancak atölyede misafir ederim” diyor.
    Teröristin 3 ayrı hattı bulunuyormuş. Hattın biri sadece Kobani ile irtibatlı.
    İpuçları eylemi 1 yıl önce Türkiye’ye gelen Ammar Jarkas’ın organize ettiğini gösteriyor. Patlamadan sonra Kamışlı ile kurulan bağlantıda Hacı’nın ”Kız önemli değil. Onu infaz edin, Ammar bizim için önemli. Ammar’ı çıkarın” dediği tespit edildi. Hacı ya da Halil de deniliyor. 

    Kafalarınızı katıştırın biraz daha.

  3. İKTİDARA GELİNCE TÜM MUHALİF GAZETELERİ KAPATACAĞIZ DİYEN GÜRSEL TEKİN 10 NUMARA DEMOKRASİ HAVARİSİ … BU NE BİÇİM DEMOKRSİ YA … MİLLET İTTİFAKININ DEMOKRASİ ANLAYIŞI İŞTE BU ..

    • HDP’ye bakanlık diyerek jakoben milliyetçilere gollük pas verip, bir hafta-10 günlük yapay bir gündemle milleti oyalayan kim idi?
      İktidar değiştiğinde zaten kendiliğinden kapanacaklar.
      Kömür parası bulamadığı için saç kurutma makinesini açıp, öbür odada inthar eden enneye verilmesi gereken paralar bu kalemşörlere verilmeyince.
      Ne diyordu iktidarı pırasa gibi doğrayan biri?
      “–Öazelikkle muhalefette konumundan beklenmeyen açıklamalar yapan varsa , yasa dışı yöntemle kullanan iktidara paçayı kaptırmıştır”

  4. Millet;
    – Öcalanın mektubunu kimin okuttuğunu,
    – 33 askerimizin şehit edlmesi emrini veren Osman Öcalanı devlet televizyonuna kimin çıkarttığını,
    –Seyyar mahkemeleri teröristlerin ayağına kimin gönderdiğni
    – Bir oy için, elinde silah olan teröristlere valilere kimin müdahale ettirtmediğini bilmiyor.
    Bunları bimeyen neyi bilecek?

  5. 72,5 MİLLET
    Temel “ne birisi hepisi hepisi” demiş ya.
    Ne beş milyonu?
    mülteci sayısı en az 10 milyon.
    Bir ara telaffuz edilen 13 milyon en doğru rakam.
    İstanbul’da şöyle bir dolaşmanız bu kanaat için yeterli.
    İstanbul’da mısınız? Yoksa başka bir ülkede mi?
    Belli değil.
    Tam olarak Mehmet Akif’in dediği gibi:
    “–Kimi yamyam kimi bilmem ne belâ”
    Eskilerin kulallandığı bir tabir de vardır:
    “72,5 millet”
    Yani ne ararsan var. Yok yok.
    Benim özellikle “Kabile Reisliği Hükümet Sistemi” ne geçildikten sonra kullanmaya başladığım ve beni hiç yanıltmayan bir kriterim var:
    “–Resmî açıklamaların kategorik olarak doğru olmayacağı”
    Allah bir deseler acaba iki mi? Yoksa yok mu? Diye düşünmek gerektiğini düşünüyorum.
    Sayın KORU’nun bahsettiği “tık” olayının bir
    “seçim provası ” olduğunda kimsenin bir şüphesi yok.
    Yani seçim anında iletişimi ve özellikle sosyal medyayı nasıl kontrol edeceklerinin bir provasını yaptılar.

  6. Olmuyor Fehmi bey olmauyor. işin ucu yine ABD ye çıkıyor.
    Kafalar karışık değil ki. Kafaları karıştıracak yazılar yazsanızda bugün teröristler Mahkemeye bile sevkedildi.
    Mahkemenin yerinde olsam tüm ulusal kanalları çağırır mahkemeyi canlı yayınlarım. Teröristler belki sizi inandırır.

      • Abd nin yaptığı yanına kâr. Ypg-Pkk sırayla gidiliyor. Bu teröristi idam etmeli.
        Pkk yı ve Abd yi görmeyenleri sen karar ver artık.

  7. bir boşanma davasına bile haber yasağı gelebiliyor ülkede.
    sonra altından neler çıktı değil mi?
    böyle kanlı olaylarda görüntülere yasak gelmesi anlaşılabilir bir durum ama insanların haber almasına engel neden konur? bu anayasal bir haktır. dolayısıyla şimdi herkes sorularına cevap arıyor bu da en çok iktidara zarar veriyor, halkın sorularının olması kuşkularının olması demektir.
    bir anayasal hakkımız da ülke vatandaşlarının korunma talebidir,
    olaydan bir iki gün önce talibanistan yani afganistan işsiz afganları yurt dışına çalışmaya yolluyor diye bazı haberler okumuştum, bilin bakalım yolladığı ülkelerden biri kim?

    bu bombacı militan, ülkemize kaçak yollarla girmiş, yani elini kolunu sallaya sallaya girmiş, aylarca yaşamış üstelik çalışmış, örgütten görevler üstlenmiş yani konuşmuş görüşmüş ve daha neler…
    sınırların bu kadar kolay geçiliyor olması bir güvenlik sorunu değil mi?
    gelen kişilerin başı boş kalması keza.
    kimseye nasip olmayan kamu aracı filolarımız var, en pahalı yüzlerce araç alacağımıza sınırlarımız için daha çok güvenlik önlemi alsak daha iyi olmaz mı?
    yurt içi yanısıra yurt dışında bile saraylar, bakanlara köşkler inşa ededeğimize ülkede kimin ne yaptığına baksak, daha geniş güvenliğimizi sağlasak daha iyi olmaz mı?
    bir kaç kişiye giden inşaat ihaleleri yerine daha çok güvenlik ihaleleri daha uygun değil mi?
    israf kalemlerini azaltıp biraz tantana ve şatafattan feragat edip halkın güvenliğine yatırım yapılamaz mı?
    sayın cumhurbaşkanının korunmasına harcanan efora bu millette layık değil mi?
    herkes bir can taşıyor sonuçta
    ve her can kutsal değil mi?

  8. fötö müsibetini yaşayanlar elbet birşeyler de öğrenmiş olsun artık sayın yazar.
    Günler önce evdeki herkesi yokedenler toz olduktan sonra kırmızı değil eflatun bülten çıkarsanda!..
    hangi yoldan gitmişler duble yoldan! o kadar!.
    tunelden de geçmişlermi? bilemem.
    ama neticede fail meçhul değil!!!
    ya faili meçhule gitselerdi!
    bu ölenlerin yerine TC vatandaşını koyun ve tekrar dişünün!!! (evladın, ailen…)
    o kadar insan dediki, bu yabancıları bir yerde tutalım! sonuçta bunlar başka ülke vatandaşı!
    Sahibinden gitsin hesap sorsun asıl katiller!!!
    yada geldikleri ülkenin yönetenlerinden bizzat kendileri hesap sorsun:
    “benim ülkemde sizin ne işiniz var? batılılar”
    “ben sana oy vermedim mi eyyy.. esad? ey ırak?”
    boşluk hata affetmez!
    İngiltere ye Kanadaya ABD ye gitmeye çıkmaya çalış bakalım! kaç ayda?…
    demem o ki,
    yine gelsinler, yine kalsınlar, yine bir kısmı çalışabilsin!!!! ama,
    KİM NERDE? HANGİ ADRESTE?
    YEMESİ İÇMESİ SAĞLIĞI!…
    ÇIKARKEN DİLEKÇE VERSİN, BİR HAFTA SONRA SORUŞTURMADAN İNCELEMEDEN SONRA KAPIDAN ÇIKIŞI VERİLSİN!
    (bence ülkelerinin sınırına yakın yerlerde fabrikalarda çalışabilmeleri, barınmaları temin edilmeli! hep bunu söyledim durdum!).
    Not:
    medyanın, sosyal medyada ki absürt uygulamaların, yada hukuki tedbirlerin vesaire
    bu gibi olayları bekleyerek çözümünü konuşmak!!!
    çözüyormuş gibi yapmak!!!
    yakışmıyor bize!
    herkes kendi işine odaklansın biraz!
    sonuçta kaybeden “biziz”!!!!!
    mültecilerin kaybedecek bir şeyi kalmamış!!!

  9. Aslında yazıda her sey anlatılmış , pek ilaveye gerek de yok .
    Evet, olay sonrası ne kadar mükkemmel ise olay öncesi de o kadar kötüdür!
    Afrin’den çıkan bu terörist hududu kaçak olarak geçiyor, bir çok il ve ilceyi aşıyor, o il ve ilçedeki vali ve kaymakamlar , emniyet ve jandarma ne yapiyor !
    Istanbul’da dört ay ikamet ediyor , üstelik bir yerde çalışıyor .
    Peki bütün bunlarla ilgili bir bilgi , açıklama neden yok , bunların hic mi sorumlusu yok , neden hesap sorulmuyor !
    Neticeten olay öncesinin , tam bir rezalet olması nedeniyle üstü kapatılıyor, kurcalanmiyor !
    Onun için işte bu güne kadar ülkemizde 50 ye yakın intihar terörü ve bir o kadar da başka türlü terör olayı yaşanmıştır.
    Bu zihniyetle bu son olur mu , Allah bilir !
    Insallah son olur
    Büyük devlet ve büyük lider olayların önünden gider ,onlara yön verir , ardından sürüklenmez !

  10. İnanınız şu anda bir anket yapılsa vicdanlar iki şey söyler:
    1. O teröristi, bombayı patlattığı yerde asın…
    2. HDP’yi artık Meclis’ten atın…
    Hain saldırıların sebebini milletimiz biliyor.
    Yükselen, güçlenen Türkiye’den rahatsız olanlar 2023 seçimleri öncesinde gemi azıya aldılar.

    • o teröristi meydanda assan ne olacak? kimin umurunda? geldigi yerde milyonlarcası var.
      hdp yi kapatsan ne olacak? binlerce tabela değişecek sadece, 6 milyon oyu var.
      mhp nin kaç oyu var?
      goy goy eden medyayla ülkeler yükselseydi diktatörlükle yönetilen ülkeler dünya sıralamasında yer alırdı. ama hepsi yoksulluk ve yolsuzlukla sürünüyor.
      biz bırakın yükselmeyi büyük bir düşüş yaşıyoruz,
      paramız bütün zamanların en büyük değer kaybını yaşıyor,
      enflasyonda dünya rekoruna koşuyoruz,
      hazine tam takır kuru bakır. millet temel gıda maddelerini alamıyor.
      yükselen tek şey yoksulluk grafiğimiz.
      terör güçlü değil zayıf ülkelere musallat olur, avrupadaki terör olaylarının oranına bakın
      birde ortadoğudaki orana.
      marsta mı yaşıyorsunuz sayın sever,
      ülke gerçekleri hakkında hiç bir okumanız yok mu?

    • İnsan haklarının oylanmayacağını bir türlü öğrenemediniz. Oylayarak başörtüsünü yasaklayamazsınız, idam cezası getiremezsiniz. Artık burayı aştık zannederken tek adam dönemlerine ve demokrasi öncesine geri döndük. Çünkü herşey göstermelikti. Bir tiyatro oynanıyordu. İstasyona gelince hop indiler.

    • Millet;
      – Öcalanın mektubunu devlet kimin okuttuğunu,
      –33 askerimizin şehit emrini veren Osman Öcalanı devlet televizyonuna kimin çıkardığını,
      –Seyyar mahkemeleri teröristlerin ayağına kimin gönderdiğini,
      –Silahla güvenlik güçlerinin önünden geçen teröristlere, valilere müdahale edilmemesi emrini kimin verdiğini biliyor mu?
      Bunları bilmeyen neyi bilecek

    • sallandıralım ikisini!.. zihniyeti getirdi bu hallere bizi sayın sever. höt zöt başörtülü giremezsin buraya, bakamazsın ne sağa ne sola!.. eeeee?!!
      patlayan yeri göremedik ki? görsetmek yasak.
      nerede olduğunu bilemedik. gidip ölenlere iki dua, yapanlara iki lanet kelam edemedik! protesto edemedik törör bilmem kim ise!..
      bence de X gibi kendi ayağının üstüne durduğunu ispat edemeyen tüm partiler kapatılsın. ama buna yargıdan önce halk karar versin! (kimse X’e selam vermez lahmacun ısmarlamazsa, bebek katillerini, gencecik çocukların ölümüne neden olanları dünyanın gözü önünde İBRETLE yargılayabilirse uşakları da toz olur! seçmenide tahakküm altına alamaz kimse).
      not:yükselen kimseyi hiç kimse hele batı! asla aşağı çekmez!
      ya asılır eteklerine sünepe gibi,
      yada süpürür deliğe!🏌️

      • Dünyada başka bir örneği var mı bilmem ama memlekette kamuoyu araştırmacıları bile takım tutar gibi parti/ittifak tutuyor!
        Hal böyle olunca, insan hangi ankete inanacağını bilemiyor. Dün siyasetle uğraşan bir dostumun tavsiyesiyle son bir ayda elime geçen beş anketin ortalamalarını çıkardım.
        Yandaş-yoldaş ayrımı yapmadan (+2, -2 hata payını da dikkate alarak) vardığım sonuç şudur:
        – AK Parti: 40
        – CHP: 24
        – İyi Parti: 11
        – MHP: 10
        – HDP: 11

  11. Türkiye’nin yükseliş dönemi terör örgütleriyle ve vekil devlet yapılarıyla mücadelesine bağlıdır. Emperyalist devletlerle doğrudan karşılaşmak da kaçınılmaz bir sonuçtur. Bu da emperyalizmin boyutlarını ve katmanlarını görmemizle alakalı bir durumdur. Türkiye hiçbir dönemde içerideki yapılarla bu kadar açıktan mücadele etmemişti. Bunu Taksim’deki terör hadisesinden sonra çok daha açık olarak gördük. ABD ve Avrupa tarafında konumlananların çok daha açıktan söz söyledikleri döneme gelmiş olmamız emperyalizm açısından da yeni bir döneme işaret etmektedir. Artık Batı’dan yükselen ışıkların Avrupa’nın ve ABD’nin yolunu dahi aydınlatmadığı günlere geldik. Hastalık derecesinde bağımlı olanların şaşkınlığı da bundandır.

    Hâlbuki ışık daima Doğu’dan yükselir.

  12. Sayın Koru, niye şaşırıyorsunuz ki? Bizim polisimiz dünyadaki en donanımlı ve yetenekli polis teşkilatlarından biridir. Amerikan polisi olsa anında infaz ederdi teröristi. Bir de Agiralioglu kilicdaroglunun adaylığına ilişkin çok yerinde bir tespit yapmış. Neden kızıyorlar ona anlamak zor malumu ilan etti diye mi? Seçilmesi zor. Sokakta oynayan çocuklar bile kilicdaroglunun Seçilmesi zor der. Şimdiye kadar kazandığı bir seçim var mı? SSK genel müdürlüğü ve kazandığı belediyelerdeki işten attıkları personellerden dolayı insanlar yarın bir gün seçildiği zaman kendilerini işten atacak birine oy verir mi? Tuzu kuru olan anlamaz tabi.

  13. Yıllar önce o zaman adı Köroğlu caddesi olan muhitte şimdiki gibi puslu günlerde merhum Uğur Mumcu bombalı bir saldırı ile evinin önünde katledilmiş ve akabinde cenaze günü üniversiteler de öğrenciler izinli sayılıp “Kahrolsun şeriat” diye bağırtılmak üzere yüzbinler sokakta hareketlendirilmişti. Bir müddet sonra fail olarak devletin yakaladığı elemana olay yeri keşfi sırasında eşlik edenlerden biri yakalanmış şahsın Uğur Mumcu’nun evinin bulunduğu sokağı refakatinde bulunan bazı devlet görevlilerinin yardımı olmaksızın doğru bile gösteremediğini hayıflanarak anlatmış ve kendilerinin bile tatmin olmadığını söylemişti. Sonraki yıllar Mumcu ailesinin de derin devlet baronları tarafından aynı konunun derinlemesine incelenmemesi ve olayın daha fazla uzatılıp suyun bulandırılmaması yönünde uyarıldıkları ortaya çıkmıştır. Bu eski Türkiye ahvali ile şimdiki derin Türkiye figürlerinin sinnen, resmen ve ruhen benzer olması acaba bize neyi hatırlatmalı?

    • Kemal Bey, avazı çıktığı kadar bağırıyor:
      – “Teröre de lanet olsun, teröristlere de lanet olsun, onlara yolu açanlara da lanet olsun.”
      Yapma Kemal Bey.
      Yerin kulağı var.
      Bakarsın Cemil Bayık’ın falan kulağına gider, PKK’ya lanet okuyorsun zanneder… Haydii ondan sonra ayıkla pirincin taşını.
      Aman ha Kemal Bey.
      Sorarlarsa ben Libya’daki terörü ve teröristleri kastetmiştim dersin, tamam mı?

  14. Dünya, NATO hakarete geçecek mi diye nefesini tutmuş, Türkiye’ye sen kimsin diye soran yok. NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip olduğu halde. İşte Türkiye’yi böyle itibarsız hale getirdiler. Hesap verin eyyyy yandaşlar. Bu ne rezalet. NATO’nun Truva atı mısınız?

  15. Kadın teröristin eylem sırasında ve öncesinde başörtülü olduğu anlaşılıyor. Ama yakalanıp kameralar karşısına başörtüsüsüz çıkarılmış. Neden? Üstüne New York kazağı giydirilmiş. Göze sokar gibi. Bunlar hep falso durumlar ve senaryo kokuyor. Arap olması da ayrı bir gariplik. PKK ile ne alaka elbette. Şimdi her soru sorduğumuzda yandaşlar hop oturup hop kalkıyorlar. ABD’yi kınayın, terör işte deyin, kesin sesinizi falan. Valla biz sormaya devam edeceğiz. İster beğenin ister beğenmeyin.

  16. 6’lı masaya Başkan yakıştırma işine ara verdik. Mahçupyan konuşmuş, o da eleştirmiş geç kaldılar diye. Ben bir çözüm önereyim bari. En büyük iki parti başkanı dönüşümlü başkanlık yapsınlar. Önce Kılıçdaroğlu, sonra Akşener, ikişer yıl. 5 yıl fazla. Diğer 4 Başkan da sürekli Başkan yardımcısı. Her birinin de sorumluluk alanları olsun. Böylece yönetim değil, yönetişim nasıl olur Türkiye görsün ve öğrensin. Demokrasi başka türlü gelmez. Birlikte yönetmeyi ve birlikte yaşamayı öğrenmek zorundayız. Ortaklar birbirlerini denetleyecekleri için de yolsuzluklar da biter, yoksulluk da. Beğendiyseniz evet tuşuna basın lütfen.

    • Siyasi alan değişiklik sinyali veriyor, Taşlar yerine oturunca aralarında aday isimde kolay anlaşırlar. Siyasette geç kalma sadece akparti için söz konusu başka hiç bir şey için geç değİl. Basra harap olmuş geç kalmadan bahsetmek anlamsız artık.

    • sayın RTE Devlet başkanı makamına çok uygun biri, büyük çoğunluk ta bunu istiyor görünüyor.
      Demokrasi zaten, bir arada yaşayabilmek, tahammül, etkileşim, eşitlik, hürriyet, ortak yaşam, birlikte yaşayabilmek!! değil midir?
      6-8-10 parti vekil çıkarsın mecliste çoğunluğunu görelim bir;
      “bakalım anlaşabiliyorlar mı, onu görelim önce”
      🤗🤗🤗🤗🤗🤗👀👀👀👀👀👀🇹🇷

      • Batı’nın planları karşısında 2. Abdülhamid yalnız bırakıldı.
        Turgut Özal yalnız bırakıldı.
        Milletimiz oyunu gördü.
        Erdoğan’a sahip çıktı.

Yoruma kapalı.