Sözler anlaşılmak için söylenir; neden öyleyse önemli şahısların sözlerini anlayamıyorum?

50
Hürriyet gazetesinden..
Reklam

Şu sıralarda Türkiye’de akıl almaz şeyler oluyor.

O şeyleri hiç değilse benim aklım almıyor.

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Türkiye’de terör tehdidinden söz ederken ‘kebapçılar’dan terörist olarak söz etmesi sözgelimi; o sözle ne demek istendiğini ben anlayamadım. Anlamış olabileceklere sordum soruşturdum, anlayan tek bir kişi de bulamadım.

Meral Akşener partisinin grup toplantısına bir kebapçıyı da davet etmiş; adam kürsüden neden kendisinin ve meslektaşlarının ‘terörist’ olamayacağını anlattı.

Anladım ki, kebapçı da o sözle ne kast edildiğini anlayamamış…

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da son zamanlarda benim kavrayış gücümün üzerinde sözler sarf ediyor. Çoğunlukla ne dediğini anlamadığım gibi, “Herhalde kodlu konuştu” düşüncesiyle yapısökümü yöntemini kullanarak söyleneni çözmeye kalkıştığımda da başarısız oluyorum.

Şu söz mesela: 

“Enerjide Avrupa, dünya ne alemde görmüyor musun? Adamlar şu anda benzin bulamıyor, görmüyor musun? ABD, Almanya, İngiltere akaryakıtta adeta müflis durumda. Şimdi kamyon şoförü bile bulamıyorlar.”

Reklam

ABD, Almanya, İngiltere’de yaşayan insanlar benzin mi bulamıyorlar yoksa kamyon şoförü mü?

Dışarıdaki tanıdıklarıma ulaştım, ayrıca Google’dan da araştırdım, benzin bulunuyormuş da uzun yol şoförü konusunda İngiltere’de sıkıntı yaşanıyormuş; Brexit yüzünden… Avrupa’dan kopunca Polonyalı şoförlere “Git” demişlerdi ya, işte o yüzden…

Almanya ve ABD’de benzin de şoför de varmış…

Cumhurbaşkanı durup dururken böyle bir şeyi neden söyledi, anlayamadım.

Muhalefeti eleştirirken de birden bire şu cümleyi kurdu Cumhurbaşkanı Erdoğan:

“Ülkenin yönetimine talip olduklarını söylemekten vazgeçmelerinin kendileri için daha iyi olacağını da hatırlatmak istiyoruz.”

Anlamadım, muhalefet partileri ülke yönetimine talip olmayacaklar da ne yapacaklar?

Partiler, seçimlerde yüzde 1’in altında oy alanları bile iktidar olmak için siyaset yaparlar. Demokrasilerde iktidarlar sürekli değişir, bugün iktidar olan muhalefete düşer, muhalefet de iktidar olur. Bu sebeple, her parti -iktidarda olan da muhalefet yapan da- vatandaş karşısına çıkar ve yönetimi oylarıyla kendilerine verirlerse iktidarlarında neler yapacaklarını onlarla paylaşırlar.

Reklam

Gerçek buyken ve bunu en iyi bilecek kişilerin başında hayatının 50 yılını siyasi hayat içerisinde geçirmiş Tayyip Erdoğan geldiği halde, onun muhalefete dönüp “Yönetime talip olduğunuzu söylemeyin” demesini anlamak mümkün mü?

Ben anlamadım.

Ne söylediğini anlamadıklarım arasına en son CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da katıldı. 

Onun dediği de şu: 

“18 Ekim Pazartesi itibariyle bu düzenin illegal isteklerine verdiğiniz tüm desteğin sorumluluğu size de ait olmaya başlayacaktır. ‘Emir almıştım’ diyerek bu kirli işlerden sıyrılamazsınız. Size kanun dışı her ne yaptırılıyorsa, pazartesi itibariyle durun.” 

Kılıçdaroğlu bu sözleri çalışma odasında çektiği memurlara yönelik bir konuşma videosunda sarf etti.

Devlette bir gün bile görev almış olanlar yasalara aykırı emir ve talimatlara uymamaları gerektiğini bilir.

Hatırlatmak için bilineni tekrarlamakta yarar vardır da, neden “18 Ekim Pazartesi gününden itibaren” diye bir başlangıç tarihi belirlemiş CHP lideri, işte bunu anlayamadım.

Konuyu soruşturduğumda, bir dostum, “Çok akıllıca ve stratejik bir açıklama” dedi. Ona göre, son 20 yıl içerisinde devletin çeşitli birimlerinde görev almış insanlara çıkış kapısı göstermek için böyle bir açıklama yapma ihtiyacı duymuş Kılıçdaroğlu.

“Göreceksin bak” dedi o dost, “AK Parti daha önce başka hiçbir şeye vermedikleri kadar sert bir tepkiyle bu açıklamaya karşı çıkacak.”

Emin olun, dostumun neden böyle düşündüğünü de anlamamıştım.

Ancak beklediği gibi gelişti olay; AK Parti’den kamuoyunun ismini bildiği yönetim kademesinden ne kadar insan varsa hepsi, hemen hemen aynı cümlelerle, Kılıçdaroğlu’na o açıklaması yüzünden tepki verdi.

Hem de ne tepki…

Tepkileri Hürriyet’in özetinden aktarayım:

“Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Twitter’dan yaptığı paylaşıma AK Parti’den peş peşe tepkiler geldi. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve parti sözcüsü Ömer Çelik, ‘Tehditlerle kamu düzenine etki etmeye çalışmak ancak bir ‘paralel devlet’ arayışıdır. Bu tamamen gayrı meşrudur’ ifadelerini kullanırken, AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal ise ‘Kimi tehdit ettiğine dikkat et. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin şerefli bürokratlarından elini çek’ ifadelerini kullandı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da, ‘Beceriksizliğini ve yetersizliğini sarhoş narasıyla kapatmaya çalışan Kılıçdaroğlu, ‘Heyyt!’ demiş. Çok korktuk(!). Hesabı yol arkadaşların PKK’nın siyasi taşeronuna mı yoksa FETÖ’ye mi sordurursun’ tepkisinde bulundu. Kılıçdaroğlu’nun üst perdeden tehdit ettiğini vurgulayan AK Parti Genel Başkanvekili Kurtulmuş ise, ‘Hiç kimsenin bu insanlara, bu memur kardeşlerimize öyle parmak sallayarak tehdit hakkı da yoktur, haddi de değildir’ dedi.”

Her devlet memurunun zaten bildiği ve uymak zorunda olduğu bir gerçeği hatırlatmak için söylenmiş bir söze bu şiddette karşılık verilmesini de anlamadım.

[AK Parti genel başkanvekili Numan Kurtulmuş’un bir başka açıklamasına da gözüm takıldı. Okuyalım: “Bugün bütün kamuoyu anketlerinde AK Parti açık ara birinci partidir ve bütün yaş gruplarında birinci partidir. Bu başarılarımızın arkasında siyasi tecrübelerimiz var. Bu başarının arkasında gerçekten fedakarca çalışmanın yeri var.” Açıklamanın kaç yılına ait olduğunu öğrenmek için Google’da dolaştım. Yeniymiş, dün söylenmiş. Kamuoyu yoklamalarında AK Parti çoktandır birinci parti değil oysa. Hangi ‘başarı’dan söz ediyor diye de düşünmeden edemedim. AK Parti’nin başarılı dönemleri çok gerilerde kaldı da.]

Burada her gün genellikle ülkemizde ve dünyada yaşanan gelişmelerden ne anladığımı yazıyorum; bugün ise son zamanlarda söylenmiş sözlerden anlamakta zorlandıklarımı yazmak zorunda kaldım.

Yaşıma verile.

ΩΩΩΩ

Reklam

50 YORUMLAR

  1. Türkiye demokrasiden uzaklaştıkça daha fazla şiddet sarmalına giriyor. İktidar, güvenlik ve adalet bürokrasisinde yaptığı akıl dışı siyasallaşma ve ayrıca toplum nezdinde sürekli kabarttığı korkunç bir aşırı kutuplaşma ile kendi iktidarını sürekli yapmaya çalışıyor. Şuna da eminiz bu derin “devlet”in de bir tercihi ve doğrudan rol aldığı bir tezgah. Demokrasiden nefret eden bir iktidar ve onu oyuncak gibi kullanan bir derin devlet var karşımızda. Savaş endüstrisine yaptıkları sınırsız yatırımlar, terör bahanesiyle kamu üzerinde oluşturdukları tehdit ve korku düzeni, güvenlik bürokrasinde yaptıkları yeniden yapılandırmalar ve yaptıkları fişli mülakatlı siyasallaştırma önümüzdeki demokrasi sınavının çok çetin olacağını gösteriyor. Muhalefetin artık boş söylemleri bırakıp, bu demokratik sistem üzerine gelen tehdide karşı daha açık pozisyon almaları, bütün foyasını ortaya koymaları ve halkı uyarmaları gerekiyor. Yakın ve açık bir tehlike ile karşı karşıyayız.

  2. Destek verdiğimi bir partinin gitmesine sevineceğiz ilginç bir durum. Maalesef samimi AKP liler şuanda şaşkınlık içindeler coşkuyla inatla bazende zorluklarla başa çıkarak tartıştıkları ortamda destekledikleri partinin yıkıışını ve hatalarıı kabulenemiyorlar. Onlar kabullenemiyorda onlara bunu yaşatanlar utanıp istifa edemiyorlar mı??? bu kadar mı yüreksizler ??? yoksa artık halkımızı umarsamayacak kadar kibirendiller mi??? sonları iyibitmeyeceğe benziyor.

    • Ortada parti falan yoktu. Her zaman söylüyorum. Baştan beri tek adam vardı. En ufak rakip olanı da partiden uzaklaştırıyordu. Buna parti denmez demokratik sistemlerde. O yüzden üzülecek bir taraf yok. Millet demokrasi oynadığını zannediyor. Bazıları da işte sandık var ya diyor. Hepsi bundan ibaret sanıyor. Demokrasinin çıktığı topraklarda yaşayıp da demokrasiden zırnık anlamayan bir millet bizimki de maalesef. Neyse iki ileri bir geri bir yüzyıl daha geçince anlayacağız.

  3. YEDEK KAPAK!!!
    “H. Gayret
    16 Ekim 2021 At 16:51
    Diğer tüm batıl inançlarda olduğu gibi ateizmin de temelinde cehalet yatar…
    İnancımız gereği bizler;
    yolda sokakta rastladığımız, oradan geçen diğer insanlara, hayvanlara zarar verebilecek olan kesici, delici maddeleri yol üzerinden kaldırıp bir kenara atarız…
    Sosyalmedya denilen foseptik çukurunda ve diğer platformlarda rastladığımız muzahrafatı, fitne fesat atıklarını da kaldırıp bir kenara atmak maalesef bize düştü:)
    Türk milletinin milli ve manevi değerlerine, siyasi tercihlerine hakaret edip küfretmekten başka hiçbir meziyetlerini göremediğimiz sözde muhalif arkadaşların getirip ortama boca ettiği türlü necasetteki ifrazatı temizleyip yeri cilaladıktan sonra bir de arkalarından “kapak” koymak çok kolay!
    Ama bu zavallıların eti ve yağı alınmış bir kemik parçası için gavur kapısında zağarlık ediyor oluşlarından kaynaklanan mide bulantısına katlanmak inanın çok zor:(
    Atalarımızın da dediği gibi:
    Özge yurtta sultan olmaktansa,
    özyurdunda çoban ol!”

    • Ateistliği irdelemek yorum yapmak bana düşmez. Önce diyanet kurumu ne diyor? Birşey demiş mi ona bakmak gerek! (İlgilenen varsa baksın ben bakmadım?)
      Fakat ateistlik kelimesi ” inanç!! kısmısını din üzerinden açıklamak istememek!!! ” olarak tanımlanıyor. (İnandığı=inanmamak ama, ateistliğe inanıyor).
      Yani yine bir şeye inanarak! açıklıyor!!! Demekki bir “inanç’ a” ihtiyaç var!
      (Bu mantıkla da döndük yine 2000 sene önceye. Bir sürü tanrı dönemine!).
      Ate, Zeus, Allah, kutsal ruh… Bunun sonu yok gibi…

  4. “…uzun yol şoförü konusunda İngiltere’de sıkıntı yaşanıyormuş; Brexit yüzünden… Avrupa’dan kopunca Polonyalı şoförlere “Git” demişlerdi ya, işte o yüzden…”
    Tır şoförü mazot tankeri derken ister misiniz yarın öbürgün ingiliz kadınları da sokaklara dökülsün;” nerde benim polonyalı sıhhi tesisatçım?” diye ortalığı birbirine katsınlar???
    Polexitten başka çare yok gibi, ondan sonra yine ver elini britanya…

  5. “Metinn 17 Ekim 2021 At 14:58 Hitlerin memurları bile bu kadar yargı konusu yapılmamıştı. Kılıçdaroğlunu haklı bulmuyorum. Tügva kadrolaşması bir sır değil. Geçmişte de gelecekte de kadrolaşma olacak. Devlet adalet değil de ayrıcalık dağıtma aracı olduğu sürece insanlar o kadrolarda yer tutmak isteyecekler. Bu köşe kapmaca yarışına dahil olan vatandaşları suçlamaya kimsenin hele hele bu işin başmimarı olan hiçbir siyasetçinin hakkı yok.”

    Yazarımız da iki gün önce yazdı. Kadrolaşma biliyorsunuz “paralel devlet yapılanması” (PDY) adı altında suç kapsamına alındı. Hangi kanuna göre bilmiyoruz (KHK olabilir, yani Keyfi Hukuksuz Kararlar), ama bu bir suç artık. Kılıçdaroğlu da buna yeni bir milat vermiş. Mevcut devlet memurları 18 Ekim’den itibaren bu milatla yargılanacaklar. İktidarın hep birden yerinden hoplamasının sebebi bu. Suç üstü durumu. Kendi kendilerini suçlu duruma düşürdüler. Ve bu bir suç gerçekten. Kanunu da eminim bir yerlerde var. Başta fişleme suç. O fişler üzerinden kadrolaştın duble suç. Yani kaçış yok. O yüzden hep bir ağızdan bağrışmaya başladılar. Mantık bunu gerektiriyor. Bunlarda da o kadar mantık var, sonucu gördüler. İktidarın tipine göre suç olmaz. O suçsa bu da suç.

  6. h. gahret bey tanrılarla aşık atanlardan, lutfedip kullara laf yetiştirmesi alçak gönüllüğünden ya da aklımızın eremeyeceği gerekçelerden olsa gerek.
    Eskiden tanrılarla uğraşan ok atar, kule falan yaparmış, h gayret belagatiyle meydan okuyor, GAYRET leri yarıştırıyor. Kolay gelsin onun da işi zor.

  7. Daha önce de m.ince cb adayı olduğu dönem, suriye cephesinde yararlılıklar göstermiş bir komutanı rütbelerini sökmekle tehdit etmişti!
    Dersimli kemalin son çıkışı yine suriye cephesine operasyona hazırlanan tsk komuta kademesine verilmiş bir gözdağına da benziyor?
    Patronları dışardan truva atları içerden, pkknın kuyruğunu nasıl kurtarabilirizi deniyorlar anlaşılan ama çok geç…

  8. Dersimli kemalin mesajı açık;
    vatansever memurlar kodese, fetöcü mutemetler karavana başına!
    İbb kadroları full khklı kaynıyor…
    Acıyanlar acınacak gelmiştir ve gelecektir!!!
    Seçimdışı yolları sonuna kadar kanırtacaklardır ama bu sefer milletimiz de hazır, emin olun!!!

    • Milletimiz neye hazır? Milletimiz iktidarı devralmaya hazır elbette. Her demokratik ülkede olduğu gibi. Bunun önünde hiç otokrat, yolsuz duramaz. Defalarca görüldüğü gibi. Halkın bir kısmını silahlandırarak, bekçi ordusu kurarak veya orduyu siyasallaştırarak yapılan oyunlar son derece tehlikeli. Demokrasi bunların hepsinin üzerinden gelecektir. Demokrasiyi sonuna kadar savunacak milletimiz ve iradesini ortaya koyacak. Buna hiç bir güç engel olamaz.

      • Millet 20 yıldır canı pahasına Reis ‘e sahip çıkıyor çıkacak.
        Görevi devralırsa da başımız üstüne .
        Ama ABD de çiftlikte islama hizmet için beslenen (!) papaaz ve müritleri daha çok fonlanıp saldıracak.
        Onlara devredecek bir devletimşz yok

  9. Son yıllarda gördüğüm tüm anketlerde ve sayının korunun da buradan paylaştıkları dahil hepsinde akparti açık ara birinci partiydi, hala da öyle, ama şimdi niyeyse bunu hatırlamakta zorlanıyoruz gibi???

    • O eskidendi. Son İstanbul seçiminde CHP adayı İmamoğlu açık ara öndeydi. Erdoğan’a karşı. Erdoğan adaydı diye aklımda kalmış, hep o sahadaydı. Ama bir de göstermelik adayları vardı. Neydi adı? Hani şu her yerde aday gösterdikleri emanetçi. Adı dilimin ucunda.

  10. Chp için zaman daralıyor.
    Bir an önce nefsini terbiye etmiş kişiyi bulmaları şart.
    Erken seçim istemelerinin tek bir sebebi vardı. Adayları belli olmadığı için ne yapacaklarını bilemediklerini için erken seçim olurmu veya olmazmı diye iktidarın ağzını yoklamaktı. Erken seçim olmayacağına emin oldular, olmasına da aday belli olmadığı için bu sefer takvim Chp yi sıkıştırıyor.
      Peki Kılıçdaroğlu aday olur mu?
      Var sayılım ki aday oldu.
      Bu da adaylığının ilanından itibaren Genel        Başkanlık koltuğunu bırakması demek.
    Chp nin içtüzüğü göre:
    “Genel Başkanlık boşaldığında, Parti Meclisi, yeni genel başkanı seçmek için kurultayı en geç (45) gün içinde toplantıya çağırır. Bu süre içinde Genel Başkanlık görevleri, Parti Meclisinde belirlenen Genel Başkan Yardımcısı tarafından yürütülür…”
      Cumhurbaşkanı adayıyım diyemiyor.
      Cumhurbaşkanı adayı değilim de diyemiyor.
    İster aday olsun ister olmasın Kılıçtaroğlunun korktuğu başına gelecek. Bu sefer 11.ye ilgiden sonra kimse onu orda bırakmaya tahammül göstermez.
      Acilwn nefsini terbiye etmiş kişiyi bulması gerek.
    Yoksa hergün yeni yeni gündemler
    bulmak zorunda kalacak. Elbet bitecek yeni yalanlar ve yeni gündemleri. Eninde sonunda bu gerçeklerle yüzleşecek. Ötele ötele nereye kadar. Bak Akşener bile ilan etti başbakanlığını.

  11. Bir yandan Kılıçtaroğlunun anlamsız yorumları ile gündemi meşgül ederek ön plana çıkma çabaları,
    bir yandan Chp yönetimi istememesine rağmen vargücü ile yurtiçi gezilerine devam eden Meral Akşenerin manevi oğlu İmamoğlu.

    Millet ittifakında adaylık konusunda savaşı kim kazanacak.
      Kimmiş bakalım nefsini terbiye etmiş kişi.

    Madem nefsini terbiye etmiş kişi arıyorlardı.
    Burda belli olacak. Eğer Kılıçtaroğlu nefsini terbiye etmiş ise adaylığı İmamoğluna ikram edebilir. Yok nefsini terbiye etmiş kişi İmamoğlu ise adaylığı Kılıçtaroğluna ikram edebilir. Bizde öğreniriz nefsini terbiye etmiş kişiyi.

    Ailenin daha önce sahip olduğu ‘Karabulut’ soyadı, yaşadıkları köyde herkesin aynı soyadını taşıması nedeniyle, babası tarafından 1950’lerde ‘Kılıçdaroğlu’ olarak değiştirilmişti. Bu durum mütevazilik mi  yoksa kibriyattanmı orası meçhul.
     
    Babası ve amcası bir gün ani bir karar verip, Müdafa olan soyadlarını İmamoğlu olarak değiştirmek için mahkemeye başvurmuş olan Ekrem beyin bu durumu da nefsini terbiye etmişlikten kaynaklanıyormu orası da meçhul.

    Savaşı Karbulutlar mı kazanacak yoksa Müdafalar mı. Kim nefsini terbiye etmiş hep birlikte göreceğiz. Hemen görmeyeceğiz ama. Seçime 52 gün kala falan.

    Bir de şu Merak ediliyor. Meral Akşener hangi ikilinin başbakanı olacağı. Meclis kürsüsünde ” sıkı durun başbakan geliyor “diye konuşmasıyla başlamıştı geçen hafta. Kılıtaroğlunu sloganı ise “geliyor gelmekte olan” mottosunu kullanıyor. Kendisini mi imamoğlu mu yoksa Akşener mi. Savaşı jim kazanacak.

  12. konunun anketlerle ilgisi aslında derin.
    o nedenle yazısının bir köşesinde kısa da olsa sayın koru değinmiş.
    eskiden “ekonomik problemler var ama akp çözer” diye seçmeni kendini kandırıyordu, şimdi anketler bu inancın da giderek azalmaya başladığını gösteriyor.
    metropollun türkiyenin nabzı eylül 2021 araştırmasında;
    ” ankete katılan seçmenlerin yüzde 55’i “Mevcut hükümet ekonomik sorunları çözemez” dedi. Ankete katılan “Ekonomik sorunları muhalefet çözer” sorusuna “Evet” oyu verenler çoğunluğu oluştururken, AKP’lilerin yüzde 19,8’i, MHP’lilerin yüzde 27’si “Ekonomik sorunları muhalefet çözer” dedi.”
    zaten sorunların kaynağında keyfi yönetim, adaletsiz paylaşım, yolsuzluk ve aşırı israf var, mevcut iktidarın başta ekonomi olan sorunları çözmesi bu durumda nasıl beklenebilir? sayın erdoğanın hangarında milletin parasıyla alınmış 16 lüks hava aracı var. satsın 14 tanesini, milyonlarca dolar ediyorlar, sürsün piyasaya dolarları.
    olmaz mı?
    268 adet milletin parasıyla alınmış ultra lüks arabası var, 260 adedini satsın, milyonlarca dolar ediyor,
    çok ciddi masrafı olan saraydan geçsin tekrar çankayaya,
    ülke uçtu mu kaçtı mı 1100 odalı saraydan yönetilince,
    kutlu bir amaca açsın sarayını, olmuyor mu?
    böylece kamu da büyük bir tasarruf seferberliği başlatır, olmuyor mu?
    derneklere, vakıflara ve vergi cennetlerine akan paraların millete akmasını sağlasınlar, olmuyor mu?
    dövizle ödediğimiz hizmet akitlerini tl ye çevirsinler, olmuyor mu?
    olmuyor işte.
    millet fakirleşirken, doğru işler yapmak neden olmuyor?
    merkez bankasının beş kuruş ak akçesi olmadığı için dolara müdahale edemiyor, edilmesine de zaten izin verilmiyor.
    herşey birbirine bağlı, döviz, enflasyon, işsizlik, fakirleşme.
    neden akp nin çözemeyeceğini daha çok insan anlıyor.
    pek çok insan durumun vehametinin yeni yeni farkına varıyor.

    sedat pekerle birlikte aslında çoktandır bildiğimiz pek çok şey ete kemiğe büründü, kendi büyük bir dalga yaratıp tahrip gücü yüksek olmasa da tetikleme işlevini kusursuzca yerine getirdi, nasıl ona belge yağdığı iddia edildiyse şu anda muhalefete de belge geldiği iddia ediliyor.
    pandora belgelerinde açığa çıkan rezaletler insanın midesini kaldırabileceğinden ya da çoğumuzun midesinin diyelim fazla gerçeği ortaya koyuyor.
    tügvaya gelince bu ve benzeri vakıflara aktarılan milyonlarca doların bir kısmı akp li gençlere, kendi güya muhafazakar çevrenin çocuklarına akıyor. iş imkanından, yurt dışı eğitime kadar her olanak belli bir çevreye aktarılıyor.
    iyi ama biz bu filmi görmedik mi?
    bırak fayda sağlamayı, sessiz kalmanın bile ne kadar ağır sonuçları olduğunu hep birlikte yaşamadık mı?
    soru çalınmasına, insanların işlerinden edilmesine ulvi nedenlerle susanların dahi evlerine ateş düşmedi mi?
    bir alma-verme dengesi yok mu?
    siz klavye de hangi tuşa basarsanız karşınıza o karakter gelir ama arka planda çalışan bir sistem vardır değil mi?
    yarın iktidar değişince, aldıklarını vermek zorunda kalacaklar,
    en iyisi hakkın olmayanı almamaktır.

    hasılı kelam,
    anketler ciddi bir kopuşu ortaya koyuyor.
    iktidarın el değiştireceği gerçeği netleşti.
    gemiyi terk edenler çoğalıyor.
    kılınçdaoğlunun bu açıklaması benim anladığım kadarıyla bir milat işareti vermekten çok, ifşalara yöneliktir.
    giderek kötüleşen ekonomi ve birbirinden çirkin skandallar baş başa bizi hayli üzeceğe benziyor,
    lakin her şey hayra vesiledir.
    ben hep böyle düşünürüm.

    • ”’zaten sorunların kaynağında keyfi yönetim, adaletsiz paylaşım, yolsuzluk ve aşırı israf var, mevcut iktidarın başta ekonomi olan sorunları çözmesi bu durumda nasıl beklenebilir? sayın erdoğanın hangarında milletin parasıyla alınmış 16 lüks hava aracı var. satsın 14 tanesini, milyonlarca dolar ediyorlar, sürsün piyasaya dolarları.
      olmaz mı?
      268 adet milletin parasıyla alınmış ultra lüks arabası var, 260 adedini satsın, milyonlarca dolar ediyor,
      çok ciddi masrafı olan saraydan geçsin tekrar çankayaya,
      ülke uçtu mu kaçtı mı 1100 odalı saraydan yönetilince,
      kutlu bir amaca açsın sarayını, olmuyor mu?
      böylece kamu da büyük bir tasarruf seferberliği başlatır, olmuyor mu?
      derneklere, vakıflara ve vergi cennetlerine akan paraların millete akmasını sağlasınlar, olmuyor mu?”’
      Tabiki bunları yapsa olur hem ülkeyi uçurur hem de kendisini unutulmayacak liderler arasına adını yazdırır.Ama olmuyor işte Güç zehirlenmesi ve etrafındaki yanlış inanların yanlış yönlendirmeleri maalesef olmuyor .Yaptığı onca iyi işi de gölgede bırakıyor.
      Bize yeni liderler lazım mevcutlarla bu işler olmayacak.
      Sorarım size hangisi korudukları saltanatı bırakmak isteyebilir.
      Hangisi devletin aracını bırakıp işine kendi arabasıyla gider.
      Hangisi yandaşını bırakıp liyakatlısını işe alır.
      Hangisi yenildiği zaman çekip gitmesini bilir
      Hangisi ???

    • Piramidin dibinde ne var? Gömü? Su? Petrol? Maden? Trampın yeşillikleri?
      İşte bunu keşfedemediğiniz zaman,
      Burada gezinen insanlar “bana ulaşan her neyse başka siyasetçi den de ulaşacak!” diye inanmadığında, inanıncaya kadar,
      İstediğin anketçiye milyon lar akıt,
      İstersen sende kıskandığın? uçaktan 5-10 uçakta sen al sonra onları tekrar sat,
      İstersen tüm dekontları halı gibi ser yerlere, as tablo gibi duvarlara,
      Hababam de bam sınıfının kopya yakalayan hocalarını getirt dışardan,
      Olmaazz, olamaazzz.
      Bu halk seni anlamadan! İçten, samimi, harbiden,
      Vatanının kıymetini, Milletinin değerini, inandığı şeylerin kutsallığını, muhafaza etmeni istediği şeylerin muhafazakar bekçiliğini, dikkat etmeni istediği değerlerini,
      Laikliğin önemini, liberal ekonomi mi başka hikayemi plan projeni,
      Koruyup kollacağına, saygı göstereceğine, inandırıp uygulayacağına, dosdoğru anlatacağına emin oluncaya kadar…
      gösterebilir isen, inandırabilir isen,
      Halk ta seni düşünür, hatta hiç unutmaz!
      Tecrübeyle sabittir.

    • Önceki devlet yöneticileri bisikletle işe gidip geliyordu da biz mi görmedik didem hanım?

      • gör-e-mediklerini bir deftere yazsaydık,
        üstüne 1. cilt yazmamız gerekirdi değil mi :))))

    • değerli yorumcu arkadaşlarım, ahmet ve atilla beyler,
      benzer şeyler ima ettiğiniz için birlikte cevap vereyim.
      birileri bizi ikna etsin istiyorsunuz değil mi?
      erdoğan sizi ikna etti ne oldu?
      20 yıldır ikna ediyor ne oluyor?
      neredeyiz?
      ülkenin halini görüyorsunuz işte.
      bir lider çıksın bizi kurtarsın diye bir şey yok.
      artık kadrolara önem vermeliyiz.
      ve çoğulcu akla.
      millet ittifakı çok bileşenli,
      bir arada olmakta zorluk çekilecek elbette.
      ama hepsinin içinde çok değerli kadrolar var,
      bugünden daha kötüde olamaz zaten. benim birinci argümanım bu.
      akp-erdoğan ilk yılları nispeten iyiydi, başka şansı da yoktu, güçlenmek zorundaydı değil mi? güçlenmek için halkın desteğine ihtiyaç vardı, özellikle muhafazakar kitlenin desteğine, herkesin ne istediği belliydi değil mi?
      güçlenince ne oldu peki?
      10 yıldır istikrarlı bir şekilde neredeyse her konuda
      hukuktan ekonomiye, eğitimden gelir adaletsizliğine geri gidiyoruz,
      son hızla.
      G20 den bile düşmek üzereyiz.

      ülkede olanları zaten uzun uzun yorumlarımda yazıyorum,
      yolsuzluk, işsizlik, döviz-faiz sarmalı, enflasyon, gelir eşitsizliği…
      herkes yazıyor,
      herkes izliyor,
      herkes görüyor,
      sizler de papua yeni gine de değilsiniz zaten,
      birileri ucuz ekmek kuyruklarında beklerken,
      birileri milyon dolarları yurt dışına taşırken,
      birileri gelip beni ikna etsin diyorsanız,
      şahsen ben,
      “ikna olmayın” derim.

      • Zaten kimseyi ikna edememelerinde o birilerinin asıl sorun! Didem hn.
        Ben şahsen birileri gelsin beni ikna etsin derdinde değilim.
        Önce kendileri kendilerini inandırmakla başlayabilirler mesela? yaptıklarının yada yapacaklarını söylediklerinin doğruluğuna..
        Not: sayın RTE birilerini ikna ediyor mu, o birileri kendileri mi ikna oluyor ben bilemem ama,
        bu ikna kelimesine hasret kalan ve benim gibi kıskanan? hayli bir fazla bekleyen insancıklar var güzel yurdumuzda.

        • iyi ve hayırlı olan kazansın,
          ben de uçakları, ama daha çok arabaları ama en çok sarayları kıskanmaya ? devam edeceğim.

  13. Sayın Koru ,
    İnsanlar arasında meramı anlatmanın üç değişik yolu vardır. Birincisi sözdür , ikincisi yazıdır bir diğeri ise haldir. Anlatımda kullanmayı seçtiğiniz kelimeler metaforik anlamlar taşıyorsa ima ve kinayeden bahs edilir. Hal de ise caka ve çalım vardır. Tabi bu durumlar anlatan açısından geçerlidir. Bir de anlayan açısından meseleye bakmak gerekir. Muhatap da psikolojik durumu itibariyle anlamak istediğini anlayacaktır. Buna da algı da seçicilik denir.
    Gayet tabi sizin gibi deneyimli gazeteciler bu yazdıklarımın hepsini çok iyi bilir ve kelimeleri özenle seçerek yazılarını hazırlar. Ancak insan bir kere konuşmaya başladı mı söylenen söz kastedilen manayı aşar. Bu durum sağır bir kimsenin hasta ziyaretinde ki konuşması gibi olur. Mesnevi de anlatılır. iznininizle aktatayım.

    Temiz yürekli sağır bir adam, komşusunun hastalandığını duyunca, ziyaretine gitmeyi düşündü. Öyle ya, komşuluk hakkı bunu gerektiriyordu,

    ‘gidip hal hatırını sormalıyım’ dedi kendi kendine, ‘ama bir sorun var.

    Ben duymuyorum. Onun da hasta olduğu için sesi çıkmaz. Ne yapacağım?’

    Biraz düşündükten sonra,

    ‘tabi ya!’ dedi, ‘hasta ziyaretinde genellikle aynı şeyler konuşulur. Ona nasılsınız denir, iyiyim teşekkür ederim der. Birşeyler yiyip içebiliyor musunuz diye sorulur, o da birkaç yemek adı söyler ben de afiyet şeker olsun derim.

    Doktorunuz kim diye sorarsam o da bir isim söyler. Ya tabi tabi o çok iyi bir doktordur derim olur biter’

    Bir armağan alarak kapısını çaldı hastanın. Eşi buyur etti. Selam sabah, başladı sormaya,

    ‘efendim nasılsınız iyi misiniz?’

    Adam,

    ‘ölüyorum sormayın ölüyorum’ dedi.

    Sağır Adam,

    ‘oh çok şükür, efendim çok sevindim’ dedi.

    Hasta şaşırmıştı,

    ‘neler söylüyor bu adam, ölümüme seviniyor’ diye çıkıştı. Sağır tekrar sordu,

    ‘efendim neler yiyorsunuz?’

    Hasta,

    ‘zehir’ deyince de,

    ‘aman efendim ne güzel, afiyet şeker olsun’ diye karşılık verdi.

    Hasta çileden çıkmıştı.

    Sağır devam etti,

    ‘doktorunuz kim efendim?’

    Hasta,

    ‘yeter be, defol git burdan, Azrail geliyor’ dedi.

    Sağır Adam,

    ‘biliyorum efendim tanıyorum kendisini gerçekten deneyimli bir hekimdir o, inşallah sizi kurtarır’ deyince, Hasta,

    ‘Allah senin belanı versin’ diye bağırdı.

    Sağır Adam,

    ‘efendim bana müsaade, malum ziyaretin en makbulü kısa olanıdır’ diyerek gitti.

    Muhatabının ne dediğini önemsemiyorsan , söyle dilinin ucuna her geleni !

  14. Kılıçdaroğlunun demek istediği artık kesinleşti Millet partisi iktidar olacak.

    Ben cumhurbaşkanı, ortağım Meral akşener dediği gibi yeni sisteme geçince yürütmenin başı Başbakan olacak.

    Tamam tek adamda çoluk çoçuğum var diye göz yumuyor yada görevinizi yapmıyordunuz bundan sonra bu tarihden itibaren yaptığınızdan sorumlusunuz.

    Trollere duyurulur. silivri çok soğuk.

  15. iyi günler fehmi bey,
    ötekilerini bilmem ama, sayın bahçelinin terör ve kebapçılığı bir cümlede sarfetmesinin ne anlama gelebileceğini ben de merak ettim. ve aklıma bir mısır filmi geldi:’terör ve kebap’ ismini taşıyan bir film. meşhur mısırlı komedyen ADEL İMAMın başrolünü oynadığı, şerif arafenin yönetmenliğini yaptığı kara mizah türündeki film 1992 yılında gösterime açılmıştı. filmin olayları özetle şöyle gelişiyor: ahmed (adil imam) fakir bir insandır. resmi bir işlem için ilgili kamu binasına gider, ama işlemini yaptıracak memuru bir türlü bulamaz. onun gibi yüzlerce başka vatandaşlarda vardır. kavgalar çıkar, ahmedin eline rastlantı sonucu bir silah geçer, ve işler çığrından çıkıverir. olay yerine gelen içişleri bakanı içerdeki sözde teröristlerle konuşur, ne istediklerini sorar. ahmet de, binadaki ‘rehinelere’ kebap ister. herkese kebap.
    filme tahsis edilen wikipedia sayfasına şu linkten ulaşılabilir: https://ar.wikipedia.org/wiki/%D8%A7%D9%84%D8%A5%D8%B1%D9%87%D8%A7%D8%A8_%D9%88%D8%A7%D9%84%D9%83%D8%A8%D8%A7%D8%A8_(%D9%81%D9%8A%D9%84%D9%85)

  16. Millet ittifakında içten içe Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda savaş dışa yansımış gözüküyor. Fehmi bey bu savaşı kaçırıyor. Önümüzdeki günlerde savaş iyice ayyuka çıkacağa benziyor.
      Gündemde kalmak için iki aday da yarışıyor. Kılıçtaroğlu saçma sapan söylemlerle gündemde olmaya çalışırken, İmamoğlu İstanbulu bir kenara bırakarak yurt gezilerine devap ediyor. Fehmi beyin Kılıçtaroğlunun anlamsız çıkışlarını bir de bu gözle bakmasında fayda var.

    Geçen gün İmamoğlu, Diyarbakır’a gidecek ve orada halkla buluşacaktı.İmamoğlu’nun mitingi, CHP Diyarbakır İl Başkanlığı tarafından iptal edilmişti. Haber, fokurdayan CHP kulislerinden geldi. Denilenlere göre, Kılıçdaroğlu, yardımcısı Seyit Torun’u arıyor ve İmamoğlu’nun Diyarbakır gezisini (sadece miting değil) iptal etmesini istiyor. İmamoğlu cevap veriyor: “Ben yola çıktım, Diyarbakır’a gideceğim.  Daha bir ay önce İmamoğlu Chp yönetiminin isteğiyle benim amacım SADECE iyi bir İstanbul yönetimi diyordu. Anlaşılan başkaldırmışa benziyor.
    Son dakikada HDP’lilerin desteğiyle CHP’ye gol atar mı bilmiyorum ama CHP Diyarbakır İl Başkanı’nın İmamoğlu’nu karşılamadığı, hatta CHP üyelerine “Biz genel başkanımızın arkasındayız” gibi bir mesaj yolladığı biliniyor.

  17. Dinini , imanını bilmeyen aksine her türlü kötü alışkanlığı bulunan zengin bir adam , tesadüf bu ya Cuma günü vefat etmiş .
    Babasının cenazesini mezara indiren oğlu , o anda ölümün soğuk yüzünü görmüş ve bu yüzden büyük bir sarsıntı içine girmiş.
    Artık kara toprağın bağrında yatan babasının durumunu acı acı düşünmeye başlamış, namazla niyazla ilgisi olmayan babasının nelerle karşılaşacağını, öbür alemde neler yaşayacağını pek merak etmiş !
    Nihayet defin işi bittikten sonra daha fazla dayanamayarak hoca efendinin yanına sokulmuş , içini kemiren merakını hoca efendiye açmış ,
    – Hocam , babamın öbür dünyada hali ne olur , biraz bilgi verir misin ?
    Mevtayı tanımayan hoca efendi haliyle oğluna sorar ,
    – Rahmetlinin namazla niyazla arası nasıldı ?
    – Onlarla pek alakası yoktu ama biliyorsun Cuma günü öldü Hocam !
    Hoca efendi , mevtayı başka yönlerden biraz daha yakından tanımak için sorularına devam etmiş,
    – Peki , içki kumar , karı kız meselesi var mıydı ?
    – Maalesef vardı Hocam ama dediğim gibi Cuma günü öldü ya !
    Hoca efendinin de artık kafası atmış ve nihayet adamın lafını ağzına tıkamış,
    – Tamam , tamam anlaşıldı ! Rahmetliyi Cuma günleri ellemezler ama diğer günler anasını ağlatırlar !
    Fıkranın , saçma sorular ve sözler dışında konuyla çok fazla ilgisi olmadığı söylenebilir , bununla idare edin gari !
    Selamlar ,iyi günler

  18. “”..nsanlar benzin mi bulamıyorlar yoksa kamyon şoförü mü?”
    Bize uyarlarsak:
    Sistemimizde mi bir sorun var? Yoksa siyasi dünyamızda mi?
    Sistemi değiştirmek, 400 vekilin el kaldırması ile,
    Siyasi bellek hafıza yetenek kabiliyet öngörü ileri zeka politik eğitim işbirliği ortak akıl hoşgörü halkın dilinden anlama idarecilik ve daha birçok şey şöyle bir çırpıda değişebilir mi mesela:
    “”Ülkenin yönetimine talip olduklarını söylemekten vazgeçmelerinin kendileri için daha iyi olacağını da hatırlatmak istiyoruz””
    Bu söz dışardan birinin olunca fazla önemsenmez, siyasetçi siyasetçi için söylüyorsa önemsenir.
    16 temmuz bir şeyin miladı seçilmişti, 18 Ekim’de başka birşeyin! (28 12 32 … Usanmaya başladık artık)
    Bunları duvar takvimlerin de zorunlu tutmadıkları sürece bizi ilgilendirmiyor.
    *****””İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da, ‘Beceriksizliğini ve yetersizliğini sarhoş narasıyla kapatmaya çalışan Kılıçdaroğlu, ‘Heyyt!’ demiş. Çok korktuk(!). Hesabı yol arkadaşların PKK’nın siyasi taşeronuna mı yoksa FETÖ’ye mi sordurursun’ tepkisi..””*****
    Yazarımız açık açık yazmış, konuşan siyasetçi cevap veren siyasetçi. Sonra da diyorlar ki halk bizi..??????
    Anlatılamayan!!!
    Anlamak istenilmeyen!!!
    Daha ne ola ki?????

    • Böyle durumlarda dedem rahmetli “bırak olduğu gibi kalsın” derdi.
      Bizim seçmen olarak “bırak olduğu gibi kalsın” deme lüxümüz var mı ki??????
      Yaşasaydı, oy kullanırken de
      “mıkrıs ol torunum” derdi herhalde!?️

  19. HARAM ÜSTÜ AZ PUDRA.
    Bir zamanların yerli ve millî menüsü ” pilav üstü az kuru” idi. Kuru’dan kasıt kuru fasulye idi.
    Bazılarının mantalitesini anlayabilmek için onlar gibi yaşamak gerekir.
    Bazen film çekimleri öncesinde bazı oyuncular rollerini iyi yansıtabilmek için bir süre rollerindeki meslekleri bizzat yapıyorlar yada rolleri gibi yaşıyorlar.
    Şu anda bazılarını anlayabilmemiz için olmazsa olmazlar:
    1-Haram yemeliyiz. Ne kadar çok haram yer isek o kadar iyi anlarız, iyi çözeriz, HD kalitesi o kadar artar.
    2- Yalan söylemeliyiz.Ne kadar döktürürsek o kadar iyi anlarız.
    3-Evlilik dışı yaşamalıyız. Etkili olması için mut’a ile dini suistimal edersek daha iyi anlarız
    4- Haksızlık yapmalıyız. Ne kadar çok eziyet edersek okadar iyi anlarız. Kısaca kul hakkına girmeliyiz.
    5- Tabii ki, pudra.
    Daha çok sayılabilir. Anlayana sivri sinek saz.

  20. Bu konuya hassasiyet gösterilmemesi Türkiye’yi son yıllarda hukuk devleti olmaktan çıkardı.

    En son 2021 Dünya Adalet Endeksinde Türkiye 139 ülke arasında 117. sıraya geriledi. Temel haklara riayet ise tam bir felaket. Türkiye 139 ülke içinde 133. sırada.

    Hukukumuzda bu konu o kadar önemli ki bu yüzden kanunla değil Anayasa ile düzenlenmiş. Yürürlükteki Anayasa’nın 137. Maddesinde “kanunsuz emir” konusu yer almakta. Okuyalım;

    J. Kanunsuz emir
    Madde 137 – Kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle çalışmakta olan kimse, üstünden aldığı emri, yönetmelik, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, kanun veya Anayasa hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir. Ancak, üstü emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, emir yerine getirilir; bu halde, emri yerine getiren sorumlu olmaz.

    KONUSU SUÇ TEŞKİL EDEN EMİR, HİÇBİR SURETLE YERİNE GETİRİLMEZ; YERİNE GETİREN KİMSE SORUMLULUKTAN KURTULAMAZ.

    Askeri hizmetlerin görülmesi ve acele hallerde kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunması için kanunla gösterilen istisnalar saklıdır.

    Anayasa’nın 138. Maddesi ise günümüzde en çok ihlal edilen maddeyi oluşturuyor.

    Emir verenler de alanlar da bir gün anayasayı ihlalden ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaktan çok kolaylıkla cezalandırılabilirler.

    O maddeyi de verelim;

    A. Mahkemelerin bağımsızlığı
    Madde 138 – Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler.

    Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.

    Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.

    Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.

  21. Ben de yıllardır burada yorum yapan H. Gayret beyin sözümona görklü tanrısını arkasına alarak yardım ve yataklıktan Allah’a suç isnat etmesini anlayamamıştım. Artık nasıl bir muhayyilesi varsa Allah’a ters kelepçe mi taktırmayı hayal ediyor, evrenin dışına çıkış yasağı mı koydurmak istiyor. Antropomorfik bir Allah hayal ediyor sanırım. Senin o bildiğin Osis, İsiris, Horus ya da Set olabilir. Adonis, Zeus, Dumuzi, Kybele de olabilir. Onlar bildiğim kadarıyla artık teoloji değil mitolojinin konusu. Bu milletin inandığı Allah kadiri mutlaktır. Senin de hesabını görür ruzi mahşerde

    • “Sırat kıldan incedir
      Kılıçtan keskincedir
      Varıp anın üstüne
      Evler yapasım gelir

      Altında gayya vardır
      İçi nâr ile pürdür
      Varıp ol gölgelikte
      Biraz yatasım gelir

      Ta’n eylemen hocalar
      Hatırınız hoş olsun
      Varuban ol tamu’da
      Biraz yanasım gelir”

      Yunustan(molla kasım)

    • “Cezalandırmama garantili hırsızlık projelerine” imza atanlar Allah’a ve ahirete inanıyor olamaz.YK
      Yada bizim inandığımız Allah’a.
      Allah’a, paygamberler dışında kimse dosdoğru inanamaz. Allah tasavvur dışı olduğundan, tasavvur edilemeyeceğinden idraki mümkün değil.
      Bu vesile ile çok büyük bir yanlışı da dile getirmek istiyorum: Madde değilse “manevi” imiş gibi bir algı var. Madde de değil, mana da değildir.
      Ancakkkk … en olmayacak tarif, hırsızlar taifesinin tasavvurlarındaki tariftir.

  22. 1-Akparti tüm anketlerde 1.parti.Nasıl 1.parti değil?CHP mi birinci?
    2-Kemal Bey çok doğru bir açıklama yaptı ve bir milat oluşturdu.Bundan sonra bürokratlar çok daha dikkatli hareket eder.
    3-Devlet bey CHP yöneticileriyle HDP lilerin mekan sahiplerinin de katıldığı kebap partilerini kastetti.Konuşmaya hiçbirimiz anlam veremeyince sonradan foto ları yayınladılar.
    4-İngiltere de sorun çok büyük.Orduya görev verdiler ama 100 bin şöför açığını 1500 ordu şöförü çözemez.ABD ve Fransa’da da bazı bölgelerde kuyruklar var.Korkum şu Tayyip bey ne zaman başka bir ülkeyi kötü örnek olarak gösterse aynı yada benzeri kısa süre sonra başımıza geliyor.

  23. Sayın Koru’nun anlamadığı Kılıçdaroğlu’nun memurlara hitaben yaptığı konuşmasındaki “18 Ekim Pazartesi gününden itibaren” diye başlayan sözünü ben anladım. Bunu en güzel Nasrettin Hoca’nın kaybolan heybesini buldurmak için yaptığı “bulunmazsa ben yapacağımı bilirim!” tehditini anlatan fıkrası izah eder. Heybe bulunduktan sonra soruyorlar ya:” Hocam,bulunmasaydı ne yapacaktın?”
    -“Ne yapacağım? Bizim evde yırtık,eski bir kilim vardı,onu bozup heybe yapacaktım!..”

  24. Ne söyleneni ne yapılanı anlamak mümkün değil tespiti elhak doğrudur. Şu günlerde bu sorunu evde anne baba, sokakta bireyler hasılı kelam genel yaşamın içinde pek çok kişi yaşıyor sanırım. Kanaatimce ahali böylesini seviyor. Bunu ilk fark ettiğimde memlekete uzun yıllar gurbette yaşayıp dönmeden önce yaşadığım ülkede perşembe yayına giren ve cuma günü gibi nete yüklenen bir fenomen mafya dizisine ister istemez bakmaya başlayınca biraz anladım. Öncelikle bu dizilerde gözünü kırpmadan adam öldüren dizi karakterlerinin hepsi anlaşılmaz kelime öbekleri ile kurdukları cümlelerin anlaşılmazlığı arttıkça kimsenin bir şey anlamasa dahi vardır bir hikmeti vardır diyerek sözleri alıp hırzı can edip gündelik hayatlarında racon sözleri kullanarak içinde bulundukları gerçek hayatı, hayallerinde yaşadıkları sanal gerçekliğe geçiş parolaları gibi kullanmalarıdır. Matriks ile hayatımıza giren mavi ve kırmızı hap kavramları gibi varoşların çocuklarını, ergenleri, karakol polislerini, üniversite öğrencilerini bu hapı yuttukları zaman yani racon sözünü kullandıkları zaman ayrı bir dünyaya geçişlerinin ve orada biraz zaman geçirip gerçek hayat tarafından uyandırılana kadar oralarda dolaşmalarını sağlayan bir şifre gibi kullanılıyordu. Bu şekilde mafya gibi davranan sokak, ocak ve üniversite gençliği fikri sığlıklarını bir kaç dizi repliği ile feylesof misal muğlak cümleler ile kapatabilmekteydiler. Hal bu şekilde bir moda ve sonrasında yaşam tarzı haline gelince ailenin dili, siyasetin dili bu moda ile değişti ve ezoterik sembol ve imgeler ile dolu racon dizilerinin lugatı gayrı kabili fehm bir iletişim modeline, ayar verme ve lafı gediğine koyup kapak olsun modeline kalboldu. Haliyle bu model ile iletişim kurmak mümkün olmadığı için Türkiye’nin bir şekilde 20 yıllık geleceğine şekil veren bu mafya dizileri modeli ile şekillenen gençlik ve kollateral etkisi ile aile içi veya toplumsal sorunlarını uzlaşarak değil tweet atarak, olmadı kapak atarak, daha olmazsa yumruk atarak çözeceğini zanneden bireyler ile doldu. Aile içi iletişimsizlik boşanmalara, iş ortamlarında asayiş ve sükunun kaybına ve siyasal hayatta birbirlerinin yüzlerine söylenmeyecek sözlerle siyasilerin kapak şovlarına dönüştü. Aslında normal yaşamın gerçekliğinde sağlıklı düşünüp, yaşanan toplumlarda çöp hükmünde olan bu hayat tarzı ve fikir kusmaları biraz din, biraz milliyetçilik sosu ile kerameti kendinden menkul belagat ve feraset fışkırmaları olarak değerlendirildi. Taçlanan baş akıllanır diye inanılan bir sürü avanak söylediği ve yazdığı saçmalıklarla gazete köşelerini, medya kanallarını nerede ise işgal etti. Bu da benim tarzım tesmiye edilebilecek trol jargonunu istemesek de hayatımıza boca edilerek icbaren sokuldu. Kurani olan kavli leyyin modeli kalp kıran, can yakan yeni bir şeye dönüştü ki eğer bu model azami bir gayret ile ıslah edilmeyecek olursa zaman içinde başta ülkemiz olmak üzere önce aileye sonra mahalleye ve topluma hırkatli bir dert olacaktır. Teemmel

    • Sebil bey “Matriks ile hayatımıza giren mavi ve kırmızı hap kavramları gibi” demişsiniz de;
      valla öyle şeyleri didem hanım bilir, bizim hayatımıza o kadar giren çıkan şeyler olmadı yani, yine kartalda bahçıvanız…

  25. Bir zamanlar “konuşuyoruz ama nece konuşuyoruz
    konuşuyoruz ama anlamıyoruz” diye meşhur olmuş bir şarkı vardı.https://www.sarkisozum.gen.tr/grup-vitamin/anlamiyorum-sarkisozu
    Rap diyorlar galiba bu müzik türüne,bana hitap etmiyor ama neticede bir ifade şekli…O şarkı, konuşmaktan muradın anlaşılmak olduğunu,ancak konuşmaların esas maksat olan anlaşılma fonksiyonunu görmediğini -halk arasında kullanımları yerleşmiş – tuhaf/anlaşılmaz cümleleri de hususen kullanarak ifade etmesi itibariyle başarılı bir çalışmaydı.

    Halk arasında gündelik konuşma dilinde olan bu anlaşılmazlık siyaset dilinde de fazlasıyla hakim. Hadi halk arasındaki bu iletişim bozukluğunu ve buna sebep olan kısır,absürt cümle kullanımlarını başta okuma özrü gibi sebeplere bağlayalım,siyaset dünyası gibi genellikle yüksek mektep görmüş ve okumuş yazmış denilebilecek bir kitle yönünden bu durumu hangi sebeplere bağlayacağız?

    Siyaset dünyası hasmane ilişkiler üzerine kurulduğu için,bence siyasiler rakip cenahın beyanlarını hususen çarpıtmak yoluna gidiyorlar. Yani aslında sözü anlıyorlar fakat işlerine gelmediği için,menfaatlerine uymadığı için o sözü işlerine gelen,menfaatlerine uyan bir hale büründürmek amacıyla hususen çarpıtma yoluna gidiyorlar.

    Bir de yazılana/söylenene odaklanamama problemi var. Okuduğu,işittiği cümlelere odaklanamadığından anlamadığı konuya,konuyla alakası olmayan cevaplar verme durumu da halk arasındaki gündelik hayatta bir arıza olarak görünüyor. Ancak bu durumun siyasilerin arasındaki konuşmalar için var olduğunu söyleyemeyiz. Siyasilerin durumunu tarifleyen kelime; kötüniyet. İşine gelmeyen sözleri işine gelir hale getirmek için laf cambazlığı yoluna gitme,konuları çarpıtma ahlaki zaafı yani…

    • Bir de toplum içinde bazı grupların anladığı,ancak bazı grupların da kesinlikle anlamadığı konuşmalar var. Mesela Sedat Peker’in beyanları,mesela eski bakan Erdoğan Bayraktar’ın beyanları,mesela Brezilya narkotiğinin pudra şekeri zabıtları gibi…Bu tür ifadeleri toplumun bir kısmı anlatanın anlatmak istediği şekilde anlarken,diğer bir kısmı ise aralarında fevkalade okumuş yazmışları da dahil olmak üzere anlamak bir tarafa duymuyor,görmüyorlar bile…Anla anlayabilirsen…

    • Niyet bey güzel yorum, teşekürler…
      Anlayana bir parça rap:
      Saz’n Rap – (LeidenSchafft Premiere Wien)

  26. Fehmi bey! Sizi Hacivat ve karagözü’n modern çağın değışik viziyonları
    Şaşırtmiş.
    Türkiyenin 21. Asrının demenşe idarecileri. Pardon saray oyuncuları şaşırtmış. Bunları 18 50 yaş arası vatandaşlar’da anlamaz.

    • Nurdan Abla doğru söylüyorsun;

      ben de Temel Karamollaoğlu’nun MHP kontenjanından HSK’ya üye olan Bahçeli’nin eski avukatı Hamit Kocabey’in gene Bahçeliyle istişare sonucu istifa etmesini neden kabul edilemez bulduğunu anlayamadım.

      Not edilesi kronoloji;

      1- HamitKocabey’in haftanın son günü HSK üyeliğinden istifa etmesi.
      2-Kemal Kılıçdaroğlu’nun aynı haftanın tatil günü bir sonraki hafta başından itibaren (18 Ekim) bürokrasiyi yanlış Emirler’i uygulanmamaları uyarısında milat belirlemesi.
      3. Bu gelişmelerin hemen öncesinde daha evvel Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eğzından çıkan muhalefete tehdit içerikli cümlelerini siyasi cinayet ihtimali tartışmaları kapsamında soruşturma açan cumhuriyet savcısının ifade talebine önce tehdit sahibi Erdoğan’ın ifadesini alın sonra savcılığa açıklama yapılacaktır cevabını vermesi.

      Kronolojiye pek çok kırılma tarihi ilave etmek gerekse de ben siyaset bilimcilerinin işine karışmak istemem.

      • Şunu da ilave etmek gerekir ama;

        Hamit Kocabey istifasını duyurduğu açıklamasında “4.5 yıl hiç yanlış yapmadığını, devletin ve milletin hukukunu koruduklarını anlatmış.

        Benim ilk tanıdığımda MHP’li bir aydın olan Taha Akyol ise Hamit Kocabey’in Devlet Bahçeli ile istişaresinde hukuk yerlerde sürünüyor, hukuksuzluk önü alınamaz boyutlara geldi dediğini aktarıyor.

        Taha bey’in okuru olan Hacı Murat da bu ne yaman çelişki Hamit bey, demekki 4.5 sene boyunca hep yanlış yapmışsınız diyor haklı olarak. İşte bu sevindirici bir gelişme.

        • Hacı Murat’ın sabahki yorumunda son cümlesi olan negatif cümleyi pozitif okumuşum, okur yorumlarını dikkatli okumadığımdan. Şimdintekrar okudum Hacı Muratta hiç bir değişiklik yok. Ama şuna iyice emin oldum ki her sitede bir H.Gayret yerleştirmişler, adamlar çok sistematik çalışıyorlar. Bu titizliklerini keşke millet menfaatine kullansalardı.

  27. “Türkiye, The World Justice Project’in (WJP) her yıl hazırladığı Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde bu yıl 139 ülke arasında 117’inci sırada yer aldı. Geçen yıl 107. sıradaymış, yani bir yılda on basamak birden gerilemiş.”
    -Serbestiyet.com

    Uçan kaçan iktidarın 20 yılda ülkeyi getirdiği yerin, nasıl bir adaletsizliğe ve hukuksuzluğa mahkum ettiğinin resmidir bu. Hepimiz adına utanç verici bir durum, ses çıkarmadığımız ve hukuksuzluklara göz yumduğumuz için.

    Hukuk ve adalet olmayınca iktidar savaşları da böyle ölümcül oluyor. Birbirini tamamen yok etme üzerine kuruluyor. Sonuçta Türkiye olarak siyaset yapmayı da, hukuk ve adalet düzeni kurmayı da, demokratik bir düzeni tesis etmeyi de bilmiyoruz. Gelen koltuğa yapışıyor. Ancak demokratik düzenlerde iktidar barışçı bir şekilde el değiştirir. Biz bunu öğrenemedik, o yüzden hep darbeyle ve alt üst oluşlarla bunu yapıyoruz. Temelde de milletin birbirine güvenmemesi, demokratik bir düzende eşit şartlarda yaşamayı kabul etmemesi yatıyor. Bunu çözmek de bir kaç nesil daha mümkün görünmüyor. Az gelişmişlik böyle bir şey. Değişim kısa vadede mümkün görünmüyor.

    Kısa vadede yapılacak olan, akıllı olanların yaptığı gibi, ülkeyi terketmek olmalı. Gençlere öyle tavsiye ediyorum. Kalanlara tavsiyem de canımızı dişimize takarak bu yolsuz takımı gönderelim ve demokratik bir düzeni tekrar yeni baştan tesis etmeye çalışalım.

    • Hitlerin memurları bile bu kadar yargı konusu yapılmamıştı. Kılıçdaroğlunu haklı bulmuyorum. Tügva kadrolaşması bir sır değil. Geçmişte de gelecekte de kadrolaşma olacak. Devlet adalet değil de ayrıcalık dağıtma aracı olduğu sürece insanlar o kadrolarda yer tutmak isteyecekler. Bu köşe kapmaca yarışına dahil olan vatandaşları suçlamaya kimsenin hele hele bu işin başmimarı olan hiçbir siyasetçinin hakkı yok

Yoruma kapalı.