Sosyal medya bir bataklık.. Çinliler parmağa takılana ‘aptal’ diyor.. Bilge kişi ise…

30
Reklam

Geçen gün, bir kanaat önderiyle sohbet ederken, muhatabım, laf arasında, biraz da duraksayıp sözlerini tartmaya çalışarak, “Siz yine iyi tahammül ediyorsunuz” deyiverdi.

Anlamadığımı görünce sosyal medyada kalem oynatan birilerinin hakkımda olumsuz bir şeyler yazıp çizdiklerini söyledi. Çok ileri şeyler yazıyor, akıl almaz iddialarda bulunuyorlarmış…

Kocaman açılmış gözlerle kendisine baktığımı görünce, muhatabım, birden “Haberiniz yok mu sahiden?” kuşkusuna sarıldı.

Vız gelir, tırıs gider

Evet, hakkımda yazılıp çizilenleri, hele sosyal medya denilen cangılı mekan tutmuşların tezviratlarını hiç mi hiç takip etmiyorum.

Yeni de değil bu, sosyal medya icat edilmeden önce de kulaklarımı seviyesizliğe kapatmış biriyim.

Hakkımda yapılan olumsuz yayınlar değil, ama başkalarına yönelik tahrifatlar yine de dolaylı yollardan kulağıma geliyor.

Politikacı dostlarımdan bazıları da haklarında kim ne demiş öğrenme merakındalar; kendileri ilgisiz kalsa bile yakınları, denilen ve yazılanları onlara yetiştiriyor.

Reklam

Etkileniyorlar.

Sosyal medya konusunda hassas yazarlar da az değil.

En başta Akif Beki iki yazısından birini o tür tezviratlarla tahrifatlara cevap yetiştirmeye ayırıyor.

Bugünkü yazısına göz atanlar son sosyal medya saldırısından benim gibi haberdar olacaklar.

“Erdoğan sayesinde bir kimliğe kavuşmuşlar, geldikleri her yere Erdoğan sayesinde gelmişler” sıfatlarını kullandığı birilerinden söz ediyor Akif Beki. Bunlar ‘reisçilik namına kişilik kıyımı yürütüyorlar’ imiş… ‘Hızlı reisçilik adına kılıç sallayan fedailer’ son günlerde bir konuyu merkeze almış, ‘hep aynı klişe ile kesip biçme’ yapıyorlarmış…

Dünkü yazısı da eğer yanılmıyorsam yine benzer birilerine cevap için kaleme alınmıştı, muhtemelen önceki günkü yazısı da…

Birilerinin terbiyesizlere anlayacakları dilden cevap vermesi gerek; Akif Beki de bunu başarıyla yapıyor…

Çinlilere göre bilge ve aptal ayrımı

Reklam

Acaba anonimlik arkasına sığınıp serbest atışla haysiyetleri kıyım kıyım doğrayanlarla ben de mi ilgilensem?

Yazımın burasında okurlarımın ‘hayır’ anlamına başlarını salladıklarını görür gibi oluyorum.

O tipler kendilerinin saldırılarına kulak tıkadığımı biliyor olmalı. Belki bu sebeple kendilerini daha da rahat hissediyor bile olabilirler. Ara sıra yazılarımı duyurmak için kullandığım bir sosyal medya mecrası yoluyla bana özel mesaj göndermeye kalkışanlar da çıkıyor. Okumamı garantiye almak için… Oysa, ben onlara da ‘çöp’ muamelesi yapıyorum.

Dün New York Times‘ta görev süresi bittiği için ABD başkentinden ayrılmaya hazırlanan Fransa’nın Washington büyükelçisi hakkında övücü bir yazı okudum. Diplomat, emekliliği şimdiden kabul etmenin de rahatlığıyla, son döneminde izlemek zorunda kaldığı ‘Trump Amerikası’ için hiç de diplomatik olmayan şeyleri rahatlıkla söylemiş.

O yazıda karşıma çıkan bir anekdot beni hayli düşündürdü.

Çinliler “Parmak gökte ayı gösterdiğinde, aptal parmağa, bilge kişi ise aya bakar” derlermiş…

Günümüzde ay dururken parmağa bakan o kadar çok ki…

Elinde kalem tutan, yazılarıyla gündeme katkıda bulunmak için çaba gösterenler takdir edilmesi gereken bir iş yapmaktalar. Ben de onlardan biriyim. Hemen her gün yazdığımız yazılar yoluyla parmaklarımızla ayı göstermiş oluyoruz. Sosyal medyadan topluca savlette bulunanlar ise, ne söyleyip yazdığımıza değil, parmağımıza takılıyorlar…

‘Aptal’ sıfatını hak etmiş oluyorlar…

Hiç değilse Çin standartlarında durumları aynen bu: Aptallık…

İçlerinden önemli bir bölümünün ‘paralı asker’ olduğu, bu işi gönüllerinden geçeni duyurmak amacıyla değil, maaşlarını ödeyenlerin beklediğini yerine getirmek veya birilerinin gönlünü hoş etmek için yaptıkları söyleniyor.

Böyle bir meslek varmış.

İlk karşılaştığımızda Akif Beki‘ye bu rivayetin gerçekliğini soracağım.

Kul hakkı, ahirette hesap verme endişesi

Neden bu rivayetin doğruluğundan kuşku duyuyorum? Şundan: Gönlünü hoş etmek için böylesine süfli bir işi üstlendikleri kişi/ler her an ‘kul hakkı’ endişesi ile hareket etmesi, yalan-dolana başvurmaması, öteki dünya ve hesaba çekilme hassasiyetine sahip olması düşünülecek insanlar…

Üstelik bir de maaşa bağlayarak birilerini böylesine yakışıksız bir işe soyundurmuş olabileceklerine inanamıyorum.

Ruslar ABD seçimlerini etkilemek için Hillary Clinton aleyhine bir saldırı kampanyası yürütmüş ve Trump‘ın başkan seçilmesini bu yolla sağlamış olabilir, bunu aklım alıyor; ancak bizde birilerinin kendilerine hiç de uzak olmayan başka birileri için tezvirat ve tahrifat yaptırmaları benim civanmert tanımıma hiç uymuyor.

Civanmert olmayan birileri için de üzülmeye değmez diye düşünüyorum zaten.

Yazının başında bana “Nasıl tahammül ediyorsunuz?” sorusunu yöneltmiş olan değerli muhatabıma “Ben haberdar değilim, size de paçanızı kirletmeye çalışanlarla ilgilenmemeyi tavsiye ederim” dedim.

Tavsiyem herkes için geçerlidir.

ΩΩΩΩ

Reklam

30 YORUMLAR

    • Estağfirullah sıla hanım bilakis isabet olmuş; o berbat bey hollandaya taşınmakla meşgul şu sıralar! Bize hollandanın olmayan tarım alanlarını filan anlatır artık bolbol:) bence size pek de yakışmiicak güzellikte bi yazım hatası olmuş ama nasip işte..:) allah beterinden saklasın diyelim…

  1. Konu parmakla gösterilen Ay’dan açılmışken….
    İlginçtir ki “Ay” Kur’anda geçen bir konudur. “Ay bir nurdur” şeklinde geçer (10. Sure 5. Ayet ve 71. Sure 16. Ayette geçer, konu ilk okuduğumda epey dikkatimi çekmişti). N. Armstrong tarafından Ay’a ayak basıldığında eski nesil dindarlar ezberlerindeki bu bilgiye dayalı olarak bunu yadırgamışlar. Çünkü kendi yorumlarına (zihinlerindeki “nur” algısına-zannına) göre bu mümkün olacak bir şey değildir. Elin kafiri Allah’ın nuruna nasıl çıkabilirdi ki?! Tabi, Ay’a çıkılmış olmakla, okumuş kesimden bazı laikçiler (örneğin, gıdasının bir kısmını becoşkun-közdil marka kemalistlerden alanlar!) fırsatı adeta ganimet bilmişler ve çok bilmişliklerinden bu dindarları, yani bu konuda ezberine fikir beyan eden hacı-hoca takımını gırgıra almışlar küçümsemişlerdir….

    Aslında, küçümsenen ve küçümseyen her iki kesimin “akıl*iman sentezi indeksi” hemen hemen aynıdır. Birinci kesim imanı ön plana aldığını zanneder, önyargılı ezber bilgileriyle kendini akli olarak geliştirememiştir. İkinci kesim ise aklı ön plana aldığını zanneder, önyargılı ezber bilgileriyle kendini din-iman konusunda geliştirememiştir.

    Ay ve Ayna….
    “Ay’ın ‘nur’ olması” onun “yansımış ışık” olmasından farklı bir şey değildir. Gecenin karanlığını aydınlatan, güneşten aldığı ışığı dünya ve dünyalılara yansıtan Ay. Ay gökte bir nevi “ayna” vazifesi görüyor. Ayna eski Türklerde önemli. Göktürkçe ve eski Uygurcada “közüngü”= gözgü=ayna. Arapçada Ayn = göz, Farsçada ayna=ayine. Türkçe’de “gözünün nuru gitmiş” derler. Göz ışık kaynağı değildir, bir canlılık ifadesidir. Eski Türklerde “ayna” bu dünya ile öte taraf arasındaki sınırı ifade eden bir semboldür. Bu dünya ve yaşananlar öbür taraf için adeta bir aynadır. Ay’ın nuru, Kur’anda yansımış ışık olarak geçerken, yıldızlar “kandil” olarak geçer. Yani ışık kaynağı içinde olan, misal gaz lambası (bu günkü bilgiler dahilinde bitmek-tükenmek bilmeyen nükleer kaynak). Ay’ın “nur” olması, yansımış ışık olarak kaynağını güneşten almasına tekabül ediyor. Bu gerçek 630’lu yıllarda bilinmiyordu. Teleskop taa 1600 yıllarda icad edildi. Galile ilk gözlemlerini bu sayede yaptı. Ay’ı gözledi. Gökteki değişiminden ve bunun Dünya ile izafi ilkişkisinden dünyanın döndüğünü farketti. Özetle, “Ay”ın Kuran’da ‘nur’ olarak bahsedilmiş olması güneş sistemindeki düzene işaret açısından o dönem için yeni bir bilgidir, neyin ne olduğunun deneysel olarak ortaya konmasından yüzlerce yıl önce bildirilmiş…

  2. Yakın geçmişe kadar medyada ve sosyal medyada kendilerini ‘laik’ olarak niteleyen kesim hakimdi. Ben bu duruma tepki gösterenlerdendim, eşitliği ve dürüstlüğü savunuyordum.

    Fakat daha sonra büyük medya el değiştirdi ve sosyal medyada da kendilerine ‘trol / troliçe’ denilen görevliler peyda oldu.

    Şimdi medyada geldiğimiz duruma baktığım zaman şunu görüyorum.

    Laik denilen kesim hata ve haksızlıklar yapsa da bunların bir çeşit ahlaki kırmızı çizgisi varmış, ondan öteye geçmiyorlarmış. Sosyal medyadaki bazı ‘laik kin kusucular’ ise sadece amatör kişilerdi.

    Fakat ‘sözde dindar’ kesimin medyada ahlaki bir kırmızı çizgileri olmadığını yaşayarak ve üzülerek gördük. Belki onların da bir kırmızı çizgileri vardır, fakat ‘küffarla savaştıkları için’ had sınırını istedikleri ölçüde büyütebiliyorlar. Sosyal medyadaki bazı ‘sözde dindar kin kusucular’ içinde ise profesyonel olanlar binlerle ifade ediliyor.

    Bu cadı kazanından kurtulmak için, samimi dindarlar ile siyasi dindarların ve laikler ile laikçilerin ayrışması gerekir. Laikliğin doğru bir tanımı üzerinde uzlaşarak samimi dindarlar ile laiklerin aynı partide siyaset yapmaları veya uyumlu bir koalisyon kurmaları mümkündür.

    • Laiklik işin başında doğru tanımlansaydı tabii ki farklı olabilirdi. Bunun CHPnin ortaya çıkmasıyla dayatma şeklinde yapılmış olması, Osmanlı döneminden sonra yapılmış en vahim ve en büyük hatadır. Birçok nokta gibi bu önemli konuya dair işaretleri Kur’an’da görmek mümkündür, tabii ki “Akıl*İman Sentezi” bakış açısıyla bakılırsa!….

  3. Şimdilerde kim ne derse desin,ileride bugünlerin tarihi yazıldığında,sosyolojik yapısı incelendiğinde,yaşadığımız zamanın bir olgusu olarak ortaya çıkan adını sosyal medya olarak nitelendirdiğimiz gerçekliğin,hem topluma hitap etme gayesindeki her yetkili kişinin/kurumun kullandığı etkili bir topluma hitap mecrası olduğu,hem de -özellikle Twitter üzerinden-yönlendirme amaçlı olarak istihdam edilmiş bindirilmiş kıtalar halindeki gruplar vasıtasıyla,bu mecranın manipülatif amaçlarla kullanılıp ,topluma etki pozisyondaki kişileri dahi -oluşturulan bu baskı mekanizmasının etkisiyle- bir dönem kontrol altına aldıkları,algıları yönettikleri,dolayısıyla toplum kontrolünü de ellerinde tuttukları tespitinin yapılacağından bir kuşku duymuyorum.

    Yazarımız işin formülünü bulmuş görünüyor.Ancak her yazar ve kanaat önderinin bu formülü henüz öğrenmediklerini de kendi uygulamalarından anlıyoruz.Vesveseye düçar olmuş kişiye “O bir hayaldir;nasıl ki aynadaki yılan ısırmaz,aynadaki ateş yakmaz,hayale yansıyan gayri iradi şeyler de zarar vermez” şeklinde tavsiye ediliyorsa,Twitter vb.uygulamaların vesvese etkisine kapılmamayı öğrenmek gerektiğinin de müptelasına tavsiye edilmesi gerekiyor.Hani bazı korku filmlerinde veya kitaplarında olur ya; kahramanın kulağına çevresinden sadece sesler gelir;tuhaf,korkunç ,Onu bulunduğu yere çivileyen,hareketsiz bırakan bu sesleri ,dinlememeyi öğrendiğinde ancak hedefine ulaşabilir…

    Öyle bir hikaye bizde de anlatılır.Camide yatmak zorunda kalan bir yolcu gece boyunca yanındaki tabuttan gelen “hortlayayım mı?hortlayayım mı?”sesinin korkusuyla ecel terleri döker durur.Bakar ki sesin kesileceği yok.Artık bir noktada cesaretini toplar ve “hortla bakalım ne olacaksa!”deyince ses kaybolur.Arif Nihat Asya’nın bir şiirini de çağrışım etkisiyle ilave edeyim,şöyle diyordu;

    “Sesler gelir sarnıçların dibinden:
    -Çıkayım mı, çıkayım mı?
    Çık da gör!
    Bir yakılmış, bir yıkılmış yerdeyiz…
    Daha neler yıkacaksın yık da gör!”

    Her yeni şeyin ilk etkileri kuvvetli olduğu gibi,zaman geçtikçe olumsuz etkilerinin kuvveti de azalıyor.Su kendi mecrasını buluyor.Sosyal medyanın fikriyata olan olumsuz etkilerinin de başlangıçtaki gücünden kaybettiğini düşünüyorum.Neticede zamanın ,’herşeye değeri kadar değer verme ‘kanunu hükmünü icra edecektir.Doğru olan ,başlangıçta zayıf ta düşse ,neticede yanlış olana galip gelecektir.Çünkü insanların ekseriyetinin vicdanı doğruyu arar ve doğruya meyillidir.Sosyal medyanın iyiliğe olan etkisinin de,kötülüğe olan etkisine karşı galip geleceği ümidindeyim.
     

  4. 29 yaşındayım
    evliyim 3 çocuğum var
    hasbel kader başıma gelen uğursuz bir meseleden dolayı
    3 senedir sürkülasyonu çok hızlı bir markette beden işçisi olarak çalışıyorum
    okumayı seven ama bi şekilde okumayan biriydim
    ama şimdi ne yapıp edip okumaya çalışan biriyim
    mesela bu yazıyı sabah 8 de açtım anaca 11 de bitirebildim
    burdaki ortam böyle
    günde sadece 1 yazı okumaya hakkım var gibi
    o hakkımıda Fehmi Koru dan yana kullanıyorum
    oysa Taha Akyol uda okumak isterdim
    biraz A.selvi mesela.
    ve kapanışı Ahmet Takan la yapmak isterdim rüya görmek için
    ayrıca elimdeki telefon 11 sene önce çıkan bir telefon istesemde çok araştırma yapamıyorum
    bu troller diye adlandırdıkları kişiler işleri sona erdiğinde tedavi görmeleri gerekir çünkü herkesten çok araştırma yapma okuma vs gibi imkanlara sahipler
    bunca yazı okuyup bilgilere ulaşıp yinede içlerindeki bilgi yorumlarını paylaşmak yerine yanlı yazılar yazmaları aptallıktan ziyade zor olsa gerek
    şimdi ben bunu niye anlattım bilmiyorum ama
    Sağlam İman Şart

    • Okuma hakkınızı sayın korudan yana kullanmak doğru bir tercih; ayrıca yazarak paylaşım imkanı da var. Zikrettiğiniz diğer yazarları okuyamadığınız için bişey kaybetmiş sayılmazsınız.(tevekkeli; allah uyuz ite tırnak vermezmiş:) nihayet, çalışmak en güzel ibadettir! Kimisi hizmet sektöründe insanların midesine, kimisi de aklına fikrine, zihnine hitabediyor doğal olarak. Memleket düşmanları kan kokusu almış tazılar gibi etrafımızda dolanıp sosyal medyayı 2ye katlanmış twitleriyle talan ederken oturup seyretmek de olmaz. Gelecek nesiller; “yahu hiç mi bunların ağzının payını veren yokmuş?” demesinler diye, işin gücün arasında -sanki cebimize bi giren varmış gibi- yazıyoruz işte yine: durmak yok yola devam..! İşlerinizde kolaylıklar dilerim:)

  5. eşyanın bir doğası var, bir de hak edişi.
    doğasını tanımak, hakkını da vermek gerekir.
    sosyal medya da yazılı-görsel basında okumuş, iyi kültürlü insanlar genelde tartışıyorlar, tv programlarında da bakıyorum öyle, trafikte aynı şekilde, iş hayatı keza ne gerek var anlaşılsa ya, iyilik güzellik falan diyeceğim ama eşyanın doğasında bu da var, hep anlaşmak, nezaket, kibarlık olmuyor tabii.
    sosyal medya söz konusu olduğunda durum hepten kontrolden çıkıyor, kontrolü de yok zaten. insanlar önüne gelene saldırı serbest hissediyorlar,
    reisçilik adına, Atatürkçülük adına, kemalizm adına, halkların kardeşliği adına, hakların hukukun savunuculuğu adına, gerçekler adına, yolların fatihi, ormanların kralı, manavların efendisi adına…. ad bulmak kolay, bir isim akmak, bir nick uydurmak, bir ideal yaratmak kolay sosyal medya da.
    bunların hepsine trol demek yanlış olur, para için yapanlar çoktur belki ama kişilik bozukluğu olanlar da çok.
    en güzeli hiç cevap vermemek olsa da eşyanın bir de hak edişi var, bazen eşyanın hakkını vermek gerekir. fehmi beyin bazen köşesinden bunlara cevap verdiğini görüyoruz, bir de civanmert olmayanlarla ilgilenmemeyi tavsiye ediyor, elbette katılıyoruz, laf adama söylenir, adam olmayana ne söylenir…

    haksız yere birine saldırmışsak,
    yalan beyan da bulunmuşsak,
    iftira etmişsek,
    inanmadığımız bir şey söylemişsek,
    doğru olup olmadığını bilmediğimiz bir şeyi gündeme getirmişsek,
    kin, öfke, nefret söyleminde bulunmuşsak,
    söz uçar yazı kalır derler,
    söz de uçmaz ya neyse,
    burada yazdığımız her şey, kul hakkı doğurur.
    sonuçları olur.

  6. Arada bir FK’nın geçmiş yazılarına göz atar, o yazılara yapmış olduğum yorumları bulmaya çalışır; bugün ile geçmiş arasında yaşanan gelişmeleri de göz önünde bulundurarak acaba; düşüncelerimde yanılgı hangi düzeyde veya yaşanan geçmiş içerisinde bugün de tutarlı olduğum yönlerim neler diye irdelemeye çalışırken gözüme, 3 yıla yakındır, Koru’nun yazılarına nick veya gerçek adıyla yorum yapan zevat ilişir ve yakın geçmişte onların esamesi yok; artık neden yazmıyorlar diye sorular gelir aklıma.

    Esendirler ümidiyle; burada iseler bir el sallasınlar da andığımız karşılık bulsun ki; bize bu özgür (fikri) ortamı sunan Sn.Koru’nun bu sayfalarında tanışık olduk, iletişim kurduk, sanal arkadaşlık kurguladık ve lakin ekşisiyle! tatlısıyla bir dost meclisi oluşturduk. Esen olduklarını bilmeyi istememiz adettendir.

    Onlar; -Erdinç – vatandaş – Özer İYİBAŞ – Erol – Orhan ESKİCİOĞ (ağabey) – sıala – Hasan Tiryaki – Ahmet Melik – sami – Hüseyin Şahin – Yasin – Ayteacher – efedamat – OZERA – Tarhan – Ali Seyyar – Erden B. – haydar keleş – milli goruscu – Tarhan Tekelioğlu – mustafa – Ercan Güven – Sade Vatandaş – taha pınar – sami – hd – Necip Güven – Bekir – HacıVat Karagöz – cemal – Thereal – Ahmet Tanrıverdi – ZEKERİYYA – sebilürreşad – Winamaker – Ahmet Hamdi – frenci – Bekir Karakaya – hakkı – musa – Baran Su – Ahmet Melik – resul – ve daha adını sayamadığım kimler kimler…

    Sürekli yazmaya devam eden en kıdemlilerimizden Süleyman Karagülle beyefendi (abimiz) – Sn. Abdurrahman Serdar – saygıdeğer didem kuz – Nurdan (abla) – H.K. – H. Gayret – Bernar – hamza akyol – Tarık – RNE – Baran – yiğit – ve aramıza yeni katılan Fatih Kemal Türk – Şerif – ile ismini hatırlayamadığım (rastlayamadığım) zevat.. veee her gün olmasa da sık sık yazarak kafanızı şişirmeye devam eden ben, hepinizi iyilik ve esenlikle anıyor, selamlarımı iletiyorum.

    Burada hepiniz ”parmağa takılan…” değil kendi zaviyesinden ”ay’ı” göstermeye çalışan değerli zevatsınız.

    H.Gayret? :)))

    Kocaman bir selam ve esenlik dileğim de Sn. Fehmi Koru beye ve Ahmet Taha Koru’ya…

    Saygılar.

    • Sade Vatandaş benim. Birisinin nickimi çaldığını ve Sade Vatandaş adıyla yazdığını görünce Adamın Biri olarak yazmaya devam ettim.Ama eskisi kadar çok yorum yazmak isteğim yok.
      Enerjimi buralarda boşa harcamak istemiyorum açıkçası.
      Zaten son yazdığım yorumda sansüre uğradı.
      Esen kalın.

      • Adamım bozma moralini… Sade vatandaşın tek nick name ini de araklayan vatandaş: sana da yazıklar olsun emi..! Başka rumuz mu bulamadın arkadaş; yok muydu klavyende bikaç harf? Ya da ödünç kullansaydın kardeşim; bikaç yorumdan sonra getir bırak yerine şunu; utanmadan resmen sahiplenmişsin demek! Bi de sade vatandaş olcaksın; maazallah lordlar kamarasından falan olsan demek ki daha neyimizi almiicaksın! Bazı yaban hayvanları olur, gelir bi başkasının yuvasına çöreklenir:) neyse getir bugün o arakladığın rumuzu ve adamın birine geri ver; hangisine olursa artık..:) yalnız enerji israfı ve sansür konusunda haklısın adamım; bu kadar emek çekip yazıyoruz ama tutup bi editör parçası hepsini çöpe atıveriyor, ona da yazıklar olsun..! Ama maşallah her tarafta çöp yığını gibi ordan burdan kopyalanmış köşe yazıları akıyor, kimsenin ellediği yok:( haksız mıyım ayşe cik?

    • Şen olunuz hasan bey:) ben de çizgi filme takılmışım, çok da eğlenceli..! Selam ve sevgilerimle

    • kalemine sağlık,
      yüreğine sağlık.

      içinde yazılarından hatırladığım, mesajlaştığım, görüş paylaştığım niçin yazmıyor dediğim çok sevgili ve çok değerli yorumcular vardı
      Özer iyibaş
      Orhan eskicioğlu
      Ayteacher
      taha pınar
      Necip Güven
      Bekir
      musa
      başta olmak üzere
      hepsine
      selam ederim.

      Âvâzeyi bu ‘âleme Dâvûd gibi sal
      Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş,

      keşke anlasak.

      selamlar,
      saygılar…

      • Didem hanım neslihanı(n.ç.) unutmuşsunuz; hasan bey de adını bile anmamış zaten..? Neyse; neslihan da bizi(fk okurlarını) çaya davet etmekten vazgeçmişti nasıl olsa…

    • teşekkür ederim hasan bey. siz de esen kalın.
      – yazınız ilginç bir muhasebe olmuş.
      – kendinize iyi bakın

    • Sağolsun, Hasan bey geçmişi ve karakterlerini anarak nostalji yapmış, sanki!! beni de bu işe davet etti: HaberX’te de epey ilginç karakterler vardı. Bir Dr. X, Dr. Jazz, Kazım Usta, İ. Serter, Heyy-Man vs. İlk üçü AKP’nin “çıraklık” zamanı olan o süreçte militan “Kemalist”, “Atatürkçü” denebilecek tipler. Bazen daha radikal, dine-imana toz duman giden solcu-komunist tipler de vardı. Anılan son iki karakter muhafazakar nitelikte onlara kafa tutanlar ve otomatikman AKP’yi destekleyenlerdendi, çünkü ilk üçü devamlı yorumlarıyla AKP’yi bir kaşık suda boğmağa çalışırlardı. H.K. de bunu haksızlık olarak bulduğu için sıkça araya girer AKP’yi savunur, parmak göstermekten ziyade olayı ele alır düşüncesiyle taraf olurdu.

      Neydi o günler (nostalji!). Bu karakterlerden kimisi vefat etti, kimisi bastonunu eline alıp kenara çekildi. Dr. Jazz cazırdamayı bıraktı “gözlemci” oldu, sonra da ortalıktan kayboldu… O gün bugün H.K. pek değişmedi, ancak AKP çok değişti. Hala bocalayıp duruyor, gerileme devrinde sararıp soldu. Esen rüzgarlara kapılıp gidiyor gibi, acaba giderken ne götürebilirim telaşında olanlarla birlikte! Yerine, tertemiz yeni filizler de vermiş değil…

    • Ve aleykumusselam ve rahmetullahi ve berakâtuh (Hasan Bey ve Didem Hanım’a).
      Aynı gün iki ayrı kişi tarafından hatırlanıp, anılmışım…uzunca sessizliğe rağmen unutulmadığıma hem şaşırdım, hem memnun oldum. Teşekkür ederim. ?
      Yazılanları takipteyim. Fehmi Bey’e ve/veya site editörüne geçmişte ısrarla sormuş olduğum bir soruya cevap alamadığım için yorum yazmıyorum.
      Bâki selamlar…

      • çok, çok selamlar özer bey,
        yeni sezonda yine yorum yazın,
        keyifle okuyalım,
        konuşalım, tartışalım.
        baki saygılar…

      • Özer bey selam, bu editörlük işi belalı iştir; hele bi de kaytarıyosa tamam yani..:) maalesef çocuklar da hep dayılarına çekiyor zaten:( şimdi daha iyisini kim nerden bulsun..?

    • Merhaba Hasan Bey, yoğun iş temposu nedeniyle eskisi gibi yazamasamda, başta siz ve Berbat bey olmak üzere birçok yorumcunun değerli yorumlarını okumaya devam ettimi bilmenizi isterim. Bizleri hatirladiginiz icin tesekkürler. Hoşçakalın ✋

  7. Bir haber var, Turgev Vakfi ABDde ciftlik aldi diye. Bugune kadar yalanlanmadi. Fehmi bey aptallar parmaga bakar yazisini okuyunca aklima geldi.

  8. Fehmi Bey, Black Mirror dizisinin 3. sezon 6. bölümü olan “Hated in the Nation.” ı izlemenizi isterim sosyal medya ile alakali olarak. Eminim cok etkilenecksiniz. Hatta sosyal medya kullanan herkese ders niyetiyle izletilmeli.

  9. Çinlilere saygım var. Çalışkan ve üretici dünya sakinleri… Ancak, bu koca kültür diyarını adeta prangalarla yöneten Komunist Partisine hiç saygım yok! Bu ülkede yaşayan Çinli olsun veya Uygurlu olsun, Müslümanlara ve de başka din mensuplarına, örneğin Budistlerle yaptıkları iğrenç muameleye dünyanın sessiz kalmasını kabullenmek çok zor (aynı Boşnakların katline sessiz kaldıkları gibi). İşin içinde birer kitle olarak “hristiyanlar” veya “yahudiler” olmuş olsaydı, Çin dışındaki dindaşları dünyayı ayağa kaldırırlardı. Çin komunist partisinin bugün özellikle Uygurlara uyguladığı toplu baskı, esir kampları bir çağın insanlığı adına bir utanç vesikasıdır…

    Çinlilerin parmak hesabına gelince: Gökte Ay’ı parmakla göstermekten amaç Ay’dır, parmağın kaldırılmasının sebebi! Parmak ancak araçtır. Diğer taraftan mehtaplı bir havada normal bir insana Ay’ı göstermek için parmak kullanılması abestir. Çünkü Ay kendini aşikar şelikde gösteren bir gök cismidir ve gök kubbemizde ondan başka da bir “Ay” yoktur. Olsa olsa bu belki annesinin veya babasının çocuğuna sevgiyle Ay’ı parmakla gösterme eylemi şeklinde veya tersiyle (çocuğun parmağıyla Ay’ı annesine göstermesi) bir anlam kazanır. Çin’in Komunist partisi Uygurların esaret altında tekrardan eğitim adı altında doktrine edilmesini Dünya’ya parmakla gösteremiyor. Bu kamplar aşikar olarak bilinmesine rağmen bu olayı parmağınla kapayarak adeta örtbas etmeğe çalışıyor. Aynı, çocuğa Ay’ı parmakla gösterirken bazen parmağı ile kapayarak göstermemesi, çocuğa oyun yapması gibi bir şey… Yani, bir bakıma, Dünya’yı cocuk yerine koyup kandırmağa çalışması gibi bir şey… İşin dahası var. Esaret kampı dışında şehirlerde yaşayan uygurlar bile, yapay zeka (AI) ile donanmış sokaklardaki kameralarla bütün gün gözlem altında (yüzlerinden tanınıyorlar). Üçü-beşi bir araya geldiğinde sistem alarm veriyor. Komunist polis kuvvetleri hemen harekete geçiyor (https://www.nytimes.com/2019/04/14/technology/china-surveillance-artificial-intelligence-racial-profiling.html?utm_source=pocket-newtab ).

    Türkiye’ye Çin’den epey bir turist geldiğini okuyoruz. Aman gelsinler. Bu Çinlilere ülkemizde özellikle içtenlik gösterelim, yardıma ihtiyacı olanlara hertürlü yardımı yapalım. Bu çok önemli. Onların pek çoğu Komunist Partisinin sadece maskesini görüyorlar. Uygurlara yapılan muameleyi bilmiyorlar. Gerçekleri bilseler kesinlikle tasvip etmezler. Bir zamanlar Romalı’lar kendi devirlerindeki inanç sahiplerine, İse’vilere eziyet ediyorlardı, onları resmen aslanlara attıkları da oluyordu (O devirde yaşamış olsaydık biz de İsevi idik zaten!). Ancak, o zalim Romalılara n’oldu? sonradan hepsi aynı dini kabul ettiler. Aynı, ortalığı kırıp geçiren Moğolların da sonradan müslüman olması gibi….

  10. Nedir?
    Sosyal medya kelimesini çok duyuyorum, ne olduğunu bilmiyorum ve ben bu kelimeyi cümlelerimde kullanmıyorum.
    Tarihin akışını bilmek için bir iki yazar seçiyor, onları takip ediyorum. Bana göre tüm medya sosyal medyadan farksızdır. Okumadığım için onların dillilerini bilemiyorum.

  11. Bu siteyi abluka altina almiş her iki kelimelerinin birisinde Dini kendilerine kalkan yapanlarin kimlerden ilham aldiklarini oğrenmek için bugün havuzda biraz dolaşmaya çiktim, çıkar çikmaz hemen ilhamlarinin kaynağına rastladim.

    Kaynaklari! Dünya Etnospor Konfederasyonu Başkanı Bilal Erdoğan:

    Bilal Erdoğan! Kayseri İlim Yayma Cemiyeti tarafından düzenlenmiş spor etkinliğinde şöyle bir konuşma yapmiş! “İmam hatip mezunlarının, ümmet olmanın şuurunu en iyi anlaması gerekir. “Bir imam hatip lisesi mezunu başka bir imam hatip lisesinin kardeşidir. Dünyanın dört bir yanında Müslümanlar zulüm altında inliyorlar mı? İsrail her geçen gün Filistin’deki kardeşlerimiz üzerindeki baskısını artırıyor mu? Artırıyor; çünkü Müslümanlığını bölünmüş görüyor. İsrail, bugün Türkiye’den korkuyor; çünkü ‘İşin başında imam hatipli milliler var’ diye korkuyor. Recep Tayyip Erdoğan’ı neden seviyoruz? Çünkü hayatını Allah rızası için yaşayıp, anlamlandırdığı için seviyoruz. O zaman bize düşen nedir? Bize düşen, hayatlarımızı Allah rızası için anlamlandırmaktır. Kolay değil. Çok çalışmak, cesur olmak gerekiyor”

    “Cumhurbaşkanımız size sahip çıkıyor”
    Bunlar gibi bir sürü laflar.

    Ikinci bir haberde! Çamlica camisine cemaat toplama kampanyası.
    Organizasyonu Diyanet tarafinda hazirlanmiş.
    Şöyle yaziyor! Çamlica Camiinde Namza Davet: Reis için Karamollaoğluna inat.

    Ihtidar ve taraftarlari ne kadar dindar insanlar her ortamda hak,hukuk din, iman,
    günahlardan arinmiş cennetin anahtarlarini de ceplerine koymuşlar…
    Ne MUTLU ONLARA.
    Bigün bir ilk kez bütün basin saptirmadan ve tarafsiz bir haber yaptilar.
    Son yolculuğuna uğurlanan bir faniye cemaat in bir kisminin cehenem dilekleri haberi.
    Ne mutlu bize DÜNYANIN dört bir Müslümanlar zülüm görürken Bizler mutluluktan dört köse olmuşuz.
    Demeki ögrenci bulamayan İmam hatipleri ISRAILI korkutmak için açiyormuşlar! Hay Allah! Nasilda bilemedik…

    Yakinda Israil korkudan mahsenlere girer.
    ÇÜNKÜ, Bizde ımam hatipler var….!!!!

    Fehmi bey! Tavsiyeniz icin tesekurler.

    • Merhaba Nurdan Hanım Yurt dışında olduğunuz için soruyorum. ABD Venezuella darbesi için ne diyor? Hugo Chavez sonrası gerçekten Venezuella’yı bölmek gibi bir politikaları var mı? Juan Guaido ABD’ye nasıl bir teminat vermiştir? Saygılar sunuyorum.

      • Merhsba,Nusret bey! Burada henuz sabah ve Venezuella darbe girişimini sadece haber niteliğinde bir kac saniye verdiler.
        Arkadaslarla birlikte her sabah saat 7 ile 12 veya 1 arasi kulüpte exserisiz yapiyoruz.
        Ögleden sonra arastirir yazarim.
        Yalniz bir seyin altini cizmek istiyorum. Burada Pek tepki yaptigini zannetmiyorum.
        Saglicakla kalin.

Yoruma kapalı.