Siz bu yazıyı ekonomiyle ilgili diye okumayacaksınız, ama anlattıklarım hepinizi ilgilendiriyor…

100
Reklam

Doların TL karşısında değer kazanması neden önemli?
Şundan: TL değer kaybedince hayat pahalılanıyor, yabancı para açığını gidermek için faizleri yükseltmek gerekiyor ve en önemlisi ekonomide dengelerin bozulması istikrarı da tehdit ediyor. Sadece bireyler değil devlet de önünü göremez hale geliyor.
Devletin ilgili kurumu tarafından yapılmış ve ilgili bakanlar ile başbakanın da içerisinde yer aldığı bir kurulca onaylanmış beş yıllık kalkınma planında 2018 yılı için doların değeri 1.97 TL olarak belirlenmişti.
Herkes, bu arada devletin kendisi de, hesaplarını o plana göre yaptı.
O plana göre yapılmış hesaplar bugünkü kur (4.65) ile yıkılmış bulunuyor.
Yükselen kurun ateşini almak için hükümetin ve Merkez Bankası’nın çabalamasının da ağır bir bedeli var ve bu bedeli de -şimdilerde tam farkına varamasak bile- sonuçta bizler ödemek zorundayız.

Milyonerler kaçıyor

Ekonomisinin temel girdisindeki değer oynamalarının öngörülemez olduğu bir ülkenin önceden tahmini güç başka dertleri de mutlaka olacaktır.
Haftalığını alınca onu köşedeki döviz bürosunda Dolar veya Euro’ya çeviren, hafta içerisindeki harcamalarını o küçük meblağlı dövizi günü gününe bozdurarak yapan insanlarımız vardı bir zamanlar…
Şimdilerde, bankada üç kuruşluk hesabı bulunanlara bile, eş-dostun “Aman dolara veya altın hesabına geç” tavsiyesinde bulunduğu biliniyor.
Kendi parasına güvenemez bir ülke olmak korkunç bir şey.
Venezüela o durumda ve petrolü olmasına rağmen yüzde 1600’lere vurmuş enflasyon yüzünden açlıkla terbiye ediliyor orada insanlar… (IMF enflasyon oranının Venezüela’da bu yıl yüzde 13 bin olacağını öngörüyor.)
İstikrarın finans araçlarında kaybı sadece yabancı sermayeyi uzakta tutma sonucu doğurmuyor, yerli servet de yabancı ülkelere doğru yola çıkıyor.
Önceliği içinde ülkemizin ismi geçen haber ve yorumlara vererek New York Times‘a göz gezdirirken, dün, Venezüela ile Türkiye’nin isimlerinin birkaç kez aynı cümle içerisinde kullanıldığı bir yazıyla karşılaştım.
Yazının “Milyonerler kaçıyor. Sizler de o kervana katılsanız iyi olur” diyen başlığı bile dehşet verici.
Milyonerlerin en hızlı kaçış halinde bulunduğu ülkeler, o yazıya göre, Türkiye ile Venezüela imiş… 1 milyon Dolar’dan fazla parası olanların yüzde 12’sini teşkil eden 6 bin Türk, 2017 yılında, parasını -muhtemelen kendisini de- yurtdışına çıkarmış.
Dünyada 1 milyon Dolar üstü parası olan insanların sayısı 15 milyonmuş; bunların 100 bini, 2017 yılında, o parayı kazandıkları kendi ülkelerini terk etmiş. Terk edenlerin 9 bini parasını zaten 5 milyon Dolar milyoneri bulunan ABD’ye taşımış. Türkler ise paralarını daha çok Avrupa ülkeleri ile Birleşik Arap Emirlikleri’ne götürmekteymiş.
Birleşik Arap Emirlikleri’ne?

Canınız sıkılacak, ama…

Morgan Stanley yatırım kurumunda strateji analisti olarak çalışan ve ‘Ülkelerin Yükseliş ve Düşüşü’ isimli bir de kitabı bulunan Ruchir Sharma‘nın imzasını taşıyan yazı merakımı gıdıkladı; ondan sonra yazıya esas teşkil eden raporu da gözden geçirdim.
Raporu Güney Afrika’da yerleşik bağımsız bir kurum 2013 yılından beri her yıl yayınlamakta. ‘New World Wealth’ (NWW) isimli kurum, tapu sicil kayıtları, vizeler, medya haberleri, seyahat acentaları bilgileri gibi kaynaklardan yararlanarak raporunu hazırlıyormuş.
NWW kurumunun sadece ülkeleri değil dünyanın belli başlı kentlerini de sermaye kaçışı yönünden mercek altında tuttuğu anlaşılıyor. 2017’de en fazla para kaçışının olduğu kentler arasında ilk sırada hangisi bulunuyor dersiniz?
Evet, İstanbul…
İstanbul’u, Cakarta (Endonezya), Lagos (Nijerya), Londra, Moskova, Paris ve Sao Paola (Brezilya) takip ediyor.
Canınızı daha fazla sıkmak istemem.
Birleşik Arap Emirlikleri’ne 2017’de 5 bin yeni Dolar milyoneri gelmiş; bu da zaten orada var olan Dolar milyoneri sayısını yüzde 6 artırmış. Sharma, “Bu dünyadaki en yüksek oranda artış” demekte. İngiltere ise, Brexit referandumuyla Avrupa Birliği dışına çıkma yolunu tutunca, geçen yıl, parası olanların kaçtığı ülkeler arasına girmiş.
Sharma, Türkiye’den para kaçışını mali dengelerin bozulması yanında demokrasi eksikliği ile yargının durumuna bağlamakta.
Türkiye seçim arefesinde ve bu konular sadece Dolar-TL dengesi olarak gündeme geliyor. Şu sıralarda 1.97 TL olması beklenmiş Doların 4.5 TL üzerindeki seyri, biraz da “Ne zaman 5 TL olacak” merakıyla izleniyor.
İnsanlarımız da, market alışverişlerinde her hafta artan bir miktar ödemek zorunda kaldıklarını esefle fark ediyorlar.
Bir dostum anlattı: Marketten öyle fazla bir şey almadan kasaya gittiğinde, aldıklarını tek tek kasasına yükleyen genç kasiyer kızın “A, hiçbir şey almadınız, bu kadar mı tuttu?” tepkisiyle karşılaşmış.
“Üç ayrı kasa başında üç ayrı kasiyer aynı tepkiyi verdi” dedi dostum.
Dolar bakalım daha ne kadar 4.60 civarında kalacak. Umarım daha yukarı gitmez.
ΩΩΩΩ

Reklam

100 YORUMLAR

  1. Fehmi Beyin , Turkiye ekonomisinin gelecegi ve nereye varacagi hakkindaki tespitleri cok da yerinde. Cunku biz Turkler, bilgiyi okurken ozelikle de rasyonel (yani verili ve ispatli bilgi okurken) hislerimizide kattigimiz icin ne yazikki , bir konu hakkinda bilgilerimiz kisisel olmakta , dogru ve yanlis bir anda flu olmaktadir. Bakiniz su anki kotu giden verileri kiminle paylassaniz(ozellikle AKP li secmenler buna aslinda butun parilerin secmenleri dahil), alacaginiz cevap hissi ve reflexle gercegi kabul etmemek olacaktir. Buda cozumu , duvara tosladimiz aklimiza getiriyorki, o da klasik bir Turk filmi gibi bitmektedir. Bence milletinizin once yapmasi lazim olan bir duygularindan bagimsiz muhakeme yapip, bazi seylere dur demesi lazim, ama nasil; herkesin dusuncesinie saygi ve deger vererek,, yoksa sonuc yine tribunlerden bagirmaktan baska bir seye benzemez.. gidisimiz bence akilli degil.. cok duygusal ve romantik..:))

  2. Verilen yatırım teşvikleri hep üretime yönelik sayın H.K. Özer İyibaş 5 Haziran 2018 at 14:00
    http://u0i.626.myftpupload.com/muharrem-ince-trumpi-abdde-baskan-sectiren-yolu-izliyor-farkinda-misiniz/
    Hey gidi, hey hey:
    Devlet yapsın işletsin sonra da millete devretsin
    Diyorum Özer bey!
    Devlet satsın mahvetsin sonra da millete devretsin
    Demiyorum!
    Bu arada, ekonomisinin dolara endeksli oldugu ülkede (misal Türkiye), doların yükselmesiyle ihracatın artması temayülü dogaldır. Çünkü, yerli paraya (ucuza) malettiğini dolar ile (fakat değeri daha da artmış) fiyata satıyorsun. İhracatçı zengin için bu durum bir fırsat ve ganimettir. Bu ülkeye ekonomik bir girdidir, iyidir güzeldir. Ancak, bu şekilde zengin daha zengin olurken diğer bütün kesimler fakirleşmiş oluyor. Diğer taraftan ithalatın düşmesi de doğaldır. Çünkü, rızkın %90u ticarettedir diyen ezberci zihniyet yüksek fiyata döviz ödeyerek dışardan aldığı hazır malı içerde pek satamayacak. Ayrıca, dışardan hammadde alan üretici iç veya dış piyasaya ürettiğini eskisi kadar satamayacak. Asıl mesele kaliteli üretimi yaygınlaştırmak (kaliteli eğitimi yaygınlaştırmak nasıl ki önemli bir mesele ise). Yatırım teşvikleri oluyor da bu işlerin denetimini istatistiklerini yapanlar var mı (doğru dürüstlük kontrolü-kalite kontrol!). Yüzde verim hangi seviyelerde?
    Bir hayli ihracat var diyor seviniyoruz, bir bakıyoruz hayali ihracatmış!
    Defterler bi türlü düzelmiyor. Defterimiz dürülecek! Üretime verilen teşvikler ne derecede ekonomiye yansıyabiliyor? Üst katmanlarda hesap verebilirliğin çok zor olduğu bir ulkede, hesap sorabilme sadece partizan ve nefs çekişmesi şeklinde olabiliyorsa genel bilançolar sonuçta pek düzelmeyecektir. Bizde en önemli sorunlardan biri hem iktidar ve hem de iş çevrelerindeki ahlak sorunudur, bence (derken henüz dejenere olmamış millet kesimleri desek te olur!).
    Iktidardan, en tepeden başlayarak herkes nefs muhasebesiyle DiN temelli balans ayarına gitmeli. Adeta tekrardan dirilmeli de kim önayak olacak. Hacı hoca – cemaat milleti çokçası ezberci takımı! Biz ancak “Diriliş” deyip film çeviriyoruz (iyi mi, tek bi sefer izlemedim!), sonra bir bakıyoruz, milletin dirilmesine vesile olacak aktörlerden biri otobanda hız yaparken ölmüş- yazık! hızlı yaşa genç öl ki cesedin yakışıklı olsun!
    Temkinli, ağırbaşlı ol dedim kaç kere
    Ama dinlemedin sen de uydun ezbere…

  3. ÖZER BEY yorumları sürekli takip etmekle beraber arada nadiren giren biri olarak beni hatirlamaniz çok hoş. Bernar beyi onaylamamin nedeni temelde hakkaniyetli olması, elestireyim derken kırıp dökmemesi, ne olursa olsun temelde haksızlığa karşı insanı bir tutum alması, bu uğurda gençliğini harcaması, dine ve tabiri caizse İslamcı! !! diye horlanan itilip kakilan insanlara karşı onyargilarini yıkıp, bu onyargilarin hatalı olduğunu anlamasi, yorumculara yandaş, Troll vb. sifatlarla saldirmamasi, seviyeli, ölçülü olması, her iki zıt görüşe reel ve tarafsız yaklaşıp gri alanları ve hataları tespit etmesi,birçok iktidar karsiti yorumcunun başvurduğu kibirli ve saldırgan dili kullanmamasidir. Daha pek çok sayabilirim. Kendi dünya görüş kulvarindan bakınca nadir bulunan bir insan gibi görüyorum
    Bazı noktalarda ayrı düşünüyor olabilir ama inanın yukarıda bahsettigim müzmin kibirli önyargılı muhalefe dili kullanan insanlara bakınca Bernar bey gerçekten farklı biri. Yaşadıkları ve insanlık adına yaptıkları,(Suriyeli Mülteciler mesela)takdire değer. O yüzden hala onu onayliyorum. Temelde siz ve Didem Hanım ve birkaç yorumcu arkadaşla aynı kulvardayim. Eminim sizde benim gibi iktidardan nemalanmak için Ak partiyi bu hale getiren fırsatcilara çok kızıyorsunuzdur. Saygılar.

  4. KİMSE ÜLKESİNİ İSTEYEREK TERK ETMEK İSTEMEZ.YURTDIŞINDA YAŞAYANLAR BİLİR.
    GİDENLER ÜSTELİK ZENGİNLER.DEMEKKİ BU İNSANLAR ÜLKEDEN GİDİYORSA BUNUN NEDENLERİNİ
    YÖNETENLER DÜŞÜNMELİ.YOKSA GİDEN GİDER KALAN SAĞLAR BİZİMDİR .Mİ DENMEK İSTENİYOR.BU DÜŞÜNCE TARZİ NE DEN BU DURUMDA OLDUĞUMUZUN İSPATIDIR.
    DOVİZİNİZİ BOZDURUN DİYENLER IN HEPSİNİN DÖVİZ HESABI VAR.MEB BOZDURSUN DÖVİZİNİ EN ÇOK ONDA VAR.HİÇ KİMSE DOVİZ ALMAK İSTEMEZ .SİZİN YAPTIĞINIZ HESAPLAR HEP ÇOK ŞAŞARSA YABANCININ SÖYLEDİĞİ DOĞRU ÇIKARSA SİZE GÜVENİP ZARAR ETMEK İSTEMEZ.YABANCİ PARA AİT OLDUĞU ÜLKEDEKİ EFLASYON KADAR ZARAR ETTİRİR.O HALDE ENAZ ZARAR ETMEK İSTERSENİZ EFLASYONU EN DÜŞÜK ÜLKENİN PARASINI ALIRSINIZ.DURUM BU DUR.
    ÜLKEMİZDE AKLI SELİMİN HAKİM OLMASI EN BÜYÜK DUAMIZDIR.BÖYLE GİDERSE BÜYÜK BİR KIRILMA OLACAK KORKUYORUM.TARİHTE HALKIN ADALET DUYGUSUNU YİTİRDİĞİ GÜÇLÜYSEM İSTEDİĞİMİ YAPARİM DÜŞÜNCESİ HAKIM OLDUĞU ZAMANLAR HEP BÜYÜK KIRILMALAR YAŞANMİŞTİR.
    ESKİLER DERLER ADALETSİZ YÖNETİCİLER İÇİN ZÜLMÜN ARTSİN DİYE DUA EDERLERMİŞ.EVET İDARECİLERİN ZÜLMÜ ARTİKÇA SONLARI OKADAR ÇABUKLAŞİRMİŞ.

  5. Koru, acı fakat gerçeklere temas eden bir yazı kaleme almış. Dost mu ki … ? Her söylediğin doğru olacak, fakat, her doğruyu her yerde söylenmemeli. Yetkililer durumu bilmior mu ki. Yarayı teşne etmemek gerek. Kaldı ki, pekçok etken var. Bunları da göz ardı etmemek lazım.
    Kur’un (yükselme) hızını kesmek için faizi yükseltmek zorunda kalıyorsun. Böylece, hem kur, hem faiz enflasyonu yükseltiyor. Ekonomisi, döviz girişi güçlü olmıyan, bilakis, döviz ödemesi bol, Merkez
    Bankası rezervi sığ olan ülkeler için karşılaşılan sonuçlar kaçınılmazdır.
    Merhum Prof.Erbakan ;”eğri (çizgi) nin üzerinde doğru aranmaz” derdi. Faizin, yağını teşkil ettiği bir sistemi, İslamın doğruları veya finans kuruluşları ile düzeltemezsiniz. Rahmetli (tüm notları 9 üstü olan) İbrahim Eken Hoca ve Hukuk Prof. Kemal Fikret Arık, ” her sistem kendi manzumesi içerisinde mütalaa edilir”, derdi.
    Futbolu bilen R.T.E. hangi sahada oynuyorsa, o oyun stiline göre
    oyun kurmak zorundadır. Banker Kastelli, İhlas Finans, Kombassan örnekleri bu gereğin yansımasıdır.
    Petrol Ülkesi olup, zor durumlar yaşıyan Venezzüella ile, Sanayici ve İmalatcı bir Türkiyenin, bu safhada, takas işlemleri ile çok daha sıkı ticari işbirliği yapmaları iki taraf için de yararlı görünmektedir.
    Devletin dini değil (özü, esası) adalete muhtaçtır. Melik(Yönetim)in özü adalettir. OHAL kalkmamalı, fakat, yetki verilen dar çerçeve içerisinde kalınmalıdır.
    28 Şubat darbesini yapanlar hakkında, “bunlar, gayretullah’a dokunuyorlar ” bunun cezasını sonunda görürler” demiştim”…..
    Özal, “transformasyon” … demişti. “Burası İslam Ülkesi, 5 sınıf zengin üretmek (gerisi ırgat) yanlış, sizleri Halkın ahı tutar” demiştim ……
    Dini duyguları zayıflatarak, Halkı bugünlere getiren CHP çok yanlış davranmıştır. Bunun ceremesini hala çekmekte ve çektirmektedir.
    Fakat M.Kemal ve C.Bayar’ın KİTleri kurmaları en büyük iyilik olmuştur, memlekete. Fakat, Vahşi kapitalist, bencil, menfaatçi kişiler, bu güzel teşebbüsü ölüme sürüklemişlerdir. Adalet, ekonomik adalet, kalkınma, adil sermaye ve gelir dağılımı bu müesseselerle sağlanabilirdi.
    İnancım o ki, AZİZü Züntikam olan Allah Hazine yağmacılarından Halkın intikmını er-geç alacaktır.
    Türkiye Ekonomisinde ve bankacılık sisteminde, bazı İslami argümanları kullanmak ihtiyacı – LAİKLİK palavrasına rağmen – vahşi
    kapitalist düzene, Müslümanlardan FON aktarmak için icad edilmiştir.
    Yoksa, Müslümana yaşama hakkı tanımak için değil.

    • 1946-1923=23 yıl 2018-1946=72 yıl El insaf! CHP ne aşağılık bir partiymiş ki TC.ni kurmuş, 23 yıl savaş sonrası yoksullukla, cehaletle savaşmış, İkinci Dünya Savaşı’nı yaşamış, sonra da tüm yaptıklarının karşıtı anlayışa ülkeyi teslim etmiş. Hala o ilk 23 yılda kurulan fabrikalar, kamuya ayrılan alanlar satılıyor. Kral ÇIPLAK!!! İslam iyi insanlar kötü masalını sallamayın. Anadilde ibadete bile karşı olan bir anlayıştan ilim,bilim,insan hakları gibi çağdaş bir yorum çıkmaz, çıkamaz, çıkmamakta. Bu yüzden sittin sene İsrail’in ve batının kuklası ve kobayları olarak yaşayacaklardır.

      • 1923 yilinda kurulmuş CHP iktidarı tam 23 yıl sürebilmiş ama zoraki bir şekilde. O devirde Kurani kerimleri eve baskınlar yaparak toplattilarmi toplatmadilar mı ?.. Toz kondurmadığın CHP anadilde ibadeti denemege yeltense ne olur?. Millet samimiyetine inandiklarinin ve güvendiklerinin arkasindan gider. Niyeti bozuk CHP yüzünden bugün millet CHP karşıtı Erdoğana kaptırdı kendini. CHP müslüman halktan yana düzgün bir parti olsaydı bugün halk onu bırakırmıydı? İslam cumhuriyeti olan İran İsrail’in kuklası mı?. İranlılar Türkleri bilimde solladı geçti. Demekki islam sandığın kadar kötü değilmiş.

  6. sayın koru diyelim ki bütün bu olanlar(ekonomi olarak) iktidarın hataları nedeniyle oluyor vatandaşın sandığı gibi dış saldırıların bir etkisi yok yine de ülkesini, halkını seven sermayederler (iktidarı sevmese de ) ülkelerinde kalmaları gerekmez mi? ülkenin zor günlerinde vatanlarına sahip çıkmaları gerekmiyor mu? yazınızda ülkeyi terk edenlere çağrıda bulunmanızı, zor günlerde ülkemize sahip çıkalım demenizi beklerdim ama ne yazık ki tersini görüyorum. iktidara duyduğun olumsuz bakışın ülke çıkarının önüne geçmiş.

    • Iyide arkadas øften luften gerekcelerle adamlarin yillarca buyuttugu sirketine el konuyor Birde tehtit adaleti olmadigini yerde kim durur?

  7. Belki ben de dahil olmak üzere, birer yorumcu olarak bazılarımız bu sitenin hakkını vermekte zorlanmaya başladık. Ne insanların iftira, hain sıfatlarına muhatap olmak istiyorum, ne de insanların bu derece öfklenmesine vesile olmak istiyorum. Belli ki, seçim gününe kadar bu savrulma durumu dozu artarak sürecek. Bu durum sitenin sahibi sayın Koru’ya da haksızlık gibi. Seçimler geride kaldıktan sonra daha serinkanlı ve sağduyulu yorumların artacağı beklentisindeyim. O gün gelinceye kadar suskunluğa bürünmek bana daha hayırlı ve yapıcı görünüyor. Kibar dilinden ödün vermeyen Özer Bey de dahil, herkese içten selamlar, hayırlı Ramazanlar.

    • Kararınızı saygı ile karşılamakla birlikte,size katılmiyirum .
      Cahalet karşısında pes etmek bir düşünce insanini içi olmaması gerek.
      Yalnışı ve yalanı savunanlar her iki çümlelerinde kendi kendilerini yalanliyorlar.
      Zaten bunların gayeleride sizin gibilerini susturmak ve
      Buda gösteriyor ki bu konuda kazanan yalanlar ve iftiralar Kayip eden gerçekler ve hakli olanlar.
      Sizede hayırlı Ramazanlar.
      Not: Yaşca sizden büyük olduğum için Affınıza sığınarak sıze tavsiyem, Peygaberlerin hayatlarını düşünüp kararınızı tekrar bir kez daha gözden geçirmenizi öneriyorum.

      • Nurdan hanımın yorumuna bende katılıyorum, Yorum sayfası bence yokluğunuzda kalibrasyonunu yitirir..

    • Bernar bey istisnasız tüm yorumlarinizı okurum ve okuduğum her yorumdan birşeyler öğreniyorum. Daha öncede belirttiğim gibi yorumlariniz ders niteliğinde. Bu sitenin sizin yorumlarinıza ihtiyacı var.

      • ******
        Daha geçen gün izah etmiştim o kalpsize,
        Şimdi durumu nasıl anlatsam ki ben size,
        Öyle verip veriştirmeyin dedim doğruları,
        “Yetsin gali” dedirtirler dedim, şevkinize!…
        Dedim bunları dedim, ama dinletemedim,
        Çok çok uzun yazmayın, yorulursunuz dedim
        Hem de telepatik olarak, dedim bunları!..
        Duyuramadım; olsun, en azından denedim!
        Ha babam yaz babam, bu kadarı ona yetti,
        Teşrif etti gelenler, gidenler çekti gitti,
        Hayırlı olur inşallah, seçim sonuçları….
        Seçime kadarlık, benim de zamanım bitti!
        Hayırlı Ramazanlar, şeker gibi Bayramlar!
        Bir zaman meselesi, giden buraya damlar,
        Boynu bükük bırakmayın, o yorumlukları,
        Ey madam gibi madam, adam gibi adamlar!…
        *******
        Hakanhakkatapan Karizmatikkıymetligillerdenbirademoglu!

  8. BAE ligine dolar milyonerlerinin yatırım
    yaptığını söylüyorsunuz,
    BAE leri CIA ve Pentegon üssüdür.
    Küresel sermayenin ilgisini çekmesi
    bu şartlarda gayet normaldir.
    Bu ülkelerin egemen güçlere karşı
    lolitikalar belirleyebilirmi?
    Övdüğünüz bu ülkelerde demokrasimi var?
    Hukukun üstünlüğümü var?
    CİA bu ülkelerde yargısız infazlar yapıyor.
    Bu ülkelerde acaba yönetimlar basın
    ve görsel medya tarafından eleştirilebilirmi?
    Monarşi ile yönetilen ülkelerde fikir ifade
    teşebbüs özgürlügü olurmu?
    Siz bu ülkelere sermaye akışını övüyorsunuz,Türkiyeyi hukukun üstünlüğü
    adaletin olmadığıyla eleştiriyorsuz.
    Övdüğünüz monarşilerle karşılaştırinca
    ironik bir durum hasıl oluyor.
    BAE lerine küresel sermayenin gidişi
    egemen güçlerin projesidir.
    Yazınızı okuyunca müstemleke
    aydınlarını hatırladım..!

    • Bana kalırsa Hasan bey yanlış anlamışsınız, Sayın Koru o ülkeleri övmüyor ki, parası olupta önünü göremeyen insanlar paralarını daha güvenli olduğunu düşündükleri ülkelere götürüyorlar diyor. Bunu da kendisi demiyor üstelik, konuyla ilgili başka bir araştırmaya atıfta bulunuyor. Yazı eleştirilebilir lakin eleştiri oklarınızın hedefi yel değirmeni gibi olmuş. Normalde yorumları çok eleştirmem ama sayın Koru cümlelerini özenle, en ılıman olanlarından seçmiş, memlekette devletin ekonomisine güvenen ve destek veren kesimin cebindeki her kuruş, gün be gün azalmaya devam ediyor, bu doğal afet değil ki, hani dolu vursun da bu yılki ürün hasılatı zarar görsün. Sebep sonuç ilişkisini tekrar irdelemekte fayda olduğunu düşünüyorum…

  9. türkiye konusunda, hele ki “tehdit,öngörülemez ve güvenlik sorunu” olarak görülen tayyip erdoğanın yönettiği türkiye hakkında; hiçbir batılıya ve batılı-batıcı gazeteciye güvenilmez. batılılar; türkiye konusunda bağımsız ve objektif olamazlar.

    • ayrıca eklemem gerek:
      milyonerler, BAE’ye kaçıyormuş. birleşik arap emirlikleri; türkiyeden daha mı demokratik, yargısı daha mı güvenilir? sırf bu veri bile; türkiye hakkındaki demokrasi eksikliği ve yargı sorunu iddiasını çökertir.

    • Soru 1-Erdoğan ve Türkiye hakkinda övgü ile söz eden ve batılı iş adamlarını Türkiyeye yatırm yapmalari için teşvik eden 7 yil önceki batılılar acaba uzayami taşındilar?
      2-Yoksa şu anki batılılar uzaydan dünyaya 2011 den sonrami indiler?
      3-Acaba neden eski dostlar Erdoğandan fellik fellik kaçiyirlar?
      Benim batılılarla ilk defa 1993 te ABD nin Florida şehrinden Susan Bartin diye bir misyoner bayan tarafından gönderilmis bir mektup vasıtası ile tanıştım.
      O zaman Türkiyeye sığınan göçmenlere yardım etmek için arkadaşlarımız ile beraber kurduğmuz dayanışma ve yadımlaşma derneğinin ayda bir çıkardığı dergide İslamda kadın hakları ile ilgili bir yazı yazmıştım,o dergi ücretsizdi ve biz o dergiyi bütün elçilikkerede dağıtırdık.
      S Bartinin Mektubu benim yazımda üç ay sonra bana gelmişti.
      O mektupta bana İncili tanıyip ve okumamami teklif ediyordu.
      Bende biz Müslümanlar İncile İnandğımızı ve incil hakkinda geçen ayetler vasitasi ilede bildığımi içinde onun teklifini memnuniyet kabul ettiğmi yazdım.Ben o bayanla 1998 e kadar mektuolaştım.
      O arada bana bir kaç kez davetye gönderdi fakat ben gidemedım çünkü hem çalışiyordu hemde çocukları yalnız bırakmak istemedim.
      .Biz birkaç defadada telefonla görüşmüştük.
      Bir defasında bana şunu söyledi.
      Ben o bayanı çok beğenmiştim İncildeki bazı birbiri ile çelişkiye düşen ayetleri açiklamasını yazınca. ” Benim onu açıklamam imkansız,” diyerek bu konuda Kur’an’ı kerimde geçen incilin daha gerçekci olduğunu hiç cekinmeden yazardı.Misyoner bir bayan kendi inandığı dinin bazı insanların kendi çıkarlari içın yaptıkları tahribatı hiçmi hiç savunmazdı.
      O arada kendiside Kuranikerimin meaalını bir kaç kez okudu ve çok etkilendiğini söylerken çekinmek şöyle dursun övünürdü.
      Benim tanıdığım batılílar öğle liderlerine bu dini liderleride olsa körü körüne haşa Alkaha tapar gibi tapmazlar ve bile bile bizimkiler gibi (politikacıları harıç)aslada yalan şöylemezler.
      Batılılara göre en büyük günah yalan söylemek.
      Bakın siz Erdoğan içın hem milletle kavga ediyirsunuz hem millete iftira atiyirsunuz hemde insanları aptal yerine koyar gibi Erdoğanın yaptiğı hatalarıde batıliların üstüne atarak onu temize çıkarma yarışına giriyorsunuz.
      Bu konularda çok komok duruma düştüğünüzünde farkında değilsiniz.
      Tipki geçen gün benıle tartişmaya giren bir arkadaş gibi.
      Bir önceki iddasında “Darbrden haberleri vardı” diyiyor, bir delil suniyorsunuz buna cevabi ” buda Erdoğanín darbeden haberini olmadığını gösteriyo.” diyerek kendi kendi kendi ile çelişkiye düzşüp kendini yalankadığının farkına bile varmiyor
      Bakınız sizler ne kadar havuza su taşirsanız taşiyin o havuzun temelinde milletin alın teri olduğu için orayi dolduramassınız çünku o sular terler kadar temiz olamaz insanin terini ancak kirlenmemiş sular temizler.

      • bu soruların cevabını siz de biliyorsunuz: nasıl ki, (suudi arabistan kadar yaptığı üretimi ile) petrol ve doğalgaz zengini rusya bile, ekonomik sorunlar yaşıyor, dolar karşısında ruble değer yitiriyorsa, türkiye de aynı sebebden sorunlar yaşıyor. türkiye, artık batının güvenlik politikaları ile çatışıyor. biz artık batı ile “rakibiz”. batı, istiyor ki herkes batının güvenliği için türkiye kendi güvenliğinden feragat etsin. burda ipler kopuyor.
        suudi arabistan ve bae, çok mu demokratik? hayır, onlar batı ile uyumlu.

      • Nurdan hanım haklı gibi Amerikada Bill Clinton’un koltuğunu kaybetmesini herkes yaşadığı uygunsuz ilişkiye bağlar ama asıl sebep kamuoyuna yalan söylemesidir. Bu işin uzmanları böyle diyor, benim haddime de değil tabii. Lakin machiavelli’ yi nereye koyacağız. Oda batılı ve her yol mubah diyor. Ahlakmış, erdemmiş, dürüstlükmüş sakın ha bunlara takılıp da ülkenin zararına olacak birşey yapmayasın, bu korkaklara yaraşan bir şeydir, tıpatip olmasada söylediği şeyler bu minvalde. Ve Machiavelli batı dünyasında siyaset biliminin temel taşları arasında gösteriliyor, kimi kaynaklarda kurucusu diye geçiyor. Lakin aradan nerdeyse 500 yıl geçmiş, o zaman Osmanlının yükselme devriydi, şimdi Türkiyenin dalgalı devrindeyiz. Köprülerin altından çok sular aktı, köprüler yıkıldı:)

    • BAE nin petrolü var. Oraya parasını yatıran yatırımcı parasını geri alabileceginden emin, üstelik o ülkede OHAL yok. Yani farklarimız çok.

      • demokrasi de yok, muhalefet yok, kraliyeti sorgulayamazsınız. yani aslında bu işin demokrasi ve hukukla alakası yok.

  10. Hukuk ve adalet Ekmektir.
    Sekçuk Şirin hoca, Yol Ayirimindaki Turkiye adli kitabinda bu hususa ozellikle deginiyor. Ekonomik (inovasyon acisindan) olarak yuksek performans gosteren ulkeler 3 kategoride basari gosteriyorlar:
    1. Ozgurluk (Bilgiye erisme ozgurlugu acisindan Turkiye 180 ulke arasinda 154. sirada)
    2. Adalet (Hukukun ustunlugu endeksi 2015 verilerine gore, Turkiye 99 ulke icerisinde 80. sirada)
    3.Dayanisma/isbirligi (Bu husus guven ile alakali ve bu kategoride de durumumuz baya kotu. Bununla ilgili de arastirmalar var).
    Devletin dini bu yuzden adalettir ve adalet olmali.
    Hukuk ve adalet olmazsa bir yerde; ozgurluk olmaz ve insanlar birbirine guvenip de ticaret yapmaz.
    Sihirli formul bu iken, baska yerlerde cozum aramak sadece pansuman gorevini gorur.
    Kisacasi daha cok hukuk demek daha cok EKMEK demektir. O zaman Ohal’i kaldirmakla ise baslayabiliriz…
    Bilimsel bilgi ve kollektif tecrube bunu diyor cunku.

    • Önce normal fizyoloji, sonra fizyopatoloji ve buna dayanarak tanı sonra da tedavi. Cumhrureisimizin ekonomi danışmanları bunu akıl edemiyormu, Ya da bilmediğimiz trajik bir durum var…

  11. 25 yıldır yurt dışında yaşayıp türkiye ile ilgili ahkam kesenleri anlamak çok zor. madem türkiye hollandadan iyi gelin türkiyede yaşayın. beğenmediğiniz hollanda; türkiyenin bir ili kadar toprağı var fakat et süt ihraç ediyor.. hollandanın köyleri ile türkiye köylerini bir karşılaştırın farkı görün. köylerde hala ahır üstü ev kerpiçlerde oturulmakta.

  12. Meclis başkanı AKP’li İsmail Kahraman’ın bir damadının hastanesine fetö’den dolayı el konmuş. Kayyım olarak bilin bakalım kim atanmış? Diğer damadı. Bakın, OHAL budur işte. Mülkiyet dokunulmazlığı ayaklar altında, bir insan idama bile mahkum olsa cebinden 25 kuruş çıksa onu mirasçılarına devretmek zorundasın, bu adam idamlık suç işledi diye bırak malına mülküne, cebindeki 25 kuruşa bile el koyamazsın. Bakın idamlık suç bile olsa diyorum, var mı daha ağır bir suç?
    Bakın bu evrensel hukuk kaidelerini hiçe saymanın küçük bir örneği, böyle binlerce, yüzbinlerce örnek var. OHAL hoyratlığıyla yapılan hukuksuzluklar artık olağan hale geldi.
    (Şunu kimse unutmasın, OHAL kılıfıyla kılıfına uydurulan bu hukuksuz uygulamaların faturası gün gelecek önümüze konulacak, bunu millet olarak biz, çocuklarımız ödemek zorunda kalacağız.)
    Böyle bir ortamda risk alıp kimse yatırım yapar mı, parasını riske atar mı? Böyle bir ortamda gelişme olur mu? Böyle bir ortamda ekonomi iyiye gider mi?
    Evet, OHAL’in hayatımıza bir etkisi yok.

  13. —————-
    Gidenler geri gelir, hem de zenginleyerek,
    Yurdun taşı toprağı, bir başkadır diyerek !
    Bu bir husnü kuruntu, çok iyimser bakıştır,
    Kaçırtan sebep varsa, fırsat varken kaçıştır!
    —————-
    *******
    H.K. 3 Haziran 2018 at 10:34; 2 Haziran 2018 at 11:38; 1 Haziran 2018 at 19:14; 1 Haziran 2018 at 11:23; 30 Mayıs 2018 at 21:52; 30 Mayıs 2018 at 20:41; 29 Mayıs 2018 at 21:48; 29 Mayıs 2018 at 19:35; 29 Mayıs 2018 at 12:34
    Zokaya gelen balık, bir çekti getireni,
    Denize düştü birden, “yüzme bilmem” diyeni!
    Aniden panikledi, telaşlardan bir telaş,
    Göz bir yılan aradı, feryadına arkadaş !
    Yılana sarılırmış, denize düşen hani,
    Hayal gücü olsa da, işin özü bu yani!
    Bir de, kuzguna şahin, görünürmüş yavrusu,
    Yılana bakıp bakıp, görenler var yunusu !
    Yılan aldı sırtına, denizleri aşırdı,
    Okyanusta fırtına, bir köpürdü taşırdı!
    Kıyıya vurdu bir gün, zokacı yorgun bitkin,
    Çok acı su yutmuştu, kurtulmuştu velakin !
    …..
    *******

  14. ekonomi konusunu biraz aklı selim ele alamaz mıyız???
    birbirimizi suçlayarak nereye varabiliriz ki.
    oysa ekonomi konusu partiler üstü bir konu değil mi???
    kabul edelim ki son yıllarda dünya genelinde değişen konjonktür de etkili oldu, suriye savaşı da, akp nin bazı politikaları da…panik olmayalım diyen de haklı, durum ciddi diyen de.
    ekonomi sadece yaşam standartları bozulma meselesi değil, eve ekmek götüremeyen insanların tehlikeli kitlelere dönme ve manipüle edilme gibi potansiyeli var. iç savaş öncesi ,iki kez suriye de bulunmuştum ziyaret amaçlı. bir seferinde şamda trafik kazası geçirmiştim, kaza yapan insanlardaki sakinlik beni çok şaşırtmıştı ki genel olarak çok sakin insanlardı ama olanlara bak. serbest piyasa ekonomisine geçiş için atılan ve özel mülkiyete izin veren bazı adımlar gelir adaletsizliği yarattı, işsizlik yolsuzluk kuraklık ve kıtlık büyük fakirleşmeye yol açtı, sermaye ülkeden çıktı siyasi karmaşa sonrasına bir kıvılcım yetti. şimdi hepimizin biraz akla ve sağduyuya ihtiyacı var. bizler gidecek bir türkiyesi olmayanlarız…gidecek hiçbir yerimiz yok…
    iyi bir ekonomiye sahip olmak için her şeyimiz var, verimli topraklar, yeterli bir nüfus, mükemmel bir konum. öyleyse dünyanın en yüksek faizini veren ülke olmak sürdürülen yanlış politikalarla açıklanabilir bunun savunulacak bir tarafı yok. gelen sıcak paraya bağımlı olmanın, gelmediğinde bu denli kırılabilir olmanın da. tarım ve hayvancılığın can çekişiyor olmasının da açıklanabilir bir karşılığı yok. gerçekte iktidar aklını başına almalı.
    şimdi bizim topyekün bir seferberliğe ihtiyacımız var, tüketime yatkın olmaktan çıkıp üretime yatkın bir bir anlayışa hep birlikte sahip olmamız gerekir. inşaat sektörüne yatırım yapan sadece iktidar olmadı, bankadan kredi çekip maket üzerinden olmayan evleri olmayan paralarla alan geniş bir halk kesimi yok mu…iş kurmak yerine ev alıp dükkan alıp kiraya vermek kafasında değil miyiz, çok uzun yıllardır kitap okumayan, araştırma yapmayan, kültür-sanat yatırımı olmayan biz değil miyiz…her şeyin suçunu iktidarda bulamayız. herkes kendi evinin önünü temizlemediği, herkes kendi çapında bir üretici olmadığı sürece sorunlarımızı çözemeyeceğiz. dün bugüne bugünde yarına referans işte.hepimiz aklımızı başımıza alalım..

    • Didem hanım, yorumlarınıza topyekun karşı olmak çok mümkün değil ama bugün anafikri dayandırdığınız cümlenize katılmıyorum. Ekonomi partilerüstü değildir. Ozaman muhatap bulamayız, depremde yıkılan evlerin sorumlusu deprem, ha o gece girmeseydiniz eve sizde hiçmi kusur yok.. Daha önce teğet geçen kriz bu sefer( gerçi tanımlanmış bir kriz yok şu anda) tam hedefe odaklanmış. Güzel günleri sahipleniyorsak ki sahiplendik yapılan icraatların, verilen kararların ne derece isabetli olduğunun göstergesiydi teğet geçen kriz, hatta atıfta bulunulan ve dillere pelesenk edilen, ekonomimizin, avrupa devletlerinden daha sağlam olduğu idi. Teğet geçme ise bunun ispatı niteliğindeydi. Avrupaya teğet bile geçmeyen krizin Türkiyeye isabet etmesini de teğet olayı gibi sahiplenmeli, hataları tesbit edip telafi yoluna gitmeli ki bizde üzerimize düşenleri yapalım yoksa tabanında hatırı sayılır bir kaçak olan kovayı doldurmak akıttığımız sular heba olur gider… Dolarını 3,5 danbozduran vatandaşın dolarının bugün 4,6 olması gibi. İnşaata yatırım yapan vatandaş konusu; insanın başını sokacak bir evi olması temel ihtiyaçtır, bu temel ihtiyaç üzerinden ekonomiyi yönlendirmek ne derece etiktir? Konut fiyatları en iyimser değerlendirmeyle son 8 yılda yaklaşık 4 katına çıkmıştır(TCMB ve TUİK). Yaptığım derlemelere göre maliyet yaklaşık 2 kat artmış(2005 te bina maliyet nşaat indexi;100, 2018; yaklaşık 280 istatistik hesabı farklı olabilir yıllık artış oranlarını da dikkate alrak 2 kat dedim), 2016 yılında yabancıya satılan konut oranı %12,7 oranlar yıllara göre çok farklı değil. Yani bu sektördeki artışlar bir ksım kendi insanımızın cebinden çıkıp bir başka kısım kendi insanımızın cebine gidiyor. Şimdi derseniz yatırım için satılan konutlar daha fazla o daha büyük bir problem. Bir taraftan özelleştirecek yer kalmadı devlet fabrika işletmez ama diğer taraftan devlet bir sektöre destek çıkıyor. Gelir gider ekonomisini dengelemek amacı gütse eyvallah, cari açığı yabancıya konut satışı ile mi kapatacağız? Almanya makina yapıp satıyor, isveç çelik üretip satıyor, fransa otomobil bizde ev yapıp satıyoruz. Toprağımızı satmış olmuyormuyuz? Fabrikayı kapatıp kiraya verdiğinde daha çok kazanan insanlar var bu ülkede. Neden 30 kişinin sorumluluğunu alsınki, onlara maaş ödeyebilecekmi, iş kazası mı yaşanacak bu dertlere maruz kalsın… Gördüğüm o ki rant paylaşımındaki hırs ve hamaset dolu söylemler ve korosu ülkeyi ekonomik açmaza doğru sürükledi ve sürüklüyor. 5 bin dolar birilerinin bir akşam eğlencesi için harcadığı bir miktar iken 2000 lira aylık geliri olan bir kişinin belki 5 yıllık birikimi ve bu kişiler gidip bozdurdu dolarını, medyaya yansıtmadan yüksek meblağ dolar bozduran var ise kutlamak lazım tabii. Hasılı yönetimi napsanız temize çıkaramazsınız. Tarafgirlik duygusunun insanın algılarını perdelemesine imkan vermemek lazım benim düşüncem.

      • merhabalar Alper bey,
        ben türklerin mala mülke eve arsaya yatırım yapmayı sevdiğini ama üretime-üretken olmaya daha mesafeli olduğunu düşünüyorum. siz farklı düşünüyor-yorumluyor olabilirsiniz, bu mümkün.
        ekonominin partiler üstü olduğunu söylerken hepimizin ülke kalkınmasına fayda sağlamak düşüncesinde olmayı kastetmiştim gelen turiste güleryüz göstermek dahi bu kasıttadır, her şeyi ayrıntılama imkanımız olmayabiliyor,
        düşüncemin yönetimi temize çıkarmak olarak yorumlamanıza katılmamakla beraber saygıyla karşılıyorum iktidarı bazı konularda savunurken bana göre olan yanlışları üzerinden çok net eleştirdiğimi de düşünüyorum, özellikle ekonomi alanında, dozu herkesi memnun etmiyor olabilir.
        dolayısıyla tarafgirlik duygusunun algıları perdeleme meselesini yorumlarımdaki eleştiri dozundan fazla memnun olmamak üzerinden okuyorum kusura bakmazsanız.

  15. İhaleleri dolarla yapan, YİD projelerinde müteahhitlere dolarla kazanma garantisi veren RTE millete diyor ki, “dolarınızı bozdurun TL ye geçin”.
    Olur…!
    Görürsem söylerim.;)

    • ? doğruya doğru! tayyib komutanın vatandaşa verdiği gerçek önem ortada. vatandaş şehit olsun para bozdursun hoşuna gider. görürsen selamda söyle?

  16. Bazen Bernar gibi kişileri gördüğümde hayret ediyorum. Bu adamlar uzayda mı yaşıyorlar. Sanki 90 lı yılları hiç yaşamadılar. Sanki 2002 den 2018 e kadar bu ülkede yoklardı. Bir insanın ya kör olması gerekiyor bunca yapılanları görmüyorsa yada hain. İnsan biraz insaf duygusundan yoksun olmamalı. Erdoğan gitsin gerisi önemli değil isterse ülke batsın. 1907 de ki görünüşte türk ama kafası beyni sömürgeciler tarafından ele geçirilmiş o zamanın insanları Abdülhamid i devirerek koskoca bir imparatorluğu yediler. Abdülhamid gitti. Ülke kurtuldumu ? Bernar başını avuçların içine al ve biraz düşün ben ne yapiyorum diye kendini sorgula. Abdülhamid devrini iyi araştır. Bugünle çok paralellikler göreceksin. Bunu yazan türk asıllı bir hollanda vatandaşı geliri çok iyi düzeyde. istediği anda istediği ülkeye gidebilir Türkiye sevdalısı birisi. Cebimde tek kuruş dolar yok. Almaya da niyetli değilim. Evet bugün kaybedebilirim ama yarın daha fazla kazanacağımdan eminim. Sadece imkanları olmayanlar kalmıyor bu ülkede ülkesini sevenler kalıyor. Elbette gidenler olacak. Ama Yabancı bir ülkede yaşamanın, vatan hasretinin ne kadar zor bir şey olduğunu 25 sene bizzat yaşayarak öğrendim. Biraz araştır Bernarcığım göreceksin balon gibi şişirilen Türkiye nin borcunun 17 milyonluk Hollanda dan daha az olduğunu hayretle göreceksin. Hollanda nın güneyinin ve kuzeyinin boşaldığını. Ülkenin en önemli şirketlerinin battığını ekonominin gerilediğini devletin vatandaşına verdiği sosyal yardımları en geçen gün kıstığını. Ve sokakları alım gücü kötüleşmesinden dolayı eski püskü arabaların doldurduğunu göreceksin. Ama tabiki görmek istersen.

    • Yahu istediğin her şeyi yapacağım yapmasına da, ben senin ne istediğini anlayamadım ki. . . Hem kör diyorsun, hem açlıktan nefesi kokan Hollandalıların sokaklarındaki eski püskü arabaları gör diyorsun. Hem hain diyorsun, hem de “Bernar başını avuçların içine al ve biraz düşün ben ne yapiyorum diye kendini sorgula” diye atarlanıyorsun. Bazen Bernar, bazen Bernarcığım diye yazıyorsun. . . Bence, “Bernarcığım” diye yazışından belli, kızsan da seviyorsun bir şekilde. Sevmiyorsan da, canın sağ olsun.
      Nerdedirler ne yaparlar, bilmem, bilemem, ama hazır uzaklardan selam ederken Muammer Güler, Erdoğan Bayraktar, Egemen Bağış, Zafer Çağlayan beyefendilere de derin saygılarımı, hürmetlerimi, takdirlerimi iletmek isterim. . .

      • Bernar Bey, kendinizi bu siteye etkileyici bir hikaye ve üslup ile takdim etmiş, çizmiş olduğunuz hakkaniyetli ve adilane profil ile sanırım Ayteacher’ın da potansiyel oyunu almıştınız. Bu yorumunuzda yaptığınız gibi daha önce de 17-25 Aralık’ta tatsız ithamlara muhatab edilen eski bakanları anıp, nerede olduklarını sormuştunuz, ama nasıl oluyorsa aynı olayın esas çocuklarından olan, şu anda kanun kaçağı durumundaki Zekeriya Öz ve avanesinden hiç bahsetmiyor, T.C. Devletinin resmen kullandığı FETÖ tabirini ısrarla kullanmamaya özen gösteriyorsunuz! Benim oyumu Ayteacher gibi alamamıştınız, tuttuğunuz bu yolla da asla alamazsınız.

        • Bu deneki Bernar bey Gerçekten TAKTİRE şayen bir bey..
          Retoyu F yapankarı sizler vasıtadı ile iyi keşf etmiş olacakı o RTE tarafından Hayır sever iş adamını incileri ortalığa saçacağıni õğreni öğrenmez hedef saptırmak için İcat ettiği bir terör örgütü ve tamamen iftira.

    • Ozer Iyibas Bey,
      Bende Hollanda’da yasiyorum. 25 yildirda Hollanda siyaseti icerisinde aktifim. Hollanda hakkinda yazdiklarinizin hic bir gercekligi yok. Lutfen daha dikkatli olun ve dogru bilgiler aktarinki, hepimiz yararlanalim.
      Saygilarimla.

      • İlâhi Ertuğrul Bey! Hollanda hakkında bir şey yazmadım. Orada Ramazan’da da hafif uyuşturucu ticareti serbest mi? ?

  17. Madem kaçışlara herkesin bir yorumu var , hem sayın yazarın hem de yorumcuların biraz da fetöcülerin yurtdışına kaçışıyla ilgili yorum yapması da gerekmez mi?
    Bu kadar ekonomiyi, demokrasiyi, yargının durumunu düşünüyorsak, bunların üzerinde tarihin en olumsuz etkisini yapan fetö konusuna biraz daha fazla ve daha detaylı eğinilmelidir ve bütün olaylarla ilgili etkisi hesaba katılmalıdır?
    Ülkenin bir bölümü gündemdeki olayları maalesef sanki bu ülkede 50 yıldır fetö diye bir gladyo örgütü yokmuş, ekonomik, sosyal, demokratik ve yargısal durumumuzun bu hale gelmesinde 50 yıldır hiçbir rol oynamamış, bu ülkede 2 yıl önce 15 temmuz gibi bir kalkışma ve ihanet yaşanmamış gibi davranıp öyle yorumlamakta.
    Bakın mesele Hürriyetten dün bir haber,
    EDİRNE’de, ‘Askeri Casusluk Davası’ kapsamında İzmir’deki mahkeme heyetinde yer alan ve hakkında FETÖ/PDY terör örgütüne üye olmak suçundan yakalama kararı bulunan hakim İsmail Kurt, doktor, öğretmen ve mühendislerin de yer aldığı 11 kişilik grupla birlikte Yunanistan’a kaçmak isterken yakalandı. Hakim Kurt’un ve diğer şüphelilerin üzerinde sahte kimlikler ve yüksek miktarda döviz ele geçirildi.

    • necip bey. haklısınız. fetöcülerin yurtdışına kaçışıyla ilgili de yorum yapmak gerekir.
      Fetö meselesini ele alırken, retö ve cia sorunsalı ile birlikte ele alınması gerektiği açıktır. fetö ve fetöcüler uzayda tek başlarına yaşamadı, yaşamıyorlar. bunların işbirlikçileri var. bunlara yardım ve yataklık yapanlar var. bunların güçlenmesi ve ülkenin başına bela olması için elindeki imkanları kullananlar var.
      Mümkünse, retö ve cia ile birlikte bu konuyu ele alıp açıklarsanız biz de sizin uzmanlığınızdan yararlanırız.

      • Hamza bey ben uzman değilim, tersine ben sizin düşüncenizde olanların uzmanlığından yararlanmak için bu soruyu ortaya attım. Sizin fetönün özü konusundaki fikirlerinizi öğrenmek isterim mesela. Eğer olaya sadece geçmişteki destekçileri açısından bakıyorsanız, bugünkü destekçileri hakkında da görüşünüzü almak isterim. Çünkü bazılarını geçmişte fetöyle birlikteliğiyle bolca suçlayanlar, aynı hassasiyeti neden bugün fetöyü alenen destekleyenler hakkında göstermiyor da, bugün fetöyle amansızca savaşanlara karşı olabildiğine düşmanlık ediyorlar acaba? Bugün fetö ile mücadele neden bazılarınca hiç bahsedilmeyen bir konu, hatta bu mücadele neden rahatsızlığa sebep oluyor bir kısım insan ve kurumlarda sizce? Yorumlarınızı bekliyorum..

        • necip bey! uzman olmaya gerek yok. reisiyin izini takip et. doğruları bulursun. ister sözlerinden git, istersen eylemlerinden git. doğruyu kesinlikle bulursun.
          reis ne diyor? “ne istedilerse vermedim mi?” diyor.
          Demekki fetöye yardım ve yataklık yapanlar akplilermiş. işbirlikçileri akplilermiş. cia, akp ve fetö bu ülkede yapmadığını bırakmadılar.
          şimdi ise yardım ve yataklık yapan sadece cia kaldı. ama 15 temmuzu yapacak kadar bunları güçlendiren cia ile birlikte akp. bu bu kadar açıkken hala neyi arıyorsunuz anlamadım.
          Akp kara kaşı kara gözü için yardım ve yataklık etmedi. pislikleri birlikte yaptılar. fetö mahkeme kurdu, senin reisin savcılığını üstlendi. fetö kötü şeyler yaptıysa (ki her türlü kötülüğü yaptı), akp ile birlikte yaptı.
          Bunları görmemek için mantığını kapalı devre yapman lazım. yoksa herşey açık.
          Şimdi de cia fetö örgütlenmesini hala koruyor. ama ülkede de yine akp koruyor.
          Suça bulaşan çoğu kişi hala akp yöneticisi veya akp tarafından üst düzey yönetimlere getirildi. bunların hiçbiri hakkında işlem yapılmadı. ancak zaman gazetesi aboneliği gibi, dersanede temizlikci olarak 6 ay çalışmak gibi, dersaneye oğlunu göndermek gibi, bank asyada hesabı olmak gibi gerekçelerle yüzbinlerce insana zülmedildi.
          eğer fetö arıyorsanız akpye bakacaksınız. hepsi orda. bankadaki memur, köşe başındaki berber, inşaattaki işçinin her tarafı fetöcü olsa ne olur. suçu varsa tabii ki berber de olsa cezasını çekecek. ama suç ne, fetöcülük. kanıt ne fetönün dersanesinde çocuğunu okutmak. hemde senin reis onların mahkemesinin savcısı olduğu yasal dönemde.
          bunu zekanıza nasıl kabul ettiriyorsunuz bilemiyorum. vicdanınıza nasıl kabul ettiriyorsunuz onu da bilemiyorum.
          inan sizin gibilerin insan olarak nasıl bir mekanizması olduğunu çözemiyorum.

          • Ben sizin gibi, sizin insanlığınıza laf etmeyeceğim. Çünkü ”üslubu beyan ayn el insan ” dır derler eskiler.
            Ama bu ülkede 15 temmuz gibi bir olayı bile göremeyen gözlere , son 7-8 yıldır bu ülkeyi saran ihanet ağı ile yalnız başına kimlerin savaştığını farkedemeyen idraklere, gerçeği bildiği halde bilmez gibi yapan akıllara, doğruları değil yalanları söyleyen dillere, en hafif tabirle hayret ettiğimi ve arkasında iyi niyet görmediğimi belirtmem gerekiyor.
            Bu seçimin temel konusu ekonomi, demokrasi, hukuk, başkanlık sistemi-parlamenter sistem tartışması falan değildir.
            Bu seçimin temel konusu, bu ülkenin varlığına kasteden dış destekli fetö ihanetinin farkında olup onunla savaşmak ile, bu ihaneti görmeyen ya da gördüğü halde savaşmayıp işbirliğine gidilmesini savunmak tavırları arasındaki çekişmedir. Hiçbir canlı yaşamsal tehdit altnda diğer başka konulara öncelik vermez.
            Millet tüm adayların fetö konusundaki tutum ve söylemini yakından takip ediyor.
            24 haziran gecesi, birilerince şişirilen balonlar patladığında şaşırmayın, milletin bu balonları neden patlattığını anlamak isterseniz bu dediğimi iyi hatırınızda tutun.

          • Hamza Bey, anlayamadığın şeyleri gerçekten anlamak istiyorsan önce durup bir soluklan ve durduğun yerden biraz geriye çekil ve olayları önyargısız değerlendirmeye çalış. Başarabilirsen eğer müptelası olduğunu düşündüğüm müzmin muhaliflik gözlüğünü çıkartmayı dene. Necip Bey’in yazdıklarına kafa yormayıp zihnindeki ezber kaydı tekrar ettiğin çok aşikâr.

          • necip ve özer beyler! peki tek tek gidelim. bu işi bugün çözelim var mısınız?
            Önce şuna cevap verin. akp ile fetöcüler ortak mıydı değil miydi?

          • 2011 de açıktan açığa yaptıkları sonucunda açığa çıkan bilgilere göre, fetö 1960 larda kurulan bir nato-gladyo örgütü. Ama fetö 40 yılı aşkın bir süre bunu gizlemeyi ve bir cemaat görünümünde kalmayı başardı. Akp de inançlı kesime hitap ettiği için toplam iktidar süresinin yarısında bunlardan oy aldı. Ama 2010-2011 yılından sonra gerçek yüzü ortaya çıkınca 7-8 yıldır bunlarla mücadeleye başladı. Hatta siz daha iyi bilirsiniz mutlaka, Erdoğanın çok çok önceleri ”ilk önce bunları halletmek lazım” dediğini feto kendi konuşmasında söyledi. Evet Akp nin yolu geçmişte cemaat iken bunlarla kesişti ama geçmiş 50 yılda bunlarla yolu kesişmeyen parti ve siyasetçi mevcut değil. Önemli olan suç ve ihanetleri ortaya çıktıktan sonra kimin ne yaptığı. Karşınızda bir esnaftan 7-8 yıl alışveriş yapıyorsunuz, muhabbet ediyorsunuz ama birgün katil olduğu ortaya çıkıyor. Ortaya çıktıktan sonra yine beraber olursanız iyi bir şey yapmamışsınızdır, ama öncekilerden sorumlu tutulamazsınız. Bugün tüm muhalefet partileri, sırf Erdoğana karşı olmak için onunla iş tutuyorlar, Akp ve Erdoğan ise ölümüne mücadele ediyor. Günümüz için en doğru tespit bu ve hüküm buna göre verilecek seçimde.

          • Hamza bey ayrıca şunu hatırlatayım, benim size sorduğum sorulara cevap verme ihtiyacı neden hissetmiyorsunuz? Önce onlara bir cevap verin ki, bugünümüzün durumuyla ilgili sizin pozisyonunuzu bir tespit edelim. Çünkü 50 yıllık geçmişi burada biz biraz zor çözeriz. Ama günümüzle ilgili görüşlerimizi açıkça belirtebiliriz.

          • Hatırlatayım size sorularımı;
            Sizin fetönün özü konusundaki fikirlerinizi öğrenmek isterim mesela. Eğer olaya sadece geçmişteki destekçileri açısından bakıyorsanız, bugünkü destekçileri hakkında da görüşünüzü almak isterim. Çünkü bazılarını geçmişte fetöyle birlikteliğiyle bolca suçlayanlar, aynı hassasiyeti neden bugün fetöyü alenen destekleyenler hakkında göstermiyor da, bugün fetöyle amansızca savaşanlara karşı olabildiğine düşmanlık ediyorlar acaba? Bugün fetö ile mücadele neden bazılarınca hiç bahsedilmeyen bir konu, hatta bu mücadele neden rahatsızlığa sebep oluyor bir kısım insan ve kurumlarda sizce? Yorumlarınızı bekliyorum..

          • Sanırım Hamza bey kendi davetine icabet etmeyecek. Sükutu umarım konuyu detaylı inceleyip düşünmek ihtiyacındandır. Hayırlısı olur inşaallah.

      • Hamza bey Esas Retoculari İnce delilleri ile videolarını göstermiş ya!
        Bunlar neden onlara bakmayipde bu siteye yorum yaoanlara kafayı takmışlar? Onu sormak lazım.
        ben onu bunu bilmem bunlar terörist ilan ettikleri gürüm insanları Allah rizasi ile kandıran tam bir dilenci idiler ve onun içinde köşeyi çabuk döndüler..
        Bunlarda millete dolar bozdurun dolar düşecek, Reis rızasi için yastik altindaki altinlarını, bozdurun, çünkü Batılılar reisi istemiyorlar diye kandirip ve iş adamlarının malari, mülkleri, okulları,Hastahanekerine çullanip kılıf olarakta onlari terıörörist ilan ederekde hirsizlikkarına kılıf buldularak milletti kandırdılar.
        Birde ne görelim Muhammer İncenin
        gösterdığı videoda esas bunlari yapan Retocular ne kaçmışlar nede zarar görmüşler.
        Hem suçlular hemde güçler ve milketi soymaya ve zindana koymaya fitesi bozulmuş araba gibi son süret devam ediyirlar.
        Bugünde benmi H Gayretleştim? .Galiba.

        • Fetöye icat edilen bir örgüt ve tamamen iftira diyebilen bu bakış açısı ile bu meselenin neyini tartışacağız ki?
          Yapılan tamamen esas suçluyu örtüp tezvirat yaparak insanları suçluya değil cambaza baktırmak.
          Bugün 50 yıllık fetöyü geçmişte kim kurdu, kim destekledi sorularının bir yönüyle pratik hiçbir faydası kalmadı. Çünkü buna bulaşmayan kalmamış. Ama sadece bir tanesi açıkça kabul edip halkından özür dileyebildi.
          Bugün önemli olan bu örgütle kimin mücadele ettiği ve önümüzdeki yıllarda da edeceği. Bu konuda da Erdoğandan başka bir taliplisi yok bu mücadelenin.

          • anlaşılan tane tane sonuna kadar gitmek size biraz zor geldi.
            o zaman toptancı yazayım. bu son yazım. isteyen istediğini alır, istemeyen yandaş kalır. (sayın H.K. kusuruma bakmasın, biraz son cümlem ondan rol çalmış oldu)
            1: Evet fetö örgütlenmesi akp döneminde başlamadı. akpden çok çok önce başladı.
            2: Evet fetönün arkasında cia vardı.
            3: Evet, Fetöcüler bu ülkede pekçok suç işlediler.
            4: Evet fetönün geçmişte destekçileri olduğu gibi, şimdi de destekçileri var.
            5: Evet (evet mi bilmiyorum. biraz şüpheli) birileri fetöye karşı büyük bir mücadele veriyor (mu?)
            5. şık hariç herhalde hepsinde mutabıksınız?
            Daha önceki yazılarımı eğer okudu iseniz ve eğer okuduklarınızı doğru anladı iseniz, benim iyi kişilere değil, iyi sistemlere itimat ettiğimi, iyi sistemlerin iyilik, kötü sistemlerin ise kötülüğe teşvik ettiğini, kötülük ürettiğini, iyi insanların ise nadiren iyi şeyler yaptığını belirten birçok yazımı hatırlatmak isterim. (yani burdan muharrem incenin de iyi şeyler yapacağının garantisinin olmadığını düşündüğümü anlamış olmalısınız. inceyi ya da A kişisini desteklediğimi düşünüyorsanız diye bunu yazdım)
            İyi sistemin ise 2 yönü olduğunu; birincisinin altyapı, diğerinin ise üstyapı olduğunu açıklamıştım. Bu deyimler solun aşina olduğu deyimler fakat islamcı kesim kavramakta biraz zorlanabilir. bu nedenle yazdıklarımda anlamadığınız nokta olursa, ve gerçekten de doğruları, yalnız ve yalnız doğruları konuşacağımıza yemin ettiğimizi (ettiğinizi de) kabul ederek, tek tek açıklamaktan kaçınmayacağımı bilmenizi isterim.
            İyi bir sistemin altyapısı dendiğinde (konumuz açısından söylüyorum) üretim ve bölüşüm ilişkisi akla gelir. Üretim ve bölüşüm ilişkisini yani üretim ilişkilerini, yani üretim modelini yani kapitalizmi, olması gereken gibi kurduğumuzda, şu anki sorunlarımızın pekçoğunu çözeriz. (Bununla ilgili bir yazı yazmıştım. )
            Kapitalizm olması gibi olmadığı için, yani çarpık kapitalizm olduğu için, yani devlet üretim ve bölüşüm ilişkisinde servet dağıtıcı olduğu için, herşey merkezileşir (bunu daha önceden de ayrıntıları ile yazdım). Siyasette merkezileşir. insanların düşünceleri de merkezileşir, duyguları da merkezileşir, ülke yönetimi de merkezileşir. Çünkü servet merkezden dağıtılır. çalışarak, üreterek, servet elde etmek hem zordur hem de bu şekilde hak ettiğinden daha az alırsın. bunun yerine siyaset ya da başka yöntemlerle merkezi (yani deli dumrulun köprü başını) ele geçirdiğinde, ya da köprü başını tutanlara yakın olduğunda, haketmeden kolaylıkla büyük paralar kazanabilirsin. bu nedenle siyasette lider sultası olur, olmak zorundadır.
            Böyle durumdaki bir ülke, birkaç güç odağı tarafından yönetilir. sayılı güç odağı tarafından yönetilen bir ülkeyi yönetmek ise çocuk oyuncağıdır. hepsi hepsi 5-10 güç odağını kontrolden geçer. reis ne derse aynısını söyleyen 30 milyonu, kılıçdaroğlu ne derse aynısını kabul eden 10 milyonu, öcalan ne derse “he valla” diyen 6 milyonu yönetmek, hepsi kendi doğrularını oluşturan, kendi vicdanına göre karar veren, kendi bilgisine göre karar veren 80 milyonu yönetmek gibi değildir. Bu nedenle bu ülkede güç odağı olup da daha güçlülerin (ülkemizde cia) kontrolünde olmayan birisinin olma ihtimali yoktur. yani amerika, fetöyü kontrol ettiği gibi, pkkyı da, akpyi de, chpyi de diğer partileri de kontrol eder. etmemesi diye bir ihtimal olmaz.
            Onun için, “fetöcüler cianin adamı” gibi bir söylem anlamsızdır. doğrudur ama anlamsızdır. çünkü akp de, chp de, hdp de, pkk da, dev genç de, tkp de, başka güç odakları da cianin kontrolündedir.
            Benim bu söylediğimin fantazi olmadığı, yaşamın bir gerçekliği olduğu daha önceki yorumlarda yazılan değişik örneklerle de ispat edilmiştir. Mesela, israil ile anlaşma yapanların içinde necmettin erbakan da, adnan menderes de, ismet inönü de, tayyip erdoğan da vardır. tayyip erdoğan bu konuda 60’ın üzerinde anlaşma ile rekor da kırmıştır. Anlaşma yapmışlardır çünkü yapmak zorundadırlar. Onların o makama gelmesine razı olanlar kontrol mekanizmalarını da bir şekilde kuruyorlar.
            Demek ki;
            Ülkenin daha güçlü ülkeler tarafından koyun gibi güdülmemesi için öncelikle ülkenin birkaç kişinin elinden kurtarılması gerekiyor. yani ülke birkaç güç odağının alacağı kararlara bağlı olmamalı ki bu ülke kolaylıkla yönetilemesin. yani dış güçlere, zannettiğiniz gibi, akp değil, “ilmi hür, irfanı hür, vicdanı hür bireyler” ile dur denilebilir.
            Fetö de ülkede oluşturulan birkaç güç odağından bir tanesi.
            ve fetöcüler akp iktidarından daha önce de vardı ve hatta ecevit tarafından da okulları ziyaret edildi.
            Ancak akp 16 yıl gibi, nerdeyse bir ömür olan süredir iktidarda. ayrıca akp kadrolarının fetö ile imtihanı (işbirliği) akp iktidarından çok çok öncelere dayanır. bu nedenle de akpnin suçunun sabit görülmesinden daha doğal birşey yoktur.
            Evet fetö pekçok kötülük yapmıştır. ama bu kötülükleri akp yönetimi ya da kadroları ile birlikte yaptılar. fetönün kurduğu kumpasların akpliler savcıları oldular. fetöcü savcı daha güvencede olsun diye zırhlı araç tahsis edildi. ülkede önemli görevlere (hem de pazarlık yapılarak; “3 kişi sizden 5 kişi bizden olsun” gibi) akpliler tarafından getirildi. ülkenin varlıkları akpliler ile fetöcüler arasında pay pay edildi. thynin bütün parası, yasalara ve yönetmeliklere aykırı olarak bankasya hesabına yatırıldı. pekçok yerde, fetöcülerin sendikası rakiplerine karşı desteklendi.
            ve sonraa bingo. iki suçlu anlaşamadılar. pazarlıklar bir yerde tıkandı. kavga ettiler. fetöcü polisler ve savcılar, daha önce yaptıkları ve artık alışkanlık oluşturan yöntemleri akpliler üzerinde de kullandılar. sahte isimlerle akplileri dinlediler vs. Zaten normalde de fetöcüler ile akplileri ayırmak mümkün değildi. akpli babanın fetöcü oğlu, akpli kayınpederin fetöcü damadı oluyordu. yada kadın fetöcü, kocası akpli ya da tersi idi. yani her anlamda bunlar sadece suç işleme özgürlüğünü ifa ederlerken değil, aynı zamanda akrabalık ilişkileri anlamında da içiçe idiler.
            Kavgadan sonra ortaklardan birisi güçlü, diğeri ise suçlu oldu. Şimdi siz, kendinizin yaptığı gibi, fetöcü diye zülme uğrayan bütün insanları suçlu kabul etmemi, bütün yandaşları da ak pak kabul etmemi istiyorsunuz, bunu kabul etmeyince de köpürüyorsunuz. Yazı çok uzadı, burda kısa kesmeye çalışacağım.
            Kusura bakmayın, ben hukuka inanırım ve benim için kimin neci olduğu değil, suç işleyip işlemedi, suç işlediyse hangi suçu nasıl işlediği ve cezasının ne olması gerektiği ilgilendirir. Bunun da hukuka uygun (bunu özellikle vurguluyorum hukuka uygun) soruşturma ve yargılama sonucu bağımsız mahkemeler karar verir. “fetöcüler kötü, akpliler ak pak” öyle mi? yok öyle bedavadan temize çıkmak. biryığın pislik ortalıkta. bu pisliklerin pekçoğu da yasal olarak suç ve bağımsız mahkemeler kimin suçlu kimin masum olduğuna ve hangi suça hangi cezanın verileceğine karar verir. Onun için de benim derdim bu ülkede hukukun tesisi.

          • Hamza bey önce Erdoğanı takdir eden, Akp ye oy veren herkesi İslamcı sanma yanlışından kurtulmanızı tavsiye ederim. İnançlı bir insan sayılabilirim ancak İslamcı değilim hiç olmadım. Eğer bu ülkenin Erdoğana oy veren %50 sinin tamamı İslamcı olsaydı ben de sizin gibi düşünebilirdim ama değil ve nedense insanlar bunu anlayamıyorlar. Daha önce Anap dan Dsp ve Chp ye kadar oy vermiş benim gibi birinin Akp ye oy vermesini ve desteklemesinin sebeplerini hiç anlamaya çalışmadıkları için, bugün ortaya dincimsi Muharrem İnce ortaya çıkıp oy avcılığı yapabiliyor. Tabi her olay için herkesin kendi hikayesi olabilir ve Akp-fetö olayını sizin hikayeleştirmenizi de yazınızdan öğrenmiş olduk. Bir kesimin klasik önyargı, önkabul ve suçlamalarından çok da farklı bir şey okuduğumu söyleyemem kusura bakmayın. Bugün hukuku tesis etmek istemediğini söyleyen hiçbir kimse zaten yok. Tarihte bütün hukuksuzluklar hukuk adına ve hukuk kullanılarak yapılmıştır. Herkes kendi hukukunu tesis etmek istiyor maalesef. Ülkemizin kısa geçmişinde de tarafsız ve bağımsız bir hukuk sistemi hiç olmadı. Zaten milletin hukukunu öncelemeyen hiçbir kişi, kurum veya sistem gerçek ve adil bir hukuku tesis edemez. Siz aksini düşünüyor olsanız da ben bütün yaşananlara rağmen geçmişi gözönüne aldığımda, daha adil bir hukuk sistemini kurmaya gitgide yaklaştığımızı düşünmekteyim.

  18. Milli Güvenlik Kurulu
    Enflasyon artınca faizi artırmak zorunda kalırsınız çünkü aksi halde ekonomi iflas eder. Faiz artınca da enflasyon artar. Buna faiz sarmalı denir. Faiz yüzde yüzü geçince o devlet artık yaşayamaz. Fiyat ve ücret anarşisi ortaya çıkar ve ekonomi durur.
    Bununla beraber geri kalan ülkelerde banka ekonomi dışında tedbir alır. Sonunda ülke kolay kolay yıkılmaz. Akevler 50 seneye yakındır TL dışında demir çimentoyu para olarak kullanıyor. Bu sayede ekonomiden rahatsız olmuyor. Gelin Akevler’e kulak verin. Londra seyahatiniz derdinize derman olamaz.
    Bu durum seçimlere yansıyacaktır. İşler daha da karışacaktır. Eskiden askerler CHP’ye güvendiler, Özal’a güvendiler, müdahale ettiler. Şimdi Güvenecekleri liderler de kalmadı. Müdahale etseler bile bir çözümleri yoktur.
    Askerlere tavsiye ederim. 60’ların, 97’lerin tekrar olmasını istemiyorsanız, Milli Güvenlik Kurulu’nda hükümeti uyarın. Hükümet Akevler’i bir dinlesin. Bizim çözümümüz vardır. Yaptığımız çözümümüz vardır. Devletimiz yıkılmasın. İkinci İstiklal Savaşı’nı yapmak zorunda kalmayalım. Gelin bizi dinleyin sonra yapmayın. Cumhuriyetimiz yaşasın istiyoruz ama ikinci cumhuriyeti kurmaya da hazırız.

  19. Bu tür yazıları 25 Haziran’a kadar okuyabiliriz.
    Muhalif kesimin dolardaki yükselişe sevindiğinden hiç şüphe etmemelidir.
    Aynı gemideyiz,dolar yükselirse biz de zarar görürüz gibi laflara karnımız tok.
    Dolar bir fırlasın,ekonomi bir bozulsun,
    hükümetten bir kurtulalım,bozulanları sonra yavaş yavaş tamir ederiz anlayışı
    hakim.Çünkü muhalif kesimin halkı
    cezbedecek,kendilerini itidara getirecek
    bir projeleri,programları yok.Tek umutları
    iktidarın yapacağı yanlışlar ve ekonomide
    dengelerinin bozulması.
    Hülasa muhalif kesimi (siyasi partilerş ve medyası dahil)ülkemizde olan iyi şeyler değil,olumsuz gelişmeler sevindiriyor.
    Bu ifadelerimi haksız ve yanlış bulanlar
    muhakkak olacaktır.Ama ben bundan
    adım gibi eminim.

    • Erdoğan 15 yıldır Dış Dünyanın avantajlarından faydalanarak sanki ekonomideki herşey çok güzel izlenimi oluşturdu. Ama artık Bol Para dönemi bitti.Herşeyin bir sonu var ama maalesef bu bol para döneminin bittiğine bir türlü inanmak istemiyor AKP yönetimi. Kendilerine komplo kurulduğunu iddia ediyorlar. Gerçeği acı bir şekilde tecrübe edeceğiz

    • bekir bey! Ekonominin, muhaliflerin sevinmesine üzüldüğü için hasta olduğu melainde bir yorumunuz yoksa eğer, muhaliflerin sevinmesi üzerine değil de ekonominin durumu hakkında yazmanız gerekir diye düşünüyorum.
      Tamam muhaliflerin sevinmesi kötü birşeydir.
      Fakat öncelikle ekonominin kötü olması kötü birşeydir.
      Hadi ekonomi umurunuzda değil, ama en azından muhalifleri sevindirdiği için de olsa ekonominin kötü olması kötüdür.
      Öyleyse, muhalifleri sevindirmemek için ne yapmak lazım sorusuna cevap aramak lazım.
      aslında sorunun cevabı açık: muhalifleri sevindirmemek için tabii ki ekonomiyi düzeltmek lazım.
      Peki ekonomiyi düzeltmek için ne yapmak lazım? Bunun cevabı da açık aslında: Ekonomiyi bozan insanları görevden almak lazım.

      • Pekiyi,Hamza bey,ekonominin durumu hakkında yazalım:
        2017 Yılında %7.4 büyüdük ki bu çok
        iyi bir oran.
        Bu Mayıs ayında ihracatta %12.2 ithalatta ise %5.5 artış gerçekleşti.
        Nisan ayında gelen turist sayısı
        geçen Nisan ayına göre %28.3 arttı.
        Şu kadar milyoner yurtdışına gitti söylemi ekonomi değildir,siyasettir.
        Ama yukarıdaki rakamlar ekonomidir.
        Öte yandan ekonomik gidişatın iyi ya da kötü oluşunun tek göstergesi dolar fiyatlarının yükselmesi ya da düşmesi midir?
        Bugün,dolar yükseldi ekonomi kötü
        diyenler,seçimden sonra dolar 4 liranın altına düşse,ekonomi iyi diyecekler mi?
        Aslında burada ekonomi falan konuşulmuyor,siyaset yapılıyor.
        Muhalif kesimin Ak Partili yılların hiç birinde ekonomiye iyi dediği görülmemiştir.Bakmayın şimdi bazılarının feşmekan yıllarda ekonomi iyiydi,bu gün kötüye gidiyor
        dediklerine.
        Şimdi iyi dedikleri yıllarda,krizin bize teğet geçtiği yıllarda da kötü diyorlardı ekonomimize.

        • dolar, 1 lira olsa bile, illa ki kötü diyecekler, kötü demeliler.
          çünkü onlar peşinen muhalif olup, ardından muhalifliklerine mazeret arıyorlar.

      • Hamza Bey!! Iradenin baskalarina satilmasi gerektigi mealinde bir yorumun yoksa eger, bos siyaset yorumunu birak da kim oldugunu, neyi savundugunu erkekce acikla burada.

        • bekir bey, lütfen biraz mantığınızı kullanın. tüik güvenilir olsa 2 kez hesaplama yöntemi değiştirmez. tüik bir tarafta ülke büyüdü diyor, diğer tarafta işsizlik artıyor. ekonomi bilmeyebilirsiniz ama mantık denilen birşey var.
          1000 birim malı 100 işçi ile üretiyorsanız, 2000 birim mal üretmek için 200 işçiye ihtiyacınız olur. hadi diyelim, işçiler biraz fazla çalıştırıldı 2000 birim mal için 200 yerine 180 işçi çalıştırıldı. bu durumda 80 kişinin fazladan iş bulması gerekir. oysa bizde işsizlik artmış.
          ikinci bir şık ise büyük bir teknolojik buluş veya yatırım olur bu durumda 100 işçi ile 2000 birim mal üretilebilir. böyle bir teknolojik buluş ve yatırım da yok.
          ayrıca da ülke nüfusu artıyor. bu artışı da büyüme rakamından düşmeniz lazım.

        • musab, senin cevap verebileceğim kadar bile mantığın yok. sadece sana yazabileceğim cevap bu kadar.

  20. AB, ABD ve zengin Arap ülkelerinden sıcak para gelince ülkemizi idare edenler her zaman bu yatırımcıyı övdüler , el üstünde tuttular . Haklıydılar, çünkü her gelen yatırımcı ülkemizde bir istihdam yarattı. İşsizliği azaltmaya , ihracatı artırmaya faydaları oldu. Ülkemizde 15 Temmuz hain darbesi sonrası oluşan iktidarın kontrolü kaybetmesi ve panikle yaptığı yanlışlarla ülkemizden sermaye çıkışları başladı. Bu sermayenin bir bölümü de AKP’ nin 16 yıllık iktidarı sonucu zengin ettiği kendi çevresinin yurt dışına çıkardığı sermayedir. Sermaye buraya gelirken alkışlayanların kendi kötü yönetimleri sebebiyle içinde kendi kitlelerinin de bulunduğu sermayenin yurt dışına kaçışı karşısında feveran etmesi tam bir ironidir. Ülkemize sermaye gelirken alkışlarken , sermayeyi çıkaranları vatan haini ilan etmesi nasıl açıklanabilir bilmiyorum. 2002 den sonra 2014 lere kadar yurtdışından ülkemize gelen vatan haini ! sermayedarları o zaman niye çiçeklerle karşıladık ? Sermaye nerede uygun ortam/ kar / kazanç bulursa oraya akar. İktidarın ünlü müteahhitlerinden Mehmet Cengiz’in bile Londra’da bir mahalle satın aldığı söyleniyorsa , iktidar sahipleri öncelikle alacaklarsa bu kendi oluşturduğu zenginlerini bir merceğe alsa da samimiyetini anlasak. Bunlara isimlerini açıkça zikrederek bir EYYY …. çekmelerini sabırsızlıkla bekliyoruz.Üstü kapalı cümlelerle kendi yarattığı zenginlerin kaçışlarına öfkeleniyor iktidar sahipleri. Açık açık söyleyemiyorlar. Söyleyemezler çünkü sebepleri var.

  21. Biraz daha yukarı gitse de ”kına yaksam” olamalı yazının başlığı 25 yıldır okuduğum bu güne kadar hiç bir lider ve hükumet hakkında bu denli ön yargılı olduğuna şahit olmadığım, meydana gelen olaylarda hep bir komplo teorisi üretmede üstüne olmayan bir yazarın son iki yıldır ülkemizde ve dünyada yaşanan büyük çapta darbeler,savaşlar ve ekonomik buhranları görmezden gelerek sırf iktidara olan kin ve nefreti yüzünden bu kadar değişim ve dönüşüme uğradığı ülkesinin kötüye gidişinden bu kadar zevk aldığı bir dünyada dolardaki bu hareket hiç de şaşırtıcı değil.

      • 1. fehmi koru inceden inceye hükümete dokundurmuş. habib ve levent beylere değil.
        2. inceden inceye hükümete dokundurmak yasak mı? serbest olan bir dokundurma yöntemi var mı, varsa nasıl dokundurmak gerekiyor? yoksa hükümete dokundurmanın her türlüsü yassak mı?
        3. Siz ülkenin durumunu, inceden inceye hükümete dokundurmadan nasıl tarif edebilirsiniz? hükümete dokundurmadan ekonominin durumunu açıklayabilir misiniz, açıklanabiliyor mu? işin doğrusu ben yazınızı gördüğümde epey düşündüm ama inceden inceye hükümete dokundurmadan ekonomik durum analizi yapamadım. herhalde zeka sorunu olsa gerek.
        4. Ülkenin durumu rahatsız etmiyor da, inceden inceye hükümete dokundurmak mı sizi rahatsız ediyor?
        5. ülkenin kötü gidişinden zevk alınması nedeniyle ekonomi kötü ise, ve bu millet, yani milli irade de akpyi destekliyor ise,
        a) milli irade de ülkenin kötüye gidişinden zevk alıyordur, bu nedenle ekonomi kötüye gidiyordur.
        b) milli irade azınlıktadır. hile, dalavare üç kağıt ile akp iktidar olmuştur. çoğunluk olan gayri milli iradedir. onlar da zevk aldığı için ülke kötü durumdadır.
        c) milli irade çoğunluktadır ve akpde hile ve dalavere ile iktidar olmamıştır fakat Allah milli iradenin üzüntüsüne göre değil de, ülkenin gayri milli iradenin zevkine göre şekillenmesini istemiştir.
        Soru: Acaba ülkenin kötüye gitmesinde basit mantık yürütmeyi bile beceremeyenlerin hiçbir dahli yok mu?
        Mantıksızlık, beceriksizlik, bilgisizlik, cahillik, bilmemek ya da yanlış bilmek, düşünmeyi bile becerememek, çalışmayı, hakkı, adaleti, insan gibi yaşamayı sevmemek, gavurun verdiği borç para ile gavurun malını alıp sonra da gavura misli ile faiz vermek, sonra da “faiz enflasyonun nedenidir” diyerek bütün dünyanın eğlencesi olmak, ve bunu söyleyerek doları daha da yukarı çıkartmak, 50 puan faiz artırmaktan çekinip 300 puandan fazla faiz artırmak, dolar her yükseldiğinde “doların geçici olduğunu zaten siz biliyorsunuz” demek, ülkede her kötü gidişten muhalefeti sorumlu tutmak boş uğraşlar olsa gerek. Ülkeyi batırmak için bu kadar çabanın hiçbir değeri olmayıp sadece zevk ile ülkenin batması düşüncesi anaokulu çocuklarının hayal dünyasını bile aşan bir fantazi.
        Böyle bir fantaziyi, belli bir düzeyin üzerindeki okurların yorum yazdığı bu sitede dillendirebilmek ise tarifi imkansız bir cahil cesareti olsa gerek.

        • Hamza Akyol tanımadığın insanlar hakkında yaptığın ithamlarla cehaletinin boyutunu ve eğitim seviyeni ortaya koyuyorsun onu geçelim. Fehmi Beyin gönüllü avukatlığına soyunmana hiç ihtiyacı olduğunu sanmıyorum
          Benim derdim ne Fehmi Beye dokundurmak ne de iktidarın yaptığını iddia ettiğin yanlışlarını savunmak değil Fehmi Koru kalitesindeki bir yazarın son iki yıldır yaşananlardan bağımsız olarak yaptığı değerlendirmelerdir. Bu değerlendirmelerinin sebebi de muhtemelen yeni taraftar kazanma çabası olsa gerek diye düşünüyorum.

          • zeki habib! tanımadım insanlar, birilerini ince ince hükümete dokundurmakla suçluyor.
            zeki habib! yazımın hangi bölümünü itham olarak kabul ettiysen onu yaz, sana izah edebileceğimden eminim.
            zeki habib! var olan zekanı kullansan, benim fehmi beyi savunmadığımı, benim ince ince hükümete dokundurma özgürlüğünü savunduğumu anlardın.
            zeki habib! ülke yönetiminin değil de başka şeyler nedeniyle ülkenin battığı düşüncesi senin düşüncen. yandaşların haricinde kimse dış güçler diye düşünmüyor.. ancak düşünceyin doğru olduğunu, yani şu anki ekonomik nedene son iki yılda yaşanan, hükümet dışı, olayların neden olduğunu düşünüyorsan onları tartışırız.
            Fakat onun tartışılabilmesi için de “ince ince hükümete dokundurmaya çalışmak..” gibi zihin açıcı ifadeler yerine, “şu şu şu nedenlerle ekonomimiz bu durumda. burda hükümetin hiç suçu var mı? yok” diye yazman gerekir.

          • Anlasilan Fehmi Bey site guvenligi icin Hamza akyol u besliyor
            Bende Bu arkadas neden kendini her yorumun altina bir seyler yazmak zorunda hissediyor diye dusunuyordum.

        • habib! beslemelik sana yakışır. ben bu zamana kadar kimsenin adamı olmadım. yazdıklarına bak, kim satılık iyi anlarsın. Kendi yazdıklarını bilmiyorsan kolay olan bir mantık var. satılık adam, para kazanır. satılık adam yandaş olur. yani senin gibi olur. benim gibi muhalif olmaz.

  22. bir milyon dolardan fazla parası olan
    parsını vatanından daha çok seven
    bu asil altıbin türk evladı
    ne ara
    bu kadar zengin olmuşlar
    yeniden ülkelerine dönme vakti geldiğinde
    liranın değeri aşırı arttığında
    yüzlerinin rengi
    kırmızı beyaza mı dönecek

    • Ne ara bu kadar zenginleştiklerini siz 16 yıldır iktidarda olanlara soracaksınız 🙂 Ülkeye neden sonra geri döndüklerinde yüz renklerinin değişeceğine de ihtimal vermiyorum. Olsa olsa beyaz AK Parti kefenlerini bir kenara atmış, artık yeni iktidar kimse onun şapkalarını giymiş olarak dönerler 😉

  23. batarsak beraber batacağız çıkarsak ta beraber çıkacağız,şu dolar milyonerlerinin (“Sharma, Türkiye’den para kaçışını mali dengelerin bozulması yanında demokrasi eksikliği ile yargının durumuna bağlamakta.”) kaçış nedeni ve gittikleri yere (birleşik arap emirliği )bakıldığında hiç te demokrasi eksikliği ve yargının durumu ile doğru orantılı olmadığı görülüyor bari iskandinav ülkelerine kaçsalarmış daha inandırıcı olurdu,şu kaçanların firmalarını da yayınlayın da biz de hangi markalardan kaçınacağımızı öğrensek.

    • Adama sormazlar mı: Kaçıranın hiç mi suçu yok?” diye.
      Bence şu kaçan firmaların isimlerinin yayımlanması talebiniz üzerine de bir daha düşünün -bunların hatırı sayılır çoğunluğunun sizinkiler olma ihtimali yüksek çünkü 🙂

      • suçluyu sadece hükümet olarak gördüğünüz belli,görüş açınızı biraz genişletmenizi tavsiye ederim. Ben Akparti fanatiği değilim, bir vatanseverim, sizinkiler diye tanımladığınız yurtdışına para kaçıran bir grubum yok!

    • Arkadaşım niye kafanızı ters çalıştırıyorsunuz anlamıyorum. Bu ülkeden insanlar kaçıyor. Bu kaçan insanların özelliklerine gelince: 1: parası olanlar 2: yurtdışında çalışabilecek bilgi ve birikimi olanlar 3: imkanı olanlar. (imkanı olanları ayırdım çünkü adam çok yetenekli değildir ama yurtdışında tanıdıkları vardır. onlar ona bir iş bulur o da gider orda çalışır).
      Şimdi bunlardan ilk ikisinin kaçısı demek bu ülkenin fakirleşmesi demektir. Eğer ülkeni seviyorsan, bu insanların kaçışına neden olan ortamın ortadan kalkmasını istersin. çünkü bu adamlar ülkeden kaçarsa bu ülkenin zararınadır. Çünkü bunlar a gibi sıradan insanlar değil. ülkeye a’dan çok çok fazla katkıda bulunan, ülkeye ve ülke insanına daha çok yararı dokunan insanlar.
      Durum böyle olunca, normal bir kafa, bu tür insanların (başka ülke vatandaşı da olsa) bu ülkeye gelişi için çaba harcarken, anormal kafa, kendi ülkemizdeki bu tür değerlerin kaçışına neden oluyor.
      Amerikayı amerika yapan, bütün amerikalıların bütün türkiye vatandaşlarından daha akıllı olmalarından daha ziyade, bu tür insanların ülkelerine gelişini teşvik edici yasa ve ortamı sağlamalarıdır.
      Bunu kavramak niye zor anlamadım. aslında ortaokul düzeyi zeka bile yeterli ama niyeyse yetmiyor. Millete küfrederek ülke sevgisi olmaz.
      Ülke sevgisi, bu ülkenin iyiliğini istemek, bu ülkenin iyi olması için neler gerekiyorsa onları yapmaya çalışmakla olur. tam tersine, bu ülkeye ihanet de, (lise talebelerinin zannettiğinin tersine), bu ülkeye zarar verecek şeyler yapmakla olur. bu da aslında normal lise talebesinin bile kolaylıkla düşüneceği bir durum ama bizim lise talebeleri niyeyse bunu kavrıyamıyorlar. acaba bu durum onlar için modern matematik gibi birşey mi merak ediyorum.

      • siz kafayı Erdoğanla bozmuşsunuz yorumlarınızda onun etkisi fazlasıyla var,bu kaçan adamların sadece 3 özelliği mi var başka özellikleri yok mu? Bernar Bey bunların çoğunun “bizimkiler” olduğunu söylemiş o zaman niye kaçıyor bu “bizimkiler” arap emirliğine,orada ABD de olduğu gibi arge varda biz mi duymadık,
        bu adamlar son 16 senede zenginliğine zenginlik katan insanlar değil mi? bu da iktidarın bu adamlara imkan sunduğunun kanıtı değil midir?

  24. Kandilin neyi temsil ettiğini Bernar Bey bilmez mi? Bilir elbet. Pekiyi, Çavuşoğlu ile Pompeo görüşmesinin sonunda açıklanan 0mutabakattan habersiz olabilir mi Bernar Bey? Tabii ki hayır. Öyleyse hakaret ederek taaruz ettiği köşe yazısına tepkisinin nedeni nedir? Eğer yazılan şey gerçek olursa, tüm Bernargiller dolar kurunun yükselmesiyle kazandıkları umudu başka bir seçime kadar saklamak zorunda kalacaklar. İlginç olabilir.

    • Bernargillerin bildiği bir şeyi eklemeyi unutmuşsunuz Özer Bey: Bernargiller, ülke yönetiminde çuvallayan tüm iktidarların seçimde son çare Kandil kartına sarıldıklarını da bilirler. Kandil’e bayrak dikecektiniz de 16 yıldan sonra bula bula 24 Haziran öncesini mi buldunuz? 🙂 Size Allah akıl fikir versin demekten başka söz bulamıyorum. Hem bize Amerikan emperyalizmi masalları anlatacak milli duygulara üfüreceksiniz, hem de seçimlerde yan geleceğinizi anlayınca Amerikalı dostunuz Trump’dan size Kandil’e bayrak dikme izni çıkacağını sanacak kadar yoldan çıkacaksınız! Ben size olacakları söyliyeyim: Üç beş bomba atılacak. Yeni Şafak ve yandaş medya şişirme rakamlar verecek, ana haber bültenlerinde bir kayalık üzerinde dalgalanan bayrak görüntüye girecek, cumhurbaşkanımız askeri giysilerde poz verecek vs. Ne diyebiliriz: Kılavuzu ABD olanın burnu dertten kurtulmaz 🙂

    • Sayın cumhurbaşkanı PKK nın yeni kandili sincar demişti. Hal böyleyken neden sincara değil de kandile operasyon yapılıyor?

  25. Suç örgütü lideri Çakıcı’nın Erdoğan’a yazdığı mektuptan (kaynak: Karar Gazetesi, 5.06.2018):
    “Şu rahmet ayında anaların, babaların, çocukların ve annelerinin kapalı duvarlar arkasında aileleri için hasret ateşiyle yanıp kül olan bu insanları sevindirirseniz, neden ilk turda seçimi kazanamayasınız.” Resmen, “Çıkar bizi, al seçimi!” diyor adam. Ahlaksızlığın bu kadarına pes doğrusu.
    Çakıcı da görmüş Erdoğan’ın çaresizliğini. Fırsat bu fırsat diyerek bastırmış. Adam içeride, ama dışarıda neler olup bittiğini dışarıdaki pek çok insandan daha iyi görüyor inanın. 🙂
    Şu AK Parti’nin düştüğü (düşürüldüğü mü demeli?) hale bakın. Bunlar mı düzeltecek ekonomiyi, yargıyı, dış politikayı?

    • Bu ithamda bulunan cahil ve bu ithami delilsiz yayinlayan bu platform kahve ortamindan farksiz. Anlayacaginiz dil belli de Ramazan gunu gunah kazanmayim. Ne kadar kolay iftira atabiliyorsunuz?

      • Musab Bey, Ne sinirlenmenize, ne de kem sözler sarfetmenize gerek var, efendim. Karar Gazetesi’ne internet ortamında bedava ulaşabilirsiniz. Bu arada, Karar Gazetesi’nin gerek yönetiminin gerkese yazar çoğunluğunun erdemli, dürüst, hakikati arayan dindar duyarlığı olan insanlar olduklarını söylemek isterim. Üstelik bu insanlar, gemiye sonradan atlayan fırsatçılar değiller. Onyıllardır o mahallede syagı gören yazarlar ve gazeteciler. Çakıcı’nın mektubunun tamamı bir tık ötenizde, tıklayın ve okuyun efendim.

  26. Erdoğan, ekonomide doğru adımları atabilir mi?
    Sayın Erdoğan’ın öngörüleri kuvvetli sıradışı bir lider olduğu sıkça tekrarlanan, bir önerme. Oysa, bu kolayca çürütülebilir bir siyaset efsanesinden başka bir şey değil.
    “Bana cumhur sistemi lazım!” diye tutturmasaydı, daha en az iki dönem daha iktidarda kalırdı. Ana muhalefet zaten sonu gelmek bilmez seçim yenilgilerinden sonra, bırakın seçim kazanmayı ummayı, aldığı oyları artıracak bir seçime bile inancını yitirmişti. MHP kendi iç sorunlarını yaşamaya devam ediyor, ne uzuyor ne de kısalıyordu. Saadet Partisi ise, sıkça söylendiği gibi, yüzde sıfır virgüllerde dolaşıyordu.
    Erdoğan, herhalde çevresine danışman diye doldurduğu jölelilerin gazına gelerek, daha da fazlasına sahip olabileceği düşüne kapıldı. Hiç gereği yokken, ve siyasal-toplumsal alanı tek başına kontrol edebilir durumdayken, birden bire iktidarda kalması için seçim başarısı çıtasını yüzde 51’e yükselterek, kendisini bir seçim riski ile yüz yüze bıraktı. Ne İyi Parti’nin MHP’nin tabanının altını oyacağını öngörebildi, ne de Saadet Partisi’ni kendi yanına çekemeyip muhalefetin yükselen yıldızı haline gelebileceğini. Daha da beteri, “Ülkenin siyasal istikrara, yönetimde birlik ve bütünlüğe ihtiyacı var. Türkiye koalisyonlardan çok çekti” gibi çok güçlü bir silahı kendi eliyle etkisizleştirdi. Öyle ya, cumhurbaşkanlığı seçimini kazanabilir, ama Meclis’te milletvekili çoğunluğunu kaybedebilir (ki bence tam da bu olacak).
    İyi Parti’yi YSK aracılığıyla seçimlere sokmama planının CHP eliyle boşa çıkarılabileceğini hesaba katamadı. Kısa süre öncesine kadar aşağılayıp durduğu Bahçeli’nin seçmenlerini, milliyetçi hamasete soyunarak kendi yanına çekebileceği yanılgısına düştü –pek çok MHP’li Erdoğan’a oy vermeyecek.
    Doların hızlı yükselişi sırasında, sözcüğün gerçek anlmında dağıttı. Kendisi bir telden, H. Şimşek başka telden çaldı. Londra’dan geldikten iki üç gün sonra Şimşek’I kendi açıklarını kapatması için Londra’ya gönderdi. . .
    Daha kendi iktidarını sürdürme konusunda bu kadar stratejik hatalar yapan bir liderin, başaşağı giden ekonomide doğru adımları atabileceğine inanmak gerçekten zor. . . Umutlar kala kala “24 Haziran’dan önce Kandile’e bayrak dikmeye” kalmış görünüyor 🙂

  27. ona eyyy buna eyy denirse sonuc farkli olmayacakti.
    eh eli kalem tutan egitimli kesimi teröristler(!) diye damgalayan
    hukuku allak bullak eden
    ülkeye milyonlarca dolar gelmesini beklemek hayal degilde nedir

  28. Daha yukarı gitse Uzun Adam kaybedecek ya, ha gayret, biraz daha korkutun milleti. İçimizdeki yangını Uzun Adam’ın düşürülmesi hayaliyle söndürün. Umarım daha da yükselmezmiş. Neyi umduğunuzu cümle alem biliyor.

  29. Sayın Koru’nun bu yazısının okurlardan bazılarında derin bir hoşnutsuzluk yaratacağı kesin gibi. Bazıları, saygı sınırları içinde kalarak memnuniyetsizliğini makul ifadelerle dile getirecek, bazıları ise, işi, CHP’nin ekmeğine yağ sürmek türünden sıkça rastladığımız suçlamalara vardıracak. Bu arkadaşlar, can sıkıntısı içinde ve öfkeyle klavye başına geçmeden önce, şu soru ile hiç değilse bir an için yüzleşmeye çalışsınlar: “Hem F. Koru, hem burada yorumlar yazan AK Parti muhalifi okurların hatırı sayılır bir bölümü, şu ya da bu dönem boyunca AK Parti’yi desteklemiş insanlar. Peki ne oldu da, bir aralar pekala AK Parti’nin destekçisi olmuş böyle bir yazar, AK Parti’yi eleştirmekten herhangi bir çıkarı yok görünen buradaki muhalif yorumcular artık partinin destekçisi değiller?”
    Bu sorunun yanıtı, soru samimi bir merakla sorulursa eğer, inanın çok basit. Kimimiz, partinin adalet prensibine sadakatinden kuşku duyar hale geldik. Kimimiz, ekonominin çok akılsızca yönetildiğini ya ekonomik konulara hakimiyetimiz ya da akılsız ekonomi yönetiminin sonuçlarından bir birey olarak doğrudan etkilendiğimiz için AK Parti’den uzaklaştık. Kimimiz, bir dediği bir dediğini tutmayan, koalisyon değiştirdikçe dün söylediğinin tam tersini söyleyerek bizlerden her söylediğinin ardından koşmayı isteyen ve talep eden bir liderle yol alınamayacağını gördük. Bir başkaları, ahlak ilkesinden koparak her şeyi iktidarda kalabilmenin aracı olarak istismar edilmesine bakarak partiden uzaklaştılar. . .
    Sayılarını kestirmek olanaksız. Belki üç beş, belki yüzlerce. Ama, ben, Yeni Şafak Gazetesi’nin baş yazarının köşesinde bugün kaleme aldığı yazıyı okuduktan sonra kendi aklına hakaret edildiği duygusuna kapılarak AK Parti’ye oy vermekten vaz geçecek seçmenler olduğunu düşünüyorum. Ahlaksızlığın yanısıra, tam bir budalalık sergiliyor yazı. Çünkü, bağıra çağıra, oy devşirebilmek için Kandil’e operasyon çekileceğini haber veriyor bizlere. Yazıdaki arabaşlık “24 Haziran öncesi o bayrak Kandil’e dikilir”, ve söylenen şu:
    “Şimdi Irak’ın kuzeyindeki derinlikli operasyonu takip ediyoruz. 24 Haziran seçimlerinden önce Kandil’e
    bayrak dikilirse, yıllardır terör yuvası olarak kullanılan bölge temizlenirse, uluslararası terörün mabedi yok edilirse kimse şaşırmasın. Tabi Kandil ele geçirildiğinde, bütün bölgeyi vuran çokuluslu bir karargâh da, ABD/İsrail operasyon merkezi de yok edilmiş olacaktır. Ama asıl operasyonlar seçimlerden sonra gelecektir. Türkiye’nin sesi işte o zaman yükselecektir.”
    Muhalefetin kolay lokma çıkmamış olması gerçekten bunların dengesini bozmuş. Ne söyleyip ne yazdığının farkında değil amiral yandaş gazetenin baş yazarı. Bir zamanlar Hürriyet ve bilimum vesayet gazeteleri de böyleydi. Aldatıp yanıltabileceklerine inandıkça, sefillikleri daha çok açığa çıkardı. Tarih tersten tekrar ediyor sanki. . .

    • Bernar Bey, dün sabaha karşı yazdığım son cevabımı görmemiş olabilirsiniz. Konu ekonomi olduğu için, daha önceleri iyi yönetilen ekonomi nasıl oldu da artık iyi yönetilemez oldu sorusuna cevap ararken şöyle bitirmiştim:
      Size Temel Bey’le saadetler dilemeden önce iki basit sorum olacak:
      1- AkParti’nin takdir ettiğiniz geçmiş icraatlarını bütünüyle Gülencilere mi atfediyorsunuz?
      2- Saadet Partisi’ne verilecek oyların millet ittifakı dinamikleri gereği kendisinden çok CHP’ye yarayacağının farkında değil misiniz?

      • (1) Elbette ki hayır. Siz, Erdoğan ve AK Parti’nin bu ülkeye tarihsel önemdeki katkılarını sıraladığım mesajımı gözden kaçırmışsınız. Gülencilere, hem ülkeye hem de İslam’a en büyük zararı veren, dindarlara ihanet eden bir gurup olarak görüyorum. Gülencilere hiç bir olumluluk atfetmiyorum.
        (2) Benim derdim kimin gideceği, kimin geleceği derdi değil ki. Kim seçilirse seçilsin, iktidar dönemi sonuna geldiğinde sandığa gömülecek -tıpkı DSP, Doğru Yol, ANAP gibi. Ben devletçi parti ile vesayetin iki muhalif partisi arasında dişe dokunur fark göremiyorum. Al birini vur öbürüne. Milliyetçi hamset değil sivil siyaset, Cemaat yardakçıları değil bunlara hiç bulaşmamış olanlar, din tüccarlığı değil adalet ve demokrasi bayraktarlığını yapanlar, üretmeden halkın parasını har vurup harman savuran jöleli Yiğit Bulutlar değil, sanayileşme ve hakça adil düzen diyenler bana yakın. Dolayısıyla, yakın geleceğin kitle partisinin tek başına iktidarı için Saadet Partisi -ben parti çıkarlarnı değil ülkenin çıkarlarını yeğliyorum.

      • Kılavuzu marjinal, gerici Türk sosyalistleri ile PKK olan ve bana “sol” diye yutturulmak istenen, ne Kürtlere ne Türklere hayrı olmayan Kürt milliyetçisi HDP ile de işim olmaz diye bir eklemede bulunayım da kimsenin hakkı kalmasın.

      • Saadet Partisine verilecek oylar Saadet Partisi’nin mecliste temsil edilmesini ve belki de grup kurmasını sağlayacak. 16 senedir ilk defa çıktı bu fırsat. Ayrıca AKP’nin de belki kendisine ve 2002 ideallerine dönüş yapması için bir vesile olacak bu durum. Türkiye için başka bir kurtuluş senaryosu yok, belediyelerde görünen her yere “Rüşvet alan da veren de mel’undur” tabelasını asmak boynumuzun borcu, Hayrettin Karaman gibilere inat.

    • Bernar bey, yorumlarınızda memleketinin geleceğini, istikbalini düşünen, milletini seven ve yücelmesini isteyen bir okur ve yazar profili görüyorum. Tespitleriniz, savlarınızı tutarlı kılıyor ve öngörülerinizin backgroundu sağlam, netice itibariyle yorumlarınız okunmaya ve üzerinde düşünmeye değer. Gelen eleştiriler karşısında sakin ve seviyeli tutumunuzdan ödün vermemeniz kelimelerinizin ağırlığını, yani karşıt savunu üzerindeki tahrip gücünü artırıyor. Ama şunu da eklemeden geçemiycem sayın Fehmi Koru ekonomi konusuna çok girmemiş, sadece bir kaç menfi değerlendirilebilecek hususu ama etkili bir biçimde dile getirmiş, gönül isterdi ki bu konunun şöyle bir kuşbakışı resminii çekelim. Evimiz güzel bahçesinde yaprakları solmuş da olsa bir küçük ağacımız var, gölgesi herkese yetmesede ,ama mahalledeki, sonra şehirdeki evimize bir bakalım. Mahallenin neresinde, diğer evlerin bahçesinde de ağaç varmı, yoksa onların meyveliğimi var, bizim bir tek ağacın yaprakları mevsimsiz sararırken onların ki meyveye mi durmuş, şehir çölün ortasında bir yerde de o ağacı yetiştirmiş olmamız mucize kabilinden bir durummudur yoksa çok daha iyisi yapılabilir, ya da yapılabilirmiydi? Yoksa öteki mahalleden biri gelip bizim ağacın dibine kurusun diye birşey mi dökmüş, döktüyse ilacı varmıdır bunun?Ev ahalisinden bir kaç kişi buralar çok ısındı diye öteki mahalleye taşınmış bu mu bozacak ekonomiyi? Bence bugünki yazı ve yorumlar biraz dar çerçevede kalmış. Neydi bir seçimin sloganı; yetmez ama evet:)))

  30. SubhanAllah! Dün paylaştığım ekonomi haber linki üzerine bir sürü kişiye cevap yetiştirmeye çalıştığım yetmezmiş gibi bugün de Fehmi Bey muhaliflere aynı konuda gol asisti yapmış. Dün neredeyse sahur vaktine kadar cevap yazdım ama aslında yeni bir şey söylemedim. Panik yapmamak için Fehmi Bey’e değil, Mehmet Şimşek Bey’e dikkat kesilmeyi öneririm.

    • “Cevap yetiştirmeye çalışmak. . .” Yazarın “muhaliflere gol asisti yapması. . .” Dün, size, niyetinizin hakikati aramak olmadığını söylemiştim. Beni haklı çıkardınız. Sadece bu yüzeysel, partizan yaklaşımın bile önerinizin pek heyecanla karşılanmayacağı öngörüsüne götürüyor beni. Internet üzerinde insanların birbirlerine laf yetiştirmek ve gol atmak için toplandıkları sayısız çoklukta site var aslında 😉

      • Bernar Bey, niyetimi yanlış okumuşsunuz. Karşımda sizin gibi seri yorum üreten yorumcular olunca ve bu siteye sadece okuyarak dahil olanları düşününce, gerçeğe temas namına kısa da olsa bir cevap yazma gerekliliği doğuyor. Gol asisti benzetmem dikkat ederseniz Fehmi Bey’in bugünkü yazısı için, ama nefsani zafiyetlerden beri olmadığım da ayrı bir gerçek!

  31. OHAL ile ilgili. Tek değil ama .OHAL’in Sonuçları, ekonomik göstergeler…. Daha iyi olur mu? Zor.

Yoruma kapalı.