Siyasette son sözün sahibi hep ekonomi olmuştur.. Günümüz politikacıları bunu bilmiyor olabilirler mi? 

42
Reklam

Bazılarımızın yarın açıklanacak enflasyon oranını heyecanla beklediklerini biliyorum.

Hacı yolu bekler gibi bekleniyor.

TÜİK’in açıklayacağı oran hükümetin maaş ve ücretlere yansıtacağı zam oranını etkileyecek; çalışan kesim, memurlar ve emekliler bu yüzden heyecanlı.

Bayrama gidilen günlerde işleri doğal olarak artan esnaf ve ticaret erbabı bu bayram öncesi beklediğini bulamamış görünyor; zam haberinin alış-verişe olumlu bir etkisi olacağı umudu sebebiyle onların kulakları da yeni oranda.

Geçmiş bir yılın enflasyonu geçen ay yüzde 73.5 olarak açıklanmıştı; haziran ayında fiyatlar biraz daha arttığına göre yarın ilan edilecek oranın bunun üstünde çıkması gerekir diye düşünülüyor.

Yüzde 80? 85? 

Durdurulamaz görüntüsüne büründüğü için, konunun sahibi devlet kurumu olan TÜİK’in bu defa oranı bütün gerçekliğiyle açıklayabileceği beklentisinde olanlar da var.

Kim bilir, belki ilk kez %100 üzerinde bir oranla bile karşılaşabiliriz düşüncesi hoş, ama beyhude…

Reklam

TÜİK, geçen ay, enflasyonu oluşturan maddelerin fiyatlarını ayrı ayrı belirtme geleneğini terk etmişti; bunu yapan kurumun tam teşhiri göze alabilmesi herhalde imkan dışıdır. 

Hiç değilse ben imkan dışı olduğunu düşünüyorum.

İlan edilecek sonuç beni de şahsen yakından ilgilendirdiği halde, oranın yüksek çıkmasına üzüleceğim.

Geçen ayın enflasyon oranına da üzülmüştüm.

Ülkem ve ülkem insanı bu durumu hak etmiyor çünkü.

Türk ekonomisinin şimdikine benzer inişler yaşadığı dönemlerden bazılarını gayet iyi hatırlayacak yaştayım.

Demokrat Parti (DP), iktidarının son yıllarında alınan 4 Ağustos 1958 tarihli ekonomik kararlar ile, dolar karşısında 2.80 olan TL’nin değeri, bir gecede 9 TL’ye çıkıvermişti. DP, CHP tarafından çıkartılmış ‘milli koruma kanunu’ uygulamalarına karşı çıkan 4 CHP milletvekili tarafından kurulmuştu. O milletvekillerinden birinin cumhurbaşkanı –Celal Bayar-, diğerinin başbakan –Adnan Menderes– olduğu DP iktidarı, 4 Ağustos 1958 kararlarından sonra, o kanunu tozlu raflardan indirip uygulamaya koydu.

Sonrasını siyasi tarih kitaplarından ve dönemle ilgili anı kitaplarından okuyabilirsiniz.

Reklam

Yeniden ekonomik dar boğazlara girilen, 70 sente muhtaç hale gelinen, en temel ihtiyaç maddelerinin bulunamadığı, ithal edilemediği için ağız tadıyla kahve içilemediği, yağ, gaz ve benzin kuyruklarında saatlerin harcandığı dönemler de yaşandı.

Kayıp yıllar sayılan dönemler…

Turgut Özal’ın adıyla anılan, Süleyman Demirel’in başbakan olduğu dönemde alınan 24 Ocak (1980) kararlarını hatırlamak, tarihi günümüze yakın olduğu için, daha kolay. O gün açıklanan ‘istikrar programı’ ile TL yabancı paralar karşısında %32.7 oranında değer kaybetmişti. Tansu Çiller’in başbakanlığı döneminde -5 Nisan 1994 tarihinde- ilan edilen ‘istikrar programı’ da, TL’ye iki gün içerisinde %73 -evet tam %73- değer kaybettirmişti.

Ülkemiz ekonomik sıkıntıları TL’nin değerinin azalmasıyla dışa vuruyor.

Şimdilerde de olduğu gibi…

Yerli paranın yabancı paralar karşısında yüklü miktarda değer kaybetmesine, ekonomi kitapları, ‘devalüasyon’ adını veriyor.

‘Devalüasyon’ sözcüğü işitenlerin aklına kötü senaryolar getirip moralleri bozduğu için, ekonomiyi fiilen sarsan türden sarsıntıların ‘devalüasyon’ olarak yaşandığı dönemlerde bile, o sözcüğün kullanılmasından kaçınılıyor.

En çok kullanılan deyim ‘istikrar programı’ oluyor.

İstikrarın ekonomik sıkıntılar yüzünden kaybolmaya yüz tuttuğu ve bunun paramızın değerine olumsuz biçimde yansıdığı dönemlerde, bu durumdan çıkma amaçlı tedbirlere bizde nedense ‘istikrar programı’ adı veriliyor.

Günümüzde o ad da kullanılmıyor artık.

Hazine ve maliye bakanı Nureddin Nebati içinden geçtiğimiz dönemde kendisinin izlediği yola ‘heterodoks politikalar’ adını taktı.

Eskinin ‘istikrar programı’nın yerini günümüzde ‘heterodoks politikalar’ aldı.

O dönemlerin ‘istikrar politikası’ uygulamaları ile dişler sıkılmak zorunda kalınsa bile tünelin sonundaki ışık görülebiliyordu; şimdi ‘heterodoks politikalar’ uygulanıyor ve maalesef henüz ışık görülemiyor.

Zaten her ayın ilk günlerinde TÜİK tarafından açıklanan enflasyon oranı biraz da bu yüzden heyecanla bekleniyor.

Karar alma mevkiinde bulunan politikacılar tünelin ucunda var olduğu düşünülen ışık için her ay değişen tarihler veriyorlar. 

Sonuncusu gelecek yılın mart ayı o tarihlerin…

Geçmiş dönemlerde yaşanan ekonomik sıkıntılar hükümetleri zora sokmuştu; bu dönemin politik kadroları ise kendilerinden emin görünüyorlar.

Önceki gün, bir AK Parti büyüğü, genel başkan yardımcısı Mehmet Özhaseki, halkın nabzını tuttuklarını belirttikten sonra ‘‘Bir başka partiyi tercih edip de ‘Ben artık AK Parti’den vazgeçtim’ diyen yok’’ demişti. Dün de partinin ‘2 numarası’ durumundaki Numan Kurtulmuş, ‘‘AK Parti bütün kamuoyu yoklamalarında birinci partidir’’ kesinliğinde görüş açıkladı. Z kuşağı AK Parti’ye oy verecekmiş…

Siyasetin içinde yer alanlar siyasi tarihimizin sayfalarına göz atacak fırsat bulamıyorlar demek ki…

Fırsat bulsalar ve göz atabilselerdi, geçmişte ekonominin siyaseti nasıl belirlediğini bilirlerdi.     

Öğrenmeleri için galiba seçim gerekiyor.

ΩΩΩΩ

Reklam

42 YORUMLAR

  1. “H. Gayret
    1 Temmuz 2022 At 10:43
    Sayın yk “Ben şahsen Ukrayna-–Rusya savaş sürecinde ortaya konan tavrın müttefiklik ruhuna uymadığını düşünüyorum.” demişsiniz de;
    ne yani biz de almanya gibi ukraynaya silah ambargosu mu uygulayalım?
    Bu arada ukrayna savunma bakanlığının bestelediği bayraktar şarkılarının videokliplerini de izlersen biraz ufkun açılır belki, ha gayret!!!!

    Yorumu Cevapla”

  2. 50 MİLYON TL’YE KAPAPATILAN BİR PARTİ VAR MI?
    Avrupa’da lüks mağaza kapatmaya alışmışlar, parayla parti kapatma denemelerinin ilkinde başarılı oldu mu?
    50 yada 100 hatta 500 milyo TL farketmiyor.
    Nasıl olsa bir günlüğüne veriliyor.
    BCH(rotatif) kredi faizi ugulanıp uygulanmadığı mechul.
    Nasıl olsa bir gün önce parti genel başkanı olan şahıs, partsine kilidi vurup soygunu sistemetik hale getirmiş olan yeni partisine adımımını atar – atmaz ne kadar da doğru adreste olduğunu birinci günde daha öğreniyor. “Sökül ve dökül” emriyle.
    Bir gün önce parti genel başkanı iken yeni günde birisinin kölesi olduğunu öğrenmesi bir gününü alıyor. Akademik titri bilişsel gelişimde epey işe yarıyor.
    Evet narsistlerin bir özelliği de “başkalarının zaaflarını kendi hedefleri konusunda kullanmak” tır.
    Burada tek yetenek değil, iki(2) yetenek vardır:
    1–Zaafların tespiti: Tarihi zenginlerden bahsedilince sen-ben tarih dersi veriyor sanıyoruz. Narsist “para zaafiyeti” anlıyor. Parti kapatılıp gelince narsist yeni bir zaafiyeti hemen görüyor. Partisine adı atar atmaz geri dönemeyeceğini çok iyi tespit ediyor. Cehennem karşılığı kazandığı ve bizim açgözlüye verdiği parayı derhal ve tıpış tıpış alıyor.
    2- Zaafların kullanılması.
    Bilime lütfen saygı: Narsistlerin diğer özelliklerini tahmin edebilirsiniz. Ancak bahsettiğim özellik hariç.

  3. “Muzaffer Sever
    2 Temmuz 2022 At 20:03
    Babacan, ekonomiyi yönettiği 2010’da 49 milyar dolar, 2011’de 77 milyar dolar, 2012’de 48 milyar dolar, 2013’te 65 milyar dolar cari açık verdik. Ekonomik kırılganlıklarımızın temellide bu cari açıklar vardır. Buna mukabil, harici ve dahili bedbahtların organize bir şekilde saldırdığı Berat Albayrak döneminde 1,6 milyar dolar CARİ FAZLA vermiştik.

    Yorumu Cevapla
    Hayret!
    3 Temmuz 2022 At 01:15
    Hayret yaa! Berat Albayrak 1,6 milyar dolar cari fazla vermişmiş. Niye o zaman Allah sonumuzu hayır etsin diyerek işi bırakmak zorunda kaldı. Buradada siyaseten geçekleri saptırma var.”
    HAYRETTİN BEY,
    MEYVELİ AĞACI TAŞLARLARMIŞ!

  4. Abow 6 lı maşa bugün yine toplanıyormuş. Bugünkü gün yemeğini Akşener veriyormuş. Millette bir heyecan bir heyecan. İşte altılı maşa işte umut, işte feraset diyecem ama kimsenin pek umrunda bile değil. Akşenere bir önerim var. Ne de olsa bir tur daha döner altılı masa.Gün parası falan toplayın bari. Sizin milletvekili maaşları yetmiyordur şimdi.

    • Muhalif basın şu “masanın” nasıl suyunu çıkaracağını bilemiyor. Şirin göstermek istiyorlar, bu gayretle de gereksiz ayrıntılara abanıyorlar.
      Hani bunlar yemekte kereviz yemişlerdi… İşte onun gibi.
      Bu sefer daveti Meral Hanım veriyormuş, yemekleri de “evde yemek yaparak aile bütçesine katkıda bulunan kadınlara” hazırlatacakmış…
      Kaçak işçi yani!
      Bunların SGK primi kesintilerini, makbuzları falan da görmek isterdik…
      Menü henüz belli değil. “Ankara yemekleri” mi olacak, Beypazarı güveci, İnceğiz çorbası, Tamlak tiridi, Efelek sarması, bazlama kebabı falan?..
      Hele bir “Öllüğün körü” var ki! Onu herhalde cumhurbaşkanı adayı olmayı başaran, başaramayana yedirir.
      Hepsini yerlerse mide fesadına uğrarlar.
      En iyisi Ankara tavası yiyip üstüne de maden suyu içmek.
      Aralarında yaşlı başlı insanlar da var, dokunmasın.

      Bu sefer öğle yemeği yiyeceklermiş. Çünkü akşam yemeği gece geç saatlere kadar uzuyor, dikkatler dağılıyormuş.
      Herhalde kafayı çekmiyorlar…
      Öyleyse neyin rehaveti bu?
      Ama burada da yemekten sonra bir şekerleme, bir “siesta” gerekecek.
      Yoksa Joe Biden gibi durduğun yerde, ayakta uyuklamaya başlarsın…

      Eee, konuşulacak olan konular falan?
      Önemli bir şey değil. Yol haritası, cumhurbaşkanının kullanacağı ve devredeceği yetkiler, iş takvimi vesaire… Olağan ıvır kıvır.

    • Doğru söyleiyrsun sayi Fatih! O altılı nın içinde tek birtane hırsız yok arti onların içinde.. Milleti 100 parçaya bölüp savaş ve kanla beslenlerdende yok ( Bana göre diplamanin önemi yok) fakat kanunda Diploma istenmesine rağmen 2014 ten butarafa kanunu hiçe sayarak diploma göseremiyenlerdende yok. ve o altılının içinde kimselere satılacak kadar twist oynayalardanda yok. Dişarıda elini kolunu bağlayacak her hangi bur illegal iş yapanda yok. Ülkenin parası ile ABD ve AB ne hanlar hamamlar yaptırip 5 i bir yerleler ile birlikte bizim vergilerimizi çar çur edenlerdende yok.
      Altılı nin En yaşlısı en az 3 dil biliyor ve Putin ile en az 10 kez görüştüğü halde ingilizce “nice to meet you” (tanıştığımiza memnun oldum) diyebileceklerdende yok. Diş devletler karşsında ellerini bağlayip kuzu kesilen lerdende yook yoook yooook.
      O altılının içinde ki cevherlere sıra gelince, bakalım içlerinde kilmer var.
      1 TC YI iflastan alip G 20 girmesini ağlayanlar.AB
      2- Orta doğulu olshn Batilı olsun sıradan bir Türk vatandaş olarak görmek istediği liderler ile her konuda görüşe bilecek saygılı kültürlü olanlar var.T. M
      3-Ülkeyi 100 parçya ayıranlara karşı ülkeyi birleştirecek kadar asil liderler var. K. K
      4- 28 Şubat cıların oyununu tersine çevirenler var M. A
      5- 1 dakkika (one minute) olayiında çocuksu hareketi ile İsrail devlet başkanına özür diletip ülkeyi dünyada zor duruma düşürtmekten kurtaranlardan var. A. D
      6. Ben pek tanımiyorum onun için hakkında pek bilgim yok. Yalnız
      Barış masasında olduğuna göre iyi birisidir.
      En azından Yukarıda saydıklarımın hiç birisinin ağzından ulan anani akda git diye laf çıkanlardan yok ve
      dün terörist dediklerine oy için de yalvarmazlar.

  5. HUKUKSUZLUK SEBEP, İFLAS SONUÇTUR
    Ekonomi kaynaklı siyasi faturayı görmemelerine imkan ve ihtimal yok.
    Gelen tusunamiyi önce kurban bayramında görecekler.
    İktidar milletvekillerinin çoğunun bayramı “yuhalanarak” kutlanacak.
    Evet bu ülkede olacak.
    Bu tabloyu görüp-göremiyeceğimiz bir hafta sonra belli olacak.
    Zaten startı “40 bin TL’ye geçinemediğini” beyan eden iktidar milletvekili verdi.
    Bu yaz bu siyasiler insan içine çıkamayacak.
    Bu tabloyu tersine çevirmek ancak iktidarın “hukuka dönmesi” ile mümkün.
    Yarın güneşin batıdan doğma ihtimali, bu iktidarın hukuka dönme ihtimalinden daha yüksek.
    Kriminal bir yapı, birbirlerini hukuksuzluğa mecbur ve mahkum ediyor.
    Bu determinizm zincirini, nedensellik ilişkisini,
    sebep-sonuç bağını iktidar çok iyi görüyor.
    Ancak, artık hukuk içerisinde bir gün dahi iktidarda kalamazlar.
    Hukuka( maalesef bazı hukuçular hukuğa diye telaffuz ediyor) döndükleri an, korku sistemleri
    yerle-bir, tuz-buz olur.
    Zira, korku binasının “taşıyıcı kolunu” hukuksuzluktur.

    • Fetullahçı Terör Örgütü’nün ısrarla yaydığı kayıp 128 milyar dolar yalanını tekrarlayan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP yöneticileri, Berat Albayrak’a tazminat ödemeye mahkûm edildi. 60 bin TL tutarındaki tazminat, Berat Albayrak tarafından Türkiye Şehit Yakınları ve Gaziler Dayanışma Vakfı’na bağışlanacakmış. Böylece hem FETÖ’nün hem de Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir yalanı daha tescillenmiş oldu.
      Mahkemenin gerekçeli kararı ise FETÖ ve CHP yöneticilerine adeta bir ders niteliğinde. Ayrıca Berat Albayrak’ın avukatı İsa Sinan Göktaş’ın şu sözleri de önemli: “CHP’nin tek bir merkezden yönettiği, genel başkanından milletvekiline, il başkanından birçok yöneticisine kadar bilinçli bir şekilde iştirak ettikleri organize bir iftira kampanyası olduğu anlaşılmıştır.”
      Ancak ne yazık ki seçim yaklaştıkça bu yalanların sürekli arttığına şahit olacağız. Mahkeme kararına rağmen bu tür iftiralar sosyal medyada dolaşıma sokulacak. Ama yargının bu kararı, gerçeği öğrenme amacı taşıyanlar açısından oldukça önemli.

      • Merkez Bankasının dolar satışlarının çok uzun zamandır açık yapılmadığı, ilan edilemediği, raporlanmadığı iddia ediliyor. Mahkemeler biliyoruz ki emirle karar alıyorlar. Bu da artık kabul edilen bir durum. Buna göre mahkemeler öyle değildi böyleydi diye karar alsalar da anlamı yok. İktidar maalesef demokrasiden uzak bir şekilde denetimsiz işler yapıyor. Bu da çok açık yolsuzluğa davet oluyor. İktidar artık güven üzerine değil sadakat üzerine yoluna devam ediyor. Ortaya çıkan ekonomik yıkım bunu açık gösteriyor.

  6. Almancı arkadaş avrupada havayolları şaha kalkmış uçuyormuş, almanya türkiyeden LİYAKATLİ havayolu personeli falan dileniyormuş, ne iş???
    Kıskançlık yok ama, ayıptır…

    • H. Gayret aman dikkat!

      Bu yazdıkların, birilerinin aklına Erdoğan dahil Bakanların batıda para ve yatırımcı arayıṣlarını getirebilir.

  7. Türkiya Ekonomisi bir fasit daire içine girmiştir.

    Artık Ekonomi öyle bir hal aldı ki Dünya birinciliğini Venezualla’dan alacağız.

    Halk elim kırılsaydı AKP’ye oy vermeseydik yerine Ölseydikte AKP’ye oy vermeseydik noktasına gelecek.

    Türkiye de yeterli üretim olmadığından yaterli bir katmadeğer oluşturamıyor. Asgari ücrete ve Emekliye verecekleri zamlara para olmadığı için Kaşıkla verdiğini Kepçe ile alacak bu durum Ülke ekonomisinin Fasit Dire(Kısır döngü) içine girdiğini gösterir.

    Bu günler daha iyi günleriniz.

    Türkiyene 1 yıllık Bütçesi 1 Trilyon 407 milyar bu parayı 6 ay içinde tükettiler Ek bütçe olarak 1 Trilyon 80 milyar erdoğan istedi. Türkiye bir holding olsaydı holding sahibi %70 bütçede yanılan CEO’yu kapı dışarı ederdi.

    Ben cep telefonu, Buzdolabı, Tv almasam sen 1 Trilyon 80 milyar parayı nerden toplarsın. tabiki arada farkı para basarak ödüyorlar.

    Türkiye iflas etmiştir. Yakında memur ve Emekli maaşını ödeyemecekler.

    Burda ki troller kendi ayaklarına sıkıyorlar. Yakında onlarda oturarak maaş almayı unutsunlar Çünkü bu durum gemide kim varsa herkese zarar verecek.

    • Devlet ve millet hayatımızın son 200 yılını şöyle bir göz önüne getirin; devletlerarası münasebetlerde, sahada kaybettiklerimizin sonucu hezimetle, kazandıklarımızın sonucu da yenilgiyle bitmiştir.
      Daha açık ifadesiyle sahada kazandıklarımızı bile masada kaybetmişiz.
      Mahut masa kurtlar sofrasıdır ve orada geçerli tek kural vardır: Büyük balık küçük balığı yutar. Haklı olmanız hiçbir şey ifade etmez zira yine orada, güçlülerin hukuku geçerlidir; hukukun üstünlüğü ise sadece laftadır. Yani gücünüz oranında hakkınız vardır.
      Kurtlar sofrasında yem olmamak için mutlaka güçlü olmak zorunluluğu vardır. Her bir kurt, gücü nispetinde pay kapar. Kaptıkları paylar da masada esamisi okunmayan kuzulardır.
      Dünya basını, Erdoğan’ın Madrid’den zaferle döndüğünü yazıyor. Malum önce NATO Genel Sekreteri, Türkiye, İsveç ve Finlandiya liderleri aralarında dörtlü zirve yapıldı.
      Tüm dünyanın gözü bu zirvedeydi. Bu zirvenin olumlu ya da olumsuz sonucu, akabinde toplanacak olan NATO zirvesini de aynı şekilde etkileyecekti.
      Neyse ki korkulan olmadı; NATO Genel Sekreterliği’nin hakemliğinde, Türkiye iddialarının ispatı olan dosyaları bir bir muhataplarının gözüne soktu ve tabiri caizse karşı tarafın gıkı çıkmadı, çıkamadı.
      Sadece dinleyici olarak kaldılar ve Türkiye’nin tüm isteklerine peki demekle yetindiler, yetinmek zorunda kaldılar.
      Türkiye masaya yalnızca haklı olarak oturmamıştı, haklı olmakla birlikte güçlüydü. İşte muhataplarını da susturan ve peki dedirten, Türkiye’nin bu gücüydü.
      Türkiye bu gücüyle ilk defa uluslararası arenada, FETÖ’yü ve PKK’nın türevleri olan YPG ve PYD’yi terör örgütü olarak yazdırıp tescil ettirdi.
      İçinde bulunulan konjonktürde, bu durum, Türkiye’nin dış politikası açısından adeta bir milattır.
      Zira Türkiye, onca çektiklerine, sıkıntılarına ve canhıraş mücadelelerine rağmen FETÖ’nün, PYD ve YPG’nin terör örgütleri olduğunu kabul ettirememişti.
      Bu durum, başta ABD olmak üzere NATO’nun diğer üye ülkeleri için de geçerli. Aksi halde; NATO’yu kendileri, çelişkiler yumağı haline sokup işlevsiz ve güvensiz bir pakt haline getirmiş olurlar.
      Kâğıt üzerinde bu sözleri verdiler; sözlerinde durup durmadıklarını bundan sonraki icraatları gösterecek. Türkiye, bu ülkelerde cirit atan malum terör örgütü mensuplarının iadesini bu ülkelerden defaatle istemişti.
      Tüm bu talepler karşılıksız kalmıştı. Bu talepler bir kez daha yinelendi; bu kez ‘İade edeceğiz’ dediler. Sözlerinde samimi olup olmadıklarını hep birlikte göreceğiz. Türkiye de tavrını ona göre belirleyecek.
      Türkiye her bakımdan güçlü oturduğu masadan, talepleri karşılanmış olarak kalktı.
      Artık top onlarda, şimdi onlar düşünsün!
      Türkiye’yi aldatmaya kalkarlarsa kendilerini aldatmış olurlar. Zira karşılarında eskiden olduğu gibi bir yanağına vurulduğunda diğerini uzatan Türkiye yok.
      Artık bir yanağına vurulduğunda misliyle karşılık veren, güçlü bir Türkiye var.
      Türkiye oyun oynamıyor, terör örgütlerine karşı 40 yıldır düşük yoğunluklu bir savaş yürütüyor. Dile kolay, Türkiye, terörle mücadelede 40 bin insanını yitirdi.
      Türkiye’nin gücünü sınamak isteyen Azerbaycan’a, Libya’ya, Irak’a ve Suriye’ye baksın!
      Ve bir daha düşünsün!
      Türkiye’nin ‘VETO’su, Demokles’in kılıcı gibi tepelerinde!

  8. Bugüne kadar içinizde ülkenin ekonomik koşullarına bakarak oy kullanan var mı,
    varsa bunun seçmen sayısına oranı kaçtır?
    Türk seçmeni ideolojiktir;
    mesela akparti ya da mhp ekonomiyi şaha kaldırsa(ki bence öyle)
    yine de hiçbir chpli bunlara oy vermez,
    hatta canı pahasına bile yine vermez!
    İtirazı olan?

    • Hangi ideoloji? Mesela CHP ideolojisi ne ki? AKP’nin ki ne olsun. Siyasi islamcılar güya. Ama hakikaten mi? Yada MHP’nin nasıl bir ideolojisi olabilir. İdeologları kim? Bahçeli? Hu ha haaaa…

  9. Türkiye’de enflasyonu TÜİK dışında, bağımsız akademisyenlerin oluşturduğu Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) da ölçüyor. Başka kuruluşlar da var tabii.

    2021 yılında bir kilo toz şekerin ortalama fiyatı 5,64 TL idi. Bu yıl ise tam 30 TL. Yani şeker fiyatı bir yılda yüzde 432 arttı. Diğer yanda ekmeğe yüzde 101, yumurtaya yüzde 125, makarnaya yüzde 163, peynire yüzde 188 zam gelmiş. Geçen yıldan beri hızlı tren fiyatlarına yüzde 100 zam yapılmış durumda. Geçen yıl haziran ile bu yıl haziran ayında metreküp olarak aynı miktarda doğalgaz tüketmişim. Ancak fiyat geçen yıla göre yüzde 128 artmış.

    Kiralara getirilen yüzde 25 artış kısıtlaması nedeniyle yeni kiralanan daire fiyatları müthiş artmış. Emlakçılar geçen yıl 3.000 TL olan kiraların bu yıl 10.000 TL’ye çıktığını söylüyor.

    Bu rakamlara herkes kendi aldığı maddeler açısından da yeni ilaveler yapabilir.

    Böyle bir ortamda METROPOL araştırma şirketi, TÜİK’in açıkladığı yüzde 73 rakamına mı yoksa ENAG’ın yüzde 160 oranına mı inanıyorsunuz diye halka sormuş. Daha doğrusu tam ifade “TÜİK mi, ENAG mı Doğru Rakamı Veriyor?” ifadesi.

    Halkın yüzde 69’u enflasyonun yüzde 160 olduğunu düşündüğünü söylemiş. Yüzde 23.9 ise TÜİK’in yüzde 74’üne inanıyormuş. İşin ilginç yanı ise önümüzdeki seçimde AKP’ye oy vereceğini söyleyenlerin yüzde 45.8’i ENAG’ı doğru bulurken yüzde 42,6’sı TÜİK’in rakamı doğru diye cevap vermiş. Yani buradan göz göre göre kendilerine yanlış rakamı verenleri desteklemeye devam edeceklerini mi yoksa anketçilere doğru tercihlerini belirtmeye çekindiklerini mi anlamak lazım takdir sizin.

    Atalarımız herkesin bizatihi tecrübe edebileceği gerçekler için “Halep orada ise arşın burada” derler.

    Herkesin çarşıda pazarda tecrübe ettiği fiyat artışları yanlış açıklanarak doğru bir iş yapılmıyor.

  10. Seri kararlarıyla çabucak ülkeyi ṣaha kaldırsın diye Erdoğan’ın istediği gibi bir Tek Adam sistemi kurduk.

    Bilimsel alt yapısı ve ortak akıl olmadan alınan seri kararlar ülke ekonomisini bir çıkmaz sokaktan diğerine götürüyor.

    Netice olarak, Tek Adam rejimini kurarken bir kumar oynadık ve kaybettik.

    Hatalarını kabul etmeyen Erdoğanın iṣletme fakültesinde nasıl bir ekonomi öğrendiğini merak etmeye baṣladım.

    Çünkü ribâ ile faiz arasında gidip geliyor.

    • Almancı arkadaş kurduk ettik derken yoksa sen de mi referandumda evet vermiştin, o zaman fazla konuşmasan iyi olur, ok?

      • H. Gayret, sözün geliṣi öyle. seçimlerde çoğunluğun verdiği karar kabul edilir.

  11. yöneticiler zenginleşirse halk ve devlet fakirleşir İslam orduları İran kışra sarayına girdiklerinde sahabeler kendi aralarında halkın fakirliği sarayın zenginliğinden beli derler Hz. Ömer filminden

    • Haydarcım sen bu “filim” eleştirmenliği işini istersen arabistanın testereli prensiyle bi konuş, tiyatroya senaryoya bizim karnımız tok!
      Ömerin yolu, bekirin yeri derken birazdan alemin efendisini de kamyoneet kasasına koyar yaldır yaldır dolaştırırsınız, hadi yürüüü!!!!

      • gayretiz Hz. Ömer Hz. Ebubekir asker arkadaşların değil testereci den neden bu kadar korktun korkma tanimam etmem

  12. “Kim bilir, belki ilk kez %100 üzerinde bir oranla bile karşılaşabiliriz düşüncesi hoş, ama beyhude…”
    HOŞ MUDUR BOŞ MUDUR BİLMEM AMA TÜRKİYEDE ENFLASYON İLK KEZ DEĞİL BİRÇOK KEZ %100 ÜN ÜSTÜNE ÇIKMIŞTIR!
    Fırsat bulsaNIZ ve göz atabilseNİZ GÖRÜRSÜNÜZ ZATEN:)

  13. 2021 yılında bir kilo toz şekerin ortalama fiyatı 5,64 TL imiş. Bu yıl ise tam 30 TL. Yani şeker fiyatı bir yılda yüzde 432 artmış. Diğer yanda ekmeğe yüzde 101, yumurtaya yüzde 125, makarnaya yüzde 163, peynire yüzde 188 zam gelmiş. Bu rakamlara herkes kendi aldığı maddeler açısından da yeni ilaveler yapabilir.

    Kiralara getirilen yüzde 25 artış kısıtlaması nedeniyle yeni kiralanan daire fiyatları müthiş artmış. Emlakçılar geçen yıl 3.000 TL olan kiraların bu yıl 10.000 TL’ye çıktığını söylüyor.

    Böyle bir ortamda METROPOL araştırma şirketi, TÜİK’in açıkladığı yüzde 73 rakamına mı yoksa ENAG’ın yüzde 160 oranına mı inanıyorsunuz diye halka sormuş. Daha doğrusu tam ifade “TÜİK mi, ENAG mı Doğru Rakamı Veriyor?” ifadesi.

    Halkın yüzde 69’u enflasyonun yüzde 160 olduğunu düşündüğünü söylemiş. Yüzde 23.9 ise TÜİK’in yüzde 74’üne inanıyormuş. İşin ilginç yanı ise önümüzdeki seçimde AKP’ye oy vereceğini söyleyenlerin yüzde 45.8’i ENAG’ı doğru bulurken yüzde 42,6’sı TÜİK’in rakamı doğru diye cevap vermiş. Yani buradan göz göre göre kendilerine yanlış rakamı verenleri desteklemeye devam edeceklerini mi yoksa anketçilere doğru tercihlerini belirtmeye çekindiklerini mi anlamak lazım takdir sizin.

    Atalarımız herkesin bizatihi tecrübe edebileceği gerçekler için “Halep orada ise arşın burada” derler. Herkesin çarşıda pazarda tecrübe ettiği fiyat artışlarını bilerek yanlış açıklayarak sadece kendi itibarlarını sarsıyorlar. Halkın güvenini kaybediyorlar. Yalan söylemezler inancı artık yerle bir olmuş durumda. Yani şu anki konumları yalancı çoban statüsünde. Bundan sonra doğru da söyleseler inandırmakta zorlanacaklar.

    “Müslüman yalan söylemez” anlayışı ise sizlere ömür.

  14. Kurallarda ekonomi kuralları ile alakalı olur.
    80 ile yok bir fark yüzarasında! Çünkü yüze gidiyorsa araba ışınlanır 1 saatte o rakama🤗.
    Şahsen ben enflasyon yada faiz iki katına mı çıkmış ilgilenmiyorum.
    Hükmeden yönetenler maaile,
    6 aylık rakamlara mı bakıyor👀👀👀?
    9yada 11 aylık rakam bekliyorlarsa nafile!!!
    *Şu anki hükmedenler menderes Özal Demirel Ecevit meshut Tansu karışımı bir ansiklopedi yapmışlar!!
    Üstüne pensilvanyanın çamurunu sıvayıp vermişler mercimeği fırına.
    Yani demem o ki,
    Ya başaracaklar…
    Ya başaracaklar!

    • Burda hakem seçmen!
      Seçmen ne istiyor?
      -Kim gitsin kim gelsin diyor?
      Bunu herkes biliyor!!!
      Hatta tersinden okursak,
      -Kim gitmesin, kalsın! diyor?
      Not: o kalsın dedi diye avaneside kalsın anlayan varsa gel beri beri😂
      -Kim gelmesin! diyor?
      Sadece dış güçler, dağdakiler, pensilvanyadiler sanıyorsanız aldanıyorsunuz!
      İşbirlikçiler maşalar mandallar mandalar öküzler develer yılanlar çıyanlar çakallar vatan hainleri satılık köpekler…

  15. Aylarca erken seçim var dedi. Tutturamadı
    Önceki seçimde oran vermişti. Tutturamadı
    Erdoğan aday olamaz dedi. Tutturamadı.
    Fehmi bey öngörüleri niye tutmuyor.
    “Biraz ekonomi yazayım bari. Şansımı ordan devam ettireyim ” diyor herhalde

  16. Z kusagi dediginiz kitle bu devirde olusturulmus olan sacma sapan sinav sistemleri nedeniyle neredeyse % 10 ilac kullaniyor % 30 psikoterapi aliyor. bu hale soktugunuz Z kusagindan oy aliriz demek icin tarif edecek deyim ve kelime bulamiyorum. o nedenle herkes kendi hafsalasinda bulunan kelimelere muracat etsin. Coook beklersiniz cooook Z kusagi siz sevsin diye….

    • Dur yolcu!
      “Öğrenmeleri için galiba seçim gerekiyor.”
      Eğer bu cümleyi diyorsan, önceki seçim sonuçlarına bak, öğrenirsin zaten:)

  17. Aynı döngüde devam ediyoruz. İyi başlıyorlar, berbat edip gidiyorlar. Çünkü yolsuzluklardan hesap sorulmuyor, demokrasi işletilmiyor, iktidara gelen har vurup harman savuruyor, sonuçta dibi bulup tekrar yüzeye çıkmaya çalışıyoruz. Bu döngüden kurtulmanın yolunu bulmuş olmamız gerekirdi, bu kadar deneme yanılmadan sonra. Ama tekrar tekrar görüyoruz ki, öğrenme hiç gerçekleşmiyor. Öğrenmeyen türdeniz. Mantık yok, iki kere iki dört ettiğini bir türlü öğrenemiyoruz. Aynı yanlışları yaparak doğruya ulaşacağımızı zannediyoruz. Olmuyor. Olmaz. Olmayacak.

    Bu sistemi değiştirmek gerekiyor diyoruz. Ama o ne, daha da kötüsüne değiştiriyoruz. Tek adam sistemine. Tam yetki, tüm yetkiler bir kişiye veriliyor. Üç yılda borç yükü üç kat artmış. Enflasyon tek haneden 3 haneye çıkmış. Hiç bir konuda en ufak hesap sormak mümkün değil. Mahkemelere de, dosyalara da, TÜİK’e de, Merkez Bankasına da, tüm kurumlara, belediye başkanlarına, muhtarlara kadar bir kişi bakıyor. Hep söylüyorlar, Sarayda büyük bir salon imzalanmayı bekleyen dosyalarla dolu diye. Kararnamelerle hızlı yönetecekti güya. Gördük ki kararnamelerin çoğu yalan yanlış, çıkanları düzeltmek için bir o kadar daha kararname çıkarılıyor. Kararname çıkarmanın bir anlamı var mı, direk sözle söylesin bitsin bari. Tam bir keşmekeş sistemi. Herkes bir kişinin ağzına bakıyor. Başta bakanlar. En ufak açıklamayı o bir kişiye bağlayarak söyleyebiliyorlar, konuşurlarsa şayet. Çünkü sözlerinin bir hükmü yok. Ayda 50 bin TL maaş alıp, 2 TL’ye Meclis lokantasında karınlarını doyuran milletvekilleri de, aslında bizim değil o bir kişinin vekili, sadece önlerine gelen torbalara parmak kaldırıyorlar. Bu kadar. İç karartıcı, son derece distopik bir gerçekliğe geldik. Buradan çıkmak nasıl olacak o da belirsiz. Tam bir baş belası!

    • Endercim eski türkiyede askeri ihaleler denetim dışıydı, bil bakalım bunları sayıştay denetimine açan, askeri yargıyı ve dgm leri kaldıran hangi hükümettir?
      Efendim?
      Bir kez olsun teşekür ettin mi?
      Eee????

      • Hepimiz biliyoruz ki bugün hiç bir ihale denetime tabi değil. Delik deşik ettikleri ihale kanunu da uyulan bir kanun değil. Artık davet usulü laz müteahhitlerine ihaleleri peşin peşin veriyorlar. Dünya Bankası, işte yolsuzlar bunlar diye, dünyada ilk onda ilan etti. Şimdi … hangi denetim, hangi Sayıştaş, hangi kanun?

  18. TÜRKİYEDEKİ EKONOMİK KRİZLER
    1929 da dünya genelindeki buhran – 1946 krizi- 1958 krizi- 1974 ve 1980 petrol kaynaklı krizler -1982 ve 1984 banker kaynaklı krizler – 1990 Körfez kaynaklı kriz -1994 Nisan krizi -Kasım 2000 ve Şubat 2001 krizleri – 2008 krizi – 2018 – 2022 döviz ve borç kaynaklı krizler
    Yüz yıllık cumhuriyet tarihi boyunca , 7-8 senede bir ve 15 e yakın ekonomik kriz yaşanıyor!
    Buna ne demek lazım, bilemiyorum; en iyisi herkesin takdirine bırakmak !
    Meselenin bir diğer acı tarafı da şudur ki bu krize sebep olanların hiç birinden hesap sorulmuyor ; ne güzel memleket be ! Sen ülkenin , milletin anasını ağlat , hesap vermeden git , Boğaz’da ayaklarını serin sulara uzat , keyfine bak !
    Ben bunların hiç birine hakkımı helal etmiyorum , öbür dünyada şahsen davacıyım .
    Velhasıl kelam biz , sittin sene adam olamayız , böyle sürünür gideriz !

    • Hakikaten hayreti mucip!
      O krizlerin hepsinde ülkenin ihtiyacı olan malları ithal etmek için gerekli olan döviz olmadığından krizler oldu. Döviz sağlamak için de devalüasyon yapıldı. Ne kadar döviz sağladığıza bağlı helal etmeyeceğiniz hakkınız.

      • Kardeşim, ben burda ülkenin bir gerçeğini dile getirmeye çalışıyorum, siz ise illa ki eleştirmeye hatta kulp takmaya uğraşıyorsunuz!
        Yani ortak bir noktada hiç
        bulusamayacak mıyız !
        Hayret ya hu !

        • Hocam döviz niye olmadı diye sorsanıza, ne uyduracam diye düşünsün dursun. ne diye laf anlatmaya uğraşıyorsunuz:))

Yoruma kapalı.