Sedat Peker beklenen ve bir türlü bulunamayan duvar yıkıcı olabilir mi?

44
Reklam

‘Devlet’ dediğimiz yapı yönetimine gelen kişilere olağanüstü bir güç sağlar. Tarih boyunca o gücün aşırı kullanımının kötü sonuçları deneyimlerle anlaşıldığı için, devlet yönetimine gelenlerin elde edecekleri gücü nasıl kullanacaklarına dair kurallar konulmuştur.

Anayasa ve yasalar o kuralları belirler, sınırları çizer.

Devleti yönetenler ile yönetenlere yardımla mükellef asker-sivil bürokrasi kurallara uydukları sürece kimsenin başı ağrımaz.

En başta da kendilerinin başı ağrımaz.

Kural dışı davrananlar olmaz mı? Olur. O durumda ne yapılacağının kuralları da yine sistem tarafından belirlenmiştir. 

Yanlış yapan/lar cezalandırılır.

Sedat Peker’in videolarıyla ortalığa dökülenler Türkiye’de var olan kuralların çiğnenmiş olduğunu göstermesi bakımından önemli. 

İddialara yakından bakalım

Reklam

Birileri devlet adına cinayet/ler işlemiş. [Gazeteci Kutlu Adalı “Rumlara yardım ediyor” gerekçesi uydurularak öldürülmüş.

Videolarda seçime giderken araçlarına çanta içerisinde para bırakılan politikacılar olduğu bilgisi var. Politikacıların yönlendirmesiyle insanlar dövdürülmüş. Ülkede ‘korku iklimi yaratmak’ amaçlı faaliyetler yapıldığı da anlaşılıyor. 

Partilerin iç işlerine dışarıdan karışanlar olmuş. Yerel örgütün belirlediği bir aday yerine bir başkasının aday gösterilmesini sağlamak için, tehdidi sonuç almaya yarayacak birinin devreye girdiği, tehdit edilen muhabir tarafından açıklandı; tehdit telefonunu eden de açıklamayı doğruladı.

Bu örneğe bakarak, politika alanında daha kim bilir neler döndüğünü düşünebiliriz.

Siyasette yaşanan bu yanlışlıklar yanında kişisel zenginleşme amaçlı mülkiyete tecavüz olayları da yaşanmış. [En belirgin örnek Bodrum’daki bir otel. Sahibi ileri yaşta, çocukları yurtdışında olunca birkaç kez üzerine çökülmüş otelin.]

Bunların olabilmesi için de devreye politikacılar, bürokratlar girmiş…

Yargıya da yanlışlar yaptırılmış… [İddiaya göre, otele son çöken kişiye “Kaç” tiyosunu bir politikacı vermiş, bunu sağlamak için mahkemenin aldatılması sağlanmış.

Her videoda yeni bir -bazen birden fazla- kural dışılık anlatılıyor.

Reklam

Anlatan o yanlışlıkların çoğu kez ‘öznesi’; bazen de yakın tanığı…

İtiraflara ve tanıklıklara değer katan, yanlışlık yapan kişi ve kurumların isim isim belirtilmesi; hem de yanlışlıkların hangi tarihte işlendiğiyle birlikte…

Bilinmedik şeyler mi bunlar?  

Değil. 

Uğur Mumcu cinayeti ve duvar

Kutlu Adalı cinayeti sonrasında şimdi öğrenilen gerçeğe yakın kuşkular sıcağı sıcağına Kıbrıs gazetelerinde yazılmış… 

Dövdürülen politikacı azmettirenin kimliğini soruşturmada açıklamış…

Telefonla tehdit edilen yerel gazeteci bunu o günlerde duyurmuş…

Üzerine çökülen otelle ilgili gelişmeler medyada kendisine geniş yer bulmuş…

Ancak her yanlışın üzeri devletle irtibatlı birileri -politikacılar veya bürokratlar- tarafından kapatılmış.

Veya kapatıldığı sanılmış.

Olayların içinde bizzat kendisi veya bir yakını bulunmuş kişinin yıllar sonra çıkıp yaşananları ifşa edeceği hesaplanmamış olmalı.

Hesaplanmalıydı oysa.

Gerçeklerin mutlaka ortaya çıkma huyu olduğu düşünülmeliydi.

Tabloya bakarak kuralların dışına çıkıldığı görülebiliyor.

Politikacı… İş insanı… Bürokrat…

Bir değil bir çok kişi bu yanlışlıklara bulaşmış… 

Kutlu Adalı’nın Kıbrıs’ta öldürüldüğü zaman diliminde Türkiye’de de çoğunun faili meçhul kalmış siyasi cinayetler işlendiğini biliyoruz.

Gazeteci Uğur Mumcu da, “İşte bunlar yaptı” diye sunulan ve yargılananların gerçek katiller olduğuna ailesinin inanmadığı bir siyasi suikasta uğramıştı. 24 Ocak 1993’te.

Suikastı soruşturan DGM savcısı, Mumcu’nun eşine, kendisinin bu işi ‘siyasi iktidar isterse’ çözebileceğini söylemişti. 

Devletin o zamanki başı Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vakitsiz ölümü (17 Nisan 1993) suikastın üzerinin örtülmesini kolaylaştırdı.

Aile konunun peşini bırakmadı. Gazeteci kökenli Bülent Ecevit’in başbakan olduğu ilk hükümet kurulduğunda (1997) Mumcu’nun eşi kendisini ziyaret etti, ondan cinayetin aydınlatılması için ağırlığını koymasını istedi.

Ecevit’in cevabı şu oldu: “Ben, bana yapılan suikasti soruştururken duvarlarla karşılaştım. Uğur Bey de arı kovanlarına çomak sokmuştu Güldal Hanım.”

Makamdan çıktığında, suikasttan kısa süre sonra (Temmuz 1993’te) Emniyet genel müdürü olan Mehmet Ağar’la karşılaşmıştı Güldal Mumcu. Aralarında şöyle bir konuşma geçtiği biliniyor:

“Mumcu, Ağar’a sormuştu: 

‘Görüyorsunuz, olay bir yerde bitmiyor. Bir tuğla gibi, bir duvar gibi yükseliyor.’ 

 Ağar: ‘Altından bir tuğla çekerseniz yıkılır!’      

– Çekin öyleyse Sayın Ağar.

– Yapamam, mümkün değil.      

– Çekin altında kalsınlar.

– Yapamam.

-O zaman kenara çekilin. Bir çeken bulunur elbet ve siz de bu duvarın altında kalırsınız!”

Sedat Peker’in videolarla yaptığı, duvarın altından çekilmesi beklendiği halde bir türlü buna cesaret edilemeyen o tuğla olabilir.

Nasıl olsa unutulur diye düşünenler bu sebeple de yanılıyor.

Duvarın altında bakalım kimler kalacak?

ΩΩΩΩ 

Reklam

44 YORUMLAR

  1. Allah izni ve inayeti ile haramzadelerin sonu geliyor inşallah. Korkun, hem bu dünyadaki hesaptan, hem de diğer dünyadaki hesaptan. Su akip yolunu bulacak, dini kullanarak ceplerini dolduranlar tepe takla yuvarlanacak. Az kaldı inşallah.

  2. Geçtiğimiz günlerde de yazdığım gibi; demek “beklenen salih zat” dediğimiz muhterem meğer bu tosuncukmuş öyle mi?
    Karla ekmek yemek bile daha yaratıcı bir buluştur kanımca:)
    Maalesef mizah bize çinde bir köy kadar uzak, hem de doğu çindeki yüksek bir dağ köyü kadar…

  3. Mumcu, arabasının motor bölümüne tuzaklanmış, içi C4 plastik patlayıcı dolu bir
    alüminyum efespilsen kutusu ile havaya uçurulmuştu, kontağı çevirmesi yetmişti, ışık içinde yatsın…
    Ü.garih cinayetinde olduğu gibi arkasını araştıran olmadı, ailesi dahil, ama sömürüsü bolca yapıldı,
    malum o çevrelerde ölüsevicilik yaygındır…
    Ömrü hayatı, saçını başını örten müslüman türk kızlarının tesettürüne küfretmekle, saldırmakla geçmişti…
    Elleri kuruyasıca ebucehilin nesli…

  4. Duvar yıkıcıdan değil de; göğüs dekoltesini tamamlayan kolyesi ve ayakkabı tercihlerine bakılacak olursa daha ziyade “peçete tutucu”yu andırıyor ama neyse…
    Sayın koru “Gerçeklerin mutlaka ortaya çıkma huyu olduğu düşünülmeliydi.” buyurmuş, elhak öyledir ama bakalım öyle mi olmuş:

    “…şimdi öğrenilen gerçeğe yakın kuşkular…”

    Hmm, evet, epeyce bir yol alınmışa benziyor;
    aşağı yukarı her şeyler, bilinmeyen ne varsa, ayan beyan, gün gibi, kabak gibi ortaya çıkmış görünüyor, hadi hayırlısı inşallah…

    Ne tuğlaymış arkadaş yaaa!!!

  5. EUREKA ! EUREKA ! Matrakçı!

    Böylesine bir çevre felaketinin matrak tarafı yok! Ancak bu derdin mutlaka bir dermanı vardır. Bunun için eşyanın tabiatına odaklanmış olmak, işin püf noktasını, kuralını keşfetmiş olmak gerekir (icad demiyorum, dikkat buyrun!). Keşfedilecek şey zaten %95 ihtimalle onyıllarca önce keşfedilmiştir. Çözümün nerede olduğunu yazan kaynakları keşfetmek gerek. Bu kaynakların Türkçe kaynak olma ihtimali düşüktür. Üniversitelerimiz/araştırma enstitülerimiz işini bilen-liyakat sahibi, siyasi talimatla koltuğuna oturan rektörler/başkanlarla değil bilgili kadrolarını bir araya getirerek tatbikata geçme konusunda derhal çözüm planı sunabilen sorumlularla dolu olsa (idi) bu iş oldukça kısa zamanda halledilebilir(di).

    Su azizdir! pisliği ne?
    Kaynağı bul neresidir,
    Araştır bre, tatbik eyle!
    Biyo-kimya çaresidir!
    …..
    Siyasetin pisliği ne!,
    Kaynağı bul neresidir?
    Her pisliğe nedir çare!?
    “Akıl*İman Sentez”idir!

    Aşk bir yane, dert bir yane,
    Dert boyadı beni kane,
    Derde çare şol sentezdir!
    Çözümlerden bir hazine!

    Bak buraya, iki gözüm!
    Kulak ehli! budur sözüm!
    “Akıl*İman Sentez”idir!
    Her soruna budur çözüm!
    ….

    Bizde TC’nin kurulduğu yıllarda M. Kemal Atatürk Paşamız önderliğinde takınılan önyargılar (at gözlükleri de denilebilir) sentez diye bir şey göremiyodu. Kalp gözlerinin kapatılması beyin gözlüklerimizin açılmasına hiçbir zaman yetmedi. Bilim-Teknik layıkıyla ve bize has yöntemleri engaje ederek ülke topraklarında gelişemedi. Türkiye acele ile ve ezber bir anlayışla, önyargılarla kuruldu (“akıllı” bir önyargıydı bu). Şimdi, yeni Türkiye modası, ama bu da eskinin yansımasının bir âlası. Bir yenilik yok! (“imanlı” bir önyargı boşalmasıydı bu). O günkü Paşamızın göremediğini bugünkü yeni Türkiye temsilcileri de göremedi. Gelmiş
    geçmiş bütün dinsel cemaatler, etnik ve yöresel cemaatler ve Başkanları göremedikleri şeyi el yordamıyla aranıp dururken başları gücü elinde bulunduran hasbel kader bileşke kuvvetiyle belaya girmekten kurtulamadı (buna kutsallaştırılma temayülüne sokulmuş Devlet de diyebilirsiniz). Oysa ki herkese tavsiye edeceğim ve bize en uygun gelişme modu “Akıl*İman Sentezi”dir. Tarihçesi eski olsa da bunun adını koyalı 10-15 sene oluyor. Bu çocuk benimle büyüdü ve yukarda 3. dörtlükte andığım dertlerle haşır neşir olurken parmağımı M. Kemal Atatürk Paşamıza çevirdiğim bir süreçte geldi beni rüyamda buldu. Açık apaçık bir şekilde dertleştik. Tatlı-sert bir şekilde meydan okudum! hakkaniyet gösterdi, dinledi ve sen haklısın çocuk dedi. Türkiyenin kurulduğu zamandan bu zamana ana dertleri sembolik olarak bu rüyada idi? Bu rüyayı bahsettiğimde buralarda bir tek didem hanım, “hayrolsun, anlat!” demişti.

    Her bir parti Başkanıyla tek tek oturup durumu anlatsam tertemiz bir gelişme yolunda buluşma konusunda hiçbirinin bir itirazı olacağını sanmıyorum. Bu da adını andığım bu senteze ne kadar ihtiyaç duyduğumuzla ilgilidir…

    • sayın hk, umarım hayalini kurdugunuz devletide birgün bulur belkide çifte vatandaş olursunuz.
      100 yıl önceye zaman yolculuğu yapamayız belki ama, biraz şu aklını kiraya vememiş liyakatli bilim insanı ve siyaseten yada bürokraside yönetime geleceklerin içinden liyakatli gerçek bilgili ve tarafsız insanlar yetişirse,
      hem geçmişin sizin anlattığınız gibi olup olmadığını!
      hemde akıl mantık vicdan üçlüsünü birarada çalıştırarak, başarıları yanında,
      bize doğruyu izah eder belltirlerde, doğrusunu da öğreniriz.
      akılla izahı mümkün olmayan şeylerden de kurtuluruz belki.

      • Sn “anlayamamak”, sorunları anlayamamakla sorunlar yok olmuyor! Biricik bir ülkede tek ve emsalsiz bir vatandaşlığın, veya duble (çifte) ve hatta multiple (ikiden çok) vatandaşlığın olsa konuyla ilgili önemi ne?….
        – işin öneminin devamı güncel sayfada…

  6. Derin devlet cinayetlerinde delil isteyenler, canilerin avukatlığına mı soyundu? Yabancı devletlerde olanları bırkın ,onların kendi adamları araştırsın,memlekete gelin.Türkiye’deki işlenen siyasi cinayetler konusunda eski başbakanlardan Bülent Ecevit sağlığında birgün gazetesine verdiği mülakatta ne demiş,inceleyin.Ecevit: Cinayetler derin devletin işi.birgun.net/haber/ecevit-cinayetler-derin-devletin-işi-29841.İnceleyin.Saygılar.

  7. Erdoğan dün muhalefete mankurtlar dedi.Bu kelşmenin anlamını üstadından araştırdım.Üstadı şöyle diyor:Eskiden aslını unutmuş robotlaştırılmış insanlara ”Mankurt”denirdi.Bugün de duygusuzlaşmış,kökünden koparılmış ve neyi ne için yaptığını bilmeyen,verilen emirleri hiç düşünmeden uygulayan insanlar da ”Mankurt”tur.Cengiz Aytmatov. Saygılar.

  8. Türkiye her zaman karanlık güçler(mafiya benzeri) tarafından yönetiliyor’du fakat hiç bir hükümet son 20 senede ülkeyi Peker ve abisi gibilerinin tuzağına düşürememiştı.
    Şu an dünya basınında Mafyalar ile MIT’in işbirlikçiliğine dair kanıtlar ile birlikte ortya çıkmış bulunuyor.

    Bugün yazdığım ilk yorumda Pekerin birilerini savunmak için hedef saptırdığını, İftiraci yalanci olduğunu yazmıştım.

    Abi kardeş, el ele vermış milletin ve dünyanı akli ile oyun oyniyorlar.

    Oyuna bakın. Mafya lideri, Harcayacak adamların listesini verirken kendi adamı olarak açıkliyorki millet tepki göstermesin.

    Şanlıurfa’da‘ guya Sedat Peker Operasyonu ile gözaltına alınan Feridun Öncel’in Süleyman Soylu’nun babasıyla aynı masada fotoğrafını sosyal medyadan paylaştığı ortaya çıkmış.

    Bundan sonrası kopi bana ait değil.
    ×××××××
    “Feridun Öncel’in tweetinde “Gönül dostumuz Hasan Soylu ağabeyimin muhterem eşi, Sayın Bakanımız Süleyman Soylu’nun annesi hakka yürümüştür. Aileye sabır diliyorum, nur içinde yatsın” ifadeleri yer alıyor:

    (Solda: Feridun Öncel – Sağda: Hasan Soylu)

    İçişleri Bakanı’nın kendisi gibi, İstanbul Gaziosmanpaşa’da tanınan bir sağ siyasetçi olan Hasan Soylu’nun, geçmişte Adalet Partisi ve DYP’de ilçe başkanlığı, meclis üyeliği gibi pek çok görevler aldığı biliniyor.

    NE OLMUŞTU?
    Dün (10 Haziran) Sedat Peker’in yayınladığı videolarda “Feridun Başkan” olarak adını andığı eski MHP Şanlıurfa İl Başkanı olduğu belirlenen Feridun Öncel, ‘Sedat Peker operasyonu’ adı altında düzenlenen bir operasyonla gözaltına alınmıştı.

    Burada sağlık kontrolünden geçirildikten sonra ifadesi alınmak üzere İstanbul’a götürülmüştü.

    Sedat Peker bu olaya ilişkin attığı tweetlerde Feridun Öncel’i gözaltına aldıran kişinin Süleyman Soylu olduğunu iddia etmişti.”
    ××××××
    Adamların işi gücü tuzak ile hayatları yıkmak.

    Yalnış anlaşılmasın ben soyluy hiç sevme ve beyenmem. Soyluda kendi kafası ve vijdanını erdoğana satmış önüne gelen garibanları ezip geçiyor.
    Bu dünya etme bulma dünyası.
    Elele verip türkiyeyi yiyenler sonunda bir irlerine düşerek yok olup gidecekler.

  9. Sedat Peker’in sadece 9. video”sunun tamamını, ilkini’de sadece bir kaç dakika izledim.
    Sedat peker çok yalan sõyliyor ve iftira atiyor. Onun tek derdi Abisin’in işlediği suçlar’a kalıp bulmak, fakat onu başaramiyacak, ve en sonunda ikiside birden ortada kalacaklar.
    Millet ve úlkede Evvel Alkahın ismzni ile karadeniz mafyasından temizlenmiş olacak.

    Bahçeli Erdoğan’a destek vermeden önce MHP seçmenlerinden 6 aylığına musade istedi.
    Daha başlar başlamaz bu işi değil 6 ayda 6 senede bitirebilsek büyük başarı elde etmiş oluruz demişti.

    Bahçeli’nin bu teklifini, değil AKPyi Mili Görüşçuleri dahi sevmeyen ve onlara yeşil koministler diye hitap eden MHP’liler kabul ettiler.
    Bahçelı’nin ne makam nede para diye bir derdi olmadığı için istediğini elde edebiliyor.

    Gelinen bu noktada ister istemez insanlar’ın aklína şu soru geliyor. Bahçeli erdoğana destek vermeseydi bugün ortalíğa saçılmış ve kokusu dünyaya yayílmış pislikler’i bu millette sözle inandíra bilirmiydi?
    Tabiiki hayır.

    Şu an hem AKP hemde Karadenizlilerin içinde Ekrem Îmamoğlu ve Soylu azda olsa kendi görüşleri’den olmayanlarín taktirlerini kazanmış durumdalar.

    Soylu içişleri bakaní olunca ya kadar büyük şehirlerde patlatılan bombalar insanlrin can gúvenliğí yapílan hírsizlíklar ilede mal güvenliği kalmamíşken soylu o güveni sağladığíní Erdoğana ve AKPye karşí olanlar’dan duyuyoruz.

    Dua edelim’de 25 senedir úlkenin başına bela ettikleri’nin dişardaki destekçileri şu anki etkisiz halleri úlkenin bundan kurtarabilmesi için devam etsin.
    Trump gillerden bahs ediyorum.

    Esas duvarın yıkím taşını çekecek olan Bahçeli ve…..!!!!???.

  10. Uzun yıllar önce Anadolu’da bir şehrin ; eskiden bağların olduğu şimdi ise lüks apartmanların yükseldiği bir kenar mahallesinde , inşaat kazısı esnasında , başaşağı ve dikine gömülmüş bir erkek cesedine rastlanır . Son derece şüpheli olan bu durum haliyle emniyete bildirilir.Emniyetin yaptığı uzun, dikkatli ve ayrıntılı inceleme ve araştırmalar sonunda 30 sene kadar önce burada iki katlı geniş bahçeli bir bağ evinin olduğu , bir kızları olan bir ailenin ikamet ettiği ve o tarihlerde evin erkeğinin meçhul bir şekilde ortadan kaybolduğu bilgilerine ulaşılır . Kademe kademe iz sürülerek aynı şehirde ikamet eden evin kızının yeri ve kimliği tespit edilir. Kızla yapılan ayrıntılı görüşmelerde babasının , annesi ve sevgilisi tarafından bir geceyarısı , kendisi uyurken katledildiği ve evin zemin katına o şekilde gömüldüğü ortaya çıkar .
    Kız ifadesinde ; kendisi bir gece uyurken evde boğuşma seslerinin ve gürültü patırtının meydana geldiğini, korkudan iyice yatağına sindiğini , olanbitene bir anlam veremediğini ancak o günden sonra da babasının kaybolduğunu ayrıntılı bir şekilde anlatır.
    Sonuç olarak katil sevgilisiyle evlenen ve başka şehirde yaşayan annesi ve suç ortağı birlikte yakalanır ve cezaevine konur .
    Kriminolojide meşhur bir kural vardır ; her suç ve suçlu mutlaka ardında bir delil bırakır !
    Selamlar , saygılar

    • Sayın ali namlı sizce; talat paşa, kenedy, ü.garih, ö.sabancı, e.bitlis, yazıcıoğlu, mumcu, hablemitoğlu, kışlalı ve m.anter gibi suikastlerin failleri de arkalarında deliller bırakmışlar mıdır yoksa gelişi güzel sallıyor musunuz???
      BIRAKMIŞLARSA NELERDİR O DELİLLER???

    • Osman bey ne dediğiniz tam anlaşılmıyor, eski suları mı toplayıp arıtıyorlar, yoksa şimdi de aynı suyu 600m derinliğe mi pompalıyorlarmış, biraz açar mısınız?

  11. EUREKA ! EUREKA ! EUREKA !
    Müjdeler olsun bütün aleme ! Yedi gün yirmidört saat düşüne düşüne nihayet Marmara denizindeki felakete çareyi buldum ; çok şükür!
    Müsilajdan üretilecek aşıyla bu belanın evelaallah kökü tamamen kazınacaktır !
    Hadi bakalım, devletimize , milletimize hayırlı , uğurlu olsun ; işte bu kadar !!!
    Ne yapalım , benim de derdim bu !
    Selamlar ,iyi günler

    • edremit körfezine ileri biyolojik arıtmasız derin deniz deşarjı için borular döşeniyor. burası için de bir çare, lütfen.
      ve aleykümselam.

      • Didem hanım orası neresi tam olarak anlamadım ama edremit körfezindeki gibi “arıtmasız” filan da değil; arı duru bio borular da döşenebilir ama size çare olur mu orasını bilemeyiz…
        Çok acil değilse, öncelikle izmir körfezine bi el atılması bence daha iyi olur; malum, kokuşmuşluk eski yani…

      • izmir körfezi uzun zamandır kokuşmuş olmaktan çok uzak, büyük oranda temizlenmiş oksijen seviyesi pek çok canlının yaşamasına yetecek miktara gelmiştir.
        dünyanın en yaşanabilir kentleri arasında izmir ilk sıralarda,
        istanbul ve ankaranın yönetiminin değişmesiyle yakında bu illerimizin de çehresi değişecektir, en yaşanabilir iller arasında onlarda ilk sıralara yerleşeceklerdir.
        bazılarının kokuşmuşluk hissiyatı izmir körfezinden gelmiyor, çok daha yakınlardan olmalı.

  12. 180 derece dönüş yapanlar var mı, bilmiyorum.
    ama benim yorumlarım için 180 derece dönüş olduğunu düşünen varsa okuduğunu hiç anlamamış derim.
    benim akp iktidarına verdiğim en büyük destek başkanlık sistemine olan destektir.
    bu sistem değişikliği ülke için çok önemli bir yol ayrımı idi.
    büyük bir güç bir kişide toplanacak, kararları o verecekti.
    sayın erdoğan hepimizin karşısına çıktı ve dedi ki dağda kaybolan koyun benden sorulacak, bu kardeşinize evet deyin, türkiyeyi uçuracağım.
    ben evet dedim.
    şöyle düşünmüştüm;
    bu gücün kötüye kullanılma olasılığı hayli yüksek ama
    istesek te istemesek te halkın teveccühünü kazanmış bir lider verilse de verilmese de bu gücü sonuna kadar zorlayacak ve kullanacak zaten. iyiye kullanırsa, işler iyiye giderse herkes kazanır, kötüye kullanırsa, işler kötüye giderse referandumdan çıkan “hayır” her zaman bir bahane olur, ben başkan olsaydım böyle olmazdı bu kardeşinize başkanlığı verseydiniz her şey farklı olurdu mottosu her olayda yüzümüze vurulur.
    bir de % 51 vardı, işler kötüye giderse bu oran yakalanabilir bir oran değildi. halkın en az yarısını memnun etmezseniz % 51 yakalanması mümkün bir rakam değildir. o nedenle başkanlık sistemine evet dedim. bugün bu iktidarı değiştirme şansımız varsa bunu büyük oranda sistem değişikliğine borçlu olacağız. yoksa medyanın % 90 nını elinde tutan bir iktidarı bir de dinci söylemleri varsa, o dönem muhalefetin de chp den oluştuğu hesaba katılırsa insanlara anlatmak ve değiştirmek hayli zor olurdu. bugün başkanlık sisteminden en fazla iktidarın ve bizzat sayın erdoğanın rahatsızlık duyduğundan ve pişman olduklarından kesinlikle eminim, varsın farklı söylesinler.
    ben başkanlık sistemine evet dediğim için ülkedeki her bir yanlıştan, bozuktan, hatadan, kayıptan, azdan, yoktan direk olarak sayın erdoğanı sorumlu görüyorum. çünkü bu sorumluluğu kendisi istedi ve aldı.
    ne istedi de vermedik değil mi?
    dolayısıyla dünyada ve ahirette verdiklerimizden başka türlü söylersek aldıklarından kendisi sorumlu olacaktır.
    90 milyona yakın insan parasının, mülkünün, namusunun hesabını önce ondan soracaktır.

    insanın hayatının merkezinde kendi vardır ve dış dünyası bir aynadır, yaşadıkları, başına gelenler iç dünyasını yansıtır, yani iç dünyasının tezahürlerini yaşamaktadır. ülkelerin merkezinde de iktidarları vardır, dış dünya bu iktidarın yansımasıdır. o nedenle denizlerin kusması son zamanlarda yaşanan olaylarla yakından bağlantılıdır. chp li belediyelere suçu atmak, hırsızın ben çalmadım elim çaldı, müfterinin ben iftira etmedim dilim etti demesi gibi, içinde doğruluk payı bulunsa bile sorumluluğunu atabileceği kabilinden bir mesele değildir. hırsıza neden eline engel olmadın diye sormazlar mı?
    aklın neden engel olmadı?
    vicdanın?
    imanın?
    kuşkusuz birinin aklı, vicdanı, imanı olsa zaten kimsenin malına elini uzatamaz, kimseye iftira atamaz değil mi?

    sedat peker itiraf videolarıyla bütün yol ayrımlarında doğruya gitmek, bir ülkenin ayağa kalkmasını sağlamak varken ne kadar yanlış yollara sapıldığının görünmesini ete kemiğe bürünmesini sağladı. o itiraflarıyla bir duvar yıkıcı olamaz, duvar doğruluk ve adaletle ayakta durur, yanlış yapan-lar tuğlayı çekmiş, duvarı oymuştur zaten, duvar yıkıcı-lar onlardır, ve duvar yanlış yapanların başına er geç yıkılır, altında kalırlar.
    dün gücü kuvveti yerindeyken, adalet terazisinin hakkını vermeyenler, bugün adalet arıyorlar değil mi?
    el koydukları mallara el konuldu değil mi?
    duvarın yıkılması birilerinin başına gelmez, her yanlış yapanın başına gelir…
    önce ya da sonra, bugün değilse yarın, ama bir gün bir yerde. ama mutlaka.
    çünkü devirler vardır…

    • Didem hanım “her devrin de bir beklenen salih zatı” var anlaşılan; sizce bu yeni buldozer, gelecek cb seçimleri için muhalefetin çatı adayı olabilir mi?

  13. Insallah diyorum, duvar yikilsin.
    Her donemde karadelikler olmustur.
    Fakat, 17 Ara 2013 – 15 Tmz 2016 arasi Turkiyenin en karanlik donemi olmali.
    Duvarin altinda kalacaklar o kadar kalabalik ki…

    • Mehmet bey eğer karanlık fobiniz varsa psikolojik destek alırsınız olur biter;
      ama yıkılacak dediğiniz o duvara dikkat edin, kalabalığın arasına karışayım falan demeyin sakın:)

    • Osman bey hayırdır, yanıt verirken bi olay mı çıkmış, yoksa o da “ağaç kökü yesinler!” filan mı demiş?

  14. !!!Sedat Peker beklenen ve bir türlü bulunamayan duvar yıkıcı olabilir mi?!!!
    Maalesef tüm muhalif kesim bu duvarın altında kalacak.

  15. ABD’de ve Çin’de devlet tarafından tutulan ajanlar; işleri bittiğinde ortadan kaldırılır. Devlet bu tür konularda arkasında iz bırakmaz. ABD ve Çin’de nufüs ne kadar çok ama kanunlar tıkır tıkır işliyor.
    Türkiye’de Sedat Peker videoları yurt içinde fazla tepki görmüyor ama dünyada çok tepki topluyor ve bütün ülkeler Türkiyeye şüpheyle bakıyorlar. Keşke sedat Peker bu videolara bir son verse. Sonuçta olan yine biz halka oluyor. Dolar ve Euro aldı başını gidiyor. Bu mevzu AKP CHP MHP ve diğerleri değildir. Tamamen halk ile ilgilidir. Halk gittikçe fakirleşiyor. Tayyip Erdoğan iyi bir yönetici olabilir ama çavresi işi bozuyor. Bütün yükü cumhurbaşkanına yüklüyorlar. Eğer Ak parti 2023te kaybederse biliniz ki, Cumhur başkanı yüzünden değil çevresindeki bürokratlar yüzünden kaybeder.
    SAYGILAR sevgiler..

  16. Sabah Fox tv çalar saate (İsmail küçük kayaya) Aslı Aydıntaşbaş konuk oldu önemli açıklamaları oldu.

    ABD ile Çin arasında soğuk savaş başlıyacakmış. Yani (bir yandan demokrosi, insan hakları diyenle Kominist rejim arasında savaş)

    ABD Tamamen Afganistandan çekiliyormuş.

    Avrupada sen çekiliyorsan bizim ne işimiz var diyormuş bir yandanda Elkaideden korkuyormuş.

    ABD çekilirse 1-2 sene içinde yönetimi El kaide alacakmış.

    Bizde daha önce Natoya girmek için koreye Asker gönderdiğimiz gibi, Nato sıcak bakması için Afganistana Asker gönderiyoruz.

    • Osman bey türk askeri, şimdi çekilen abd askerlerinden çok daha önceden beri afganistanda bulunuyor ve görev yapıyor zaten, yani yeni gönderilen bişey yok; türkiyenin oralardan çekilmeye de pek niyeti yok gibi, haberiniz olsun…

  17. O tuğla çekilirse herhalde altında gelmiş geçmiş tüm yönetim kadroları , devlet memurları iş insanları , Gazeteciler , gazete patronları herkes kalır .
    Yürekli , görev bilincinde , kendi istikbalini memleket istikbalinden önde tutmayan , kendi canını
    sınırda nöbet bekleyerek şehit olan askerden daha üstün görmeyen savcılar ve hakimler nerdesiniz ?
    Temizleyin bu yıllanmış pislikleri .
    Atıp tutmak kolay icraat yapalım varmısınız.

  18. Müjde gibi bir söz bu: “Duvarın altında bakalım kimler kalacak?”..

    “Sedat Peker’in videolarla yaptığı, duvarın altından çekilmesi beklendiği halde bir türlü buna cesaret edilemeyen o tuğla olabilir.”…

    “Duvarın altında bakalım kimler kalacak?”..

    Ne/ler söylüyorsunuz Sn. Koru..Yoksa, çok az yanılmış olduğunuz öngörülerinizden birini mi açıklamış oluyorsunuz bu cümleyi sarf etmekle? Gerçekleşirse, bu öngörüyü bir müjde addederim.

    Devlet bağırsaklarını temizleyecek, bir çok kirli, gizli, kapaklı işler gün yüzüne çıkmış olacak. Neler mi? Siyasi cinayetleri mi desem, darbeleri mi, devlet adına(!) mafya ile terör örgütleriyle (PKK-DHKP-C v.b) olan ilişkileri mi, kaçakçılık, kara para aklama işlerini mi… hangilerini saysam ki!

    Uzun yıllardır, neredeyse yarım asrı aşan bir zaman diliminde bu kirli pis işler devlet adına işlenmiş, failleri (sözde) hep meçhul kalmış, devlet kurtarılmıştır. Bu hep böyle devam edegelmiştir.

    “Devlet’ dediğimiz yapı yönetimine gelen kişilere olağanüstü bir güç sağlar. Tarih boyunca o gücün aşırı kullanımının kötü sonuçları deneyimlerle anlaşıldığı için, devlet yönetimine gelenlerin elde edecekleri gücü nasıl kullanacaklarına dair kurallar konulmuştur.

    Anayasa ve yasalar o kuralları belirler, sınırları çizer.

    Devleti yönetenler ile yönetenlere yardımla mükellef asker-sivil bürokrasi kurallara uydukları sürece kimsenin başı ağrımaz.

    En başta da kendilerinin başı ağrımaz.

    Kural dışı davrananlar olmaz mı? Olur. O durumda ne yapılacağının kuralları da yine sistem tarafından belirlenmiştir.

    Yanlış yapan/lar cezalandırılır.”

    Yazarımızın yukarıya alıntıladığım yazısının girişindeki bu paragrafa göre, bu güne kadar “devlet” dediğimiz yapı ya kağıt üzerinde kalmış, ya hiç -yasadışı yapılara karşı- işlememiş ya da istila edilmiş gibi bir anlam çıkıyor ortaya. En azından ben böyle değerlendiriyorum.

    Peki, Sedat Peker o bir tuğlayı çekecek mi? Bunu yaparsa devlet silkinip kendine mi gelecek ve bağırsaklarını temizleme operasyonuna başlamış mı olacak?

    Tam da burada Sn. yazarımızın bu “Devleti yönetenler ile yönetenlere yardımla mükellef asker-sivil bürokrasi kurallara uydukları sürece…” cümlesi gözümün önüne geliverdi.. Ve ben yazımın başında kendime müjde addettiğim yazarımızın “Duvarın altında bakalım kimler kalacak?” hüküm cümlesinden şöyle bir sıyrılıp geri çekileyim dedim.

    Ve Devleti yönetenler ile yönetenlere yardımla mükellef asker-sivil bürokrasi kurallara neden uymazlar? diye bir soruyu zihnime misafir ediyor, müjdeli haberleri uzun bir geleceğe bırakıyorum.

  19. Erdoğan ve partisi başta gelmek üzere, bütün siyaset kurumu yıkıntının altında kalacak. S. Peker, henüz daha yolun başında. Yeni, çok daha çarpıcı, en azılı Erdoğancı yüzde 25’i dahi dizleri üzerine çökertecek rezilliklerin ortaya saçılmasıyla birlikte AK Parti gurubu darmadağın olacak. Kılıçdaroğlu, Bahçeli dahil olmak üzere, bilindik isimler ve parti yönetcileri tarihe karışacak. Siyaset, yeni isimlerle yeniden şekillenecek. Ufukta yeni, gerçekten demokratik bir anayasa, yeni bir siyasal partiler kanunu, Kürt sorununun barışcıl çözümü, HDP’nin S. Demirtaş liderliğinde yeniden şekillenmesi var.

    Türkiye’nin bundan sonraki siyasetinin ve ülke yönetminin birincil aktörü A. Babacan.

    İmamoğlu ve Demirtaş diğer ikisi. Bahçeli ve yönetiminin tasfiyesinin ardından MHP ve İyi Parti birleşip kentli milliyetçilik üzerinde yükselen, taşra milliyetçiliğinden koparak merkeze daha yakın bir siyasal oluşuma dönüşecek.

    Kabak, Erdoğan ve bunun beslemesi olanlar kadar, bir dizi seküler yolsuz işadamı, yolsuz CHP’lilerin de başında patlayacak. Türkiye, yakında, tanınması güç bir biçimde, topyekün kabuk değiştirecek. İlk elde, giderek daha dramatik bir hal alacak olan S. Peker videolarını, AK Parti’nin kendi içinden istifalarla dağılmasını, havuz medyasının topyekün tasfiyesini izleyeceğiz.

    Az kaldı. . .

      • pek çok öngörüsü çıkmıştır, uzun zamandır yorumlarını okuyan biri olarak ben şahsen şahidimdir. tekrar yazmaya başlamasını bir erken seçim işareti olarak görüyorum.

        • Erken seçimler çare olabilseydi keşke… Yine de bir değişim ışığıdır, bir ümittir diyoruz… Kronik sorunlar hallolmadığı sürece eskinin devamına bir ümitten farklı bir ümide ihtiyaç var, oysaki!

          *******

          Durmadan “heyy Corç! versene borç”!
          Kredimiz mi var? doğrusal yol mu aldık?!
          Her yeni seçim, aynı teraneye gebe,
          Aynı fasit daire, yine kara deliğe daldık!

          *******

        • En son 2020 sonbaharı ülke bitecekti
          O olmasın çünkü 2021 başında ülke tamamen alt üst olacak onu görmek istiyorum diyerek safları sık tutuyordu
          Üflediği anlaşılınca veya güvendiği dağlara kar yağınca bu nicki kullanmıyordu

          Yeniden boy gösterdiğine göre yeni planları anlamak için dikkatlice dinleyeceğiz tabii ki

          Boş üflemeler değil sıktıkları
          Yazdıklarından yaralanıyoruz
          “Dış mihraklar “ nereye yönlendiriyor çok iyi anlıyoruz
          Sosyal medya adeta bir ayna
          Hele Sedat Peker olayı ile beraber daha dikkatli izliyoruz tüm poker oynatanları

    • Sıktı sıktı sıktıkları tutmayınca kayboldu
      Sıktıkları unutuldu zannedip yine boy göstermiş
      Az biraz utanma olur
      Sıkmaya devam (adına da analiz diyerek hemde )

    • Sn.bernar arkadaş, yine mi aynı terraneler, yine mi aynı kanlı vide oyunları, yine mi bitpazarı, yine mi babacan, yine mi erken seçimler yakın, yine mi bişekilde iktidar gidici, ha bugün ha yarın!!!

    • ” Ufukta yeni… var.”
      tek söyleyeceği ve okunmasını istediği nakarat bu. ha fatih, ha başkası, ha gayret..

Yoruma kapalı.