Seçimi kim kazanır, kim kaybeder? Bir erken değerlendirme…

54
Reklam

Bu seçimi geride bıraktığımızda, sonuç ne olursa olsun, muhalefetin performansı dillerde olacak. Muhalefet cephesinin cumhurbaşkanı adayları -evet hepsi- göz doldurucu bir başarı çizgisi izliyorlar.
Alanlarda da, fırsat verildiğinde çıktıkları TV programlarında da, sosyal medyada da…
Gündemi başlattıkları polemiklerle onlar belirliyor diyen çıkarsa ben de onaylarım.
Ancak bütün kampanya başarılarına rağmen sandıkta başarısız olmaları beni hiç şaşırtmayacak.
Sebebi şu: Muhalefet cephesinin ve tek tek cumhurbaşkanı adaylarının gündeme taşıdıkları konularla vatandaşın bu seçime mahsus gündemi arasında tam bir uyum yok. Vatandaşın gündemi neredeyse tek bir konuya kilitlenmiş durumda; muhalefet ise AK Parti ile Cumhur İttifakı‘nın başkan adayı Tayyip Erdoğan‘ın kendilerinden çok daha iyi temsil ettikleri konularda onlarla yarışmaya çalışıyor.
Yanılıyor olabilirim, ancak gördüğüm bu.

Clinton kazanınca rakibine “It’s economy, stupid” denilmişti…

Kimse hamaset konusunda AK Parti ve Tayyip Erdoğan‘la yarışamaz. Kimse dindarlık, milliyetçilik, halktan biri olmak gibi konularda kendisinin daha iyi olduğunu söyleyerek önceleri oy alamadığı kitleleri yanına çekemez; o konular da AK Parti’nin uhdesinde çünkü.
Vatandaş o konulardaki bir yarışta neden muhalefetin yanında saf tutsun ki?
Elbette belli konularda vatandaşa güven vermek, özellikle geçmişin anlamsız tartışmalarının gelecekte hortlatılmayacağına kuvvetli vurgu yapmak gerekiyor; ancak insanlar ülkeyi 16 yıl yönetmiş bir kadroya ve onun liderine teşekkürle veda edecekse, bu konudaki kararı rakip adayların ağız kalabalığına veya geçmiş hataları dillendirmelerine bakarak, hatta Tayyip Erdoğan‘ın partisinin kuruluş günlerinde kiminle görüştüğünü dikkate alarak değil, partilerin kendisini daha yakından ilgilendiren bir konudaki tavırlarını değerlendirerek verecek.
O konunun ne olduğunu tahminde herhalde zorlanmıyorsunuzdur.
Ekonomi.
Muhalefet, iktidarın çalışanlara, memurlara, emeklilere zam hamlelerine el artırarak mukabele etmesinin yeterli olduğu düşüncesinde; hiç değilse verilen izlenim böyle. Asgari ücreti yukarıya taşıyarak, maaşları ve ek göstergeleri yükselterek çıkılan bir yarış muhalefeti başarılı kılmayabilir.
Devletin imkanlarının sonsuz olmadığını, vaatlerle imkanların çeliştiğini bugün herkes görebilecek durumda.

Tabelaya bakalım, nefes alalım

MetroPoll kurumu ülke insanının hükümeti değerlendirirken başarısızlık hanesinin ilk sırasına ‘ekonomi yönetimini’ koyduğunu son birkaç aylık araştırmalarında tespit etmiş bulunuyor.
Bu ay sahaya çıkılarak yapılan araştırmanın bulguları da bir önceki aylardan farklı değil; tek fark gidişattan memnuniyetsizlerin oranının artmış olması.
“Önümüzdeki bir yıl içerisinde Türkiye’de ekonomik durumun ne yönde değişeceğini düşünüyorsunuz?” sorusuna sorunun yöneltildiği insanların neredeyse yarısı (yüzde 46.6) “Kötüleşecek” cevabını vermiş.
“Genel olarak Türkiye’deki ekonomi yönetimini ne derece başarılı buluyorsunuz?” sorusuna verilen cevaplar iktidar partisi açısından fazla iç açıcı değil. Değil, çünkü bu defa cevap verenlerin yarıdan fazlası (54.4) “Başarısız buluyorum” demekte.

Halkın yarısı (50.6) son bir yıl içerisinde geçim şartlarının kötüleştiğini söylemiş anketçilere…
En çarpıcı sonuç bir önceki soru bir başka biçimde -günümüz öne çıkarılarak- insanlara yöneltildiğinde alınmış. Soru şu: “Son zamanlarda ülkemizde ekonominin iyi mi yoksa kötü mü yönetildiğini düşünüyorsunuz?” Bu sorunun yöneltildiği insanların önemli bir bölümü (60.2) “Kötü yönetiliyor” cevabını vermiş. Bu cevabı verenlerin yarıya yakını kendisini “AK Partili” olarak tanımlayan, bir önceki seçimde iktidar partisine oy vermiş insanlar…
Tablo bu.
Benzer bir tablo aynı araştırmanın 7 Haziran 2015 seçimlerinden hemen önce yapılanında da karşımıza çıkmıştı. O seçimde sandığa yansıyan iradenin ne olduğunu hepimiz yaşayarak görmüştük.
Ekonomik performanstan o zaman şikayetçi olan kadar -hatta biraz daha fazla- insan bugün de ekonominin gidişatından rahatsız görünüyor.
Şu anda ortalıkta partilerden çok cumhurbaşkanı adayları var, dikkatler onların üzerinde. Partiler seçim beyannamelerini açıkladılar ve o metinlerde ekonomi ile ilgili bölümler de var; ancak meydanlarda gündeme taşınan konular arasında ekonomiye dair fazla bir şey yok.
Varsa yoksa hamaset… Varsa yoksa anlamsız siyasi polemik…
Ağızlar iyi laf yapıyor, ama insanların24 Haziran’daki gibi kritik bir seçime sanki laf kalabalığıyla sonucun belirlendiği bir münazaraymış gibi yaklaştıklarını düşünmek çok hatalı.
Zaten o yüzden de, ekonomiden şikayetlerin ayyuka çıktığı günümüzde yaşadıkları sıkıntıları araştırmacılarla paylaştıkları cevaplarla ortaya döken insanlar, “Bu Pazar seçim olsa oyunuzu hangi partiye vereceksiniz?” sorusuna sıra geldiğinde, o soruya, daha önce hangi partiden yana oy kullanmışsa yine ondan ayrılmayacağını belli eden cevaplar vermekte.
Herhalde seçim sonrasında “Neden böyle oldu?” sorusuna da cevap aranacaktır.
Ben biraz erken davranmış oldum.
ΩΩΩΩ

Reklam

54 YORUMLAR

  1. Epey okudum yorumculari guzel konularda temas etmisler ama zahmet etmisler ben okuyorum turkiye gercekleri den epey uzaklar ben dun istatisliklerde turkiyenin %92;5 sehirlere oturdugunu øgrenince sok oldum sehirlerin yapilasma la olmuyor alt yapisi ve sanayiside ønemli
    Bu iyi gunumuz issiz gucsuz luk harcama pesinde deki gencler buyuk tehlike egitim mesleksiz gencler terør estirecekler sokaga cikmayacagiz belkide ekonomi o genc insanlari iyi yetisir se Birde luks hisrafi birakin uretim uretim

  2. bakın ne buyurmuş;”Erdoğan: Ülkemizin önünün kesilmek istendiği her dönemde hareket geçirilen o kur silahını aldığımız ve alacağımız tedbirlerle etkisiz hale getirmekte kararlıyız”
    -Önce aşama aşama dövizi kudurtacak hareket ve operasyonlar yap,ondan sonrada bizim önümüzü kesmek için yaptılar de,iyi taktik.Tabi avrupayla miting krizi biliniyo artık ama anlamadıkları bi şey var artık millet dövizle nasıl oynandığını da görüyor.Dışardan müdahele oluyosa da bunun kimin ekmeğine yağ sürdüğünü biliyor.Heralde muhalefetin değil.Bu arada dövizi olan vatandaşlarımız bozdursun lütfen ,bende yok tabii olsa bozdurup elektriği ödeyebilirdim.
    Ve de Mgk da:”24 Haziran 2018 tarihinde yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi ile 27. dönem milletvekili genel seçiminin, huzur ve güven ortamı içerisinde gerçekleştirilmesi için alınan tedbirler hakkında kurul’a bilgi sunulmuştur.”
    Aceba nasıl tedbir aldılar açık oy gizli tasnif gibimi,yada örneğin şöyle olabilir vatandaşlarımız oy verirken sıkıntı yaşamasınlar diye oy kabinlerinde memur bulunduralım böylece korkmadan oylarını kullanırlar :))

  3. Erdoğan belediye başkanı olduğundan itibaren oy vermiştim,benim gözümde kaybetti,onun hipnozuna girenler zaten kaybetti.Bazı dostlar geç uyanacak ama uyanacak nihayetinde bu sefere mi gelecek sefere mi bilmem.Anketler ,Ekonomik durum ,toplumda ki korku ve sindirilmişlik adil bir seçim olursa (bana göre şaibeli 16 nisan referandumu gibi olmazsa) Erdoğan kesinlikle kaybedecek.Anketlere inanmıyorum şu ana kadar bi tane anketçiye de uzaktan bile rastgelmedim nerde yapıyolar aceba,kime sorsalar düzgün cevap vereceğine inanmıyorum(reyting kuruluşları da aynı bizim mahallede işleri yok),sadece görüşleri eskiden beridir bilinen insanlar(sol görüşlü,saadetli mhp liler) düşündüğünü söyler.ben ankete bile katılmam şahsen.

  4. Muhalefet çok köşeli laflar etmekten vazgeçmelidir. Örneğin parlementer sisteme geri döneceğiz vaadi. Bu son derece yanlış. Sonuçta öyle veya böyle bir referandum ile başkanlık sistemine geçildi halk öyle karar verdi. Demeleri gereken eğer halkımız isterse tekrar parlementer sisteme geri döneriz olmalıdır. Siz parti veya iktidar olarak buna karar veremezsiniz, Meclis karar verir belki halk adına. Bu yaklaşım olmazsa muhalefete güven de olmaz. Mevcut sistemde pek çok belirsizlik olmasına rağmen başkanlık sisteminin daha uygun olduğunu düşünüyorum. İktidarın başın başı belli ve en az yüzde elli uzlaşma sağlamak zorunda. Bu önemli bir avantaj iktidar için. Belirsizlik yok önceki sistemde olduğu gibi ve daha geniş bir koalisyonu gerektiriyor. Önceki sistemde yüzde 30 la krallık yapabiliyorsunuz. Tamamen yanlış. Şimdi iktidar örneğin MHP yi dinlemek zorunda. Seçim isterse seçim yapılıyor af derse gereği yapılıyor. Bunlar şimdi olumsuz gibi görülse de ilerde daha iyiye doğru evrilecek bunlar. Bir sene önce değiştirdiğimiz sistemi tekrar değiştirmeye gerek yok. Sadece sisteme iyi bir denetleme mekanizması ve kuvvetler ayrılığını eklemek yeterli. Nedense ana muhalefet buna değinmiyor yeterince ve sistemi tekrar değiştireceğiz diyor. Bu son derece yanlış.

    • Benzer argümanları yorumlarımda pek çok kez dile getirmeye çalıştım. Ama Siz konuyu derli toplu ćok güzel bir araya getirmişsiniz. Yorumunuza sağlık tamamen katılıyorum.
      Parlamenter sisteme geri dönmek için muhalefet seçimleri kazansa bile Meclis çoğunluğu sağlayamayacak olduklarından zaten referanduma gitmek dışında bir seçenek yok diye biliyorum.

    • Gerçekçi yorum. Elde mevcut ilkel ve lider sultasına dayanan Siyasal Partiler Kanunu’na dayalı sözde parlamenter sistem olacağına başkanlık sistemi olsun. Ama, düne kadar partisinde sultan olanın şimdi de ülkenin tümünün sultanı olmasına izin veren “Türk-tipi” başkanlık modelinin başa ne belalar açacağı, daha şimdiden ortaya çıkmış durumda -görmek isteyen gözler için elbette.

  5. *******
    …..
    Yüzelli odalıyken, Vaşington Beyaz Saray,
    Biz bir saray yaptırdık, sormayın dile kolay !
    Bizimkisi AK saray, bin yüzelli odalı,
    İçindeki eşyalar, som altın kaplamalı !
    Vur deyince öldürdük, israf üstüne israf,
    Her ay dolup taşıyor, masraf üstüne masraf!
    İhtişam sembolü bu, dünyaya haykıracak,
    Görsünler nasıl olur, kel başa şimşir tarak!
    İşte böyledir bunlar, oy alasaya kadar,
    Sonra, “sen kimsin yahu”, suratına kim bakar!
    Vaadi bol lezzetli, işkembe çorbasıdır,
    Gariban hazinemiz, her vaadin torbasıdır !
    Vaad vaat üstüne, oy avında her lider,
    Torbada fil olsa bile, seçmen müsait der!
    ……
    *******

    • mef u lü mefa i lün fa i latün fe u lün vezni ile kaleme alın mış bu eser de devrin çarpık düzeni ni ironik bir dille hicv eden şairin bu eseri topkapı sarayı el yazmaları bölümünde sergilen mektedir

      • Vezin falan pek anlamam, ama yontulacak tarafları var farkındayim, “because, izzet bey” ben edebiyatçı değilim. Bunlar şimdilik kafiyeli yorumlar, ilk versiyon!

  6. Değerli yorumcular. . . HDP’nin kamuoyundaki en popüler yüzlerinden Altan Tan, HDP’den ayrılarak Saadet Partisi’ine geçti kısa bir süre önce. HDP yönetimine yönelik çok haklı eleştirileri var. O da benim gibi bu partinin Stalinist-Kemalist marjinal sol örgütlerin çağdışı tiplerinin bu partiye doluşmuş oduğunu, partinin özgürlükçü-çevreci sol çevrelerle sol liberallere kapatıldığını, HDP seçmenlerinin ana gövdesini oluşturanlar esas olarak dindar-muhafazakar Kürtler iken, bu marjinal Türk sosyalistlerinin yönetime ve milletvekili seçimlerinden liste başlarına getirildiğini söylüyor. HDP’nin PKK ve marjinal Kemalist-Stalinist sol vesayetinden kurtarılmasını arzu eden arkadaşlar, bence bu 23 dakikalık videoyu izlesinler, söylenenleri olumlu ve dikkate değer buluyorlarsa, daha çok insanın bu söyleşiden haberdar olmasına katkıda bulunsunlar. Youtube arama motoruna Altn Tan + Tigris haber yaarak söz konusu videoya kolayca ulaşabilirsiniz. Saygılar

    • Yorum: haçan bi firildağimuz taha mu oldiiii olsun olsun daaaa zengünlüktür pizum içun
      ad,u üstünde fıirildakdur töner seçumden soora yuvasuna daaa

    • HDP bir Kürt partisi değil pkk nın siyasi kanadıdır. Mecliste yer almayı asla ve kat’a haketmiyor. Ama bu demek değildir ki içinde değerli kimseler yok. Altan bey de bunlardan biriydi. Saadet partisine geçmesini memnuniyetle karşılıyorum. Bir yandan da hdp de zaten eser miktarda olan Altan tanların daha da azalması ne kadar acı diye düşünüyorum.

      • Bugün Saadet Partisi’ne ifadesini bulan Milli Görüş hareketinin kapatılan partilerinin kısa tarihi aşağıda. Nasıl Kemalistler bu partileri kapatarak bu harekete gönül veren yüzbinleri ortadan kaldıramadılarsa, tarihin de ibret verici bir şekilde gösterdiği gibi, siz ya da birileri istiyor diye HDP kapatıldığında bu partiye oy veren 6 milyon Kürt buhar olup uçmayacak. Kapatınız HDP’yi, Kandil şeflerinin “Görüyorsunuz, partinize bile izin vermiyorlar. Biz olmasak, silah olmasa, ne varlığınızı koruyabilirsiniz, ne de haklarınızı savunabilirsiniz” yollu propagandasına su taşıyın.
        MİLLİ NİZAM PARTİSİ (1970-1971): Cumhuriyet Başsavcılığı, 5 Mart 1971’de, MNP hakkında “laikliğe aykırı çalışmalar yürüttüğü” gerekçesiyle dava açtı. Anayasa Mahkemesi, 20 Mayıs 1971’de, partinin “laik devlet niteliğinin ve Atatürk devrimciliğinin korunması prensiplerine aykırı olduğu” gerekçesiyle kapatılmasına karar verdi.
        MİLLİ SELAMET PARTİSİ (1972-1981): 12 Eylül Askerî Darbesi’ni gerçekleştiren generaller tarafından kapatıldı.
        REFAH PARTİSİ (1983-1998): 16 Ocak 1998’de Anayasa Mahkemesi tarafından laik cumhuriyete aykırı eylemlerde bulunduğu gerekçesiyle kapatıldı.
        FAZİLET PARTİSİ (1997-2001)

        • bunca zamandır hdp yi eleştiririm bu parti kapatılsın hiç demedim. parti kapatılmasına karşıyım çünkü. mecliste olmayı hak etmiyor derken aldığı oyları hak etmiyor anlamında söylüyorum.
          milli görüşün haklı ve meşru bir davası vardı buna karşın hdp zarar ziyanla meşgul ise de yasakçı zihniyet kapatmacı yaklaşım olumlu sonuç vermez vermiyor…

          • İfadelerinizi yanlış yorumlamışım. “Milli Görüş’ün haklı ve meşru bir davası vardı” diyorsunuz, bu söylediğiniz elbette ki doğru.

    • HDP ne yaparsa yapsın, Sn. Altan Tan iyi niyetle hangi partiye gecerse gecsin ve hatta pkk kendi kendini bu arada feshetsin, şahsi öngörüm şer tabiatlı bu zor sorun belki zaman zaman sinsi, belki de alenen giderek artacaktır. Bu bir nevi etnik nefs işidir-şeytani yok edemeyeceğimize göre devamlı dürtecektir. Bu durum, bölgemizde aidiyetini değişik mezheplerde bulan ve bizi ilgilendirmesi gereken öncelikle her çeşit müslüman için bir testtir ve belki de son şanstır. Başarılamazsa, eminim 1-2 nesil sonra yine istismar edilecek ve ortalık kana bulanacaktır. Korkarım, yine dış-güçler (İsrail-ABD veya da Rusya) tarafından bu konu içerdekilerin elbirliği ile Türkiye’nin başına daha büyük bela edilecektir.
      Ne yapılmalı? Bence, şöyle bir şey: Elimizde olmayan nedenlerle Ortadoğu destabilize olmuşken ve inisiyatif-fırsat eldeyken bu konuyu sadece İran-Irak-Türkiye-Suriye arasında (Sn. Erdoğanın önayak olmasıyla) ciddi ciddi görüşmeli. Ve neticede mütevazi bir ortak alan belirleyerek otonom bir Kürdistan oluşturulmanın yoluna bakmalıdır, derim-şahsi fikrim! Bitmedi, bu Kürtçe, Türkçe, Arapça ve Farsça olmak üzere dört resmi dilli bir cumhuriyet olmalı ve Halifeliği de barındırmalı. Adı Kürdistan olmakla 4 etnisite arasında en itibarlı pay kürtlerin olmalı. Ancak yönetim, AB modeli dönüşümlü olmalı ve bu bütün İslam aleminin sorunlarıyla da yakından ilgilenmeli, şüphesiz petro-dolarlarla finansmanı sağlanmalı. Bu petrol kaynağı bölgeye Allah’ın en önemli (hazır mama türü) nimetidir, ancak nefsi arsızlıklardan ötürü dışgüçler – bölgenin yanlış yolda müslüman yönetimler tarafından hep kan akıtmıştır. Yeter artık! Petrol geliri, hiç değilse pabucunun dama atılacağı son döneminde bu hayr işine vakfedilmelidir-İslam barıştır. Bunu dört bileşen müslüman kök dostane bir şekilde başaramazsa, dostluğundan şüphe ettiğimiz yahudi-hristiyanlar işbirliği eninde sonunda başaracak ve sonuçta müslüman çoğunluk kaybedecek.

      • sorun kürdistan değil H.K. sorun büyük kürdistan projesi.
        iran-ırak-suriye-türkiye topraklarını içine alan kontrol edilebilir, terörist sağlayabilir, elinden alması kolay topraklar projesi.

        • Didem Hanım, ben de zaten o plana karşı naçizane bir fikir/plan öneriyorum (son cümle!). Bizim de içinde olmamız komşularımızla birlikte işin kontrolünu bizzat sağlamamız demek olacak. Böyle yerli bir proje bölgeye getireceği birlik beraberlik açısından da gayet iyi, değil mi? Dört ülkenin dindarları (Allah bir-Peygamber bir) bu çağda böylesine önemli bir konuda samimiyet gösterip anlaşamayacaklarsa, gerçekten yazık olur. Bu, bence taraflar için win-win-win-win avantajı içeren bir proje.
          Halifeliğin de bu arada ortaya çıkması fena mı olur? Çünkü ona da büyük ihtiyaç var, süper olur yani! Biz bunu kendi aramızda başarabilirsek terorizmde israr edecek olanlar göbek bağlarıyla birlikte “iyot” gibi açıkta kalacaktır! İlgili her ülkenin dindar-müslüman çoğunluğu bir araya gelip yeni bir oluşum gerçekleştirecek te terorist tiplere pabuç mu bırakılacak? Öyle şey olmaz! Hani derler ya herkesin gönlünde bir aslan yatar. Benim aslan projem de bu ve tamamen kendi düşünce mahsülüm ve orijinalliği olan bir proje. Statükoya karşı (ezber-bozan) alternatif/makul başka bir proje fikri (sizin veya ilgilenen başka yorumcuların) varsa okumak/düşünmek isterim.

  7. *******
    ……..
    Beka sorunu diyen, seçimlerde komiktir,
    Gözardı edilemez, sorun ekonomiktir !
    Halkta kafa karışık, seçim arefesinde !
    Hamasetle atarken, lider bey oy peşinde,
    Bu iş nasıl düzelir, ona aldırdığı yok,
    Atıyor atıyor da, halkın artık karnı tok !
    Bizde bir başka sorun, iman-akıl dengesi,
    Aklını az kullananlar, cehalet abidesi !
    İşte bunlar da seçmen, yüzdesi elli yedi,
    Bu yüzdeden beslenir, AKparti mirasyedi!
    “İsraf istemezük” diye, almışlarken oyları,
    Gördük, daha da artmış; mersedes konvoyları!
    …….
    *******

  8. Bernar bey ben kimselere kızdığım falan yok.Size neden kızayımki?
    Birde cemaatler ve tarikatlari ben hiç bir zaman tasvip etmedim ve etmiyorum.
    İnsanları kullandıklarına şahid olduğum için.
    Ben DARBE girişiminde bulunanların cemaatler ve dindarlara kurulmuş bir tuzak olduğuna eminim. Peki Neden eminim?
    Darbe yapílış şekli ve sonra yaşananlar.
    O darber gecesi katledilen gencecik erler ve harp okulu öğrencilerinin suçu neydi? Daha iki gün once fakir bir aile çocuğu olan avukat dahi tutmaya güçleri yetmeyen o gece BEŞ 5 günlük Bernar bey BEŞ günülük askere olan birisine sen darbe yaptin diye ÖMÜR BOYU AĞIRLASTIRILMIŞ hapis cezasi verdiler.
    150 YÜZELİ Hava harp okulu öğrencilerinede ayni ceza verildi.
    O gece 20 ile 24 arası Erdoğan 3 gömlek iki kıravat ve kisa saçlari bir iki saat içerisinde uzamış vidyo ve resimlerde herkes gibi bende gördüm.
    Benim feryadım bu gerçekleri görmeniz ve hirsızı yalnış yerde aramamaniz için.
    Yoksa miliyonlarca Erdoğana biyat eden taraftarlari gibi sizde ona inasaniz da inanmasınizda benim ne ğücüme gider nede size kırılmam ve kırılmak gibide bir cahiliğe kapilmam.Sizin olaylara obcektif olarak baktığınızı yazılarınızdan anladığım için Sadece sizeden birde öbür boyutunu değerlendırmenizi rica etmiştim.
    Gerisi sizin bileceğiniz iş beni ilgilendirmez.
    Bundan bir süre önc Şehit Polis babasına yapilanları ve onun kimlerin darbeci olduklarıni söylemesi bana hepisinden makul ve mantıklı gelmişti.O haberler havizda yer almadı.
    15 Temmuz Türkiyenin şimdiki duruma düşürlmesi ve 24 Haziran larin temellerinin atıldığı bir gece idi O gece birilerine göre Allahın LÜTFU diğer lerine görede şeytanin hillesi idi.
    Eğer o gece 11.C Başkanı herkesten önce dunyaya o gecenin felaket bir gece olduğunu haykırmasa idi o ve sülalesi de darbeci olarak ilan edileceklerdi.Bu benim iddam değil o gece ile ilgili yabancı yazarların değerlendirmesideki birkaç’inin yazılarında iddia ettikleri konulardan sadece birtanesiidi.
    Zaten o iddalarının Boylaklar tarafi tamamen yazarların yazdıkları gibi geliştı.
    Yabanci gazeteciler bizim kiler gibi otel odalarında haber toplamazlar halkın içerisine halktan biri gibi gier haber toplarlar.İğne ile kuyu kazmak misali.
    Gerçeklerin er geç örtaya çıkma gibi bir özelliği vardır ve İnşAllah gecikmeden çıkarda suçsuz günahsız insanların daha fazla bebekleri ile beraber zindanlardan kurtarirlar.
    Hoşca kalin

    • Nurdan Hanım bahsettiğiniz videoyu ben gözden kaçırmışım. Kerim Balcı, Osman Özsoy gibi zatların özgürlük zamanı isimli programdaki hallerini izledim ama sizin bahsettiğinizi görmedim. Link belirtirseniz izlemek izlerim.

  9. muhalefete getirlen eleştirler bence biraz haksız gibi fehmi bey.kimsenin elinde sihirli değnek yok ve muhalefetein kendini anlatabildiği mecra ve zaman kısıtlı oldugundan populist soylemlerle carpıcı sloganlarla akılda yer etmeye calısıyo.
    aynı zamanda hem işleri bir anda düzeltmek oyle kolay değil hemde işlerin düzelmesi için ciddi bir kemer sıkma gerekeceği ortada ve bunu acıklamanın bir getirisi yok.son olarak türkiyenin ciddi bir kalkaınma hamlesi için cok calısma ,tasarruf alın teri gerekeğini herkes biliyor ve bununda seçmen gözünde yine bir anlamı yok bence
    muhalefetin başarılı olması oyle ekonomik projeler vesaire ile değil samimiyet ve bunlar yapabilir hisssini zaman içinde seçmene geçmesi getirekir
    son olarak bazen işler ne kadar kotu olsada en dibi gormeden ne kadar iyi olursada cılgınlık derecesinde iyi olmqdan bazı seylerden donus olmaz.iyi ve kotuden kastımında kimseyi de temsil etmediğini belirtmek isterim .sünnetllah bunu gerektirir.hem kendi hayatımızda hem toplumların hayatında da büyük değişimler büyük gelişmeler olduktan sonra olur .

  10. Ekonominin göstergeleri var. Dolar, altın, üretim rakamları, cari açık, ihracat-ithalat oranları vs. Aynen arabadaki göstergeler gibi. Siz benzinin biteceğini göstergeden anlarsınız. Aynen bunun gibi ekonominin iyi gitmediğini gören akp erken seçim kararı aldı. Aslında bir çok faktör var ama ekonomi erken seçimdeki başat faktördür. Hamaset ve yönetim hırsı ile ekonomi yönetilemez.

  11. Nurdan Hanım, sizi kızdırmak ya da incitmek istemem, ama konu ister AK Parti, ister Cemaat olsun, her topumsal konuya kendi bilgim ve aklım temelinde yaklaşıyorum. Aklımı ne Erdoğan’a, ne de Gülen’e teslim ederim. Ben, Cemaat’in sıradan üyeleri için adalet, adil ve özgür yargılanma hakkı talep ediyorum, Cemaat’in ifadesini Gülen’de bulan karanlık ve darbeci yüzü için ancak suça karşılık gelen cezayı talep edebilirim. Cemaat lideri, yönetici kadra, gizli Cemaat imamları. . . Bunların hepsi su katılmamış darbecidir ve cezalandırılmalıdır. Bu konuda zihnim ve vicdanım çok net. Ortada, darbeye karşı direnirken katledilmiş 250’yi aşkın insan var. Ortada, sadece kendilerini değil, ailelerinin yaşantısını da ateşe atacak kadar gözü dönmüş genraller, albaylar, muazzaf subaylar var. Bu soysuzların Erdoğan’ın emriyle, ya da Erdoğan’ın kumpasıyla halka ateş açtıklarını, darbeye yeltendiklerini anlatmayın bana lutfen. Bende uyanan izlenim o ki, siz cezaevinde tutuklu sıradan Cemaat üyelerinin uğradığı mazlumiyete yaslanarak bütün bir Cemaat’i aklamaya çalışıyorsunuz. Devleti ele geçirnenin Gülen’in daha yola ilk çıktığı günden itibaren zihnine ve ruhuna işlenmiş stratejik bir amaç olduğunu hepimiz biliyoruz. Böyle olduğu için zaten görülemeyen, denetlenemeyen, abi/abla, imam vb. türden örgütsel bir yapılanmaya sahip siyasal bir örgüttü (evet, sıradan üyeleri için dinsel bir örgüt olan Cemaat, esas itibarıyla devlet iktidarına göz dikmiş karanlık, gayrı-meşru bir örgüttü). Sayın Erdoğan’ın Cemaat’e karşı savaş üzerinden muhalif sesleri susturduğunu daha önce de söyledim. Bunu da bir hukuksuzluk sayıyorum. Ama, bunlardan hiçbiri, Gülen ve yöneticilerinin, ordu içindeki subaylarının darbeci bir karanlık güç olduğu gerçeğinin üzerini örtmüyor. Mazlumlar için adalet talep ederken, suçlular için hak ettikleri ceza talebinden de geride durmamalıyız. “Adil Öksüz, MİT’in içimize saldığı bir ajanmış. . ” gibi akla ziyan açıklamalarla, Cemaat’in iyilik için çalışan masum bir dinsel hizmet hareketi olduğu iddiasına karnım tok doğrusu.

  12. Kötüye gidişin ana sebebi OHAL uygulamalarıdır. Sebebi ortadan kaldırmadan sorunun düzelmeyeceği, iyileşme olmayacağı zaten belli, bunu anlayabilmek için ilkokul düzeyinde bir mantık yürütme yeterli.
    Bunu göz ardı edip yapılacak her analiz eksiktir, sakattır, hiç bir yaraya merhem olmaz.
    Türkiye’nin çöküşünü, ekonomik olarak batışını canlı canlı yaşamak, görmek istiyorsanız OHAL’i destekleyin, OHAL’i sürdürün…

  13. İyi bir soru soralım burada.
    Ekonomik göstergelerle ilgili diğer yorumcular şu ana kadar bir çok resmi veri paylaştılar. Detaylarına giremeyeceğim.
    Soru şu;
    Tüm ekonomik göstergelere rağmen, Bekir Bey ve kendisi gibi düşünenler ekonominin iyi olmadığına neden bir türlü inan(a)mıyorlar? Bu hususu bilimsel olarak nasıl açıklayabiliriz? Bu konuda bilimsel teoriler ne der acaba?
    (Bekir Beyin bir politikacı değil, samimi bir vatandaş olduğunu varsayarak soruyorum bu soruyu. Çünkü yazdığı şeyleri gerçekten de inanarak yazdığını düşünüyorum.)

  14. İyiye gidiyoruz
    Üçüncü cihan savaşı çıkmadığı taktirde dünya ve Türkiye iyiye gidiyor. Dünyada ve Türkiye’de ekonomik kriz vardır. Ne var ki Erbakan’ın anlatımları ile insanlık çözümleri bilmektedir. Türkiye’de ekonomiyi rayına oturtan Hasan Polatkan olmuştur. Batılılar 1950’lerde kredi verdiler.1954’te kestiler, yarı yolda bıraktılar. Hasan Polatkan altınları sattı, devam etti. 1957’de altınlar bitti. Bu sefer ülke içinde para çıkarıp yatırımları tamamladı. Niye tamamladın diye astılar. Demirel direndi, devam etti, Özal devam etti, Erbakan devam etti, Çiller devam etti, Erdoğan devam etti. Türkiye tarım döneminden sanayi dönemine geçti.
    Türkiye kendi ekonomisini kendisi kuruyor. Batının faize dayalı parası yerine halkımız ilkel usullerle para üretiyor.
    a) Bakkal defteri (veresiye) para manikasıdır.
    b) Banka denetiminde olmayan bonolar, halkın ürettiği bonolar.
    c) Karşılıksız çekler halkın ürettiği nakitlerdir.
    d) Takas yoluyla yapılan alışverişler de mal para yerine geçmektedir.
    Akevler’in başlattığı altın, buğday, demir ve toprak bonoları yaygınlaşacak ve Türkiye’de artık döviz sorunu kalmayacaktır. Akevler yarım asırdır varlığını iki şeye borçludur. Biri icad ettiği Demir-Çimento birimini kullanması, diğeri ise hakemlik sistemidir. “Bunlar para bastılar, bunlar mahkemeler kurdular.” Dediler. Bizi devlet güvenlik mahkemelerine verdiler. Evet biz para bastık. Bono da paradır. Yasak değil, kanuni paradır. Her firma basıyor. Türkiye’de nakit üretme imtiyazı Merkez Bankası’na aittir.
    Evet bizim mahkememiz var, Hakemlik sistemi. Yasalarda yeri olan mahkeme. Biz iki şeye dikkat ediyoruz. Bir, Kur’an’a aykırı bir şey yapmayalım. İki, yasalara aykırı bir şey yapmayalım. İşe makrodan değil mikrodan başlamış oluyoruz. Makrodaki faizli sistemi bile rahatsız etmiyoruz çünkü en kötü düzen düzensizlikten iyidir. Kredileşme sistemini kurduğunuzda faizli sistem kendiliğinden çekilip gider.

    • Hocam Erdoğanı neden desdekledığınızı şimdi biraz daha anlamaya başladım.
      AKP ilk iki dönem Ak Evler in projesini kullanarak başarılı olmuş üçüncü dönemde Erdoğan bu başariyi kendine mal edebilmek için kendi projelerini hayata geçirmaye başlamş,Nasılmi?
      İlk projeleri uygulayan çevresindekileri devre dışı birakmaya başlamiş ve üçüncü dönemde onları tamamen devre dişı bırakarak sizin Ak Evlerede ihtiyacı kalmadığını yani sizide tıpkı diğer yol arkadaşlarina yaptığı gibı Aldatmiş, fakat Erdoğan’ın kirallığına engel teşkil edecek Ak evlerden daha tehlikelı gördüklerini bitirip en son günah keçisi olarak sizin Ak Evleri yedekde beklettiği için siz ona halen daha güveniyorsunuz.
      Çünkü siz onu kendiniz gibi dini bütün bir MÜSLÜMAN olarak kabul ediyorsunuz.
      Hocam peki bir Müslüman iftira atarmi?
      Devletin bütün imkanlarını kendi çıkarları için har vurup harman savururmi?
      Tüyü bitmemiş yetimin hakkını sirf kendi kini ve nefreti için rüşvet verirmi?
      Bunlara benzer Sorulari çoğalta bilirz ama gerek yok.
      Paki Hocam Böyle bir insana sizin gibi ömür boyu Kuran hükümlerine göre yaşamış mütavazi birsi yukarda soruler eşlığınde sıraladığım Kur’an-ı kerimde Allahin affetmiyecegı günahlara bulaşmış birisini desdeklemesi caizmi?
      Hocam sakın Erdoğan bunlari yapmadı demeğin!
      Bu siteye yorum yazanlardan 15 Temmuz darbesini Gülen hareketinin yapmadıgıni yazan İKİ kişini bir siz biride ben.
      Sahi hocam sizce Furkan fakvının Gülen hareketi ile her hangi bir bağı olmamasına rağmen sadece Allah rızası için hizmet vermelerine rsğmen Onları hapise tıkıp mallarına çökemelerine ne dersiniz?
      Saray fetvacıları caizdir diyiyorla’da.
      Esenlikle Kalın.

  15. MİLLETİMİZ GENEL OLARAK ÖNCE CEBİNE BAKAR.GEÇMİŞTE GÖRDÜĞÜM VE ŞUANDA DA DEĞİŞTİĞİNİ SANMADIĞIM BİR DURUM.AZ GELİŞMİŞ ÜLKELERİN İNSANLARI EKSERİYETLE SEÇİM ÖNCESİ POPİLİST POLİTİKALARI BENİMSER.SEÇİM ÖNCESİ KAŞİKLA VERİLENİN SONRADAN KEPÇEYLE ALINACAĞİNİ BİLSEDE.
    BUGÜNÜMÜZ İYİ OLSUN GELECEK ALLAH KERİM DER.BÖYLE OLUNCA DA GERİ KALMİŞ SİFATINDAN DA KURTULAMAYACAĞİZ.BİR BATİ ÜLKESİNDE HALKA FAZLADAN ZAMMI REFERANDUMDA REDDETMİŞ.BİZ EĞER EMEKLİ İKRAMİYELERİNİ REDDECEK AKLA SAHİP OLSAK O BATİ ÜLKESİ SEVİYESİNE EN KİSA SÜREDE ÇİKARİZ HERHALDE.NİHAYET HEP AYNI SÖZ SÖYLENİR MİLLET LAYİK OLDUĞU İDARECİLERLE YÖNETİLİR.HALKIMIZIN ÇOĞUNLUĞU BÖYLE İSTİYOR DEMEK.
    İKTİDAR YLLARCA BÖYLE KAZANIYOR MUHALEFETTE BÖYLE KAZANACAĞINI ZANNDEDİYOR.TAKLİT ASLİNİ GEÇEMİYOR SİZİNDE SÖYLEDİĞİNİZ GİBİ.KÖTÜ OLAN HALKIN GERÇEKLERİ DUYMAK İSTEMEMESİ.FEDAKARLİK YAPMADAN KAZANACAĞİNİ ZANNEDERKEN ELİNDEKİNİ DE KAYBEDİYOR HER ZAMAN.DEMEK İKTİDAR BÜYÜK BUHRANA KADAR DEVAM EDECEK MUHALEFET BÖYLE OLUNCA.MUHALEFET LİDERLERİ SEÇİLİRKEN KONULARINDA GEÇMİŞİNDE BİR BAŞARİ HİKAYELERİ OLMASİ LAZİM YOKSA SANDİK BAŞINA GİDİNCE YİNE GEÇMİŞLERİNE BAKİP HANGİSİ DAHA BAŞARILI İŞLER YAPMIŞSA ONU TERCİH EDİYOR. TUTUCU OLMAYAN PARTİLİLER ONLARDA İKTİDARİ BELİLEMEYE YETIYOR.
    BENİM ACİZANE FİKRİM GEÇMİŞ GÖREVLERİNDE BAŞARI HİKAYESİ OLAN KİŞİLERİ BULUP ADAY OLARAK ÇİKAR MAKTIR.ANCAK BU İNANDIRICI OLUR VE İKTİDARİ BELİRLEYEN PARTI TAASSUBU OLMAYAN SEÇMENİ ETKİLEYEBİLİR.

  16. Erdoğan ve AK Parti seçimleri kıl payı kazanır, ya da kıl payı kaybeder, bunu bilemem. Bildiğim, medyasından sözümona yönetici konumundaki insanlarına, köşe yazarından jöleli danışmanlara varıncaya kadar yüzeyselliği ve lumpenliği bu kadar yaygınlaştırmaya, dini ve milliyetçi hamasete bu kadar sarılmaya ihtiyaç duyan kadroların parti yeniden seçilse bile bu ülkeyi yönetemeyecekleri ve daha yeni bir dönemin yarısını bile tamamlyamadan çekip gidecekleri. Adalet sorunumuz var, hukuk sorunumuz var, ekonmi sorunumuz var, eğitim sorunumuz var, gençlerimiz başta olmak üzere işsizlik sorunumuz var, ileri teknolojiye dayanan üretim sorunumuz var. . . En az bunlar kadar önemli olmak üzere çok yakıcı bir vicdan ve ahlak sorunumuz var.
    Muhalefet partilerinden hiçbirinin sıraladığım bu sorunlara çözümler üretebileceğine ilişkin elimizde hiçbir veri yok, bundan kuşku duymamız için haklı nedenlere sahibiz. Ama, bu gerçek, yeniden AK Parti’ye oy vermemiz için bir gerekçe değil. Ben kişisel olarak adaletsizliğe ve vicdansızlığa, şımarıklık ve hamasete evet diyememeyeceğim için, bir dindar olmadığım halde, “FETÖcü”, “işbirlikçi” suçlamalarıyla yüz yüze kalacağını bildiği halde Cumhur İttifakı’na katılmayı reddeden, Erdoğan başta gelmek üzere eski yeni tüm siyasetçilerin büyütüp beslediği Gülen’in suçlarının sıradan Cemaat sempatizanlarının omuzlarına yıkılmasına karşı çıkarak adalete ve vicdana sahip çıkan, çirkin siyaset diline pirim vermeyerek sağduyulu bir siyaset dili benimseyen Saadet Partisi’ne ve liderine oy vereceğim.
    “Halk adamı” imajını güçlendirmek için medyada bilinen sporcunun bilmem kimin üzüntüsüne ortak olduğu izlenimi yaratmak için zırt pırt onu bunu telefonola arayıp gönül alan Erdoğan’ın MHP’li miltanların Ankara’da Saadet Partililere karşı giriştiği saldırı karşısında aldığı tavır bile bir şeyler anlatıyor bana. Salt ittifak kurduğu parti cart curt etmesin diye, içinden çıktığı siyasi geleneğin insanlarına karşı girişilen saldırıyı bile suskunlukla karşılayan insana güven duymam. Aldığı alacağı oy yüzdesi her ne olursa olsun, adalete ve vicdana en yakın partiye destek vermek de siyasettir. En azından çirkinliğe sahip çıkmamış oluruz.

  17. fehmi bey doğal olarak en zayıf noktaya vurmaya devam ediyor ama eli zayıf. muhalefetin söylemleri ve vaadleri yetersiz ve dengesiz. akp yi kötülemek girdabından kendilerini kurtaramıyorlar ve bunun yerine daha iyisini koymadıkları takdirde bir karşılığı olmadığını her seçimde yenilerek gördükleri halde aynen devam ediyorlar. politikacılar seçim dönemlerinde vaadlerde bulunurlar bu seçmeni heyecanlandıran bir şey midir, hele ki yapılabilirliği tartışmalı ise…özellikle ekonomi kötüye gidiyorsa macera hissi azalır mı çoğalır mı bi tartmak lazım.
    ana muhalefetin ”bir dost” aracılığıyla gündeme koyduğu fethullan gülenin abd den istenip istenmediği…erdoğanın fi tarihinde pensilvanyaya gidip gitmediği. herkesin kanaatini değiştirmeye yönelik müthiş hamleler tadında. 17/25 ten sonra chp kimlerle görüşmüş onları da sorsun derim biraz heyecan katsa ya, başka sorularımda var ama daha geniş bir vakitte nasipse…

  18. Ekonomi kötü hepimiz kabul ediyoruz.hatta 16 yıldır reise çalışmış biri olarak sandığa gitmeyi düşünmüyorum.meral akşener,tansu çillerin 2-3 anahtar vereceğim vaadlerinde yanında idi.şimdi kendisi de bütün işsizlere maaş verecekmiş.yani biraz tutarlı atın.insanlar artık inanmıyor.

  19. hapisteki bebelerin annelerinin sucu ne bilmek isterim
    neden bunlar icin kimsenin giki cikmaz?

    • İki nedenle kimsenin gıkı çıkmıyor, Hüseyin Bey. Vakti zamanında Cemaat pek çok hukuksuzluğa vesile oldu, çok insanın canını yaktı, bürokraside, orada burada çok insanın önünü kesti. Bir de bunlara askeri darbe girişimi eklendi. Suskunluğun bir nedeni bu. İkinci ve asıl neden, hepimizin gerçek bir adalet ve vicdan duygusundan yoksun oluşumuz. Biz adaleti diğerleri için değil, sadece kendimiz için isteyen insanlarız yazık ki. Bu da, ideolojik körleşmenin ve her zaman var olagelmiş derin toplumsal ayrışma ve çatışmaların taşıyıcıları olmamızdan kaynaklanıyor. Solcusu sağcısıyla, seküleri dindarıyla, yazık ki tutalı ve inandırıcı bir ahlaktan ve adalet duygusundan uzak insanlarız. Ben, soldan gelen bir insan olarak, bu ülkede çok ciddi, çok temel bir vesayet sorunumuz olduğuna, seçkinci geleneksel devlet bürokrasisi ile ordunun sivil siaset üzerinde güçlü bir vesayet kurmuş olduğuna inandım (hala daha böyle düşünüyorum). Ama, vesayete karşı girişilen haklı mücadelede, Cemaat polis ve savcıları kendi cemaatlerinin adamlarına bürokraside yol açmak için, muhaliflerini susturmak için Ahmet Şık, Hanefi Avcı ve daha pek çok insanı Ergenekoncu diyerek içeri attığında, doğru yerde durmadım, susmayı yeğledim. Adalet ve vicdan zaafımıza işaret ederken, kendimi toplumun dışında ve ayrı bir yerde konumlandırmıyorum.
      Benzeri bir süreci şimdi yeniden yaşıyoruz. Bizlere düşen, bizi ilkelliğe ve vicdansızlığa çağırıp kışkırtan rövanşist duygulardan kendimizi sakınmak. Hem hapishanelerde sahipsiz sıradan insanlara, hem merkez sağdan gelen yazar ve siyasetçi Nazlı Ilıcak’a, hem liberal soldan gelen Ahmet Altan’a, hem ülkücü gelenekten gelen Ahmet Turan Alkan ve Mümtazer Türköne’ye, hem de biyat etmediği için cezalandırılan islamcı Furkan Vakfı lideri Alpaslan Kuytul’a sahip çıkmalıyız. Çünkü, mazlumun kimliği sorulmaz. Çünkü, adalet ve vicdan hem siyasete hem de ideolojiye kör olmak zorundadır. . .

      • Bernar bey siz bari Erdoğan’ın Emri ile yaptırdıklarını cemaat yapti demeyin.
        Bundan bir süre önce Ergenokon soruşturmasini da görevli birisi ifadesinde zamanın Baş bakani Erdoğan’ın Ona İlker Başbuğun evine baskın yapip tutukliyacaksin diyr emir vediğini buds itiraz edince görevde uzaklaştırıldığını daha sonrada Cemaatci diye tutuklayi muabet hapis cezası ile yargılandığında anlatmişti.
        Lütfen hiç değilse siz ve sizin gibiler Erdoğanı ve söylemlerini desdekler gibi onun kullandığı dili kullanmamaya özen gösterelim.Lütfen.Nazli Ilıcak, Altan Kardeşler ve diğerleri nasıl darbeci ve terörist olabilr? Bunlara kalkıp terörist diyenlenle ayni kelimeleri kullanmasak daha iyi olacağı kanasındayım.
        Üniversite sorularinın çalınmasi da çok komik bir iftira çalinmadi demiyorum komik bir iftira olduğunu söyliyorum.
        Gülenciler, Zeki ve çalışkan öğrencileri ilk okuldan baslayarak kendi saflarina çekip yetıştiriyorlardi geneldede maddi durumu iyi olmiya ailelerin çocuklarından oluşan öğrenciler.
        Bunlar için iyi birer reklam malzemesi idiler.
        Peki zeki ve çalışkan öğrenci bir de hocalar eşliğinde ilk okuldan başlayarak sınava hazırlanmiş birisinin soru çalmaya ihtiyaci varmi tabiiki yok.
        Benim Ablamın oğlunu 1976 onlar ilk okul birde keşef edip yetiştırdiler ve epeycede bedavadan kullandılar. Öğle fakir öğrencilere maddi yardim falanda sadece lafla yaparlar, gerçekte değil.Yetişdiklerini bedavadan senelercede kullanırlar.
        Yiyenim şu an Doğu Perinçekin partisinde ve kendisi ile de çok samimi.
        Açikca söylemek gerekirse onların yanında yetişen öğrenciler sonradan onlara düşman oluyorlar.
        Bunlar da gösteriyorki Öğle Erdoğanın Abartığı gibi
        O kadar kalabalık değiller ve ben onlari gördükten sonra şahsen çocuklarımi hiç bir cemaat veya kuran kursuna vermedim ve kendim yetiştırdım.
        Yiyenime bakiyorumda 5/6 dil biliyor uluslararasi iş yapiyor kendi şirketi falan var,kitap yaziyor fakat aile hayatı yok.Çalşkan İçki sıgarasi yok.
        Namaz kílıp kilmadığını bilmiyor Ablam kilmadığını söyliyor.
        Çocuklarımızın gelecrğini düşünüyorsak! cemeatların zarar ve yararlarını tartışalım.Birlerinin iftiralarına alet olmiyalm.
        Doğruları tartışırsak gerçeklere ulaşırız, Iftíraları tartışırsak yerimizde sayarız hatta geri bile gideriz.
        Not:Temel bey konusunda sizinle ayni fikirdeyim.
        Esenlikle Kalín.

      • adamsın be kardeşim.65 yaşında üst makamlardan birinden emekli olmuş bir ağabeyin [kabul buyurursanız] olarak yazılarını içtenlikle severek okuyup,sizleri takdir ediyorum.yaşımı özellikle yazdım.geçmiş idari,siyasi ekonomik durumlar muvacehesinde, tecrübelerim yaşamım vicdani tercihim hep sağ partileri destekledim.2011 yılından buyana sandığa gitmiyorum.80 milyonun temsilcisinin bir parti başkanlığına indirgenmesini,devleti temsilen kişilere heran laf yetiştirilmesine yorgun bedenim dayanamıyor.muhalefet miiiiiiii* kalbisevgi ve saygılarımı arzederim.

        • Horasanlı Bey, bu yorumu daha önce girdiğim bir yoruma cevaben mi yazdınız, tam emin olamıyorum. Eğer böyleyse, ben de size içten saygı ve selamlarımı iletmek isterim. Hayırlı Ramazanlar diliyorum size -ve herkese.

          • bernar kardeşim,30.05.2018 at 12.24 tarihli yorumunuzdan duygulanılarak yazılmıştı.baki selamlar.

  20. Sapla samanı karıştırmamak gerek.
    “…Bu cevabı verenlerin yarıya yakını kendisini “AK Partili” olarak tanımlayan, bir önceki seçimde iktidar partisine oy vermiş insanlar…” demişsiniz. Tabloya dikkatle bakınız. Orada bir önceki seçimde Ak Partiye oy verenlerin oranı %26,2 dir. Yani dört kişiden biri, yarıya yakını değil. Ayrıca bu tip bir düşüncede olanlar sadece bu sebeple partisini değiştirmezler. Parti değiştirecek kişi tüm unsurları topluca değerlendirerek veya bir konuda inanılmaz bir biçimde irrite olur ve akılla değil de duygularına göre radikal bir değişiklik yapar.
    CHP ve HDP seçmeninde bu kanaat %80-%90 görünüyor. Yani muhalif oldukları için zaten yüksek çıkması normal değil mi? MHP seçmenin de ise %50 oranında. İttifaktan dolayı böyledir. Muhalefette kalsalardı bu oram MHP seçmeninde de %80 gibi çıkardı. Hem nalına hem de mıhına vuralım derim.
    Hiç bir işletmede, hiç bir devlette, hatta hiçbir ailede ekonomik durum sürgit muhteşem gitmez. Zaman zaman sıkıntıların olması kaçınılmazdır. Bu sıkıntıları kendi hatalarımızla daha da arttırmış da olabiliriz. İşin doğası doğası böyledir. Doğal seleksiyon da böyle işler: Sistem, zayıflayanları eler ama hayat devam eder…
    “… Muhalefet cephesinin cumhurbaşkanı adayları -evet hepsi- göz doldurucu bir başarı çizgisi izliyorlar… ” yargısını neye göre veriyorsunuz? Zira yazının son bölümlerinde sergilenen performansın “polemikten” öteye gitmediğini siz de beyan etmişsiniz.
    Erdoğan da dahil hiç birinin konuşmalarını özel olarak oturup izlemiyor ya da okumuyorum. Göze ve kulağa çalınanlardan çıkardığım netice; bol bol vaat, inanılmaz söz canbazlığı, vs. Evet iyi birer tiyatro oyuncusu, orta oyuncusu olabilirler hepsi. Hepsi de doğaçlama söz ustası olmuşlar. Bunlar 80 milyonluk bir devleti yönetmeye yetecek şeyler midir?
    Bu seçim yöntemleri hep reklam ve göz boyamadan ibaret değil midir..? Gelecekte digital seçimler olacak, hep dinamik olacak,her an her şeyin destekçileri (reytingi) değişecektir. Sadece kaos olmaması için, örneğin kamu desteği düşen milletvekili, durumunu 6 ay veya 1 yıl içinde düzeltemezse vekilliği düşecek, yeterli desteği alan milletvekili olacaktır. Böyle göstermelik seçimleri tebessümle hatırlayacağız. Bu seçme yöntemi her şey için olacaktır. Doktorunuzdan, öğretmeninize, vardiya amirinizden, komutanınıza kadar herkes böyle seçilecektir. Öğretmenler de öğrencisini, doktorlar da hastasını seçecektir. Herkes karşılıklı olacak, her an değişebilecek dinamik denge olacak, yani “adil bir düzen” olacaktır.
    Zalim bir ortamda yaşıyoruz ama “… sabah yakın değil midir/eles subhi bi karib?” Yaşayanlar görecektir.

    • 15 sene aldı yurtdışından oy verebilmek, hala yetersiz. Digital o sistem bize ne zaman gelecek? Tüyü bitmemiş yetimler mi bunu görecek? Bizde nefsine tapınan partizanlardan korkulur, Onlardır bu digital sistemi delik deşik edecek ! sorun insan sorunu….. iman-akıl dengesizliği !

  21. Ringte maça çıkan boksöre
    antrenörünün “karaciğere çalış,karaciğere!”şeklinde taktikler vermesi gibi,Fehmi Bey de muhalif adaylara “ekonomiye çalışın,ekonomiye!” diyerek ekonomik kroşelerin etkili olacağını öğütlüyor ama nafile!
    Esasen dolar operasyonu da Erdoğan’ı
    ekonomiden vurma girişiminden başka
    bir şey değildi.
    Gel gör ki ben Türk halkının ABD halkı gibi
    sadece ekonomik gerekçelerle oy verdiği
    kanaatinde değilim.Kaldı ki şu anda ekonomik göstergeler de kötü değil.2017 büyüme rakamı iyi,ihracat artma trendinde,işsizlik düşüşte,turizm gelirlerinde artış var.Bu durumda Erdoğan’ın rakiplerinin yapabileceği fazla bir şey yok.
    En iyisi herkesin Erdoğan’lı bir döneme kendisini psikolojik olarak hazırlaması.
    Bunun faydası şu ki hayal kırıklığı yaşanmamış olur.

    • Ekonomik göstergeler kötü değil ! hocam. Eskiden 1 USD = 1,50 TL derdi , iktidar mensubu yetkililer , hatta övünen biri vardı saçlarına jöle sürersi , bu aralar görünmüyor piyasada. Hep derdiki , 1 TL = 1 USD olacak . Ama dolar aldı başını gitti ve şu aralar faiz artırımlarıyla birlikte 4,92 lerden , 4,50 lere ancalk inmiş durumda.
      Faiz ise %19,5’a yükselmiş durumda.
      Şu aralar iktidar mensupları , 1 USD = 4,5 TL yerine , 1 TL = 0,22 USD demeyi tercih ediyorlar. Acaba bu vatandaşın matematik bilmezliğinden mi ? Yoksa ekonominin iyi olmasından mı ? Ne dersiniz ?
      Bu arada WC ücretleri 1 TL hala , ekonomiyi WC ücretlerindeki stabilite! ve değişmezlikle açıklayacak engin bir ekonomi bilginleri de var etrafta. Enflasyon hesabını da WC ücretine göre hesap edelim , hiç enflasyon çıkmaz memlekette. Böylece mutlu , huzurlu bir şekilde yer , içer , WC ye gider , yaşar gideriz. Ne mutlu bize.

    • 1984 (George Orwell) guzel kitap, herkese tavsiye ederim.
      Can yayinlari baskisindan alintilar:
      sayfa-45
      Winston, kötü haber geliyor, diye geçirdi aklından. Ve düşündüğü gibi de çıktı; öldürülenler ve tutsak alınanların ürkütücü bir listesi eşliğinde, bir Avrasya ordusunun yok edilişinin olanca vahşetiyle anlatılmasını, çikolata tayınının gelecek haftadan başlayarak otuz gramdan yirmi grama düşürüleceği açıklaması izledi.

      Tele-ekranda -belki zaferi kutlamak, belki de elden giden çikolataları belleklerden silmek için birden gümbür gümbür “Okyanusya, sana canımız feda” çalmaya başladı. Aslında hazır olda dinlemek gerekiyordu. Ama Winston oturduğu yerden görünmüyordu nasıl olsa.
      sayfa-58
      Winston’a düşen, ilk baştaki rakamları sonrakilere uyacak biçimde değiştirmekti. Üçüncü mesaj ise, birkaç dakikada düzeltilebilecek çok basit bir yanlışla ilgiliydi. Daha şubat ayında, Varlık Bakanlığı, 1984 boyunca çikolata tayınında hiçbir azaltıma gidilmeyeceği vaadinde bulunmuştu (resmî açıklamada, bunun “kesin bir taahhüt” olduğu belirtilmişti). Aslında, Winston’ın da bildiği gibi, çikolata tayını o hafta sonunda otuz gramdan yirmi grama indirilecekti. Tek gereken, başlangıçtaki vaadi, nisan ayı içinde çikolata tayınında azaltıma gitmek zorunda kalınabileceğine ilişkin bir uyarıyla değiştirmekti.

      Geçmiş, günü gününe, nerdeyse dakikası dakikasına güncelleniyordu. Böylelikle, Parti’nin tüm öngörülerinin ne kadar doğru olduğu belgeleriyle kanıtlanmış oluyor; günün gereksinimleriyle çelişen tüm haber ve görüşler kayıtlardan siliniyordu.
      sayfa-78
      Söylenenlere bakılırsa, çikolata tayınını haftada yirmi grama çıkardığı için Büyük Birader’e minnet gösterileri bile yapılmıştı. Winston, elinde olmadan, daha dün çikolata tayınının haftada yirmi grama düşürüleceği açıklanmamış mıydı, diye geçirdi aklından. Nasıl oluyordu da, üzerinden daha yirmi dört saat geçmeden kabullenebiliyorlardı bunu?

      Tele-ekrandan akıllara durgunluk veren istatistikler birbiri ardı sıra yağıyordu. Geçen yıla oranla daha çok yiyecek, daha çok giyecek, daha çok konut, daha çok ev eşyası, daha çok tencere, daha çok yakıt, daha çok gemi, daha çok helikopter, daha çok kitap, daha çok bebek vardı; hastalık, suç ve cinnet dışında her şey daha çoktu. Her yıl, her dakika herkes ve her şey görülmemiş bir hızla çoğalıyordu.

      • mantık olmadıktan sonra insanlar herşeye inanırlar. bu ülkenin yüzyıllardır, (selçuklu sonrası dönem ya da yavuzdan itibaren de denilebilir) mantıkla mesafesi gittikçe azaldı gelişmiş dünya ile aramızdaki mesafenin açılmasının da başka bir izahı yok ama özellikle son 16 yılda gerçekten de orwell’in kitabındaki karakterler oluşturuldu, öyle bir dönem yaşanıyor.
        bunlar gerçekten de apayrı bir tür. normal insan türünden farklı.
        Hem toplumların pratiği içinde böyle bir türün olabilirliği defalarca kanıtlandı hem de zaten gizli servisler, toplumları istediği gibi yönlendirmenin yollarını bilimsel olarak araştırdı. çeşitli yöntemler geliştirdiler. tabii ki toplumların pratiklerini de inceleyerek.
        Bu durumu tanımlamak için orwelin çizdiği hayali dünyasının ötesinde, gerçek toplum yaşamından yıığınla örnek var.
        şu an canlı örnek venezuella mesela. venezuella da yurtdışına kaçabilenler kaçmış, kaçamıyanlar ise devletin beka sorunu nedeniyle iktidarı destekler konumda. açlıktan insanların ortalama 11 kilo zayıfladığı belirtiliyor. bu durum, “kriz gelecek akp gidecek” sloganının da tam gerçeği yansıtmayabileceğini, kriz arttıkça kitlelerin (ülkeden gidemeyen demek lazım) desteğinin, tam tersine artabileceği ihtimalini gösteriyor. Venezuella tek örnek de değil. yakın geçmişte özbekistan da benzer durumdaydı. kerimof, özbekistanı tam bir açık hapishaneye çevirdi. insanlar evinde birbiri ile konuşurken bile korkuyorlardı. açlıktan yurtdışında çalışmak zorunda kalan insanlara kerimov hakaretler ediyordu. onları çalışmayı sevmeyen asalaklar olarak niteliyordu. kerimov öldüğünde ise hakarete uğrayan insanlar da dahil, cenazenin geçişi sırasında pekçok ağlayan insan vardı. yine putin rusyası. stalin rusyası, hitler almanyası bu ruh hali içindeki toplumların yaşanmış örnekleri. bunlar polpot rejimi vb. örneklerle çoğaltılabilir. Stalin rusyasinda, stalinin işkenceye yaptırdığı birçok komünist parti üyesinin işkencede kendi kanları ile duvara “stalin” yazdıkları söylenir. stalinin aslında iyi birisi olduğunu ancak çevresindekilerin stalini yanlış yönlendirdiğini düşünürlermiş.
        Son 16 yıl türkiyesi için ise, yaşanılanın toplumun normal pratiği olmaktan çok, gizli servisler tarafından geliştirilen toplum mühendisliği yöntemlerinin bilinçli uygulaması olduğunu düşünüyorum.
        Onun için, bu kitleye hiçbir gerçeğin hiçbir etkisi olmuyor. okumuş olmak, cahil olmak, az eğitimli olmak bu durumda fark etmiyor.
        bu türden normal insana dönüşümün maalesef aklıma gelen sihirli bir formülü de yok.
        ya da kısa vadeli bir formülü yok.
        uzun vadeli ise, öncelikle insanların temel bilimsel bilgileri edinmesi geliyor. çünkü mantık herşeyden önce bilgi üzerine işler. nesnelerin yerçekimi nedeniyle düştüğü doğrusunu bilmeyen birisinin düzgün mantık kurma ihtimali çok zordur. 2×2=4’ü bilmeyenlerin, nesnelerin sayıları, toplamları, eksiklikleri üzerine mantık yürütme ihtimali yok. sayıları bilmeyenler 1.32’den 4.90’a gelen doları görmez, 4,90’dan 4,55’e düşen dolarla sevindirik olurlar. gençlerin bilimsel eğitimi bu noktada çok çok önemli.
        Türkiye cumhuriyeti tarihinine kabaca göz attığımzda bile toplumun eğitimin cumhuriyetin ilk yıllarına göre gittikçe geriye gittiğini, bilimden uzaklaştığını görürüz.
        belki tartışmalarda ya da buraya yapılan yorumlarda temel bilimsel bilgilerin verilmesi,bir nebze olsun, bu dönemin aşılmasına katkıda bulunur. bilimsel bilgiden, bilimsel düşünceden uzaklaşan insanlar, ata bakıp, kolaylıkla ve büyük bir inançla “bu çok güzel araba” diyebiliyorlar. çünkü at ya da araba hakkında temel bilgilerden yoksunlar, bunların benzerleri ile ve başka nesneler ile benzerlik ve farklılıklarına ilişkin bilimsel doğruları edinmemişler, bilimsel düşünceyi edinmemişler.
        Mesela adalet meselesi, soyut olarak söylendiğinde herkes adaleti savunduğunu iddia ediyor, hz.ömer adaletini anlatıp saatlerce ağlıyor ama 100 bini aşkın insanın yasal bir sendikaya üyelikten, yasal bankaya para yatırmaktan, yasal sendikaya üye olmaktan, yasal bir gazeteye abona olmaktan zülme uğramasına da hiç rahatsız olmadıkları gibi, tam tersine “oh olsun.onlar da darbe yaptı” diyebiliyorlar.
        Oysa hukukun ne olduğu, adaletin ne olduğu, hukuksal yargılamanın ve cezalandırılmanın ne olduğu bilinse, bu bilgiler üzerine mantık yürüten bir kişinin “oh olsun” demesi çok zor. bunlar benim düşüncem. tabii ki, gerçekten de toplumumuzun nasıl düzeleceğine ilişkin başka düşünceler de olabilir. bence bu konunun da tartışılması gerekiyor.
        Ayrıca, fehmi beyin sitesinin bu noktada önemli olduğunu da tekrar vurgulamak istiyorum. Yandaşlar üzerinde en ufak bir etkisini şu ana kadar görememiş olsam bile.

        • Hamza Bey, dile getirdiğiniz sorunların aşılabilmesinin zaman gerektirdiğini, iğneyle kuyu kazar gibi, ideolojik körlükle, hem sol hem de sağda çok yaygın olan lider kültü, bilgisizlik, hamasete kolay teslim olma gibi zaaflarla mücadelenin sabır ve inat gerektirdiğini kabul ederek yola koyulabiliriz. Enerjimizi salt gündelik iktidar çekişmelerine ayırmayıp, bize en makul gelen sivil toplum örgütlerinden insanlarla tanışıklık kurmak, zaman el verdiğince o insanların çabalarına katılmak bunlardan biri olabilir. Siyaset ile çok ilgili isek, kendimize yakın hissettiğimiz, ya da insanların söz söylemesine izin veren bir partinin gençlik kolları toplantısına katılabilir, gençlerle söyleşebiliriz. İnsanlar, hangi ideolojik düşüncelere sahip olursa olsunlar, hatta çok heyecanlı dahi olsalar, kendilerine çok uzak ama yapmacıksız bir içtenlikle söyleşen insanlara kapıyı kapatmıyorlar inanın. Ben 1,5 yıl kadar Karadeniz Ereğlisi’nde yaşadım. Yolunuz düşerse, oğlunu PKK ile savaşta yitirmiş, Şehit Aileleri Dayanışma Derneği başkanı olan koyu milliyetçi arkadaşın bir çayını için. İsmimi verin, hatırlayıp gülümseyeceğinden, hakkımda tek bir kem söz söylemeyeceğinden eminim. Hamsete, düşmansı güdü ve duygulara karşı elimizdeki en etkili silah gerçek bir saygı, bizden çok uzak görünen insanlara yönelik yapmacıksız bir tanıma ve söyleşme, hatta merak arzusu. Sağduyu ve barışa ancak böyle erişebiliriz görünüyor.

          • Hamza ve Bernar beylere katiliyorum,
            Malesef elestirel dusunme ve birey noktalarinda cok zayifiz.
            Dunyayi anlama ve tarih noktalarinda da..
            Turkiye olarak farkli etnik gruplara sahip olsak da ozellikle bati medeniyetlerini hic tanimiyoruz. Bunu medyadan bile anlayabiliriz.
            Dunya’yi zaten takip etmiyoruz da, yapilan haberler de saskinlik derecesinde cahilce (Ozellikle ortalama bir Avrupa ulkesi veya ABD medyasiyla karsilastirildiginda).
            Dogal olarak birkac sene yurtdisinda liberal balonlarda yasayanlar, veya batiyi bir nevi mukemmel toplum masallari olarak anlatanlar pirim yapabiliyor.
            Tarih bizim icin bir arastirma konusu olmaktan cok, taraf tuttugumuz bir mac analizi. Yakin tarih bilgimiz neredeyse sifir. Oysa orda, ilerleme adina nelerin calismayacagini bize anlatabilecek bir servet yatiyor.
            Okumusumuzla okumamasimiz arasindaki fark az cunku ogretim sistemimiz sosyal konularda cok zayif.
            Dogal olarak cabuk galeyana gelebiliyoruz, birakin baskalarini kendimizi bile cok kolay feda edebiliyoruz. Ozellikle guvenimizi kazanmis insanlara karsi zaaflarimiz var. En onemlisi de, SISTEMI DUZELTMEK ve KAPASITELI TAKIMLAR kurmak yerine, peygamber gibi yuce bir elin (kisinin) bizi yukseltmesini bekliyoruz. Bence en buyuk sorun bu.
            Bu yuzden en iyi niyetli insanlarin bile (ki sahsi fikrim cumhurbaskanimizin yolunda samimi oldugu) cok ciddi hatalar yaptigina sahit oluruz. Ancak yari-monarsik anlayis elestiri mekanizmalarini olduruyor.
            Ve Evet, igneyle kuyu kazmaktan baska bir yol gormuyorum.
            Ama optimistim, cunku insanimizin bence ozunde guzel bir fitrati var.
            Genelde niyetimiz iyi, matematiksel belli bir yetkinligimiz var.
            Su son yillar gercekten travmatikti, ve ulkece pisikolojimiz bozuldu.
            Bugunku merhametsizliklerin sebebinin bu olduguna inanmak istiyorum.
            Ve ilk defa muhafazakar kesimin askeri vesayet olmadan gucu elini aldigini gorduk. Su an gordugumuzun bunun hesaplasmasi olduguna inaniyorum. Umuyorum ki butun musibetler hayirlara vesile olur da demoratik algisi daha yuksek, daha uzlasmaci bir toplum oluruz.
            Nitekim, tarihte buyuk degisikliklere vesile olmus insanlar hep umut edenlerden cikmis (benim gordugum).
            Mehmet Akif Ersoy’da ayni fikirde 🙂
            “Karşında ziyâ yoksa, sağından, ya solundan
            Tek bir ışık olsun buluver… Kalma yolundan.
            Âlemde ziyâ kalmasa, halk etmelisin, halk!
            Ey elleri böğründe yatan, şaşkın adam, kalk!
            Herkes gibi dünyâda henüz hakk-i hayâtın
            Varken, hani herkes gibi azminde sebâtın?
            Ye’s öyle bataktır ki; düşersen boğulursun.
            Ümîde sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!
            Azmiyle, ümidiyle yaşar hep yaşayanlar;”
            Mehmet Akif Ersoy

    • Ekonominin şuan veya son birkaç yılda daha iyi olduğunu ve İyi yönetildiğini söyleyebilmek kelimenin tam anlamıyla akıl tutulmasından, basiretin bağlanmasından başka hiçbirşey değil.

    • Bekir bey dolar erdoğan icin oynanan oyundu diyorsunuz. Iyide dolarin yukselmesi sayin erdoğanın söyledikleri degilmiydi.
      Faiz indirin dedi tcmb ye dolar yukseldi. Benim yurt disina cikmami beklediler faiz artirmak icin dedi dolar yukseldi. İngilitere ye giderken 4.2 tl ydi orada tcmb secimden sonra başkanın söylediklerini yapacaktır dedi 2 gün sonra 4.6 tl oldu dolar. Dolar 4.9 u zorlarken sayin zeybekci tcmb gerekeni yapmali dedi 2 saat sonra toplantidan faiz artirdi 4.6 tl de sabitlendi.
      Sonuç olarak siyasetciler merkez bankasına mudahale ettikce dolar artti özgür biraktikça normalleşti.

    • Bekir bey, antrenörünün boksöre “karaciğere çalış, karaciğere!” taktiğini kullanmak için ödünç alabilir miyim? sol kroşede kalmıştım da bir başlangıç olabilir !
      Bu arada bir şey daha var:
      Türk halkının, ABD halkı gibi sadece ekonomik gerekçelerle oy verdiğini sanmıyorsunuz. Gerçekten de toplumlarda büyük fark var. Onlarınki kapitalist devlet her şeyi optimize eder bir cent’in hesabını yapar. Bir Beyaz Sarayları var ki tam 132 odalıymış. Bizimkisi gayet muhafazakâr 1150 odalı bir şey, züğürt tesellisi diyebiliriz, yani ! Tabii ki mukayese kabul edilemez. Bizim insanımız kendini icabında telef eder tüketir, onlar ise israf etmez, ürettikçe üretir !… İç düzen sistemleri iyi çalışıyor. Darısı bizim başımıza diyelim, ama ne zaman? alçaktan sürünmeye devam….

  22. Ekonomiden memnun olup olmamak farklı bir konu, memnuniyetsizliğin sebepleri farklı bir konu, memnuniyetsizlik sebepleri üzerindeki faktörleri kimlerin etkilediği farklı bir konu, bu sebepleri kimlerin ortadan kaldırabileceği, faktörleri kimlerin olumluya çevirebileceği de farklı bir konudur. Bu yüzden ekonomik sıkıntılardan iktidar değişikliği çıkartmak sanıldığı kadar kolay olmuyor. Hatta bırakın değişikliği mevcut durumun iktidarın gücünün artırılmasına bile sebep olabileceği kuvvetli bir ihtimal olabilir. Sanki Fehmi bey de bunun kokusunu almış gibi yazmış.

  23. Şunu hiç anlamıyorum. Neden baskın seçim? Seçimlere daha onsekiz ay varken, yanlış gideni düzeltecek zaman varken niye seçimi şimdi yapıyoruz? Gelien bu nokta sayı cumhurbaşkanı için hiç iç açıcı değil. Anketlere bakarsak Cumhurbaşkanlığı ikinci tura kalıyor. HDP barajı geçiyor, ve AK PARTİ çoğunluğunu kaybediyor.

  24. Erdoğan ve bakanları gibi çeneleri müthiş derecede sokak dilini kullanan bir ekip rakiplerini şaşırtarak onları laf tuzağina düşüren ve devlet imkanların medyayi tek kişinin menfaatı için seferber eden, onlari hoyratca kullanan, Her konuda kendisini öne çıkarıp kendi beceriksizliklerini muhalefete yikıp onlari da vatana ihanetle suçlayan bir parti ve lideri Türkiyede değil de herhangi bir ülkede olsa idi oyların Yüzde doksanını rahat alırdı.
    Çünkü yalanlarına ve iftiralarını destekleyen ve yaptıkları kanunsuzluklari kapatan medya desteği var.
    Bizde muhalif bir medya olsaidi şuan Erdoğan’ı çoktan istifa ettirmişlerdi.
    ABD ki yargılamada Erdoğanın bakanlarının yolsuzluklarínı devlet şeref ödülü verdikleri HAYIRSEVER İŞ ADAMİ para ıçın ülkeyi ateşe verdiklerini Erdoğan’ın onları temize çıkarmak için ülkeyi nasıl bölüp parçaladığını en ince ayrıntısına kadar anlattı.
    Bütün bunlara rağmen o halen daha 1100 odalı sarayındaki koltuğunda hiç bir şey olmamış gibi oturuyorsa o süç da bizdeki muhalefetden başkasının suçu değil, Çúnkü,İftira olduğu kabak gibi ortada iken halen daha muhalefet liderleri ve seçmenlerı yazarımzda dahil Erdoğan’ın meşhur fake terör örgütü RETOCU kelimesini dillerine dolamışlarsa hiç kusura bakmasınlar Erdoğan Türkiye’yi batırınciya kadar o SarAydan inmez.
    Muhalefet çıkıp hesap sormak yerine Erdoğan’ın ekmeyine yağ sürüyorlar.
    Sen oraya gittin diye.
    Yaho kardeşim siz Allah rızası için hapisdeki bebeklerin hesabínı sorun.
    Bırakın onlara laf yetiştirmeyi.
    Bir dönem başbakanlık yapan Yıldırım Akbulut gibi yapsalar onlar susar.
    Yıldırm Akbulutu Özal başbakan yaptığında gazeteciler onunla alay ederlerdi çokta ağır laflar ediyorlardı.
    Birgün gene gezeteciler sordu”siz neden sizinle alay edip hakaret edenleri mahkemeye vermiyorsunuz?” diye oda şu cevabi verdi” alay edip hakaret edenlere cevap vermedim mi kendileri kendilerinden utanir ve susarlar.” Gerçekten de öyle olmuştu.

Yoruma kapalı.