Seçime hızla yol alınırken ortalık senaryolarla rengarenk. Benim de bir tezim var…

40
Reklam

İstanbul’un CHP’li büyükşehir belediye başkanı Ekrem İmamoğlu’nu siyasi yasaklı hale de getirebilecek mahkeme kararı hakkında yazılanlar ile TV kanallarında yapılan yorumları takip ediyor musunuz?

Takip ettiğinizi bildiğim için yazının daha girişinde bir temennimi kayda geçireyim: Keşke o konuda yazılanları okumamış, yorumları dinlememiş olsaydınız…

Konuya ilişkin iki temel senaryo var: İlkine göre, AK Parti, AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Cumhur İttifakı’nın küçük ortağı MHP ile genel başkanı Devlet Bahçeli’nin mahkemeden böyle bir karar çıkacağından haberleri vardı ve böyle bir karar çıkmasını istiyorlardı da.

Bu yolla Millet İttifakı’nın içini karıştırıp birbirinden kuşku duyacakları bir ruh hali oluşturmayı, CHP’yi ve ‘6’lı masa’ bileşenlerini cumhurbaşkanı adaylığı konusunda Kemal Kılıçdaroğlu ile Ekrem İmamoğlu arasında muallakta bırakmayı, adaylık yarışında mağduriyet zırhına bürünecek İmamoğlu’nu öne çıkartmayı, İmamoğlu aday ilan edildiğinde onu siyasi yasaklı kılıp seçilse dahi mazbata alamayacak hale getirerek kendi adaylarını tek aday haline dönüştürüp seçtirmeyi amaçlıyorlar…

Şahsen ben bu kafa karıştırıcı senaryo ile ilgili sayısız yazı ve yorum sağanağına maruz kaldım.

İkinci senaryo da ilkinden daha az kafa karıştırıcı değil.

Ona göre de, mahkeme kararının iktidarla hiçbir ilişkisi yok. Millet İttifakı’na, CHP’ye ve tabii Millet İttifakı bileşenlerine, kaybedecekleri bir seçimde mağduriyet üzerinden bir hikaye armağan etmek isteyenlerin bir oyunu bu. Ekrem İmamoğlu aday olacak, tamamen mağduriyet üzerine bir seçim kampanyası yürütecek ve son dakikada alt mahkeme kararı üst mahkeme tarafından iptal edilerek cumhurbaşkanı seçilmesi sağlanacak…

[Her iki senaryonun değişik versiyonları da bulunuyor. Benim biraz önce okuduğum bir yazıda ikinci senaryoyla ilgili ama eskiye dönük bir ayrıntı dikkatimi çekti. İmamoğlu’nun az bir oy farkıyla seçildiği İstanbul büyükşehir başkanlığı seçimi AK Parti’nin başvurusuyla YSK tarafından iptal edilmiş ve böylece ona mağduriyet yoluyla oylarını yüzbinlerce artırma yolu açılmıştı ya, o da bir ‘kurgu’ imiş. İlk seçimin oyları sayılsa AK Parti adayı seçilebilecekmiş, il seçim kurulu başkanı sayma işlemini durdurma kararıyla bunu önlemiş; YSK da seçimi iptal ederek mağduriyet oluşturmuş. Bunu yazan kalem, “Hissettiğim şudur” dedikten sonra kanaatini şöyle özetliyor: “Bunlar normal şeyler değil.”]

Reklam

Senaryoların bunlardan ibaret olduğunu sanmayın. Her iki senaryonun her birini dallandırıp budaklandıran versiyonları bulunduğu gibi, konuya ‘dış güçler’ eksenli yaklaşanlar da var.

Kararın açıklanmasından sonra sosyal medya üzerinden konuya ilişkin mesajlar yayınlayanların kimliklerinden hareketle ileri sürülüyor bu iddia.

Başka?

Eklenebilecek çok şey var da, senaryo faslını burada keseceğim.

Derdim zaten karışmış kafaları daha da karıştırmak değil, buraya kadar yazdıklarımdan hareketle oluşturduğum onlardan farklı kendi tezimi paylaşmak çünkü.

Öncelikle şunu belirteyim: Ülkemizde, hatta sadece bizim ülkede değil demokratik bilinen başka ülkelerde de, seçimler öncesinde fevkaladelikler yaşandığı ilk kez görülmüyor. Uzak durması gereken bazı ellerin seçimlere müdahale ettiği fark edilebiliyor. Donald Trump’ın seçildiği ABD seçimine Rusya’nın müdahale ettiği kuşkusu temelsiz değil. Rusya’nın Almanya, Danimarka, İtalya gibi ülkelerin seçimlerini etkilemek için de çaba gösterdiği kanaati yaygın.

İçeride de, seçimlerde ispatlı şaibeler fazla yaşanmamış olsa dahi, doğrudan veya dolaylı müdahaleler hep hissedilmiş, 12 Eylül (1980) öncesi cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ve sonrasındaki ilk genel seçimde sonucu etkilemeye yönelik doğrudan müdahalelerde bulunulduğu da görülmüştür.

Şimdilerde ortaya atılmış değişik versiyonları bulunan her iki senaryo da doğru olabilir gibi göründüğü içindir ki, insanlar ciddi ciddi bunları sütunlarında ve TV ekranlarında savunuyorlar.

Reklam

“Komplocu yaklaşım” mı dediniz, evet ‘komplocu’ yaklaşım bunlar…

Zaten böyle durumlar için“Komploculuk kötüdür ama, bu, komplo denilebilecek türden olaylar yaşanmadığı anlamına gelmez” lafı boşuna söylenmemiştir.

[Bu özlü söz kime ait derseniz, cevabını bilmiyorum; başka yerde okuyup işitmediyseniz o cümleyi kendim de üstlenebilirim, Mel Gibson’lu ‘Komplo Teorisi’ filminden de aklımda kalmış olabilir.]

Eskiden şimdikilere benzer tezler sirkülasyona sokulduğunda, kendilerine güvenen birileri derhal ortaya atılıp “Komplo teorisi bu” diye tez sahiplerini suçlarlardı. Suçlayıcı tavırlara sahip yazarlar yazılarında, yorumcular ekranlarda, yerini düşürüp ‘komplocu’ yaklaşımları benimsemediklerini mutlaka belirtme ihtiyacı duyarlardı.

Kimse kolay kolay kendisinden ‘komplocu’ diye söz edilmesini istemezdi.

Şimdi bakıyorum da, vaktiyle başkalarını ‘komploculuk’ ile suçlayanlar yukarıda kaba hatlarıyla özetlediğim senaryoları -hatta daha ileri derecede komplo kokanlarını- bizzat seslendiriyorlar.

Mahkemenin verdiği İmamoğlu ile ilgili kararı kimse -ama hiç kimse- “Kardeşim, öyle diyorsunuz ama anayasa ve yasalar ile bugüne kadar yargının benzer konulara yaklaşımı ortadayken, mahkeme nasıl olur da farklı bir karar verebilirdi?” sorusu eşliğinde serinkanlı bir biçimde yorumlamıyor.

[“Hiç kimse” dedim, tek istisna olarak “Bir şahsın hakimlere hakaret ettiği iddiası ile aldığı mahkumiyet kararından ibarettir; ortada ne bir siyasi tartışma, ne bir fikir kavgası, ne bir hizmet mücadelesi mevcuttur” açıklamasını yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı anabilirdim. Ancak o da, bu cümlesinden sonra şunu da söylemiş: “Birilerinin kendi iç kavgalarını, Bizansvari taht oyunlarını bizim üzerimizden yürütmenin peşinde koştuğunu gördükçe de üzülüyoruz.” Herhalde fark etmişsinizdir; bu da bir başka tez.]

Ne olacak şimdi?

Seçime doğru yol alınan bir ülkede bu tür tezlerin çarpışmasını normal karşılamak mümkün değil. İmamoğlu aday olsa, nasıl aday olabildiği tartışılacak. İmamoğlu aday olup seçilse de, aday olduğu halde siyasi yasaklı hale düşürülüp mazbatası verilmese de doğal sayılmayacak bir ortamın ürünü haline dönüşecek seçim. Millet İttifakı bir başkasını aday çıkarsa tercihte bu gelişmenin etkisi hissedilecek. Cumhur İttifakı adayı seçime rakipsiz kalarak girse ve seçilse bir türlü, bu gelişmenin etkisiyle oluşmuş bir tercih ürünü sayılacak Millet İttifakı adayı ile yarışarak seçilse bir başka türlü.

Her halükarda tartışılacak bir seçim ve o seçimin sonucu var kaçınılmaz olarak önümüzde.

Başlığından itibaren yazımın birkaç yerinde, senaryoların çarpıştığı günümüz ortamında her taraftan gelen tezlerden farklı bir tezim olduğunu belirtim. Tezimin ne olduğunu yazının gidişinden anlamışsınızdır ama ben yine de açıklayayım:

Eğer şu anda birbiri ardına meydana gelen gelişmeler planlı programlı ise ve amacı da seçimi etkilemek ise, bunda şaşırtıcı bir yön yok. Bu ilk defa da olmuyor; yakın siyasi tarihimizin belki de en önemli seçimini doğal akışına bırakmak istemeyeceklerin şimdiye kadar çoktan çıkması beklenmeliydi. 

Daha başka beklenmeyen gelişmelere de hazırlıklı olmak lazım.

Acaba diyorum, bir süreden beri tanığı olduğumuz gelişmeler, her gelişme sonrasında ortaya atılmasına şaşırmadığımız hatta herkesin benimseyerek zenginleşmesine katkıda bulunduğu senaryolar, toplumumuzun akıl sağlığını bozma amaçlı bir ‘komplo’ ile irtibatlı olmasın?

Benim tezimin özeti bu.

ΩΩΩΩ

Reklam

40 YORUMLAR

  1. DELİRİŞ, KUDURUŞ
    Bu dönemi filme almak isteyenlere film adı önerimi daha önce bu sitede yapmıştım.


    • Boşver sen delirişi!
      Belli mi kimin işi?
      Kuduruşa giden yol,
      Besbelli deli işi

      “Diriliş” bir magazin,
      Durumumuz çok hazin,
      Boşdurmaz “Paparazzi”
      Seçim var işbu yazın!..

      Seçmenler oy verecek!
      Başkan tayin edecek!
      Kaderimiz her neyse,
      Seçim belirleyecek!
      ……

      • ….
        İşbu söz Hak tanık!
        DiN konusu bulanık,
        “Akıl*İman Sentezi”
        Tek rehberdir, apaçık!

        Peygamber gelmeyecek,
        Müminler akledecek,
        “Şirk” koşmak neyin nesi?
        Bu sentez farkedecek!

        Şirk koşmak hassas konu,
        Hiç tanımamak O’nu!
        “Akıl*İman Sentezi”
        Kaosun, şerrin sonu!
        ….

  2. Geçtiğimiz yıllarda motoru çalışır halde yolcularını almış kalkış dakikasını bekleyen bir dolmuş şoförünün çalışan motorun gür sesine rağmen piston kırdığı sanıyla panik yapıp kendisiyle birlikte yolcuları da indiriyor. Yolcular bir şey anlamadıkları için tehlike algısına kapılıp panikliyor. Uzman doktor bu videoyu “kahve ve sigarayı fazla kaçırırsanız kaygı patlaması yapar ve saçma sapan düşüncelere kapılabilirsiniz” notuyla paylaşmış:

    https://mobile.twitter.com/nadidedir/status/1604463778040627200

    Sigara ve kahve tiryakileriyle meşhur bir ülkeyiz hepimiz kaptan ne zaman kaygı patlaması yaşayacak diye bekler haldeyiz.

    Allah’tan kaptanın leblebi bağımlısı olduğunu hepimiz biliyoruz. Kaptandan bir kaygı patlaması beklemeyebiliriz ama yolculardan pekala bekleyebiliriz:))

    • Bu tivitte ince bir espri var ama benim o espriyi kavrayıp da anlatabilecek bir uzmanlığım yok. Yazının konusuyla da alakalı olduğu için alıntıladım.

      Doktorun biosunda otopsi cerrahı, mahkemelere bilir kişi olarak rapor yazdığı, psikiyatri ile ilgilendiği ve madde karşıtı olduğu yazılı.

      Ama tivitinde sadece madde karşıtlığını konuşturmuş diğer gerçek bilgilerini! madde karşıtlığında gerçek olmaktan çıkarmış.

      Doktora ve tivitine dikkat kesildiğinizde kaygı patlaması yaşayanın dolmuş şoförü olmadığını aksine doktorun kaygı patlaması yaşadığını farkedebiliyorsunuz!!

  3. Geçtiğimiz günlerde almanyada yaşanan darbe girişimiyle ilgili olarak “tiyatro” nitelemesi yapan eski alman dışişleri bakanının haline de bakılırsa bu senaryo yazarlığı, tiyatro eleştirmenliği muappeti iyiden iyiye bir komplo teorisi bağımlılığına doğru evriliyor sanki:)
    Odun kafalı almanın bile fantazi dünyası bu derece üretkense, biz daniskasını yaparız!

    • Sn H. Gayret, “komplo”dan dem vuruyorsun. Çağrışım yaptı! Fehmi beyin seçtiği görsel ile bir komplo teorisi teşebbüsüyle karşı karşıya olabilir miyiz dersin? Pembe bir arka planda gizli bir el, muhtemele zarif bir bayan eli, merkezi konumda olmasına rağmen kamufle halde Davud’un yıldızına ayar veriyor ve bunu turkuaza yakın bir renk tonunu kullanarak yapıyor. Bunu bir komplo teorisi şeklinde geliştirerek piyasaya sürebilir miyiz?

      • Yani, bu dönemki siyasete “Madam” dediğin Meral Hanımın belli-belirsiz eli ayar verebilecek potansiyelde gözüküyor. Ancak, renk tonu “Hilal”in sembolize ettiği ülkemizin de içinde olduğu bölge kızıla/kana bulanmış yine. Görsel ile sanki bu gizli el Başkan Erdğan’a “din üzerinden siyaseti bırak, merkezi ayarlarla rengi turkuaza çevirelim” gibi bir mesaj veriliyor! Ne dersin!

        Dolayısıyla, Meral hanım gizlice gidip Külliye de oturup derin derin muhabbet etse birşeyler olur gibi… N’olucak, CeHaLet ile CeHaPe arasında ortaklık çok, özellikle DiN’e bakış açısından! Külliyedeki kadro nasıl olsa emekli olup ayrılacak. Meral Hanım partisiyle geleceğe yeni takviye kadrolarla “İYİ” bir geçiş dönemi olamaz mı? Tek çekincem, acaba “Akıl*İman Sentezi”nin neresinde? Mustafa Kemal Atatürk Paşa’mızın göremediği o rehber ışığı Meral Hanım görebilir mi?

        Hatırlarsan bir zamanlar, Didem hanım, sen, ve kulakları çınlasın Bernar bir araya gelelim Külliyeye gidelim, “bizden iyi danışman bulamazsınız” diyelim demiştim. Sen zaten işin içinde olduğun için “siz kimsiniz yaa! istemez lazım değil” demiştin. Ama görüyorsun işte, o zamandan bu zamana ne kadar yanlışta olduğun tekrardan ortaya çıktı. Ülke ekseriyet itibariyle daha iyi durumda diyebilir misin?

          • Demek öyle Sn H. Gayret. Bir de burdan yak:

            “H. Gayret 18 Aralık 2022 At 02:52

            Rakamlar yalanın kralını söyler…”

            Yorumu Cevapla

  4. İmamoğlu seçilir ve Cumhurbaşkanı olursa ülkeyi zelenski gibi ikinci bir Ukraynaya çevirme ihtimali yüksek. Zira ibb de temel atmama töreni ve metro çukurunu kapatmak gibi icraatsizliklari olmasının yanı sıra Vali ve YSK gibi yüksek yargı organlarına hakaret ediyor ve ustelik kendi il başkanı ile bile çatışma yaşıyor. Hasbelkader Cumhurbaşkanı olursa bu altılı masa liderleri senesine kalmaz bunu aday yaptıkları için kafalarını duvarlara vururlar.

    • sen bizim milleti tanıyamamış, TC vatandaşı olamamışsın galiba😂
      elinden geleni ardına koymayan cesur bildiğinden şaşmayan!..
      yani kodumu oturtan!..😂😂😂
      vesaire..
      insanlar sevilir genelde!
      eskilere pop eş başganı falan yakıştırması da yaparlardı bir zamanlar!!
      nol di??
      varmı bizde eş şeş meş peş ?
      hem daha mevcutlar tamamen gittimi ki de??
      dereyi görmeden sen de😂😂😂

  5. Erdoğan hapse mahkum edildiğinde ve hapse girdiğinde Baṣbakan Mesut Yılmaz Anavatan partisi genel baṣkanıydı. Süleyman Demirel’de Doğru Yol partisi genel baṣkanıyken Cumhurbaṣkanı seçilmiṣti.

    Süleyman Soylu o tarihlerde Doğru Yol partisindeydi. Erdoğan’ın hapse girmesinden (26.03.1999) biraz sonra, 29 Nisan 1999’da İstanbul il başkanlığı görevine geldi.

    Süleyman Soylu’nun o zamanlar Erdoğan’ın hapse girmesi konusunda tutumu neydi bilen var mı?

    • Almancı arkadaş, sayın bakan o dönemde içişleri bakanı değil sizin de belirttiğiniz gibi dyp istanbul il başkanıydı,
      sahi o zamanki içişleri bakanı veya adalet bakanı kimlerdi hatırlayan var mı?

  6. Erdoğan’ı okuduğu ṣiir nedeniyle 21 Nisan 1998 tarihinde Diyarbakır 3 No’lu DGM (Devlet Güvenlik Mahkemesi) cezalandırdı.

    Mahkemenin karar verdiği ve Erdoğan’ın hapse girdiği tarihlerde Baṣbakan Mesut Yılmaz, Cumhurbaṣkanı’da Süleyman Demirel‘ di.

    Ṣimdiki AKP seçmenleri içinde o tarihlerde Mesut Yılmaz’ın veya Süleyman Demirel’in seçmeni olanlar da mutlaka vardır… Onların da bugün kafaları biraz karıṣık mıdır aceba?

    • Almancı arkadaş seçmenler son 20 yıldır bildiğini okuyor zaten, değişen bir şey yok işte, ama asıl senin kafalar biraz karışık sanki:)

  7. 60.000.000 KUTU
    2021 Yılında ülkemizde kullanılan antidepresan ilaç miktarı.
    Yanlış okumadınız.
    60 milyon kutu.

    • Hayret yaa! Siyasi bi sayfada nelerle uğraşıyosun. Bu kafayla sen kendi payına nekadar kullandın. Sebebi kesin RTE idi!. Yavv halkın yüzde otuzu yılda iki kere kullansa çokmu.

  8. Ülkemin manzaralarina bakarmisiniz:
    İnanılmaz sorunlarımız varken(Tabi tümü bizden kaynaklı değil ) bizim tartistigimiz konu muhalefetin adayı KİM?/?
    Ya arkadaşlar bu ülkenin ana muhalefeti kim CHP bunun bir başkanı yok mu ?neden parti başkanı olunur ülkeyi yönetmek için peki neden çıkıp ülkeyi ben yöneteceğim diyemiyor.Cik kardeşim deki bu ülke 20 yıldır kötü yönetiliyor ben geliyorum şöyle şoyle yapacagim .
    Neden bunu diyemiyorsun neden korkuyorsun ,
    Neden boş işlerle insanları ugrastiriyorsun.
    Herkese senaryo yazdiriyorsunBu hazırlıkları yapmak için 20 yıl yetmediyse.Birak başkanlığı yapabilecek gelsin.

  9. konuyu çok iyi özetlemişsiniz sayın koru.
    kim yaptı, neden yaptı senaryolarını bırakırsak, kimin işine yaradı konusunun da geçmişte tıpatıp benzeri yaşandığına göre üzerinde fazla durmaya gerek olmadığına göre şu anda elimizde ne olduğuna bakmamız lazım.
    seçimlerde hukuk sorunları yaşayacağımız gerçeği mi var???
    bu olay istanbul seçimlerinin yine bazı şartlar zorlanarak tekrar edilmesiyle birlikte okunursa seçimlerde yine bazı şartların zorlanacağı sonucunun çıkarılması muhtemel değil mi?
    sayın erdoğan engellenmeye çalışıldı, ne oldu?
    sayın gül engellenmeye çalışıldı, ne oldu?
    istanbul seçimleri yeniletildi, ne oldu???
    tarih tekerrürden ibaret gerçeği değişmiyor sonuçta.

    “Mahkemenin verdiği İmamoğlu ile ilgili kararı kimse -ama hiç kimse- “Kardeşim, öyle diyorsunuz ama anayasa ve yasalar ile bugüne kadar yargının benzer konulara yaklaşımı ortadayken, mahkeme nasıl olur da farklı bir karar verebilirdi?” sorusu eşliğinde serinkanlı bir biçimde yorumlamıyor.” diyor sayın koru ama
    mahkeme kararı, iktidar çevrelerinde hatta medyasında bile eleştirildi, hem benzer konulardaki yaklaşımı ortada olduğu için hem de sonuçları itibarıyla her zaman bumerang gibi dönüp kafasına sert bir şekilde çarpıp fırlatanı yere yıktığı bilindiği için.
    muhalefet kimi aday gösterirse göstersin, sandıkların iyi korunacağından emin olacak şekilde gerekli önlemleri almalıdır. burada öncelikle sahip çıkılması gereken imamoğlu değil-ona da sahip çıkacağız elbette- önemli olan adalete sahip çıkmaktır.
    adalet mülkün temelidir.
    adalet terazisi bozulunca herşeyin dengesi bozulur,
    ahlak, akıl sağlığı, ekonomi, yargı, eğitim, değerler, dengeler, ihaleler…

    • Hayret! 17 Aralık 2022 At 18:54
      “Hayret yaa! Böcek türleri gibi sapıklar tanımını istisna denebilcek bir durum için kullanabilmişsin.”
      böcek türleri benzetmesi, yorumda gündemdeki olay üzerinden ama küçük çocuklara istismar genellenerek kullanılmış, pedofili dünyada son derece yaygın bir sapıklık olduğundan doğru bir benzetmedir, istisna bir olay diye bir şey yok, milyonlarca benzer vaka var. özel olarak ise kiliselerin çocuk tacizleri nasıl bir kaç olaydan ibaret değilse, bir sosyolojik gerçekse, tarikatlarda yaşananlarda bir kaç istisna değil, bir sosyolojik gerçektir.

      ” Olay bittiği halde bitiremediniz bi türlü.”
      kim diyor olay bitti?
      biz bitirmeyeceğiz, bilakis.
      siz bitirin efendim hatta hiç olmamış gibi düşünün, yaşanmamış gibi davranın, geçsin, gitsin, unutulsun, kamuoyu oluşmasın, kimse ceza almasın, yeni vakalar için uygun zeminler yaratın, sonra onları da bitirirsiniz, hiç olmamış gibi düşünürsünüz, yaşanmamış gibi davranırsınız, geçer, gider, unutulur…bu sapıklarda bi bitmez…

      “Asıl sapıklık eşcinsel sapıklık. Lut kavmi sapıkları haşerat gibi çoğalıyor. Sapıklık haktır toplumda saygınlık istiyoruz sloganlarıyla arzı endam ediyor. Ve sende buna sizin cenahtaki birçokları gibi neden olmasın modern dünyada yaşıyoruz şeklinde yaklaşabiliyorsun.”
      benim hangi beyanımdan “neden olmasın, modern dünyada yaşıyoruz” şeklinde yaklaştığım sonucu çıktığını anlamak zor ise de,
      yorumunuzun tamamından zaten bir çeviri programına ihtiyaç duyduğunuzu anlamak hiç zor değil,
      sapıklığın ise “asıl”ı falan olmaz,
      eşcinsel sapıklık çocuk istismarından “asıldır” diyen bir beyan hasta bir aklın
      çarpık bir zihniyetin kıyasıdır.

      • Hayret yaa! Olayı buraya taşımışın. Unutturmucam diyosun. Kararlısın. Tek kelimeyle yanlışsın. Sosyolojik olarakmış… Vayy bu olayın pedofiliyle alakası yok. Fırsatı ganimet bilen Ertuğrul özkökte olaya öyle atlamış. Yüz karası hassas bi konu tamam ama bu ne biçim kafa ne biçim sapık bi mantık. Olayın böyle yorumlanması tanımlanması teşhis hatasıyla mahalle kavgasına çevirmeyin işi. Damatta pedofili varmı yokmu o bile meçhulken olay sapık bu mantıkla babanında pedofili olduğu anlamına gelir. Alakası yok. Klise ve papazlarınki ve özellikle almanyada ortaya çıkarılan çocukları zenginlere pazarlama olayı çok farklı. Herşeyden önce mantığınızı hizaya getirin biraz önyargı birikimiyle sapıtmış.

    • İstanbul BBB seçiminin benzeri CB adaylığında da yaşanacak aynısının tıpkısı sanırsam zannımca galiba bence!.. Didem hanım😊
      mahkeme kararının herzaman kötü sonuç doğurduğu gibi birşey yoktur. örnek rte!
      İmamoğluna CB yolunu açmış ta olabile bilemez mi?
      ama, bunun için iyi partinin adayı olarak!..
      aday gösterilmesi, sonra kazanması,
      daha sonrasında kazanmış plabilrsin emmeee…
      vermiyom, vermiyom işte!😂
      en sonunda,
      tekrar seçiimm.. vee…

  10. Fehmi bey, Taha Kıvanç formatı bir yazı yazınca, acaba Taha Kıvanç Akşener’in sarf ettiği “Çak Ekrem, yeni başladı” hareketi ve sözlerine nasıl bir anlam verirdi.

    Akşener’in oturduğu tekli koltuktan kalkıp, sehpayı dolanıp, kendi yönüne göre İmamoğlu’nun oturduğu masanın iki köşesini aşarken koltuğundan kalkmış ve ona dönmüş bulunan İmamoğlu’na doğru ellerini havaya kaldırarak “Çak Ekrem” komutuyla el çakışma eylemini gerçekleştirip, kendi gönül ipini onun gönül ipine bağlayarak, aynı zamanda ikisinin birden kahkaha atmalarına mani olan neşeli gülücüklerle sol yanağını, İmamoğlu’nun sağ yanağına arzulu bir şekilde yapıştırmasını nasıl değerlendirirdi.
    Taha Kıvanç:
    Meral Akşenerin “Yeni başladı” sözüne ne der.
    Akşener’in Kılıçdaroğlu’na yani CHP’ye rağmen İmamoğlu ile birlikte çok önceden planladıkları bir siyasi tezgâhın işlemeye başladığına mı işarettir; yoksa bu ikilinin müşterek siyasetindeki yeni bir aşamayı mı göstermektedir?

  11. valla şahsen ben tvist kanal neyse hiç izlemiyorum artık, sinirlerim bozuluyor🤬🥶🤥🤮👺👹👿💩🤡🎃👽
    YSK’ nın camına ebabil kuşubir taş atsa, o sırada ordan geçen herkesi ..
    bunu bilmeyen seçim sandığının yanına bile yaklaşmasın!
    ENHHAkikigerçekSENARYO:
    -Bir adayın rakip olarak! görüldüğü, beni yenecek tek kişi!… gibi bir korku yada birisi YOK!
    -bir taşla iki kuş misali, hem CB lığını almak!
    hem de bu arada mecliste sandalye sayısını düşürmemek! (HDP faktörü nü de bertaraf vb etkiler var bu hareketin yandalları arasında).
    MİLLET ittifakı tarafındaki samiyet eksikliği ise sırıtıyor adeta.
    Mel Gibsonun filimlerini çok severek izledim.
    tıpkı 6 masadakileri de öyle izliyorum.
    lakin, bir vekilin meşhur sözü aklımda:
    “mitinglerde alkıştan avuçları patlıyor seçmenin, fakat, Demirel çıkıyor hep sandıktan!🤗”

    • oynanır! yıllarca sana o öyle olmaz böyle olmalıdır!!! diye yedirdikleri gün gelir tırmalar.
      -hukukçuları inşaatçıları yetiştirip siyasetçileri niye es geçiyorsunuz acaba???
      -siyasetçi, kamu yönetim cisi, ekonomi ve finans maliye bölümlerinden yetişmiş öğrenciler ne iş yapmalı mesela???
      (hoş, Adnan Kahveci, Yazıcığlu gibi insanlarıda sevmiyor bu insanlar gibime geliyor!)
      Son SORU:
      ülkeyi kim, kimler yönetmeli?
      (önce bu soruyu soralım kendimize!).🤔

  12. Akşener’in başdanışmanı Aytun Çıray:
    Kemal Kılıçdaroğlu’nun Saraçhane’de olmaması bizim lehimize oldu.” demiş.

    Karara tıpkı Akşener gibi sevinen, 15 Temmuz’un arkasındaki isim, Henri Barkey, “Şok dalgaları her köşeye ulaşacak, kaybeden Kılıçdaroğlu” demiş.

    İmamoğlu, Akşener’in gölgesine iyice sığınmış vaziyette.CHP Genel Merkezi, Kılıçdaroğlu’dan yana çelik çekirdek gibi.
    Bu arada Akşenerin imamoğlu ile hareket etmesini Hdp bayağı içerlemiş yönünü Kılıçdaroğluna çevirmiş durumda.
    Akşener Mhp yi böldükten sonra Chpyi de böldü sonunda Şu anda Chp medyası bile ikiye ayrıldı.
    Aralarındaki Bizans oyununu kim alacak merak ediyoruz.
    Galiba önümüzdeki iki ay bayağı eğlenceli geçecek.

  13. Erdoğan MHP Vatan partisi Koalisyon hükümetinin kaos çıkarmaktan başka yolu olmadığını başından beri konuşanlar var ama onlar dışlandıkları için içerde konuşulmuyor. Her şey kaos için! Her şey kaos için!

    Deva partisi esnaf ziyareti yapan iki üyesinin motorlu bir tetikçi tarafından bıçaklanması kaos için. Her şey kaos için!

    • Zemin müsait olduğu içen mecburi istikamet kaos! akp MHP vatanp koalisyonu zemini temizlemekle görevli koalisyon hükümeti oldukları için de kaos çıkarmakla suçlanmaları gayet normal. Yasaları köşe yazarları medya çalışanları düzeltecek değiller sonuçta. O yüzden kimseyi suçlayamayız, isteyen istediği senaryoyu konuşabilir. senaryo konuşmanın öğretici yanı var.

      Ne kadar çok senaryo, o kadar da kafa güzelliği:) kafalar böyle düzelir. Bence hiç bir mahsuru yok aynen devamke…!

  14. Seçim ufukta gözükmüşken Türkiye’de konuşulan yazılan konuların bunlar olması bile Türkiye’nin harabeye döndüğünün kanıtıdır. Birbirinden hiç hoşlanmayan hatta husumetli iki ailenin birbirlerini sevip sevmedikleri belli olmayan kız ve oğlanının evlilik hazırlıkları gibi abuk bir durumdayız. Ne olacağını kimse bilmiyor, aileler, konum komşu, haberlerini duyanlar hemen tümü yalnızca dedikodu yapıyor. Fotoğraf budur. Tüm bu geyikleri geçtim; herkesin içine sineceği, şaibesiz bir seçim becerebilirsek hiç değilse halk böyle istedi der teselli bulabiliriz. Umarım ve dilerim yöneticiler ve yeni yönetici adayları bunu bize çok görmezler.

  15. sizin senaryonuz Abdullah Gül beydi oda çöktü Fehmi bey. kalabalık kelimeler mani depresif duruma işaret ediyor üzgünüm

  16. Şu sıra gerçek gündem, yani kalıcı, yani belirleyici olan, yani uzun süre etkileyici olacak gündem nedir?..

    Ekrem İmamoğlu Bey ile Meral Akşener Hanım’ın Mahkeme’nin kararını duyduklarında çılgınlar gibi sevinmeleri ve birbirlerine koşup coşkuyla kucaklaşmaları mı? Orada bir zurna ve davul da olsa anında halaya duracak olmaları mı?

    Devlet Bahçeli’nin son derece doğru tespitiyle; Kılıçdaroğlu’na karşı düzenlenen ‘Saraçhane darbesi’nde başarıya ulaşılmış olması mı?

    İmamoğlu’nun taraftarlarını Saraçhane’ye saat 13.47’de, yani Mahkeme’nin, Kararını açıklamasından 2 saat 15 dakika önce davet etmesi mi?

    Ya da Meral Akşener’in yine Karar’ın açıklanmasından çok önce davete icabet edeceğini bildirmesi mi?..

    Akşener’in 6’lı Masa’ya kabul ettiremediği Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Hüseyin Baş’ın, ilk akşam kendisiyle birlikte ana aktörlerden biri olarak ön sıralarda poz vermesi mi?

    Duruşma gününün çoktan belli olmasına ve Karar’ın beklenmesine rağmen Kılıçdaroğlu’nun “Kararın açıklanacağından haberim yoktu” demesi mi?

    Veyahut Kılıçdaroğlu “16 milyon arkanda” derken, Akşener’in “85 milyon arkanda” diye düzeltmesi mi?..

    Tabii ki bunların hiçbiri gerçek gündem değil… Suni gündem…

    Peki Türkiye’nin şu sıra gerçek gündemi nedir?

    1. Türkmen gazının boru hatlarıyla Azerbaycan üzerinden Türkiye’ye getirilmesi için anlaşma yolunun açılması…

    2. Doğalgaz Avrupa piyasası Hollanda tarafından kontrol edilirken Putin’in şu açıklamayı ortaya atması: “Türkiye’nin doğal gaz altyapısı önemli potansiyele sahip. Kurulacak doğal gaz merkezinde ticaret için elektronik platform gelecek aylarda kurulabilir. Avrupalı tüketiciler için doğal gaz fiyatı büyük oranda (Türkiye’deki) merkezde belirlenecek.”

    3. Batı basınının dudaklarını uçuklatan Türkiye’nin ‘ilk insansız savaş uçağı’ Kızılelma’nın uçuşunu başarıyla tamamlamasıyla büyük ve kritik eşiğin aşılması…

    4. Avrupa’nın en büyük yeraltı doğal gaz depolama sisteminin Silivri’de yatırımı büyütülen tesislerle elde edilmesi… Türkiye’nin Millî Enerji ve Maden Politikası’nın en önemli unsurlarından olan ‘arz güvenliği’ meselesinin büyük ölçüde çözülmüş olması…

    5. Türkiye’nin Ukrayna ve Rusya arasındaki sorunların çözümünde oynadığı rolün giderek daha da önem kazanması…

    Gerçek gündem bunlar mı; yoksa Meral Hanım’ın her yolu deneyerek Kılıçdaroğlu’nun önünü kesmek için davul zurna çalması mı?..

  17. Komplo teorileri üzerinde konuşmalar sonsuza dek sürebilir. Başkaları da başka alternatif düşünceler içinde olabilir? Ancak halen geçerli Anayasa’nın 101. Maddesindeki;

    “Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş, yükseköğrenim yapmış, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip Türk vatandaşları arasından, doğrudan halk tarafından seçilir.

    Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.” hükmü de halen yürürlükte.

    Tüm senaryolar bu maddenin bu seçimde Yüksek Seçim Kurulu tarafından “mühürsüz oy” hükmüne tabi olacağı üzerine kurulu. Ancak ya bu madde gereği olarak mevcut Cumhurbaşkanının bir daha aday olamayacağına YSK karar verirse; o durumda Cumhur ittifakının adayı kim olacak?

    Bu konu da en az komplo teorileri kadar tartışılması gereken bir konu değil mi?

    • DEĞİL! ARKADAŞIM SİZ HERALDE SON 20 YILDIR KOMADAYDINIZ? ADAM ZATEN KAZANDI, ONU BUNU BIRAK DA 2028E FİLAN ODAKLANIN ARTIK…

    • Cumhurbaşkanımızın adaylığının önünde anayasal ve yasal hiçbir engel yok. Bu yorumu yapanlar kendi yorumlarını anayasa ve yasa yerine koyarak, yorumlarını uygun bir sürecin işlemesini bekliyorlar. Fevkalade yanlış bir şey. Çünkü anayasa ve yasa kuralları kişilerin yorumlarıyla, içtihatlarıyla değişmez, değiştirilemez.
      Anayasamızın, cumhurbaşkanının seçimini düzenleyen 101. Maddesi ve parlamentonun seçimini düzenleyen ilgili maddeleri var. Cumhurbaşkanı seçimiyle, parlamento seçimleri yeni sistemde birlikte, aynı günde yapılıyor. Bunların yürürlüğünü düzenleyen de bir madde var. Cumhurbaşkanı seçimine ilişkin maddenin yürürlük tarihinde; ‘…ilk yapılacak Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçim takviminin ilan edildiği tarihtir’, deniyor. İlk ilan edilen takvim ne? 24 Haziran 2018 seçimleri. Cumhurbaşkanımızın anayasanın bu açık hükmüne göre; girdiği ilk seçim 24 Haziran 2018 seçimidir. 18 Haziran 2023’de yapılacak seçim cumhurbaşkanımızın aday olacağı 2. seçimdir. Burada yoruma hacet yok, ihtiyaç yok. Bir kapalı, müphem durum da söz konusu değil.

    • Bak arkadaşım 101 nci maddeye göre Erdoğan seçilemez aldatmacası seni de aldatmış, anayasanın değiştirilen maddelerini okursan zaten durumu anlayacak ve oyuna gelmeyeceksin, anayasanın değişikliğine dair 18 nci maddeyi aşağıya çıkardım. b fıkrasını okuduğunda değiştirilen 101 nci maddenin ilk seçimden itibaren uygulanacağını öğrenir ve bu tuzaklara düşmezsin.
      18. MADDE KABUL EDİLDİ
      Bu Kanun ile Anayasanın;

      a) 8, 15, 17, 19, 73, 82, 87, 88, 89, 91, 93, 96, 98, 99, 100, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 112, 113 üncü maddelerinde yapılan değişiklikler ile 114 üncü maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarının ilgaları yönünden, 115, 116, 117, 118, 119, 120, 121, 122, 123, 124 ve 125’inci maddelerinde yapılan değişiklikler ile 127’nci maddenin son fıkrasına dair değişiklik; 131, 134, 137’nci maddelerinde yapılan değişiklikler ile 148’inci maddenin birinci fıkrasındaki değişiklik ile altıncı fıkrasındaki “Bakanlar Kurulu üyelerini” ibaresine dair değişiklik, 150, 151, 152, 153, 155 inci maddenin ikinci fıkrası,161, 162, 163, 164, 166 ncı ve 167 nci maddelerinde yapılan değişiklikler ile Geçici 21 inci maddenin (F) ve (G) fıkraları, birlikte yapılan Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonucunda Cumhurbaşkanının göreve başladığı tarihte,

      b) 75, 77, 101 ve 102 nci maddelerinde yapılan değişiklikler, birlikte yapılacak ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin takvimin başladığı tarihte,

      c) Değiştirilen diğer hükümleri ile 101 inci maddesinin son fıkrasında yer alan “Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir” ibaresinin ilgası bakımından yayımı tarihinde, yürürlüğe girer ve halkoyuna sunulması halinde tümüyle oylanır.

Yoruma kapalı.