Seçime gidilirken sistem tartışılacak.. Cumhurbaşkanı adayları da buna uygun şahsiyetler olacak…

54
Reklam

Türkiye’de başbakanlığı iptal edip Meclis’in yetkilerini azaltan yeni sisteme -cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine- geçildiğinden beri temel konulardaki kararları kimin aldığı biliniyor: Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan

Cumhurbaşkanı Erdoğan da, çeşitli vesilelerle yaptığı konuşmalardan anlaşıldığı üzere, bunun böyle bilinmesini de istiyor. 

Sistemin gereği de bu. Mevcut anayasal sistem devam ettiği sürece, kim cumhurbaşkanı seçilirse seçilsin, ülkenin kaderiyle ilgili tüm kararları yine o kişi tek başına verecek.

Yalnızca hayati kararları değil, küçük ve basit kararları da…

Zaten günümüzün sorunu da buradan kaynaklanıyor. ‘Cumhur İttifakı’nı oluşturan iktidar cephesinin -AK Parti ile MHP’nin- arzusu cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin devamı iken, büyük bölümü ‘Millet İttifakı’ çatısı altında toplanmış muhalefet partileri ise güçlendirilmesi şartıyla yeniden parlamenter sisteme dönülmesini istiyor.

Parlamenter sistemde cumhurbaşkanının rolü sınırlı. Yeni sistemde cumhurbaşkanının tek başına kullandığı yetkiler, parlamenter sistemde devletin başka organları arasında dağıtılıyor. Meclis yeniden yasama ve denetleme organı haline dönüşüyor, başbakanlı hükümet günün gerektirdiği kararları alıyor, yargı ise yasama ve yürütme kuvvetlerinden bağımsız, tarafsız bir yapıya bürünüyor.

Nasıl bir sistem, nasıl bir cumhurbaşkanı

Bugün var olmayan ‘kuvvetler ayrılığı’ parlamenter sistemin ana ilkesi.

Reklam

Cumhurbaşkanı, parlamenter sistemde, kuvvetler arasında ‘hakem’ görevini üstlenen temsili bir kişilik…

Zaten bu yüzden de, seçilir seçilmez cumhurbaşkanının -eğer varsa- partisiyle ilişkisini sonlandırması gerekiyor parlamenter sistemde.

Muhalefetin tercihi bu.

Aslında halkın tercihi de bu. MetroPoll araştırma firmasının yaptığı en son (kasım 2020) ‘Türkiye’nin Nabzı’ anketinde, AK Parti seçmeninin beşte birinden fazlasının (yüzde 21.4) içerisinde yer aldığı bir çoğunluk (yüzde 55.2) parlamenter sisteme dönülmesi yönünde görüş açıklamış.

“Mevcut sistem devam etsin” tercihinde bulunanların oranı yüzde 36.1…

Siyasi sistem içerisinde yer alanların halkın nabzının farklı attığını görüyor olması lazım. Son üç yıldır uygulanmakta olan sistemin kabul edilmesine yol açan propaganda döneminde ileri sürülen iddiaların yerine gelmediğini insanlar görüyor.

Yetkilerin tek elde toplandığı, kararların sonuçta tek kişi tarafından alındığı yeni sistem hemen her alanda vaadini yerine getiremedi.

Propagandalar da artık işe yaramıyor.

Reklam

Durum bu olunca önümüzdeki seçim ister istemez sistem odaklı bir seçim olacak. Muhalefet saflarında yer alan partiler mevcut sistem eleştirisi üzerine bir seçim kampanyası yürütecekleri gibi, üzerinde uzlaşacakları cumhurbaşkanı adayının da parlamenter sistemin öngördüğü tarzda biri olmasına dikkat edecekler.

Partili ve her türlü yetkiye sahip tek adam görüntülü biri değil de kuvvetler arasında hakem görevini üstlenecek nitelikte bir cumhurbaşkanı adayı ile seçime gidecektir muhalefet cephesi.

Öyle birini bulup adaylığı üzerinde -ilk turda olmasa bile ikinci turda- birleşebilen muhalefet cephesi, sandıkta başarıyı yakalayabilirse, seçilmesini sağladıkları yeni cumhurbaşkanının da yönlendirmesiyle, sistemle ilgili anayasa değişikliği için referanduma gideceklerdir.

[CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu bu konuda bilinçli bir yol izliyor. Şu sözleri yeni dönemin temel özelliğini yansıttığı gibi partisi ile desteğini istediği diğer partilere bir uyarı niteliği de taşıyor: “Biz bir ittifakız, Millet İttifakı. Biz demokrasiye bakıyoruz, biz cumhurbaşkanı olayını kişiselleştirmiyoruz. Ali mi cumhurbaşkanı oldu, Veli mi cumhurbaşkanı oldu? Bu önemli değil, önce cumhurbaşkanı nasıl olacak, yetkileri ne olacak bu cumhurbaşkanının. Yetkileri üzerinde durmamız lazım. Cumhurbaşkanı, tarafsız ve devletin sigortası mı olacak yoksa sigortasız bir devlet, öyle bir yapı mı olacak?… ‘Güçlendirilmiş parlamenter sistem’ diyoruz. Bu güçlendirilmiş parlamenter sistem içinde Cumhurbaşkanının fonksiyonu, ağırlığı ne kadar olacak? Başbakanın, yürütme organının ağırlığı ne olacak? Bütün bunlar ortaya çıkmadan Türkiye kısır bir tartışmanın içine çekilmek isteniyor.”

Partisiz başkan değil hakem cumhurbaşkanı

AK Parti’ye ve sistemin ana odağı olan cumhurbaşkanlığına görüşleriyle destek verenlerin gelecek seçimin üzerinde yoğunlaşacağı tartışma konusunda nasıl bir öngörüde bulunduklarını merak ediyordum.

Merakımı giderecek bir yazıyla bugün karşılaştım.

İktidarın kulak verdiği bilinen bir kurumun -SETA’nın- önemli isimlerinden birinin imzasını taşıyan yazı o çevrede de konunun tartışıldığını açığa vuruyor.

En iyisi yazıdan bir parçayı aktarayım:

“Partisiz başkan adayının seçimleri kazanması durumunda en büyük açmaz, hesap verme mekanizmasının iyi çalışmamasıdır. Örneğin, parti içinden gelmeyen bir başkanın başarısızlığının sorumluluğunu kimin üstleneceği belirsizdir.

Partisiz olarak pazarlanan ve seçimi kazanan bir başkan, cezalandırılacak bir partisi olmayacağı düşüncesinden hareketle, iktidarı döneminde sadece popülist icraatlara odaklanır. Ülkenin gelecek yıllarını önemsemez. Yatırımları ona göre planlamaz.

Özellikle partisiz başkan, seçilmesinin ardından kendini destekleyen ittifak partileri ile arası açılırsa ya da ikinci dönem görevini ifa ediyorsa, iktidarını sorumsuzca sürdürecektir.

Sonuç olarak, kimliksiz siyaset ya da partisiz başkan adayı, bazı çevrelerin savunduğunun aksine öyle matah bir şey değildir. Özellikle Türkiye’nin siyasal kültürü zaviyesinden bakıldığında zararı faydasından çoktur.”

“Partisiz başkan adayı” bugün varlığını sürdüren cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini sürdürecek biri olmayacak ki? İlk görevi, anayasada kendisine verilmiş geniş yetkileri kullanarak sistem değişikliğini sağlayacak adımları atmak olacak partisiz cumhurbaşkanının…

Seçilebilirse muhalefetin çıkaracağı ‘hakem’ konumuna razı cumhurbaşkanı, daha ilk günden başlayarak, ‘parlamenter sistemi’ hem de güçlendirilmiş şekliyle ülkeye kazandıracak adımları atacaktır. 

Yazıdan anlaşılan, yazarın da içinde yer aldığı çevre, işlerin iyi gitmediği ortaya çıkınca parlamenter sisteme geri dönülebileceği veya hiç değilse cumhurbaşkanının aynı zamanda parti genel başkanı olmasından vazgeçilebileceği izlenimi veren iktidar cephesine, “Sakın ha” aklını sunuyor.

AK Parti’nin iktidarda bu denli uzun süre kalabilmesi halkın nabzını iyi tutmasıyla mümkün olabilmişti. Halkın nabzı ile AK Parti’yi görüşleriyle yönlendirenlerin nabızları artık farklı atıyor.

Yanılıyorlar ve galiba yanıltıyorlar da.

ΩΩΩΩ

Reklam

54 YORUMLAR

  1. TOKİ 24-25 Aralık’ta toplam 2 milyon 42 bin 382 metrekarelik 141 arsayı ihaleyle satışa çıkaracakmış.

    R.T.Erdoğan’ın ekonomi adına bildikleri nedir? Borçlanma, özelleştirme, yap-işlet-devret, konut-arsa–arazi satışları…

    Erdoğan ne yaptıysa borçlanarak ve eldekileri satarak yaptı. Onun döneminde milli ekonomide net kar yok, zarar var. Sonuçları da ortada zaten.

  2. Eskiden, “Almanın emeklisi dünyayı geziyor, bizim emeklimiz neden gezemiyor” diye Hükümeti eleştirenlere karşı çıkardım. Türkiye de Almanya kadar kalkınsın o zaman bizim emeklimiz de gezer derdim. Fakat şimdiki hükümet “Avrupa bizi kıskanıyor” dediğinden beri böyle diyenlere karşı çıkamıyorum. 🙂

    • Mim, almanın emeklisi değil çoluk çocuğu da dünyanın her yerini gezip dolaşıyor türkün de!

  3. Sistem değişse ne olur. Daha önceki sistem çok mu iyiydi. Ahmet Nejdet Sezer , bu ülkeye neler yaşattı.Yok kamu alanı, yok 367 kuralı,. …. meclis cumhur başkanını secemedi ya .Sistem değil, demek ki adam olmak elzem.Sistem iyi olsa da , baştaki adamin zihniyeti bozuksa ülkenin iyi yönetilmesini istemiyor. Vallaha bu ülkede baskan ister diktatör ,ister sultan ,ister kral olsun , benim için sistem hiç farketmez. Adil olsun, dürüst olsun ,yeter o zaten sistemi düzene sokar.

  4. Sayın yazar “Seçime gidilirken sistem tartışılacak…”demiş de; yahu bu sisteme geçmeden önce bir referandum yapmıştık; o zaman tartıştık ve konu kapanmıştı, ardından da iki turlu seçimin daha birinci turunda devletbaşkanınızı seçmiştik, öyle değil mi?
    Şimdi neyi tartışmalıyız ki?
    Yeni sistemi tartışmaya devam edelim deniyorsa; geçti borun pazarı!
    Ha, benim diyen bir babayiğit varsa istemediği sistemin devletbaşkanlığına zaten aday da olmaz! İtirazı olan?

  5. Kanunların ve Hakimlerin lider olduğu Devletler, ve Liderlerin Lider olduğu Devletlerden, Trump ve Erdoğan örnekleri Bugün Dünyada
    Ders alınacak Õneklerin başında geliyor.

    Ben sadece son seçimlerde Dúnyanín gõzü õnüde jaryan eden ABD’nin Popiler başkan’ının Kanunları kullanmak için çabalarí ve başarsı ile Bizdeki 25 senenin son 18 yıllık liderin başarılarını burdaki “troller değil” yorumcu arkadaşlar’ın yazdíklarına bende bu konuyu ilave etmek istiyorum.

    Yalnız Sadece Trump õrneği ile yetinmek’te yarar var çünkü Erdoğan 25 senedir hem Túrkiyenin hemde Dúnya’nın gündemini meşugl eden her konuda Trump’tan daha becerikli olduğu gõzler õnünde.

    Trump 4 yıllık Başkanlık dõneminde kilit eyaletlere Federal Húkúmete ait mahkemelerin Hakimlerini değiştirerek kendi isdediklerini atadí..
    ABD Yúksek mahkemesinin şu an 9 úyelik başkan hariç 5 hakimden 3’nu trum diğer 2side gene CP başkanlarí tarafíndan atanan hakimler.
    Açıkcası yúksek mahkeme 8 úyeden DP li başkanların atadığí 3 tane hakim kaldı.

    Trump seçimle’de yenilince, 2 sene õnce başlattíğí DP liler seçimlerede hille yapacak iftirasını seçimden sonrada devam ettiriyor.
    Peki bundan kazancı ne? Aslında tabırı caiz ise kõşlik oldu.

    Secimde hille yapıldı diyerek Dünyanın genelde Diktatörlúkle yönetilen úlkeleride dahıl ABD halkı ve trup gibi iş adamlarıdan topladığı ve halen daha toplamaya devam ettiği bağışları ile rekor kırdí.

    Yalnız trump: Yukarda bahs ettiğim hakimler ve mahkemeler’in hiç birisi’ni yalan ve iftiralarına inadıramadı..
    Yüksek mahkemeye 2 kez muracaat etti ikisindede jet hizi ile ret edildi.hemde 9 hakimin tamai ret oyu verdi. 50 den fazlada 4 eyaletin yüksek mahkemelerine şikayet etti onlardanda ret cevabi aldı.
    Bu arada Elektoro kollec seçmenlerini ayrıcada kendi partisinden olan eyalet vali ve sõzcúlerini tehdit etirerek tarafına çekmeyi denedi onlardanda boyunun ölçüsünü aldı.

    Herşey bitti Biden kazandı fakat Trump halen daha devam ediyor.

    Gel gelelim devam etmesinin sebebine! Prosüdür gereği 6 Ocakta Biden’in Başkanlığı senetoda onaylanacak. İşte bunun için kabul etmiyor…. Etmiyor ÇÜNKÜ gelen bağışların 6 ocağa kadar devami için.

    Aslında Trump õrneği Paraya Tapmış Diktatörlerin hangi úlkede olursa olsun besin kaynakları insanlar ve onların kanları, olduğunu gõsteriyor.

    Saadete gelelim! ABD de Kanun ve onun uyguliyacıları hakimlerin kararları geçerli bizdede tek adam rejiminın başkanının Perinçek ve Bahçelinin emrlerine ameda olan
    Tek adam rejimini başkanı erdoğanın emirleri geçerli.

    ABD ekonomi ve teknolojide Dünya lideri.
    Türkiyede zalimlikte Dünya lideri.

  6. Diktatörler ve trolleri neden seçimden bu kadar korkuyorlar adeta õdleri patliyor.
    Acaba arpalarí kesilecek diyemi?

    İlke Başbuğ Çindeki İş adamlarí ile toplantısında onlara sorunlarınız ne diye soruyor burda papaz ve güney sondurumi bulunan şahıs. “Efendim Çin hükümeti UYGURLAR konusunda rahats.” Daha sonra burada ben hiç uygur bölgesine gitmedim diye yazdi!
    Bõlgeyi dahi tanímayan troll başı.. ondan õnce!
    Túrkiyede ki havuz medya ucübesinde çinde yaşayan Uygurlarín yaşamlarını ballndira ballandıra anlatiyurdu.
    Oysaki ordaki uygurlar bu ve bunun gibi şu an savunduklarının’de Çin kominst partisine çaliştıklarını çok iyi biliyordulalar…
    Çükú seneler õncr Uygurların yaşlı dini liderini AKP hukumati çine iade edecekti.
    O zaman zannedrsem MHP durdurmuştu.

    Şimdi: Perinçekin, yaverlerinden oluşan erdoğana tapmiş! Troller ordusu ve taptıklarının seçimden ve õzeliklede Abdullag Gül ve ekibinden bu kadar Korkmaları’nın nedenleri tek tek ortaya çíkíyor.
    Halka Müslüman ve vatan sever görunüp Müslúmanları ve vatan sevenlerini Kominist ve katillere peşkeş çekenleri bütün pisliklerini bildikleri için.
    Ha şimdi bunların şimdiye kadar neden sustuklarína dair bazı itirazlar olabilir! Çúnkü onların pisliklerini halka anlatamazdılar ve A Şener gibi ortada kalırdılar.
    Türk Halki unutmamasi için yaşaması lazım özeliklede siyaset şarlatanlarına tapmış halk yaşayarak görse bir daha din satanlara güvenmez….

    Asirlardır Çindeki Uygurlar hiç bir zaman bu kadar zülüm ve işgence tecavuza maruz kalmamıştı.
    EĞER SİZDE ZERE KADAR UTANMA VARSA! Ortalíğı daha fazla pisletmeden gidin havuzda milletin hakkını zıkkımlanmaya devam edin buralarda değil.

  7. cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi denilen sadece güney amerika başkanlık sistemi benzeri bu ucube sistem bu ülkenin tüm kaynaklarını sömürmekle kalmadı aynı zamanda adalet hukuk ekonomi insan hakları gibi temel konularda en dip seviyelere inmesine sebep oldu.
    denetimsiz tek adam sistemi hangi ülkeye hayır getirdi ki bize hayır getirsin.
    merkez bankası eksi bakiyeye düşmüş.işsizlik rekora gitmiş.kişi başı milli gelir 1998 rakamlarına düşmüş durumda.
    ekonomi pik yapıyor demecinden bir hafta sonra acı ilaç demeçleri.
    enflasyon işsizlik büyüme ve en önemlisi salgın hastalık rakamlarında bile yanlış rakamlar.
    işte tek adam rejiminin sonu.

  8. HDP ile Milliyetçi iyi parityi
    Şeriatçı Dede ile CHP yi
    PKK ile Ulusalcıları
    yani beş benzemezden bir fırsat üretmenin yolu allem edip gullem edip bir Çatı aday çıkarmanın yolu “sistem değiştiriyoruz” o yüzden bölünmeyin okus pokusculuğu.
    Sanki her başkanlık sistemi demokratik değil,her parlamenter sistem demokratik.
    Her başkanlıkta yetkiler tek elde ,her parlamenter sistemde kuvvetler ayrılığı var.
    Sahi HDP nin istediği sistem ile IYI ğartinin istediği sistem aynı mı?
    Suyu bulandırmayayım değil mi?
    Hele bir RTE gitsin sonra anlaşması kolay.
    Sizi gidi cingözler .
    Dikkat edin ABD size bir çatı aday atamasın.cebinize de bir çatı anayasa sokuşturur alimalllah.
    Neyse safları sıkı tutun Biden babanız geldi.Kendi söylemi ile “Muhalefeti destekleyecek” ve RTE yi gönderecek.
    Çözülmeyin itirafçı sakon olmayın.
    Benden söylmesi

    • Serdarbey bunlar beş benzemezler değil
      (HDP ile Milliyetçi iyi parityi
      Şeriatçı Dede ile CHP yi
      PKK ile Ulusalcıları…)
      bildiğin beşiz beşiz!

  9. Hukukçuluk farklı bir uğraş,
    Mesela elektrik olmasa, elektrikçilik para kazanmaz,
    İnsanlar hasta olmasa sağlıkçılık para ve fors kazanamaz,
    gelin görün ki toplumda hukuksuzluk hakim olmuşsa;
    hukukçular, daha çok fors ve servet kazanırlar.
    Düzgün işleyen, sağlıklı, adaletli, anlaşılır, kısa ve basit
    hukuk sistemini, çoğunlukla iyi ahlak ve vicdanı olmadığı halde hukukçu görünenler istemezler. Böyle toplumlarda herkes hukuktan önce torpil ve kayırmacılık arayacağı için gerçek hukukçulara da zaten fırsat düşmez.
    Velhasıl “kurt bulanık havayı sever demiş” atalarımız.
    Şeriatin (hukukun) kestiği parmağın acımaması için; her bireyin hukuk un hava ve su gibi olmazsa, olmaz olduğu bilincine varmış olması lazımdır. Bireyi bu seviyeye ulaştırmak her devletin ilk mecburiyeti olmalıdır.
    İnsanlığın ilk dininden bu yana dinlerinde temelinde hukuk metni olması bundandır. Toplumun her bireyine aynı uygulanan bir hukuk olmaz ise ilahi yada beşeri imtihanın, suç ve cezanın da herhangi bir anlamı kalmaz. Bu da fauna ile beşeriyet arasında fark kalmadığının bariz göstergesi olur.

  10. emare 1: birden bire troller siteye yağmur gibi yağmaya başladı.
    emare 2: troller hem yalan hemde hakaretvari cümleler kurarak bütün çirkefliklerini sergileyip, yorum yazanları sindirmeye çalışıyorlar.
    emare 3: trollerin muhalefeti aday sorununa hapsetme çabasına, daha önce hiç yorumu göze çarpmamış olan, osman isimli okur birden bire ortaya çıkıp, muhalefeti, muhalif ayakları ile millet bahçesinde keklemeye çıkmış. kılıçdaroğlunun ne kadar uygun aday olduğunu muhaliflere yutturmaya çalışıyor. benzerlerinin sayısının artmasını bekliyorum.
    emare 4: babuşka vanganın türkiye temsilcisi, dedushka nusret de, arzı endam etmek için bu zamanı seçip, iyi partinin cumhur ittifakına katılacağı kehanetinde bulundu. bunun benzerlerinin de artacağını tahmin ediyorum.
    emare 5: bahçeli, irana da sataştı. (çin ve rusya hariç herkese eyt! derim rolüne kendini iyice kaptırdı)
    emare 6: reis, has adamlarının artıklarından kesinti yapıp, pandemi yardımı açıkladı.
    – bütün bu emareleri kahve falında görünce 3 vakte kadar ciddi birşeyler olacağına inandım.
    – ama seçim mi olur, yoksa başka önemli birşey mi onu bilemedim.

    • Hamza bey bu yorumu ve bu tarihi iyi bir yere not edin. Olası bir erken seçimde İyi parti Cumhur ittifakına katılacak ve Erdoğanın seçim kazanmasına vesile olacaktır. Görünen köy kılavuz istemez. Keşke yanılmış olayım. Ama gerçekler acıdır.

      • ama nusret bey! ben kahve falına baktırdım. 3 vakte kadar öyle birşey görünmüyor.
        – bir yazının altına yorum yazıyorsunuz. ve babushka vanga gibi kehanette bulunuyorsunuz. insan biraz falcılıktan çıkar da, söylediği sözün altını doldurur.
        – oysa sizin yazınızda sadece kehanet var. herkes geleceğe ilişkin tahmin yapıyor ama diyanet bile hava durumu raporunu öğrenip ona göre yağmur duasına çıkıyor.
        – söylediğiniz olur ya da olmaz demiyorum.
        – geçmişte, ülkenin birkaç kişinin 2 dudağından çıkacaklara baktığı yerlerde halkı koyun gibi gütmenin ne kadar kolay olduğuna ve böyle bir ülkeyi yabancı güçlerin de istediği gibi yönetebileceğine ilişkin yazılarım var.
        – bu nedenle fehmi koruya, “şu aday olsun” yazısı yazmak yerine siyasi partilerde önseçimi zorlayan yazılar yazması gerektiğine ilişkin eleştirilerim var.
        – hatta türkiyede devleti servet dağıtıcı konumdan çıkarmadan demokrasinin mümkün olmadığını yazdım.
        – benim yazdıklarımda bir düşünce var. kahve falı yok.
        – seninki ise kahve falı.
        – insanların köle olduğu yerlerde köle sahibinin ne karar vereceğini bilemezsin. bakarsın tehdit ederler kılıçdaroğlu da iktidara destek çıkabilir ama böyle bir ihtimalden bahsetmek için mantıklı gerekçeler yazmak lazım.
        – senin yaptığın ise: millet ittifakının arasına şüphe tohumu ekmeye yönelik, desteksiz yazılar.

  11. Bir kişi bir konuda karar verdiği zaman, kararının gösterdiği yönde taraf olmuş demektir. Bu kaçınılmazdır, aksi takdirde taraflı olmakla suçlanmamak için kararsız kalmak yani karar vermemek gerekir. Tarafsızlık hakkında basit ve kaba yaklaşımlar kamuoyunda ‘en kötü karar kararsızlıktan iyidir’ gibi yönetim felsefesinde adeta kumarı teşvik edici sonuçlara yol açmaktadır.

    Tarafsızlığın en temel vasıflarından birisi “Bir konuda karar veren kişinin kararının yönünün önceden belli olmamasıdır”. Zira karar vermek konumundaki bir yöneticinin hangi konuda hangi kararları vereceği baştan belli ise o yöneticiye de gerek yoktur. Baştan belli olan bu kurallar bir yönetmelik haline getirilerek eğitimli uzmanlar eliyle uygulanabilir. Örneğin bir ülkede yapılacak mega projelerin sadece beş müteahhit şirkete verileceği baştan belli ise işler sırayla bu şirketlere verilebilir.

    Tarafsızlık kavramının başka bir temel vasfı da bir soru ile açıklanabilir. “Bir siyasi yönetici verdiği kararlarda şahsi ve parti menfaatlerini mi yoksa ülke menfaatlerini mi önceliyor?”

    Tarafsızlık kavramının bazı temel vasıfları bunlardır ancak yeterli değildir. Zira bir yönetici makul bir düzeyde öngörülebilir de olmalıdır. Kısacası tarafsızlık kavramı üzerinde açık ve anlaşılır tanımlar getirmek zorundayız. Aksi takdirde “biz taraflıyız da sanki siz çok tarafsızsınız” mahiyetinde bir kısır döngüye girilmektedir.

    Diğer bir sorun da muhalefetin önerdiği iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemde Cumhurbaşkanı tarafsız hakem olsun diğerleri taraflı olabilir gibi bir sonuç çıkmasıdır. Hâlbuki siyasi liderler ve siyasi partilerin tamamı için “tarafsız taraf olabilme” nin yollarını bulmak zorundayız. Bunun olmazsa olmaz bir koşulu iktidar nimetlerinden yararlanmanın mutlaka şeffaf olmasıdır. Zira siyaset ve maddi menfaatler arasındaki ilişkilerde şeffaflık sağlanamazsa tarafsızlığı tartışmanın pratikte bir karşılığı olduğunu düşünmüyorum.

    Sorun, tarafsızlıktan ziyade neye neden taraf olunduğudur.

  12. Hiçbir sistem yoktur sonsuza kadar sürecek,
    Hiç bir kişi zamkla yapıştırılmaz koltuğa ki, hiç kalkmasın.
    Her sistem eninde sonunda değiştirilmeye mahkum. Önemli olan gerekmedikçe, yada zamanından önce, durduk yere katakulli işlere meydan vermemek.
    Herkesin, bir kişiden çok şey bekleyip, istediğinin olmadığını görüncede şaşırmasına şaşıyorum. Kimin sihirli değneği var ki?
    Bir insan, hem doktor, hem hemşire, hem çamaşır cı, hem bulaşıkçı, hem aşçı, hem bakıcı, hem koruyucu olabilir mi?
    Herkes Anne’mi?
    Bir insan bir heyet-kurul birilerini seçer, bir diğeri onu denetler. Mekanizma budur.
    Beceremezsen, olayı çakozlayamazsan, sana kasa fislerini toplatırlar, her defasında ellitelelik yakıt aldırırlar, on alıp bir verirler. Batıdan saldıracaksa doğuya gönderirler seni.
    Tek parti yada tek kuvvetli adam yönetimininde yapacağı çok isler oluyor, yapıyorlarda bazan, fakat oda isi kendine yontmayı öğrenmiş oluyor ve bir koyuyor, beş alıyor.
    Her ne olursa olsun, ittifaklarla (koalisyon) gidilen seçime gidilmeden önce kurallar yazılı olur. Kervanbaşı önemliyse eğer onun g9lgesinde olur.
    Bunu da anladıysan eğer, sorular şu olur:
    1)şu şöyle olacak bu böyle,
    2)şurası dikilecek, burası örülecek,
    3)içerde pijama terlik, dışarda jimnastik,
    4)senin şartın nedir? Caymak kıvırmak kaçmak yok.
    5)şu sürede şu iş yapılacak, bu zaman sonrasında bu yapılacak.
    Kabul ettiyseniz bende tıpış tıpış ?oyumu kullanırım, gurur içinde.

  13. Sistemden ziyade ülkenin iyi yönetilmediği gün gibi ortada.Ekonomi,hukuk yerlerde sürünüyor her kafası bozulan devlet bize ambargo tehdidinde bulunuyor.Milliyiz diyorlar ama milli paramız kağıt parçası değerinde.İşsizlik almış başını gidiyor insanlar yarından ümitsiz, geleceğim nasıl olacak kaygısı içindeler.Rüşvet ve rant her tarafı sarmış,helal mış gibi davranıyorlar. Bu davranışları ile yüce dinimize de müthiş zarar veriyorlar.
    Bize herkese hakkını hakkıyla veren,rüşvet,hısızlık,rant gibi pisliklerden uzak bir sistem lazım.

  14. Bu arada hani sizin tayfanın Cumhurbaşkanı adayları arasında geçen Mansur Yavaş var ya Ankara Bş. Bl.bşk. olan zevat ben kendisini çok tanımam. Ankarada yaşamadığım için ilgimi de çekmemişti daha önce. Fakat bir video izledim baya demokrtamış ha. Mecliste kibar kibar demokratça idare ediyormuş herbişeyi. Allahtan silahlı kolluğu yok yoksa Ankara meclis üyeleri yanmış ya.

  15. Vatandaşlarımızın Parlamenter Sisteme (hem de güçlendirilmiş, iyileştirilmiş hatalardan arındırılmış, şahane olanına) dönüş arzusu kahir ekseriyette. Bence %80’lerin bile üstünde.. Bu nadir görünen fikir birliğimize itirazım yok hatta yakalamışken desteklemek lazımdır diye düşünürüm. O ayrı..

    Makalenizde geçen Sistemle ilgili düşünceler üzerinde engelleyemediğim sorularım var.. Tabii ki şimdi sahip olduğumuz CB. sistemini savunmuyor sadece Başkanlık ve Parlamenter sistemlerinden hangisinin Ülkemiz için hayırlı olacağını bulmak istiyorum..
    Parlamenter Sisteme geri dönmek isteyen, yetkililer aradan uzunca bir süre geçmesine rağmen derslerine çalışmıyor, sorulara tatmin edici cevaplar veremiyorlar.. Sadece yaptıkları mevcut CB. sistemini kötülemek.. Malumu tekrar, tekrar da tekrar, bıktırırcasına ilan etmek ile yani daha çok kötüleme ile Parlamenter Sistem daha iyi olmuyor…

    1-“Parlamenter sistemde cumhurbaşkanının rolü sınırlı. Yeni sistemde cumhurbaşkanının tek başına kullandığı yetkiler, parlamenter sistemde devletin başka organları arasında dağıtılıyor.”

    -Bu yetkilerin devletin başka organlara dağıtılmasına Başkanlık Sistemi engel değil. Hatta Başkanlık sisteminin gerekliliği..

    2-” Bugün var olmayan ‘kuvvetler ayrılığı’ parlamenter sistemin ana ilkesi.” / “Meclis yeniden yasama ve denetleme organı haline dönüşüyor, başbakanlı hükümet günün gerektirdiği kararları alıyor, yargı ise yasama ve yürütme kuvvetlerinden bağımsız, tarafsız bir yapıya bürünüyor. ”
    -Kuvvetler ayrılığı, Başkanlık sisteminde net ve daha serttir.. Hocalarımızın da kabul ettiği üzere Parlamenter Sistemde Kuvvetler ayrılığı daha yumuşaktır.(Ben geçmişte yaşadığımız Parlamenter sistemde hiçbir zaman kuvvetler ayrılığını yakaladığımızı sanmıyorum.)Üstelik kendi içinde çelişen bir sistem. Seçim barajı koysak temsilde adalet olmayacak, Yürütmede devamlılık tesis edilecek. Baraj koymama durumda ise tam tersi..
    -ABD’de seçiciler kurulu Başkanı(Yürütme) bir dönem için seçer işleri biter. Parlamenter Sistemde Yasama için görevlendirdiğimiz Parlamenterlerin Yürütmeyi bir dönem içinde, günün getirdiği şartlara göre defalarca seçme hakkı ile yetinmezler, bir de yasa çıkarma görevleri vardır.
    O da yetmez seçtikleri Yürütmeyi denetleme görevleri vardır. Hakim de onlar, savcı da, avukat da, sanık da, hatta suçluda aralarından çıkar.. Üstelik bütün bu yetkiler Başbakan da yani çoğunluğun, taraflı(!) , değişmez, değişmesi dahi teklif edilemez Genel Başkanında, tek adamda toplanır.

    3-..Sonuç olarak, kimliksiz siyaset ya da partisiz başkan adayı, bazı çevrelerin savunduğunun aksine öyle matah bir şey değildir..
    -Sadece bu cümleye katılıyorum. Sorumluluk alan, icra eden kişi tarafsız olamaz. Mesela Parlamenter Sistemde ki Başbakan’dan da tarafsız olmasını, kalmasını bekleyemezsiniz.. Fakat CB. sistemi için doğru değil yanlış bile değil. Çünkü tarafsız olduğunu seçimle desteklettirmiş bir merci yok..

    4- Cumhurbaşkanı, parlamenter sistemde, kuvvetler arasında ‘hakem’ görevini üstlenen temsili bir kişilik…

    -İşte buna cevabım yok. Senatonun bu görevi “Tarafsız Cumhurbaşkanı” gibi üstlenebileceğini, görevini manası ile yapabileceğini sanmıyorum. Parlamenter Sisteme dönmek isteyenlere katıldığım yer burası, sistemler içinde en önemli olan nokta. Köprüden önceki son çıkış, emniyet supabı ne derseniz deyin , “The Crown “ dizisinde Kraliçenin Lord Mountbatten’a verdiği cevabı verebilecek, olması şart bir kurum..

    Cevap bulamadığım başka konuda Bakanlar Kurulunun tamamı imzalamaz ise icraata geçilemeyecek olması, uzlaşmaya zorlaması.. Sonucunun aynı yere çıkmasına rağmen, mesuliyetli bir bakanın Başbakana hayır deyip baraj koyabilmesi Parlamenter Sistemde, başkanlık sisteminde ki kadar zor değildir.

    Hala, ümitle beklediğim, 150 yıldır staj yapıp bir türlü stajı bitiremediğimiz, benim oğlum bina okur döner döner yine okur durumda olduğumuz, galiba genetiğimize ters Parlamenter Sisteme dönmek isteyenlerden tatmin edici açıklamalar bulamıyorum.. Yine de bu konu da öncülük yapan Gelecek Partisine teşekkür ediyorum..

    • Türkiyenin kendine has siyasi konumu dünya düzeninin değişim süreci de göz önüne alındığında tüm kurum ve kuruluşlarıyla iliklerimize kadar hissettiğimiz ‘çürümüşlük” hali bir seçimle bir de refarandumla ideal manada olması gereken bir yönetim sistemine geçilemiyeceğini gösteriyor. bu durumda bir tartışma konusu olarak geriye kalan ‘ehven-i şer’ kapsamı oluyor.

      buna göre bir seçim yapacak olsanız hangisini tercih edersiniz: a) başkanlık sistemi b) güçlendirilmiş parlamenter sistem.

      • Mevcut başkanlık sistemi mi yoksa ABD’deki gibisi mi? Güçlendirilmiş parlamenter sistem ise henüz tanımlanmadı. Yani sorunuza cevap veremeyiz. 🙂

        • şu 4 madde belki cevap verebilmenizi kolaylaştırabilir.

          1) millet ittifakına hitaben söylenen: ” ne oluyor yahu, size iktidarı vermeyecekler” sözü.

          2) amerikan yaptırımları ki; başta amerika olmak üzere NATO ülkelerine Türkiye’ye savunma sanayi ile ilgili herhangi bir ürün satma yasağı getirdi. bu şu anlama geliyor. Türkiye savunma silahlarının bakım ve tamiratını yapamayacağından elindeki silahların kullanım ömrü stoktaki yedek parçalar bitene kadar olur sonra hepsi çöp. yerli üretimde nato ülkelerinden malzeme tedarik edemiyeceğinden bütün yerli üretim projeleri sil baştan rusya ve çin menşeli malzemelerle yeniden projelendirilmesi gerek.
          yani kısaca Türkiye savunması felç durumu. bu durumda iktidar amerikayla anlaşmak zorunda. şu da bir ihtimal; ya amerika anlaşmak istemiyorsa..?

          3) millet ittifakı seçim kazanabilmek için ittifak partilerinin amasız birleştiği ve en güçlü argümanı olan parlamenter sistemi savunmak zorunda başka bu kadar güçlü bir argümanı yok çünkü.

          4) düşünebilen ak partililerin de parlamenter sistem istemeleri iktidarı da halk istiyorsa biz yaparız noktasına getirebilir.

          • Devlet ve Hükümet arasında hakem görevi yapan tarafsız bir Cumhurbaşkanı ve (güçlendirilmiş) Parlamenter sistem kesin tercihimdir.

      • Baran a şıkkı desem sana uyar mı? Çünkü b şıkkının bi karşılığı zaten yok, öyle değil mi?

      • Cepteki kuş,dalda ki kuşdan daha iyidir, sahip çıkılmalıdır ve diye düşünürüm..

  16. Çavuşoğlu, İYİ Parti Milletvekili Ahmet Erozan’ın “Bütçeyi iktisatlı kullanın. Yılın ikinci yarısı alacağız” sözlerine cevap vermiş:

    Çavuşoğlu, “Hayrola, ne oluyor? Siz de mi Biden’dan umut bekliyorsunuz yoksa? Ülkede seçim yok. Seçim olsa da iktidarın size verilmeyeceğini biliyorsunuz. Yoksa darbe beklentiniz mi var nereden devralacaksınız, kimden devralacaksınız?” ifadelerini kullanmış.

    “Ülkede seçim yok” derken; seçim yaptırmayacağız anlamında mı söyledi acaba?

    “Seçim olsa da iktidarın size verilmeyeceğini biliyorsunuz.”…Burada da iktidarı verenin kim olduğunu öğrensek iyi olacak; halk mı, ya da halk adına yetki kullanan vesayet odakları mı? Kimdir onlar?

    • seçimlerin 2023 e kalma ihtimali yoktur.
      bu tartışmaların şiddeti giderek artacaktır sanırım.
      en geç eylül-ekim bir seçim olabilir.
      zaten kendileri de mevcut durumu taşıyamayacaklardır.
      selamlar hasan bey.

      • Didem hanım seçimlerden önce “erken yapılsın da 4–5 sene seçimsiz dönemde işimize gücümüze bakalım” diyordunuz(yoksa memlekette hiçbir icraat yapılamıyormuş gibi!) Seçimi daha dün yaptık şimdi de 2023lere can mı dayanır diyorsunuz; başka derdiniz?

    • Hasan bey seçim kararını tbmm ya da devletbaşkanımız verir; iktidarı da isterse halkımız verir; boşuna başka adres aramayın!

  17. Önce otomobil bulunmuş.
    Bakmışlar kaza yapıyor.
    Önlem için fren bulunmuş.
    Motoru turbo ile güçlendirmişler.
    Mevcut fren yetmeyince ABS ile fren sistemini de güçlendirmiştir.
    2. Dünya savaşı tecrübesi yaşayan Avrupalı ne diyor: Bir millet intihar etmek istiyorsa tüm yetkileri bir kişiye versin.
    Batı, kuvvetler ayrılığı ilkesini yolda bulmadı. Fatura ödeyerek buldu. Hem de ne fatura.
    Frenleri tamamen iptal edilmiş araca doluştuk.
    Aslında motor da çalışmıyor ya.
    Görünen o ki, bizde aynı faturayı göz göre göre ödeyeceğiz.

  18. Hasan bey “Her iki durumda da herkesin kafası karışık, siyasilerin de halkın da…”demiş ama asıl kafası karışık olanlar halkımız değil sizin gibiler!
    Ama yine de meseleyi çözmüş gibisiniz;
    “Mevcut sistemi değiştirecek olanak ilk elde ona sahip olmaktan geçiyor.
    Muhalefetin bu belirsiz durumu iktidarı da ikircikli davranmaya itiyor.
    Mevcut sistemde mi kalsak, parlamenter sisteme mi dönüş yapsak diye…”
    Merak etmeyin, muhalefet hep yaptığını yapacak; maazallah devletbaşkanlığı seçimini kazansalar anında çarkederler!
    Nasıl önceki referandum ve seçimlerde karşı çıktıkları halde, oylamaları kaybettikten sonra utanmadan cb adayı çıkardılarsa yine utanmazca başkanlık sistemine devam ederler! Ha, bir sizin de uyandığınız gibi türktipi başkanlıktan geri dönüş yolu diye bi mekanizma düşünülmemiş olduğu için artık böyle idare etmek durumundayız.
    Güçlendirilmiş bilmem nesini geçelim de; halkın elini ve milli iradeyi güçlendirmekte yarışalım.

  19. Partisiz Tarafsız

    Yazar “anayasada kendisine verilmiş geniş yetkileri kullanarak sistem değişikliğini sağlayacak adımları atmak olacak partisiz cumhurbaşkanının…” demiş. Geniş yetkiler verilmiş mi, sistem değişikliğimi? Aman Allahım gözlerim bu kadar bozulmuş mu? yoksa gerçekten yazıda tarafsız, geniş yetkili ve sistem değişikliği yapacak bir cumhurbaşkanından mı bahsediliyor. Bir de buna demokrasi mi diyeceğiz. Muhalefet böyle bir şey işte RTE karşıtlığının kör ettiği gözlerle ne yazdığınızı bile anlamadan döktürürsünüz, yeterki hükümetin aleyhine olsun. Öncelikle tarafsız Cumhurbaşkanları dediği Turgut Özal ve Demirel di galiba, hangisi tarafsızdı sizce. Belki bütün cumhuriyet tarihi boyunca Ahmet Necdet Sezeri örnek verebilir. Oysa onun döneminde müslümanlar en derin acıları çektiler. Hala fotoğrafını görünce irkilirim. Aslında yazarın istediği Ak partiye oyun dışına itecek Kenan Evren gibi tarafsız bir cumhurbaşkanı, baksanıza geniş yetkiler falan diyor. Tarafsız olan ateştir sadece,,

    • bir çok köşe yazısında ve istihbarat kitaplarında da sık karşılaşılan maşhur bir cümle var; “Türkiye dünya istihbarat örgütlerinin uğrak yeri”, “Türkiye istihbaratçıların geçiş güzergahı” diye de yazıyor.

      bu cümlelere atıf yapanlar da “istihbarat örgütleri ülkemize piknik yapmak için gelmiyorlar herhalde, örgütler ülkemizi ya bir operasyonun merkezi olarak kullanıyorlar ya da operasyon güzergahı olarak kullanıyorlar” diyor.

      geçenlerde istihbaratçı Hanefi Avcıyı izledim 40 soru 40 cevap programında, Jülide Ateşin sorularına verdiği cevapları dinlerken güvenli limanın dışına çıkmamaya gayret ettiği anlaşılabiliyor kolaylıkla.

      programın 27. sorusuna şöyle cevap veriyor Avcı: ” Türkiye de 30 civarında casusluk davası açıldı. 15 temmuzdan önce açılan selam-tevhit dosyası da büyük bir casusluk davasıydı. 30 civarında açılan davalardan bir tanesi hariç hiç birinden bir sonuç çıkmadı, soruşturulanların hepsi beraat etti. o bir tane davada da göstermelik sadece bir kişiye mahkumiyet verdiler, diğerlerinin tamamı serbest kaldı.

      Hanefi Avcı 30. soru olan Türkiye’de derin devlet aktif mi? sorusuna da şu cevabı veriyor : “Türkiye’de devlet yok, devletin istihbaratı yok, polis teşkilatı yok, yargısı yok…e devlet olmayınca da herkes rahatça suç işleyebiliyor.

      10. soruya da şu cevabı verdi: ” AK partinin tabanı “fetö”ye destek veriyor. bu cevabın doğrudan selam-tevhit dosyasına bir gönderme olduğu anlaşılıyor.

      istihbarat örgütlerinin amacı karar alıcıları etkileyip kendi istekleri doğrultuda kararların alınmasını sağlamak olduğuna göre , bu yandaşlar neyi savunduklarının farkındadırlar herhalde.

  20. Farklı bir eleştiri… Farklı bir öneri..

    Sizinle uzun zamandır çok farklı dşüncelere sahibiz. Bunula birlikte tüm samimiyetlimle yazıyorum. Yorumculara değil direkt size bu defa. Saygılarımla..

    Bir sürü öneriyle birlikte aslında hiç ama hiç birşey söylemeyen cümle kalabalıkları. Ne demekki güçlendirilmiş parlamenter sistem. Bunun bir şekli yok mu madde madde çıkarılamaz mı ? Türk siyasilerin hatta gazetecilerin anlam içermeyen sözleri.

    Daha fazla demokrasi!
    İnsan hakları !
    Yeni sistem !
    Fakirliği bitireceğiz !
    En iyisini biz biliriz !
    Gelir dağılımı adil olmalıdır !
    Herkezin işi ve insanca yaşayabileceği gelir!
    İşsizliğe son !
    Komşularla sıfır sorun !
    Vs. Vs.

    Şüphesiz herhangi bir insan bu söylemlere karşı çıkamaz. Çıkmamalıdır.

    Lakin bu cümleleri kuranlar da altını doldurmalıdır. Çapsız siyasileri anlamakta zorlanmıyorum. Onlar iktidara gelmek için uğraşıyorlar da sayın Koru sizi anlayamıyorum. Son yıllarda ortalama siyasetçilerden çok daha fazla dillendiriyorsunuz bunları. Üstelik bu başlıkların altını da çok rahat doldurabilirisiniz. O halde neden yukarıda saydığım veyahut aklıma gelmeyen başlıklar için bir yazı yazmıyorsunuz yahut yazı dizisi?

    Bunu tüm samimiyetimle istiyorum. Örneğin bir model çizin güçler ayrılığını modelleyin, ekonomi yönetimini modelleyin be sair yönetim biçimini modelleyip yazın. Böylece biz de hem sizin öneriniz olarak hemde yakın arkadaşınız Abdullah Gül destekli “Deva” partisinin programını ve önerilerini öğrenmiş oluruz. Hem de sizi gizli gizli okuyan partililer feyz alır x-y-z partileri hatta belki iktidarı elinde tutanlar bunu değerlendirebilirler. Sadece başlıklardan ibaret altı doldurulmayan cümleler ilgi çekmiyor artık.

    • Şerif bey aradığınız bilgiler her konunun kendi uzmanları tarafından yazılıyor ve konuşuluyor. ama siz, ben ticaret erbabıyım uzman tanımam, dinlemeye okumaya vaktim de yok, kimseye de güvenmem, güvendiğim ve bildiğim biri olarak Fehmi Koru yazsın anlatsın diyorsanız da zaten her yazısında bunları anlatıyor, ama ben ikna olana kadar yazsın diyorsanız o zaman da ücret ödemeniz lazım, özele giriyor çünkü.

  21. Akp’nin ilk dönemi, ikinci dönemi gibi bir ayrım yapılarak, çok iyiydi de sonradan böyle oldu gibi bir anlatım var. Biraz düşününce buna katılmak mümkün değil demek zorundayım. Şayet ilk dönem iyi olsaydı, şimdi bu kadar problem olmazdı diye düşünüyorum. Biraz ileri gitmiş olurduk en azından. İnsan hakları, medya özgürlüğü, eğitim, hukuk, adalet, ekonomi, dış ilişkiler, borçlar, hemen hemen her konuda büyük problemler var. Hepsi çözümsüz duruyor. Şayet ilk dönemde iyi bir şeyler yapılmış olsaydı bu kadar büyük problemlerle uğraşmak zorunda olmazdık. O zaman güya bağımsız bir Cumhurbaşkanı ve denge vardı. Sonuç? Sonuç yok. O zaman geri dönsek bir fark olacağını zannetmiyorum. Türkiye mevcut insan kapasitesi ile sittin sene böyle. İki ileri bir geri. Değişen hiç bir şey olmadı, olmaz da. Prof. Özgür Demirtaş’ın Türkiye’nin uzun yıllardır yerinde saydığını anlatan videosu bunu düşündürttü.

    • Ender bey Türkiye 20 yıl öncesi ile aynı mı öylemi görüyorsunuz
      ** 20 yıl önce insan yerine konmayan ikinci sınıf vatandaş vardı.
      ** Tek şerit yollarda ömrümüz geçiyordu kaza oranını yazmayacağım.
      ** Otobüsten daha ucuza dünyanın her yerine uçakla girebiliyorsunuz.
      ** 5 yaşındaki çocuk bile akıllı telefon kullanıyor.
      ** Büyük bir çoğunlukta şahsına ait otomobil mevcut.
      ** Her türlü makina aksamını yurt dışına bağımlı olmadan uretebiliyorsunuz.
      ** Savunma sanayiinde %20 lerden %70 kere geldik.Bosuna elin Amerikalısi cirpinmiyor ambargo diye.
      Daha birçoklarıni sayabiliriz.
      Peki herşey toz pembe mi değil tabiki.Once çok ciddi altyapı yatırımları ile ugrasildi ve ciddi paralar harcandı bundan sonra üst yapıya geldi sıra.Yol olmadan araç olmadan üretim yapamazsınız.Birde üstüne üstlük dünyanın içinden geçtiği durum.Ulkelerin yok oluşu (ırak diye bir ülke var mı Suriye Libya vs vs )
      Ayrıca pandemi .İngiltere de % 2 olan işsizlik 4 çıkmış 2021 de 8 olacak dünya böyle bir savrulus içersinde.Bundan bizde nasibimizi aldık .şuan dipteyiz ama burdan çıkılacak.Herne kadar koparılan yaygaralara bakarsak Türkiye batmış görünüyor.Yok öyle bir dünya .bunlar gelip geçici bir hirpalan ma gelecek çok daha parlak olacak.
      Dünya dengeleri değişiyor kutuplar yer değiştiriyor.biraz sabir

      • “5 yaşındaki çocuk bile akıllı telefon kullanıyor.” O telefonlar ithal ve Türkiye’nin cari açığı var. / “Her türlü makina aksamını yurt dışına bağımlı olmadan uretebiliyorsunuz.” Bu tespit kesinlikle doğru değil. / “Savunma sanayiinde %20 lerden %70 kere geldik.” Doğrusu %30’lara geldik olacak, %70 iddiası palavradır.

    • Ender bey, alttaki ahmet bey de sizin gibi insan kapasitemizden yakınmış! Şöyle çıkıp bi dolaşın bakalım; türkiyeden yunanistana geçer geçmez nasıl bir ölüm sessizliği ile karşılaşıyorsunuz ya da bulgar köylerine bir uğrayın hele en genç insan kaç yaşında(80–90?), yoksul macaristana da bi bakın ve terkedilmiş gibi duran köylerde kaç insan ya da ne kadar gençlik kalmış bi gözatın bakalım? Türkiyenin insan kaynaklarını ve kapasitesini neye/kime göre eleştiriyorsunuz, biraz açar mısınız?

      • Gayret bey matematiksel sayıdan bahsetmiyorum insanların çap ve kapasitesinden dürüstlüğünden bahsediyorum.Ali gitmiş veli gelmiş birşey değişmeyecek.

  22. Tek derdimiz seçim seçim seçim .Seçim i yapsak ne olacak sistemi değiştirsek ne değişecek.İçindeki insan faktörünü düzeltmediğiniz sürece hangi sistemi getirirseniz getirin hiçbir şey değişmez hiçbirşey düzelmez. şekle değil öze bakmak lazım .Sayfalarca kanun yazın onu uygulamadıktan sonra ne yazar . En mükemmel dediğiniz sistemi getirin uygulayan adam olmazsa beyhude uğraşırsınız.
    Bu arada ABD ambargo koymuş , sizin savunma sanayiinde palanlanmanızı istemiyormuş ona sormadan SİHA , FÜZE falan yapamazmışınız Akdenizde o ne derse o olurmuş bunlar önemli değil varsa yoksa seçim seçim seçim.

    • Secimde gereklidir, referandumda ahmet bey.
      Kahrolsun bağzışeylerin üstesinden gelemez bazan insan, orda devreye bir yıldırım, bir şimşek, bir zelzele girdirir yüce Rabbim ve kendine getirir herkesi.
      Bazıları kafayı kuma gömmeyi tercih ederken, bir diğeri puslu havayı sever. Öteki insanların çaresizliğini, müsibet leri dahi fırsata çevirmeye kafa yorar.
      Yoksulluğu yönetmeye niyetlenene, yoksula yardım ediyorum/edeceğim diyene inanmaya başlarsınız ve zamanla kapınızı sadece içeri uzanan el için biraz aralar durumuna gelirseniz.
      Oysaki sormanız gereken, benim bir sigorta maasım heray niye yok?
      Çocuğum hemen sarayyolundaki fabrikada çalışıyor, gelinimde girse nasıl olur acaba?
      Yada bu yoksul oranı yüzde 5-10 olsa normali bu değilmidir? Yerine,
      Ne güzel bomba yapmışlar, atıyon, herşey tuz buz tertemiz..
      Dedirtiyor bize bu hain diş güçler.

  23. ilk düğme yanlış iliklendiği takdirde, sonrasında bunu düzeltme şansı yoktur, ne yapsan sakillik onarılamaz.
    sistem tartışması da böyle. aslolan sistemin kendi değil, içindeki mekanizmaların doğru çalışmasıdır. tek doğru kararlar alabilir, çok ise kaosa neden olabilir.
    %10 barajı ve partilerdeki lider suntası kalkmadığı sürece ki ilk düğme burasıdır, hangi sistem gelirse gelsin, tek adamlıktan kurtulamayacağız.
    lider güçlendikçe popülizme oynayacağı gerçeğini değiştiremeyeceğiz.
    bütün kararları mikrofonun önünde ben okuyacağım noktasına gelmekten kimseyi koruyamayız.
    bugün başkanlık sistemi olmasa, yeni partilerin kurulması anlamsız olurdu, ki bu sistemde varlık gösterme şansları var, elimizde yine akp+mhp ve karşı blok chp olurdu böylece akp ve erdoğan bir 20 yıl daha sahnede olurdu kesinlikle, şimdi de ihtimal dahilinde ama giderek zayıflıyor. bu sistem yeni partilerin doğmasına ve yaşamasına imkan tanıdı. dolayısıyla, başkanlık sisteminden en çok kendilerinin pişman olduğunu zannediyorum, parlamenter sistem üzerinde uzlaşmaya dünden hazırlar ama ortada yeni bir sistem de yok, adı var, kendi yok.
    parlamenter sistemin uyum içinde çalışıp, karar alabilecek bir mekanizmaya sahip olması gerekir, yoksa kosmos yerine kaos çıkıyor, partiler bir araya geldiğinde nitekim anayasa yapmak için geldiler, karar alamıyorlar, birlikte çalışamıyorlar.
    hesap verilebilirlik ve hesap sorulabilirlik mekanizmalarını çalıştırırsanız hangi sistem olursa olsun, kimse işini yanlış kurgulayamaz. öncelik yargı. yargıyı hesap sorabilmeli. bugün yatgı sistemi doğru çalışsa devlet çiftlik haline gelebilir miydi?
    ülkedeki kurumlar doğru çalışmadığı sürece de sistem değişikliği yetersiz kalacaktır.
    ülkenin hazinesi boşaltılmış,
    hesapsız israf yapılıyor,
    kim hesap sorabiliyor?
    kaynaklar üç beş müteahhite dağıtılıyor,
    kim durdurabiliyor?
    çiftlik gibi.
    şimdi ben falanca yeri filancaya verdim dese kimse çıkıp itiraz edemez
    parlamentoya gitse yeterli çoğunluk olduktan sonra yine durduramıyorsunuz, istediği kararları alıyorlar. sadece anayasayı değiştiremiyorlar.
    milletvekillerini parti başkanı değil, halk seçmedikten sonra, vekiller başkanın sözünden çıkamadıktan sonra, ülkenin kurumlarının özerk ve doğru çalışmaları sağlanmadıktan sonra hangi sistem gelirse gelsin, kaostan kurtulmak mümkün değil,
    önce bu ilkel parti sistemi değişmeli,
    baraj kalkmalı,
    kurumlar işlev kazanmalı,
    sonrası kolay diye düşünüyorum.

    • Başkanlık sisteminin daha iyi olduğunu düşünen (özellikle son onyılın hamhum hüpcü seçmeni başka anlamlar katarak hiç bitmesin isteğiyle) bir hayli fazla.
      Geçiş süreçleri sancılı olur, kansız olsa da, hoyratca iz bırakarak olunca ürküyor insanlar. Oysaki yarın restore edilir, restorasyonda iyi olabilir.
      Meclisin seçiciler kurulu işlevi, kanun yapma yetkisi, komisyonları vb önemsiz değil, aksine çok kıymetlidir, birileri gelir pasifize etmeye çalışır öteki baştacı yapar.
      Biraz sabretmek gerek. Hukukun durumu hukukçuların işi.
      Baraj yapılıyor lakin, sondaj yapmadan tonlarca betonu dökebiliyor bir takım acaip düşüncesiz acaleciler, (niçin acele diyor acaba?) sen kaldırmak istiyorsun.
      Fabrikalarda satılsın diyenlerdenseniz Yandık.
      Seçime kadarki süreci iyi yönetebilirlerse ondan sonrası bence de
      Allah kerim.

      • yarının tek malzemesi bugündür.
        hangi sistem olursa olsun, doğru mekanizmaları içine yerleştirmek yeterli. 500 yıldır adalet aradığımız gibi bi 500 yıl da sistem aramaya gerek yok, devir değişiyor zaten.
        selamlar sayın cv.

  24. dünkü yorumuma bir ilave daha!
    – dünkü yorumumda, demokrat ve solcu geçinenlerin, değerlerine uygun davranmadığını, tam tersine faşist, baskıcı değerlerle hareket ettiklerini yazmıştım.
    – aynı durum; dindarlar için de geçerli.
    – şahsen, sadece islamın değil, çoğu dinlerin, ideolojilerin temel değerlerinin birbiri ile uyumlu, pekçok noktada da aynı olduğunu düşünüyorum. çünkü bunlar insanlığın değerleri.
    – gelinen çağda ortaya çıkan demokratik değerlerin farkı: bu değerlerin, günümüz toplum yaşamında nasıl uygulanabileceğine ilişkin mekanizmalar, şekil ve şartlar konusunda ayrıntılı yaklaşım sunuyor olması.
    – bu noktada, dindarların ya da islamcıların; başka düşüncedeki insanlara yönelik baskılarının ve baskı çabalarının faşist yaklaşım olmasının ötesinde, islamın değerleri ile de çeliştiğini düşünüyorum.
    – sayın eskicioğlu, tartışmaya katılırsa, bunu kendisine ispatlamaktan da memnun olurum.

  25. Mevcut partiler içinde demokrasiye en yakın partiyi HDP olarak görüyorum. En azından görüntü öyle. Arkada PKK ile işbirliği mi yapıyorlar vs bilmiyorum. Ama dışardan bakıldığında görüntü çok iyi. Neden mi?

    Bir kere, kadınlar sayı ve etkinlik olarak çok öndeler. Erkek egemen Türk siyasetini kıran çok önemli bir özellik bu. İktidar partilerine bakın. Bir tane etkin kadın yok. Göstermelik bir iki bakan o kadar. İl başkanları belediye başkanları silme erkek. Böyle demokrasi mi olur? Geçin. HDP’de ise kadınlar hep önde. Gerekirse hapse de gidiyorlar 🙂

    İkincisi, HDP’de başkanlar değişiyor hep. Tamam hapse giriyorlar sürekli 🙂 ama bir değişim var. Başkan sürekli değişiyor. Bu da demokrasi açısından olmazsa olmaz. İktidar partilerinde ise seçilen ölene kadar başkan. Göstermelik bir genel kurul yapıyorlar, aynı adamı seç babam seç. Akp’de ise 20 yıldır bir tane alternatif adam çıkmadı. Çıkanı ortadan kaldırıyorlar zaten. Hepsi dava partisi. Vurun söyletmeyin partileri.

    Yani sonuçta, sağdan bakın soldan bakın, bizim Türk siyaseti denen cenderede demokrasi pek yok. O yüzden bu partilerden, seçilenlerden adam gibi bir güçlendirilmiş parlementer demokrasi falan çıkmaz. Boşuna gayret. Ha gayret!

    • Ender arkadaş “Mevcut partiler içinde demokrasiye en yakın partiyi HDP” demiş, gerekçesi de “Bir kere, kadınlar sayı ve etkinlik olarak çok öndeler.”diyor.

    • Demokrasi demek? Sırtını PKK ya yaslayan demokrasiden bahsediyor olmalısınız. Yada şaka yapıyor olmalısınız. Canlı bombaları partililer tarafından bir şehirden başka şehire götüren HDP olmalı bahsettiğiniz yoksa ortalıkta demokrasi den söz edemezdik herhalde. Tabi sizde haklısınız. Nerden bilwceksiniz ki PKK -HDP ilişkisini değil mi? Amerika yahut almanya yahut fransa ötle demedi ki ? Tabi sizinle birlikte kimse de bilemez bunu. Yöneticileri şakacıktan PKK ile övündüklerini söylüyorlar milleti güldürmek için.

  26. onlar yanılmıyor ama yanıltmak istiyorlar. utanmadan insanları kandırmaya çalışıyorlar. bir de dindar geçiniyorlar.
    – ülkenin parsel parsel satılıyor. dünyada herkes bizden nefret eder hale gelmiş.
    – insanlar beslenme ve barınma sorunları ile başetmeye çalışma durumuna düşmüş ve bunlarda başkanlık sisteminde olmuş. durum buyken, bu beyler; ilkokul düzeyinde argümanlar ile, utanmadan, hala; başkanlık sistemini halka yutturmaya çalışıyorlar.

    • Hamzabey hatırlarsanız başkanlık sistemini aynı halkın oylamasıyla getirmiştik; abd seçimlerinin haline bakılırsa bizim türk tipi başkanlık gayet de iyi gidiyor ama tek kusuru bu sistemden geri dönüş yolu yok! Silme butonu nerde, bilen varsa yazsın?

  27. Sistem değişiklikleri kolay değil. Ve verilen kararların geri dönüşü de hiç kolay değil. Türkiye hala darbe atığı bir anayasa ile devam ediyor kör topal. Arada yama yapılıyor. Sistem değişikliği de öyle. Bunu çevirmek çok zor artık. Muhalefet de kendi arasında anlaşıp bir sistem çıkaramaz kolay kolay. Güçlendirilmiş parlementer sistemin ne olduğu belirsiz. Kimse konuşamıyor. Muhalefet anayasa çalışması yaptı söylentisi çıkardılar. Hepsi inkar etti. Halbuki oturup konuşmaları en doğalı. Ama gördük işte yapamıyorlar. Çünkü HDP’siz olmuyor. Onunla da olmuyor. O zaman? Olmuyor tabii ki. Bu kadar basit. Türkiye henüz o demokratik olgunluk ve yetkinlikte değil. Halk buna hiç hazır değil. Görüyorsunuz iktidar en ilkel ırkçı söylemleri bangır bangır seslendiriyor, mafya babalarıyla poz veriyor. Ne hukuk, ne muhalefet, ne medya hep birlikte dur diyemiyorlar. Yazık ki ne yazık. Bu sistem böyle devam eder. Üzücü ama maalesef.

    Akp’nin gelişine bakın. Vesayeti bitirecem diye geldi. Değişen bir şey var mı? Sonunda vesayetin kendisi oldu. Bütün devlet kurumlarını benimsedi özümsedi, şimdi milletin ensesinde boza pişiriyor. Yarın sistemi değiştireceğim diye gelenler de aynısını yapacaklar. Tepe tepe kullanacaklar ele geçirdikleri sistemi. Çünkü halkın umurunda değil. Demokrasi aşağıdan yukarı olur. Yukarıdan aşağı değil. O yüzden boşa gayret. Ha gayret!

    • Ender arkadaş halkın kendi devletbaşkanını seçiyor olmasını demokratik bulmuyor ama hiçbir zaman kendimizin seçmediği başbakanları, cumhurbaşkanları ve milletvekillerini demokrasiye daha yakın bulabiliyor!
      Nasılmış, öğrenelim; “Demokrasi aşağıdan yukarı olur. Yukarıdan aşağı değil.”
      Tabii bunu HDPli kadınlara da bi sormanın lüzumu yoktur; sonuçta erkek egemen düşünce tarzı her yerde…

  28. İyi de parlamenter sistem nasıl güçlendirilecek ya da güçlendirilmiş parlamenter sistemden ne anlamalıyız? Güçlü parlamenter sistem, eskisinden ne gibi farklar sunacak? Bu sorular sistem değişikliği isteyenlerin, değişikliğin tartışılacağı düzlemde cevaplaması gereken sorular olacaktır ve sanırım bu tartışma epey su kaldıracaktır.

    Buraya gelene kadar, güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüşü isteyen partiler, seçime ramak kala henüz bu fotoğrafı vermiyorlar, evet; mevcut sistemi eleştiriyorlar, eksiğini gediğini ortaya koyuyorlar lakin, mevcut sistemi değiştirecek bir kararlılık, bir birliktelik, birlikte çalışma ameliyesi içerisinde değiller. Bunlara göre bu ülke açısından hayati bir mesele, ama ittifakları -millet ittifakı- henüz ete kemiğe bürünmüş de değil. Mevcut sistemi değiştirecek olanak ilk elde ona sahip olmaktan geçiyor.

    Muhalefetin bu belirsiz durumu iktidarı da ikircikli davranmaya itiyor.
    Mevcut sistemde mi kalsak, parlamenter sisteme mi dönüş yapsak diye…

    İktidar partilerinin oy oranı şimdilik yeniden iktidar olacak yeterlilikte gözükmüyor, muhalefet partilerin de -varsa eger- millet ittifakının da…

    Kararsız seçmen oy oranı neredeyse birincisi sıraya yükseldi ki, bu da seçmenin de kafasının karışık olduğunu gösteriyor.

    Eski parlamenter sistemin de -özelikle yargı erki noktasında- demokratik bir şekilde işlemediğini biliyoruz. O dönemlerde de yargı vesayete karşı durmamış hatta kendi vesayetini oluşturmaya çalışmıştı. Güçlendirilmiş parlamenter sisteme yargının konumu-gücü nasıl belirlenecek?

    Her iki durumda da herkesin kafası karışık, siyasilerin de halkın da…
    Bu yüzden seçime giderken net bir fotoğraf verilemiyor, hiç bir şey net değil.

    Muhalefet partilerine ve eski duayen politikacılara çok ama çok büyük sorumluluk düşüyor bu kafa karışıklığını, ülkedeki bu belirsizliği ortadan kaldırmak için.

Yoruma kapalı.