Seçime doğru: Peker, Yakut ve Yeşildağ videolarıyla zihinlerin bulandığı ortam hepimizi etkiliyor

23
Reklam

Millet İttifakı’ndan sonra Cumhur İttifakı da İstanbul’da miting düzenledi. Kimilerine göre, Tayyip Erdoğan’ın merkezinde bulunduğu ikinci mitingin kalabalığı, bir gün önce altı liderin eşleriyle birlikte katılıp birer konuşma yaptıkları mitingin kalabalığından daha fazla.

Dün yazdım: İktidarların kullanabileceği imkanlar, fırsatlar ve verebileceği umutlar ile muhalefet yarışamaz. Cumhur İttifakı’nın kalabalığı daha fazla idiyse buna şaşırmam.

Ben hala bir gün önceki muhalif kalabalığın seçim sonucuna dair daha önemli bir mesaj teşkil ettiği kanaatindeyim.

İktidarlar gider ayak kalabalıklara daha çok önem veriyorlar. 

Örneğini dün yine burada vermiştim: Tek partili dönemin sonunu getiren 70 küsur yıl önceki 14 Mayıs 1950 seçiminin öncesinde, CHP’nin düzenlediği İstanbul mitinginde, partinin il başkanı da olan İstanbul valisi Fahrettin Kerim Gökay, lideri Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye, müthiş kalabalığı göstererek “İşte Paşam İstanbul” diyerek övünmüştü.

DP’nin İstanbul mitingi heyecan vericiydi ama valinin övünmesi doğruydu; DP’nin mitingi CHP’ninki kadar kalabalık değildi.

O seçimi hem İstanbul hem de Türkiye genelinde kaybetti dönemin iktidarı CHP; seçimi kazanan, kitlelerini “Yeter, söz milletindir” sloganıyla heyecanlandıran rakibi DP oldu.

İstanbul mitingleri olaysız geçti de Erzurum’da olana ne diyeceğiz?

Reklam

Millet İttifakı adına düzenlenen mitinge katılan İstanbul’un belediye başkanı Ekrem İmamoğlu’na reva görülen muamele, otobüsünün taşlanması, katılımcılara saldırılması olacak şeyler değil. Emniyet güçleri gelişmeleri izlemek yerine önceden alınan tedbirlerle taşkınlıkların önüne geçmeli, olaylar meydana geldiğinde de müdahale etmeliydi.

Valinin tuhaf açıklamalarına diyecek söz bulamıyorum.

İktidarın küçük ortağı MHP’nin liderinin meydanlarda söylediği içinde ‘mermi’ sözcüğü geçen cümle akılda tutulduğunda, Erzurum’daki olayın kansız geçmesine sevinebiliriz bile.

Geçmiş deneyimler, mitinglere yönelik barışçı olmayan davranışların, yapanlara, yapıldığında müdahale etmeyenlere ve olan-biteni hafife alıp saldırılara maruz kalanları suçlayanlara yarar getirmediğinin kanıtı.

İktidar seçim sonrasında yerinde kalacaksa da konumunu kaybedecekse de, bu süreç, barışçı havaya halel getirilmeden gerçekleştirilmeli. İktidar yerini korumayı başarırsa yönetilemez bir ülkeyle karşı karşıya kalabilir; muhalefete düştüğünde ise bu defa derdini anlatmakta zorlanabilir.

Umarım, Erzurum’da olan Erzurum’da kalır, başka yerlerde de tekrarlanmaz.

İktidar cephesi şu sırada daha ciddi bir sorunla karşı karşıya. Vaktiyle kendisine yakın olmuş, yan yana bulunmuş, yardımlarını görmüş veya yardımlarına koşmuş bazıları, o konumlarında elde ettikleri bilgileri veya içinde yer aldıklarını ileri sürdükleri operasyonları, şu günlerde kamuoyuyla paylaşmaktalar.

Sedat Peker’le başlayan sürece son haftalarda Muhammed Yakut ve Ali Yeşildağ da katıldı.

Reklam

Peker YouTube videoları ile yola çıkmıştı, diğerleri de aynı yolda.

Videoların her biri milyonlarca kişi tarafından izleniyor.

İktidarın bu gelişmeye karşı tavrı, yayına erişimi engellemekle sınırlı kalıyor. Sedat Peker artık videolarını yayınlayamaz halde, diğer ikisinin de videoları yayınlandıktan kısa süre sonra erişilemez oluyor.

Videolardaki iddialar için harekete de geçilmiyor.

İzleyenler açısından iddialar kafa karıştırmaktan başka bir işe yaramıyor. 

Seçimlere az bir süre kalmışken yaşanan bu olayın, her üç kişi geçmişte iktidara yakın bilindikleri ve anlattıkları olayları gözlemleyebilecek durumda oldukları için, en fazla iktidara oy vermeyi düşünen seçmenleri olumsuz etkilediğini sanıyorum.

İhbarcı mı, itirafçı mı bu kişiler?

Hiçbiri değil. Değil, çünkü ülkemizde bu tür durumlar için düşünülmüş ve uygulamaya konulmuş bir hukuki zemin bulunmuyor.

Geçmişte siyasi tarihimize ‘İSKİ skandalı’ olarak geçen bir gelişme yaşanmış ve konu yargıya intikal etmişti; ancak o durumda savcılar kendiliğinden harekete geçtiklerinden kamuoyu olaydan haberdar olabilmiş, basın da konunun üzerine gidebilmişti.

Savcılar harekete geçmeyince iddialar iddia olarak kalmayı sürdürüyor günümüzde.

Kafa karışıklığına yol açan da bu durum.

ABD’de ve bazı Avrupa ülkelerinde, içinde bulundukları ortamlarda suç işlendiğine vakıf olan, yapılan yanlışlıkların kamu çıkarına aykırı olduğunu gözlemleyen kişilerin, bildiklerini paylaşmaları teşvik ediliyor. 

‘Whisleblower’ deniliyor o tür kişilere ve kendilerine koruma zırhı sağlanıyor.

Oralarda suç örgütleri içerisinde yer almış, kendisi de suça bulaşmış, hatta ortaya çıktığında cezalandırılmasını gerektirecek suçlar işlemiş kişiler, örgütün çökertilmesi ve örgüt lider kadrosu ile üyelerinin ortaya çıkartılıp cezalandırılmalarına yardım etmeleri karşılığında koruma altına alınabiliyor.

Yeni bir kimlikle hayatlarını sürdürmelerine müsaade ediliyor o kişilerin… 

Bizde böyle bir hukuki çerçeve bulunmadığı veya var olan çerçeve çeşitli sebeplerle kullanılmadığı için, suçlar veya kamu çıkarına aykırı yanlışlıklar üzerine gidilemiyor. 

Şi̇mdilerde kamuoyunu meşgul eden çıkışlar, siyasi içerikli oldukları ve genellikle mevcut iktidarla ilgili iddialarla sınırlı bulundukları için ilgi çekiyor; ancak her ortaya atılan iddia düzeyinde kalıyor ve konular herhangi bir sonuca ulaşmıyor.

Ne kadar kötü.

Bu tür iddialı çıkışlarla yalnızca iktidar -haklı veya haksız- yıpranmıyor, siyaset de siyasi yapı da yıpranmadan nasibini alıyor.

Yargının devreye girmesi için ise iktidar değişikliği gerekiyor.

Seçime kısa süre kala ortalığa dökülen videolar, ne kadar erişime kapatılmak istenirse istensin, bir yolu bulunup meraklılara ulaştığı gibi, erişim yasağına takılanlar da, gerçeklikleri sınanmamış iddialardan fısıltı gazetesi yoluyla haberdar oluyorlar.

Bu arada seçmenlerin durumunu düşünüyorum: Kimi öğrendiklerinden etkilenip oyunu değiştirecek kimi de öğrendikleri kendisini rahatsız ettiği halde oyunu eskiden nasıl kullanıyorsa yine aynı yönde kullanacak.

İnsanlar iki duruma da düşürülmemeli. Hukuk herkese lazım.

ΩΩΩΩ

Reklam

23 YORUMLAR

  1. Sayın yazar “Yargının devreye girmesi için ise iktidar değişikliği gerekiyor.” diyor,
    yani iktidar değişirse aym hdp yi kapatır mı?

  2. Seçime bir hafta kala Cumhurbaşkanı adayları vaatlerini artırmaya başladı. Türk halkının ise boş vaatlere karnı tok.
    Siyaset tarihimiz ise uçuk vaatlerle dolu.
    Örneğin 2002’de Cem Uzan “Mazot 1 TL olacak” diyordu.
    1969 yılında Bülent Ecevit’in hayali ‘Köykent Kırsal Kalkınma’ projesini “Bütün köyler kent olacak” diye duyurmuştu.
    Süleyman Demirel ise pratik zekaydı. 1991’de “Kim ne veriyorsa beş lira fazlasını vereceğim” diyordu.
    Tansu Çiller herkese biri ev biri araba olmak üzere iki anahtar vaat etti.
    Necmettin Erbakan “Faiz kalkacak, 5 bin tank üretilecek” dedi.
    2002’de LDP Başkanı Besim Tibuk “İktidara gelirsek futbolda ofsaytı kaldıracağız” dedi.
    Özetle seçim zamanı siyasetçiler için atış serbest!
    Geçenlerde Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu “Hayatımın en büyük projesi” diyerek duyurduğu İpek Yolu’nu canlandıracağını ve Türkiye’yi Türk dünyasıyla bağlayacağını söylediği projenin, var olduğu ortaya çıktı iyi mi?
    Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu, “Günaydın. Sen treni kaçırmışsın. Çin seferlerimiz 2 yıldır devam ediyor” diyerek topu doksana taktı!
    Vaatlerle seçim kazanılmayacağını herkes biliyor. Vatandaş lafa değil icraata bakıyor.
    AK Parti de tam bu gerçekten yola çıkarak 2023 yılına yerli otomobil TOGG’dan köprülere, tünellere, TGC Anadolu’ya birçok projesini yetiştirdi.
    Asgari ücret ve emekliye zamlardan, şu ana kadar 2 milyon 200 bin kişinin faydalandığı EYT yasasına kadar birçok sözünü de yerine getirdi.
    Muhalefet ise vaatlerini gerçekleştirmek için fırsat istiyor.
    Sosyal medyada rastladığım bu fotoğraf ise tam da mevcut siyasi atmosferi özetliyor.
    Bu nasıl bir rastlantı?
    Bakalım seçimlerde “Söz uçar, eser kalır” mı, yoksa “Sana söz! Yine baharlar gelecek” sloganı mı kazanacak?
    Vatanımız için en hayırlı sonuç neyse, o olsun.

  3. Sayın yazar boşuna endişeleniyor,
    “Millet İttifakı adına düzenlenen mitinge katılan İstanbul’un belediye başkanı Ekrem İmamoğlu’na reva görülen muamele”ye
    chpliler çok alışıktır, her kurultayda rakip adayın destekçileri parti binasının önüne toplanmasınlar diye çankaya belediyesinin çöp kamyonlarıyla meydan kapatılır, bütün iş makinaları genelmerkezin önüne parkedilir,
    bunu da siz dahil kimse yadırgamaz,
    ibb başkanının da alışık olduğu bir chp geleneğidir bu, öyle değil mi?
    Enseyi karartmayalım:)

  4. Sayın yazar, kalabalık beş on şehirde olsa amenna, ama tamamına yakının olursa REİS’in aylar öncesinden dediği gibi ZAFER’in ayak sesleri duyulmaya değil ayyuka çıktı.

  5. Sayın yazar
    “Bu arada seçmenlerin durumunu düşünüyorum: Kimi öğrendiklerinden etkilenip oyunu değiştirecek kimi de öğrendikleri kendisini rahatsız ettiği halde oyunu eskiden nasıl kullanıyorsa yine aynı yönde kullanacak.” diyor ama boşuna endişeleniyor. Örnek olarak verdiğiniz:
    “Geçmişte siyasi tarihimize ‘İSKİ skandalı’ olarak geçen bir gelişme yaşanmış ve konu yargıya intikal etmişti; ancak o durumda savcılar kendiliğinden harekete geçtiklerinden kamuoyu olaydan haberdar olabilmiş, basın da konunun üzerine gidebilmişti.”
    ‘İSKİ skandalı’ neyi değiştirdi, o zamanki shp belediye seçimini kılpayı kaybetti, hatta oyları biraz artmış bile olabilir…
    Yani enseyi karartmayın derim:)

    • Boş ver h garet. Ali Yeşildağ’ın Tayyip abisi bu ara dünyada en popiler adam oldu.
      Dünya Lideri Dediğin böyle olur.

  6. Sayın yazar soruyor:
    “İhbarcı mı, itirafçı mı bu kişiler?

    Hiçbiri değil. Değil, çünkü ülkemizde bu tür durumlar için düşünülmüş ve uygulamaya konulmuş bir hukuki zemin bulunmuyor.”
    Elcevap:
    MÜFTERİ! MÜFTERİ! MÜFTERİ!
    Bu kelimeyi bilmek için hukuk profesörü olmaya gerek var mı?

  7. Tayyip Erdoğan’ın merkezinde bulunduğu ikinci mitingin kalabalığı, bir gün önce altı liderin eşleriyle birlikte katılıp birer konuşma yaptıkları mitingin kalabalığından daha fazla.
    Dün yazdım: İktidarların kullanabileceği imkanlar, fırsatlar ve verebileceği umutlar ile muhalefet yarışamaz.

    Bu kadar hala safa yatmak, inadına muhalif olmak ve aslında dogruyu bildigin halde bilmemezlikten gelmek olmaz.
    Birdefa demokrat parti 1950 de nasıl iktidar oldu.hangi iktidar gücünü kullandi.veya 1960 darbesinden sonra adalet partisi.veya erbakan veya 1980 darbesinden sonra Özal hangi iktidar gücünü kullanarak kalabalıkları arkasına aldi..veya erdogan hangi basın yayıni hangi iktidar gücünü alarak belediye başkani oldu.kim hangi güc bunlari bir araya toplayabilir.1950 de menderese özala demirele erdogana hangi iktidar gücü bunlari iktidar yapti kalabaliklari arkasina taktı.üstelik %150 enflasyon hayat pahaliligi ve ekonomik krizin oldugu ve muhaletin iddia ettigi gibi yolsuzluklar açlık liyakarsizlik hukuksuluk oldugu tekadam denilen bir ortam ve ülkede nasıl bu kalabaligi toplar.
    Siz ve sizin gibi muhalif kafalarin ya gerćekten artik muhalifliğinizin akıl ve mantıgınızın önüne geçtiğini düşünüyom yada bile bile aldatıyorsunuz…

  8. YENİ MENEMEN

    Erzurum da bir şeylerin olacağı belli idi. Sabahtan itibaren park etmiş otobüsler yayınlanıp ekremin miting alanını belediye kapattı diye yayın yaptılar. Oysa miting için ekreme başka yer gösterilmiş falan.

    Şimdi herkes erzurumlu linçliyor. Etrafını çevirip topa tutalım diyen de çıkmıştır Kesin.

    İktidarlar değil muhalefet mitingleri kalabalık olur. Sayın yazar yine yanlı bilgi veriyor.

    Bütün soruların cevabı şurada saklı. 0, 000001 oyu olan gültekine milletvekilliği ve cumhurbaşkanlığı yardımcılığı veren masa6 blok olarak %14 oyu ile muhalefete iktidarın yolunu açan yeşil sol partiye ne verdi.

  9. Yenilgini ayak seslerini duyunca insanlar bu hale geliyor. Bu yalanlarla istiklal madalyası sahibi Menderes’i astılar, utanmadan demokrasi havarisi kesilip tabii senetörlük kurarak seçimsiz senatör oldular, yenemediklerini her zaman darbelerle indirdiler, ama bu kadirşinas millet her zaman onların yerine millete hizmet edenleri seçti. Gel zaman git zaman Allah bize Erdoğan’ı verdi ve hepsini alaşağı etti, ne yaparsanız yapın göklerden gelen bir karar vardır. zafer yine Erdoğan’ın olacaktır.

  10. adayların konuşmalarına ve genel olarak uyguladıkları çalışmalara bakınca muhalefet sanki kaaznmak istemiyor biz ne yapıp edelim muhalefette kalalım havasında. yaptıkları ettikleri ve söyledikleriyle bize oy vermeyin biz ülke yönetecek kapasitede değiliz diyorlar sanki.

    • ah ahh gel de anlat muhalif seçmene🙄
      milyonlar muhalefeti zorla hatta yaka paça iktidara getirecek gibi😄
      kapasiteyi sorun eden seçmen mi var zaten değil mi ama?🙃

      • güldür güldürde yapılan skeç gibi değil mi ya bir de kazara kazanırlarsa 🙂

        • öyle görünüyor aksi gibi🙄
          kader diyeceğiz artık, topu O’na havale ederiz.😉
          kazası böyle, güldür güldür getirdi deriz.😊

  11. Yönetenlerin elinde belinde cebinde de olsa küçücük bir tırnak çakısından bile haberi olurken icabında!
    100-200 kişilik grubun ne’tceni bilipte!..
    Geç bunları anam babam..
    Mitingler İNCEYİ kalın gösterir,
    Vatan hainini özgürlük iyilik güzellik!
    Sokaklarda dağda bayırda kan döküp ülkenin gencecik çocukları katledilirken, katledenleri bağrına basan bağrıkara BATILI lar ne diyordu? ….
    5’ i biryerde sağ +1 masanın Kur’an okuyarak siyasette kendini gösteren adayının mitinginde kafasına taş atanlar hangi partiden olabilir?
    Neyi kimi kime karşı????
    Savunuyor olabilirler ki??????
    Meral bacı bas bas bağırıyor “bir elinde x diğer elinde y terör örgütünün kanı vaarr”
    (Bunu diyen eski içişleri bakanı)
    Ve iktidardakilere muhalefet eden MAFYA!
    Acınacak hale düşmeden!..
    Şu seçim bir bitse; gerçekten☹️.

  12. DOĞRU DEĞİLSE NEDEN BAE
    Özellikle Peker kendini yalanlayanların belgelerini ortaya koyuverdi.
    Birleşik Arap Emirliklerini 15 Temmuzun finansörü olarak suçlayıp, sonra üst düzey işbirliği yapıvermek.
    Yoksa Binali Yıldırımın itiraf ettiği “proje”yi mi finanse etti?
    Muhammet Yakutun ifade içerikleri doğruysa bile anlatmada şekil bozukluğu açık.
    Ancak onun da birçok kişinin uykusunu kaçırdığı da açık.
    Ali Yeşildağ, Peker gibi en içeride bulunmuş ve anlatım yani hitabet problemi de yok.
    Anlattıkları bütünlük ve tutarlılık arzediyor.
    Havalimanı ihalesinde elenecek firmanın evraklarından evrak alındığını(daha doğrusu çalındığını) söylüyor.
    Daha. sonra başka bir açıklamada elenen firmanın
    –Vergi borcu olmadığına dair belge
    –SGK prim borcu olmadığına dair belğelerin bulunmadığı gerekçesi ile elenidiği anlaşıldı.
    Bu firma zaten havalimani işletiyor.
    Yani ülkemizin en profesyonel yönetilen firması böyle bir belgeyi ibraz etmeyecek öyle mi?
    Yani çok önemli bir başvuruya adınızı soyadınızı yazmayacaksınız.
    Kaldı ki bu tür ihalelerde “ön inceleme” safhası vardır.
    Ön incelemede bu tür evraklar kontrol edilir. Eksikler tamamlattırılır.
    Bunda kamunun da çıkarı vardır.
    Ne kadar çok firma ihaleye katılırsa, “rekabet” o kadar artar.
    Daha sonra anlaşıldı ki, bir ihaleden milletin en az iki(2) milyar dolar(39 milyar TL) zararı olmuş.
    Sırf biri bir(1) milyar dolar (19,5 milyar TL) rüşvet alması karşılığı.

  13. Bu Millet tek bir şeyde duyarsız kalmaz, sandığa müdahale edilmesini affetmez.
    İstanbul seçimlerinde gördük koyu AKP’ye oy verenler Ekrem imamoğluna, ikincide oy verdi.

    Hüdapar ve MHP ile ortak yapılmasının sebebi Bunların gençleri sokaka dökmek. Muhafazakar seçmenlerin Çoğu Devletin Cezalandırmasından korkar.

    Peygamber efendimiz Fitne zamanında yapılması gerekeni açıklamıştır.

    Hadis-i şerifte, “Yakında büyük fitneler olacak o fitnelerde (yerinde) oturanlar ayaktakilerden, ayaktakiler yürüyenlerden, yürüyenler koşanlardan, daha hayırlı olacaklar.” sorularislamiyet

    Evet hadisde belirtildiği gibi Seçim zamanı Evinizde oturun.

  14. Seçimin son günleri, Futbol maçlarında berabere giden derby maçlarının gergin geçen son dakikaları gibi olmaya başladı, bu durum ilk defa yaşanmıyor bundan önceki seçimlerde de vardı bundan sonraki seçimlerde de olacağı Allah’ın emri. Bizim Ülkemizde seçimlerin son günleri nasıl geçer, 1. En çok taraftarı toplama yarışı 2. Gerginleşen siyaset. Futbol Maçlarında özellikle de maçın son anlarında tansiyonunu yükseldiği dakikalarda Öfkesine sinirine hakim olan sakin kalan takım maçı kazanmaya adaydır. Kazanmakta zorlanan veya kazanamayacağını anlayan takım hırçınlaşır, seyirciyi de tahrik ederek futbol kurallarını zorlamaya çalışır. Ve maçın sonucu “İstenmeyen olaylar” sonucunda telafisi mümkün olmayan olaylara sebebiyet verme, tartışılması gereken meselede tam burası istenmeyen olay mı yoksa sonucu öngörülemeyen olay mı? ,
    Şu günler ise taraftar toplama ve gerginleşen siyaset üst üste geldi. Maçın son dakikaları siyasilerimiz çok ama çok dikkatli cümleler kurmalılar. Marifet çok büyük taraftar toplamak değil, marifet o taraftarın kılına zarar gelmemesi için özen göstermek. Mitinglerde en çok taraftar toplayan seçimi kazanır diyenler mi var yoksa hala? Bunun böyle olmadığını bile bile taraftar toplama yarışına girenlere mi yoksa,…….. yoksa ne denilebilir ki?

    • ahmed bey ne güzel naif bir şekilde açıklamış. “olur böyle vukuatlar Türk polisi yakalar alır götürür merkeze rezil eder herkese” çocuk tekerlemesi kıvamında istenmeyen mi? öngörülemeyen mi? yoksa tahrik altında mı? bir kaç gün önce küçük ortak devlet demedi mi? “Bu hainler alsalar alsalar ağırlaştırılmış müebbet ceza alırlar ya da vücutlarına mermi alırlar” diyerek sahada ki ajan provakatörler ve operasyonel birimlere işaret ediyor. Hem tehdit ediyor, hem yol gösteriyor yapacaksanız bu şekilde yapın diyerek duruşunu sergiliyor. daha iktidar, bu kadar yıl sonunda rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun ailesine faillere dair mukni bir açıklama yapmamışken, cuma namazı çıkışı katledilen Sinan Ateş’in faillerini azmettirenler ellerini kollarını sallayarak dolaşıyorken, herhalde taşlı saldırı ve sonrasında Erzurum sokaklarında tedhiş saçanlara, öfkesine hakim olamayan bir kaç sinirli vatanper genç diyerek bu tip hadiseler geçiştirilmemelidir.

      • Tam da benim kast ettiğim bu, maçın sonuna doğru kaybedeceğini anlayan takım hırçınlaşır topla değil rakiple oynar. Kazanacağından emin olan takım ve teknik direktörü ise rakiple hakemle değil topla oynar….

  15. Canım bizim Kopenhag kriterlerine uyacak halimiz yok, mis gibi nevi şahsına münhasır Angara
    kriterlerimiz var , adam olana yeter de artar bile , haydi yola devam !

  16. “Bu arada seçmenlerin durumunu düşünüyorum: Kimi öğrendiklerinden etkilenip oyunu değiştirecek kimi de öğrendikleri kendisini rahatsız ettiği halde oyunu eskiden nasıl kullanıyorsa yine aynı yönde kullanacak.” diyor sayın koru.
    bu iki grup seçmen azınlıkta bana kalırsa
    asıl büyük kitle öğrendiklerinden etkilenmeyen, aldırmayan, önemsemeyen seçmen değil mi?
    yolsuzluktan, arsızlıktan, aymazlıktan rahatsız bile olmayan büyük bir kitle yok mu?

    “Enflasyon ve işsizliğin toplamından oluşan Sefalet Endeksi’nde Türkiye en yakın takipçisi Arjantin’e fark atarak birinci oldu. Türkiye 93.3 puanla ilk sırada yer alırken Arjantin 89.9 puanla ikinci oldu. 1 Kas 2022″
    2021 yılında 156 ülke içinde 21. sıradaydık. şimdi birinciyiz. sefalet birinciliği kolay gelinir bir nokta değil, bu noktaya gelmek için pek çok konuda başarısız olmak gerekir.
    öyleyse, emeği geçen siyasileri sorumlu tutabiliriz ama tek sorumlu onlar değil, sadece onlar olamazlar değil mi?
    tarımda, hayvancılıkta,
    adaletsiz paylaşımda,
    eğitimde, yargıda,
    neredeyse hayatın her alanında sadece geriliyoruz.
    yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar konusunda ise her geçen gün gelişme kaydediyoruz.
    türkiye bu hale geldi.
    her gün çıkan skandallar, rezaletlere yönelik iddialar doğru mu değil mi bir vatandaş olarak ben bilemem ama ülkenin geldiği yere bakınca bir yerlerde büyük bir sıkıntı olduğunu akıl edebilirim, ali yeşildağın iddiaları doğru mu değil mi ben nasıl bilebilirim ama tarım ve hayvancılıkta çok büyük yanlışların olduğunu ülkenin geldiği yere bakarak görebilirim. insanların bırakalım et almayı soğan almakta zorluk yaşıyor olmasının altında yatan sebepleri mantıken düşünebilirim.
    bu iddialar neden yargıya intikal etmiyor?
    bu iddialara neden erişim engeli getiriliyor?
    bugün meydanlara çıkıp emri Allahtan aldığını söyleyen siyasilerimiz var.
    ” 20 yıldır yönettiği ülke emirlerin Allahtan alındığı gibi mi görünüyor? her gün bir skandalın, bir rezaletin yaşandığı, yolsuzluğun ülke gündeminin başına oturduğu, ülkenin gri listelerde boy gösterdiği, adaletsiz paylaşımın arttığı, insanların uçurumdan düşen bir taş gibi yoksullaştığı ama bir kesimin göğe fırlayan roket gibi zenginleştiği, aklın mantığın kabul edemeyeceği kadar israfın yapıldığı, yöneticilerin ülkenin en güzel koylarını kapatıp kendilerine bir de yazlık saraylar yaptırdığı yetmedi milletin parasının yapay plajlarına harcandığı bir ülke mi Allahtan emir alanlar tarafından yönetiliyor yani? ” yazmıştım dün.
    müslümanlar Allahtan emir aldıkları zaman adaletleriyle tanınmışlardı çünkü mülkün temeli adalettir. adalet giderse mülk te gider.
    bir ülkenin bekası adaletinden, parasından/ekonomisinden geçer.

    2021 yılında 156 ülke içinde 21. sıradaydık. bugün bu sırayı mumla arıyoruz eğer aklımızı başımıza almazsak bugünleri de mumla arayacağız.
    ve sadece siyasiler sorumlu olmayacak.
    yaşadıklarımız kader değil,
    sadece ektiğimizi biçiyoruz.

  17. Erzurum, Elazığ ve Malatya sac ayağı gibi derin devlet unsurlarının hızla hareketli hale getirilip nokta operasyonların oluşturulabilecek münbit fikri zemin ve altyapıya sahiptir. örnek yıllar önceden Malatya’da Ahmet Emin Yalman suikasti için devşirme üzmez hücresi gibi bu yakın zamanda İzmir’de fetö borsası sanığı olan akape il başkan yardımcısının Ahmet Kurtuluş’un infazı için tetikçi Erzurum’dan devşirilip infaz gerçekleştikten sonra tetikçi İzmir’in ortasında iyot gibi bırakılmıştı. Yaptıranların ne izi sürülebilir ne tetikçiden bir azmettiriciye ulaşılabilir. Tam bir derin devlet op.

Yoruma kapalı.