Seçime doğru: Bizim siyasilerin öğrenmek istediklerini yabancıların tespitlerinden aktarıyorum

32
Reklam

Takvimden bir yaprak daha düştü ve seçime artık bir aydan daha az bir süre kaldı. Yaklaşık dört hafta sonra sandık başına gideceğiz. Eminim, pek çok kişi de benim gibi, 14 Mayıs’ın bir an önce gelmesini ve sandıktan kimin cumhurbaşkanı, hangi ittifakın iktidar olarak çıktığının belli olmasını bekliyor.

Biz böyleysek, 20 küsur yıllık iktidarlarının devam etmesini veya iktidarın değişip kendilerinin ülke yönetimine gelmesini arzulayan politikacılar kim bilir ne halde.

Sahi, seçimi kim kazanacak?

Bu soruya cevap bulabilmek için tarafların beyanlarıyla araştırma kurumlarının anketlerine başvuruyorum ve itiraf edeyim, kafam karışıyor.

Cumhur İttifakı’nın bileşenleri, AK Parti, MHP, HÜDA-PAR, Yeniden Refah ve Büyük Birlik partileri, sözcüleri ağzıyla, seçimi kendilerinin kazanacakları iddiasındalar.

Örneği uzakta aramaya gerek yok. AK Parti genel başkanı sıfatı da bulunan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan daha dün şu sözleri sarf etti: “Ömrünün 40 yılında meydanların nabzını tutan siyasetçi olarak Allah’ın izniyle sandığın renginden en ufak şüphe duymuyorum.”

Renginden en ufak şüphe duymadığı şey, yapılacak seçimin sonucu.

Bir dönem daha cumhurbaşkanı kalmayı ve Meclis’te çoğunluğu koruyup ülkeyi beş yıl daha yönetmeyi çantada keklik görüyor Tayyip Erdoğan

Reklam

Millet İttifakı sözcüleri ise aynı kanaatte değiller. Büyüklü-küçüklü partilerin liderleri, Ramazan boyunca katıldıkları iftarlarda yaptıkları konuşmalarda, muhataplarına, kendi iktidarlarına hazırlanmaları müjdesini verip durdular.

İYİ Parti lideri Meral Akşener, dün akşamki iftarda, anketlere bakarak vardığı sonucu açıkladı. Ona göre, sonuç 1995 seçimleri gibi olacak. 

[1995 yılında yapılan genel seçimde sürpriz bir sonuç ortaya çıkmış, iktidar partileri halktan rağbet görmemiş, birinci parti olarak ipi göğüsleyen Refah Partisi olmuş, onu sırasıyla Doğru Yol, Anavatan, Demokratik Sol, CHP ve MHP partileri izlemişti.]

Meral Akşener’in aynı konuşmasında en ilginç bölüm şu: 

“Seçmenler veli nimettir. Eğer bir şey talep ediyorsanız seçmene kulak vermek durumundayız. Niçin AK Parti’yi destekliyor bu insanlar? Niçin desteklediği elbette öğrenilip, taleplerini de anlayıp ona yönelik çözümleri dile getirmemiz lazım.”

Bir dakika. Seçime bir aydan daha kısa bir süre kalmışken, sandıktan birinci çıkma iddiasındaki bir partinin lideri, hala insanların iktidardaki partiyi neden desteklediklerini öğrenip ona göre çözümler üretme ihtiyacından söz ediyorsa, bu işte bir yanlışlık yok mudur sizce?

Çok daha önce öğrenme faslının bitmesi gerekmez miydi?

Zihnimde bu tür sorular dönüp dururken, global yatırımcıların güne onu okumadan başlamadıkları Financial Times (FT) gazetesinin internet sitesinde, muhalefetin öğrenmeye çalışacağı konuya ışık tutacak bir habere rastladım.

Reklam

“Haber” diyorum ama aslında gazetenin yazarları ile alandaki muhabirlerini konuşturarak yapılan sözlü bir yayın bu. [Çözümüne şu linkten ulaşılabiliyor.]

‘Podcast’ deniliyor.

Gazetenin yazarı Jess Smith bir-iki güncel haberi paylaştıktan sonra sözü Türkiye’deki seçimlere getiriyor ve gelecek ay yapılacak seçimin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karşısına çıkan en çetin tehdit olduğunun analistler tarafından öne sürüldüğünü, onun ile rakibi Kemal Kılıçdaroğlu’nun muhtemel oylarının anketlerde birbirine yakın göründüğünü aktardıktan sonra, sözü gazetenin Türkiye muhabiri Adam Samson’a bırakıyor.

FT Türkiye muhabiri, seçim öncesi nabız tutmak için, kendi ifadesiyle “Erdoğan’ın en güçlü olduğu yer” sayılan Konya’ya gitmiş.  

Muhalefetin merak ettiği “Neden Erdoğan destekleniyor?” sorusuna da cevap teşkil edecek tespitleri var FT muhabirinin.

Konya için “Ülkenin en dindar ili” diyor. Halkını çok muhafazakar olarak niteliyor. Konya’da bulunma gerekçesini “Oraya cumhurbaşkanını gerçekten desteklemiş insanların nabzını tutup bu defa kime oy vereceklerini öğrenmek için gittim” diye açıklıyor FT muhabiri. Konyalılar bu defa karar değiştirirlerse, yarışın muhalefetin başarı iddiası açısından ciddiyetinin daha iyi anlaşılacağı düşüncesiyle gitmiş Konya’ya Adam Samson.

Sonuç? İzlenimleri ne yabancı muhabirin?

İktidarın karşısında iki ana sorun olduğunu paylaşıyor. Biri ekonomi. Hayat pahalılığının herkesi etkilediğini söylüyor. Marketlere gidiyorsun ve tavuk fiyatının zirveye vurduğunu görüyorsun. Çalışanların ve emeklilerin maaşları ise erimiş durumda.

Tabii bir de deprem sonrasında yaşananlar var.

Peki halkın bu iki konuya tepkileri ne?

Bu soruya cevap teşkil edecek tespitlerini aktarayım:

“Herkes sorunlardan dolayı hükümeti suçlamıyor ama. Konuştuğum bazı kişiler daha önce Erdoğan’ı destekledikleri halde şimdi fikir değiştirdiklerini söylediler ama yine görüştüğüm başkaları Erdoğan’ın en iyisini yapmaya çalıştığı kanaatindeler. Yabancı ellerin işe karıştığı ile ilgili söylem hükümetin en büyük sermayesi ve işe de yarıyor.”

Ya muhalefet?

Soruya Konya’da bulunan muhabirin cevabı şu:

“Muhalefet veya altı partili koalisyonun lideri Kemal Kılıçdaroğlu halka fazla umut vermiyor. Karizmatik bir politikacı değil Kılıçdaroğlu ve halkı yanına çekme konusunda sorunlu. Konuştuğum pek çok kişi onun kendilerini heyecanladıramadığını söyledi. Erdoğan gibi o da uzun süredir politikanın içinde. Değişim isteyenler onu yaşlı buluyor.”

Konya’da bir meydandaki bankta yan yana oturduğu iyi giyimli bir emekliyle konuşmasını da aktarıyor Adam Samson. O kişi yabancı muhabire “Erdoğan muhteşem biri, dindar bir Müslüman o” demiş. Sonra da geçmişte kamusal alanda Müslüman kimlikli birinin kendisini rahat hissetmeyeceği dönemler yaşandığını anlatmış. “Erdoğan döneminde ise” diyor Adam Samson, “Başörtülü polis ve havacı subay bile var ve bu konu Erdoğan’ın halk desteği için en önemli dayanak.” 

Podcast yayınında Konya’daki FT muhabirine soruları yönelten Jess Smith ondan aldığı cevaplardan şu sonucu çıkarıyor: “Anlatımından ya da Konya’daki seçmenlerin sana söylediklerinden, Erdoğan’ın öyle kolayından yıkılmayacağı anlaşılıyor.”

Millet İttifakı paylaşanlarının seçime kadarki dört haftalık süreçte dikkate almaları gereken en önemli unsurları özetleyen tespitler bunlar.

Daha önce bilmiyor idiyseler, yabancı muhabir dikkatlerine sunmuş oldu işte.

Kemal Kılıçdaroğlu elinden geleni yaptı yapıyor, ancak onun etkileyebileceği kitleler sınırlı; esas görünür hale gelmeleri ve kitleleri ikna faaliyeti yürütmeleri gerekenler, Millet İttifakı’nun muhafazakar kimlikli liderleri.

Benim de bu yayından çıkardığım sonuç böyle.

ΩΩΩΩ

Reklam

32 YORUMLAR

  1. Sayin tazar 3 gün önce kermés Ali Babacan cikip konussa derken bosuna demedim fakat konustu ve pot kirdi. Gencler Ali babacani istiyor fakat kendisi cömez gibi davraniyor sajasen de vaya uyeligimi iptal ettirdim o yuzden kendisinde heyecan yok sanki Zorlamayla payasa ya vimos gibi genclerin Iliana tercihinin aslinda kendisi oldugunun farkina varamamis. Not: Inceye verilecek oylar Akpye yarar deyip durmasinlar Ince destekleyecilerine salak demekle esdegerdir. Gelecegi dusunerek hareket etselerdi inceyi desteklemek zorunda kalmazdik

  2. Ben geçen gün. Sosyal medyada dolaşırken, Sn. Korunun bir videosuna rastladım ve izledım. TV lerden tanıdığımız yazarin
    bayağı kilo verdiğini gördüm.

    Bence bu zayıflık kolay kolay diyet ile mümkün olamaz diye düşündüm.
    ve bunun sebebini’de buldum. Burdaki yorumcu adı altında yazan iftira ve küfür üretimi yapan Troller olduğuna karar verdım.
    Ben’de Sn, yazarın apoziti kilo alamama sorunum var. Normalde 2 erkek kadar yemek yerim.
    Kendi yemeğimin haricinde, mümkün olduğu kadar yememeyi tercih ederim.
    Bu sitede trollerin yorum başlıklarını okuduğum an midem altüst oluyor ve yemek yiyemiyorum, boy152. 46 kilodan 2 gün içerisinde 44 de düşüyorum.
    Aile doktorum hemen siporu bırak biraz oturmayi öyren, 3,veya 4 saat değil en az 7 saat uyu.” diye tavsiye ediyor.
    Demesi kolay.
    Neyseki sonunda sebebini buldum
    Doktoru gördüğüm zaman bu olayı anlatırsam eminim birdaha Türkçe okumamı yasaklar o zaman onu dinlerım.
    En azından özgürlükler ülkesinde yüzleri gülen yedi yabancı demezler selamlaşan, insanların arasında huzur içinde yaşarım.
    Bayram kutlaması için ararlar “o ABD var ya abde bizi kıskaniyor. ülkemizi karıştıriyor, sende gittin o gavur memleketinde kaldın. Gel adam gibi burada dinini yaşa akrabaların soyun sülalen burada.”
    47 yaşına kadar orda yaşadım değil bir gün bir saat dahı oh be ülkemde cennet gibi diyemedım.
    1998 yazında Turist olarak gezmeye geldiğim ülkeyi ve ınsanlarını görünce. Hemen Kuranı Kerimde okuduğum ayet tevsirlerini hatırladım ve bizim Gavur dediklerimizin yaşadığı hayat İslama yakın hayat olduğunu görünce Allaha CC buna benzer ülkeleri Rahmeti ile mumale edittiğinde yaşiyarak gördum.

  3. Muhafazakar kimlik nassı anlaşılır?
    Koluna apolet takarak? Başına takke giyerek? Yakasız gömlek? Belkide ayağına mes giymekle!
    Bunlar nasıl bir inanç belirteçleri ki?..
    İnanç – Din – Ahlak üçlemesi üzere çalışıyor tüm Türkiye bugünlerde ama,
    Muhalefet soğanın tavuğun fiyatını araştırmış bulmuş, koyun un etinin kokusunu beğenmeyip dana diye!..😂
    Bu kısmını karıştırma! Eskiden kedi eti tükürük köftesi edebiyatı vardı. Bir bilen şöyle demesin mi: keşke kedi eti olsa!!!
    Muhalefete tavsiyem, fiyata değil işleve baksınlar. Pardon nassı geldik bugünlere?
    Bebecan sevimli ismiyle girmişti kulvara, beğenmemiş demekki; (keşke söylemeseydim) şimdi yine seçim kulvarına dalsın istiyor sayın yazar.🤗
    O bebecan diyenler.. ile başlamış söze.
    Benim hatırladığım $=1 ₺ edebiyatıydı anlayıp dalması gereken konu oysa🤔.
    Dolar bir lirayken borçlan, enflasyonu düşük tut, şimdi olsun enflasyon 10 katı, eee..
    Yani demem o ki, kimler kazanmış olabilir kim kaybeden? (O köprüleri yolları yapıp ülke borçlandırılırken!)
    Enflasyonu niye gıpreştirmedin de ..
    şimdi dövizi tuttuğun gibi?
    (Bunu kim anlayacak? Soğanın fiyatıyla mı annayacak hatçe teyze memmet emmi?)
    Haftaya bir kamyon dökersin meydana soğan,
    Al sana olsun bir kız bir oğlan.

  4. Yurt dıṣında yaṣayan birisi olarak yurt dıṣındaki seçmenlere bir önerim var.

    Oy verirken kendinizi değil Türkiye’de yaṣayan akrabalarınızı ve dostlarınızı düṣünün.

    Türkiye’deki fiyatlar, Türkiye’de yaṣayanlar için çok pahalı ama yurt dıṣında yaṣayan bizler dövizle Türkiye’ye gezmeye gittiğimizde hemen her ṣey bizler için çok ucuz.

    Oy verirken Egoist olmayalım…

    • Almancı arkadaş alanyada yaşayan binlerce alman seçmeni kime oy versinler? Yani almanya seçimlerinde yurtdışında yaşayan almanlar da sizleri düşünüyor mu yoksa öylesine sallıyor musun?

  5. BAŞÖRTÜSÜ İÇİN MÜCADELE ETMİŞLER !!!
    “Başörtüsünü serbest bıraktılar mı?
    “Başörtüsünü serbest bırakmak ZORUNDA mı kaldılar?”
    Sizce aşağıdaki metni kim yazmış olabilir?
    “1–Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında laiklik devletin temel ilkelerinden biridir.
    Laiklik prensibine göre, hukuk kuralları dini kurallara dayanamaz. Dini kuralları referans alamaz. Başörtüsü dini bir kuraldır. Dini kuralı dikkate alarak başörtüsünün kamusal alanda serbest bırakılması, laiklik kuralının açıkça ihlâli olduğundan açılan dava reddedilmelidir.
    2–Başörtüsü ayrıca HİJYEN kurallarına da aykırı olduğundan davanın reddi gerekir.”
    Evet yanlış okumadınız bu bir hükümet savunması.
    Bu hükümet savunması AİHM’ne resmi yazı ile sunulmuş.
    Yani altında bir hükümetin imzası ve mührü var.
    Sizce;
    Bu savunma hangi ülkeye ve hangi hükümete ait ?
    Savunmanın 1. maddesinin de hiçbir hukukî dayanağı olmamakla birlikte, siyasi ortam ve konjoktürel nedenlerle maruz görülebilir diyelim.
    Savunmanın 2. maddesindeki “hijyen” kurallarına aykırılık iddiasını sizce “en İslâm karşıtı” bile yapabilir mi?
    Siyasi olarak, başörtüsü yasağını getirenler ve katı şekilde uygulayanlar “laikçi” dediğimiz laiklik referansı olan bir kesim.
    Bu kitlenin içinde, vatandaş üzerinde reaksiyon oluşturarak Siyasal İslamcı tutum almasını sağlamak isteyen az da olsa bir grubun olduğunu da düşünüyorum.
    Zaten iktidara ilk gelişlerinde bu grup tarafından
    “2 milyon olmayan oy” lehlerine kullandırılmıştı.
    Her neyse asıl konumuza gelelim.
    Bu iktidar başörtüsünü;
    –Serbest mi bıraktı?
    –Serbest bırakmak zorunda mı kaldı?
    Başörtüsü yasağı;
    1–1982 yılında Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılan devlet memurları ile ilgili yönetmeliğe;
    2–Özal döneminde çıkartılmış “Yükseköğretim kurumlarında kıyafet serbesttir” şeklindeki yasa hükmünü iptal eden Anayasa Mahkemesinin kararına;
    3–İlgili kurumların özel yasalarına dayanan yönetmelik ve genelgeler(Örneğin Avukatlarla ilgili Avukatlık Kanununun 46 . maddesine dayalı olarak TBB’nin genelgesi)
    Görüldüğü gibi başörtüsünü yasaklayan herhangi bir yasa yani kanun maddesi yok idi.
    Halbuki Anayasanın 14. maddesine göre temel hak ve özgürlükler “ancak” yasa yani kanun ile sınırlandırılabilr.
    Bu şekilde hukuk dışı uygulama yıllarca devam etti.
    Ta ki, “gerçek diplomalı” bir hukukçu konuyu ele alana kadar
    Bu hukukçu, Anayasa Mahkemesi başkan ve üyeleri ile Anayasa Hukuku profesörlerine de herkesin anlayacağı şekilde bir ders verdi.
    O derse sizi de davet edeyim:
    Anayasanın 14. maddesini az önce öğrendiniz.
    Anayasanın bir de Anayasa mahkemesinin yasa koyucu gibi davranamayacağına dair 153. maddesi var.
    14 ve 153 birlikte değerlendirildiğinde
    Anayasa mahkemesi önüne hak ve özgürlük düzenleyen bir metin geldiğinde;
    –Hak ve özgürlükleri sınırlandıran metni iptal suretiyle hak ve özgürlük alanını genişletebilir.
    –Hak ve özgürlük öngören(gerçeği tanımadır, zira insanlar özgürlüğü ile birlikte doğar.Allah insanı özgürlüğü ile birlikte yaratır) bir metin önüne geldiğinde bunu iptal suretiyle hak ve özgürlük alanını daraltamaz, haliyle yok da edemez.
    Yani Anayasa Mahkemesinin kanun iptal suretiyle başörtüsü yasağı getirme yetkisi yoktur. Nokta(.)
    Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde örneğin ifade özgürlüğünün sadece yasa ile sınırlandırılabileceğine dair biçimsel- şekli güvence bizim Anayasanın 14. maddesi ile tüm temel hak ve özgürlükler için getirilmiştir.
    Yani sözün özü, başörtüsü yasağını getireceksen sadece ve sadece yasa ile getirebilirsin.
    Pekâlâ yasa ile yasak getirsek bu Anayasaya uygun olur mu?
    “Şeklen” uygun olur.
    “Esasta” ise Anayasanın “yasaların demokratik toplum gereklerine uygun olması” gerektiğine dair emrine ve ilkesine “açıkça” aykırı olduğundan öncelikle yürürlüğün durdurulması kararı ve müteakiben iptali gerekir.
    Bir hukukçu çıkıp;
    “–Durun kalabalıklar, burası çıkmaz sokak!” dedi.
    “–Başörtüsü yasağını yapacaksan sadece yasa ile yapabilirsin. Yasa ile yasaklarsan da, kısa süre sonra Anayasaya ESASTAN aykırılıktan iptal yersin” dedi.
    Siz hükümetin yerinde olsanız bu durumda ne yaparsınız?
    Bırakın hakkı, hukuku, özgürlükleri.
    Sadece oy hesabı yapsanız ne yaparsınız.
    Hangi saikle hareket ediyorlar nasıl anlayacağız?
    –Gerçek diplomalı hukukçu ve hukukçulara ne yaptılar?
    –Hükümet savunmaları dahil uluslararası platformlarda ne yaptılar?

  6. sandığın renginden Emin olsaydı küçük partileri yanına alıp onlarla muhatap olmazdı her şeye rağmen yine Tayyip Erdoğan’a vereceğim

  7. Şaka gibi bir yazı olmuş:
    Fıkra desem değil, hiciv, yergi , taşlama desem değil…

    “Bir dakika. Seçime bir aydan daha kısa bir süre kalmışken, sandıktan birinci çıkma iddiasındaki bir partinin lideri, hala insanların iktidardaki partiyi neden desteklediklerini öğrenip ona göre çözümler üretme ihtiyacından söz ediyorsa, bu işte bir yanlışlık yok mudur sizce?

    Günaaaayyyydıııın…..!?!?

    Sizde en sonunda yola geldiniz, bunlardan birşey olmayacağını gördünüz sayın yazar. Yabancı bir gazeteciden akıl alması gereken bir muhalefetimiz var ne mutlu bize…
    Pardooonnn önceki akıl hocaları HDP, Kandil, fetö hepsi elbirliği ile Erdoğan’ın kazanması için uğraşıyor( niye yalan söyleyeyim elin ecnebisi daha akıllı.)

  8. Ben ilke olarak kişiler üzerinde yorum yapmayı doğru bulmuyorum. Yapı olarak siyasete de uzak biriyim, halkın genel doğruları, ilkeleri bilip kendi ile ilgilenmesini daha önemli buluyorum. Yurt dışında yaşayan biri olarak toplumda bir bilinç eksikliği görüyorum, alt yapısı olmayan halk doğru tercihler de yapamıyor. Kimse mükemmel değil, bu yüzden herkese bir hata payı da tanımak gerekir. Gördüğüm kadarı ile sayın Kılıçtaroğlu sosyal demokrat ve naif bir kişiliğe sahip, bu özelliğinin suistimal edileceğinden endişe ediyorum. Daha şimdiden sosyal medyada değişik meslek grupları yüksek sesle atama beklediklerini duyurmaya başladılar.Her grup 50.000 yeni atama talep ediyor. Devlet sektöründe Tarım Bakanlığına bağlı olarak 400.000 ziraat mühendisinin çalıştığını okumuştum. Tabii Türkiyede ihtiyaçtan fazla ve piyasada karşılığı olmayan üniversite mezunları her yıl çoğalıyor. Kılıçtaroğlu bir demecinde yeni ziraat mühendisleri alıp çiftçiliği ayağa kaldıracaklarını söyledi. Bunun gibi her kesime mavi boncuk dağıtıyor. Şahsen Kılıçtaroğlu nun halkta böyle bir beklenti oluşturmasını, bu tür isteklere çanak tutmasını doğru bulmuyorum. Sürdürülebilir bir ekonomi için biraz da Besim Tibuk e kulak verseler çok iyi olacak. Ayrıca halkın biraz müstağni olması gerektiğini düşünüyorum. Türkiyede seçimler çok gürültülü geçiyor, çok paralar harcanıyor. Halk mitinglere gitmeyerek buna tepki gösterebilir. Böylelikle vatandaş suni atmosferlerin manyetik alanına girmeden daha sağlıklı karar verebilir.

    • Vahap bey “Yurt dışında yaşayan biri olarak toplumda bir bilinç eksikliği görüyorum, alt yapısı olmayan halk doğru tercihler de yapamıyor.” buyurmuşsunuz ama sonra da çare olarak “Sürdürülebilir bir ekonomi için biraz da Besim Tibuk e kulak verseler çok iyi olacak.” diyorsunuz,
      iyi de bu eleman daha önce kaç ülkeden imf yi kovmuş biraz açar mısınız?

  9. geçenlerde bir yorumcu;
    ddn 11 Nisan 2023 At 13:09
    “Ben beş kişiyi bir araya toplayabilsem peygamberliğimi ilan ederdim.” diyordu.
    binlerce yıldır kitleleri etkilemenin ve kandırmanın en kolay yolu din olmuş.
    özellikle dinin iyi tanınmadığı, bilinmediği, anlaşılmadığı yerlerde dini hassasiyetler üzerinden yapılan referansların etkili olduğu dünya tarihinin her döneminde neredeyse bütün coğrafyalarda binlerce yıldır tecrübeyle sabit. kast sisteminde en yukarıda din adamları olmuş, ilkel kabilelerde bile kabilenin büyücüsü, şamanı, şifacısı hep en saygı duyulan aynı zamanda önemli kararların alınırken söz sahibi kişisi olmuş. yüzyıllardır dünyada din savaşları yaşanıyor.
    dinin siyasete etkisi de yeni bir şey değil, özellikle coğrafyamızda, siyasal islam.
    elbette yine işe yarıyor ama geldiğimiz sonuç ne?
    akp, muhafazakar kimliği ile ortaya çıktığı zaman, yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklarla mücadele edeceği sözü vermişti, ülkeyi kalkındıracaktı, özgürlükler artacaktı.
    ama N’oldu?
    yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar hiç olmadığı kadar arttı,
    türk lirası bütün zamanların değer kaybı rekorunu kırdı,
    dünya ekonomisinde 17. sıradan, 21. sıraya geriledik,
    adaletsiz paylaşım arttı,
    ülke gri listede yer aldı,
    araştırmalar deizimin arttığını gösteriyor.
    yani muhafazakar söylemi olan bir iktidarın uzun dönem güçlü yönetimi sırasında ülke madden ve manen her zamankinden daha fazla gerileme yaşamış. açık ara en kötü dönemi, rakamlar ortada.
    dini söylemi olan cemaatlerle yaşadıklarımız da ortada.
    coğrafyanın hali de ortada.
    din, ahlaktır. bugün ülkede bir ahlak sorunumuz olduğu tartışılıyor değil mi?
    liyakat tartışılıyor, yoksulluk tartışılıyor, yolsuzluk tartışılıyor, paylaşımda adaletsizlik tartışılıyor.
    sayın iç işleri bakanı, 80 milyon insanın karşısında rüşvet alan milletvekilini bildiğini, program çıkışında savcılığa gideceğini söyledi ama yapmadı. biz rüşvet alan milletvekilini hala bilmiyoruz, almaya devam edip etmediğini bilmiyoruz, ne karşılığında rüşvet aldığını bilmiyoruz.
    yine halkın gözünün içene bakarak ayakkabı kutusundaki paralardan söz etti.
    sayın cumhurbaşkanı buna sessiz kalıyor.
    bir ticaret bakanı, kendi bakanlığına fahiş fiyattan kendi ürününü satıyor. çiçeklerle uğurlanıyor.
    boşanan bir milletvekilinin davasının altından neler çıktığını bütün ülke izledi.
    neredeyse her ihaleden sonra çıkan haberlere erişim engeli getiriliyor.
    kadın cinayetleri, suistimaller, suikastlar, yolsuzluk haberleri, küçük yaşta kız evlilikleri, rüşvet skandalları, tecavüz ve cinayet skandalları bizim muhafazakar halkımızın ve muhafazakar iktidarımızın gündemleri….

    bizim önce muhafazakarlığın/dindarlığın ne olduğunu öğrenmemiz gerekmiyor mu?
    bilmediğimiz ortada değil mi?

  10. ….esas görünür hale gelmeleri ve kitleleri ikna faaliyeti yürütmeleri gerekenler, Millet İttifakı’nın muhafazakar kimlikli liderleri.
    İşte esas paradoks ve muhalif kafalarin basmadığı bu…millet ittifakının muhafazakar kimlikli liderleri..kim bunlar…hayatı chp ile mücadele ile geçmiş sonra chp nin kuyruğu olmuş davutoğlu mu? Yoksa senelerce chp zihniyeti tarafından aşagılanan partileri kapatılan saadetciler mi? Veya babacan mi? Eger muhafazakar kimlikler bunlarsa bunların erdoganin yaninda olmasi gerekirdi.bunlar chp nin hertürlü saçmalıklarına ramen seslerini çıkarmadıklari için millet nezdinde etkili degiller.bunu oy oranlarindan da anliyoruz.hemde bunlar yeterince görünür degilmi.chp nin arkasındaki kuyruğu herkes net bi sekilde görüyor.nası görünür değil…

  11. Ne dedi DSP Genel başkanı Önder Aksakal:” 14 Mayıs seçimlerini bir önceki seçimlerden ayıran –günümüzde yaşanan hadiseleri yakından takip ettiğimizde- küresel emperyalist yapılarla kadim Türk devleti arasında bir seçim olduğudur.”

    Ayrıca unutmayalım ki şeytanı melek, meleği şeytan gibi gösterme alışkanlığına sahip bir CHP var Başkan Erdoğan’ın karşısında.

    Ne demişti Atilla ilhan Batının Deli Gömleği isimli kitabında, “CHP’nin Türk siyasal hayatına getirdiği en kötü alışkanlıklardan birisi, şeytanı melek gibi göstermektir.”

    Ama millet artık kimin ne yaptığını görüyor, onun için de CHP 1950’den beri seçmeni aldatamıyor!

    Yine aldatamayacak!

  12. Bu muhafazakar partilere bakıyoruz hala oyları çok düşük. Erdoğan bunlarla Şeçime girseydi kazanırdı burda sol oylarda önemli.

    Muhafazakar partilere bakıyorsun samimi bir şekilde çalışmıyorlar. Aynı Ekmelettin Aday olduğunda MHP’nin çalışmadığı gibi. Ekmelettin, Muhafazakar olduğu halde CHP’liler oy verdi.

    Misal konyayamı gidiliyor sadet, babacan, iyi parti ve memleketi olan Davutoğlu, kılıçdaroğlu ile gitmeli bu muhafazakar illerde bunlar daha çok çalışmalı.

    • Ekmelettin, seçimde aldığı oya hadepi ekle %49 ediyor. Erdoğan kazanamıyordu kata kulle ile %2 oyu ekledi.

      Önceki seçimlerde ekonomik kriz bu düzeyde değildi şimdi işi daha zor.

      Bu Tabloya bakarak az çalışılmamalı, Muhafazakar partiler çok çalışıp Erdoğana farklı kapılardan şans verilmemeli Büyük farkla kazanılmalı.

  13. Düşman okları kimi gösteriyorsa biz oyumuzu ona vereceğiz.Amerika,AB,içerdekiler,dışardaki oklar kimi gösteriyor!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

    • evet vereceğim ama kerhen istemeden düşmanımın düşmanı dostumdur . PKK kimi
      destekliyorsa onun karşısındakine veririm.

      • “Cumhur ittifakına oy vermek PKK’ya kurşun sıkmaktır” cümlesini cumhur ittifakı üyeleri söylerse anlamı başka, aynı cümleyi PKK’lılar söylerse anlamı başka olur! Cumhur ittifakı üyelerinin böyle bir cümlesi yok! Bu da cümlenin hedefini düşündürmesi lazım.

        Ben düşündüm pkk cumhur ittifakına oy istiyor kanaatine vardım. Siyasetçiler destek isterken direk oyunuzu bize verin der, ama bir terör örgütü desteklediği partiye oy verin diyemez, oy istediği partinin oy kaybedeceğini bilir çünkü.

        Kafanızı PKK’lılardan daha çok çalıştırmanız lazım:)

      • Erdoğan’ı istemeyenler, istemeye istemeye CHP ye;
        HDP li CHP yı istemeyenler, istemeye istemeye AK partiye oy verecek …
        bu seçim gerçekten enteresan olacak

  14. ABD’NİN F-16, RUSYANIN DOĞALGAZ KARARI
    Dün ABD yönetimi F-16’ların bazı elektronik parçalarını Türkiye’ye verme kararı aldığını kongreye bildirmiş.
    ABD’de nihai yetkili kongre olduğu için.
    Zavallı ABD başkanı, ben yaptım oldu diyemiyor.
    Gelsin de başkan ve sistem görsün.
    Bizdeki seçime bir aydan az bir zaman kala.
    Rusya bu yılın doğalgaz ödemelerini 2024 yılına daha doğrusu seçim sonrasına ereteledi.
    Rusya büyükelçisi zaten açıktan seçimi iktidarın kazanmasını istediklerini beyan etti.
    Avrupa ülkeleri göçmenleri vs bahane ederek mevcut iktidarı destekliyorlar.
    Özellikle Avrupa ülkeleri kendilerine göre haklılar.
    Bunların 20 yılda verdiği “açığı” hiç kimse 100 yılda veremez.
    Kuyruğun en dibinden yakalamışlar, kim olsa bırakmak istemez.
    Çin desen, Uygurların adını anmayan bir iktidarı neden istemesin?
    Medyalarında çatlak ses olabilir. Ancak, “Dış güçlerin”
    tavrı net.

  15. CHP LİLER MÜSLÜMANLARI NASIL GÖRÜYOR YADA ÖLÜLER ŞEHRE GÜLÜMSEMEZ
    Allahtan seçim günü halkımızın işi kolay. PKK lı duran kalkan cumhur ittifakına verilen oy pkk ya sıkılmış kurşundur dedi. Pkk ya kurşun atmak isteyenler cumhur ittifakına ülkemize kurşun atmak isteyenler muhalefete oy verecek. Bu kadar basit.

    • Yerel seçimde de muhalefete oy vermek Sisiye oy vermektir diyordunuz. Basitti. Kaybettirmişti.

  16. sayın KORU, yabancılar anlıyor da içimizdeki her şeyimize fransız olanlar anlamak istemiyor. Milliyetçi Muhafazakarlar nasıl oy verecek CHP ye hem geçmişte yaptıkları hem de şimdiki işbirlikçileri nedeniyle. zatı aliniz buyuruyor ki muhafazakar parti liderlerimiz oy istesin istiyorlar zaten daha ne yapacaklar, bu liderlerimiz zaten 2018 seçimlerinden beri CHP nin değirmenine su taşıyorlar. Milliyetçi Muhafazakar seçmen not etti bunlaru

  17. Ümit Özdağ’ı bile taklit etseler yeter aslında. Özdağ her gün bir yerlere gidip video kaydı paylaşıyor ve sosyal medyada sohbet odaları açıp propaganda yapıyor. anketlerde de % 3’ü gösteriyor oy oranı. Ki Ümit Özdağ görünürde tek bir kişi, partisinin de tek adamı. Ne kadrosu var ne de doğru düzgün teşkilatı var, hiç bir şeyi yok, bir seçim vadi bile yok. Ama gelecek deva Saadet demokrat partilerinin toplam oyundan daha fazla oya ulaşmış görünüyor anketler doğru söylüyorsa. Herkesin alay konusu olan Muharrem incenin oy oranı bile % 4-5 gösteriyor anketler.

    Rehavetlerinin sebebi meclis gurubunu garantiye almış olmaları olabilir.

    Bir de şu var tabiki, sanırsam Ümit Özdağ’ı Cem Gürdeniz ekibi destekliyor. Akpartiyi destekleyen çeteler malum zaten. Muharrem inceye de perinçekçiler el attıklarını varsaysak!

    Belki de çok da ortalarda görünme heveslisi değillerdir kim bilir:))

  18. Ne yapsın Millet İttifakının muhafazakar kimlikli üyeleri; yapacakları her siyasi angajman seçmene “zaten sizden daha önde, sizin sunumunu yaptığınız dilin en kallavisi Erdoğanda var” dedirtmez mi? Hem kendi başlarına Erdoğan’ın hitap ettiği kitlede özgül ağırlıkları daha fazla olacağı aşikar olan Millet İttifakının muhafazakar üyeleri, Millet İttifakına değil de Kılıçdaroğlu gibi yaşlı ve halkta heyacan uyandırmayan bir siyasetçinin dümen suyuna girdikten sonra muhafazakar kesimde, seçmende bundan sonra ne kadar etki ortaya koyabilirler?

    Ben, muhafazakar -sağ blokun kendi alternatifini kendi içinden çıkarması gerektiğini düşünürüm hep ve Babacan ya da Gül, zamanında bir çıkış ile bunu fevkalede gerçekleştirebilecek bir kimlik idi bana göre. Siyasette kimin çıkını yüzde yüz ak-u paktır.. Kervan ise yolda düzülür…

    Yola çıkma cesaretini ortaya koyamayan muhafazakar – sağ blokun ağır topları veya deneyimli politikacıları, bugün, arkasına muhafazakar kesimin (şimdilik) küçük temsilcilerini alan Millet İttifakının lokomotif gücünü, yüzde 25’lik CHP’yi iktidar alternatifi haline getirdiler; yoksa CHP’nin bu konjonktürde bile kendi oy’unu artıramadığı halde iktidar alternatifi haline gelmesi muhafazakar – sağ siyasilerin hem hükümet ettikleri dönemin son yarısını başarısız tamamlamaları hem de siyasi vizyonu okuyamamalarından başka ne ile açıklanabilir?

    Gördüğünüz üzere -aidiyet duyduğum ben (bile)- yapılmasına çok kısa bir zaman kalan seçimi değil, seçimden çok önceleri olması gereken ve gerçekleştirilemeyen muhafazakar-sağ oluşumun meydanda olamayışına hayıflanıyorum. (Bilinen manasıyla muhafazakar-sağ tanımlamasını artık Cumhur İttifakı karşılamıyor bana göre.)

    Yabancıların seçime yönelik izleme ve izlenimleri dahi, seçim sonuçlarının nasıl da iki arada bir derede olduğunu, hiç kimsenin net ifade ile sonucu kestiremediğini ortaya koyuyor.

    Nedeni, muhafazakar-sağ blok seçmenin içine düşürüldüğü travma olmasın?

    • En hakiki gerçeğin anahtar cümlesni bulmuş sunuz Hasan bey. “ Ben, muhafazakar -sağ blokun kendi alternatifini kendi içinden çıkarması gerektiğini düşünürüm hep ve Babacan ya da Gül, zamanında bir çıkış ile bunu fevkalede gerçekleştirebilecek bir kimlik idi” dediğiniz gibi İDİ!
      Şans bir kere çıkar insanın karşısına. Değerlendirdin değerlendirdin.
      “ …dümen suyuna girdikten sonra muhafazakar kesimde, seçmende bundan sonra ne kadar etki ortaya koyabilirler?..”
      Bu kısmını ben başka türlü değerlen diriyorum ama, mühim değil bir sonuç çıkmayacak çünkü🤗.
      “..muhafazakar-sağ blok seçmenin içine düşürüldüğü travma olmasın?” Telaşesine hiç gerek yoktu. Onlardan bir halt olmaz, herzaman ki gibiler, öyle de kalacaklar!
      Ben asıl sol ne b.k olduğunu kendide bilmeyen diğerkesime acıyorum. Elfatiha.🤲

  19. Türkiye medyasının hiç olmadığı kadar tekelleştiği ve bunun da yine normal olmayan yöntemlerle gerçekleştirildiği konuyu takip edenlerin malumu.

    Normalde köylü ve çiftçilere ayrılacak kaynaklar medyanın el değiştirmesinde kullanıldı ve elde edilen yayınlar tek yanlı algı oluşturulması için tepe tepe kullanılmakta.

    T24’ten Eray Görgülü’nün haberine göre Demirören Holding’in, Doğan Medya Grubu’nu satın almak için, 2018’de Ziraat Bankası’ndan kullandığı 895 milyon dolarlık kredi borcunun yalnızca yüzde 3,2’sini ödediği ortaya çıktı.

    Demirören Holding’in borcu bugünkü döviz kuruyla 17 milyar TL’ye ulaşırken, firma bankaya olan borcunun yalnızca yüzde 3,2’sini ödemiş oldu.

    https://t24.com.tr/haber/milyar-dolar-ne-olacak-bes-yil-gecti-demiroren-ziraat-bankasi-na-borcunun-yalnizca-3-2-sini-odemis,1101004

    Ziraat Bankası bu krediyi eğer hayvancılığa yönlendirse idi büyük ihtimal bir et krizinden bahsediyor olmayacak; binlerce insana da istihdam sağlamış olacak, kıt döviz kaynağımız da yurt dışına gitmemiş olacaktı.

    Öte yandan Muhsin Yazıcıoğlu’nun yakın arkadaşlarından Remzi Çayır Ak Parti’nin “Yoksulluk, Yasaklar ve Yolsuzlukları” giderme sloganı ile iktidara geldiğini ancak 21 yıl sonra geldiğimiz nokta itibariyle durumun çok daha kötüye gittiğini söylüyor.

    https://www.youtube.com/watch?v=u0G6yrsmSlg

    Peki bu gibi haberler halkın ne kadarının gündemine giriyor?

    İşte işin sırrı da orada.

    • Demirtaş “PKK’ye silahı ancak ben bıraktırırım” diyor.
      Sanki sözü Kandil’de geçiyormuş gibi.
      Sanki PKK “silahı bırakıyorum” demiş de Seher’in Selo’su silah teslim alacakmış gibi.
      “Yiyene” tabii.
      Zira Demirtaş’ın sözünün ne sahada ne masada ne İmralı’da yeri var.
      Sözünü dinleyen yok.
      “Sorunu Mecliste hukuk çerçevesinde çözeceğiz” diyor.
      Aynısını “masanın adayı” Kılıçdaroğlu da diyor.
      İyi de kanlı organizasyonunun senkronizasyonun şefleri…
      Ortadaki sorun terördür.
      Ve terörü öncelikli olarak asker, polis ve savcı temizler.
      Zaten ülkedeki terörist sayısı 100’ün altına düşmüş.
      Onlar da silah bıraksa ne olur bırakmasa ne olur.
      Teslim olan olur, olmayan kendini sarı torbada bulur.
      Bunca göz boyama çabanız ne onları ne masayı kurtarır.

    • Sırrı bey “et krizinden” bahsediyorsunuz da, maaşallah tek derdiniz o olsun, millet ev derdinde, kimisi de et:)

Yoruma kapalı.