Seçim öncesi ortak amaçlı birliktelikler sonrasında da başarı getirebiliyor.. Örneği var…

24
Reklam

Galiba iktidar cephesi kendi zorlamalarıyla mecburen oluşmuş rakip cephenin yeni unsurlarla daha da genişleyerek güçleneceğini ve hele seçimler henüz ufukta görünmezken altı partinin liderlerinin aynı sofrada buluşup ortak bir metnin altına imza atabileceklerini hiç düşünmemiş…

Cumartesi akşamı buluşmasına iktidar cephesi sözcüleri ile destekçilerinden gelen tepkiler bunu gösteriyor.

Bugün yapılacak grup toplantılarında dinleyeceğimiz konuşmalara da aynı türden tepkilerin yansıması kaçınılmaz.

Sürpriz yaşanıyor.

“Göreceksiniz bir araya gelmezler” iddiasının yerini “Göreceksiniz, birliktelikleri uzun sürmeyecek” iddiası aldı.

Beklenen, ‘Millet İttifakı’ içerisinde mızıkçılık çıkması ve ittifakın çatlaması…

Haksız da sayılmazlar; farklı eğilimlerin temsilcilerini aynı hedef etrafında birleştirmek ve bir arada hareket etmelerini sağlamak göründüğünden çok daha zordur. İki parti neyse, AK Parti-MHP ortaklığında olduğu gibi, ilkinin diğerinin rengine bürünmesiyle çıkar birliği sağlanabilir; fakat altı değişik eğilimin partilerini bir araya getirmek deveye hendek atlatmaktan zor bir iş…

Altı parti bunu başardı.

Reklam

Verdikleri fotoğrafa bakılırsa, seçimden sonraya ve iktidarın el değiştirmesi gerçekleşirse hükümet kurup ülkeyi yönetmeye kadar varacak bir ittifak gerçekleşmiş gibi.

Olmayacak sanılan olmuş sayılabilir.

İktidar cephesi adına konuşup yazanlar, muhalefeti bir araya getiren amacın “AK Parti’yi ve Tayyip Erdoğan’ı yönetimden uzaklaştırmak” olduğu ısrarındalar.

Doğru bir tespit bu.

Muhalefetin farklı renklerini bir arada tutan gerçekten de o amaç.

Ülkenin AK Parti tarafından son yıllarda kötü yönetildiği, bunun en önemli sebebinin de Tayyip Erdoğan’a dünyada pek az ülke başkanına tanınmış olağanüstü geniş yetkileri sağlayan ‘Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’ olduğu düşüncesi farklı partileri bu durumu değiştirme amacında birleştirdi.

Aslında küçümsenecek bir amaç değil bu. 

Benzer bir durum bir başka ülkede çok daha derin ayrılıkların söz konusu olduğu partiler arasında yaşandı; orada da, tam sekiz farklı partiyi, uzun yıllardır iş başında olan hükümeti ve iddialı başbakanı yerinden etme amacı bir araya getirdi ve kurulan ortaklık işe de yaradı.

Reklam

İsrail’de yaşandı bu durum.

Likud Partisi ve lideri başbakan Benjamin Netanyahu’yu iktidardan etmek için, birbirlerine hiç de olumlu gözle bakmadıkları bilinen -bir kaçı aşırı dinci- yedi Yahudi partisi, yanlarına İsrail meclisi Knesset’te dört milletvekiliyle temsil edilen Arap Birliği blokunu da alarak, hükümet kurdu.

Netanyahu “Göreceksiniz, olmayacak, kuramayacaklar” beklentisi içerisindeydi. Hükümeti kurdu sekiz parti. Sonrasında, yine Netanyahu “Göreceksiniz, karşılarına çıkacak ilk sorunda tökezleyip dağılacaklar” iddiasını seslendirirken, en kritik çetrefilli siyasi sorunları bile sühuletle çözmeyi başardı sekiz aydır süren çok partili koalisyon.

İsrail meclisi Knesset’ten bir görüntü..

Üstteki fotoğrafa bir kez daha yakından bakın.

Meretz adlı laik-solcu Yahudi partisinin milletvekili Tamar Zandberg ile Ra’am diye de bilinen Arap Birliği partisinden İman Khatib-Yassin milletvekili olarak yer aldıkları Knesset’te görülüyor o fotoğrafta.

Ülkeyi Netanyahu’nun temsil ettiği bir anlayıştan uzaklaştırma amacı onları yan yana getiren…

Yolsuzlukların hesabı görülürken, geçmiş dönemin yanlışlıklarına da sünger çekiliyor…

[Uzunca sürmüş bir çatışmacı ortamı takiben Türkiye ile İsrail arasındaki buzları eritme çabaları da sürüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’u Türkiye’ye davet etti. Herzog davete icabet edeceğe benziyor. İsrail basınında son on yıla damgasını vuran Türkiye karşıtı havanın yerini, şu yakınlarda yakınlaşmayı kolaylaştırıcı haberler ve yorumlar almaya başladı. Gün geçmiyor ki, gazetelerinde, “AK Parti döneminde sinagoglar elden geçirilip ihya ediliyor” veya “İsrailli iş insanlarına suikast girişimleri Türk güvenlik güçleri tarafından önlendi” türü haberler çıkmasın. Köşelerde de yakınlaşma benimsenmiş durumda.]

Koalisyonlarda sorunlar çıkması doğaldır. İsrail’deki sekiz benzemezli koalisyonda da sorunlar çıkıyor. Ancak, liderler bir araya geliyor ve sorunlar aşılıyor.

İki cephe arasındaki oy farkı çok az olduğu halde bütçe Meclis’ten geçebildi. Yasa teklifleri gündeme geldiğinde koalisyon ortağı partilerin milletvekilleri birlikte hareket edebiliyor. Dikenli konularda bile soruna çözüm bulunabiliyor.

Geçen hafta, Netanyahu, koalisyonun bozulması sonucunu getireceği hesabıyla dikenli bir konuda yasa teklifini Meclis gündemine taşıdı. Koalisyonu oluşturan Yahudi partilerinden Meretz ile Arap Birliği’nin itiraz etmesi beklenen unsurlar bulunan yasa, Knesset’ten geçti.

Meretz ile Arap Birliği milletvekilleri oylamaya katılmadı, muhalefetin teklifi iktidarın içinde yer alan altı partinin de desteğiyle yasalaştı.

Buna karşılık, koalisyon içerisinde yer alan aşırı partilerin karşı çıkması beklenen, her yerde pıtrak gibi bitmiş çoğu yasal olmayan yerleşim merkezlerinin enerji ağına bağlanmasını öngören Likud girişimi yasa teklifi, büyük bir çoğunluğun oyuyla reddedildi. 

Geçinmeyi ve uzlaşmayı da öğretiyor koalisyonlar.

Cumartesi akşamı geç saatlere kadar ülke sorunlarını konuşup bir ortak metin üzerinde uzlaşan Türkiye’nin her eğiliminden liderler, aslında seçim zamanı için düşünülmüş ittifakı daha önceden yoluna koydular. Seçim de hesapladıkları gibi sonuçlanırsa, bu, kurulacak yeni hükümetin de sorunların üstesinden gelebileceği umutlarını artırabilir.

İktidar cephesinin tepkilerini anlayışla karşılamak gerek.

ΩΩΩΩ

Reklam

24 YORUMLAR

  1. İktidarda olmayan partilerin mevcut Erdoğan nefreti kolaycılığı ile seçim kazanıp peynir ekmek domates siyaseti yürütmek yerine ülke sistemini rehabilite eden, kalkınmayı formüle eden, ekonomik refahı tabana yaymayı vs. vs. amaçlayan bir yöntemde uzlaşmaları ve uygulamaya koymaları gerekiyor. Erdoğan bu ülkeye hala iyilik! yapabilir, sadece muhaliflerin biraz daha akıllı olup ülke sevdasını öne alıp ülke için birlikte hareket etme kültürü geliştirmeleri gerek.

    ilk 3 ayda dolar ve faizin düştüğü, adalet problemlerinin çözülmeye başladığı, herkesin rahatladığı bir Türkiye’ye uyanmak işten bile değil. Yeter ki muhalefet kolaycılık yerine bu ülke için SİSTEM kurma gayretine düşsün!

  2. BENIM CUMHURBASKANI ADAYIM: GULTEKIN UYSAL COK KALITELI VE GENC BIRI. ILKELI ENTELUKTUEL BIRI birkac programda izledim. ADAM CUMHURBASKANI OLACAK ADAM. Tum sorunlara vakif ve cozum onerileri olan biri. lutfen gultekin bey bi cvp yaziniz.

    • DUR YOLCU!
      ÖYLE “birkac programda izledim. ADAM CUMHURBASKANI OLACAK ADAM.” DEMEYLE OLMUYOR!
      “Tum sorunlara vakif ve cozum onerileri olan biri.” OLMAK CUMHURBAŞKANLIĞI İÇİN GEREK VE YETER ŞART MIDIR?
      KENDİSİ ŞİMDİYE KADAR KAÇ ÜLKEDEN İMF Yİ KOVUP ÇIKARMIŞ BİLEN GÖREN DUYAN VAR MI ACABA?

  3. 6+1 Biden’in “YEDİ KOCALI HÜRMÜZ” kukla muhalefetinin sırrını çözdüğü an  Türkiye Cumhuriyeti Devletinin önü açılacaktır.

    CIA’nın yan kuruluşu olarak bilinen RAND Corporation tarafından 2020 yılında ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) için rapor hazırlanmış

    Türkiye ile ilişkilerinin yeniden geliştirilmesine odaklanan “Türkiye’nin Milliyetçi Rotası: ABD-Türkiye Stratejik Ortaklığı ve ABD Ordusu İçin Çıkarımlar” başlıklıraporda, Türkiye siyasetiyle ilgili 10 yıllık bir perspektif, dört senaryo ile oluşturulmuş.
     
    Senaryonun en önemli kısmı:

    “Muhalif bir politik lider veya muhalefet ortaklığı 2023 seçimlerinde mevcut iktidara üstünlük sağlayarak 2017 yılında gerçekleşen anayasa değişikliklerini iptal edecek ve daha Batılı dış ilişki ve güvenlik politikası edinecektir. Bu durum ABD ve Avrupa’nın politika ve güvenlik anlayışında Türkiye ile ilişkilerini geliştirmesine öncülük edecek, Türkiye ile Arap dünyası, İsrail ilişkileri gelişecek, Kürt ve Kıbrıs sorunlarında yol katedilecektir.”

    Türkiye-ABD ilişkilerinin gelecek on yılda alacağı şeklin ABD yararına olması için neler yapılması gerektiği de şöyle anlatılmış:

    ABD aynı zamanda, eğer demokratik bir muhalefet ortaya çıkar ve Türkiye’yi daha işbirlikçi müttefik ve güvenilir bölgesel ve küresel ortak olma yolunda yeniden yapılandırırsa, gelecek on yılda ortak çıkarlara uyma konusunda iş birliğini sürdürecek girişimlere ihtiyaç duyacaktır.
    ABD ve Türkiye’nin Suriye’deki görüş farklılıklarını ortadan kaldırmak amacıyla, ABD’nin Türk müttefikleri ve Kürt ortaklarıyla kıvrak diplomatik görüşmeler ve daha fazla politika ayarlamaları yapması gerekir.

    ABD ordusu, Türkiye’nin Milli Savunma Üniversitesi’nin müfredatını oluşturmaya yardımcı olma yollarını araştırmalıdır. Böylelikle Türkiye’nin subaylarını ABD okullarına göndermeye devam etmesi sağlanmalıdır.”

    Türkiye’de birbirine siyaseten hiç benzemeyen 6 artı 1 siyasi partiyi Tayyip Erdoğan’ı devirebilmek için bir araya getiren güç kimmiş?

    Ne demişti Meral Akşener.
    “Biz proje ittifakıyız…”

    Aynen öyle.

    ABD kimden yana?
    AB kimden yana?
    İngiliz kimden yana?
    Peki;
    PKK kim için oy istiyor?
    Ya;FETÖ?
    Ya;YPG, DHKP-C  kimi destekliyor!
    Açık ne net;

    Biden ittifakını..

    • Bu ülkenin vatandaşı 8-10 milyon Kürt tercih olarak HDP’yi seçmiş. Bu konuda dışlayıcı politikalarla, HDP siyasetçilerini içeri atarak, hukuku siyasallaştırarak ancak mevcut teröre destek veren politikaları sürdürürsünüz. Terörden nemalanan devlet dediğimiz devlete çöreklenmiş çetelerin de tek gayesi bu. Türkiye ancak demokratikleşerek, vatandaşlarına huzur ve refah sağlayabilir. Bunu bile isteye reddeden politikalar sandığa gömülecek ve bir daha bu milletin başına bela olamayacaklar. Bunu başaramazsak Türkiye bütünlüğünü koruyamaz. Baskıcı ve reddedici politikalar uzun süre devam ettirilemez.

      • O zaman neden masada yoktu onu açıklayın.
        Korkak pısırik lider olmaz.
        Çık bunlar anayasal bir partidir deyip savun .
        Adam olduğunu anlayalım.

  4. Altı partinin Türkiye‘ye vereceği en büyük hizmet, karṣılıklı güven.

    Partiler olarak hangimiz iktidara gelirsek gelelim, beraber kurduğumuz düzene ana hatlarıyla bağlı kalacağız, güvencesini topluma vermek.

    Böylece seҫim kampanyalarında, koalisyon görüṣmelerinde ağırlık ekonomik ve sosyal konularda olacak.

    Koalisyonlarda partilerin ekonomik ve sosyal konularda anlaṣması da kolay değil ama, milyonlarca insanın yaṣam ṣartları söz konusu olunca aceleye gerek yok, seri kararlar vermeye hiҫ yer yok.

  5. Bu , bir araya gelen 6 parti ; eğer gerçekten ülke menfaatlerini , ülkenin içinde bulunduğu sıkıntıların çözümünü öncelikli hedef olarak alırlarsa , yani siyasi menfaatlerini öteleyebilirlerse başarılı olabilirler .
    Burada sağduyunun galip gelmesi , gerçekçi olunması ve sorumluluk almak çok önemlidir ; ülke ve millet de bunlardan zaten bunu bekliyor , başka bir çıkış kapısı yok !
    Şurası muhakkak ki ülkenin içinde bulunduğu durumdan her ne kadar birinci derecede siyasi iktidar sorumlu ise de ikinci derecede , denetim ve kontrol görevi olan muhalefetin de suçu , günahı vardır ; bu nedenle sorumluluklarının gereğini yerine getirmek zorundadırlar.
    Ancak , ne kadar terör örgütüyle bir şekilde irtibatlı veya iltisaklı olduğu söylense de veya öyle olsa da mecliste grubu bulunan HDP nin de bu oluşumun içine alınması , bir şekilde belki de kazanılması, yani dışlanmaması gerekirdi ; dışlaya dışlaya daha beter bilenmelerine sebep olmuyor muyuz , bunun sonu ne olacak !
    Hakkımızda hayırlısı olur inşallah , bir ümittir , inşallah arkası gelir .
    Selamlar, saygılar

  6. Evet; “Seçim öncesi ortak amaçlı birliktelikler sonrasında da başarı getirebiliyor..”.. Ama, ortak amaçlı birlikteliklerin sonrasında başarılı olamayanlar da çoğunluktadır ve bunun örnekleri ülkemizde fazlasıyla gerçekleşmiştir. Bu seferki biraz farklı; siyasi partileri, yüzde 50 artı 1’e mahkum eden bir seçim sistemi var karşımızda ve buna, bu sistemi gerçekleştiren iktidar partileri ile yanaşmaları da dahil.

    Bu tabloda, ne Sn. Yazarımız ne de kaç gündür geniş çaplı siyasi kesimlerden HDP’nin siyasi istem içerisindeki yeri ile, yapılacak ilk seçimlerdeki tavrının ne olabileceğine hiç değinmedi/değinilmedi. Neden?

    HDP, altı siyasi parti liderlerinin toplantısına davet edilmediğini hem sitemli hem de iddialı bir dille ortaya koyarak dışlanmış olmanın sakıncalarını anlattı. Görünen tabloda, HDP hem Cumhur İttifakı hem de -yeni adı ne olur bilmiyoruz- Millet İttifakınca kenarda tutuluyor gibi gözüküyor. Böyle olmasında, Erdoğan’ın, “İmralı’da ki Edirenede’kinden hesap soracak” çıkışına dair hesabını boşa çıkarmak için mi Millet İttifakının HDP’ye davetiye göndermediğinin etkisi oldu acaba?

    Aslında HDP’nin çıkışına bakılırsa, -en azından yakın vadede- her iki ittifakca da, hiçte öyle kenarda tutulduğuyla ilgili değil ve fakat daha çok PKK’nın gücünün kırıldığı, her iki popüler liderinin mahpusta tutulduğu bu demde, HDP’nin siyasi istem içerisinde tutulmuş olmakla birlikte yalnızlığa, tek başına bırakılmaya, “pazarlık edebilir” gücünün elinden alınarak kenara itilmişlik olarak okuyorum ben bunu. Peki bunu sağlayan nedir?

    Siyasi ortamı kurgulayan devlet (aklı), iktidar olsun olmasın, siyasi partilerin harekat alanını hep sınırlamıştır, sınırlaya gelmiştir. Bu kanaatimi ben ‘her 4-5 yılda bir yapılan seçimlerle devlet, kendini, onu idare etmeye aday siyasi partilerin-hükümetlerin kollarına bırakmaz’ diye çoğu kere değişik ortamlarda paylaştım. Belki de bu, kendini demokrasi olarak tanımlayan her ülkede aşağı yukarı böyledir.

    HDP’nin, hem PKK’nın zayıflatıldığı hem de dolaylı/dolaysız liderlerinin hareket alanlarının kısıtlandığı günümüz ortamında ve önümüzdeki ilk seçimler için siyasi sistem içerisinde tutulmuş olarak ve fakat “kenara itilmiş” bir duruma sokulmuş olmasını, ilk seçimde bir kolay iktidar değişikliği hazırlığına yorumluyorum ben. HDP’nin marjinalleştirildiği, kenarda tutulacağı formülü her iki siyasi kanatca da kabul gördü sanırım. HDP’nin seçimlere, seçilecek hükümete etkisi kırılmış olarak, böylece geriye kalan -karasızlarla beraber- diğer seçmen kesiminin geçişkenliğini sağlayarak kolay bir iktidar değişikliği gerçekleştirmek isteniyor galiba.

    Kolay iktidar değişikliği diyorum; çünkü bunu pekiştiren kanaatimin de şuradan oluştu: Erdoğan’ın yetkilerini devretme ya da iktidarı teslim etmeye yönelik kimi çevrelerle pazarlık içine girdiğiyle ilgili kamuoyuna sızanlar: Kimi, Erdoğan’ın bu pazarlığı Akşener ile yaptığını duyururken (Can Ataklı), kimi de müesses nizamın aktörleriyle gerçekleştiğini duyuruyor. Komplo teorisi gibi gelebilir ama her komplo söylentisinin arkasında “ateş olmayan yerden duman çıkmaz” gerçekliği de yatıyor olabilir. HDP’nin sistem içerisinde ama kenarda tutulduğu bir formüle -şimdilik- her iki ittifak cenahının razı olduğu görüntüsü, sistem içerisinde yasal bir siyasi parti olmasına rağmen kenara itilmeye , sistem içerisinde var olmakla beraber aslında sistem dışı tutulmasına el altından razı olan her iki ittifakın, muktedirler ile pazarlık içerisinde olduğu intibaını veriyor.

    Bizde demokrasi kültürü, çok ortaklı yönetme kültürü henüz oluşmuş değil. Bunun siyasi, kültürel ve ideolojik nedenleri var. Bu kültürün oluşması daha zaman alacağa benziyor. Şimdilerde çok ortaklı yönetime, “yönetişim”e duyulan ihtiyaç, aslında yönetime talip siyasi partiler ile halkın bunun farkına varmış olmasından değil, bizi buna mecbur kılan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin başarısız olması ile seçilebilme oranıdır. (Yüzde 50+1)

    Yeni sistemin başarısızlığı, beraberinde baş başa kaldığımız dış politika sorunları ile sosyo-ekonomik sorunların çözümü için konjonktür bize “yönetişimi” öneriyor. İç ve dış-yakın çevremizdeki- gelişmelerden siyasi istikrarsızlığa daha fazla maruz kalmamak için “ortak akla” ihtiyacımız var ve sanırım bu hazırlık içerisindeyiz.

    Hayırlısı olsun.

    • Şaban Sevinç için zor geçen programın konuğu Emin Şirin’di bu hafta bizim tv’de. Emin Şirin’in ilginç düşünceleri var. Siyasetin realitesini konuşmak lazım diyerek başladığı konuşmasını “6 partinin ortak açıklaması makuliyet çerçevesinde toplanmış partilerin herkesin rahatlıkla kabulleneceği bir çerçeve çiziyor. HDP ise bu çerçeveye uymayan isteklerde bulunuyor ve ‘biz pazarlık yapmak istiyoruz hangi ittifak istediklerimizi verirse o ittifakta yer alırız’ diyor. Millet ittifakını oluşturan 6 partinin çerçevesine uymayan bir partiyi neden davet etsinler” diye sürdürüyor. Ve “bana göre, HDP, DEVA ve Gelecek partilerinin kendi isteklerini dayatmaya hakları yok” diyor.

      Bu düşünce umarım CHP ve İYİ partinin genel görüşü değildir. Emin Şirin biraz köşeli düşüncelere sahip biri çünkü.

      • “.partilerinin kendi isteklerini dayatmaya hakları yok” diyor. Demiş bitmiş zaten.
        Baran bey sizce hakları var mı? Var dediniz diyelim, ortak masada şartsız ön hesapsız talepsiz!
        Yeralmak istese “gel” denirmi?
        Onlar gelebilirler mi?

        • Emin Şirin bey söylediklerinde haklı olabilir. O Deva ve gelecek partisini hükümet üyelikleri zamanında yaptıkları yanlışlara istinaden fazla istekte bulunmasınlar diyor. Ama onların yanlışlarını iyi parti de CHP de onayladı sonuçta. Bu günkü yanlışlıklarda her partinin katkısı var.
          Ben hiç bir partiyi diğerinden farklı görmediğim için Emin beyden farklı düşünmem normal.

    • Siyaset önünde anahtarı kendinde olmayan kilitli kapıları istemez!
      Adalarda mağaralarda kilitli odalarda ikamet edenlerinde kendine faidesi olsa.. Hikayesi..
      Sonuçta su akar yolunu bulur. Kim kimle anlaşır kim kimle o ağacın altında buluşur bilemem.
      Bir inandırıcı olan, koskoca ülkenin siyesetçi yetiştirip yetiştiremediğidir.
      Ve görünen: yetiştirebiliyor.
      Hatta seçimden sonra yonca yaprağı gibi açılıp gonca güller açılacak belli bir süre sonra şahsen tahminim?

  7. Örneğin bir ünlü parti kurup seçime girecek olsa, meşhur diş güçler filanı destekliyor dedikodusu çıksa, şu düşüncedeki seçmenler o tarafı gösterip bu tarafa geçecekmiş söylentisi yayılsa,
    İnan ı veriyor güzel yurdumuzun güzel insanları. Bırakın inan kendi karar versin☺️
    *Yüzde 8 KDV 1’e düştü diye enflasyon faiz kur fiyatlar düşecek beklentisine girmek!.. gibi şeyler yada yüzün üzerinde parti olan ülkede bir parti yada kişiye seçimleri endekslemeye çalışmak!
    İnan’ ın aklım terse dönüyor. İnanamıyorum bazen?

  8. **”Yolsuzlukların hesabı görülürken, geçmiş dönemin yanlışlıklarına da sünger çekiliyor…”
    ***”Geçinmeyi ve uzlaşmayı da öğretiyor koalisyonlar.”
    **”..ülke sorunlarını konuşup bir ortak metin üzerinde uzlaşan Türkiye’nin her eğiliminden liderler, aslında seçim zamanı için düşünülmüş ittifakı daha önceden yoluna koydular.”
    Daha ne istiyorsunuz ki?
    Bu kadar olumlu işler düşünülürken, başka sıkıntı yapacak sorun yaratacak eklemlemelere gerek te yok bence.?
    Aynen devam böyle.

  9. “AK Parti’yi ve Tayyip Erdoğan’ı yönetimden uzaklaştırmak” amacı etrafında toplanmak bir cürmü meşhud veya mühlikatı seba gibi söyleyenlerin ağzından tiksinti ve nefret ile çıkıyor. Halbuki siyasi rekabet elbette rakibini yenmek hedefi üzerine kuruludur. Ülkede farklı fikirlerin bir araya gelebilmesi kadar toplumu güldürecek bir başka icraat ise bu 6 benzemezin millet ittifakına yakışacak toparlayıcı adayı tespit edecek özveri ve feraseti gösterebilmesidir. İyi yönetilmediğine inandığım Türkiye’nin daha iyi yönetilebilecek bir sistem ile yönetilmesi talebinin bir hak arayışı olduğunu ve ancak Hz. Ali’ye atfedilen şu söz ile anlam bulabileceğine inananlardanım.
    “Her kim ki haksızlığa uğrar da hakkını aramazsa hakkı ile birlikte şerefini de kaybeder. Hz.Ali (RA.)

  10. Sn Koru 6 Parti’nin bir araya gelmesi Erdoğan i indirmeye yetmiyor.
    O. Masada neden HDP yok?
    Öyle veya böyle seçimin neticesini değiştirecek tek parti HDP ( bunu İBB seçimlerinde gördük)
    Aynı masada bulunma cesareti gösteremeyen partiler ülkeyi nasıl yönetecek bunu bir aciklayiverin.

  11. Ülkede tüm bunlar olurken Manisalı olduğu halde Mersin’de hapsedilen ve orada da ölen 84 yaşındaki Nusret Muğla için Bülent Arınç’ın yayınladığı taziye;

    “Kendisi gibi pırıl pırıl insanlarla kitap okur, sohbet yapardık. Sonra berberlikten ayrıldı ve küçük bir kavaf dükkanı açtı. Aynı hizmetine orada devam etti; artık Kavaf Nusret Ağabey olmuştu. Sonra ‘Hizmet Hareketi’ olarak bildiği yolda eğitim faaliyetlerine destek olmaya başladı. Kısıtlı imkânlarını bu yolda kullandı. Topladığı zekat, fitre ve çiftçilerden aldığı ayni yardımlar ile okulların yapım masrafina destek oluyordu. Kendisini sevenlerin Nusret Ağabeyi artık eğitim gönüllüsüydü.

    ‘ELİNE BİR GÜN ÇAKI DAHİ ALMAMIŞ GÜZEL İNSAN’

    15 Temmuz’da yaşanan hain darbe girişimi ülkemizin üzerine bir felaket gibi çöktü. Uçaklar, helikopterler, tanklar bomba ve kurşun yağdırdı, meclisimiz bombalandı… Bu hain girişim, onlarca şehit ve gazimizin canını fedakarca hiçe saymasıyla ancak önlenebildi. Bugünden hemen birkaç gün sonra Nusret Ağabeyin de birçok arkadaşı gibi ‘silahlı terör örgütü üyesi olmak’ iddiası ile tutuklandığını öğrendim. Bırakın silahı, eline bir gün çakı dahi almamış, kimseye kaba bir söz söylememiş, her defasında ‘Biz muhabbet fedaileriyiz husumete vaktimiz yok.’ diyen o güzel insan, bankaya para yatırmak, eğitim vakfında görev almak, gençlerle ilgilenmek gibi malum suçlamalar ile hüküm giymiş ve ardından tahliye edilmişti.

    ‘İKİ YIL ÖNCE ZİYARET ETTİM’

    Kendisine 2 yıl önce geçmiş olsun ziyaretinde bulunmuştum. Kimseye kırgın ya da küskün değildi. 15 Temmuz hain darbe girişiminin bir felaket olduğuna inanıyor ve kendisinin ve arkadaşlarının haksız yere terörist olma iddiası ile yargılandığını, bunun aileler için büyük travmalara neden olduğunu düşünüyordu. Haksızlıkların giderilmesi için benim de elimden geleni yapmamı istemişti. Hakkındaki karar onandıktan sonra cezaevine alındı. Kalp ve çeşitli rahatsızlıklardan dolayı çok sayıda ilaç kullanıyor, kendi başına hayatını idame ettirmekte güçlük çekiyordu. Maalesef tam teşekküllü üniversite hastanesinden alınan raporlar Adli Tip Kurumu tarafından onanmadığı için cezaevi şartlarında kalmaya devam etti.

    ‘CEZAEVİ ŞARTLARI HASTA MAHKUMLARIN TEDAVİLERİ İÇİN UYGUN DEĞİL’

    Hastalığı şiddetini artırdı ve maalesef kovide yakalanarak dün 84 yaşında hayata gözlerini yumdu. Bu güzel insanla olan hikayemin kısaca özeti budur: kendisine dair anılarımı kalbimin en müstesna köşesinde saklayacağım. Peki ardından söylenmesi gerekenler nedir? Cezaevi şartları hasta mahkumların tedavileri ve tedavi süreçlerinde gerekli koşullar açısından uygun değildir. Kalp ameliyatı olması gerekenler var, kanser hastaları var. Tedavileri mevcut şartlar altında mümkün değil. Bu insanların cezaevinde kalmasının kamuya hiçbir faydası yok. Cezalarının büyük bölümünü zaten cezaevinde geçirmiş insanlar. İnfazlarının ertelenmesinin kamusal faydalarının olduğu gibi bu insanların daha kolay şifa bulabilmelerine de imkan sağlayacaktır. Anayasamızın 17. maddesine göre cezaevlerinde dahi olsalar vatandaşların mutlaka insan onuruna yaraşır bir hayat yaşamaları gerekiyor.

    ADLİ TIP KURUMU’NA ELEŞTİRİ

    Çoklu ilaç kullanan, çocukları ile birlikte cezaevinde kalan kanser hastaları var, üstelik kovid riski altındalar. Bunların infazının ertelenmesi Adli Tip Kurumunun raporları onaylamasına bağlı. Eğer kurum, söz konusu raporları onaylar ise cezaevinden infazları ertelenerek çıkacaklar, belki iyileşmeyecekler ama ev ya da hastane şartları altında tedavileri mümkün olabilecek. Doktorlar inançlı olur, merhametli olur, adaletli olur. Onlar, Hipokrat yemini etmiş insanlardır. Bu insanların cezaevinde kalıp ölüme terk edilmesinin size, yargıya, toplumsal bütünlüğümüze ne gibi bir zararı olabilir? Lütfen bunları düşünün ve bu şekilde hareket edin. Burada sadece Anayasa’nın 17. maddesi değil, Cumhurbaşkanının da af yetkisi önem taşıyor. Sayın Sezer de, Gül de, Erdoğan da bazı hükümlüler için de bu yetkilerini kullanmışlardı. Kaldı ki Adli Tıp Kurumu, kendisine kanun ve yönetmelikler ile verilen yetkiyi hiçbir makam ve mevkiden korkmadan, hukuka uygun şekilde kullansa Cumhurbaşkanın af yetkisini kullanmasına dahi gerek kalmayacaktır.

    ‘ZEBANİLER KAN VE İNTİKAM ATEŞİYLE YANIYORLARDI’

    Bu konudaki tek muhatabım 15 Temmuz gecesi eline silah almamış, hiçbir şekilde silahlı eylemde bulunmamış, kendi hallerinde Türkiye’nin her yerinde imamı, müezzini, öğretmeni, doktoru, esnafı, emeklisiyle ‘Sen bu örgütün üyesisin’ denerek cezaevine doldurulmuş insanlardır. Sonsöz; Nusret Ağabey hakkını helal et. Ben, senin ve senin durumunda olanlar için kamuoyunun şahit olabildiği ve olamadığı tüm mecralarda, sesimin ve gücümün yettiğince bildiğim doğruları söyledim. Ama gözler kararmıştı, köşebaşlarını tutan zebaniler kan ve intikam ateşiyle yanıyorlardı. Doğru bildiklerimi söylediğim için ben de hakaret gördüm, azarlandım, horlandım, Fetöcü olarak hedef gösterildim. Sana ve arkadaşlarına faydalı olamadığım gibi kendime de faydalı olamadım. Ama inanıyorum ki bu da geçer ya hu. Göz yaşarır, kalp mahsun olur. Fakat biz Rabbimizin razı olacağı şeylerden başkasını söylemeyiz.”

    • Anlaşıldı, Fehmi Bey bu gün köşesini size kiraya vermiş herhalde , ne diyelim ,güle güle kullanın! (Şöyle biraz baş tarafına baktığımı ve konuyu anladıktan sonra okumadığımı da belirteyim )

    • Maalesef sap ile samanın ayrılmadığı gerçek adaletin tesis edilemediği bu problem tüm ülkenin sorunudur.
      Bir gün insanlar visdanlarının sesini dinler ise problem çözülecek ama olan olmuş yiten hayatlar geri gelmeyecektir. Bunun vebali ise Başka OO amerikadaki …… nın ve ülkeyi yönetenlerin olacaktır.

    • Fetullahçı Terör Örgütü elebaşı Gülen, 2009 yılı mart ayında, kendisine bağlı polis, hâkim, savcı ve gazetecilerin işbirliği ile yürütülen Ergenekon soruşturmalarında tutuklanan ancak sağlık sorunları nedeniyle hastaneye giden yaşlı, emekli subaylar hakkında şunları söylemişti:

      “Bu işlerin sulandırıldığı gibi bir kaygı var. Bana da öyle geliyor. Baksanıza sürekli Silivri Cezaevi’yle GATA arasında yatay geçiş, yani yatış geçişi var. Bizim Erzurumlular bunu şöyle yorumluyor: ‘Bu işin içinde bir GATA’kulli var.’”

      Aynı dönemde Bülent Arınç da FETÖ operasyonlarına tam destek veriyor, “Türkiye bağırsaklarını temizliyor” diyordu.

      Öyle bir iklim oluşmuştu ki hiçbir suçu günahı olmayan Yarbay Ali Tatar atılan iftiralardan dolayı onur intiharını seçiyor, Ergenekon kasası denilen Kuddusi Okkır bir deri bir kemik kalırken niceleri gibi hayatını kaybediyordu.

      ŞEHİT VE GAZİLERİMİZ

      FETÖ’nün kötülükleri kumpas operasyonlarıyla sınırlı kalmadı. 15 Temmuz gecesi darbe girişimi sırasında sivil vatandaşların üzerine F-16’lardan bomba attılar, tanklardan ateş açtılar. 251 insanımız şehit oldu. Polis Özel Harekât merkezine attıkları bombanın yakıcılığı, şehit polislerimizin DNA’sını bile bırakmadı. Tabutlarına taş ve toprak konularak defin işlemleri yapılabildi. Başı vücudundan ayrılan kadınlar, kalbinden vurulan çocuklar, vücudu tank paletinin altında kalıp bedeni yol ile kaynaşan şehitler… Kolunu, bacağını, gözünü kaybetmiş, vücudunun hatta beyninin bir yerinde tabanca mermisi ile yaşayanlar dahil sayıları 2 bin 500’ü bulan gaziler…

      FETÖ işte böylesine alçak, böylesine cani ve kahpe bir örgüttür.

      24 İTİRAFTA ADI GEÇİYOR

      Bülent Arınç önceki gün sosyal medya hesabından lise yıllarından beri tanıdığı biri ile ilgili duygusal bir mesaj paylaştı. 84 yaşında FETÖ hükümlüsü bu kişi, onanan cezasını çektiği hapishanede koronavirüse yakalanmış ve kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmiş.

      FETÖ nefreti neden bu kadar büyük ve canlı

      Bu ülkenin insanları FETÖ’cü alçaklar gibi değildir; hastalık ya da ölüm karşısında kötü söz söylemez. Bülent Arınç o kişi için, “Hizmet hareketi olarak bildiği yolda eğitim faaliyetlerine destek olmaya başladı. (…) Topladığı zekât, fitre ve çiftçilerden aldığı ayni yardımlar ile okulların yapım masrafına destek oluyordu” diyor.

      Gözaltına alınan, tutuklanan ve etkin pişmanlıktan yararlanan 24 FETÖ mensubu ise aynı kişiyi “Sohbetlere katılan, Manisa ili mütevelli heyeti üyesi, sohbet imamı, örgütün yurtdışı gezilerine katılan, büyük bölge esnaf mütevellisinde yer alan, şahısları Bank Asya’ya para yatırmaları ve örgütle iltisaklı derneklere üye olmaları konusunda teşvik eden kişi” diye tanımlıyor. Ölüm karşısında artık kim ne derse desin önemi kalmadı.

      FAYDALI OLMAK İSTİYORSA ‘AHMAKLIK YAPMAYIN’ DESİN

      Bülent Arınç ise yazılı açıklamasında “Sana ve arkadaşlarına faydalı olamadığım gibi kendime de faydalı olamadım” diyor. Faydalı olmak için, çevresinde de hâlâ sempati besleyen varsa onlara “Ahmaklık yapmayın” desin. FETÖ’nün sadece düşman gördüklerine değil, rakip dini gruplara ve en son kendi üyelerine zarar verdiğini, FETÖ elebaşı ve yöneticileri yurtdışında kaçak yaşarken bedeli sadece peşinden gidenlerin ödediğini, FETÖ elebaşı Gülen’in ülkesini yabancı devletlere satan darbeci bir vatan hain olduğunu anlatsın, yeter.

  12. Koalisyonlar demokrasinin vazgeçilmez tarafıdır. Ne kadar geniş olursa o kadar iyidir. Amerika’da sistem iki partili. Ama orada da her parti aslında geniş bir koalisyonu temsil ediyor. Örneğin demokrat parti seçime girerken 8-10 Başkan adayı ile bir sene önce yola çıktı. Sonuçta o adaylardan koalisyonu en iyi temsil edebilecek Biden ve yardımcısı Kamala Haris çıktı. Her ikisi de Başkan adayı rakiplerdi önce. Ancak şimdi ortak olarak hükümeti yönetiyorlar. Bizdeki ucube Türk tipi CB sistemi denilen tam bir orta Asya tipi diktatörlük. Bu sistemden muhalefet elbirliği ile bizi kurtaracak umarız. Bu kadar çekilen çileler de son bulacak, tekrar hür demokrasiye, batı ittifakına, özgürlüğe ve refaha yol alacağız.

Yoruma kapalı.