‘Reform’ diye başlanmıştı, bugün gelinen duruma bakın; durum hiç iç açıcı değil…

30
Reklam

Ekonomide ve adalet alanında ‘reform’ yapılacağı müjdesine ne oldu?

Bu soruyu muhatap almam gerekenlerin kim olduğunu tam kestiremediğim için öylesine soruyorum. 

Önce Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ekonomi alanında ve yargıda köklü değişiklikler yapılacağı müjdesini verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerin Türkiye açısından önem taşıdığını, tam üye olma hedefinden vazgeçilmediğini de bu vesileyle tekrarladı.

Ardından, adalet bakanı Abdülhamit Gül, benzer açıklamalar eşliğinde, kolların sıvandığı izlenimi veren görüşmeler yapmaya başladı. Bakanın sivil toplum kuruluşlarıyla buluşmalarında verdiği sözler kesindi. Bakan orada da kalmadı, kendisinden bile gelse talimatları dinlememeleri gerektiğini bildirdiği yargıçlardan yasalara ve vicdanlarına göre karar vermelerini istedi.

Cumhurbaşkanı ve bakanın çıkışlarını, AK Parti sözcülerinin niyet teyidi anlamına gelecek açıklamaları ile görevlerini parti politikaları istikametinde görüş bildirmek olarak tanımlamış kalemlerin ve TV yorumcularının koroya katılması izledi.

Ne oldu bütün bunlara?

Ekonomide reform bakanın gitmesi miydi, yoksa faiz oranını yükseltmek mi?

Üzerinden henüz bir ay bile geçmemiş müjdeyi unutmamız mı gerekiyor?

Reklam

Ekonomiden sorumlu bakanı istifaya zorlayan bir süreç yaşandı. O arada kendisine verilen “Faizleri düşür” talimatını harfi harfine uygulayan Merkez Bankası (MB) başkanı görevden alındı ve yerine daha önce maliye bakanlığı yapmış bir siyasi şahsiyet atandı. MB’nin ilgili kurulu ilk toplantısında faiz artırımına gitti.

Faiz artırımı ‘ekonomide reform’ anlamına mı geliyor yoksa?

Eğer faiz oranının düşük veya yüksek olması bu kadar önemli idiyse, düşük faiz oranında yıllarca ısrar edilmesi yüzünden yaşanan kayıplar neden göze alındı?

O ısrar yüzünden Hazine ve MB’nin elindeki döviz rezervlerinin eksiye düştüğü ve bu durumun 128 milyar dolarlık bir kayba yol açtığı iddiası var.

‘Ekonomide reform’ kamuoyunu iddialar hakkında aydınlatmayı da içermek zorunda.

Yargıda reform çıkmaz ayın son çarşambasına kaldı

‘Yargı reformu müjdesi’ ise, üzerinden geçen bir ayın sonunda, öncesinden daha vahim bir hal aldı.

Konunun yetkili ağızlar ve AK Parti’nin muteber saydığı yazar-yorumcular tarafından AB ile ilintilendirilmesi, özellikle Avrupa ülkelerinden Türkiye’ye yönelik eleştirileri ortadan kaldırmanın amaçlandığı biçiminde yorumlanmıştı.

Reklam

Avrupa ülkeleri fikir ve ifade özgürlüğü konusunda hassas. Siyasi kimliğe sahip kişilerin, sivil toplum önderlerinin cezaevlerinde bulunması, görüş sahiplerinin yazıları ve konuşmaları yüzünden takibata uğraması, kanun hükmünde kararnameler (KHK) eliyle insanların görevden alınması en fazla eleştiri getiren hususlar…

Bu hafta, İngiltere’de bir mahkeme, önüne gelen bir davada fikir özgürlüğü sınırını hayli geniş tutan bir karara vardı. Karara göre, fikir özgürlüğü başkalarını rahatsız etmeyi, hatta hakareti bile kapsar. Kararda aynen şu ifade yer alıyor: “Özgürlüğü sadece kimseyi rahatsız etmeyecek fikirler için istemenin bir anlamı yok.”

‘Reform’ denildiğinde İngiltere’de mahkemenin çizdiği sınırlara kadar gitmeyi henüz kimse bizde savunmuyor. En ileri tavsiyeler, siyasi alanın dar kalıplardan kurtarılmasını, cezaya dönüşen tutuklu yargılamalardan vazgeçilmesini, siyasiler, sivil toplum liderleri ve gazeteciler ile yazarların cezaevinde tutulmamasını içeriyor.

Hepi topu birkaç simge isim üzerinde yoğunlaşıyor beklentiler…

Zaten ‘yargıda reform’ konusunun bir başka bahara kaldığı görüntüsü de o birkaç simge isim etrafında meydana gelen son gelişmelerden kaynaklanıyor.

Yargılandıkları mahkemelerin savcılarının bile iddianamelerinde ileri sürmedikleri yakıştırmalar ortalığı kapladı ve iktidarı destekleyen bir çevreden gelen o yakıştırmalar ‘müjde’ veren ağızların söylemini de değiştirdi.

‘Beşinci kol’ hoş olmayan bir kavram

İlk kez ‘beşinci kol’ deyimi bu dönemde iktidar sözcüleri tarafından yaygın kullanılma sokuldu.

‘Beşinci kol’, yani savaş halindeki bir ülkenin dış düşmanlarıyla işbirliği halinde olan kendi içinden birileri…

Franko döneminde iç-savaş halindeki İspanya’da dikta yönetimi tarafından kullanılan bir kavram bu ‘beşinci kol’ kavramı…

Türkiye bir iç-savaş halinde değil. Muhalifler bile iktidarın bu yeni kavramı literatüre dahil etmesine kadar ‘diktatör’ sözcüğünü kullanmıyordu; şimdi kullanılınca en sert tepkileri iktidar sözcülerinden duyuyoruz. Yani Türkiye’de dikta yönetimi de yok. 

O halde ‘beşinci kol’ kavramı neden?

Bu soru önemli. Önemli, çünkü ‘beşinci kol’ tespiti iktidarlar tarafından yapılmaya başlandığında arkasından neler geldiğini tarih kitapları yazıyor. 

Hiç hoş şeyler yazmıyor tarih kitapları…

Kavramın kullanıma girmesiyle başlayan sürecin sonu iyi gelmiyor. 

Daha da önemlisi şu: Bir ay önce ‘yargı reformu’ ve AB ile ilişkileri düzeltme bir ‘müjde’ olarak sunulmuşken iktidar sözcüleri ile MHP dışındaki destekçilerinin savundukları o müjdeyle birlikte gündeme gelen görüşleri şimdi tekrarlayanlar ‘beşinci kol’ tehdidine maruz kalıyorlar.

En son AK Parti genel başkan yardımcısı, karakollar ve cezaevlerinde ‘çıplak arama’ yapıldığını söyleyen mağdureler için kullandı ‘beşinci kol’ kavramını. [Böyle bir iddia-itham varsa, iktidara düşen, iddia sahiplerinin yalan söylediği suçlaması yapmak değil, böylesine vahim bir iddianın üzerine gidip soruşturma açmak olmalıydı.

Akıl alır gibi değil.

Muhatabımı tam kestiremediğim için ortaya öylesine sorduğum “Reform yapılacaktı, ne oldu o müjdeye?” sorusuna makul bir cevap bulabilirsem, şimdi almayan aklım belki o zaman alır.  

Ne oldu sahi?

ΩΩΩΩ

Reklam

30 YORUMLAR

  1. O bu değil de sayın KORU bu yazının konusu ile kapaktaki araştırma yada sondaj gemisini uğurlamayla nasıl bir bağı var ben çözemedim. Siz de yorumlara bir cevap yazmıyorsunuz ki. Şimdi işün yoksa komplo düşün. Acaba Koru “reformlar hayata geçsin” derken gemileri akdeniz ve karadenizden çekelim mi demek istiyordu. Yoksa hiç kelimesi geçmeyen geminin yazının kapak resminde ne işi ola ki acep. Saldırı mı ? Hiç sanmiyorum. “Kimseyi rahatsız etmeyecekse” neden bunu düşünelim değil mi? Madem burası özgür bir platform. Bende bu yazının kimler adına kimlere mesaj verdiğini soruyorum. Bir yorumcu (kendinin insan olduğu zannıyla) bir yorumcuya “insandan farklı birşey” olduğunu edebi bir biçimde söylemiş, eh benim sorum daha çirkin olamaz herhalde değil mi ?

  2. Hala analaşılamamış sanırım şu Reform Sözcüğü
    -Yargıda Reform denilince Af
    -Ekonomide Reform denilince Zam
    Sürekli bu sonuç çıkınca Halk da doğal olarak bu sonuca varıyor….

  3. BU MİLLETİN AKP Yİ NEDEN HALEN DESTEKLEDİĞİNE NEDEN MUHALEFETE UMİD BAĞLAMADIĞININ AÇIK DELİLİDİR.

    SIRA İSTİKLAL MAHKEMELERİ YENİDEN KURMAKTA
    Murat Bardakçı eleştirilerine ise şu şekilde devam etti: “İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Şeb-i Arus’u “Kur’an’ı Türkçe okutma” gibisinden siyasî bir maskaralık hâline getirmesinin ardından Belediye’nin ve Belediye Başkanı’nın bağlı olduğu partinin, inkılâpların sıkı şekilde tatbike çalışıldığı 1930’lara dönme hevesidir! İstanbul Büyükşehir Belediyesi neticede bir Şeb-i Arus gecesinin ve Mevlevi ayininin tanınmaz hâle getirilmesine âlet olmuş; Kur’an’ı, naatı, salâtı vesaireyi 90 sene sonra Türkçe okutmuş ve bunu sosyal medyadan övünerek ilân etmiştir! Bu iş İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde görevli her kimin marifeti ise, o kişiye şimdi çok ama çok daha önemli bir vazife düşmektedir: İstiklâl Mahkemeleri’ni yeniden kurup ibret-i âlem için şöyle birkaç yüz kişiyi sallandırıvermek! İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 1930’ların hızlı inkılâp günlerine dönebilmeyi ancak böyle sağlayabilir.

  4. “Demokratik muhalefeti destekleyerek iktidar değişikliği yapacağız “ sözü 5. Kol faliyetine çıkmıyorsa ne çıkıyor
    Bunu diyen ABD başkanı bunu göz ardı edenlerde içerde 5 mi 6 mı kol oluyor
    Muhatabımı kestiremediğim için öyle ortaya söylüyorum

    • 3tane, 3’te yetmez 5tane, beşte yetmez 7 tane ver allahım ver diye bir şarkı vardı.
      Ha bire yeniler çıkıyor piyasaya.
      Simdilik 5, 6..
      Arkasından daha kaç tane geleceği bilinmiyor.
      Acaba bu ahtapot kolları gibi kollar mı kastediliyor?

      • Bak işte bunu “Haçlılar namusuza dokunmaz” diyecek kadar rotayı şaşırmış ABD kucağındakilere soracaksın çünkü saydığın kadar kol ancak bu lafı söyleyenlerde oluyor başka göremedim ben

  5. Erdoğan ne derse onu aksini yapar…
    Açıkcası: “YALAN, IFTIRA,ve
    MAĞDUR”RIYET,” zırhına bürünme konularında TÜRKIYEDE Sağcısı solcusu koministi DIN SATANLAR ile birlikte Herkese ve her kesime inandırma konusunda puani 100. “FAKAT” Dünya’da yeni doğmüş bebeklerde dahıl tek bir kişiye inandırama becerisi 0.
    Tükiyede’de “Erdoğana” tabiiki inanmayanlar var. Nerde diye “sorarsanız” Furkan vakvı başkanı Alparslan Kuytul, Abdullatif Şener, ve hapishane rezidenti bazi gazeteciler.
    Burdaki yorumcular arasında’da erdoğana inanmayan galıba benden başka yok.
    Ben, değil Gülen, Demirtaş, Gül, Kılıçtaroğlu gibi parti ve cemaat liderleri KABAK GIBI ORTADA OLAN 15 Temmuza rağmen erdoğanın kendisini dahi teröristlikle itham etmedim ve etmemde.
    Fakat, burdaki trollere diyecek sözüm yok onlara göre erdoğana köle olmayan herkes terörist.
    Benim sözüm, iftira olduğu kabak gibi ortada olan Gülen cemaatı mensuplarıni sırf sevmedikleri için fetullah terör örgütü (fetocu) diyen yorumcu arkadaşlar “erdoğanın iftiralarına alet olarak onun yalanlarını onaylayíp havuzuna su taşıdıklarının farkinda dahi değiler.

    Şimdi erdoğan neden 18 senedir 17/25 aralik 2013 ve 1116 odali saray ve ABD deki mal varliğı ile en zengin dünya liderleri sıralamasında ilk 10’da yer almasi gibi zenginlik rekoru kırmasına rağmen valiyoz gibi milletin başına çökmş kalkmadığ Türk insanının kendinden olmayanlara yaşam hakkı tanımamasından dolayi oliyor.

    Bizdeki bu kafa yapısı olduktan sonra Türkiyede çoook erdoğanlar türer.

    Yahu banane kim kime tapmış veya biart etmiş bu gibi oyunlara gelmeyelim, PKk yi diş güçler değil iç güçler besliyor. Hemde ana kuzularının kanları ile.
    Bizim bizden başka düşmanımız yok.
    Bunu bilin …
    Dünyada herkes melek olsa ben herkese inanırım. Fakat erdoğana inanmam.

  6. Ekonomide ?yapılan özelleştirmeler (yada satılan fabrikalar, muhalefete göre peşkeş çekilen), faiz düşük kalsın ısrarı (?daha onyıllar önce yüzde bilmem kaç enflasyon faiz görmüş bir ülke), yapılan yüksek maliyetli yatırımlar ✈???? (hepsinin bir torbaya konulup aynı anda çıkarmaya çalışılan) ( fırından çıkarılmaya çalışılan sıcak ekmek sanki), en önemlisi muhalefetin kasa tam takır, kuru bakır suçlaması.
    Göreceğimiz varmış, gördük elhamdülillah.
    Ayağını yorganına göre uzat sözünü dinlemeden hem de.
    Hele ki olmayan parayı yemek için ne kadar çok hevesli insanlarımız varmış meğer.
    Abd’deki gayrimenkul balonu patlamamış olsa (bilmesek) belki dünyada daha kaç türlüsü olacaktı?
    Muhalefetin erken davranma engel olma yeteneği takdire şayan, ama bir paracıklara sahip çıkamamışlar demekki.
    Konuşuyorlar, konuşuyorlar bazan, adam almış götürmüşken.
    Reform yaparmı hükümet, sadece seyredermi muhalefet?
    Hükümet yapar icraat. Etmez şikayet halk.
    Reform yapılır mecliste hep beraber, uygular hükümet.
    Yeri gelir bir kişi içinde kalkar uçak- helikopter, lakin kalmamış kimsede merhamet.
    Kişiler üzerinden, ülkelere bakarak yapılırmı reformlar?
    Bunu da benim aklım almıyor, boşa koysam dolmuyor.

  7. Türkiye’yi sazan sarmalına sokmak için RTE biçilmiş kaftandı. O yüzden 18 yıldır iktidarda olması sağlandı. Bu öyle bir sarmal ki D.Baykal bile vaktiyle işini gücünü bırakıp RTE’nin Başbakan olması için uğraşmıştı. Bence Baykal’ın üzerine gitmek lazım. O malum kasetler 2002’den önceye aitti ve kendisine söyleneni yani RTE’yi Başbakan yapmak zorunda kalmıştı.

    Sazan sarmalı öyle bir şeydir ki yapılanın bir tuzak olduğunu anlayamazsınız, zaten anlaşılabilecek bir şey olsa ona ‘sazan sarmalı’ denmez. İşin püf noktası sarmalın uygulandığı ülkede var olan iç çatışmaların esas oyunu bastırarak görülmesini engelleyecek şiddette olmasıdır.

    RTE açıkları çok fazla olduğu için sarmalı görse de göremese de oyuna uymak zorundadır, zaten gerçek gücü pek zayıftır öyle ki kendisine verilen gizli destek çekildiği an boş bir çuval gibi olur. Devlete sahip olduğunu ve ‘Beka’ için uğraştığını sananların içine düşürüldüğü sazan sarmalı ise bizzat haklı olduğu davalarıdır. Zira küresel oyunda haklılık argümanı hiçbir zaman birinci dereceden sonuç belirleyici olmamıştır.

    Muhalefetin bu sazan sarmalını bozacak bir politika izleyebildiğini de göremiyorum. İşimiz zor!

    • hükümet eden irade’yi bu sarmalın içine sokan muhalefet zaten. sarmala önce muhalefet girdi sonra da hükümeti soktu. şimdi hep beraber sarmal kilidine hapsolmuş durumdalar. Ben Erdoğanın yerinde olsam muhalefetin alayının gözünün yaşına bakmam.

      • son cümle Erdoğan’a empati sonucu çıktı. böyle bir hırsım, öfkem yok. yanlış anlaşılmasın.

    • Bu tip stratejileri kavramak cokta zor degil, cünkü bilinen, genel kabul görmüs kanilarin aksine olaylar gelisir genellikle.

      Mesela üstteki yorumda anlatildigi gibi AKP’nin ak dedigine kara diyen Baykal’in CHP’sinin Erdogan’i Siirt’ten aday gösterilmesine mecliste evet oyu vermesi.

      Ya da Arap baharinda’da musluman ulkelerde demokrasinin gelmesini pek umursamayan ve o ülkelerdeki dikta ve otoriter rejimleri destekleyen ve koruyan bazi büyük güclerin, halktaki özgürlükcü hareketleri desteklemesi ve ayaklanmalarin baslamasinda da epey bi altyapi calismasi yapmis olmasi.

      Baharin sonunda ne oldugunu gördük. Suriye ve Misir gibi kritik ülkelerde bi degisiklik olmadi. Sonucta alttan gelen bi dalganin gazi alindi ve bosa cikartildi. Suriye-Türkiye dostlugundan Ortadogu’da basliyabilecek genisleyen bi baris ve huzur ortamida dumura ugratildi.

      Bu odaklar 1990’lar da Kürt meselesinin cözülme ihtimali tetikliyecek cesur adimlari kendi stratejileri icin tehtid görünce kaba güce de basvurabiliyor ( Özal-Bitlis-Kahveci-Ersever-Mumcu cinayetleri)

      Bu gösteriyor ki Turkiye’deki etkin iyi odaklarinda belli bi kapasiteleri var ve bu global/local karsi oyuncularin yaninda oldukca sönük ve yetersiz kaliyor.

  8. Reform konusu ilk başladığında Sayın Koru ümitli ve iyimser olmadığı üzerine bir yazı yazmıştı, ben de halkın beklentileri yönünde bir reform yapmayacaklarını/yapamayacaklarını yazmıştım. 14 Kasım 2020 tarihli yazı şöyle bitiyordu ve ben de altına aşağıdaki yorumu yapmıştım.

    Hukuk reformu hakkında farklı düşünme konusunda bana müsaade…(F. Koru)

    Bana da müsaade, bu konuda da siz yalnız değilsiniz, ben de öyle düşünüyorum. Neden? Çünkü; bugün yaşadıklarımız tesadüf eseri mi? Bir başkasının eseri mi? Hayır bunlar bilerek isteyerek bu hale getirildi. Yazınızda geçen mağduriyetleri hangi vicdan sahibi sahiplenir? Birileri yada her kim bunları bile bile bu hale getirmişse niye vazgeçsin. “Size su bile yok” “Ağaç kökü yesinler” diyen zihniyet niye bu vicdansızlığından vaçgeçsin ki? Onlar için ne değişti? Adalet bakanı ile ilgili de Sayın Koru çok iyimsersiniz. Verilen rolü güzel oynuyor, başka birşey değil. Perinçekgiller ne diyor bence onu görelim, öyle yorum yapalım…

    Bu arada “insani özgürlük endeksi”nde 119. sıraya yükselmişiz, sevinin yandaşlar…

    • Ağaç kökü yesinler diyen şahıs kanser olmuş. Ağaç kökünden üretilen bazı kanser ilaçları var. Onlarla iyileşir belki. Allah şifa versin

  9. Muhatap belli, ama biz belli degil diyelim, ne olur ne olmaz… En basindan beri bir Ak Parti klasigi var: Ne soylerse tersini yapmak, ne yaparsa tersini soylemek…

  10. Reform mu Konform mu?

    İktidarın niyet ettiği reformlar kamuoyunda 6-7 ekim olaylarının müsebbibi olarak görünen Selahattin Demirtaş’ın ve Karanlıklar prensi Kavalanın kurtarılması olarak lanse edence haliyle iktidar hiç olmazsa söylem bazında geri adım atmak zorunda kaldı. Hendeklerin önünde diz çökeceksiniz diyerek siyaseti değil terörü seçen bir parti başkanına bu sevgi neden?
    Karabağ savaşında karşı tarafın en önemli argümanı “Türkiyenin savaşa dahil olduğu, savaşçılar getirdiği” iddiası idi. Savaşın sonunda bunu da en yetkili ağızlardan itiraf ettiler. “Bizim en büyük başarısızlığımız Türkiye yi savaşa çekememek” dediler. Eğer bu iddialarını doğrulayabilselerdi uluslararası sistemi, fransayı, rusyayı müdahaleye çağırabileceklerdi. peki içerde bu iddiayı kim destekledi. Tabi ki chp milletvekilleri. Ermenistan dan önce çıkıp “Türkiye suriyeden savaşcıları Azerbacan’a taşıdı” demediler mi? Peki bu 5. kol faliyeti değil de nedir. Sayın yazarın “Türkiyede franko iktidarı mı var, 5. kol faliyeti niçin olsun” şeklindeki tersten çakma çabasının olduğu bir ülkede olaylar uluslararası normlarda ne kadar sakin kafayla tartışılabilir. Onlar 5. kol yapıyorsa siz de franko’ sunuz demek istiyor. Düşman lehine çalışanlar Kurtuluş savaşı dahil hiç mi görülmedi bu ülkede. CİA ajanlarının cirit attığı, sosyalistim masalları ile 68 kuşağının Türkiye’yi diğer Türki ve Balkan cumhuriyetleri gibi Rusya çizmesi altında bir ülke yapmaya az mı çalıştılar.
    Ne mutlu dinleyip, anlayıpta mucibi mustakilce amel edenlere, ne yazıkki ne idi, ne oldu, daha ne olacağını bilemeyen biçareler..

    • Fikirde tükenenler hakaretle sesimizi bastırmaya çalışıyor. Oysa biz yeni başladık konuşmaya…

      • sayın hd. konjöktöre bakılırsa sizin yaptığınız darbe çığırtkanlığı konuşmak değil bu.

    • hd! bana cevaben yazın henüz burda görünmüyor. ancak bir kısmı ön sayfada görünüyor. ne zaman onaylanıp da bu bölümde görünür bilemiyorum.
      – yaklaşık 4 yıldır buraya yorum yazıyorum.
      – bu dört yıldan önce, ömrümün hiçbir döneminde, tartışmalarda ahlak vurgusu yapmadım.
      – bu sitede islamcılarla (gülenci ve tayyipçilerle) tartışmalarımda ise, nerdeyse her yazımda ahlak vurgusu var.
      – zaman zaman, “acaba bunlar ahlak lafını çok kullandıkları galde çok ahlaksızlık yaptıkları için mi ahlak vurgusunu çok yapıyorum?” diye kendi kendimi sorguluyorum.
      – uzun zamandır siyasal islamcı çevrenin içinde bulundum. çeşitli tartışmalar yaptım. diğer insanlardan ahlaki olarak bir fark görmesem de, burdaki tartışmalarda gördüğüm düzeyde ahlaksızlığın ilk düzelmesi gereken nokta olduğu düşüncesine sahip olmadım.
      – yaşamın gerçekliğinden kopukluk, düşünsel gerilik, mantık ile mantıksızlığın harmanlanması gibi temel yanlışlar çok gördüm.
      – ama bu 4 yıldır, kendimi insanlara ahlak öğütleyen peygamber gibi hissettim. her tartışmamda ahlak vurgusu yapar oldum.
      – bunun da sebebinin, iyice siyasallaşan ve biat kültürü artan kesimle tartışmam olduğunu düşünüyorum.
      – benim arkadaş çevrem islamcı kesimin en eğitimli kesimiydi ve o zamanlar, tayyip ya da gülene değil, dine ve en önemli temsilcilerinin (hz muhammed, hz ömer gibi) davranış ve uygulamalarına göre doğru belirlemeye çalışıyorlardı.
      – sizlerin davranış ve yazılarınız ise, dini hiçbir referansla uyuşmadığı gibi, en basit insani ahlaktan bile fersah fersah uzaksınız.
      – üstelik islamcı kesimdeki genel mantık eksikliğine ilave olarak, sizde, ideolojilerin ve biat kültürünün ahlaksızlığı ve mantık eksikliği mevcut.
      – insanların hakkına giriyorsun. vicdan, insaf ve adalet kavramlarını çiğniyorsun. sonra da utanmadan fikir olmayınca hakaret ediyorsun lafları ediyorsun.
      – sen fikrin de hakaretin de ne olduğunu bikecek kapasiteden çok uzaksın.
      – islami literatürle söyleyim: kul hakkı yiyorsun.

      • Üstad Sezai Karakoç tan ilhamla; Ey ulu yeşil sarıklı hocalar Ahlaksızların ahlak dersi verdiği çağlara geldim bunu bana anlatmadınız.
        .

    • Sn hd! Bu prgrafınızın yarısında Haklısınız!!!.
      Evet sadece çalıştılar…
      *****
      “Kurtuluş savaşı dahil hiç mi görülmedi bu ülkede. CİA ajanlarının cirit attığı, sosyalistim masalları ile
      68 kuşağının”
      ********
      Yalnız bu aşağıdaki () içerisindeki satırları karıeştırmışsınız?

      (“Türkiye’yi diğer Türki ve Balkan cumhuriyetleri gibi Rusya çizmesi altında bir ülke yapmaya az mı çalıştılar.”)

      O zamanlar Rusyanın mahallesi olan 1980 lerin sonlarında özgürlülerine kavuşan Türk Cumhurriyeleri Túrkiye ile bırlikte tekrar Rusyanın emrine verilmeye başlamış olmasını nasıl gòrmediniz hayret…!!!!!

      Peki Uygur’lari terörist ilan ettirenler erdoğan ve ekibi değilmi?Hatta burada Papaz ve gúney sondurumu yaşayan size benzer Çindeki iş adamlarının tek sorunuda Uygurlar olduğuna dair şikayetini
      2016 son baharında Çin ziyaretinde İlker Başbuğ ve perinçek ekibinın iş adamları ile yaptıklari toplantıda onlara iletmişti.

      *******
      “Burdada kendinizi tarif etmişsını bundada haklısını!!!!!….
      *******
      “Ne mutlu dinleyip, anlayıpta mucibi mustakilce amel edenlere, ne yazıkki ne idi, ne oldu, daha ne olacağını bilemeyen biçareler..”
      *******
      Buraya aktardığım yazınızın son kısmída kendinizi tarif etmişsınız.
      Buna híç gerek yoktu zaten burdaki okurlar trolleri iyi taniyor.

      • Trol dediğiniz tam olarak nedir anlamadım. Zaten memleketin yarısı Cumhur ittifakı trolü yarısı Millet ittifakı trolü. Niçin karşı taraftakiler hep trol hiç düşündünüz mü? Yok, yazdığına inanmadan sadece maniple etmek için para karşılığında yazanları kasdediyorsanız lütfen paramı versinler zira 20 yıldır kuruş hesabıma yatmadı. Meslek olarak ta aynı eğitimden geçtiğim kişilerin yapabileceği en dipteki işle, en asgari ücreti alarak iştigal ediyorum. Yani akp li olmaktan bir fayda görmedim. Fayda görenler kadıköyde, bakırköyde bodrum çeşme civarında 140 m2 yapıyı 340 metrekare denize sıfır villalarda yaşıyorlar. Trol mrol diyeceğinize şurada yanlış düşünüyorsun deseydiniz yanlışımı düzeltmeye çalışırdım. Ayrıca bir yorumda bütün gerçekleri yazmanın imkanı yok.
        Son olarak; Yapılan bir araştırmaya göre sosyal medyayı maniple eden trol ordusunun sadece %20 kadarı akp taraftarı geriye kalan%80 muhalif. Muhalif troller arasında Ankara ve İstanbul büyükşehir belediyesine bağlı troller öne çıkıyor. Burada son ilginç nokta Mansuru yavaş ın ankara ekibi daha başarılı. Daha sesiz ve derinden gidiyor. Ankarada bu işi yürüten ekibin yöneticisi ile görüşüp ders almalı istanbul ekibi.

  11. BM den üst düzeyde bir temsilci ile İsrailli üst rütbeli bir subay , Filistin’in işgal altındaki bir
    bölgesinde birlikte inceleme yapıyorlar. İnceleme devam ettikçe yapılan hukuksuz ve BM kararlarına aykırı işgal ve diğer uygulamaları daha yakından gören ve oldukça kızan BM temsilcisi ,İsrailli subayla tartışmaya başlar ,
    – Kardeşim, BM Güvenlik Konseyinin şu,şu şu numaralı kararları var ,siz nasıl bunları dikkate almazsınız , başınıza buyruk hareket ediyorsunuz , açıkça suç işliyorsunuz !
    İsrailli subay ise oldukça sakin ve rahat bir şekilde , sağ elini güneşten korunur gibi alnı üzerine siper yaparak dikkatle ve uzun uzun uzaklara bakmaya başlamış .Temsilci , onun bu tavrına ve boş boş uzaklara bakmasına bir anlam verememiş ve sormuş,
    -Beyim siz öyle nerelere bakıyorsunuz ? İsrailli subay gayet lakayt bir şekilde cevap verir,
    -Beyefendi , ben sizin o söylediklerinizi arıyorum da hiç birini göremiyorum !
    Baki selamlar

    • Matrakçıbaşı, işte onun için dünya 5ten büyüktür diyoruruz!
      Efendim?
      Otoriteye saygı mı duyulsun?
      Onu diyorum işte, otorite böyle diyor;
      Dünya 5ten büyüktür!

      • Sevgili Gayretli trol kardeşim yazılanı neresinden almışsın nereye bağlamışsın. Otorite olarak yazdığın israil de dünya 5 ten büyüktür demiş zaten, senin otoritenden farkı o borusunu 5 liye karşı öttürüyo, bizim gibi vatandaşı olan garip gurebaya değil.

  12. akşehirliler biricik hocalarını, yine bir timurluk iş içjn huzura göndermişler. timur’un huzuruna çıkmış sötledikleriyle hünkâr’ı kızdırmış. akşehirlileri korumuş, üstüne üstlük hiçbir sözünü esirgememiş. timurun da kafası atınca ben şimdi yapacağımı biliyorum, diyerek, hemen iki kişi çağırmış:
    – tez hoca’ya üç yüz kırbaç vurun demiş.
    Hoca, bunu duyunca şok olmasın mı;
    – hünkâr’ım, demiş,
    ya saymayı bilmiyorsun ya hiç sopa yemedin!

    bizde kimsenin saymayı bildiğini sanmam.
    130 milyar doların kayıp olduğu iddiasının ne anlama geldiğini, bunun ne kadar büyük bir para olduğunu pek çok kimsenin ayırdında olduğunu hiç sanmıyorum.
    2003 yılı ikinci çeyrek sonunda bu ülkenin toplam dış borcu 135 milyar dolar civarında idi. 15 yılda 125 büyük özelleştirme yapıldı. diğer küçük özelleştirmelerle birlikte bu ülkenin toplam 80 yılda yaptıklarından  62 milyar dolardan fazla gelir elde edildi.
    bu paranın ne kadar büyük bir miktar olduğu hakkında kimsenin fikri olduğunu gerçekten sanmıyorum. şimdi her zaman olduğu gibi bunu muhalefetin diline dolamaması için de onları bir şeylerle suçlamanız gerekir değil mi?
    işin 5. kola kadar gitmesi bence şaşılası değil, bu kadar büyük miktarlardaki paranın kaybolduğu iddiası ancak bu kadar büyük düşmanlık suçlaması ile örtülebilir.

    “Özgürlüğü sadece kimseyi rahatsız etmeyecek fikirler için istemenin bir anlamı yok.” kararı, pandemi sonrası bambaşka bir dünyaya evrilecek olan yarınlarımıza ısındırma kararlarından sadece biri, alıştığımız, kanıksadığımız pek çok şeyden vazgeçeceğimizin, bırakmak zorunda kalacağımızın işaret fişekleri bu kararlar… artık hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağını hepimiz yaşayıp göreceğiz. buralarda olursak hep birlikte yorum yazıp, düşüncelerimizi paylaşacağız.

    re-form paketine gelince,
    nasrettin hoca bahçede yüzüğünü ararken komşusu rast gelmiş, yardım etmek amacıyla birlikte aramaya başlamışlar, uzun süren hummalı bir aramadan sonra komşu hocaya emin misin hocam yüzüğü burada kaybettiğinden diye sormuş.
    -yok demiş hoca, ben onu bodrumda kaybettim.
    komşu çok kızmış,
    -yahu demiş, bodrumda kaybolan yüzüğü saatlerdir neden bahçede arıyoruz?
    -ama, demiş hoca, ama orası çok karanlık…
    kırk yama re-formlarla kaybettiklerimizi bulamayız değil mi?

Yoruma kapalı.