Parti kapatma, mala mülke el koyma.. Aman Allahım, olacak şey mi bunlar…

80
Reklam

Ne kadar yakından izlemeye çalışsam da medyadaki sayısal çeşitlilik yüzünden bazı çıkışları kaçırmış olabileceğim endişesi yaşıyorum. 

Sürç-ü lisan etmek istemediğim için…

“İktidara gelirsek AK Parti’yi kapatacağız” diyen mi var? Kim acaba? 

Peki ya “AK Parti’yi destekleyen işadamlarının şirketlerine el koyacağız, medya kuruluşlarının kapısına kilit vuracağız, AK Parti için çalışan memurları işten atacağız, AK Parti’de görev yapanların mülklerine el koyacağız” tehditlerini sarf edenler var da bir ben mi işitmedim?

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan dün bir açılış vesilesiyle yaptığı konuşmada böyle tehditlerin varlığından söz etti. 

Okuyalım isterseniz:

“Ne diyorlar? İktidara gelirsek AK Parti’yi kapatacağız, AK Parti’yi destekleyen iş adamlarının şirketlerine el koyacağız, AK Parti’ye karşı muhalefet etmeyen medya kuruluşlarının kapısına kilit vuracağız diyorlar. AK Parti ile çalışan memurları işten atacağız, AK Parti’de görev yapanların mülklerine el koyacağız diyorlar. Daha bunun gibi pek çok zırvayı dillerine doluyorlar. E nerede kaldı sizin demokratlığınız, insana saygınız! Biz bunları tek parti diktatörlüğünden biliriz.”

Gerçekten de ‘faşizan’ yaklaşımlar bunlar…

Reklam

Cumhurbaşkanı kızmakta yerden göğe kadar haklı.

Kendisine hak vermek amacıyla bu yazı için bilgisayar karşısına geçtiğimde, tehditlerin sahiplerinin kimliğini öğrenmek istedim. Ancak günün sonunda, hangi densiz, haddini bilmez, faşist kafalı bu lafları etmiş merakım havada kaldı.

O cümlelerden bir-ikisini bir arama motorunda aradığımda sarf edildiklerine dair herhangi bir bilgiye erişemedim.

T24’te “Peki AK Parti kapatılır mı?” kışkırtıcı başlıklı bir yazı var, ancak onun yazarı da, kendi sorusuna, uzun yazısının en başında “Hayır, kapatılmaz!” cevabını veriyor.

Hakkını teslim etmek üzere yazmayı düşündüğüm bu yazı, ister istemez, tedirginliği konuşmasından belli olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı rahatlatma çabasına dönüştüyse, sebebi, kısa araştırmamın sonucudur.

Araştırmamın sonucu şu: AK Parti’nin kapatılmasını, destekçi işadamlarının şirketlerine el konulmasını, medya kuruluşlarının kapısına kilit vurulmasını, memurların işten atılmasını, parti görevlilerinin mülklerine el konulmasını talep eden, böylesine faşizan görüşler serdeden kişiler yok.

Aklından bunları geçirenler bulunabilir, ancak 80 küsur milyon nüfuslu bir ülkede aklından zoru olan birkaç kişi çıkabileceğini de kabul etmemiz gerekiyor.

[Geçmişte iktidarlar değişti, ama yeni gelenler eskilerden hesap sormadı. Böyle bir şey hiç olmadı. Demokrat Parti “Devr-i sabık yaratmayacağız” dedi ve iktidara geldiğinde geşmişi sorgulamadı. Adalet Partisi, DYP, CHP/SHP/DSP, Refah Partisi, MHP değişik dönemlerde iktidar oldular, onlar da öncekileri hesaba çekmedi. AK Parti de 2002 öncesine yönelik bir işlem yaptı mı? Yapmadı. Bir ara eski bir başbakan Yüce Divan’da yargılandı da ne oldu? Hiçbir şey olmadı.

Reklam

Parti kapatma talebinde bulunma çağı geçti. İnsanların helal yolla kazandığı paralara el koyma, şirketlerinin üstüne oturma, memurları yerlerinden etme, mülklerini ele geçirme kötü niyetlerine hoş gözle bakma bugünün dünyasında kabul edilebilir girişimler değildir.

İktidarın küçük ortağı Meclis’te kendi partisinden daha fazla milletvekiline sahip bir partinin kapatılmasını istiyor, ama AK Parti sözcüleri bile o talebe karşı çıkıyor.

Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile görevden alınan memurlar, kayyıma devredilen belediyeler, seçimle iş başına geldiği halde halen hapiste olan belediye başkanları, malları-mülklerine el konulmuş işadamları yok değil, var, ancak bunların hiçbirinin AK Parti ile herhangi bir ilişkisi bulunmuyor.

Var imiş gibi konuşmasını sağlayan birileri, konuşmasını dinleyenler üzerinde tehlikeli izlenimler bırakmaya yol açtıkları için, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından hesaba çekilseler yeridir.

Olmayan şeylerin dile getirilmesi olmuş şeyleri akla düşürüyor çünkü.

Yeni merakım şu: Acaba bütçe görüşmeleri sırasında muhalefet partileri sözcülerinin yaptıkları konuşmalarda bu tür ‘zırvalar’ dile getirilmiş olabilir mi?

Bu merakla göz attığım konuşmalarda muhaliflerden AK Parti döneminin sonunun geldiğinden, yapılan yanlışların hesabının sorulacağından söz edenler var; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı böylesine kızdıracak türden tehdit anlamında aşırılıklara orada da rastlamadım.

Kendi bakanlığının bütçesi görüşülürken bir bakanın ağzından çıkan, muhalefet cephesi halktan oy alsa bile iktidarın onlara teslim edilmeyeceğini akla getiren talihsiz cümlesine gelen itirazlar, muhalefetin demokrasi konusunda titiz olduğunu tekrarlamasına yaradı.

Demokrasilerde yanlışlıkların hesabının nasıl sorulacağı bellidir. Yanlış işlere elbette hesap sorulur ve hesabı da yargı sorar. Yanlışı olmayanların rahatsızlık duyması için bir sebep göremiyorum.

Zaten tam da bu yüzden bazı bakanların bütçe görüşmelerinde neden öfkelendiklerini anlamakta zorlanıyorum. Kızgınlıktan damarlarının kabardığı ekrandan bile belli oluyor. Oysa, mevcut sistemde bakanlar günlük işleri yürütmekle görevli uzman kişilerden oluşuyor. Eski dönemin müsteşarları gibiler. Siyasi kimlikleri olması gerekmiyor. Nitekim bazı bakanların AK Parti’ye oy vermiş olduklarını bile sanmıyorum.

Üzerlerine gelen, hükümet icraatlarını eleştiren muhaliflere neden kızıyorlar?

Anlamakta zorlanıyorum.

Sözün kısası

Cumhurbaşkanı Erdoğan gönlünü ferah tutabilir. İktidar değişse bile, partisine, partisini destekleyenlere, görev verdiklerine yönelik herhangi bir hesap sorma girişimi olmayacaktır.

Bizde siyasi gelenek hesap sormaya izin vermiyor. Hesap sorabilecek duruma gelenler, böyle bir yola başvururlarsa kendilerinden sonra gelecek birileri bu defa onlardan hesap sorabilir diye böyle bir işe girişmiyorlar.

Muhalefet hesap soracakmış gibi davranır, lafını da eder, ama işte o kadar…

Ne demiş eskiler?

Böyle gelmiş, böyle gider…

ΩΩΩΩ

Reklam

80 YORUMLAR

  1. FEHMİ BEY, MANİPÜLASYON YAPIYORSUNUZ. BAL GİBİ DE EL KOYACAKLAR HEMDE BÖKE NİN DEDİĞİ GİBİ…

    CHP’li Selin Sayek Böke’den diktatörlük sinyali! Müzekere etmeden şirketlere el koyacağız…CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke, iktidara gelmeleri durumunda bazı şirketlere müzakere edilmeden el konulacağını söyledi.

     11 Eylül 2020 – 13:52  234

    CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke, Halk TV’de Fatih Ertürk ile Günün Raporu programına konuk oldu.

    Özelleştirmelerle ilgili konuşan Selin Sayek Böke, şirketlere tehditler savurdu.

    “MÜZAKERE FALAN YOK, BUNLAR ARTIK KAMUNUNDUR DİYECEĞİZ VE DEVAM EDECEĞİZ”

    CHP’nin iktidara gelmesi durumunda birçok şirkete el koyacaklarını ifade eden CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke, Fatih Ertürk’ün “Bunu nasıl yapacaksınız” sorusuna şöyle yanıt verdi; “Özel sektör dediğiniz Türkiye’deki bütün kaynakları rantla yemiş olan beş şirketten bahsediyorum. Ne müzakeresi yapacağız? Müzakere falan yok. Buraya yazacağız ‘Bunlar artık kamunundur’ diyeceğiz ve devam edeceğiz”

    • Limak, Cengiz, Kolin, Kalyon ve MNG, dünyada kamudan en çok ihale alan ilk 10 şirket arasında yer alıyor.
      Limak, dünyada en çok altyapı yatırımı ihalesi alan 2’nci şirket olurken, Cengiz 4, Kolin 5, Kalyon 6 ve MNG 7’nci sırada bulunuyor.
      Dünya genelinde altyapı yatırımlarında ilk 10’a giren bu 5 şirket, AKP iktidarına yakınlıklarıyla biliniyor ve sık sık vergi borçları siliniyor.
      asgari ücretliden silinmiyor ama değil mi???
      son 10 yılda Cengiz İnşaat için 30, Kolin İnşaat için 36, Kalyon İnşaat için 19 ve Limak İnşaat için de 19 kez vergi, resim ve harç istisna belgesi (VRHİB) tanzim edildi
      Bu şirketlerin yurtdışından sağladıkları dövizli kredilerine Hazine tarafından devlet kefil edilirken, alacaklarına da dövizle garanti verilip yükü halka ödettiriliyor.
      Kamu ihaleleriyle zengin olan 5 şirketin 18 yılda devletten aldığı ihalelerin toplam büyüklüğü 203.7 milyar doları buluyor.
      ihale Kanunu 191. kez değişmiş…

      müzakere edilecek ne var burada???

  2. Fehmi bey , yazınızdaki “Kanun hükmünde kararnameler (KHK)ile görevden alınan memurlar diye başlayıp ,.. parti ile hiçbir ilişkisi yoktur”cümleleri ile biten parağrafınızdan dolayı sizi tebrik etmek isterim.

  3. Tekrar öneriyorum. Üst düzey siyasetçi, bürokrat ve işadamlarından yolsuzluk-hırsızlık yapanların ceza olarak elini keselim.

    Yakın geçmişte gayri resmi şeyhülislam denilebilecek ilahiyat profesörü H.K. artık sıranın şeriat devletine geldiğini söylemişti (yazmıştı). Fakat bu zat yazısında şeriat hukukunu uygulamaktan bahsederken el kesme gibi cezaları muaf tutmuş onları uygulanamaz olarak belirtmişti.

    Dinciler neden el kesme cezasını istemiyorlar acaba?

    Ben laik bir müslüman olarak istiyorum oysa!

  4. Ender arkadaş bu bahsettiğiniz ekonomist kaç ülkeden imf yi defetmiş bir bilgi var mı?
    “Daren Acemoğlu rakamlarla gösteriyor sürekli. Demokrat ülkeler fark atarak büyüyor diğerlerine göre.”demişsiniz de hangileriymiş onlar ve nereleri büyüyormuş biraz açar mısınız?
    Mesela demokratik kongo cumhuriyeti de var mıdır aralarında?

    • IMF’i defetmeye gerek yok. Türkiye, IMF’e üye bir ülke. İsterse çıkabilir üyelikten. Her türlü gücü elinde tutan iktidar için 5 dakikalık iş. İktidara bu tavsiyede bulunun bence. Hadi IMF’den çıkın. Hergün AB’ye efelenmeye gerek yok. AB’nin tüm kurumlarından istifa edin. Bize IMF’i defettik, AB’ye laf çaktık muhabbeti yapmaya gerek. Boş laflar bunlar. İktidar paraya sıkıştı, Batıya valla da hukuk reformu yapacağım diye göz kırpıyor. Neden Putin amcasına gitmiyor? Belki bir kaç ruble verir. Yada kullanamayacağı S-400’leri geri almaya ikna edebilir. Sizce?

      • Bence bidon olacak:” Baydın amcacım”, esad bile esede dönebilir yeniden.
        Bdn amca verilsin buyurmadan IMF bit’ini bile vermez diyordu sevmeyen bir muhalif.

  5. Yakın siyasi tarih ne kadar acıklı değil mi? AKP 3Y’yi bitirmeye geldi. Ama üzerine kat be kat problemler koyarak gidiyor. Şimdi de acaba bize devri sabık muamelesi yaparlar mı diye titriyor.

    İş sonuçta demokrasiye geliyor. Ne kadar demokrasi o kadar ekmek. Daren Acemoğlu rakamlarla gösteriyor sürekli. Demokrat ülkeler fark atarak büyüyor diğerlerine göre. Bunu görmek zor olmasa gerek. Ancak halk demokrasiye ve hukuka sahip çıkmayınca, otokrat liderlere yol verince sonuçta acısı çok fena çıkıyor. Darbeye de uğruyor, yoksul da kalıyor, elindekinden de oluyor.

    Akp acemi bir parti olarak başta demokrat değerlere sahip çıkar göründü. Ancak beceriksizliği ve kolay kandırılması sonucu, vesayete karşı savaşta, demokratik değerlere bağlı kalmak yerine, hızlı sonuç alma yoluna saptı ve başka vesayet unsurlarına, Fethullahçılara yaslandı. Sonuçta yapılan hukuksuzluklar onlara da kendine de, ülkeye de pahalı ödetildi. Daha da ödenecek çok borç var görünüyor. Vesayet olanca hızıyla geri geldi ve tüm alanı kapladı. Artık Türkiye içerde ve dışarda son derece sıkışmış, ekonomik, siyasi ve her alanda çok büyük zorluklarla karşı karşıya. Buradan demokratik bir çıkış olacak mı görmek çok zor. Ülkeyi bu şekilde bir ileri iki geri yerinde saydıran cahilliği, geriliği, iş bilmezliği, bağnazlığı aşmak hiç kolay değil. Bu tutarlı ve uzun erimli politikalar geliştirilmesini gerektiriyor. Bunu yapacak insanlar vardır diye umuyoruz. Sadece bekliyoruz bu karanlık sona ersin diye.

    • Ender arkadaş o özlediğin “uzun erimli” politikalar akparti iktidarıyla birlikte yürürlüğe girdi, 2006da ise bütün dünyaya da ilan edildi, yani atı alan üsküdarı geçti artık…

      • Hangi politikalar? Bildiğim kadarıyla bir gün Ruslara, öbür gün AB’ye, sonraki gün ABD’ye göz kırpılıyor. Bunları da kimse anlamıyor gibi devam ediliyor. Herkes tutarsızlıkların farkında. Katar emirinden başka dostumuz kalmadı. O da maşallah mal bulmuş mağribi, memlekette almadık mal mülk bırakmadı. Batan geminin malları bunlar misali. Yakında ülkenin anahtarını teslim edecekler kendisine.

  6. AKP’li sıradan değil, ünvanlı troller siz bu yalancılar’ı ne yüzle savuniyorsunuz? Daha dün meclis’te
    Grup Başkan vekili’niz Özlem Zengin, çıplak aramanın yapılmadığını iddia ederek Gergerlioğlu’nu Meclis’i terörize etmekle suçladı. Bir diğer AKP Grup Başkanvekiliniz, Cahit Özkan ise “Çıplak arama iddiası varsa belgesini getirsinler” diyerek çıplak aramanın olmadığını iddia ettiler.

    Sizin grup başkan vekilleriniz’in reddettiği, hatta belgesini istediği çıplak arama cezaevi yönetmeliğinde var. 29 Mart 2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi İle Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmeliğin 34’üncü maddesinde’ki, “ÇIPLAK ARAMA,” maddesine bir cevabınız varmi?

    Şimdi! Gergerlioğluna TERÖRİST diyen Õzlem Zengin’e. SİZ BAŞÕTÜLÜ” bacınız’ın yalan ve iftirası ortaya çıktı.. peki islamda yalan ve iftira, kul hakkı olduğu için Allah C.C.af etmiyor.
    Herhalde buna bir cevabınız olur. Burda bu tip yalanları eleştirenlere yapmadığnız hakret kalmiyor.

    Hay Allah Din Alet Başkanlığı’nı nasıl unutmuşum.
    Yarin devletullah DA Başkanına emir verir baş õrtûlü bacınz’ın gûnahlarını özel fetva ve bir kaç cennet anahtarı ile af ederler.

    Gerçekten havuz bunların beyinlerini uyusturmuş.
    Muhalefete TTB’ne sayip saydırıyirsunuz’de
    Öcalan’ın mektubunu TRT de okutan ve Kardeşini konuşturan siz değilde TTB ile Millet itifakımi yaptırdı?

  7. Didem hanım “sayın bahçelinin de ciddi sağlık sorunları var, partisinin başında uzun kalacağını sanmıyorum” demişsiniz de; düşmanlarınız için ölüm dileyeceğinize kendiniz için allahtan uzun ömür dileyin! Hayır, meteorolojiden, rasathaneden ya da mezarlıklar müdürlüğünden herhangi bir tüyo falan almış değilim, sadece bi tavsiye benimkisi…

  8. Ahmet bey! Uzan’ın soygun yapmadığına dair mehkeme kararlarına’mi inanayım yoksa 24 saat erdoğanın iftira ve yalanların’ı savunan siz ve sizin gibilerinemi inanayım.
    Uzan hemde AKP ve cenahları’nın mağdurları oynadıkları dönemde can simidi gibi sarıldıkları şu anda ordaki hakimleride satın alabilime umudu ile Avrupa Insan hakları mahkemesine üye ülkelerin arasında en yüksek ücreti ödeyen tayyip cumhurriyeti’nın uzan’ın malarını gasp ettiğine dair kararına değilde! Yani sizemi inanmamı istiyorsunuz?
    Hiç kusura bakmayın Uzanı zerre kadar sevmem ve siyasi görüşüni’de benimsemem.Fakat erdoğan Türkiyede iş adamı bırakmadı. Suçlari sadece 11. C Başkanı Abdullah Gülün memleketlisi olmak olan Boylaklar’ın mallarını gaspedeni görmiyorsunz kalkmış beni’de havuz okurlari gibi dünyadan bey haber cahiler ordusu üyeleri ile birlikte ayni kefedemi zannediyorsunuz?

    Aslında sizi okumamaya ve cevap vermemeye karar vermiştim…fakat bugün uyku sarhoşluğu nedeni ile bilmiyerek yalnışlıkla okumuşum.
    Adam erdoğan hukumetının onun mallarını gasp ettiğini kanunlarla ispat etti… Fakat! Siz halen daha iftiralarınıza devam ediyorsunuz. Size, en iyisi erdoğan marka uyku hap yerine doğal yollardan uyumayi deneseniz iyi olur o zaman dah az hata yaparsınız..!!!!!

  9. – pazarlık yapmaya uğraşıyorlar.
    – suçların hesabı sorulmasın, soygundan kazandıkları paralara dokunulmamasını istiyorlar.
    – bunun pazarlığının gayretindeler.
    – öyle yağma yok: suç işleyenler, bağımsız mahkemelerde yargılanacak, ülkeden çalınan paraların hesabı sorulacak.
    – pazarlık şansları yok.
    – zülmedip, suç işleyip, ülkeyi soyup, sonra da: “bizden hesap sormayın” demek…
    – kusura bakmasınlar: bu ülkede hiç kimse bunların suçlarını affedemez.
    – bağımsız mahkemelerde (gerçekten, hukukun şekil ve şartlarına ve ilkelerine göre yargılama yapan mahkemeler) yargılanacaklar.

  10. Haksız kazançlardan hesap sorulmayışı, o ülkedeki dürüst insanları ümitsizliğe sevkederek çalışma azmini ve yaratıcılık gücünü örseler.

    Haksız kazanç elde eden her kim olursa olsun, sağına soluna ve siyasetçi olup olmadığına bakılmaksızın hesabı sorulmalıdır. Gerekirse bunun için devrim yapılmalıdır. Bir ülke başka türlü kalkınamaz.

    Büyük yolsuzluk-hırsızlık yapmanın cezası el kesmek olsun. Ben koşulsuz desteklerim.

  11. Tanıdığım emekli bir öğretmen var. Çocuk ve torun sahibi.
    Bu şahıs yetim büyümüş.
    Kiminle tanışsa ilk sözü yetimlik oluyor.
    Benimle tanıştığında da aynı şeyi yapmıştı.
    Bu sözleri kullanarak dolandırmadığı kimse yok.
    Beni 20 TL
    Babamı 2500 TL
    Durumu öğrenen hanımı babamın 1500 TLsini ödedi.
    Ben bir gün ” Hocam tamam yetim büyümüşsün ancak sana insanlar sahip çıkmış liseye , üniversiteye gidebilmişsin, öğretmen olup emekli olmuşsun, evlenmiş, çocuk hatta torun sahibi olmuşsun. İnançlı olduğunu da beyan ediyorsun. Bunları veren Allah’a şükretmek yerine hala yetimlikten dem vuruyorsun” dediğimde sadece yine mağdur görüntüsü verecek şekilde boynunu büktü.

    • Sayın yk, geçenki yem tüccarından sonra bu üçkağıtçıyla iki etti; bence yakın çevrenizle ilgili bir özeleştiri yapmanın zamanı gelmiş de geçiyor bile!

      • Bulunduğum yerde bir parti rekor oy alıyor.
        Bil bakalım hangisi?
        Bu arada herkesle aram çok iyi.

      • Sayın Koru ;
        Yazınızı keyifle okudum.Kinaye yapmış olduğunuzu varsayarak yazdığınızı düşünmek isterim.
        Ak parti iktidarı döneminde söylemek hoşumuza gitmesede haksızlıkların olduğunu hükümet mensupları istemesede kimi iş insanlarının mallarına el konduğunu kimi insanları işlerinden ettiklerine haklı yada değiller insanların bilmem kaç yıllık sosyal güvencelerini sildiklerini,yok saydıklarını ve bu insanlar özel sektörde işe alınmak istendiklerinde alaacak işletme sahiplerinin tehdit edildiklerini söylemek zorundayız.
        En azından,en hafifinden yaradılış gayemizden birinin imanımızın,insanlığın gereği olarak söyleyebilmeliyiz.
        Saygı hürmet ederim.

  12. Benim evimin sağına soluna ev yapabilirsiniz, önümü, güneşimi kapatmadan. Var olanı yok etmek! Terminatör filmi izletmeleri bu düşünceyi yerlestirmek içinmiydi acaba?
    Muhalefet Partisinden konuşanlar projelerini mırıldansınlar. Halkın zararına olduğunu düşündükleri şeyleri bilelim, sen ne yapacaksın, örneğin, yanlış bulduklarını özelleştirmeyi mi, devletlestirmeyimi düşünüyorsun bileyim.
    Yoksa ben sana niye oy vereyim?
    Bir parti diğer bir partinin kapatılması gerektiğini söylüyorsa, halk, inadına üçe çıkarıyor onun sayısını. Tavsiye etmem kapatma, yoketme yöntemlerini. Kanunun varsa eksik yönlerini bul, düzelt başımın tacısın. Belki sana atarım oyumu.
    Son ulusözüm: bana şunlarla gelme:
    -.bir partiyi, fabrikayı, millet bahçesini, havalanını, hastaneyi, tersaneyi ve daha neyi neyi kapatacağımm, seni oradan atacağıımm!
    -.ben beceremem, onun bunun uşağı ile yapacaamm!
    -.ekmek bulamazsan, bakliyat bulamazsan hemen ithal eder seni yarsız komam!
    -.bir koyup beş alma cümlesini hiç kurma! (Buda dost tavsiyesi sana).
    Şunlarla gel canımı ye:
    –ilk işim, döviz anlaşmalı işleri masaya yatıracağııız (ğızzzz değil, uykuya yatırmadan!).
    (Kapatmadan çıkmaza sokmadan, özelleştirirmisin, satarmısın meclise danışarak).
    –iş, aş, ekonomik, sanayi planlarım şunlardır: (iktisat kongresimi yaparsın, beş yıllık planlarmı? Ne yapacağını bileyim!)
    –Yargı işlerini hukukçular, yasama işlerini Meclis, yürütme işleri CB ve Bakanlar kurulu (bu kısmını şasırdım doğrusu nedir) yapar (anayasada yazdığı gibi).
    –kanunda nizamda neleri eksik görüyon? Neresini düzeltmek gerek? Sen nesini yapabilecek, neresini düzelte bileceksin?
    Bi de bana hele..
    En hakiki öz sözün kısası:
    Ben hiç bir parti yada partiliye ona hesap sor, bunu ortadan kaldır, şunu yoket, ötekini defet, senden başka herkes namert, demiyom, rey pusulasındada öyle birşey yazmıyor.
    Anayasada herşey yazılı. başkasının önüne fırlatmadan al oku uygula.

    • Statükocu arkadaş “Benim evimin sağına soluna ev yapabilirsiniz, önümü, güneşimi kapatmadan.” demişsin de; bir ev aldın diye tüm hava sahasını da mı satın aldın, bakıyorum taa güneşe kadar kapatmışsın her yeri? Evin kadar konuş; laf ola beri gele!

  13. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısı, Vakıfbank Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı, eski AKP milletvekili Hamza Yerlikaya, mahkeme kararına göre sahte lise diploması kullanmış.
    İktidar değişirse eğer bu gibilerinin işine son verilmesin mi?

    • Öyle şey olur mu. Çok net şunu diyebilir bunu da izan sahibi herkes kabul etmelidir. “Her kim ki devlete zarar vermiştir, milletin malını çalmıştır, gereken yapılacaktır” Buna karşı çıkan biri haramzadedir ebette. Fakat devletten iş alan firmalar peşin peşin peşin suçlu öyle mi! Varsa çaldıkları haram zehir zıkkım olsun. Sanki bu 5 müteahit Tayyip döneminde kuruldu. Hadi müteahitler çaldı diyelim. Tayyibi destekleyen herkes peşin suçluysa öğretmeni, devlet memuru, işcisi, gazetecisi ve daha bilumum meslek erbabı.. ne yani şu anda herkes sizin görüşünüze mi uymalı. Örnek – Sizi ve sizin fikrinizde muhalefet edenleri inandırıcı bulmuyorum. Daha önceki icraatlarına bakarak inandırıcı bulmuyorum chp yi. Yeni kurulan partileri ise dün içindeyken yanlışa dur demeyip bu gün yanlıştı demeleri dolayısıyla samimi bulmuyorum. Yapılan yanlış işleri eleştirmeyip iyi şeyleri kötü manada eleştirenleri de memlekete zarar oldukları için inandırıcı bulmuyorum. Söylemlerine dair hiç bir inandırıcı uygulama planı (hatta hiç bir planları) olmadığı için reddediyorum. Kısaca diğerlerini Tayyipden daha iyi yönetebileceklerini düşünmediğim için reddediyorum. Sebebi ise geçmişleri. Ben şimdi trolmüyüm ? Ben şimdi imha mı edilmeliyim ? Ben şimdi toplumdan yahut sizin meclisinizden mi dışlanmalıyım ? Yahut zegnisem malıma mülküme el mi koyulmalı ? Bürokratsam, devlet memuruysam kovulmalımıyım? Burdaki çoğunluğa göre evet sanırım öyle. Hele iki üç kişiye göre idam bile edilmeliyim 🙂 –

      Ha bunlar söylenmedi de ben uyduruyorsam evet haklısınız. Ama yok muhalefet -ana muhalefet diyor bunu diğerleri değil- söylüyorsa da bunları yok sayıyorsanız söz kalmıyor konuşmaya. Ama söylenmedi derseniz youtube orda duruyor. Daha da yalam derseniz bize söz kalmıyor o halde.

      • Şerif kardeşim ben bugün tüm yorumları iki kez okudum.
        Ben şimdi toplumdan yahut sizin meclisinizden mi dışlanmalıyım ? Yahut zegnisem malıma mülküme el mi koyulmalı ? Bürokratsam, devlet memuruysam kovulmalımıyım? Burdaki çoğunluğa göre evet sanırım öyle. Hele iki üç kişiye göre idam bile edilmeliyim demeye gerek ne gördünüz anlamadım.
        Gösterir sen hak vereyim göstermezsen bu seni trol yapar.

        • Cembey onu bunu bırak da adapazarındaki çiftliğin yüzme havuzuna gömüp sonra da üstünü betonla kapattığın kayıtdışı telsim kontör kartlarının hesabını ver; seni gidi cinuzan!

      • Şerif abi merhaba!

        bu platformda çok değerli, hadiselerin ruhuna vakıf, bazen de olayın içinde bulunarak bizzat şahit olmuş insanların yazdıkları yorumu üzerinde düşünerek okumak gerekiyor. fakat sizin yazdıklarınıza zamanla aşinalık kazandığım için pek düşünmem gerekmiyor anlayamadığım zamanlar olduğunda yorumun üstündeki Şerif ismi anlaşılır kılıyor.

        fakat, geçen gün ” izmit civarında şube açmak için kiralık bina bulamadım, bulamadım değil bina var var da çok pahalı, benim bütçeye uygun değil. Ekonomik kriz olsa ben bina bulamaz mıydım?” dediğiniz yorumunuzu okurken biraz düşünme fırsatım oldu.

        daha doğrusu, o yorumunuzu okurken beni bir gülme tuttu…gülerken de şunu farkettim, zihin boş durmuyor sürekli çalışıyor. isterseniz o an zihnimden geçenleri yazayım merak etmiş olabilirsiniz çünkü;
        -acaba Şerif abi ‘kriz’ diye neye diyor?
        – kriz mriz var diyorlar da nerde o günler. ah bir kriz olsada ben ucuza bir bina kapatsam!
        – yoh yaaa! çoh beklersin sen!
        -Suriye’den bir haber de mi duymuyorsun sen be adam! bak Suriye’yi darma duman ettiler yakıp yıktılar boş bina bulmayı bırak, şimdi bir kilo pirinç için bir kucak para ödemek zorundalar.

        bir yandan böyle kurup bir yandanda gülüyordum, şu soru aklıma geldi;
        – şaka biyana da acaba Şerif abi ürettiği malı bu krizde kime satıyor?

        bu günkü bu yorumunuzda da bu sorumun cevabını almış oldum Şerif abi:)))

        • En son gülmeye çalıştığınızda başınıza gelenleri hatırlayabiliyorsun değil mi baran?

  14. Üstat böyle gelmiş böyle gider diyorsun ya; inanın artarak gidiyor .Partileri defalarca kapatılmış, en son ki kapatma davasından ramak kala kurtulmuş, böyle bir siyasi gelenekten gelen parti en son siyasi partilerin kapatılmasını zorlaştırmış bir parti bugün bir başka siyasi partiyi kapatmakla tehdit eden partiyle koalisyon kurabiliyor. AMA aynı kişiler içlerinden ayrılan kişilerle ve türkiyenin ana muhalefetiyle görüşemiyor ve görüşmek bile istemiyor. Türkiye nin siyasi geçmişine baktıgımız zaman 1940’lardan başlayıp 2020’lere gelene kadar hep aynı hikaye. Birbirini tehdit eden siyasetçiler, birbirini hırsızlıkla ve haysiyetsizlikle itam eden siyasetçiler, sanırsın ki birbirine tehdit için kurulmuş siyasetçiler, türkiyeyi yönetmek için değil de birbirini aşağılamak için kurulmuş partiler bunun içinde nadir de olsa erbakan ve ecevit birbiriyle görüşebilen politikacılar. Gerçekten bunları anlamak çok zor. Bu düşmanlık sorunu dinimizde mi diye bakıyorum hayır. Hamzayı şehit eden Vahşiyi kendi saflarında tutan bir peygamberin ümmetiyiz. Bu sorun ırkımızda mı diye bakıyorum. Burada da yok. Tarihinde üç kıtada at oynatmış, 72 milleti bir arada yönetmiş bir ırkın mensuplarıyız. Şu anki durumumuzu anlamakda ben zorlanıyorum. Gidiyoruz gidiyoruz aynı yerdeyiz. HERKESE SAYGILAR

    • Bahri bey meramınız parti kapatılmasına karşı durmaksa ben de karşıyım; özellikle de kapatıldıktan sonra daniskası açılacaksa hepten karşıyım!
      Bu işleri ispanya ve katalonya örneğine bakarak halletsek kimsenin bir itirazı olmaz heralde, öyle değil mi?
      Ha, derdiniz mhp liderliğine sövmekse orda bi durun; sayın bahçeli ve önerdiği çözümleri, politik öngörüşleri sizin kapasitenizi epeyce bir aşar!
      Önce devlet büyüklerimize ve onların emeklerine saygı duymayı öğrenirsek hepimiz için daha faydalı bir iş yapmış oluruz; sonra eleştirelim, geliştirelim.

  15. bence bu ülkenin en büyük yanlışıdır “devr-i sabık” meselesi.
    ne demektir devri sabık yaratmayacağız,
    biz yapılan yanlışların hesabını sormayacağız,
    kim ne zarar verdiyse yanına kalacak demektir.
    bu gelecek için de bir teminattır aynı zamanda.
    devletin malı deniz, yemeyen domuz mealinde buradan buyrun demektir.
    ben böyle anlıyorum, farklı anlayan beri gelsin.
    bugün ülke bir yoksulluk ve yolsuzluk sarmalındaysa bunun sebebi devri sabık yaratmamak gibi ucube bir anlayışta yatmaktadır. zaten sayın koru son paragrafta

    -Hesap sorabilecek duruma gelenler, böyle bir yola başvururlarsa kendilerinden sonra gelecek birileri bu defa onlardan hesap sorabilir diye böyle bir işe girişmiyorlar.

    Muhalefet hesap soracakmış gibi davranır, lafını da eder, ama işte o kadar…

    diyerek durumu açık ve net ortaya koymuştur.

    devri sabık yaratmak ne demek, onun üzerinde duralım.
    adalet mekanizmasını hak, hukuk, adil yargılanma ve şeffaflık üzerine kurgulamak demek öncelikle, yoksa devri sabık yaratamaz, fetöyle mücadele adı altında yapıldığı gibi, doğru ve yanlışı birlikte harmanlarsınız, ne kadarı doğru, ne kadarı yanlış kimse bilemez. adil yargılanmak ve şeffaflık getirirseniz herkes her şeyi bilir ve görür. zaten doğru bellidir, yanlış bellidir, kimsenin keşfetmesine gerek yoktur.

    kameraların karşısına geçip,
    sarsılmış bir ifade ile,
    AK Parti’nin kapatılmasını, destekçi işadamlarının şirketlerine el konulmasını, medya kuruluşlarının kapısına kilit vurulmasını, memurların işten atılmasını, parti görevlilerinin mülklerine el konulmasını dillendirmek,
    bir mağduriyet dilidir.
    18 yıldır iktidarda olanlar ne kendilerine ne de birilerinin başkalarına, kimsenin bunu yapamayacağı bir sistem inşa edebilirlerdi değil mi?
    onun yerine başta herkesin gözü önündeki elle tutulur, gözle görülür enflasyon rakamlarını bile gizlemeyi, neredeyse bütün rakamları saklamayı, kurumları yıpratmayı, savcılık-avukatlık yapmayı tercih ettiler. şimdi gider ayak bize haksızlık yapacaklar demenin manası nedir?
    kimse 81 milyonun hakkıyla rahat edemeyecek.
    değmediğini görecek,
    eninde sonunda görecek…

    • AK Parti’nin kapatılmasını, destekçi işadamlarının şirketlerine el konulmasını, medya kuruluşlarının kapısına kilit vurulmasını, memurların işten atılmasını, parti görevlilerinin mülklerine el konulması meselesi de
      üzerinde tartışmaya ayrıca değer bence.

      AK Parti’nin kapatılması
      bu bir endişe meselesi değildir, halihazırda ortada akp diye bir şey yoktur. sn erdoğan ve bahçeli vardır bir de çalışanlar. ve sn erdoğandan sonra partinin varlığını sürdürmesi zaten olası değildir, sayın bahçelinin de ciddi sağlık sorunları var, partisinin başında uzun kalacağını sanmıyorum, dinlenmesi gerekecektir, mhp nin de yakın gelecekte büyük kısmının iyi partiye geçeceğini öngörüyorum, dolayısıyla akp nin kapatılması söz konusu bile olamaz. parti kapatmak ilkel ve yanlış bir şeydir.

      destekçi işadamlarının şirketlerine el konulması
      yapılan gizli anlaşmalar halkın bilgisine sunulmalı, halk adına zarar veren durumlar varsa iptaline gitmeli, verilen zarar, zarar miktarı tanzim edilmelidir.
      ve yargı yolu da açık olmalıdır.

      medya kuruluşlarının kapısına kilit vurulması
      neredeyse hiç gerekli olmaz, batan gemiden önce onlar kaçacaktır, bu insanlar çoğunlukla evlerine aş götürme derdinler zaten, şeffaflık sağlanırsa kimsenin savunacak davası kalacağını sanmam.

      memurların işten atılması
      burada esas hakkaniyet olmalıdır çünkü ben bir vatandaş olarak liyakatsizliğin esas alınarak kadroların doldurulduğunu düşünüyorum. bu gerçekten çözülmesi gereken büyük bir sorundur. bulunduğu konum nedeniyle 5 yerden maaş alan biri ben bu paraları hayra harcıyorum diyebiliyor bu ülkede. hayır parasını devlete ve 81 milyona ödeten bu anlayışın hak ve hukuk çerçevesinde temizlenmesini istemeyen yoktur herhalde, işini iyi yapan, doğru olan korunsun elbette.

      parti görevlilerinin mülklerine el konulması
      bu konu incelenmelidir,
      şüpheli bir mal artışı varsa elbette araştırılmalıdır,
      lakin işin buralara kadar varacağını sanmak saflık olur.

    • Didem hanım “ben böyle anlıyorum, farklı anlayan beri gelsin.”demiş de ben biraz farklı anlıyorum o “…devri sabık yaratmayacağız” ifadesini. Şöyle ki “biz gelince bin beterini yapacağız, öyle bir yağma talana girişeceğiz ki öncekilerin yaptıkları devede kulak kalacak; o yüzden de kimseciklerden hesap sormaya ne vaktimiz olur ne de mecalimiz!”

  16. Merhaba Fehmi bey, 13 Eylül 2020 tarihli Engin Ardıç’ın Sabah gazetesindeki yazıya okudunuzmu? Yukarıda sorduğunuz soruların cevabı o yazıda bulabilirsiniz. Saygılarımla

    • Engin ardıç denen arkadaşı okuyan varmı bu memlekette hayret gerçi birini okusa havuz medyasından haber almış olursun fotokopi yazilarla

  17. Muktedirler ne diyorsa tam tersi oluyor. Karşılarındakileri neyle itham ediyorlarsa, onları kendileri yapıyorlar. Mesela, aşağıdaki cümleleri tersinden yorumlayınız. Bunların birçoğu oldu ve olmaya da devam etmiyor mu? Parti kapatacaklarını söylemiyorlar mı?
    “Ne diyorlar? İktidara gelirsek AK Parti’yi kapatacağız, AK Parti’yi destekleyen iş adamlarının şirketlerine el koyacağız, AK Parti’ye karşı muhalefet etmeyen medya kuruluşlarının kapısına kilit vuracağız diyorlar. AK Parti ile çalışan memurları işten atacağız, AK Parti’de görev yapanların mülklerine el koyacağız diyorlar. Daha bunun gibi pek çok zırvayı dillerine doluyorlar. E nerede kaldı sizin demokratlığınız, insana saygınız! Biz bunları tek parti diktatörlüğünden biliriz.”

    • Cemilbey söylediğiniz gibi “cümlelerinizi tersinden yorumladım”
      Örnek: “Muktedirler ne diyorsa tam tersi oluyor.” ifadenize bakarsak, demek ki “muktedirler” dedikleriniz o kadar da muktedir değiller, doğru mudur?
      Burdan sonrasını da incelemeye gerek kalmadı zaten…

  18. Hukuki güvence olmadığı için bunların hepsi olabilir. Dün Kavala davası vardı. 15 Temmuz ile ilgili casusluktan yargılanıyor. Gezi davasından 3 yıl hapis yattı, suçsuz bulundu, şimdi de casusluktan hapis yatmaya devam ediyor. Deli zırvası iddialarla. Kavala Türkiye’nin zengin ve bilinen insanlarından. Onun gibi binlerce insan var hukuksuz yargılanan ve hapis yatan. Tüm dünya tepki gösteriyor bu hukuksuz davalara. Buna rağmen hukuk siyasilerin emrinde her türlü saçma kararı alıyor. Hukuk düzeni olmadığını da herkes biliyor. O yüzden reform yapacağız, yok yapmayacağız diyerek dış sermayeyi kandırmaya çalışıyorlar. Bu durumda elbette AKP de düştükten sonra bir garantisi olmadığını kendisi daha iyi biliyor. Kaldı ki siyasiler hesap vermedikleri için yolsuzluklar hiç bitmiyor. Şu anda muhalefetin söylemesi gereken biz bağımsız bir hukuk sistemi kuracağız, hukuk araştırır ve varsa suçları cezalarını çekerler olmalı. Biz devri sabık oluşturmayacağız gibi gerici söylemlere gerek yok. Kimse hesap vermekten kaçmamalı. Siyasiler hesapsız bir şekilde hareket etmemeli. Yarın bunun hesabı sorulur demeli ki yanlışlar yapılmasın. Kimsenin yanına da yaptıkları kar kalmamalı. Böyle gelmiş böyle gitmemeli.

    Davutoğlu temiz siyaset yasasını çıkarmaya kalktı, il başkanı bulamayız diyerek kendi çirkefliklerini açıkça beyan ettiler. Daha söylenecek bir şey kalmıyor bu durumda. Bu hukuksuzluklara halk tepki göstermediği sürece demokrasi de, şeffaflık da, temiz siyaset de elbette gelmeyecek. Kimselerden de hesap sorulmayacak. Bunun önemli bir ayağı medya. Onun durumu da daha felaket elbette. Fehmi Koru gibi yılların tecrübeli yazarları bile yazdırılmıyor düşünün.

  19. Çok ilginç gerçekten çok ilginç. Yazınızı okuyunca şaşırdım doğrusu. Acaba başka bir dünyada mı yaşıyorum diye düşünmeden de edemedim. Olur a insanım ben de yanılıyor olabilirim diye. Youtube var da neyse..
    https://youtu.be/MM3NEoqqjTs

    Bu videolardan bi tanesi benzer cümleleri Gürsel Tekin de söylüyordu. Bu defa da Selin Sayek Böke. Sanırım partide üst düzey bir yönetici.

    AKP ye oy veremek haramdır oy veren haramzadedir diyen de chp Akp ye oy veren kişiye öğretmenliği yakıştıramayan kişi de CHP genel başkanı. Bunlar dedikodu değil youtube.com da videoları duruyor. Bunları bırak siz adamlar “biz sırtımızı pkk ya yasladık” dediklerinden de haberiniz yok. Pkk sizi tükrüğüyle boğar dediklerinden de haberiniz yok anlaşılan. Evet sanırım biz ayrı dünyalarda yaşıyoruz sayın Koru.

    • Muhalefetteyken..
      İktidarla yan yana gelince..
      Aynı kişilerin ne tür bir hızla (zaman tüneli kabininde öyle dönerlerdi eskiden filmlerde) döndüklerini gördüğümüz için, tasalanıp sende o kabine girme boşuna. Yasla sırtını mindere, seyret filmini. Netcen başka dünyalarda erken daha Trump ufoları keşfetti daha, gezegenleri değil.

    • Siz ne diyorsunuz. Tüm muhalefete illet-zillet hatta vatan haini demediler mi? Fetöcü diye bazı işadamlarının mallarına çökmediler mi. Hatta bazı muhalif gazetecilerin mal varlığına el koymadılar mı? Birçoğu 3-5 yerden maaş almıyor mu? Daha sayayım mı… daha önce hangi hükümet bu kadar aşırı yolsuzluklar yapmıştır?

    • Ender bey “hukuki güvence”den kastınız satın alınmış bir mahkeme heyeti değilse eğer bir tür “dokunulmazlık” ya da “üstünlerin hukuku” gibi bir şey midir? Yani “Kavala gibi Türkiye’nin zengin ve bilinen insanlarına” uygulanacak özel bir hukuktan mı söz ediyorsunuz, biraz açar mısınız?

  20. Sayın Koru ; ”KHK lerle görevden alınan memurlar, kayyum atanan belediyeler , hapse atılan belediye başkanları ve iş adamları ” ndan bahseden paragraftaki açıklamanız beni gerçekten şaşırttı ! Yani bu insanlar AKP üyesi olmadıkları için yapılanlar ”devri sabık ” olmuyor , masum mu oluyor ? Bu yapılanlar ”devri sabık”tan daha beter değil mi!
    Siyasi geleneğimizde keşke devri sabık olsaydı ! Başka türlü hesap soruluyor mu ki ! Böyle olunca da herkesin yaptığı yanına kar kalıyor ! T.Çiller ,B.Ecevit vs. memleketi batırdılar , seçimi kaybettikten sonra köşelerine çekilip keyiflerine baktılar ! Hesap soruldu mu ? Onun için memleket çiftliğe döndü işte ! Selamlar, saygılar

  21. “Siz hala annenizin margarinini mi kullanıyorsunuz?” reklam cümlemizi hatırlattınız sayın Koru. Demokrasi amaç değil, araçtır diyen, hem laik hem Müslüman olunmaz diyen kim?
    Devletin tüm kurumlarına kendilerinin yerleştirdikleri çalıntı soru abonelerinin bir çoğu yerlerinde dururken, şirketlerini Fetö’nün emrine verenler bile beraat ettirilirken, adı Fetöcüye çıkmış damatlar oğullara bir şey olmazken; çalıştığı şirket maaşını Bank Asya’ya yatırdı diye insanlar işinden aşından oldular. Yandaş olmayan kişi ve kurumların mallarını uyduruk bahanelerle, mahkeme kararı bile beklemeden el koymayı, uyduruk vergi cezası kesmeyi alışkanlık haline getirdiklerinden; bir gün aynı durumlarla karşılaşabiliriz korkusu sarmış görünüyor. Olmaz olmaz dememek gerek. Fetöcü savcı ve hakimler nasıl sonradan sanık durumuna düştülerse, yolsuzluğa bulaşan muktedirler bir gün aynı duruma düşebilirler.

    • yahya bey “fetö” diye bir şey yok. son tahlilde benim kanatim şöyle;

      bu “fetö” söylemini köşeye sıkışan yabancı ülkelere çalışan istihbarat ajanları uydurdu, Erdoğan da bu söylemi bir kurtuluş vesilesi olarak kullandı. Hem ajanlar kurtuldu hem de Erdoğan iktidarını muhafaza etti.

      bana göre “fetö” söylemini kullananlar bilerek ya da bilmeyerek yabancı ülkelerin istihbaratlarına çalışmış olurlar.

      • baran! geçen gün, nurdan hanım da birşeyler yazdı.
        – bu konuyu etraflıca ele almayı düşünüyordum ama durumum uygun olmadığı için yapamadım.
        – nurdan hanımı, senden ve hakan çakan gibilerden ayrı tuttuğumu özellikle belirtmek istiyorum. çünkü nurdan hanımın iyiniyetine inanıyorum.
        – bununla birlikte, fethullah gülen ve müritlerinin, türkiye tarihinin en karanlık örgütlenmelerinden birisi olduğu düşüncemi aynen sürdürüyorum.
        – umarım bu konuyu ayrıntılı olarak ele alma imkanım olur ama görmem gereken bazı ayrıntıları gözden kaçırmazken (” peygamber efendimizle diz dize oturuyorduk” benzeri ifadeler) bazı ayrıntıların beni konunun özünden uzaklaştırma riskini bilip, ağacı değil, ormanı görebilmek gibi bir yeteneğim olduğunu belirtmem gerek.
        – ayrıca, biat kültürünün (fetullahçılarda fazlası ile var) insanları nasıl ahlaksız, etinaiz yaptığını bilebilecek yaşam tecrübem ile, hem kendi, hem de çevremdeki insanların yaşam pratiklerinden doğru sonuçlar çıkaracak zekaya da sahibim ki; daha önceki yorumlarımda, zekanın kullanılmasının, bilgiden daha önemli olduğuna ilişkin yazılarım da var. çünkü veriyi işleyen beyindir. beyin çalışmazsa istediğin kadar bilgi yükle önemi yoktur.
        – cem uzanla ilgili yazdığın linke biraz baktım.
        – hemen şunu söyleyim:
        – bu dünyada düşüneceğim en son soru: “acaba ak parti mi yoksa cem uzan mı haklı?” sorusu ve vereceğim en son karar da:”cem uzan haklı” ya da “ak parti haklı” kararıdır.
        – son cümlenle ilgili yazmazsam olmaz:
        – yabancı ülkelerin istihbaratına hizmet edeni arıyorsan; biat kültürüne bir danış. belki seni tarif edebilir.
        – bir de ilave:
        – yazılanlardan birşeyler öğrenmek gibi bir çaba yerine, çürütmek için hemen argüman geliştirmeye çalışıyorsun.
        – yazılanı önce anlamaya üzerinde düşünmeye çalış (tabi ki doğru düşündüğünü kanıtlamaya çalışmadan) sonra yazılanın kafana yatmayan kısmını yazarsın.
        – ben yalan haberin 2 tane belirgin özelliğini yazıyorum, düşünmek yerine itiraz ediyorsun.
        – bu tespit uzman kişiler tarafından gazetelerin incelenmesi sonucunda yazdıkları 2 önemli unsur.
        – kuşkusuz ki, haberi yapan ve kaynağı belli yalan haberler de var. fakat, yalan haberlerin çoğunda karşılaşılan özellik bu.
        – daha bunun gibi, anlamaya çalışmadan çürütmeye çalıştığın pekçok örnek var.

        • ben küçükken İlhan İrem meşhurdu, bir gazetede röportajı çıkmıştı, şöyle diyordu İlhan bey: “en sevdiğim hobim bulutsuz gecelerde kumsala sırt üstü yatıp geceyi aydınlatan yıldızları seyredip, yıldızları galaksileri düşünmekti. metafizik konulara o günlerden ilgim vardı”

          ben de bundan etkilenip yatacak bir çimenlik bulup üzerine İlhan abinin anlattığı gibi yattım gözlerimi yıldızlara diktim, tıpkı onun gibi düşünüp tefekkür erecektim fakat iki saat kadar bakmama rağmen hiç bir şey düşünemiyordum, bu durumdan da hiç haz almamıştım. sizce neden?

          ben söyleyim; çünkü yıldızlar, gezegenler ve galaksiler hakkında hiç bir bilgim yoktu. bilmeden düşünemezsiniz düşünemiyorsanız da haz almazsınız.

          şimdi büyüdüm biraz bilgilendim ama gene de pek çok konuda bildiklerim yanlış bilgiden ibaret. şimdilerde de yanlış bildiklerimi düzeltmekle meşgulüm.

          sayın büyüğüm ya siz….?

          onlarca yazar Osmanlı İmparatorluğunu yıkan İngiliz ajanları oldu deyip duruyorlar hiç doğruluğu yok mu bunun?

          gene onlarca yazar Türkiye istihbarat örgütlerinin uğrak yeri deyip duruyorlar, gelip ne yapıyorlar bunlar bu ülkede? sen “fetö” deyince bir panikle eyvah bizi farkettiler deyip kaçıp gidiyorlar mı? belki de “fetö” diyerek dikkatlerimizi alakasız bir yere çekip kendilerine rahat hareket edecek alan açmışlardır.
          gene bir istihbarat uzmanı “köklü devletlerin köklü istihbarat örgütleri var ve bunlar çok sofistike iş yaparlar ne yaptıklarını anlamak kolay değil, çoğu zaman da onlar muradına erip gittiklerinde geriye bıraktıkları enkaza bakarak anlayabiliriz” diyorlar. başka bir uzman da “güçlü ve köklü devletler büyük operasyonları küçük ülkelerin istihbaratlarını kullanarak yaparlar kendilerini hedef yapmazlar” diyor. bir başkası “köklü bir istihbarat örgütü 5-6 farklı ülkenin istihbaratlarını kullanarak bir ülkeyi yıkıp dağıtabilir” diyor. üzerinde düşünmeye değmez mi? ama unutmayın, düşünebilmek için bilmek lazım. bilmek için herkesin bilgisinden istifade etmek lazım. aklımızı grupların küçük kavgalarına, siyasi taraftarlığa hapsetmemeliyiz.sonuçta aklımız var ülkenin tamamını bizim insanımız görüp kimseyi dışlamadan muhakeme yapabiliriz. aldanmamak bizim elimizde.

          son olarak istihbarat örgütleri beni benim gibi düşündüğünü göstererek beni kullanabilir, ben bunu sık sık düşünüyorum. ama seni de kullanabilir, ya sen de bunu düşünüyor musun?

          başkalarına yem olmayalım.

          • küçük hamza! beyin böyle birşey!
            araba değil ki kontağı çevirince çalışsın.
            sende çalışmıyor meret.
            – çok fazla zorlama istersen.
            – Allah yerine fetullah gülene tapan insanların beyninin çalışması mümkün değil.
            – beynin çalışması için özgür olması lazım.
            – o da yetmez: vicdanının da özgür olması lazım.
            – oysa seninkiler fetullah gülene bağlı.
            – ajan arıyorsan gülene bir bak istersen.

      • Baran bey, FETÖ Fettullahçı Terör Örgütü demektir. Böyle bir örgüt olmadığını söylemek ancak akıl tutulmasıdır. Çok ince hesaplarla, gizliden gizliye işe başlayıp zeki çocukları seçip dershanelerde eğitip gerekirse çalıntı sorularla okullara yerleştirerek memur, amir, asker, polis, doktor, kaymakam, vali vs. yapmak ilk başlarda dedikleri ve insanları, eski yeni yöneticileri kandırarak yaptıkları işler iyi niyetle bile olsa örgüt işidir. Düzmece ve çoğu kendi uydurdukları delillerle, adına gizli ekledikleri yalancı tanıklarla bir devletin ana omurgası adalete sızmışlar, binlerce insanın haklarını gasp etmişlerdir. Bir devletin koruyucu gücünün içine sızıp güvenliğini sekteye uğratmışlar, ordusunun başındakine bile terörist ilan edip sırlarını düşmanlarına peşkeş çekmişlerdir. Gerek koruyup kolladıkları şirketler gerek masum ama inançlı insanların küçük tasarrufları ile ekonomik güç haline gelip TC’nin tüm kurumlarını avuçlarına almışlardır. Tüm bunlar örgüt işi değil diyebilir misiniz? Birbirlerinden çok farklı olmayan iki dinci oluşum yapmıştır bunu. Aralarında çıkan anlaşmazlık TC için bir şanstır. Post kavgasıdır. Paylaşım kavgasıdır. Yalnızca o kadar. AKP’nin TC’ni Fetö’den temizledim, temizliyorum demesi de aldatmacadır. On yılları bulan dinci kadrolaşma hala sürmekte, çalıntı sorularla yönetim kademesine sızan aşağılık Fetö’cülerin bir çoğu hala iş başındadır. Bu o kadar öyledir ki gün geçmiyor ki geri zekalı bir üniversite hocası, sözde prof bir zavallı saçmalamasın. Tarikatlar, cemaatler, vakıflar… Osmanlı’nın sonunu nasıl hazırladılarsa TC’nin de kuyusunu kazmakla meşguller. Hepsi ayrı bir örgüt gibi çalışıyorlar. Nasıl bir örgüt olduklarını yakında anlarız.

        • iş işten geçmeden anlayabilseniz bari! ama hiç umudum yok sizden yahya bey!

          bir kere düşünmeye yanlış yerden başlıyorsunuz. tek soruda çökecek bir aklınız var, hazırsanız sorumu soruyorum:

          bir ülkenin istihbarat örgütü akılsız mı ki bütün ajanlarını bir grubun içine yerleşirsin de diğer bütün grupları kendisine düşman etsin?

        • iktidarda akp-mhp-vatan partileri var bunların hangisi Fethullah’çı? hiç biri. üçü bir oldular Fethullah’çı dediğiniz grubu yok ettiler. soykırım yaptılar. bütün bu yapılanlara rağmen nasıl hala bu partiler Fethullah’çı oluyor?

          İstihbarat örgütleri iktidarı hedef alırlar ve onları yönlendirirler demeye çalışıyorsanız haklısınız ben de böyle diyorum zaten.

          ayrıca, devlet kurumlarında çalışan herkes akp-mhp-vatan partili mi? bu saydığınız kurumlarda hiç CHP’li İYİ partili, ve başka bir yığın partiden insan yok mu? onlar ne yapıyorlar? CHP iktidara gelene kadar ajanlar ülkeyi yıksın diye mi bekliyorlar? Bunu nasıl izah ediyorsunuz?

          yani Türkiyede herkes Fethullah’çı dediğiniz gruba düşman olduğu halde ve tüm yok etme çabalarına rağmen hala ajan muhabbeti devam ediyorsa demekki bu ajanları biraz da Fethullah’çı dediğiniz grubun dışında aramanız gerekmiyor mu?

          • baran! herkesin bildiği şeyi bile millete yutturmaya çalışıyorsunuz.
            – sizin yanınızda erdoğanın “türkiye uçuyor” demesi masum kalır

          • …“fetö” diye bir şey yok… diyen biri ile tartışmak, Dünya düzdür diyen biri ile tartışmak gibi oluyor. Ne asker, ne polis, ne de istihbaratçıyım. İnsan dürüst ve akıllı ise hiç bir örgüt, hiç bir siyasetçi onu aldatamaz. Fettullah Gülen cemaati
            ANAYASA’NIN İLK İKİ MADDESİNDE söz edilen

            I. Devletin şekli

            MADDE 1.
            – Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.

            II. Cumhuriyetin nitelikleri

            MADDE 2.
            – Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.”

            değerlerini tamamen yok etmek üzere kurulmuş, Said-i Nursi’den beri aynı amaca hizmet eden bir örgüttür.
            Bunu anlamak için polis, asker, istihbaratçı olmaya gerek yoktur. Her şey ortadadır. TC’ni dini esaslara göre yönetmeye hevesli AKP de onlardan çok farklı sayılmaz. On yıllarca aralarında kayıkçı kavgası yapa yapa aynı hedefe ulaşmaya çalışmışlardır. El birliği ile Atatürk devrimlerini değersizleştirmeye uğraşmışlar, bunda kısmi başarı kazanmışlardır. Bunun sonucu 2020 Türkiye’sidir. İnsanları adalet duygusunu yitirmiş, mahkeme ve hakimlere güveni kalmamıştır. Kendi askerlerinin darbe girişimini fark edemeyen, askerine esir düşen Gn.Kr.Başkanını Milli Savunma Bakanı yapan bir yönetim işbaşındadır. Orduya güven zaafa uğramıştır. Nerdeyse her iki üç yılda reform ve yeni sistem diye diye milli eğitim her gelen bakanın eskisini tukaka etmesi nedeni ile yap boza dönmüştür. Yap bozun bile bir kuralı, sonucu vardır. Ne kural kalmıştır, ne alınacak sonuç. Çalıntı sorularla düzenlenen sınavlara göz yumanlar hala yerlerindedir. Çocuklarımızın, gençlerimizin ve dolayısı ile TC’nin geleceği karartılmıştır. Ekonomiyi yazmama gerek yok herkes görüyor. 2020 Türkiye’si budur.

  22. Bu platformda hergun onlarca yorum yapılıyor.Bunlarin çoğunda mevcut yönetime ağır hakaretler ve karşı tarafın bu ithamlara yine aynı üslupla cevabı yer aliyor.
    Bunun ise hiçbir yararı olmayan sadece insanların kinini kusarak rahatlamasına vesile olacağı düşünülüyor.Oysa yapılan yanlışlardan dönmek için çözüm sunmuyor.Oysa bizim şu sıkıntılı günlerde çözüme ihtiyacımız var.Yonetim gitsin de sonrası tufan bize hiç bir şey kazandırmaz aksine kaybettirir.Sayin yazrimiz bile ABD bin saldırgan tutumuna karşı alternatif tepkilerden bahsettiği yok.Tek derdimiz seçim.Biraz çözüm odaklı yorumlar yapmamız gerekiyor.Birazda üsluba dikkat etmemiz lazım.

    • Ahmet bey, İslam alemi dediğimiz başta Araplar olmak üzere tüm komşularla, AB ülkeleri ile, ABD ile papaz durumundayız. Son model otolarını uçaklarını alıp yurt içinde hava atarken, yurtdışından gelen çoğu aleyhimize her kararı yok hükmündedir deyip herkese posta koymayı sürdürüyoruz. En haklı olduğumuz konularda bile “Burada Türkiye haklıdır” diyen tek bir dost ülke yok. Bu duruma kim getirdi ise, allayıp pullayıp halka kabul ettirdikleri CB hükümet sisteminde başta kim varsa o düzeltecektir. Her eleştireni hain demek yerine yaptıkları yanlışlardan dönmelilerdir. Önerinin anası da babası da budur. Suriye bataklığına giren, çapulcu, artık mafyalaşan mültecileri yurda sokan, hiç kullanılmayacağı belli S-400 lere 5 milyar dolar ödeyen, Ankara kriterleri diye dayatanlar, Zarrab’ın pisliklerini kamu bankasına alet edenler hep bu yönetimdir. Şu hamaseti, yalnızca herkese posta koyan üsluba son verilse TC adına çok olumlu sonuçlar alınacak. Yargıyı siyasetin sopası olmaktan kurtarmak, yıllardır iddianamesi bile hazırlanmadan insanları hapsetmekten, her adi suçluyu halkı çıldırtırcasına adli kontrol şartı komedisi ile salıvermekten vazgeçecek olan muhalefet değil, yönetimdir. Daha öneri istiyor musunuz? Kargaların güldüğü ekonomik verilerin masa başında üretilmesinden vazgeçilmelidir. Corona yalanlarından vazgeçilmelidir. Her şey günlük gülistanlıkmış gibi davranılmaktan vaz geçilmelidir. Dikkat ettiniz mi Ahmet bey, şunu yapın bunu yapın demiyorum; çoğunlukla vazgeçiniz diyorum. Neden? Yönetim büyük yanlışlar içinde de ondan. Yalnızca yanlışlarından dönseler çok şey değişecek. Aynen ne istediler de vermedik diye yanlıştan dönmeleri gibi. Hoş bu nasıl dönmekse…

      • Yahya bey ben de sizi aşağılıyorum, ama sadece ahmetbeye cevap yetiştiriyorsunuz; yoksa siz de didem hanımın dediği gibi görmezden gelerek mi bana hakaret etmiş oluyorsunuz?
        Eğer öyleyse gerçekten ayıp ediyorsunuz…

        • Size ve kimseye hakaret etmek istemem. Alakaya maydanoz yanıtınızla ne dediğiniz bile anlaşılamıyor. Kaldı ki siz hakarete bile layık biri değilsiniz. Bu yüzden rahat olunuz. 2024 de hazırlanınız.

        • Yine kapı kapı dolaşıp millete laf sokuşturmaya başlamışsın ! Kendi köşen sana yetmiyor mu ? Hem burda Yahya Özal ne demiş ki aşağılamaktan , hakaretten bahsediyorsun .

    • FKoru sayfasında ki yorumların sadece bir yıl içindeki yorumların onda biri dikkate alınıp uygulansaydı bak neler olurdu:
      Bütçe, hazine, döviz kurları, enflasyon, işsizlik, yolsuzluk, adam kayırma, liyakat, adalet ve daha neler neler..
      Bunların hiç birisi sorun olarak konuşulmazdı, çünkü
      ileri seviyede bir ülke (sadece sözde değil), milli geliri avrupalı bir ülkedeki gibi, gerçekten kıskanılan, sanayisi gelişmiş, huzur ve refah içinde yaşayan bir ülke olmuş olurduk.

  23. Kılıçtaroğlu meclis bütçe görüşmelerinde “Beşli çetenin bizim torunlarımızı dahi sömürecek olan bütün bu yatırımlarını kamulaştıracağız ve alacağız” dedi, ya…

    Sn. Erdoğan’da; “Ne diyorlar? İktidara gelirsek AK Parti’yi kapatacağız, AK Parti’yi destekleyen iş adamlarının şirketlerine el koyacağız, AK Parti’ye karşı muhalefet etmeyen medya kuruluşlarının kapısına kilit vuracağız diyorlar. AK Parti ile çalışan memurları işten atacağız, AK Parti’de görev yapanların mülklerine el koyacağız diyorlar. Daha bunun gibi pek çok zırvayı dillerine doluyorlar. E nerede kaldı sizin demokratlığınız, insana saygınız! Biz bunları” derken herhalde CHP’i işaret etmiş oluyor.

    Allah var; Kılıçtaroğlu “Beşli çetenin bizim torunlarımızı dahi sömürecek olan bütün bu yatırımlarını kamulaştıracağız ve alacağız” dediğinin haricinde, Erdoğan’ın, AK Partiyi kapatacağız, medyasına el koyacağız, memurları, bürokratları işlerinden alacak, partide görev yapanların mülklerine el koyacağız türünden ne Kılıçtaroğlu, ne başka politikacılardan ve ne de medyadan duymuş, görmüş değilim.

    Peki, Erdoğan, Kılıçtarğlu’nun dediğinin dahilinde olmayan bu kadar zırva sayılacak türden cümleleri neden kurdu; kapalı kapılar ardında, kulis faaliyetlerinden sızmış bilgileri midir bunlar yada Erdoğan, Kılıçtaroğlu’nun sözünü tevil, tefsir ederek bu kanıya mı ulaştı?

    Erdoğan’ı tedirgin eden nedir? Bir hükumet değişikliğinde, uzun yıllara yayılan iktidarının sorgulanacağını mı düşünüyor, endişe ediyor?

    Ya da, ivme kazanan muhalefetin oylarını durdurmak, kendine döndürmek maksatlı, biraz da mağduriyet temalı söylem ile bir erken seçim hazırlığının dışa vurumu mu?

    Joe Biden’in görevi devralması ve şimdiden uygulamaya başlanan CAATSA ile beraber AB yaptırımlarının Mart 2021’e ötelenmesiyle birlikte artacak ABD yaptırımları ve yaşanan pandeminin ekonomiye olumsuz etkilerine maruz kalmadan, Mart 2021’de seçim olabilir öngörüsünde bulunanlar var; muhalefet bu öngörüyü satın aldı da restleşmeye, sert muhalefet yapmaya mı başladı?

    AK Partiden kopup kendi partileşme sürecini yaşayan DEVA ve Gelecek Partisi, olası bir erken seçime girebilmeleri için Haziran 2021’e kadar genel kongrelerini yapmak zorundalar…Bu iki partinin, ilk seçimde Cumhurittifakın 50+1’ini aşağı çekecek hatırı sayılır bir oy alacağını Erdoğan’da biliyor olsa gerek ki, CHP’yi bagajı, taciz olayları ve manevi değerlere olan tutumu üzerinden itibarsızlaştırmaya dönük atraksiyonlar yapıyor olması, erken bir seçimde mezkur yeni partiler ile Bahçeli’nin kapatma talebiyle HDP’yi de seçim dışında tutacak bir hesapla Mart 2021’de bir erken seçim neden olmasın diye düşünesi geliyor insanın.

    Ülkemizde parti kapatmalar, işten atılmalar, mülküne el koymalar, kapamalar-kapatmalar; antidemokratik uygulamalar, özgürlüklerin kısıtlanması, mafya etkinliği/tehditleri, cezaya dönüşmüş uzun süreli gözaltılar, faili meçhuller v.d. “zırvadan” sayılacak şeyler değildir, uzun yıllardır yaşanan bu atmosferi kanıksadığımız için normalden sayılır.

    Yaşanan “eski normal” midir “yeni normal” den midir bilmem ama; Sn. Erdoğan’ın dili erken seçime daha yatkın duruyor.

  24. 1) Süleyman Demirel yanına çağırdığı birkaç gazeteciye “Bakın, sayın Özal ne diyor; ‘bir koyacağız üç alacağız’ diyor” demişti. Demirel gazetecilerin ağzına bu lafı verdi, gazeteciler de köpürttüler.
    2) Aklı başında, dikkatli, kül yutmaz bir gazeteci ise Özal’a “Bu söz ile ne demek istediniz?” diye sordu. Özal “Ben öyle bir şey söylemedim” dedi. Gerçekten de Özal’ın böyle bir demeci yoktu. Demirel Özal’a iftira atmıştı. Yani Demirel bir müfteri idi.
    3) Demirel’in bu bağlamda sabıkası kabarıktır. Mesela 12 Eylül’den önce TSK’ya her türlü imkanın verildiğini, Kenan Evren’in kasten terörü engellemediğini şöyle ifade ederdi: “Siz darbe öncesinde Antalya’da Tapu müdürü müydünüz!”
    Demirel’in bu eleştirisi doğru değildir. Mesela Hiram Abas 1980’de darbe öncesinde MİT’ten istifa ediyor. Sebeb hükümetin terörle doğru dürüst mücadele etmemesi. (Darbeden sonra 1982’de Evren tarafından özel olarak görevlendiriliyor Abas ve Lübnan’da Asala’nın işini bitiriyor.)
    4) Müslüman yalan söylemez, iftira atmaz, kara çalmaz, çalmaz, çırpmaz, kumpas kurmaz vs. Yok böyle bir şey. Müslüman her türlü yanlışı irtikap eder; ölünce de “Allah taksiratını affetsin” deyip o Müslümanı Müslüman mezarlığına gömerler. Demirel de Müslüman mezarlığına gömülmüştür. “Yılmaz Özdil’in cenaze namazı kılınmasın” diyen adam da Müslüman mezarlığına gömülcektir.
    5) “İktidara gelirsek AK Parti’yi kapatacağız” lafını kim, nerede söyledi? Bunu bir siyasetçi söylemiş olmalı. Kemal Bey olamaz çünkü CHP yıkıcı değil yapıcı bir muhalefet anlayışını benimsemiş durumda. Dillerine hâkimler. Toplumu bölen değil, birleştiren bir dille konuşuyorlar. İyi Parti, Saadet, Gelecek… Hayır, hiçbirisi böyle bir laf etmez. Bu, Demirelvâri bir tuzaktır. Muhalefet bu tuzağa düşmez.
    6) “AK Parti’yi destekleyen işadamlarının şirketlerine el koyacağız, medya kuruluşlarının kapısına kilit vuracağız, AK Parti için çalışan memurları işten atacağız, AK Parti’de görev yapanların mülklerine el koyacağız…”
    Bu lafları muhalif bir siyasetçi kolay kolay etmez. Dilinin ucuna gelse bile kendini tutar. Ama ben bir vatandaş olarak çok rahatlıkla bu laflardan bir tanesini kısmen edebilirim. İşte ediyorum: Yandaş medyada yazanların önce mal varlıkları açıklanmalı. Ardından mal ve mülklerine el konulmalıdır. Çünkü haksız kazanç sağlıyorlar. Bu adamların maaşlarına, mal varlıklarına bir de tıklanma oranlarına ve gazetelerinin gerçek satışlarına bakılırsa “el koyma” kararının doğru bir karar olduğu görülür.
    7) Evet, sadece “mala mülke el koyma” kısmını söylüyorum. Gazetenin kapısına kilit vurmak ne demek? Bunu ancak fikirden nasibi olmayan, fikri idam etmek isteyen biri söyler. Gazeteyi yaşatan okurudur. Fikrin beş para etmiyorsa, gazeten satmıyorsa, alıcın yoksa zaten yok olup gidersin.
    8) Ateş bacayı sarmış olabilir… Gidici olduklarını anlamış olabilirler. Hesap gününün yaklaştığını hissediyor olabilirler. O yüzden bu lafları etmek suretiyle başlarına geleceğini düşündükleri felaketin önünü almaya çalışıyor olabilirler.
    9) Abdullah Gül’e CB seçiminde aday olmaması için aba altından sopa gösteridi mi? Gösterildi. Aday olursan “şunlar şunlar olur” diye şantaj yapıldı mı? Yapıldı. Abdullah Gül’den ödleri kopuyor mu? Kopuyor!
    10) Aydın Doğan’ın medyasına tehditle, şantajla, cebren ve hile el kondu mu? Kondu. Sözcü’ye, Oda TV’ye haksız vergi cezaları kesiliyor mu? Kesiliyor. Tarafsız, bağımsız medyayı bitirmek için her şeyi yaptılar mı? Yaptılar. Medyadaki son bağımsız sesleri kısmak, hakikatleri susturmak için her şeyi yapıyorlar mı? Yapıyorlar. Tehdit, şantaj, iftira, hakaret, haksız vergi cezaları vs. Aslında fıtratlarında ne varsa onu yani kendilerine yakışanı yapıyorlar.
    11) CHP, İyi Parti, Saadet, Gelecek ve DEVA’dan “illet, zillet, ihanet” diye söz ediyorlar mı? Ediyorlar. Kendileri çok düzgün insanlar. Muhalif olanlar yamuk. İhanet sözcüğünü kullanırken en azından dikkatli olmak gerekir ama nerde bunlarda o iz’an. İktidar ve saltanat gidecek diye uykuları kaçıyor.
    12) Ben hiçbir AKP’liye “E nerede kaldı sizin demokratlığınız, insana saygınız!” gibi bir laf etmem. Demokrat olmadıklarını bilirim çünkü. Daha doğrusu ne olduklarını bilirim. Gelecekte, mesela üç beş sene sonra, Türkiye normalleşince “Biz bunları tek parti diktatörlüğünden biliriz” cümlesini AKP’liler için kuracağız. Çünkü tarih 2013 ve sonrasını AKP diktatörlüğü olarak kaydetti.
    13) Bunların derdi kendilerinden hesap sorulmasın. Yaptıkları her şey yanlarına kâr kalsın. Ahiretten eminler. Ahirette hiçbir şeyden hesaba çekilmeyeceklerine emin olmasalar bu kadar haltı bu kadar pervasızca yemezlerdi. Dünyada hesaba çekilmesinler… Onlar için bu kâfi. Nâdânı terk edemediler bir türlü.

    • Çok çok güzel bir yorum olmuş , zevkle okudum ; eline ,ağzına sağlık , teşekkürler , iyi günler

  25. Son derece sikintili bir yazi olmus, Sn Koru demek istediklerin bir turlu yazamamis, ozetle diyor ki: Ben yazamadim ama siz anlayin artik… Bizzat kendisi bir tarihte el konulmus bir gazetede yazmisti…

    • Memet sayın yazarın neyi yazıp yazamadığını, yazmış gibi yaptığını bırak da şu klavyeni bi düzelt, bana biraz sıkıntılı göründü.

  26. Hatta Selin hanımın ifadesi pek çok programda Ali Babacana soruldu oda bunun çok yanlış olduğunu ifade etti.

  27. 1-Selin Böke ak parti hükümetinden ihale alan 5 büyük müteahhitin mal varlığına el konulup kamuya devredileceğini defalarca ifade etti.
    2-Gürsel Tekin akpartiyi destekleyen medyaya eş koyacaklarını ifade etti.her ikiside Google da var.Bulamazsanız link atabilirim.

    • Fatih bey yorum yazdığım saatte sizin yazınız yoktu mükerrer yorum oldu.pardon fakat en az iki kişinin aynı yorumu yazması yazarımızı belki düşünmeye sevk edebilir.

    • 1- Çalman çırpman yoksa kimse senin malına mülküne el koyamaz. Haksız kazanç varsa hesap sorulur. Alın teri varsa saygı duyulur. “Bu milletin orasına koyacağız” diyen adamdan mutlaka hesap sorulmalıdır.
      2- Gürsel Tekin’in söylediği yanlıştır. Benim söylediğim doğrudur. Fikre fikirle karşılık verilir. AKP’yi destekleyen medyayı okurken miden bulanıyor mu bulanmıyor mu? Soru bu! Benim bulanıyor o yüzden okumuyorum. Senin bulanmıyorsa bol bol oku onları. Meslek ahlakı ve fikir namusu olmayan insanları ben okumam. Bu iktidar memlekette okunacak gazete kalmasın istiyor. Fikri hür yazarların üzerlerine de trollerini salıyor. Bu rezalet tablosu seni rahatsız ediyor mu? Gazete okumak bir keyiftir. AKP medyasının gazeteleri gazete değil. Okuma zevki olanlar gazete okur. Zevksiz ve fikir fukarası olanlar trollük yapar.

  28. Yoksa onlar iktidara gelseler böyle yaparlar, yapacaklar deyip yaptıklarını ve yapacaklarını temize çıkarmak için olmasın. Önümüzdeki günlerde muhalefete yapılacak baskı için zemin mi hazırlanıyor?

  29. “Aklından bunları geçirenler bulunabilir, ancak 80 küsur milyon nüfuslu bir ülkede aklından zoru olan birkaç kişi çıkabileceğini de kabul etmemiz gerekiyor.”

    Sayın, Koru! Evet 80 küsur milyon nüfuslu ülkemizde ne aklından geçme’si o saydıkları bilakis 18 yıl’dır kendileri tarafında uygulaniyor. ilk Cem Uzan dan başladılarmı? Hemde nesıl, adamın medya’side dahil bütün malına mülkünü cebe indirdiler.
    Kılıçtaroğulu’nun evini sattıran, Boylaklar, akın ipek bunlar gibi yüzlerce işadamını canına okudular. Onların servetleri’de bunlara az geldiği için sosyal medyaya dadand’ılar
    Sıradan vatandaşlar’a tazminat davası açarak evlerini ellerinden aldılar ve halen daha devam ediyorlar.

    Aslın’da sözleri doğruda verdiği adresler yalnış. Doğru olan AKP li olmayanlara şimdiye kadar yaptıkları ile doymadıkları için dozunu artrarak devam edeceklerine dair müjde veriyor.

    Bunlar yalan ve iftira konusunda muazzam başarılılar, herhalde yalan ve iftira üzerine doktora yapmişlar.

    Aile bakanı, bütçe górüşmelerinde “yoksulluk özelikle aşırı yoksulluk, Türkiye için sorun olmaktan çıktı şu an sıfırla’dık.”Demiş,

    Dünyada doğru söyluyeni dokuz köyden kovan yalan söyluyene nöbel ödülü verilen, tek ülke TC.

    Zaten ftira atanlari’de elleri işinceye kadar alkışlanan bir ülkeyede ancak böyle liderler yakışır.

    • Sn nurdan hanım Uzan nin CEAS da ne kadar soygun yaptığını biliyormusunuz .
      Eleştirin ama olur olmaz sırf laf olsun diye de yapmayin

      • Cem Uzan olayında benim de kafam karışıktı, iyi ki Cevheri Güven gibi iyi bir gazeteci var. artışıyla eksisiyle masaya yatırmış Cevheri bey. buyrun Cem Uzan dosyası:

        Watch “CEM UZAN – TAYYİP ERDOĞAN: İKİNCİ RAUND” on YouTube
        https://youtu.be/iqYvjTI0Nrg

        • Baran senin kafan bitek fetö dosyasında karışmıyor zaten; ondan başka her mevzu hemen aklını başından alıveriyor!

  30. Sayın yazarın bu günkü yazısını okuyunca yine aklıma geldi hiç bizim ülkemizde daha önceki tarihlerde yolsuzluk yapmış bir üst düzey bürokrat veya politikacı şimdiye kadar hapse girdi mi mal varlığına el konuldu mu? Olmadıysa ne kadar temiz bir yönetim kadrosu geçmişimiz varmış gurur duydum.
    Didem KUZ hanım efendinin yorumlarını da çok samimiyetimle söylüyorum sayın yazarın yazıları kadar merakla bekleyen biriyim yorumlarında ki tespitleri çok isabetli yalnız iki gündür türk tabipler birliğine devlet bahçeli nin hainler yuvası falan dediğini yazmış ancak türk tabipler birliği sadece gerçekleri halka duyuran bir kurum muş her muhalefet eden hain olarak yaftalanıyormuş. sonra kendi kendime dedim ki acaba benim bildiğim türk tabipler birliği farklı didem hanımın dediği farklı mı didem hanım benim bildiğim türk tabipler birliği TSK nın(dünyanın en şerfli ordusu benim nazarım da çünkü benim ordum) kazan vadisinde kimyasal silah kullandını iddia ediyordu,abdullah öcalan ın hücresinin metre karesini kendine dert edinmişti bir ara,afrinde savaşa hayır diye bas bas bagırıyorlardı bir günde pkk yı lanetliyoruz diyemediler hatta pkk doktor katlettiğinde bile yaptıkları basın açıklamasında pkk dan bahsedemediler etmediler ama tsk ya laf söylemeye gelince yavuz kesildiler, öcalanı muayene etmek istiyoruz saglık kontrolünü yapmak istiyoruz diye adalet bakanlığının kapısında yattılar.benim bildiğim türk tabibler birliği bu sizinki hangisi didem hanım.

    • söz ettiğiniz yorumlarımın konusu, tabipler odasının pandemi dolayısıyla gerçeklerin halka anlatılması talepleri karşısında verilmiş olan bir tepkinin ne kadar galiz ifadeler taşıdığı ile ilgili olan eleştirilerimdir.
      odalar çeşitli görüşte insanların bir arada olduğu, seçilmiş kişilerinde tutumlarını yansıtan yerlerdir. sözünü ettiğiniz açıklamalara ben de katılmıyorum, üstelik her üyenin de kimi açıklamalarla aynı fikirde olduğunu düşünmüyorum. bu ifadeler vicdanlarda yerini almıştır. lakin hedefe açıklamanın alınması gerekir, odanın değil. kurumları, birlikleri yıpratmanın kimseye faydası olmaz. kapatmanın çare olmadığı gibi. kişileri değiştirmek kolaydır, ama yıpranan kurumlara itibarını geri vermek, özellikle sağlıkla ilgili ise itibar sağlamak zordur.
      asıl eleştirim ise, kullanılan dile yöneliktir.
      devletin bu kademesinde bu denli galiz ifadeler çok yanlıştır, çok zarar verir.
      üzerinde durduğum, altını devamlı çizdiğim üzere herkesin hain, fetöcü, ajan, proje olduğu yerde en çok hainler, fetöcüler, projeler ve ajanlar rahat ederler.
      bugün en üst makamların hoşuna gitmediğinde sarf ettiği birbirinden değersiz ifadelerle devletin neredeyse tüm kurumları itibar sorunu yaşamaktadır.
      peki, bu neye hizmet etmektedir?
      sadece yanlışa,
      daha çok yanlışa…

      selamlar,
      saygılar.

      • yorumumu okurken eksik bıraktığımı düşündüm, küçük bir ilave yapayım müsade ederseniz.
        sn bahçelinin tabipler odasına olan sert tepkisinin odanın geçmişte olan kimi beyanına bağlamak, bu beyanların terör örgütü desteği olduğunu düşünmek böylece tepkisini haklı göstermeye çalışmak bence doğru değil.
        o zaman öcalanın kardeşinin devlet tvlerine çıkaranlara, mektuplarını okutanlara, bu kadim pkklılar üzerinden oy devşirilmesine böyle galiz ifadelerle neden karşı çıkmadığının da sorulması gerekir değil mi?
        onlar üzerinden “biz” siyaset yaparsak doğru, odalar yaparsa yanlış mı oluyor o zaman?
        burada amaç düşman yaratmaktır.

        cemal enginyurt kimdir?
        mhp den ihraç edilen bir kadim mhp-lidir.
        Nisan 1965 yılında Ordu’nun Dedeli Köyünde doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Ordu’da tamamladı. Üniversite öğrenimini Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat bölümünde yaptı.
        Henüz Lise 1 öğrencisi iken 12 Eylül 1980 darbesiyle 3 yıl hapiste kaldı. 1986 yılında Ordu Bizim Ocak temciliğini kurarak,12 Eylül sonrası İlk Ülkü Ocakları faaliyetini başlattı. 1991 yılında MÇP İl sekreteri olarak başladığı parti yöneticiliği,1993 yılında MHP MYK üyesi, 1994 yılında MHP Ordu il başkanı seçildi.
        mhp den ordu milletvekili idi,
        ihraç edilince DP ye katılmıştır.

        mhp den neden ihraç edilmiştir,

        “Fındık üreticisinin hakkını savunmak, vatanı savunmak gibidir. Fındıkta oynanan oyunlara karşı durmanın bedeli ağır da olsa; bu bedeli ödemek Ordulular adına şereftir. Şerefin tavizi olmaz”
        dediği için.

        fındıkta durum kısaca şöyle;
        alıntılarsak
        Türkiye, 2015 yılında 240 bin 137 ton iç fındık ihraç ederek 2 milyar 827 milyon dolar döviz girdisi sağladı. Fındığın kilosunu ortalama 11 dolar 77 sente ihraç etti. 2016 yılında ihracat 227 bin 556 ton, ihracat geliri 1 milyar 981 milyon dolar oldu. Kilo başına ihracat 8 dolar 71 sent. 2017 yılında ihracat 269 bin 623 tona yükseldi, ama ihracat geliri bir önceki yıla göre gerileyerek, 1 milyar 876 milyon dolara düştü. Kilo başına fındık ihracat değeri 6 dolar 96 sente düştü. 2018 yılında ihracat miktarı bu kez 279 bin 251 tona yükseldi. İhracat geliri yine düştü ve 1 milyar 635 milyon dolara geriledi. Türkiye 2015’te fındığın kilosunu 11 dolar 77 sente ihraç ederken, 2018’de 5 dolar 86 sentten satabildi. 2019 yılında ise 319 bin 772 ton iç fındık ihraç edildi. İhracat geliri 2 milyar 28 milyon dolar oldu. Fındığın kilosu ortalama 6 dolar 35 sentten ihraç edildi.
        yani, fındık ihracatı arttıkça geliri azalıyor. Daha çok fındık ihraç edip daha az gelir elde ediyoruz. Bu da aslında fındık üretimi ve ihracatı ile ilgili türkiye’nin bir politikası olmadığını, fındık ihracatını başkalarının yönlendirdiğini, parayı da başkalarının kazandığını gösteriyor.
        fındık politikamızda büyük bir yanlışlık var,
        buna karşı çıkan bir milliyetçi milletvekili de partiden ihraç ediliyor.
        konu ile alakasız gibi görünmemiştir umarım.
        selamlar.

  31. Ak partililerin gözlerine uyku girmiyor. Gece gündüz anket çalışmaları yapıyorlar. Nitekim sonuç hep olumsuz yönde çıkıyor. Denizden çıkmış balık gibi son çırpınışları yapıyorlar. Mevlut çavuşoğlu mecliste muhalefete gözdağı veriyor. İktidarı size vermeyiz diyorlar. Tıpkı İstanbul büyükşehir seçimi gibi… 13 bin oy ile seçim mi kazanılır diyen Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan değil miydi? Nereden baksan tutarsızlık…… SAYGILAR sevgiler

    • Nusret bu ibb seçimlerini kim kazandı senin hala haberin yok galiba; baksana her şey ne kadar güzel oldu, öyle değil mi?

Yoruma kapalı.