Pahalılandıranlar hayatı ucuzlatmak için çare arayışında.. Çare çok basit aslında…

32
Reklam

Araya cızırtılar girmese hayat pahalılığından başka her konu ülkemiz insanının gündeminde yer etmeyecek; benim bulunduğum çevrelerde durum bu. İnsanlar burunlarından soluyor. TÜİK’in bile %70’e ulaştığını kabul ettiği enflasyon oranı, bir hafta sonra açıklanacak yeni oranla rekorundan edilecek…

Benim görüşüm de bu, ancak söylediklerine kulak verdiğim ve bu sebeple daha önceki öngörülerinin doğrulandığını bildiğim ekonomi uzmanları da aynı kanaatte. TÜİK nisan ayı enflasyonu için %7 demişti, uzmanlar bu ayın oranının %10’a yaklaşacağını söylüyor.  

Dedikleri, enflasyonun bundan böyle aylık %10 artışlarla devam edeceği…

Ekonomide yaşananları gündemden düşürmemenin, iktidar cephesini, hayatı her geçen gün biraz daha pahalılandıran yanlışlardan vazgeçmeye zorlayacağı beklentisindeyim.

Durumu şimdi olduğu gibi içinden çıkılmaz hale getiren, herkesin görebildiği halde karar vericilerin inatla görmek istemediği, kendilerinin konuya yanlış yaklaşımları çünkü.

Onlar da apaçık gerçeği görene kadar eli kalem tutan herkes ekonomi yazsa, ekranlarda tek bu konu işlense yerinde olacak.

“Başka ülkelerde de hayat pahalı değil mi, oralarda da enflasyon var” deniliyor ya, o laf doğru. Ancak biz onlardaki tek rakamlı enflasyonlara bakıp üç rakama yaklaşan kendi enflasyonumuzu az zararlı göstermeye çalışırken, onlar da Türkiye başta olmak üzere ekonomisi alarm zilleri çalan birkaç ülkeye bakıp kendilerini teselli ediyorlar…

Ülkelerimizin ekonomik performansları arasında büyük farklar var da ondan.

Reklam

Bugünkü halimize yine de şükür etmemiz gerektiğini de biliyorum. Hiç değilse aradığımız her şey bulunabiliyor. Pahalı ama bulunuyor. Hayatları %5’lik enflasyonlarla sarsılan başka ülkelerin insanları, yöneticileri tarafından, özellikle gıda maddelerinde yaşanabilecek sıkıntı konusunda sürekli uyarılıyorlar.

ABD’de çocuk maması kıtlığı yaşanıyor.

Hindistan hükümeti, ülkenin önemli bir ihracat maddesi ve gelir kaynağı olmasına rağmen, ürettikleri buğdayın dışarıya satılmasına engel getirdi.

Bizim ülkemizin de buğday kaynağı bilinen Rusya ile Ukrayna, birbirleriyle savaş halinde bulundukları için, devre dışı.

Geçen gün fırından aldığım biraz büyükçe 2 (yazıyla İKİ) ekmeğe 35 TL ödedim.

Fırıncılar ne yapsın, kullandıkları ürünlerin fiyatları her gün biraz daha artıyor.

TÜİK geçen ayın üretici enflasyon rakamını %121.82 olarak açıkladı.

Ev fiyatları ve kiralar delicesine yukarıya doğru tırmanıyor diye ilgili-ilgisiz bakanlar sürekli toplantılar yapıyorlar. Onların bulacakları çareyi bu hafta Cumhurbaşkanı açıklayacakmış…

Reklam

Nasıl bir çare bulacaklar meraktayım…

En son buldukları çare, kamu bankaları eliyle ev almak isteyeceklere düşük oranlı (aylık %0.89 ve %0.99) faizle kredi açmak oldu; fiyatı düşüreceğini düşünerek ilan ettikleri bu formül yüzünden, ev fiyatları %25 daha pahalı hale geldi. Sonunda, çare diye ilan edilen formülün uygulanmasından galiba vazgeçildi.

Bir yandan da döviz kuru sürekli yükseliyor.

Dolarda her 1 liralık artışın, kur garantili mevduat (KKM) uygulaması yüzünden, bütçeye getirdiği ekstra yükün 50 milyar TL olduğu biliniyor. KKM’nin devreye girdiği gün dolar 11 TL’nin altındaydı; dünü 16.30 TL olarak kapadı 1 dolar. Arada 5 TL’den fazla artış var. Bütçe açısından bu ne demek, siz hesap edin.

Geçen gün hayat pahalılığına değindiğim yazımda şunu yazmıştım, hatırlanacaktır:

“Merkez Bankası başkanı veya Hazine bakanı yurtdışında kazandıkları gelirlerinin yarıya yakınını bozdurma yükümlülüğünü zaten yerine getirmekte olan şirketlerin yöneticilerine ‘Ne olur, yabancı para kazançlarınızın geri kalanını da bozdurun’ diye başvuracak değil ya…”

Meğer Merkez Bankası tam da bunu yapmaya başlamış…

Akif Beki bugünkü yazısında yazıyor; okuyalım: 

“Merkez Bankası, firmalardan döviz satmalarını rica ediyormuş. / Son günlerde, dolar 16 lirayı aşınca başlamış. Yardımcıları, Başkan’ın selamıyla arayıp ricayı iletiyorlarmış.”

Dolar veya Euro kazanan firmalar zaten elde ettikleri gelirin neredeyse yarısını zorunlu olarak TL’ye çeviriyorlar; demek şimdi geri kalan kısım da kendilerinden isteniyor. Oysa, adamlar Dolar veya Euro ile yurtdışına satış yapıyorlar ama üretimde kullandıkları ham maddeleri de yine yabancı paralarla yurtdışından satın alıyorlar. Bu yüzden mecburen bozdurdukları dolarların karşılığında ellerine geçen TL’leri yine dolara çevirmekteler.

Zorunlu TL’ye çevirme formulü de fazla işe yaramıyor yani.  

Enflasyonu düşürmek için alınan kararların ters sonuç verecek yanlışlıkta olduğunu yazıyorum ya, bu da o yanlış kararlardan biri işte.

Benim en fazla üzüldüğüm konu da, enflasyonun siyasiler ile yüksek bürokratlara yanlış açıklamalar yaptırma özelliği… 

Örnekler çok.

‘Cumhurbaşkanlığı finans ofisi başkanı’ sıfatı bulunan ‘Prof.’ unvanlı bir zat, geçen ayın sonlarında, televizyon ekranından “Ocak ayında eksi enflasyonla tanışacağız” açıklamasını yapmıştı. Ocak 2022 enflasyon oranı +%10.45 olarak gerçekleşti.

Hazine bakanlığına atanan bakan da, bir sonraki aylar için hep “Enflasyon düşecek” açıklamaları yaparak işe başlamıştı; bakan, şimdilerde, uyumamızı tavsiye ediyor, altı ay sonra uyandığımızda enflasyonun düşeceğinden söz ediyor.

En son, dün, AK Parti’nin teşkilatlanmadan sorumlu genel başkan yardımcısı, yine televizyon ekranlarından şu açıklamayı yaptı: 

“Sonbahardan itibaren enflasyonda hissedilen düşüş de olacak. Topyekun mücadelemizde mesafe almış olacağız. Yazın da bunu hissedeceğiz. Çarşıda pazarda fiyatlarda iyileşme olacak.”

Duyunca “Keşke” dediğimi etrafımdakiler de duyup tebessüm ettiler.

“Keşke” dememin sebebi yalnız hayat pahalılığına maruz kalmamız değil, erken seçim de bekliyorum ya, o açıklama beklentimin yerine gelebileceği umudu anlamına geliyor.

AK Parti büyüğünün temennisi benim de temennimdir.

Ekonomi uzmanları seçimi ekonomide iyileşme için ‘tek çare’ olarak görüyorlar da ondan…

ΩΩΩΩ 

Reklam

32 YORUMLAR

  1. AVRUPA’NIN ÇÖPLÜĞÜ
    Avrupa’nın 2021 yılında 33 milyon çöpünden açık ara birincilikle 14,7 milyon tonunu alan ülke sizce hangisi?
    Bir ipucu vereyim.
    Osmanlı torunu.
    Avrupa’nın bilimi ve çalışkanlığından çok uyuşturucu bağımlılığını ithal eden bir ülke.
    Doğrulardan nefret edilen bir ülke.
    Hırsızlara ve yalancılara tapınılan bir ülke.
    Topraklarındaki zehir oranını 400,000 kat arttırdığın şehirdeki mitinge ciddi sayıda katılımın olduğu, bir vatandaşın elinde çöp ile protestosunun olmadığı bir ülke.
    Böyle bir ülke neden Avrupa’nın çöpünün tamamını almaz?
    Vallahi de, billahi de çok ayıp.

  2. “ABD’de çocuk maması kıtlığı yaşanıyor.”
    *****””
    Fehmi bey! Çocuk mamasının yokluğu enflasyon’dan değıl.
    Doktorlar bir kaç ay önce mama ile beslenen miliyonlarca bebekten iki tanesi mamadan öldüğünü açıkladılar.
    Mama fabrikası ürünleri toplattı ve üretimi’de durdurdu.
    Şimdi tekrar üretım yapabilmesi için FDA (Gıda ve ilaç İdaresinin) onayını bekliyor
    FDA bu gibi işleri çok ağırdan aldığı için uzun sürüyor.
    Şu an ABD hükümeti acil olarak Almanya’dan uçaklarla mama getiriyorlar.

    ABD halkı öyle Bizdekiler gibi
    değil tuttukları parti babalarının oğlu dahi olsa siyasetçilere tapmazlar anında hadlerini bildirirler.

    Ben geçen gün burada, Erdoğan’ın Abdüllatif Şenere onaylamasí için verdiği Ali Babacanın bacanağı’nın dosyasını onaylamayınca Erdoğan Şeneri ve Babacani eşleri ile birlikte Dubai’ye gezmeye götürdüğünü ve dönüştede İngiltere’de Babacanın bacanağına misafir olduklarını ve
    aradan uzun zaman geçince Erdoğan Şenere dosyayı döşüyor Şenerde onaylamadığını söyleyince Erdoğan, ” hiç değilse Başbakan onaylamadi deseydin” demiş.

    Yanlışı ile doğrusu ile her yerde her konuda Erdoğan’ı savuna Yorumculardan çok bilmiş birisi benim o yorumum’un Bacanak ilişgisinden dolayı olsa gerek çok sevmiş. Hani ben Erdoğan’i tutmuyorum ya onun için.
    Ali Babacan Şenere torpil yaptırmak istemış anlamında hoşuna gitmiş ve benim Babacani torpill yaptığını ima ettiğim zannetmış ve inada seviniyordu.
    Aslında Erdoğan’ın torpille dosyasını onaylatamadığı bacanak kim olduğunu bilse o yorumcu savunmak için kırk takla atardı.
    Neyse yazayım bari.
    Erdoğan’ın 4 çocuğunu yurt dışında okutan hemşerisi Ramsay Giyim’in sahibi Remzi Gür’ün oğlu oluyor.
    Yorumcu’nun garibine ve hoşuna giden şu an Erdoğan’a rakip siyasetçi’den bahsetmem olmuş.
    Herkesi kendileri gibi bildikleri için şu an Türkiye tamamen 00000 bitmişleri canı gönülde savunuyorlar.

    Remzi Gür’ün oğlu

    • Bugünden itibaren size bir iyilik yapayım! Her gün Babacanın Bacanağının babası Erdoğan’ın arkadaşı neler yapmış ve Türkiye’yi kimler bitirmiş ve ülke nasıl bir kaç aileye peşkeş çekilmiş delilleri ile birlikte size sebeplerden bahsedeceğim.
      ****
      hd
      18 Mayıs 2022 At 11:44
      masalın adını da “iki sene onaylanmayan ihale koyun” Gerçi reise saldırırken babacanı gömdün ya, 6 lıya halel gelmesin:))”
      ******

      Yorumu Cevapla
      “Serdar Turhan
      18 Mayıs 2022 At 22:10
      İşte şimdi buldum neden latif abi CHP ye geçti
      Beton Ekrem in ajanslara verdiği kıyaklara engel olmak için 19 yol sonra açıklayacaktır
      Ah latif abi ah bizde nasıl bir anda 40 yıllık CHP Li oldu dedik
      Varmış bir sebebi.”

      Varan 1
      *****

      Bu linkede şöyle bir göz attın.
      Daha sonra benim yorumum ile alay edin.
      Herkesi kendiniz gibi zannediyorsunuz.

      https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/remzi-gur-de-12-yillik-off-shore-mudavimi-562547

      • Ha şimdi oldu Cumhuriyet yazdı ise kesin doğrudur.
        Kaldı ki offshore da parası olmak ne zamandır suç.
        Ben bankacı kökenliyim.Offsofore da parası olmayan zengin yok.
        Herkesi kendin gibi hem bilgisiz hemde trol zannediyorsun.

  3. Şeker’in bile tadı kaçtı. geçen eylül ayında 225 liraya aldığım 50 kglık şeker, 1180 lira olmuş. matematiğim zayıf ama yine de% 400’den fazla zam yapıldığını anlayabiliyorum. şeker ki, ülkemizde en bol üretilen ürünlerden biri… Acil doğru tarım politikaları şart. Açlık başka şeye benzemez, insan aç kalınca en sevdiğinin bile elindekini almaya çalışır. (Bu arada rakam kafama takılınca erinmedim makine ile hesapladım şekerdeki zam oranı eylülden beri % 524 olmuş)

    • Şeker bulamıyorsan mısır şurubu iç adalı.
      Sen bir bardak çaya beş şeker atacan diye koskoca arsalar faprika maprika ayaklarına..
      Bak AVM ler full dolu. İnşaat desen yüzde 525 yani +1 olur belki.
      Herşey artık 50+1
      524+1 olsa nolur ki.

  4. Kılıçdaroğlu Açıklamasından Türkiyenin iflas Bayrağı çekmek üzere olduğunu anlıyorum.

    Şu ana kadar para basarak ayakta durdular. Yukarıdaki Açıklama ile Kur Korumalı sistem bütçeye çok maliyet oluşturduğu görülüyor.

    Basit anlatayım sizin 5000 TL geliriz olsa Ama 8000 TL Gideriniz olsa bu arada Açığı bankalardan aldığınız Kredilerle 1-2 sene öteyebilirsiniz sonunda iflas ve mapus yolu gözükür.

    Yukarıda açıkladığım gibi Devletin durumuda bu şekilde.

    Tamam para bir süre basan ama bir yerde tamam olur.

    Şimdi düşünelim para basmasan açığı kapataman ve maaşları ödeyemezsin.

    Veriler şeffaf değil öngörü yapabiliyoruz.

    Yazarlar AKP’nin kaçacağı bir ülke yok diyorlar. Haklılar ama mecbur kalırsa olur.
    Şimdi düşünün Gelecek ay Emekli maaş ve memur maaşları ödenemez hale gelse sizce Halka sabredinmi denir? yoksa başka bir yöntemmi uygulanır?

  5. evet, bu 20 yıl akp iktidarı bize çok pahalıya mal oldu,
    maddi ve manevi kaybımız cidden büyük oldu ama
    siyasal islamın sonuçlarını görmenin paha biçilmez kazançları da olmadı mı?
    geçenlerde yolda röportaj veren bir başörtülü kadın, atatürk haklıymış, meğer durum bu kadar tehlikeliymiş diyordu, nette duruyordur.
    bu kadın aklı başına gelen milyonların biri işte,
    dönmemek üzere gidiyorlar.
    işte bu büyük bir kazanım değil mi?

    kılınçdaroğlunun açıklamaları halk için değil, yolsuz manav etkilensin diye değil,
    hiç durmadan bilgi ve belge yağdığı konuşuluyor muhalefete.
    onlar da mesaj veriyorlar,
    ama abdülhamit diyorlar,
    ama vakıfları dillendiriyorlar.
    anlayan anlıyor vesselam,
    çorabı ne kadar örersen ör,
    sökülmesi için bir tek ilmik yeter.

    ekonominin iyiye gitme şansı hiç yok.
    sayın nebatinin gözlerindeki ışıltıyı saymazsak,
    tutunacak hiç bir dalımız yok.
    dolar 16,38
    saldım çayıra, mevlam kayıra
    etkilerini 15 güne yaşarız.
    daha çok fakirlik gibi mesela.
    yoksulluk,
    yoksunluk.
    bakanlara köşk yapılırken halkın %80 ni yarım kilo aldığını da alamayacak.
    yaz sonu bugünden çok ama çok farklı bir ülkede yaşıyor olacak.

    ekonominin düzelmesinin tek yolu, iktidarın değişmesidir.
    çünkü bu denli yoksullaşmamızın tek nedeni itibar kaybıdır,
    güvenilirliğin zarar görmesi, istikrarlı olmayışımızdır
    günü birlik ranta dayalı politikalar,
    papatya falı beyanlardır.
    kim gelirse gelsin, piyasa ümit duyacak,
    ülkeyi terkeden yabancı sermaye dikkat kesilecektir.
    ihtiyacımız olan da sadece budur.
    muhalefetten plan-program bekliyorlar,
    ekonominin dinamikleri bellidir, yapılacaklar bellidir. şunu yapacağız demenin bir anlamı yoktur, anahtar vaad edenlerden gına gelmedi mi bu millete?
    projelerden illallah demedi mi?
    bize hesap verilebilirlik sistemi getirin,
    effaflık sistemi getirin, yeter.
    böylece,
    saraylarda, uçaklarda itibar aramadığımız sürece
    yavaş yavaş rehabilite olacağız.
    kaybettiğimiz her şeyi geri alacağız…

  6. biktik tiyatrolardan ahkamlardan algilardan gercekler ciksin ortaya.
    adalet ve demokrasi istiyorum.
    genc liderler istiyorum.
    bu caga gelemeyen liderleri istemiyorum.
    domates hala 20 tl. patates 10 tl temel gidayi vatandas alamiyor. neyle alsin…
    vatandasin tek gundemi var o da ekonomi.
    secim mi gecim mi gorecegiz.

    • Dur yolcu!
      Genç lider dediğin dersimli kemal mevcut devletbaşkanımızdan 7 yaş büyük, haberin olsun:)

  7. Kimin elinin kimin cebinde olduğu bilinmeyen bir ülkede ekonomik krize odaklanalım ҫağrıları, seҫimi kazanmak amaҫlı olabilir ama, konu ҫok daha karmaṣık.

    Rüṣvet aldığını iҫiṣleri bakanının da söylediği politikacı aramızda dolaṣıyor.

    Deniz Feneri davasının Alman hakimi „Almanya’nın en büyük bağıṣ dolandırıcılığı, savcısı ise „esas sorumluları Türkiye’de“ demiṣti.
    Deniz Feneri bağıṣ dolandırıcıları Türkiye’de hakettikleri cezayı aldılar mı?

    17/25 Aralık günlerinde ortaya saҫılan rüṣvet iddiaları. Rıza Sarraf olayı. Adaletimiz bu sorunu nasıl ҫözdü.

    Suudi Arabistan’dan gelen 99.999.990 Dolar konusunda ne yapıldı?

    Bu saydıklarım ekonomik krizin sebep oldukları değil, bugün iҫinde olduğumuz krizin yolunu aҫan nedenlerin önde gelenleri…

    Biz bağıṣla rüṣveti ayırdetmediğimiz sürece sorunlarımız hiҫ bitmez.

    Rüṣvetin ekonomik ve ahlaki bir yönü var, ahlaki bozulma anlamına da gelir.

    Rüṣvet sadece ekonomiyi değil, adaletten-eğtime kadar her kurumu yozlaṣtırıyor.

    Rüṣvet konusunu bir genelge veya ekonomik ҫözüm vaatleriyle ortadan kaldıramayız.

  8. Kötü haber alan kaynaklar “adam kaçacak” dedi.
    Yok yahu, siz bunu daha önce de söylemiştiniz ama kaçmadı.
    – Evet kaçmadı, çünkü seçimi “adam kazandı.”
    Hatta bir sürü seçim kazandı.
    ***
    Peki, ne zaman kaçacak?
    – Önümüzdeki seçimi kaybedince.
    – Oho, biz onun seçim kaybetmesini beklersek ömrümüz yetmez.
    ***
    Zaten tuhaf bir durum.
    Seçime daha 1 yıl varken, insan hiç elindeki kozu kullanır mı? 1 yıla kadar kim öle kim kala? Bu bir.
    İkincisi… Niye Amerika?
    Joe Biden onun kadim dostu mu?
    Pentagon’la arası çok mu iyi? ABD Kongre üyeleriyle sanki kanka mı? Yoksa Amerikan Adaleti’ne mi hayran?
    Yani neresinden tutsan elinde kalıyor?
    ***
    Bir dakika.
    Kötü haber alan kaynaklar, bundan önce de demişti ki:
    İki uçak bekliyor. Bütün
    aile efradıyla birlikte
    “adam kaçacak.”
    Heyecanla bekledik.
    ………….
    Çıka çıka ne çıktı?

    Gecenin 11’inde İstanbul’da bir hayalet çıktı… Tankların arasından süzülüp, arka yollardan kaçıp bir eve sığındı, darbenin rengi, cinsi, cibilliyeti anlaşılana kadar.
    Ne tiyatroydu ama…
    Neydi o akşam?

    • Tankların arasından geri geri gidip darbecilerden kaçıp darbeci bir albayın atış menziline girmesi albayın ateş edip de vuramaması elinden kaçırması.

      Bu hikaye hala bana çok komik geliyor. Düşünüyorum, darbe planlamasında Başbakan Binali Yıldırım’ın öldürülmesi var ama darbeciler öldüremiyorlar ellerinden kaçırıyorlar.

      Araştırmacılara göre Başbakan köprüde öldürülmesi planlanmış ama koruma polisinin uyarısıyla köprüye gitmesi engelleniyor. Suikast mahalli değişince de darbecilerin elleri ayakları birbirine dolaşıyor ve suikastten kurtuluyor ki, aralarında bizzat darbe planlamış, planları sürekli güncelleyen deneyimli generaller var. ama yapamamışlar işte. Galiba işlerine şeytan karışmış becerememişler.

      Beceremediklerini nereden biliyoruz; “15 temmuzda yarım kalan işi tamamlayacaklarını” söyleyen erdoğanistlerden duyduk da ordan biliyoruz.

  9. Azerbaycan vatandaşı bir misafirim var. Rusya’da mağazalarına İstanbul toptancılarından mal alıp gönderiyor. Mal aldığı toptancıların tamamı dolarla satış yaptığı için Haftada iki defa Rusya’dan rubleyi dolara çevirip dolar transferi yaptırıyor. Tam 45 gün önce ilk transfer edilen dolar cinsinden parasını çekebildi. Birdaha da dolar cinssinden para çekemedi, “dolar istiyorsanız bir süre beklemelisiniz ama tl cinsinden hemen paranızı verebiliriz” diyorlar. Bu hafta gelen parasının tamamını esnaflara verdiği için parasız kalıp 100 dolar acil transfer yaptırdığı 100 dolarını bile tl cinsinden alabilmiş. Kaybın varmı diye sordum “rubleyi dolara, doları liraya lirayı tekrar dolara çevirirken kur farklarından doğan kayıplarım oluyor” dedi. Kendisi küçük esnaf grubunda olduğu için en çok alım yaptığı firma “dostum sen para getir de ne getirirsen getir ister lira ister dolar beni etkilemez” demesine seviniyor şimdi:)

  10. Niye bu adam kendi çevresinde dahil  ‘yalandaroğlu’ diye anılmaya başlandı. Çevresindekiler bile şaşkın. Çevresindekiler bile bu kadar da olmaz ki canım diyor.

    Bir hafta önce

    “SADAT’ı örgütlediler, seçim güvenliği yok, paramiliter güçlerle ortalığı karıştırıp gitmeyecekler” diyor. 

    Bir hafta sonra

    “Her şeyi hazırladılar, paraları New York’a transfer ediyorlar, kaçacaklar” diyor. 

    Etrafındakiler şaşkın ördek gibi kalakaldılar.
    Adamların hangisine inanması beklersiniz.

    Bu adam muhalefetin seçmenlerini gerizekalı mı zannediyor veya balıkzekalı mı? Ama inkar edemem Kılıçdaroğlu’nun böyle davranması bana büyük bir zevk veriyor. Bence Erdoğanın karşında aday Kılıçtaroğlu olmalı. Kılıçdaroğlu kripto Akpartili veya gizli Erdoğan hayranı mı diye sormadan edemiyorum?

  11. 146–112
    Dünya mutluluk endeksinde 146 ülke arasında hamdolsun 112. olmuşuz.
    Çöküş süreçlerinin karakteristik özelliklerinden biri de, sorunları çözmek için atılan adımların daha da büyük sorunlara neden olmasıdır. Diğer bir deyişle bir sorun daha büyük bir sorunla çözülmeye çalışılır.
    Sayın KORU kibarca “çöküyoruz” diyor.
    Konut sorununu çözmek için getirilen kredi teşvikinin, konut fiyatlarını daha da arttırdığını izah ederek.
    Benim kanaatim artık bu yanlışların bilerek yapıldığı.
    Zira yanlışlıkla yanlış yapsan ara-sıra doğru yaparsın.
    Sayın KORU gibi bir de rakam vereyim.3–4 gün önce ikili yani bir büyük ekmek ile 2 kg şık bir yoğurt aldım
    Fiyatı 50 TL50 kuruş.
    Evet bu soyguna Dünyanın hiçbir ekonomisi dayanamaz.
    Hele ki, bizim gibi birçok yönden dışa bağımlı bir ekonominin,devasa borç ile bile bu kadar dayanması mucize.

  12. -Enflasyon nasıl düşürülür? Düşürmek istendiği zaman!
    -Kur’un düşmesi için ne yapmak değil! Neleri yapmamak gerekir? Borç alıp yiyip yiyip…
    -Gıda sorunu ??? Modern tarım plan program..
    Bunlar halledilecek ki,,,
    *Faizde istediğin akıl iman sentezini de içinde barındıran! düzeni halkın görmesini sağlayabilesin. Şeytanın tekerine soktuğun çomak kırılamasın, dayanabilsin🙂.
    Son söz:
    Muhalefetteyken olayı bildiğini belli edemez isen, yarın kral tahtına da otursanda herşey için çok geç olabilir!
    Pahalılanmış hiçbir şeyi düşüremediğin gibi,
    Fakiri bir daha asla (ev araba mal mülk sahibi) refaha kavuşturamayıp, hatta birilerinin vereceği! Sadakaya muhtaç duruma düşürebilirsin.
    (Belki sizde bunu istiyorsunuzdur ne bilelim😯)
    Çalışanın emeğinin alınterinin karşılığının birilerinin cebine gitmesini, yurt dışındakilere haraç verir gibi durumları engellemek istiyorsan,
    ŞİMDİ KRAL TAHTINDA OTURUYORMUŞ GİBİ HİSSET BİR AN KENDİNİ🤗🤗🤗

    • Zengin yada tuzu kuru bir halde kendini korur!
      Ona birşey olmaz, birgün evin birini ertesi gün arabasını satar..
      Olan sabit gelirliye, fakire fukaraya olur.
      Öksüzün yetimin hakkını yiyen!…
      Onu yaşayarak görün👀👀👀

  13. Kılıçdaroğlu azimli… Kılıçdaroğlu istikrarlı… Yalana, yanılmaya doymadı, doymayacak belli… İllâki üzerinde beyaz gömleği, arkasında kitaplarıyla evine kurduğu kameranın karşısına geçip kağıtları sallaya sallaya konuşacak… O kadar planlama, ‘styling’ yapılmış, uygun kamera açısı, arka plan hazırlanmış boşa mı gitsin?!

    İçerik? O mühim değil… Yalan, dolan, çarpıtma fark etmiyor… Peki umurunda mı? Olmamalı ki azimle bu yolda yürüyor…

    Önceki gün de Twitter’dan paylaştığı video ile Sayın Cumhurbaşkanı ve ailesine attığı iftiralar klasörüne bir yenisini ekledi… “Attığım çamurun izi kalsa bana yeter” diyor herhâlde… Yoksa, bu kadar ‘ağır ve ciddi’ bir iddia Twitter’dan mı açıklanırdı?! Bir basın toplantısı yapılmaz mıydı?.. O elinde salladığı kağıtlarda bir şey varsa önce savcılığa, sonra da basına verilmez miydi? Bunları yapmadı…

    Bir süredir saymayı bıraktık ama bu yılın başında baktığımızda, attığı iftiralar nedeniyle aleyhine açılan davaların 11’inin sonucunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’a 2 milyon 750 bin lira tazminat ödemişti… Hatta CHP grubunun bu tazminatları ödemek için fon oluşturduğu haberleri basında yer almıştı… Daha sonra ortalığa saçtığı “İhalede yolsuzluk yapıyor” gibi iftiraları ile ilgili davalar sonuçlanmadı bile…

    Yazının başında Genel Başkan için “istikrarlı” dedik ya biraz açalım… Şu yöntemde son derece istikrarlı: Önce asılsız bir iddiayı ortaya atıyor… Aksi ispatlanana, tazminat davalarında cezalara çarptırılana kadar bu iddiayla gündemi oyalıyor… İddiasının yalana dayalı olduğu ortaya çıktığında ise onu bırakıp bir sonraki yalanı mıncıklamaya başlıyor…

    Kılıçdaroğlu’nun izlediği şablonu deşifre edince hâlin içler acısı olduğu görülüyor görülmesine ama iddialarını, vaatlerini, açıklamalarını üst üste koyduğunuzda ‘yıkıcı’ bir tablo ortaya çıkıyor…

    Canan Kaftancıoğlu kararı için “Mahkemeyi de kararı da tanımıyorum” demesi… Ardından Maltepe Mitingi’ndeki konuşmasında 1940’lı yılların tek partili Türkiye’sinin devlet güdümlü ekonomisine özlemle yaptığı açıklamaları: “Ben neo liberalizme karşıyım. Piyasa kendi dengesini bulur söylemine karşıyım. …Bu yüzden insanların geçim kaynaklarını korumak ve yeni fırsatlar yaratmak için devletin müdahil olması gerektiğine inanıyorum.”

    Bunlar, bir süre önce Alman basınına yaptığı, sonra da sık sık tekrarladığı “Türkiye’de can ve mal güvenliği yok” sözlerinin devamı değil de nedir?..

    Önceki gün AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Kılıçdaroğlu’nun bu davranışlarını çok iyi okuyarak özetledi: “Dış politikada ne zaman adım atsak Kılıçdaroğlu devrede, iç kaos oluşturmak istiyor.”

    Bunlar tehlikeli oyunlardır… Uluslararası gücünü, etkinliğini kanıtlayan ve bu konumunun meyvelerini toplamak üzere olan Türkiye’nin önünü kesmeyi isteyen çok ülke var ve olacaktır. Bu bir yanıyla anlaşılabilir… Ancak ülkenin altının hem de içeriden bu derece oyulmaya çalışılması… Olacak iş değil!

  14. Maalesef Ülkemizde enflasyon enflasyonu var, ve her geçen gün kangrene dönüyor. B:u durumu yetkililer görmüyor bilmiyor olamazlar, o halde hiç mi bir şey yapılamıyor, yoksa yapılmak istenmiyor mu? Bence bir şey yapılmak istenmiyor yapılmak istenseydi bunca geçen zamanda mutlaka bir şeyler yapılır ve etkisi görülürdü, yapılıyor ama sadece göstermelik, yapılanlarda zenginlerin işine yarıyor, halktan alıp zengine vermek, yani halk bilerek fakirleştiriliyor, zengin daha da zenginleştiriliyor.
    Bu ülkede o kadar yolsuzluk iddiaları da artık sıradan, normal bir davranış olarak sıradanlaştı, bu hep böyle olmuştur olmaya da devam edecektir. Biz de halk olarak yeni gelen yönetimleri yolsuzluğunu değil, sayısını ve büyüklüğünü merakla beklemeye devam edeceğiz. Biz nelere alışmadık ki kim derdi yüzde-yüz den fazla enflasyonla yaşayacağız, fakat şu anda herkes yüksek enflasyona alışmış, gül gibi geçinip gidiyor……

    • Bir çalışarak emek sarf ederek ekmeğinden etinden tasarruf ederek geçinirler
      Birde onu bunu dolandırarak ..
      Ha birde borç alıp sandığa attıklarının nasıl kendi kendine çoğaldığını, değerlendiğini ama,
      borcunun düştüğünü görenler de var.
      (Aldığı borçları anında tüketip har vurup harman savuruyorsa zaten borcu ödemeye niyet yok demektir)
      Burdaki sihirli kelime: enflasyon.

  15. Tezgaha biraz daha yakından bakalım isterseniz. Belki FETÖ ile benzerlikleri daha net görebiliriz, hayretler içinde kalmayız yarın bir gün.

    İktidar yandaş müteahhitlere kamu ihalelerini ihalesiz, pazarlık (!) usulü veriyor. İhaleyi kapan yandaş en karlı şekilde bu işi yapıyor. Üstü yandaş vakıflara bağış yapılıyor. Bağışı alan soluğu New York’ta alıyor. Çiflik, yurt, burs derken yandaşlara yandaş katılıyor. Bu yeni yetme yandaşlar yine ihalesiz, pardon sorgusuz sualsiz, daha doğrusu sözlü imtihanla kamuda ballı kaynaklı işlere atanıyor. Aynı memurlar daha sonra ballı kaymaklı ihalelere sahip çıkıp sahibine teslim ediyorlar.

    Yani döngü böyle muhteşem kusursuz. Bu saadet zinciri elbette bir yerde kopuyor eninde sonunda. Yandaşlar arasında kavga çıkıyor, mal paylaşımında anlaşmazlıklar çıkıyor, darbe oluyor falan. Ama makus talihimiz ülke olarak değişmiyor. Aynı saadet zincirini birileri yaşıyor bir süre, sonra hep beraber ülke olarak bedelini ödüyoruz.

    Bu saadet zincirini bir daha oluşturmamak üzere anlaşmamız ve bir arada yaşamanın yolunu, yani demokrasiyi, yeniden tesis etmek gerekiyor. Bu olduğunda birbirimizi daha iyi anlayacağız, korkularımızı bileceğiz, ona göre adımlarımızı atacağız, ve sonuçta birbirimize güvenmeyi ve bir arada barış içinde, eşit ve özgür olarak yaşamayı öğreneceğiz. Modern bir toplum olacağız. Bunu yapmak zor değil. Yeterince ders almış olmamız gerekiyor, yaşayarak cefasını çekerek buralara geldik. Artık gelecek nesillere bu işin nasıl olması gerektiğini göstererek, bu mirası esirgemeyerek buradan huzur içinde göçmemiz gerekiyor. Bunu yapalım. Yoksa gözümüz arkada kalacak, bizden sonrakiler de küfrü basacak.

  16. Bu iktidarı eleştirirken, FETÖ de böyle yapıyordu diye benzerlikleri ortaya koyduğumda, buna iktidar yandaşları da, FETÖ yandaşları da kızıyorlar. Halbuki benzerlikler çok açık. Tek tek sıralasak hepsi çok net bir resmi ortaya koyuyor. Her iki taraf da aynı yöntemlerle çalışıyorlar. Aynı söylemlere, hedeflere, ve dahi davaya sahipler, ve aynı menzile (ABD oluyor 🙂 koşuyorlar sonunda. Bunu daha net ortaya koymadığımız ve gerekli tedbirleri almadığımız sürece demokrasi yüzü göremeyeceğiz. Sistemin defolu yüzü bu ekipler. Sürekli sistemden sömürüyor ve semiriyorlar. Ülkenin geri olmasının bir numaralı sebebi de kendileri bu yüzden. Yoksa iktidar veriliyor ellerine, istedikleri yetkilerle de donatılıyorlar. Ancak çok geçmiyor, nalıncı keseri gibi hep kendilerine yontuyorlar. Bu resmi bir değil on kere gördük, ama sonuç değişmiyor. Aynı hatayı tekrar tekrar yapıyoruz.

    Gelin bu işi kökten çözelim diyoruz. Demokrasiye tam sahip çıkalım ve taviz vermeyelim diyoruz. Bunu yaptığımızda herkes kazanacak. CHP’li de HDP’li de bu ülkenin birinci sınıf vatandaşı. Ama iktidara gelen ve iktidara yaslananlar (FETÖ gibi) diğerlerini ikinci sınıf vatandaş yapıyor. Bunun sonucu hepten kayıp, toptan dibe vurma. Bunu yapmayı bırakalım artık. Bu ekiplerin ağa babalarına bir şey olmuyor. Onlar sefasını ABD’deki çiftliklerinde sürüyorlar. Hiçbir pişmanlık veya utanmaları da yok. Burada bebekler hapisteymiş vs umurlarında olmaz. Sahte timsah gözyaşları da kimseyi kandırmamalı.

    İktidar aynı yöntemlere, aynı zihniyete ve hemen hemen aynı tabana sahip olduğu için FETÖ’ye esastan vurmuyor. Mensubiyetlikten ceza kesiyor. Halbuki şayet bu iş olduysa ve suçsa, kanunların ve sistemin bu tür yozluklara bir daha yol vermemek üzere yeniden düzenlenmesi gerekirdi. Aradan 6 yıl geçti. Bu yönde en ufak bir hareket olmadı. Onu bırakın, işin siyasi ayağı ve desteği çok açık olduğu halde bir tane siyasiye dokunmadılar. Dünün FETÖ’cü siyasetçileri, şimdi en hızlı FETÖ avcıları oldu. FETÖ Borsası diye özel bir borsa bile oluşturdular, orada aklayıp paklıyorlar.

    Yani, tam bir rezalet. Türkiye usulü bir rezalet. Buna şimdi küfretmeyelim de ne yapalım ey Hayret!

    • Hiç hayat yüzü görmemiş birinin sözleri bunlar. İnan’ın ciddiye alınacak hiç bir tarafınız yok. Sabah akşam küfrettiriniz iktidardan bir milyon kere daha zalimsiniz. Ne devletten haberiniz var ne işleyişinden. Ne kendinizi tanıyorsunuz ne de başkalarını, beyhude bir yaşam sizinkisi. Oku oku boş benimkisi.

      • Devletin işleyişini görüyoruz. Devleti eline geçiren istediği gibi at koşturuyor. Bu demokrasi değil. İktidar dün de (fetö) bugün de (diğerleri) birileri ile yürüyor ve kaynakları usülsüzce dağıtıyor, hesap vermiyor, devleti herkese eşit mesafede tutmuyor, birilerini kayırıyor, birilerini cezalandırıyor. Bu hemen her alanda, eğitim, ticaret, kamu ihaleleri, üretim, adalet vs kendisini gösteriyor. Tanımak için haberlere bakmak yeterli. İktidara yakın olanlar suç işlemekte serbest. Onlara özel af çıkarılıyor (Çakıcı). İktidara muhalif olanlar ise suç uydurularak esir tutuluyor (Kavala). Bu rezaleti hala görmüyorsanız, böyle sefilce yaşamaya devam edin. Ülkemizde her siyasi taraf aynı hayalle yaşıyor. İktidarı ele geçirmek, kaynakları sömürmek, hesap vermemek, kimseyle de paylaşmamak. Bu zihniyetten kurtulmadıkça FETÖ ve benzerlerinden, ve bu iktidar gibi yolsuzlardan kurtulamayacağız.

        • Üzerinize alınmayın, bir beyinsizlik örneği anlatayım;

          Arkadaşlarla bir sohbet ortamında fetö metö dümdüz gidince biri, ben fetö diye bir şey yok sen boşuna küfrediyorsun dedim. O da bana otur dinle bak ben sana fetöyü anlatayım dedi. Merak ettim ne anlatacak diye, oturdum dinledim.

          “10 sene önce (şimdiye göre yaklaşık 15 senw önce) ben …. firmasının ihravcat müdürüydüm, üst kalite yeni bir markanın finansını konuşurken patron birikmiş ihracatı teşvik prim alacağım var, devletten onu alabilirsek o parayı yeni marka için kullanalım dedi sesi. Patronla beraber gittik ama hakettiğimiz teşvik pirimini alamadık ama git gel esnasında umutlandıran bir fikir edindik. Adamını bulmak gerekiyormuş. Biz de işimizi yapacak bir adam soruştururken sizin işinizi yapacak bir kişi var o da Gülen cemaatine yakın biri. Ona gidin hallederse o halleder dediler. Biz de camaatçi diye anlattıkları kişiye gittik durumumuzu anlattık önceden hesaplatmıştık devletten teşvik primi olarak 4 milyon lira hak edişimiz vardı. Biz senede şu kadar ihracat yapıyoruz şimdi de yeni bir markayla yeni pazarlara açılmak istiyoruz ama aylardır uğraşmamıza rağmen hakettiğimizi alamadık deyince adam bize dedi ki; devlet ihracatı teşvik pirimini ihracatçı yeni yatırım yapsın ve ihracatı artırsın, ülkeye döviz getirsin diye veriyor zaten, olur mu hiç öyle şey bu sizin hakkınız alacaksınız tabi dedi ve dediği gibi de hakikaten paramızı aldık. O olmasaydı biz o parayı alamazdık dedi. ( -ee sonra…?) sonrası malum başımıza gelmeyen kalmadı, firma battı. (-nasıl battı?) şöyle oldu böyle oldu battı, patron batırıldıklarına inanıyor. dedi.-Anlatmaya devam ediyor- benim de 500 bin lira teşvik pirimi alacağım var devletten. Bu işe girerken de devletten alacağım bu paraya güvenerek girdim. Bana ne dediler biliyor musun, “sana bu parayı verebilecek bir babayiğit varsa alırsın” dediler. Ne yaptım ettim alamadım.

          Ben alamadım alamayan başkaları da var. Onlar da alamadılar. Şimdi devletin ödemediği parayı bir cemaatçi memur nasıl kolayca verdi. Paralel devlet kurmuş adamlar devletin yapamadığını yapıyorlar, sen de diyorsun ki fetö diye bir şey yok. Nasıl yok bal gibi fetö işte dedi.

          Arkadaşın anlattığı bu hikayede benim hikayenin aslını anlamama yarayan küçük bir detay aktarayım;

          Galatasaray kulübü basketbol takımında profesyonel oyuncu olduğunu söyleyen bir komşum vardı. Moda’da doğup büyümüş, komşum olduğu için sık görüşürdük. Moda’da oturan annesini ziyaretten döndüğünde bazen albayı da gördüm diye anlatırdı. Bir gün gene Moda dönüşü “senin şu arkadaşının müdürlük yaptığı firmanın adı ….mıydı, o firma batıyor. İki aya kalmaz iflas bayrağını çeker” dedi. – sen nerden biliyorsun dedim. “Albay söyledi, albay söylüyorsa bir bildiği vardır” dedi. Bu albay ne iş yapıyor dedim. emekli dedi. O zamanlar ot gibi yaşıyordum, hiç bir şeyden haberim yoktu, emekli bir albayın o firmayla ne işi olur kobi sınıfında bir aile şirketi kimseyle işleri olmaz kendi yağıyla kavrulan bir firmaydı. Umursamadım ama sonra arkadaş bir gün aradığında aklıma geldi sordum işler nasıl gidiyor bir sıkıntı varmı diye. Hiç bir sıkıntı yok yandaki daha büyük binanın giriş ve bodrum katlarını almışlar yeni markanın üretimlerini orada yapmaya başlamışlar. Yolum düşünce ben de gidip gördüm patronu yeni araba almış evini değiştirmiş keyfi yerindeydi. Albayın dediği gibi iki ay içinde batmadı ama 6 ay sonra gerçekten de feci battılar. Patronu her şeyini kaybetti iş yapamaz hale geldi kaç sene oldu hala iş yapamıyor.

          Bu hikayede aslında ne olduğunu sadece gerçek gazetecilerden ve gerçek bürokrat memurlardan öğrenebilirsiniz. Gerçek gazetecilere ve gerçek bürokratlara memurlara fetö derseniz Erdoğan’a mahkum olursunuz, yetmez ona memur olursunuz.

      • Devletin nasıl çalıştığını biliyoruz elbette. Devleti eline geçiren siyasi iktidar, cemaat, ve farklı yapılar devleti kendilerinin zannediyorlar ve kaynakları sınırsız, sorumsuz ve denetimsiz kullanmaya başlıyorlar. Bugün gördüğümüz, dün gördüğümüz ve sürekli gördüğümüz resim bu. Devleti artık hepimiz tanıyoruz. Ülkemizde tüm siyasi taraflar ve cemaatler bu yapıyı tanıyor ve o yüzden canhıraş ele geçirmeye çalışıyorlar. Ele geçiren mutlu, ama bir süreliğine. Arkasından mutsuzluk, iktidarsızlık, intikam ve sürünme geliyor. Bunu artık herkes tatmış olmalı ve bundan vazgeçmeli diye düşünüyorsunuz. Ancak bu iktidar şehveti öyle bir şey ki uyuşturucu müptelası gibi, buraya ulaşmak için hepsi yanıp tutuşuyor. Bu yolda din, diyanet, milliyetçi söylemler taraftar toplamak için kullanılan araçlar. Bunlara samimi inanan da vardır elbette. Ama onların genelde bu yapıların altında yer alan saflar olduğunu görmek lazım. Baronların böyle düşünceleri yok. Sürdükleri sefadan anlıyorsunuz zaten farklı bir boyutta olduklarını. Sen ne anlamıştın anlat da anlayalım bakalım ne anladın ne öğrendin bu işlerden.

  17. Ekonominin bu zihniyetle ve bu iktidarla düzelmesi imkansız. Enflasyonun ana sebebi para basılması sürekli. Çünkü yeterince para yok hazinede. Borçlar dağ gibi. Üstüne kurları sürekli zıplattıkları için herşey daha pahalı hala geliyor. Borçlar da. Ve sürekli para basılıyor. Bu kısır döngüden çıkmanın yolları belli. Ama uygulamak istemiyorlar. İşlerine böylesi geliyor. Bu sefil iktidarı körü körüne destekleyen bir kesim olduğu sürece de sonuç değişmeyecek.

  18. Cumhur İttifakı 2023 seçimi kazanarak yola devam edecektir. CB Erdoğan da Cumhurbaşkanlığını tekrar kazanacaktır. Yuvarlak masa darmadağın oldu ve Millet ittifakı yok oldu. Yalan konuşanlar Kılıçdaroğlu ve Akşener yerlerini kaybedeceklerdir. Sevenlerine duyurulur.

Yoruma kapalı.