Millet kuru ekmeğe mi talim ediyor? Farklı gözlemlerim var…

47
Reklam

Geçen gün nispeten bize uzak oturan bir komşumuz denizden yeni tutulduğu her halinden belli bir tencere dolusu taze balıkla kapımızda beliriverdi. Kendisinin yan komşusu o gün bayağı bir balık avlamış, fazlasını mahalle sakinleriyle paylaşmış. Nasipten bize de düştü.

Tevekkeli mahalledeki dükkanların bazısının vitrininde altında telefon numaraları bulunan “Taze balık bulunur” duyurusu var. Ucuz fiyatla eve teslim…

Boğaz’ın her iki yakasında, Galatata Köprüsü üzerinde daha önce hiç rastlanmadık sayıda insan, ellerinde oltalar, balık avlıyorlar. Sahilde günü olta ucuna takılacak balık beklemekle geçiren çoğu insanda maske var, fakat sosyal mesafe hak getire.

Mahsül bol, evlerde balık kokusundan geçilmiyor. 

Henüz kuru ekmek noktasına gelinmediyse İstanbul’da, bu yıl Boğaz’ın cömertliği ve işinden gücünden olmuş insanların vakit bolluğu sayesindedir.

Eline misinalı oltalar alan, evine birkaç öğünlük yemek imkanı sağlıyor.

CHP sözcülerinin Meclis’teki bütçe görüşmeleri sırasında iktidar sıralarına yönelttikleri “Millet aç, insanlar kuru ekmeğe talim ediyor” eleştirisi, İstanbul’da, hiç değilse Boğaz’a yakın mahallelerde oturan dar gelirliler için geçerli değil.

İstanbul’da ama denize uzak mahallerde yaşayanlardan veya denizi olmayan kentler insanlarından dar gelirliler için söz konusu olabilir kuru ekmeğe talim etme iddiası…

Reklam

Yanlışın düzeltilmesini talep ederim.

Hakkını teslim edelim

“Millet aç, insanlar kuru ekmeğe talim ediyor” ithamına “Demek ki, aç değiller” tepkisini veren iktidar milletvekili bir yönüyle haklı. Mantık olarak haklı. Kuru ekmek de sonuçta bir nebze de olsa açlığı giderir.

Ayrıca iktidarın küçük ortağının kampanya açıp yaygınlaştırmaya çalıştığı ‘askıda ekmek’ uygulaması da var. Cebinde parası olmadığı halde fırına gidip askıya bırakılan ekmeği alanlar evlerine taze ekmek götürme imkanına sahip oluyorlar.

‘Halk Ekmek’ büfeleri önünde yarı fiyatına ekmek almak için bekleşenleri de bu tabloya ekleyebiliriz.

Yanına katık yapabilecekleri soğan bir süre öncesine kadar el yakan fiyata satılıyordu marketlerde; şimdi o da ucuz. Tutacağı fazla balığa dükkan vitrinlerine astıkları ilanlarla müşteri arayanlar, müşteri çıkarsa soğan ihtiyaçlarını da karşılayabilirler.

Canımız balık çektiğinde tazesini vereceğinden emin olduğumuz balıkçı esnafı ise dertli. 

Evimize taze tutulmuş balık geldiği gün, daha önceleri ara sıra uğradığımız balıkçının tezgahı önünden geçerken yüzüme hüzünlü bakışına dayanamayıp durunca adamın şikayetlerini dinlemek zorunda kaldım. Sözlerini “Taze çinekop var, sarı kanat da, almaz mısın?” sorusuyla bağladığında “O dediklerinden evde birkaç gün bizi idare edecek kadar var, para ödememize ısrarla karşı çıkan bir komşumuz getirdi” diyemedim.

Reklam

Balıkçı esnafı siftah edemeden dükkanı kapattığı günlerde ne yapar acaba?

Günümün yarısı buna benzer düşüncelerle geçiyor.

Ara sıra uğradığımız “İstanbul’un en iyisi” şöhretine sahip olduğundan günün her saatinde yüzlerce müşteriyi ağırladığını bildiğim bir dönerci dükkanı korona tedbirleri yüzünden ikinci kez kapalı. Kayıtlı müşterisi olduğum için telefonuma “Evlere servisimiz var” duyurusunu sıkça gönderiyor. Her uyarı, her gün binlerce kişiyi ağırlayan dükkan çalışanlarının halini düşündürüyor bana.

Dönerciyi düşünmeye başlayınca zaman zaman uğradığım başka lokantalar, sahipleri ve çalışanları aklıma geliyor.  

Şehirler ve ülkeler arası seyahatler durma noktasına geldiğinden misafir ağırlamak amacıyla yapılmış ağır turizm yatırımları kapılarını kapatmak zorunda kalmış olmalı. Her şeye rağmen açık tutulan oteller müşteri cezbedebilmek için fiyatları akıl almaz ucuzlatmış durumdalar. E-posta adresime düşen reklamları, çoğunun kapısından geçerken “Ah içinde olabilseydim” diye düşündüğümü hatırladığım o pahalı otellere misafir olma niyetimi depreştiriyor.

Otelde tanımadığım insanlarla aynı çatı altında bulunmak koronaya davet yerine geçmez mi?

Hevesim içimde kalıyor.

Ertesinde “Kimbilir ne haldeler, nasıl geçinebiliyorlar?” listeme otel çalışanları da ekleniyor. 

Sahilleri dolduran eli oltalı kalabalıklar arasında onlar da olmalı.

Onlar küçülürken

Korona geniş yığınları hasta etmeden vurdu. 

Her gün göz attığım başka ülkelerin gazetelerinde korona tedbirleri yüzünden o ülkelerin ekonomisinde kötüye gidişlerle ilgili haberler sıklıkla karşıma çıkıyor.

İngiltere ekonomisi bu sebeple çok sarsıldı.

Dün hükümetin şu sıralarda korona salgını yüzünden yaşanan ekonomik daralmaya karşı almak zorunda kaldığı tedbirlerle ilgili bir haber beni şaşırttı.

Bizim hükümetin değil, Kuveyt hükümetinin…

Eylül ayında yönetime gelen yeni Kuveyt Emiri, seçim sonrası ilk oturumu için toplanan meclise hitaben yaptığı konuşmada, ülkenin ciddi ekonomik sıkıntılarla yüz yüze geldiğini, yapay davaların, anlamsız çatışmaların peşinde koşmak yerine daha önce görülmemiş şiddetteki ekonomik darboğazdan çıkış için çare aranması gerektiğini vurgulamış.

“Reformdan başka çare yok” demiş Kuveyt Emiri Şeyh Navaf el-Ahmed el-Sabah…  

İngiliz maliye bakanı Rishi Sunak “Ekonomimiz bu yıl yüzde 11.3 küçülecek” der, Kuveyt Emiri “Daha önce görülmemiş şiddette bir ekonomik darboğazla karşı karşıyayız” açıklamasını yaparken, bizim siyasilerin Türkiye ekonomisinde görülmemiş bir büyüme yaşandığına dair edebiyatı bana hayli tuhaf geliyor. Doğruysa, Türkiye bu yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 6.7 büyümüş

Bana tuhaf geliyor da, ya size? Size tuhaf gelmiyor mu?

Ekonomilerinin küçüldüğünü itiraf eden ülkelerin yetkilileri kendilerinin TL karşısında hayli değerli olan paralarıyla korona sürecinde işsiz veya kepenk kapatmak zorunda kalmış olanlara kuru ekmeğe talim etmeyecekleri oranda yardımda bulunuyorlar.

Bizde ise, “Millet aç, insanlar kuru ekmeğe talim ediyor” ithamına muhatap olunca, “Kuru ekmekleri varsa aç değiller demektir” mukabelesinde bulunan siyasiler çıkabiliyor.

İyi ki muhalefet sözcüsü “Milletin ekmeği yok” dememiş; Fransız İhtilali’nden günümüze uzanan aşina bir cümleyi de işitebilirdik.

ΩΩΩΩ 

Reklam

47 YORUMLAR

  1. Ekmek yiyorsa aç değiller demek milletle alay etmek demek. Madem ekmek yediğinde aç kalınmıyo kendiniz ekmek yeyin. Sizler milletten kopmuş, sadece kendini düşünenler, kendiniz her türlü dünya malını yiyin, gariban, yoksul ekmekle karnını doyursun öylemi. Sizi ve sizin gibi düşünenleri Allaha havale ediyorum

  2. Ne zaman güneş tutulması ve ay tutulması olacağını bilimadamları bize hangi gün ve saatte olacağına kadar önceden haber veriyorlar, dedikleri gibi de oluyor.
    Bu tabiat olayları biz önceden gerçekleşeceğini, gün ve saatlerini bildiğimiz için meydana gelmiyor; takdiri ilahi(yaratan/yaratıcı güç/yaratıcı akıl/üstakıl/yaratıcı otorite/sonsuz enerji) öyle istediği için vuku buluyor…
    Meteorologlar da bize yağmur çamurun ne zaman ve nasıl olacağını önceden söylüyorlar, tahminleri de genelde tutar ama bazen de tutmaz! (Sn.bernarın kulakları çınlasın:)
    Yani onların tahminleri doğru çıktığı için yağmıyor o yağmurlar; yaratıcı güç öyle istediği için yağıyor!
    Ya da meteorologlar doğru tahmin edemedi diye yağmıyor değil; sahibi istemediği için yağmur yağmaz!
    İşte bu türden talihsizlikler olmasın diye yaradana sığınıp dua ederiz;
    isteyenin bi yüzü kara, vermeyenin…
    “Yağmurla yer göğerir(yeşerir)
    Duayla er göğerir(yetişir)”

  3. Sayin, Paradoks! siz benim ne yazdığımı anlayrakmi yazdınız,yoksa anlamadanmi?
    Çünkü ben sizin yazınızdan hiç birşey anlamadım:
    Neyse isterseniz verdiğim tarihlere tekrar göz atın; “17/ 2013 yıl dönúmún’de gazeteciler( 2011 den 2020 ye) kadar olanları belgeler eşliğinde dünyaya servis ediyorlar.”

    Özelikle 2011 den bahs ediyorum.
    Hani zamanın başbakanın Keçeören Subay evlerindeki evinde ve başbakanlık ofisinde (Böcek) Dinleme cigazları bulunmuştu’YA! GÜYA! Onların oraya konma tarihi olarak yutturulan tarih 2011den başladım.
    Açıkcası öğle bir olay yok ve tamamen uydurma! Şimdi o olay ört bas edildi ve hiç o böcek olayından bahs edilmiyor….
    Neden bahs edilmediğini biliyormusunuz?

    O cihazları erdoğanın iş adamı meşhur E Alptekinin şirketi! ortaklarının tamamı Iran ajanlarıdan oluşan milli damtın su aritma şirketine öğle 3veya 5 tane değil binlerce satılmış, Tekrar ediyorum “SU ARITMA ŞIRKETI” su aritma şirketi casuslik böceklerini neden alsınkı? Zaten alanda satanda belli iki tarafta Erdoğanın dostları.
    E Alptekin şu an ABD ye giremiyor girse kotesi boyliyacak.
    Trumpi aff ettiği yolsuzluk kahramanı General Flynn aracılığı ile verdiği rüşvet ve ona benzer kendisini aracılık yolsuzluklarından dolayı.
    EĞER BIZDE ABD VEYA AB medyalari gibi medya olsidi şu an bebekleri istifledıkları yerde MILLI DAMAT DA DAHIL Iran casuslar ile birlikte bu yolsuzlukları yapanlar olacaktı.

    ZATEN BIZIM HALKTA SORGULAMA OLAYI OLMADIĞI IÇIN HER IFTIRAYA VE YALANA BALIKLAMA ATLIYORLAR…

    Bu ülkede Ayni partiden ve ayni görevleri yapmış Abdullah Gül ve diğer bakanların telefonları dinlenmiyor artı ofisleri, ve evlerine böcek te konulmiyor.
    Sadece bütün bunlar erdoğana yapılıyor.

    Bu gibi milleti uyutma olaylarıni külahıma anatsınlar.

    Perinçekin Türkiyesine hoş gelmediniz.

  4. Millet kuru ekmek yiyor diyen adam bol bol kebap yiyor.Yiğit ise millet gibi kuru ekmek yesin ki o zaman inanalım.Abartılı iddialara da önüne gelen balık gibi atlıyor.Hepsinin de işi düzgün ve karnı tok.Kuru ekmek yiyen varsa onlar yazsın buraya da inandırıcı olsun.Tabi yalan atmamak kaydıyla.

  5. Sayın yazar türkiye ekonomisinin büyüme rakamlarını inanılmaz bulabilir ama şöyle haydarpaşa limanına karşı biyere oturup konteyner gemilerini biraz seyrederse durumu daha iyi kavrayacaktır!

    • konteynır gemilerini izle bakalım kimlerin limanına uğruyor:

      “Global Ports, Antalya Limanı’nda 2028’e kadar olan imtiyaz haklarını 140 milyon dolara Katarlı QTerminals’e devretti. Global Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kutman’a sordum. Kutman büyük planını anlattı: “Dünyanın en büyük kruvaziyer liman işletmecisiyiz. Burada büyümek için 2.5 yıl önce yük ve konteynır limanlarından çıkma kararı almıştık. Pek çok teklif vardı.Katar’ı tercih ettik. Bir başka yük limanı olan Karadağ’dan da 3 ay içinde çıkacağız. 13 ülkede 21 limanla pandemiye başlamıştık. Geçen hafta İtalya’da Taranto ve İspanya’da Valencia limanlarını aldık. 6 ay içinde ikisi Akdeniz ikisi Karayipler’de olmak üzere 4 liman daha ekleyeceğiz. 2021’de liman sayısını 30’a çıkarabiliriz.” Sıfır gelirle geçen bir yılda rakiplerini alarak büyümeyi başarıyorlar”(Sabah yazarı Özlem Doğaner’in 30 Kasım 2020 tarihli yazısının son bölümü)

      1) yük ve konteynır limanları neden Çin ve Katar gibi ülkelere satılıyor?
      2) Global Ports sıfır gelirle üstelik de pandemi döneminde dünya turizmi felç geçirirken 9 tane turizm limanını hangi parayla satın alıyor ve niye alıyor. pandemi de yük limanları iş yapıyor ama turizm limanları iş yapmıyorken?
      3) bu ticaretten sen kaç para nemalanıyorsun da savunuyorsun?

      4) sana koklatacaklarını hiç sanmıyorum, sahil kenarından seyredersin ancak!

      • Baran maşallah güzel alışveriş yapmış kutman; inan ki salgından sonra tüm insanlık gemi turizmine hücum edecek, bu işten en çok kazanacak ülkelerden biri de türkiye, akıllı adammış…

        • senin kadar akıllı değilmiş. ap açık ortada olan gerçeklik; adam türkiye’de olan tüm varlıklarını yurt dışına çıkartıyor. geriye kalan taşınmazları da yabancılara satıyor. türkiye küçülüyor ve sen bunu utanmadan büyüme diye yutturmaya çalışanlara destek oluyorsun. adam sermayeyi yurt dışına çıkartmış çok kazanacakmış kazancını da gittiği ülkelerde harcayacak, Türkiye’ye zarardan başka ne yararı var?

  6. Kuru ekmeğe muhtaçlar da var, kuş sütü eksik olmayan sofralarda gece gündüz saraylarında beslenenler de var bu ülkede. Olmayan şey ise “adalet”. Çünkü “hukuk” yok. Hesap sormak yok. Şeffaflık yok. Yok da yok yani.

    Gelişmiş ülkelerin seçilmişlerinin oturdukları yerlere, bindikleri arabalara, hayatlarına bakın. Bir de bizim seçilmiş ve atanmışların hayat tarzlarına. En sünepesi ben devletim, itibardan tasarruf olmaz diyor!

    Tabii bunların hepsi geliyor halkın sünepeliğine dayanıyor. Hakkını almasını bilmeyen, hesabını bilmeyen ve hesap sormayan vatandaşa.

    İsraf ve iş bilmezlik her yerde. Basit bir örnek, alışveriş merkezlerinde görüyorsunuz 10 tane bankanın ATM’si bir arada boş boş bekliyor. Mağazada kasaya geldiniz 10 tane kredi kart okuma cihazı aynı masada yan yana. Ülkenin internet hızında geriliği malum. Aynı sokakta üç firma fiber kazısı yapıyor. Bu hem fakir, hem cahil, hem iş bilmez olduğumuzun en bariz göstergeleri. Bunları konuşan bile yok ülkede.

    O yüzden boşa konuşmaya gerek yok. Buradan bir şey çıkmaz. Böyle gelmiş böyle gider.

  7. cv!
    – öncelikle kim neti hakediyorsa öyle davranmak gerektiğine inanırım.
    – adam olmayan birisine adam muamelesi yaparsan, daha da insanlıktan çıktığını iyi bilirim.
    – yıllar öncesinde kayserili bir işadamından duymuştum. işadamı; “babam, oğlum Allah’tan kork da Allah’tan korktuğunu kulu bilmesin” derdi demişti.
    – yıllardır bu sözü unutmam. çünkü senin gibilerin nasıl haddini bilmediğini çok gördüm.
    – müslümanmış gibi davranmayın benim için hiçbir önemi yok.
    – bu noktada; “ulan” kelimesi, herkesin bildiği, hatta, pekçok ak partilinin de (başta reis ve arınç olmak üzere) itiraf ettiği bir konuda yalan söylemek sonra da, “müslüman”, “beyefendi” pozları veren birisinin hakkıdır.
    – “reis” konusunda da aynı sahtekar yaklaşıma sahipsin.
    – “reis” ifadesi erdoğanı sevmeyenler değil, erdoğana tapanlar tarafından icat edildi.
    – bununla birlikte; tabi ki “reis” ifadesini erdoğanı sevdiğim için kullanmadım.
    – anlamama yeteneğini kaybetmediğinden eminim. bu nedenle tekrar ediyorum:
    – ben “reis” ifadesini sevdiğim için kullanmadım. ancak “reis” söylemi erdoğan taraftarları tarafından, erdoğana yakıştırılan bir kelime. aradaki farkı anlamadıysan yardımcı olurum.
    – sahtekarlık sizin karakteriniz olmuşken, hakettiğiniz şekilde davranmaya devam edeceğimden de emin ol.

  8. Sabah Gazetesi Yazarı ve Takvim Gazetesi Ekonomi Müdürü Faruk Erdem : “V tipi toparlanma, konut, otomotiv, beyaz eşya, mobilya gibi sektörlerdeki canlanma, ticari hayattaki hareketlilik, üretim gücünün pandemi dönemi öncesi rakamlara gelmesi bu başarıyı getirdi. Bu dönemde AB yüzde 3.8, Almanya yüzde 4.2, Fransa yüzde 4.3 daraldı. Türkiye pozitif büyürken (6.7) Avrupa ülkeleri daralmaya devam etti. Bu gösterilen performans Türkiye ekonomisi ve ekonomi yönetimi açısından çok büyük bir başarıyı gösteriyor.”

    Demek ki RTE “Avrupa bizi kıskanıyor” derken haklıymış! Fakat gerçek o ki rakamlarla oynaya oynaya sonunda oynadıkları rakamların gazabına uğrayacaklar. Tabi ki rakamların intikamından hepimiz nasibini alacağız.

    Birileri matematiği liyakatsizce kullanabilir ama matematiğin kendisi liyakat üzerine kuruludur.

  9. Aile bakanı yoksulluk Tüekiyede bitmiş dediği günden beri biri yerel sanatçı olmak üzere toplam 5 kişi ekonomik sorunlardan dolayı intihar etmiştir. Sayın Bakan hanımefendi yatağında rahat uyuyabiliyor mu? Yoksa bu ölümleri görmezden mi geliyor? İster solcu olun ister sağcı ister kominist isterseniz ateist olun: Türkiye’de milyonlarca insan açlık sınırın altında yaşamaktadır. Gelin sağcısı solcusu ile birlikte hükmette çağrıda bulunalım. Allah rızası için….

  10. İnönü….asar vergisi…köylüden…ekmeksiz evden un çalmak….bağırta bağırta…..ülkem

  11. Bir Ülkede Balık Tutmayı değil de balık veriliyorsa o ülkede en ufak bir gelişme beklenemez. Halk her zaman birilerine muhtaç yaşamak zorunda kalır. Bizim Ülkemizde de maalesef balık veriliyor. Bu nereye kadar verilecek ve Ülke insanını yüzde kaçına veriliyor hiç belli değil. Peki bu insanlar sadece yaşamını sürdürüyor bunların hiç mi başka ihtiyacı yok üç çocuklu bir ailenin başka ihtiyaçları hiç saymadan sadece eğitim masraflarını düşünün; bu insanların çocukları ebeveylerin durumunda mı hayatlarını sürdürecekler yardıma muhtaç bir şekilde. Vakıflar dernekler yadım ediyormuş bu lafları söyleyenler tuzu kuru olanlar bilmezler görmezler zor durumda olanların halini Atalarımız boşuna dememiş Tok Aç’ın halinden anlamaz ölüyorum dese gülüyor anlar…..

  12. “Qu’ils mangent de la brioche( bizde çörek gibi)”
    öyleyse brioche yesinler ( bilinen haliyle ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler)
    sözü, marie antoinette tarafından söylenmiş olduğu konusunda ciddi şüpheler var, ona mal edildiği ihtimali üzerinde tarihçiler tarafından daha çok duruluyor.
    ama ekmek bulanın aç olmadığı ifadesi meclisin kayıtlarına geçmiş durumda, bizi uzun yıllar gerçekliği üzerine-böyle bir söz söylenebilir mi- meşgul etmeyecek. ayda 26 milyon maaş alan, ödenekleri özlük hakları bulunan birinin halkın karşı karşıya kaldığı gerçekleri anlaması, kolay değil elbette.
    şimdi uzun dönem insanların iktidarda kalması hele bizim gibi ülkelerde ağır sorunlara yol açıyor. güç zehirlenmesi denen bir şey var. bunun sonucu ülkenin sahipli toprak haline gelmesi, yöneticilerin de ülkenin ve halkın gerçeklerinden kopması sonucunu doğuruyor. bugün olan budur.
    açıklanan pakette ortalama 750 tl kira yardımı var,
    hazirana kadar stopaj düşürüldü.
    geçtiğimiz 9 ayda da 1000 tl civarı dar bir kesime para dağıtılmıştı.
    yeterli mi bunlar?
    aksarayın bir aylık harcaması hakkında fikri olan var mı?
    hangardaki uçaklarımn masrafları hakkında?
    ülkedeki makam araçları hakkında fikri olan?
    harcırah adı altında dağıtılan,
    adı temsil, tören ve ağırlama giderleri olan miktarlar hakkında fikri olan?
    bir de korkunç pandemi döneminde halka yapılana yani devletin yapması gerekenlere bakalım. bunlar halkın paraları zaten, bu paraların halka harcanması gerekirken yöneticilerin israfına harcanıyor maalesef.
    hazine tam takır kuru bakır,
    ak akçeler de bitmiş, (bu cumhuriyet tarihinde kaç kere olmuştur, bilen var mı???)
    bu durumda dostlar alışverişte görsün tadında bir kaç kuruş dağıtabilirsin, ne yapabilirsin.
    şu an da elimizdeki verilerin çoğu pandemi öncesi veriler, 2019 verileri.
    o nedenle henüz iyi günlerimiz.
    şimdi bu son derece vehim tabloyu ört pas etmek için düşmana ihtiyacımız var.
    halktan bilgi saklanmasının salgınla mücadele de zafiyet oluşmasına neden olduğunu, halkın doğru bilgilendirilmesi gerektiğini savunan tabipler odasının bu tavrına bahçeli şöyle yanıt vermişti

    *Türkiye düşmanları zehir saçar, bir kez olsun tepki göstermezler. Bu olacak şey değildir. Yeni tip corona virüsü salgını olur, yandık, bittik, tükendik masalı söyleyip karamsarlık yayarlar.

    *Adı Türk olan, gerçekte bölücülüğün ve terörizmin saklandığı karanlık oluşum olan bu Birliğin milletimizin ne bir özlemini ne de hedef ve hayallerini paylaştığı vakidir.

    *Şehidi bilmeyen, bayrağı bilmeyen, milli ve manevi değerlere yabancılaşmış bir birliğin neresini tasvip edeceğiz? Bu kokuşmuşlara millet hesap soracaktır. Bunlarla mücadelemiz sonuna kadar devam edecektir. Haklıyız, haktan ve halktan yanayız.

    *Bugünden geçerli olmak üzere, Başkanlık Divanı üyesi bir arkadaşımızın başkanlığında bir heyet teşekkül etmiştir. Bu heyet marifetince Türk Tabipleri Birliği’nin dünü, bugünü, bütün fiili ve eylemleri incelenecek, gerekirse hazırlanacak dosya Cumhuriyet Savcılıklarına intikal ettirilecektir. Ümidimiz, kirli çamaşırların ortaya çıkmasıdır.

    * Türk Tabipleri Birliği derhal kapatılmalıdır. Aynı zamanda dediğim şudur: Bu birliğin yöneticilerinden hesap sorulmalıdır. Diyeceğim odur ki, Türk Tabipleri Birliği corona virüsü kadar tehlikelidir. Ve gereği acilen yapılmalıdır”

    *“Adında Türk bulunan Tabipleri Birliği derhal ve gecikmeksizin kapatılmalıdır. Yöneticileriyle ilgili adli işlem yapılmalıdır”

    bu kadar galiz ifadelerin sebebi nedir?
    halka doğru söylenmesini istemek. bu durumda en ağır şekilde haysiyetinizle oynanabilir. rakamlar bu ülkede devlet sırrıdır, devlet sırrının açıklanmasını istemek nedir?
    ama bazı rakamlar saklanamazlar, nitekim saklanamadı zaten değil mi?
    bağırıp çağırarak, hakaret ederek, hain olarak etiketleyerek korkunç gerçeği nasıl saklayabilirsiniz?
    saklayamadığınız gerçekler bizi salgınla harika başa çıkan ülke olmaktan dünyanın en üst sıralarına taşıdı değil mi? her gün yüzlerle insan ölüyormuş değil mi?
    bugün ülkenin içinde bulunduğu rakamlar açıklansa ki salgında olduğu gibi hiç bir veri doğruyu yansıtmıyor, ülkenin içinde bulunduğu hali en yandaşı bile savunamaz…

    şimdi gerçeklerin açıklanmasını isteyen tabipler odası hainler yuvası,
    üç beş müteahhite paylaştırılan projelere karşı çıkan mimarlar odası da hainler yuvası,
    ülkede hukukun çiğnendiğini, hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğini söyleyen barolar da, öyle
    nedense ülkede 18 yıldır iktidar olan ve daha yüzlerce yıl iktidar olmak isteyen akp ve saz arkadaşı mhp ye burda bir şeyler yanlış sanki, diyen herkes hain, fetöcü, düşman, yalancı, mihrak, kan emici, batı uşağı, natocu ya da proje.
    bu halkı bölmektir,
    birbirine düşman etmektir,
    ötekileştirmektir.
    sonucu herkesin birbirini düşman gördüğü, düşman bellediği bir ülkede yaşamak zorunda kalmaktır ve bu, yaşadığımız coğrafya da çok tehlikeli ve çok gereksizdir.
    elbette dış güçler saldırmaktadır, dünyada abd dahil saldırı altında olmayan ülke mi vardır? trump da bu saldırılardan yakınmıyor mu? herkes tüekiye ile mi uğraşıyor, elbette değil, biz de içinde bulunduğumuz coğrafya nedeniyle çeşitli saldırılara geçmişte maruz kaldık, bugün de kalıyoruz ve her zaman kalacağız.
    içeride de düşman olacak, dışarı da da.
    ama içinde bulunduğumuz tükenmişliğin asıl mimarı yolsuzluk ve israftır.
    ve gerçeklerin bir gün ortaya çıkma huyu vardır.

    • Didem hanım, allah yokluğunu göstermesin ekmeğin en adisi de bu bröçen ekmeğidir, köpeğime bile vermem ama nimet nimettir tabii…

  13. Vurun Müslümana

    Geçtiğimiz günlerde bir futbolcuya maç esnasında “zenci” dendi diye dünya ayağa kalktı, kalkmalı da. Aynı şekilde bir hayvana yahut doğaya yapılan saldırıda artık geniş tepki görüyor ülkemizde. Bunlar güzel şeyler. Fakat geçtiğimiz günlerde Mahfi Eğilmez isimli sosyal medya da da bilenen üniversite hocası “bu çağda yağmur duasına çıkıyorlar, gel de bu insanlara yapısal reformları anlat” kabilinden bir cümle kurdu. Başta büyük medya olmak üzere halk tarafından hiçbir tepki ile karşılaşmadı. Bir tanrıya inanan ve bu inancı gereği tanrısına dua eden insanların bilimden, ekonomiden anlamayacağını savunan bu aşağılama milyonlarca insanı (tabi ki dua eden) rencide etmektedir. Bu şahıs bir de özel üniversete de hoca imiş. Acaba o üniversite dua ediyorsanız bize kayıt olamazsınız diyor mu. Aksi halde bir şey öğretilemeyeceğine inandığı öğrencilerden para alması ahlaka aykırılık oluşturmaz mı?
    Durum bu kadar vahim hayvana, ağaca yahut bir futbolcuya yapılan aşağılamaya dünya ayağa kalkıyor, iyi de ediyor, ama yüz milyonlarca Müslümana dua ettiği için bilimden anlamaz, doğa olaylarını kavramaktan aciz, sığ insan demeye getir, kimse kılını kıpırdatmasın.

    • O hoca sıradan bir memur. Kime hakaret etmiş? Din satanlara hakaret değıl onların gerçek amaçlarını açıklamı.
      Dua şowi yapanlara gereken cevabı vermiş.

      Peki halkın vergileri ile karun kadar zengin olan ve halen daha zengin olmaya devam eden hem onlardan maaş aliyor ve bir değil bin değil miliyonlarca Türkiyenin
      yarısına vatan haini terörist diyene neden tepki vermiyorsunuz?

      • “Dua şovu yapanlara gereken cevabı vermiş” diyorsunuz ama cuma günü bütün cemaatle ben dua ettim. Yani ben mi dua şovu yaptım. “21. yüzyılda yağmur duasına çıkanlar diyor” bence bu tanımlamanın içinde siz de varsınız.

    • mahfi eğilmez değerli bir ekonomisttir.
      bir ekonomist inançlı biri olmak zorunda değildir.
      yağmur duasını anlamsız bulması onun seçimidir.
      bunu ifade etmesi de onun özgürlüğüdür.
      sonuçta biz isteseydik herkes iman ederdi diyen dinin sahibi insanları inançları konusunda özgür bırakmıştır. dolayısıyla fikrini söyleyene bizim de söyleyecek bir sözümüz olamaz.
      bu durumda yağmur duasını da kimsenin güzellememesi gerekir değil mi?
      ama ben güzellemek isterim.
      lakin bunu meteorolojinin yağmur yağacağını, hatta yer yer sel olabileceğini söylediği bir zamanda yapılmasını uygun bulmam. neden kurak geçen bunca ay dururken yağmur duasına çıkılmadı da bilim yağmur yağacak dediği bir zamanda çıkılıyor diye sorarım. doğrularla yanlışlar karıştırılır, kutsal değerler verilere alet edilirse zarar gören değerler oluyor maalesef. bunun hesabı da sadece inançsızlardan sorulmaz ne dersiniz sayın hd?
      selamlar.

      • Yazdıklarımı yahut değerli ekonomistin! yazdıklarını okusaydınız onun inançlarını sorgulamadığımı görürdünüz. Hatta inançsız biri olarak eğitim vermesine de bir şey demiyorum. Ama “bir şey öğretilemez, anlamazlar” şeklindeki hakaretine tepki gösteriyorum.
        Selamlar

    • Dua etmek Allah’ın işine karışmaktır. Ne olacağını nasıl olacağını planlamış yaratıcı, üç beş kişi dua etti diye (ki içinde göstermelik o guruba katılanlar da var) planını niye bozsun? Yolculuğa çıkana güle güle git hatasız kazasız diyoruz da kazalar olmuyor mu? Aynı durum yağmur duası için de başka dualar için de geçerlidir. Dua edenler bundan memnunlarsa derdi bize düşmez. Ama duanın gereksiz bir eylem olduğunu anlatmamızı siz de dert etmeyiniz. Asıl dert edilmesi gereken yağmurun nasıl oluştuğu bilinen bir şeyken koca koca adamların duadan medet ummalarıdır. En dindar varsayılan Konya Ovası’ndaki göçükleri önlemek için duaya çıksınlar. Plansız proğramsız yeraltı sularını hoyratça kullanırsan göçükler oluşacaktır, dua önleyemez. Ormanları hesapsız kitapsız yerine yenilerini koymadan yok edersen yağmurlar azalır. Değil üç beş, tüm insanlar dua etse bir sonuç alamazlar. Bir ibadet sonrası dua ile yağmur istemek başka, cümbür cemaat toplanıp yağmur duası etmek başkadır. Bunu yapanlara ne trafik kuralı ne corona kuralı ne de başka bir şey anlatamazsın. Mahfi Eğilmez haklıdır.

      • Eyyy Yahya Özal ; ” Şecaat arz ederken merdi kıpti sirkatin söyler ” sözü size ne kadar da yakışmış ! Kur’anı Kerimde dua ile ilgili 50 küsur ayet var, ayrıca Peygamber efendimizin nice duaları kabul edilmiştir ! Allahü Teala ”Bana dua edin , icabet edeyim ” derken siz ne saçmalıyorsunuz ; acaba aklınız başınızda mı !!! Allah hidayete erdirsin !

      • Din konusunda çok farklı düşündüğümüz anlaşılıyor. Sıkıntı yok. Ama biz böyle düşünüyoruz. Yağmurun nasıl yağdığını bilsek de dua ediyoruz. Covid19 ‘un damlacık ve temasla bulaştığını biliyoruz ama “Allah korusun” diyoruz. Bu anlayışın temelinde Allah inancı var. Alemi ve bizi yarattığına inandığımız yüce varlık düşüncesi bu ve benzer ibadet denilen davranışlarımızı anlamlı kılar. Bunları anlamanızı ve katılmanızı tabi ki beklemiyorum. Ama saygı göstermek zorundasınız. Şahis ta bu saygıyı göstermemiş, mesele bu.
        Not: 1-Türkiye ağaç varlığı artan ender ülkelerden
        2-Geçen yıl ile bu yıl arasında %50 yağış azalması var. Bir yılda mı kaybettik bütün ağaçları yada yer altı sularını.

        • Sayın hd doğru söylüyor, katılıyorum; her şeye rahmen türkiyenin orman varlıkları artıyor, hem de milyonlarca ağaç!

    • Meteorolojinin yağmur bekleniyor raporu varken yapılan yağmur duası sahtekarlıktır. Bunlar Kuran müslümanı değil Ebu Süfyan-Muaviye müslümanı! Biz o sahte müslümanlardan değiliz.

      • Meteorolojinin yağmur bekleniyor raporu bir önceki hafta da vardı. O hafta da istanbul %50 diyordu. Yağmur dua sonucu yağdı şeklinde bir iddiada da kimse bulunmadı zaten. Çünki müslümanlar işin bu kısmı ile ilgilenmez. Her akşam hayırlısı ile sabaha çıkmaya da dua ederiz. Zaten eleştirilen kişi yağmur yağacaktı yağmayacaktı tartışmasına girmiyor. “21. yüzyılda dua edenler” diyor. Yani duaya inananları eğitilemez görüyor. Geri görüyor. Nasıl bu ayrımcılığı, aşağılamayı atlayıp iktidara karşı diye bu kişiyi savunursunuz. Anlamıyorum. Biz onlardan değiliz demişsiniz. Tam da bunu söylüyorum. Onlardan olmadığınız kişilere hakaret edemezsiniz.

        • Diyanet İşleri Başkanlığının merkezi bir organizasyonu ile tüm camilerde yağmur duası yapılması samimi değildir. Dua bireysel olarak ve içten yapılmalıdır.

        • bunu neden burada tartışıyorsunuz sayın hd. Mahfi bey’in kendi sitesinde tepkinizi gösterseydiniz size cevap da yazar belki özür de diler di.

  14. Millet aç diyenlerin, bütün ilçe ve illerde kurulmuş olan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarının çalışmalarını, ayrıca Kızılay, IHH ve diğer birçok yardım kuruluşlarının yapmış olduğu yardımları görmezden gelerek nasıl bir hainlik yaptıklarını bu yardım kuruluşları çok iyi biliyorlar, bir taraftan utanmazca yok kömür verdiler, yok kira verdiler gibi yardımları yaparak iktidara geldiklerini söylüyorlar diğer taraftan insanlar aç aç diyerek kendileri ile çelişiyorlar. Vakıf ve yardım kuruluşları, bir insanın ihtiyacı olan (kira,yiyecek,giyecek,okul masrafları,ev tamiri,beyaz eşya alımı) gibi akla gelecek her türlü yardımı ihtiyaç sahiplerine alıyorlar. Devlet hiç kimseyi aç ve açıkta bırakmıyor. bilerek yapılan yayınlar fitne çıkarmaktır, bunun adı da hainliktir.

    • Mustafa bey! Demek’ki Açlıktan intihar edenler vatan haini olarak ölmüşler!
      Sayenizde gerçeğı öğrenmış olduk.

      Vay beee bizde ne kadar fazla vatan haini varmış bizde zannediyorduk’ki sadece erdoğana oy vermeyenler vatan, haini oluyor meğerse bunlara açliktan õlenlerde katılmış..

    • Milletin resmi makamlarında bulunanlar sanki babasının parasını harcıyor gibi yazmışsınız.
      Tabii ki muhtaçlara verecek.
      O muhtaçlar da benzin alırken, şeker alırken en yüksek dolaylı vergilerden ödüyor.
      Asgari ücretli de Dünyanın en yüksek doğrudan vergisini ödüyor.
      Önce dilenci hale getir. Sonra da kibirle ahkam kes
      Sadaka mı veriyorsun?

      • Sayın yk “Milletin resmi makamlarında bulunanlar sanki babasının parasını harcıyor…” yazmışsınız da; dervişin fikri neyse zikri de oymuş.

    • öniz!
      – adını soran olmadan hemen niye söylüyorsun.
      – insanlar sosyal yardımlara muhtaç olmuş, sen bir de utanmadan milleti hainlikle suçluyorsun.
      – siz hakikaten bu milletin, bu ülkenin düşmanısınız.

  15. Acaba bu yorumu hangi ülkeden yazıyorsunuz?
    17/25 öncesi hiç yolsuzluk olmadı galiba..beraber yürüyünce herşey iyi,yollar ayrılınca kötü…birçok insan işinden,aşından,canından ve özgürlüğünden oldu..mutlu musunuz?

    • Paradoks arkadaş kusura bakma ama seninkisi de biraz oksimoron olmuş sanki; önizin yorumuna bakılırsa yok dediği açlık kıtlık aslında almış başını gidiyor!
      Elhamdülillah, acıyı bal eyledik, mutluyuz.

  16. İyi ki muhalefet sözcüsü “Milletin ekmeği yok” dememiş; Fransız İhtilali’nden günümüze uzanan aşina bir cümleyi de işitebilirdik.
    İşitmedik mi? “Eve ekmek götüremiyoruz” diyen esnafın kafasına çay paketi atıp ta “al bir keyif çayı iç” demenin, “ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler”den aşağı kalır yanı var mı? Her saferinde yazıyorum, yine yazacağım. Gaspedilen mağdur ve mazlumun hakkı teslim edilmeden iyi birşey beklemek inanç zayıflığıdır. Cezaevlerinde kadınlara çıplak arama var deniliyor, kimsenin sesi çıkmıyor. Birileri aşırı lüks yaşama kendini öyle kaptırmış ki herkesi ejder meyveli smoothie yiyor zannediyor. Hangi vicdan sahibi “bu ülkede fakirliği sorun olmaktan çıkardık” diyebilir. Simit çay hesabı yapan vekil normal bir ülkede dışlanır, bunlar baştacı yaptı. Artık alay etmeyi geçtiler, onun birkaç tık üstündeler. Halkı değil sadece yandaşlarını görüyorlar. Velhasıl yazmakla bitmez (zaten uzun yorumlar da sıkıcı oluyor, okunmuyor)…

    • Cemil bey tehcir zamanı malvarlıkları gaspedilen ermeni kardeşlerimizin haklarıyla ilgi gösterdiğiniz duyarlılık çok yerinde olmuş lakin bunun cezaevlerindeki üstbaş aramalarıyla ne ilgisi var onu anlayamadım? Kaldı ki bi insan niye kaçak yollardan cezaevine ejder meyvesi sokmaya kalkar ki?
      Sizin de dediğiniz gibi kısa kesmeniz bence de gayet yerinde olmuş yoksa maazallah bizim sn.bernarın keçiboynuzu tadındaki yorumsularına benzerdi yani…

      • Benim yazdıklarımı anlamadığın çok belli oluyor, senin gibilerin anlamasını beklemem zaten. Buradaki yorumculara cevap yetiştireceğinize varsa bir bildiğin siz de yorumunuzu yapın geçin…

  17. 17/ 2013 yıl dönúmún’de gazeteciler 2011 den 2020 ye kadar olanları belgeler eşliğinde dünyaya servis ediyorlar.
    Koskoca úlkeyi İran’ın casuslarına nasíl peşkeş çektiğini hayretle izledim.
    Sõyle Dostlarını sõyleyeyim kim olduğunu. Kürt, Türk ve Türkiye’nin
    1# düşmanı olan Perinçekín en sadık dostu ve emir eri.

    ****”
    “Biz Uygurlar dün akşam, Doğu Perinçek tarafından terörist ilan edildik. Biz de elimize silah alsaydık, PKK teröristlerinin elinden gül alsaydık, bugün terörist olmazdık. Suriyede 36 mehmetçığimizi şehid eden Rusya’nın meddahı olan kişi bize terörist derken 2 kere düşünsün.”
    *****
    36 şehidimizin Katilleri ile dost olanlar bu dünyada sülalece rezil zelill olmadan ölemesinler.

    “Kuru ekmekleri varsa aç değiller demektir”
    Bunu batılı bir siyasetci söylemış olsaidi halk ve medya onu anında istifa ettirirlerdi.
    Bizde trolleri ile birlikte pişkin pişkín ortalığı karıştırmaya devam ediyorlar.
    Ey tabii kolaydeğil Rusya ve Çine gebeler.
    15, Temmuz, 17/25 Aralık, Mavi Marmara, ve Diğer suçlarının delilleri onların ellerinde.

    Bunlar bu ülkeyi batırmak için görevlendırılmiş.
    Yoksa bu kadar pervansızca milletin rızkını iç ederlermi.

    Vatandaşına kuru ekmek yediriyor.
    Faizle borçlanarak Dünyaya yandaş mutahitlerine cami yaptırtıriyor.

    • Acaba bu yorumu hangi ülkeden yazıyorsunuz?
      17/25 öncesi hiç yolsuzluk olmadı galiba..beraber yürüyünce herşey iyi,yollar ayrılınca kötü…birçok insan işinden,aşından,canından ve özgürlüğünden oldu..mutlu musunuz?

Yoruma kapalı.