MHP’nin çağrısı ve İnce’nin çıkışı.. Cumhurbaşkanı seçimine giden yolun taşları döşeniyor…

22
Reklam

MHP genel başkanı Devlet Bahçeli’den gelen İYİ Parti genel başkanı Meral Akşener’e “Yuvaya dönün” çağrısının ve ardından o çağrıyı AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sahiplenmesinin medyamızda değerlendirilmesi hep aynı doğrultuda: “2023’te veya daha erken yapılacak cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 50+1’e ihtiyacı olan Cumhur İttifakı, bunu İYİ Parti’yi yanına çekmekle sağlayabilir; davet bunu sağlama amaçlı.”

Olabilir tabii…

Eş zamanlı olarak CHP’nin son cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin önce parti kurma niyeti olarak yorumlanan, sonradan kendi açıklamasıyla bir sonraki seçimde yeniden cumhurbaşkanı adayı olmayı hedefleyen bir hareket yapısı oluşturacağının anlaşıldığı çıkışı da önemli. İnce’nin çıkışı CHP’nin aday belirlemede hareket alanını daraltma amaçlı olarak da değerlendirilebilir.

Biri olmazsa diğeri, bu iki siyasi çıkışın varlığı, Cumhur İttifakı cephesini, gelecek seçimle ilgili olarak şimdiden rahatlatmıştır.

Matematik ne söylüyor?

İYİ Parti’ye çıkarılan davet sonuç alırsa ve İYİ Parti’ye oy vermiş insanlar bu yeni çatıdan rahatsızlık duymaz, oylarını da esirgemezlerse, Cumhur İttifakı, büyük ihtimalle, kendi cumhurbaşkanı adayını seçtirmeyi başaracaktır.

Matematik bunu söylüyor. 

Aynı durum Muharrem İnce’nin planının gerçekleşmesi durumunda da söz konusu. Millet İttifakı içerisinde yer alan partilerin her kesimden oy alabilecek birini ‘ortak aday’ olarak çıkarması yerine, CHP yine Muharrem İnce’yle seçime katıldığı takdirde, oylar aynen son cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi bölünecek ve sandıktan -ilk turda olmasa bile ikinci turda- Cumhur İttifakı’nın adayı muzaffer çıkacaktır.

Reklam

Bunu da yine matematik söylüyor.

Galiba bu gerçeği, bir tek, liselerde fizik dersi vermiş, matematiğe de yakınlığı olması gereken Muharrem İnce fark etmemiş görünüyor.

CHP kendi içinden birini aday gösterdiğinde onun alabileceği oy, son seçimdeki adayının aldığı yüzde 30.4 oranından daha fazla olamayacaktır.

Bildiğim kadarıyla, bugünkü sistemde, yüzde 30.4 ile cumhurbaşkanı seçilmek mümkün değil. 

Tablo ortada: Böyle gidilen seçim, muhtemelen ilk turda Millet İttifakı’nın yeni bir yenilgisiyle sonuçlanır. İkinci tura kalması halinde de, ortak adaya pekala gidebilecek oyların İnce’ye yönelmesini beklemek boş bir hayaldir.

‘Ortak aday’ hesabını son seçimde Meral Akşener “Ben de adayım ve kazanacağım” diyerek bozmuştu; aldığı oyun partisinin eş-zamanlı yapılan genel seçimde aldığı oyun bile altında kaldığını biliyoruz. Şimdiden yaptığı “Ben yine adayım” çıkışıyla, bu çıkışı CHP kararı haline dönüştürmeyi de başarırsa, Muharrem İnce’nin bundan sonra yapılacak ilk seçimi önceki seçimin (2018) tekrarı haline getirmesi kaçınılmaz.

İsimler önemli midir, evet önemlidir. Bir kişi ‘ortak akıl’ dışına çıkıp kendi aklını öne sürünce, siyasetin dengeleri onun içinde bulunduğu -bulunması gereken- ortaklığın hesaplarını bozmaya yeter.

Meral Akşener’in son seçimdeki tavrı bunu yapmıştı; Muharrem İnce’nin zorladığı tavır da bir sonraki seçimi aynı şekilde etkileyecek.

Reklam

6 milyon oy kime gider?

Gelecek cumhurbaşkanlığı seçiminde anahtar rolü HDP’nin oynayacağını Cumhur İttifakı cephesinde yer alan partiler görüyor ve bunu boşa çıkaracak tedbirleri şimdiden almaya çalışıyorlar. Parti kapatmayı zorlaştıran anayasa değişikliği yapılmamış olsaydı, HDP’nin kapısına kilit vurulması bile söz konusu olabilirdi.

Böyle bir yol gidilmesi de HDP’nin cumhurbaşkanlığı seçiminde ‘anahtar parti’ olma özelliğini ortadan kaldırmaz. HDP daha önceki kapatılmış bir dizi partinin son halkası olduğu gibi, onun kapatılması durumunda, aynı tabanın farklı bir ad taşıyacak yeni bir partiyle yola devam etmesi beklenir.

HDP’ye oy veren 6 milyona yakın seçmenin de oy verebileceği birini aday olarak çıkartabilirse, ancak o durumda, Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı seçiminde başarılı olması mümkündür.

Demokratik siyaset sonunda kimin/hangi partinin kaç oy aldığıyla ilgilidir ve ‘Cumhurbaşkanı hükümet sistemi’ ile birlikte başarıyı getiren oy oranı ‘yüzde 50+1’ olarak belirlenmiştir. Bu orana kavuşmayı getirecek sayıda seçmeni şu anda mevcut iki ittifaktan hangisi sandığa yönlendirebilirse, zafer onun ve adayının olabilir.

İYİ Parti Millet İttifakı’ndan çıkıp karşı ittifaka geçerse veya ittifak partileri bulundukları çatılar altında kalmaya devam eder, fakat ‘ortak akıl’ ve onun eriştireceği ‘ortak aday’ yerine HDP’ye verilen 6 milyon oyu alamayacak biriyle veya her parti kendi adayıyla seçime girerse…

Öyle gidilecek bir seçimin sonucunu şimdiden ilan edebiliriz.

Yoksa o günü beklemeyip hemen ilan edelim mi?

ΩΩΩΩ

Reklam

22 YORUMLAR

  1. 1-31 Mart 2019 mahalli seçimlerinde Ankara ve İstanbul ve özellikle 23 Haziran 2019 İstanbul seçimi 2023 için çok iyi bir prova oldu.
    2-Romatizma rahatsızlığı olanlar yağmurun yağacağını 1-2 gün önceden anlıyorlar.Zira rutubetli hava ağrı ve sancılarını tetikliyor.Yani bu ağrı ve sancı yağmurun habercisi oluyor.Eylül sonu, yani 50 gün sonra sancılar başlar.Neyin sancısı? Yağmur yağınca anlaşılır.Yoksa sancı başladı da haberimiz mi yok? Eylül sonunda sancı saklanamaz ya da ağrı kesici de kâr etmez.

  2. Parça parça da olsa veya ittifakla da olsa sonuçta herkes kendi adayıyla girmiş oluyor seçimlere, mandacı zillet ittifakı ve tambağımsızlıkçı cumhurittifakı, öyle değil mi?

    • Millet İttifakı hangi ülkenin mandası olmak istiyormuş? Karıştırdın galiba. Cumhur İttifakı bir ara Rusya ve Çin’in mandası olmak istiyordu. Onlar mandanın sütü yetersiz diye fazla pas vermeyince bu sefer ABD’nin manitası olmak peşindeler.
      Mandacı sizsiniz, bizler elhamdülillah Kuvay-ı Milliyeci’yiz.

  3. Herkesin oyunu alacak diye bir ekmeklerin vardı ne oldu
    Ortak akıl diye 27 nisan da darbeye razı olan bir kitleyi Gül e razı olun yoksa kaybedersiniz le Korkutun
    Yokya herkeste tıpış tıpış sizin yazdığınız senaryoyu uygulayacak yoksa kaybederler
    Gül olmaZsa olmaz
    Kimse bu repliği bozmasın

  4. Tüm insanlar 50+1’e odaklanıyor. Oysaki birine önce gel cancazım.. dersin, sonra, çağırdım gelmedi bunedenle 30+1 yaptım oldu bitti de diyebilirler. Baraj maraj garaj derken birde bakmışsınki ittifaklar darmadağın.
    Demem o ki kısa vadeli düşünmemeli.
    Sağda birden fazla parti çıkarda solda neden çıkmasın? Bu ülkede daha 20-30 yıl önce siyaset yapan, olan bitenlerin canlı şahitleri varken, olmaz olmaz! Oluklara su dolmaz.
    Birde bakmışsınki yüzde 30 la başgan seçmişsin.
    İnsanoğlunun bazıları değişik iştahlı. Adama yetki vermişler.. le başlayan birsürü misal var kitaplarda. Bir masa etrafında bir arada toplanmayı toplum olarak beceremiyoruz. Biri sağdan ise sağında oturanla konuşacaksın diyen bileçıkıyor!
    Her ne sonuç çıkarsa çıksın tarih bu yılları kaydediyor. Hatta bazı ülkeler aslında bizi taklit ediyor. Bazıları tuş bile oldu.
    Ve bu günleri yaşayıpta yarın hala aynı tezgahtan geçmeye çalışan politikacı görürmüyüz , yoksa 2023 Tr için şahlanış yıllarının başlangıcımı olur o günleri umutla görmeyi diliyorum.

  5. AK Parti ve Erdoğan’ın bu ülkeye yaptığı kötülüklerden birisi de, lumpenliği bir siyaset aracı olarak kullanmak oldu. Kendi yandaş cenahındaki sıradanlık ve lumpenlik, şimdi adım adım birbirlerine dönüyor.

    “AK Parti’nin papatyaları” ifadesine tık atlatmıştı A. Dilipak, o nezih AK-pak diliyle, bir sonraki twitinde partinin İ. Sözleşmesi’ne sahip çıkan kadınlarına “fahişe” demişti.

    Sıkı AK Parti yandaşı Fatih Tezcan, döndü, o partililere en yüksek perdeden ayarı verdi:

    “O.. çocukları!” ve “bi s…. gidin be!”

    Bizim açımızdan önemli olan, attığı twiti neden sildiğini açıkladığı son twiti:

    “Sildim twiti. Üsluplusu burada ama karşımızda İslâm’dan, namustan, nesilden bahsettiğimizde, bunların parayla, ihaleyle, siyasetle ilgisi yok diye yüz çeviren, Stratejik Ak Partizanlar var. Bunların ilahları Para, Menfaat ve Nüfuz olmuş. Bunlar normal konuşmaktan anlamıyorlar.”

    Tezcan, bize, ilahları para, menfaat ve nüfuz olmuş partililerden söz ediyor. Ne türden partili bunlar? İslam, namus dediğinizde böyle şeylere aldırmayan partililer. Niye böyle şeylere aldırmıyorlar? Çünkü, o şeylerin parayla, ihale ile ilgisi yok.

    Soysuzluk ve kokuşmuşluk, soysuz ve kokuşmuş bir dille dışa vuruyor kendisini.

    Sosyal medyadaki lumpen dilden yakınıp bunu sosyal medya üzerinde kontrol kurmanın bahanesi olarak kullananların haline bakın.

    Sayın H. Gayret Bey, önceki gün, N. Mengü’nün iktidarın söylemsel stratejisindeki bir tutarsızlığını iyi yakaladığını yazdığımda, şunu söylemişti:

    “Kıymeti harbiyesi kendinden menkul kadın yazarlar başka neleri çok iyi yakalamışlardır ben bilemiyorum.”

    Bu dilden iyi anladığı açık.

    Şimdi bize yardımcı olsun.

    Seferle emrolduğu, Pazara kadar değil mezara kadar yoldaşlaştığı, birlikte yağmurda ıslandığı dava arkadaşının twitine şöyle bol kepçeden bir “açılım” getirsin:

    İlahları para, menfaat ve nüfuz olup çıkmış, para ve ihale ile ilgisi olmadığı için İslam, namus gibi konulara aldırış etmeyen AK Partilier kimler?

    Dört beş ay önce, “Göreceksiniz, işler sarpa sardığında birbirlerine düşecek bunlar. FETÖ bilmem ne diyerek birbirlerine çökecekler” demiştim.

    Meğer heybelerinde ne turplar varmış!

  6. Yorumların tamamını okumadım, fakat bana öğle geliyorkı Erdoğan’ın düşüncelerini gene erdoğan’ın gündem saptırma konusunda, tam onun istediği gibi saptırma tuzağına düşerek yalnış yorumliyorlar.
    Bu günlerde F Koru ile birlikte Ahmet Nesinin’de yazılarına bir gõz atılırsa, o zaman TC yi bekleyen büyük Tuzak daha iyi anlaşılabilinir.

    Bir yorumcu Erdoğan’ın seçim kayıp edeceğini yazmış 82 miliyonluk bir ülkede 30 miliyonu’ aile Milletin vergileri ile devlet tarafından besleniyorsa ve bunada kendine özel seçilmiş askeri KUVET kuracak olan Erdoğanın seçım yayip edeceğını daha çook hayel edersiniz.

    Yanılmayı çok isterdim “ama” türkiye saati ile Gece boyunca Ocak Medya ve F Koru sitesine ayini anda sığır sürüsü gibi troller saldırdığı için sitelere girilemedım uyari yazilarla
    sizin bilgilerinizi çaliyorlar diyerek engellendim.

    Yorumu burada keserek Ahmet nesinin yazısının linkini veriyorum

    https://www.artigercek.com/yazarlar/ahmetnesin/zekai-aksakalli-erdogan-askeriyesine-mi-terfi-etti

    • Keşke tüm zamanınızı ve enerjinizi Ahmet Nesin’in saçmalıklarına hasretseniz de bize de burada biraz soluklanma fırsatı doğsa. Değilse, yandaşı muhalifi toplu ve de meşru bir ayaklanma başlatacak gibi. Zulmünüz, yandaş muhalif demeden hepimizi vuruyor 🙂

    • Erdoğan ordu kuruyormus.Bu yalanlara uyduranlar bile inanır hale gelmiş .Vah benim memleketime bunca masalcı varken bizde ne hikayeler yazarız.

      • Erdoğan ordu mu kuruyor?

        Bana göre Türkiye 2015 lerden bu yana bir ‘savaş hukuku’ uyguluyor. AİHM’ de bu savaş hukukuna göz yumuyor hatta destekliyor.

        Türkiye dünya konjöktürünü ve uluslar arası güç ve siyasi dengeleri çok iyi okuduğunu düşünüyor. Suriye Irak ve Libyada yayılmacı politika izliyor. Ege ve akdenizdeki haklarını da korumak istiyor. bu yüzden Yunanistan ile ciddi kriz yaşıyor ve muhtemel bir savaşı da göze almış görünüyor.

        15 temmuz sonrası ordudan ihraç ettikleri askeri personel sayısı 25000 civarında ve bunların önemli bir kısmı üst düzey rütbeli subaylardan oluşuyor. Ordu oldukça zayıf görüntü veriyor.

        Hükümet dış siyasette olduğu kadar iç siyasette de sıkışmış durumda. Ekonomi bitik. İç ve dış güvenliği sağlamak zorunda.

        TSK’dan ihraçlar nedeniyle emekli askerlerde de özellikle ulusolcuların hükümete büyük öfke duyduğu gözlenebiliyor.

        Hem yayılmacı politikalar nedeni ile hem de savaş göze alan bir devlet olarak resmi ordunun dışında gayrı resmi bir orduya daha ihtiyaç duymuş olabilir yönetici irade. hiç bir devlet ihraç öfkeli ve kıdemli bir orduyu ülke içinde serbestçe dolaştırmak istemez, hele de sıkıntılı bir dönemde.
        Hem onları kontrol altında tutmak hem de savaş ihtimaline karşı görünmez bir ordu hazırda tutmak mantıksız bir şey midir?

        (Erdoğan bir ordu kursun demiyorum, varsa böyle bir niyetleri o niyetin gerekçeleri bunlar olabilir diyorum sadece)

  7. Yunanistan ile Mısır arasında MEB (Münhasır Ekonomik Bölge) anlaşması yapılabilmesinin baş sorumlusu, R.T.Erdoğan’ın siyasal İslamcı politikasıdır.

    Siyasal islam, İslama (Kuran) uygun siyaset yapmak demek değildir. Siyasal islam, ‘geleneksel İslamı’ bir siyasi ideoloji gibi ele alarak siyaset yapmaktır.

  8. Hayır! O günü bekleyelim ve seçimin sonucunu şimdiden belli etmeyelim.

    Çünkü; ülkemiz siyasetinde taşlar yeniden karılıyor ve 2018’e göre -politikacılar (parlamenter sistemi gerçekten isteyenler) daha avantajlı bir duruma sahipler: AK Partiden -çiçeği burnunda- iki yeni parti teşekkül etti ve Cumhurittifaktan memnuniyetsizlik bildiren yeni bir seçmen kitlesi oluştu; HDP seçmeniyle beraber talep açlığı yaşayan X-Z kuşağı seçmeni ise 10 küsur Milyona tekabül ediyor…Üçüncü bir ittifakın -DEVA, Gelecek Partisi, İYİ Parti- oluşma durumu var. (Akşener, 2018’de olduğu gibi ayak diremez ve şahsi olmaktan ziyade müesses nizamın baskısına ram olmaz ise yüksek ihtimal HDP de bunlara eklemlenecek ve CHP’nin bu yeni ittifaka açık ya da zımni desteğiyle Muharrem İnce’nin salvosu da boşa çıkacaktır.

    Sn. Koru’nun da işaret ettiği gibi ve benim de 2018’den beri vurgulaya geldiğim ” ‘ortak akıl’ ve onun eriştireceği ‘ortak aday’ yerine HDP’ye verilen 6 milyon oyu” alacak” kişi de bu ve zamanında yapılacaksa eğer 2023’de ki seçim tarihine kadar ki konjonktürde Sn. Gül’dür.

    Ne de olsa yeni sistem bize iki kutuplu bir siyasi yapıyı ve yüzde 50+1’i dayattığına göre politikacıların/siyasi partilerin ittifak yapmalarının siyasi etik açısından hiç bir mahsuru yoktur.

  9. Önümüzdeki seçim, yine 50+1’e dayalı bir seçim mi olacak? Ben hayli kuşkuluyum. Muhtemelen, Cumhur İttifakı’nın başını da bu yiyecek zaten. Hem Erdoğan’ın hem de Bahçeli’nin çok yakın dostu ve dert ortağı olsanız, şunu duyarsınız bu ikisinden:

    “Bu 50+1 yüzünden aldım başıma belayı. Devlet, kakaladı bunu bana. Çapsız muhalefete rağmen eriyor oylarım. Hala ülkenin birinci partisiyim. Ama üç kuruşluk değeri kalmadı bunun. Görünen köy kılavuz istemez: Bu gidişle kaybediyoruz. Seçimin kurallarını değiştirip bu çemberi yarmaya çalışmak dışında elde bi şi kalmadı.”

    “Seçim sistemi değişir, partiler ittifaklar olmadan seçime katılırlarsa, biz MHP olarak ayvayı yeriz. Sap gibi ortada kalırız. Erdoğan bir şekilde yırtar. Gider Meralle, Gandi Kemal’le koalisyon hükümeti kurar, kendini kurtarır. Biz ne yapacağız o zaman? An itibariyla yüzde 8’lerde dolanıp duruyoruz. “Vallahi yine baraj tehlikesi var, Bozkurtlar! Ateşleyin bakalım partinizi oylarınızla!” yaygarası, bize iki üç yüzdelik artış getirir. Baraj altı kalmaktan yırtarız. Yırtarız da, bunun ne kıymet-i harbiyesi olur? Ben ne yapıp yapıp bu 50+1 kuralını baki kılacağım. AK Parti anca böyle çözülüp dağılır, o dağılmada oyları da bize yazar, uçarız.”

    Erdoğan, neyin mümkün olup olamayacağını görmeye çalışıyor. M. İnce tezgahı iş görecek mi? Millet İttifakı’nın dağılmadan ve ittifaka oy kaybettirmeyecek ortak bir adayda uzlaşması riskinin büyüklüğü ne? Dağıtabilecekler mi Millet İttifakı’nı?

    Erdoğan, Millet İttifakı’nı torpillemenin pek mümkün olmayacağını, M. İttifakı’nın o korktuğu ortak aday meselesinin üzerinden geleceğini gördüğü an, Akşener’in kapısını çalar, Bahçeli’yi satar: “Güçlendirilmiş parlamenter sistem demiştiniz, değil mi Meral Hanım?”

    Bahçeli’nin kulağı deliktir. Aslında öyle pek bir şey işitmesine de gerek yoktur. Erdoğan ile Akşener arasında kendisinden habersiz bir dolaplar çevrildiğinden işkillendiğinde, masayı devirir. Ondan sonra da, gelsin Erdoğan-Bahçeli ağız dalaşlarının Versiyon 2’si!

    50+1 sistemi olduğu sürece, M. İttifakı dağılmaz.

    Bahçeli, bu sistemi tartışmaya bile açtırmaz.

    Erdoğan, 50+1 olduğu sürece ve M. İttifakı ayakta kaldığı sürece, iktidarı yitirmesinin ve partisinin dağılmasının önüne geçemez.

    Bekleyecek,görmeye çalışacak İnce tezgahının işleyip işlemeyeceğini. Bir yandan da, Bahçeli’nin Cumhur İttifakı’na taze kan ekleme girişimlerinin seyrine bakacak.

    Çok bekleyemez, bir hamle yapmak zorunda.

    Çünkü, ekonomiden sonra korona salgının da altında kalacak, seçmen desteği erezyonu artarak sürecek. Yüzde 26-27’lere düştüğünde, ne milletvekilini tutabilir partisinde ne de zaten moralsiz ve pasif parti teşkilatını.

    Kimse, Cumhur İttifakı’nın sağlam ve sorunlardan azade olduğunu düşünmesin. . .

  10. Bak burası önemli !

    Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak tarafından açıklanan YEP programına göre 2020 yıl sonu dolar kuru tahmini beklentisi 6 lira, 2021 yıl sonu dolar kuru tahmini beklentisi tahmini 6,40 lira olarak açıklanmıştı. 5 Tem 2020

  11. Seçim anketlerinde usul gereği kararsız oylar, kararlı oylara göre oranlanarak siyasi partilere dağıtılıyor. Fakat Deva ve Gelecek partileri henüz seçime katılacak kadar örgütlenmelerini tamamlayamamıştır. Kararsız oyların %80 kadarının, örgütlenmelerini tamamlayıp sahaya indikten sonra bu partilere yöneleceği kanaatindeyim. %20 kararsız oy ise klasik şekilde dağılır.

    Eğer bu tespitim doğru ise halen AKP %31, MHP %7 ve Cumhur İttifakı %39 oya sahiptir. HDP için %10, küçük partiler toplamı %3 tahmin ediyorum. Bu durumda CHP + DEVA + IYI + Gelecek partilerinin toplamı %49 olur. Bu tespitler mevcut durumu yansıtıyor. Önümüzdeki ilkbahara kadar Cumhur İttifakı’nın oylarının %30’un altına ineceğini düşünüyorum. Hatta dövizde bir patlama olursa baraj sorunu bile yaşayabilecek duruma düşebilirler.

    Erdoğan ve Bahçeli’nin düne kadar illet-zillet dediği IYI Parti ve M.İnce’ye askıntı olmalarının altında bu gerçek yatıyor. Muhalefet sakin olmalıdır, zira iktidar bitmiştir. Şimdi söylemeleri gereken “Hayırdır hani bunlar illet-zilletti, ne oldu da yerli ve milli oldular? Siz sıkışınca şeytanla bile işbirliği yaparsınız. Meral Akşener de Muharrem İnce de kişilikli siyasetçilerdir, satılık değillerdir” demeleri gerekir. Muharrem İnce’nin Rizeli olmaktan kaynaklanan hiperaktif karakterini kullanmak istiyorlar ama bir netice alamazlar.

    Millet İttifakı’nın ortak bir aday çıkarabilmesi kolay değil. Aslında üzerine gidilen budur. Evet %50+1 için ikinci tur var ama, ikinci turda ilk turda ençok oyu alan iki aday yarışacak. Bu sorunu ayrı bir yorumda ele alacağım.

    • Muhalefetin yolsuzluk, yoksulluk ve hukuksuzlukları gündeme getirerek hareket etmesi gerekir. Azgın bir azınlık zenginlesirken, ülkenin buyuk kısmı fakirleşti, hatta bircok insan bunun farkında değil. Cumhurbaskani adayi kim olmus onemli degil esas olarak yoksulluk, yolsuzluk ve hukusuzluklarla mücadeleye söz veren, parlementer rejimi savunan herkes muhalefetin adayi olabilir

        • Erdoğan’ın icraat dediği rantiye-şantiye işleri ve borçlanmadır. İftiraya gelince senin reyiz açık ara şampiyondur.

Yoruma kapalı.