Medya seçim kazandırır mı, kaybettirir mi? Bizden ve dünyadan örnekler…

30
Mahasir Muhammed.. Malezya'nın yeni başbakanı.. 93 yaşında..
Reklam

Her sabah henüz horozlar ötmeden kalkıp günlük gazete okuma maratonuma başlıyorum ya, şu birkaç gündür gözüm, bizim gazetelerde çıkacak Malezya değerlendirmelerinde…

Malezya bir ara İslam Dünyası’nın ülkemizle birlikte ‘örnek’ diye anılan ülkelerindendi; son zamanlarda ise demokrasi liginden uzaklaşma sinyalleri verdiği ve çeşitli siyasi kumpaslar yaşandığı için dikkat çekmekteydi.

Böyle bir ülke seçime gitmiş ve sandıktan 60 yıllık iktidarı sona erdiren, 90’lı yaşlarını sürdürmekte olan bir siyasetçiye sadece geri dönüş değil başbakanlık da nasip eden bir sonuç çıkmışsa, herhalde olana biraz daha yakından bakma ihtiyacı duyan olur diye düşünmekteydim.

Tek bir değerlendirme yazısıyla karşılaşmadım.

Medyaya hakimiyet

“Merak kediyi öldürdü” diye bir lâf vardır, onu olumsuz bir şey sanıp bizler de meraklarımızı öldürdük galiba.

Dünya basını ise Malezya’da meydana gelenleri yakın takibi altında tutuyor; en kapsamlı değerlendirmelerden biriyle ‘el-Cezire’ grubunun internet sitesinde karşılaştım.

Yazarı bir Malezyalı.

Okurken, onun iki kere değindiği Malezya medyasıyla ilgili dokundurmalar bana “Gel, gel” dedi.

Reklam

Geçici de olsa yeniden ülkesinin başbakanlık koltuğuna oturmuş Mahasir Muhammed’in (Mahathir Mohamed diye yazılıyor) 22 yıl sürmüş ilk başbakanlık döneminden söz ederken, onun o döneminde medyayı zapt-ü rapt altında tuttuğunu özellikle belirtiyor yazar.

Sonra da, sözü seçimi kaybeden politikacıya, Necip Rezzak’a (Najib Razak) getirip onun muhalif medyaya karşı sistematik yıldırma gayreti içerisinde bulunduğunu kayda geçiriyor.

Tavırlarının ikisine de yaramadığını öğrenmiş oluyoruz. Medyaya hakimiyetleri ikisine de pişmanlık getirdi.

Malezya’da seçmenlerin sandık başına gitme hazırlığı yaptığı gün (8 Mayıs Salı) okuduğum siyasal iletişimci Ali Saydam’ın yazısı aklıma geldi Malezyalı yazarın değerlendirmesine göz atarken.

Tam da bu konuyu işliyordu “Birileri bunları Cumhurbaşkanına anlatmalı” tadında kaleme alınmış ve bir yerinde “Bu sütunlarda az yazmadık, Cumhurbaşkanı yalnız bırakılmamalı diye” cümlesi de bulunan yazı.

Konuya ilişkin satırları şöyle Ali Saydam’ın:

Güç kirlenmesinin en büyük göstergelerinden biri de medyada sahici olmayan hâkimiyettir. 1950 seçimlerinde medyaya silme CHP hâkimdi. DP kazandı… 1983 seçimlerinde medyanın kahir çoğunluğu biraz da Evren ve şürekâsının yayılmacı baskısı ile MDP ve HP yandaşı bir çizgidelerdi. ANAP kazandı. 2002 seçimlerinde yüksek tirajlı olmayan bir iki yayın organı dışında medyanın tamamı Sayın Cumhurbaşkanımızın ve AK Partinin karşısındaydı ve AK Parti kazandı…”

Sizlere yabancı gelmeyen tespitler olmalı gerçeğin böylesine çarpıcı biçimde yansıtılması…

Reklam
Farklı bir uyarı

Ancak şimdi okuyacağınız yazının son paragrafındaki şu uyarıyı ben yapabilmiş değilim:

Bu bağlamda medyanın, özellikle TV’lerin sadece Sayın Cumhurbaşkanı’nın konuşmalarını yayınlamaları muhalefete pek fazla şans tanımamaları ne kadar doğrudur ve bu tutum, vaat-ikna sürecine mi hizmet eder, yoksa güç kirlenmesine mi, ya da mağduriyet yaratarak muhalefete mi yarar; iyi değerlendirmek gerekir…”

Yazar, “Bu akılla seçim kaybedilebilir” demek istiyor gibi geldi bana.

Yukarıdaki satırları aktarırken medyamızda yer alanlara haksızlık yapılmasını da istemem. Gazetelerde yazanlar, kanal kanal dolaşıp görüş açıklayanlar çaba göstermiyor veya başarısız sayılmamalı. Çoğu kez tekrara düşülse de iktidarı savunma konusunda olağanüstü çaba gösteriliyor, özellikle rakipleri yerin dibine batırmada daha önceki dönemlerle mukayese bile edilmeyecek olağanüstü rekorlara imza atılıyor.

İleride bu günleri medya-siyaset ilişkisi açısından ele alacak araştırmacıların 24 Haziran seçimleri öncesi dönemden hayli başarılı örnekler çıkaracaklarına inanıyorum.

Ali Saydam’ın yazısından, onların bu çabasının ters tepebileceği endişesini çıkardım. Bu kadar yoğun, yaygın ve şiddetli tarafgir yayınların seçim kazandırmayabileceği endişesi…

“Seçim kaybedilebilir” endişesi…

Malezyalı yazarın dokundurmalarından benzer durumun onun ülkesinde öyle bir sonuç verdiğini çıkarıyorum.

Malezya’da ve Costa Rica’da medyaya rağmen olan

“Bizde olmaz, iktidar partisi ve adayı rakiplerden çok ileride” diye düşünürken, Fransız haber ajansının Malezya seçimi öncesinde verdiği bir haberde okuduğum itibarlı bir araştırma kurumu olan Pacific Research Center’dan Oh Ei Sun’un “Muhalefet güç kazandı kazanmasına, ancak en tepeye çıkmalarını sağlayacak kadar değil” sözleri aklıma geldi.

Oysa çıktılar işte, 60 yıllık iktidar 90 küsur yaşındaki eski politikacı tarafından devrildi. Koltuğunu vaktiyle iftiralarla hapse attırdığı kişiye teslim etmeye hazırlanıyor Mahasir; özel bir afla bugün özgürlüğüne kavuşması beklenen Enver İbrahim’e (Anwar Ibrahim)…

Costa Rica’daki seçimde de kamuoyu yoklamalarında favori görünen aday sandıkta kaybetmişti.

Ali Saydam’ın yazısı iktidar partisinin itibar ettiği yazarları bulunan Yeni Şafak gazetesinde çıktı; muhalif medyayı yakın takibe aldığını belli eden AK Partili yetkililer itibar ettikleri gazetede çıktığı için o paragrafları gözden kaçırmamışlardır umarım.

ΩΩΩΩ

Reklam

30 YORUMLAR

  1. Sn. Karagulle diyor ki: “Kimlerin Kur’an düzenini istediğini öğreneceğiz.”

    Yahu hocam habire tekrarlıyorsunuz. Kuran düzenini istemek ne demek? Kimmiş o kimler: Selameti solculukta bulan insanlarımız bunu 80 yıldır şeriatın cezai şartlarına eşdegerleyerek öcü gibi korkuttular-dısladılar. Selameti solculuga karşı sagcılıkta bulan insanlarımız bunu 80 yıldır ortamı dengelemek için yedekte bir payanda olarak bulundurdular. Selameti dinde bulan büyük kalabalık çokcası bunu zaman ve mekan itibariyle Hz. Peygamberimiz (sallallahü aleyhi vesellem) doneminde yaşantıya şeklen bağlanmak olarak ele alıp kullanışa müsait cemaatleşmeğe gittiler. Bir de selameti dinde buluyormuş numarası yaparak (belki de Mesih geleseye kadar) bizden gayrısı batıl, milletin çobanı biz olacagız (yalan dolan, yolsuzluk vs. herşey serbest) hiç bir zümreye bu çobanlığı kaptırmayacagız diyenler var (misal akp marka cemaat!). Yani, bir sürü grup var da Kur’an düzenini layıkıyla idrak eden var mı. İstisnaları bir yana bırakırsak, idrak eden olsa ve bunun gerektirdiği amel üzerinde olsa bunlar, dünyada nesiller boyu bu kadar geri kalınır mıydı? Etik olsun etnik olsun nesil elebaşları bencilliklerinden, Allah’ın emaneti müslüman cocuklarının torunlarının geleceğini düşünemez olmuşlar. El oğlu sollayıp geçmiş, bizimkiler kendilerini düsünmekten Peygamberimiz devrinde şeklen yaşamaktan gelecegine kafa yormaktan aciz kalmışlar. Bu dünyadaki gelecek ahiret geleceğinin gölgesinde gürültüye gelmiş,! Özetle, Ku’an düzeninin ne oldugunu kimler kimlere öğretmiş ki “istemek” seviyesine gelmiş olsunlar!

  2. Bazen bir davanın önündeki en büyük engel o davayı sırtlanıp taşıyan lider olur. AKP de aynı çıkmazın içinde. Bugün AKP nin kısır döngüden bir türlü çıkamayışnın ve yeni bir söylem geliştiremeyişinin tek nedeni malesef lideridir. Yola çıkarken konulan üç dönem ilkesi bu tekrarın önüne geçip kendini yenilemek içindi ama uygulanmadı uygulanamadı.

  3. RTE, Erbakan için “Bunlar gelmeyi biliyor, gitmeyi bilmiyor” diyordu. Haklıydı. Erbakan son nefesine kadar siyaset yaptı. Ecevit te öyle. Emekli olmayı, kenara çekilmeyi bilmeyen Müslümanlar. Muaviye de öyle, Kaddafi, Saddam ve Esad ta. Erdoğan’ın da “bunlardan” farkı yoktur; iktidarı, saltanatı ve sarayı için yapmayacağı şey yoktur. İktidar değişirse Türkiye nefes alır ve normalleşir. Kutuplaşma azalır. 2020’li yılları güzel geçirir. RTE’ın amacı önce 2028’e sonra mümkünse ölene kadar Sarayda yaşamak… Bana göre RTE’ın iki büyük günahı var: 1) Toplumu kutuplaştırmak 2) Medyanın içine etmek. Dileğim Türkiye’nin normalleşmesi. Oyum Saadet’e.

    • Allah basimizdan eksik etmesin bahsettiginiz son iki hizmete katiliyorum, bence de hayirli olmustur. Yalniz toplumu degil partileri iki kutupta toplanmaya mecbur etmistir. Malum oluklar cift: birinden nur akar birinden fitne!

  4. H. Gayret 13 Mayıs 2018 at 15:03 “…. tepende dolanip duran gokturk’ü…… -teknolojik gelisme ve yatirimlari ne yapacaksin?”

    ******
    Ey partizan! epey gayretlisin yine besbelli,…
    Şu, at gözlüklerin seni bakarkör etmiş temelli!

    Parça-başı çalışıyor, epey ezbere gidiyorsun…
    Rüşvet alıp verdik, bak neler yaptık mı diyorsun?!
    …….
    Liderlerin maaşına da baktım sahi bir ara,
    Bizimkisinin maaşı, dünyada üç numara!

    Bu maaşı az bulanlar var, devlete nazaran,
    Lakin, üçüncülük çok bile, millete nazaran!

    Öyle ya, değil mi ki dünya üçüncüsü bu millet?!
    Hele hukuk, bir numara! tavan yaptı adalet!
    .……
    Saraydaki altın kaplamalar kurtarıyor bereket,
    Prestij, makyaj o biçim! ah zavallı memleket!

    Eleştirel gözle bakan vatandaş, ne dese haklı,
    Tertemiz, sade mekanlar olsaydı işe odaklı,……

    Fena mı olurdu, zedelenir miydi saltanatın?
    Göz boyama bir ihtişam! israf sembolü altın!

    ******

  5. Bana göre
    Malezya’ya, 90 yaşını geçmiş bir başbakan adayı vardı. Erbakan sağ olsaydı Erdoğan’ın karşısında Erbakan çıksaydı benzer sonuç elde edebilirdi. Bugün Erdoğan’ın karşısında onda biri gücünde bir aday yoktur. Diğer parti başkanları siyasetten çekilmek için çaba gösteriyorlar. Muharrem İnce’yi bu millet yeni duydu. Türk halkı daima denemişlerin peşinden gider. Muharrem’in cumhurbaşkanı yeteneği olup olmadığı bundan sonra anlaşılabilir. O da yarın İhsanoğlu gibi nesyen mensiyya olmazsa, bundan sonraki seçimde başkan olabilir. Bu da Adil Düzen’de göstereceği beceriye bağlıdır. Erdoğan’a muhalefetle cumhurbaşkanı olunmaz.
    Rakamlar AK Parti’nin ekseriyeti sağlayamayacağı yönündedir. Türk milleti sürpriz yapabilir. Adil Düzen söylemi ile çıkan AK Parti’yi yine anayasa ekseriyeti ile iktidar yapabilir. Bu seçimde partiler eteklerindeki taşları dökeceklerdir. Kimlerin Kur’an düzenini istediğini öğreneceğiz.
    Dünyada ve Türkiye’de adımlar Kur’an düzenine doğru atılmaktadır. Adil düzen çalışmaları hazır değildir. Bu sebeple Adil Düzen muhalifi olmayan parti bu denemede iktidarda olmalıdır. Bizim çalışmalarımızı desteklemese de engel olmamalıdır. Adil Düzen’in temeli işçilik yerine ortaklık sistemidir. Faiz yerine kredileşmedir. Erdoğan faize karşıdır ama daha yerine ne konacağını söylemiyor. Benzine karşı ama mazotu da yok. Bunu benimserse AK Parti sürpriz yapabilir.

  6. Nurdan hanımefendi, ne işle meşgul olduğunuzu bilmiyorum ama Allahtan sizi bir yere idareci yapmasını niyaz ediyorum.

    • Maalesef o niyazínızın zamani geçmiş, çünkü ben hayat boyu idarecilik yaptim.
      Şu andada gönúlü idarecilik yapiyorum.
      Yanı Allah rízasí için dini bir kuruluş olduğu için ücreti almayıp, direk oraya bağışliyorum.
      Şimdi bu Eyaletten taşınmak istiyorum fakat sağolsun ordaki arkadaşlar yoluma taş koyuyorlar. Göndermemek için.

      • Gene de oldugunuz yerden ayrilmazsaniz hem sizin icin hem de diger muslumanlar icin hayirli olur kanaatindeyim:)

  7. Evet aynen katılıyorum,senin iktidarı bu kadar kötülemen ve taş üstüne taş koymamış,bu vatana bir çivi çakmamış,güney doğuyu savaş alanına çevirmiş teröristleri alnından öperim diyen bir anamuhalefeti yağlayıp ballaman,okurlarına tercih yapmaları için faydası olacaktır ve inşaALLAH AKPARTİ iktidar olacaktır,senin bu yazdıklarıda oyu sadece binde sekiz olan saadetlileri memnun edecektir.

  8. AKP +MHP=? TAMAM.Güle güle gideceği’ne hiç ihtimal vermiyorum! Çünkü AĞLAYA, AĞLAYA gidecek,gitmesine gidecek, bu da TAMAM fakat en önemlisi 1100 odanin kapılarını kırmadan gitmesini temenni etmek isterdim o da mümkün görünmüyor. O kapılar muhakak onun hışmına uğriyacaklardır.
    İçerde mafyavari yönetimle milleti ikiye bölüp kendinden olmayanları korkutup sindirerek Sarayda saltanatını bir kisim trollere gasp ettiği iş adamlarinin mallarını peşkeş çekip onlari ortaliğa salarak galiba ömür boyu sürdúreceğini zannediyor. Etrafındaki yağciların yaglari de trollerin ücretleri de bitti bitecek.Bunlar,
    Biter bitmez muhalefet ona güle güle git diyecek fakat onun etrafindakiler o kadar kibar olmayacaklar ve onu ağlatarak gönderecekler.
    Peki ağlatarak gönderecek olacaklar kimler? bunlar vijdanlaríní,kalemlerini ve akillarını menfaat karşılíğı ona satanlardan oluşan menfaat perestler olacaktır.
    Tıpkı onu ve bakanlarını ABD mahkemelerinde uğruna Türkiyenin değerlerini ve enerjisini harcadıklar Hayır sever iş adami Riza Zaraf nasíl onlarin bir anda itibarlarını sifirlayip dünyaya rezil etme örneği basit bir örnek.
    Hayir sever iş adamına 2014 C Başkanlığı seciminde gazeteciler “Riza bey oyunuzu kime verdiniz”? diye sirunca Erdoğani kast ederek ” ondan başka adam varmi”? soruya karşılık soru ile cevap vermişti.
    Su an CB Erdoğan’ı pof pof liyanlar Rizadan dahada menfaatçilar ve tehlikeliler.
    Bu da benim seçim hakkinda yorumum.

  9. akp bu ülke için güzel şeyler yaptı ben son iki genel seçim de akp ye oy verdim mesela yollar yaptı avrupa birliği sonra komşularla iyi geçinme baş örtüsü sorunu tabi bunun yanında yapamadığı şeylerde var iyisiyle kötüsüyle üç dönem bitti.ve akp kuruluşunda üç dönem kuralı vardı şimdi bir o kadar daha isteniliyor bence bu kadar yeter bırakalım yeni yüzler yeni heyecanlara yeni gelen daha güzel şeyler yapmasına izin verelim gerçekten ben son iki genel seçim de akp ye oy verdim ama bu seçim de sayın akşener i düşünüyorum işin garibi benim gibi akpye oy verip de sayın akşenere oy vereceğini söyleyen on yada on iki kişi var sadece benim bildiğim ama anketlerde iyi partiye akp den oy kayması yok deniliyor hani ŞENER ŞEN ZÜĞÜRT AĞA FİLİMİNDE DEMİŞTİ YA YAHU BENİM OY NEREYE GİTTİ bence kadınlardan daha iyi yönetici çıkıyor sayın tansu hanım ı da beğenirdim..neyse biraz değişim bence İYİ olur..NOT:yorumuma lütfen H GAYRET isimli yorum cu cevap falan yazmasın benim yazdıklarım onun için değil ve onun la muhattap olmak istemiyorum duyurulur

    • Neise sizin yorumunuzun altina ben bir şeyler yazayim Çünkü H gayrettin yorumu tesadüfen sizin yorumun altinda fakat sizden önce yazmiş her nekadar sizin yorumunuza yapilmiş yorum değilse de genede insanin göz manzarasini bozuyor.
      Kadinlar konusundaki tesbitinize de diğerlerine de katıyorum gúzel tasbitler.
      Esenlikle kalın.

      • aman nurdan hanım sizin yorumlarınızın yanın da lafı mı olur ben zaten sayın fehmi koru ne yazmış diye değil nurdan hanım ne yazmış diye giriyorum o kadar yani

        • İzzet bey siz ve diyer bazi yorumcular benim sayfalarcaa yazsam anlatamiyacağim konuları sizler bir kelime ile anlatiyorsunuz.
          İltifatiniza teşekür ederim ama bununda söylemek zorundayım.
          Kendinizede Yazarımizada haksızlik ediyorsunuz.
          Fehmi bey anahtari veriyor bizde açmaya çalişiyoruz.
          YíllardirFehmii beyi okurum hiç bir zaman içi boş yazı yazdığína rastlamadım.
          Bana göre bu günlerde yazdığ yazilarla AKP ve C Başkanına destek olmak için kõstek değil.
          Diğerleri gibi CB yaranmak için değil ona ve Túrkiyeye yardim etmek için çaba sarf ediyor ama kim anlar.
          En gúzel õrnek burada bizler görüyoruz.
          Sağlícakla ve umutla kalın.

          • Evet, sayin koru ve yol gosterici yazilariyla ilgili son bolumde belirttiginiz gorusunuze katiliyorum. Bir kisim zevatin bu hikmeti kavramaktan uzak oldugu da bi gercek tabi…

  10. Gayret bizden yardim allahtan! Putperest puttan istedigini aldi da allahtan isteyen almadi mi? Gun dogmus gun batmis, ebed bizimdir! Parolamiz: kararlilik tatbikati-2071.

    • MAKSADI AŞAN BİR SÖZ SÖYLEMİŞSİNİZ ZİRA PUTLARIN HİÇ BİR ŞEY VERMEYE GÜCÜ YETMEZ.

  11. Ata bakıp “ne güzel bir araba” diyenler (ya da tersi, arabaya bakıp “ne güzel at” diyenler) kervanı hiç de küçük değil. mantık denilen olgu bu memlekete uğramamış.
    Medyanın seçimlerde etkili olup olmaması farklı bir konu, medyanın ne olursa olsun seçimi kazandırıp kazandıramayacağı ise farklı bir konu.
    Medya denilen şey süleyman karagüllenin “sermaye”si değil ki herşeyi belirlesin.
    60 yıllık bir iktidardan bahsediliyor sonra da medyaya rağmen seçimi kaybettiği söyleniyor. özgür bir medyanın olduğu bir ortamda 60 yıllık iktidar mümkün mü?
    AKP’nin yaptığı bütün baskılara rağmen (tek yanlı bilgilendirme de dahil) seçimi kaybetme ihtimalinden bahsediliyorsa (ki bahsedilebilir ve bahsedilmelidir) bu ayrı bir tartışma konusu.
    Evet bence de akp seçimi kaybedebilir. Ayrıca bu hiç de düşük bir ihtimal değil.
    Bir de seçim kaybetme ve seçim kazanma kavramlarından bahsedilirken de konunu biraz açılması da lazım. Mesela erdoğan %50’yi geçti ama mecliste istediklerini yapamıyacağı bir ortam oluşursa bunu hangi kategoriye sokacağız. seçimi kazandı mı yoksa seçimi kazanamadı mı diyeceğiz?
    Öncelikle bu seçimlerde değişkenin çokluğunu vurgulamak lazım. bu da seçim sonuçlarının bilinemezliğinin önemli nedenlerinden bir tanesi.
    Bu değişkenler nelerdir bir ona bakalım: 1: hdf faktörü ya da kürt oyları: HDPnin seçim barajını aşması akpnin kazanma ihtimalini düşüren en önemli etken. bu nedenle akp, hdpnin seçim barajını aşmasını engellemek üzerine çalışacaktır. olağanüstü hal bu konuda bir avantaj sağlıyor. Kürtlerin oyları bir şekilde çalınacak ve/veya akpye zorlanacaktır. eksik yazılacaktır, akpnin oyları fazla yazılacaktır vs. her bölgedeki hileler olabilir ama kürt oyları üzerinde bu yoğunlaşacaktır. bunun nedeni doğuda bu işleri yapmak batıdakinden daha kolaydır. 2: SP nin alacağı oylar: SPnin alacağı oylar direk olarak akpnin oylarını etkileyecektir. bu nedenle spnin alacağı her ilave oy, akpnin oyunun birebir eksilmesi demektir. bu nedenle sp üzerindeki baskı da artacaktır. Yani sp direk olarak akpnin oylarını alacaktır. aralarında uzlaşmaz bir çelişki vardır. 3: İyi partinin alacağı oylar: bu oyların bir kısmı akpden olabilir, ancak iyi parti sp kadar akp oylarını etkilemeyecektir. fakat iyi parti de mhp oylarını etkileyecektir. bu nedenle iyi partinin alacağı oy da cumhur ittifakı açısından belirleyici olacaktır. bu nedenle iyi parti de baskıdan nasibini alacaktır. 4: chpnin oyları: bu partinin alacağı oylar direk akpnin oylarını etkileyen oylar olmayacak. fakat sonuçta karşısına çıkacak güçlü bir chp oy oranı, rakiplerinin oy oranının yükselmesi babında önemli olacaktır. 5: (belki bu 4. sırada da yer alabilir) tepkililer: bunlar da akpye tepki gösterip, ya oy kullanmayacak olanlar. Bu tepki oylarını da çok çeşitli olacak. mesela akpnin izmir adayına oy vermeyebilir fakat erdoğana oy verebilir. ya da tersi de olabilir. akplidir fakat erdoğanın yaptıklarından artık sıtkı sıyrılmıştır vs.
    6: (en sona yazdım ama hdp faktörü kadar önemli bir etken: ekonomik durum ya da sadeleştirerek söyleyecek olursak erdoğanın en önemli rakibi olan dolar. Daha önceki yazdığım yorumda doların önemini belirtmiş ve akpnin en önemli çabasının doların düzeyini düşürmeye çalışmak olacağını belirtmiştim. nitekim geçen süre beni haklı çıkardı. ancak geçen süre, “ekonomi kontrolden çıkmak üzere” tezimi de doğruladı. ne kadar çaba harcarlarsa harcasından doları dizginlemekte güçlük çekiyorlar. Bu kafayla, krize girmeden önceki son şansımızı da heba edecekler.
    Bu kadar çok değişken varken, durumu kontrolün zor olduğu zaten ortaya çıkıyor. Ancak kilit olan hdpdir. bu kısım çok önemli. akp bütün çabasını hdpnin oylarını barajın altında tutmak için harcıyacaktır. bu nedenle seçim güvenliği çok çok çok önemlidir. hdpnin barajı aşamaması durumunda en az 60 milletvekilini akpnin alacağı söyleniyor. bu durum hdpnin önemini yeterince anlatır.
    Yukarda saydığım değişkenler, “partiler ön seçimle adaylar belirlerse seçmenin tercihi daha fazla siyasette yer bulur” tezimi de doğruluyor. partiler önseçimle aday belirlemedi ama hepsi kendi adayını belirledi ve belirlenen adaylar da o parti tabanından en fazla oyu alabilecek adaylar. böylece, çok daha fazla seçmen (özellikle muhalif seçmen) sandıklara giderek oy kullanacak, bu da cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci tura kalması ihtimalini güçlendirirken, aynı zamanda meclis aritmetiği üzerinde de etkili olacaktır (tabii ki muhalefet lehine).
    Şimdi seçimi kazanma-kaybetme kavramlarını sadece cumhurbaşkanlığı üzerinden değerlendirelim.
    önceki referandumda cumhur ittifakı 1.5 milyon mühürsüz oyla zar-zor %50’yi geçmiş. o 1.5 milyon oy sayılmasaydı ne olurdu bilinmiyor. muhtemelen referandumdan hayır oyu fazla çıkacaktı. referandumdan itibaren geçen sürede ise başkanlığın ne nemen birşey olduğunu dolar gayet anlaşılır şekilde anlatıyor. yani tek kişinin iktidarı bu ülkeye felaket getiriyor. bu görülmüş. buna bir de muhalefetin işbirliği eklendiğinde 1.5 milyondan fazla hileye ihtiyaç olduğu açıkca ortaya çıkıyor. bunu yapabilirlerse seçimi cumhur-ittifakı kazabilir, yapamazlarsa kesinlikle kazanamazlar.
    Kazanma-kaybetme değerlendirmesinin bir de meclis boyutu var. yani cumhur ittifakı cumhurbaşkanlığını kazansa bile meclisin durumu var. eğer hdp barajı aşarsa burda her istediğini yapabilecekleri bir aritmetiğin olmama ihtimali gayet yüksek. bu nedenle seçim kazanıp kaybetme değerlendirmesi yaparken, hem akpliler, hem de muhalifler meclis aritmetiğini de hesap ediyor. bizim de bu hesabı yaparken meclis aritmetiğini hesap etmemiz gerekiyor. Yani akp mecliste çoğunluğu kaybedebilir.
    Ancak, bence konunun en önemli tarafı şudur. akp hem cumhurbaşkanlığını, hem de meclis çoğunluğunu kazansa bile, artık ülkeyi yönetemez. akp, bu ülkeyi artık yönetemeyeceği noktaya getirdi. Dolar, cumhurbaşkanlığı seçimini kaybetse bile aslında kazanmış olacak. seçimlerden sonra kaça çıkacağını hep birlikte göreceğiz. “elim kırılsaydı” hikayelerini hep birlikte dinleyeceğiz ama maalesef, “elim kırılsaydı” diyenlerle birlikte biz de daha epey acı çekeceğiz.

    • İlave! Durum bu kadar açıkken, yani seçim sonucunun bilinebilirlikten uzak olması gerçeği açıkken, akpnin kazanmak için çok fazla şeyi zorlamaması, hem ülke için hem de herkes için en iyi yoldur. Hem bu zorlamalar tam tersi etki oluşturabilir noktasındayız hem de bu zorlamalar ülkeye çok fazla zarar verebilir. Zaten ülke yönetiminin çok zor olduğu bir aşamaya geçiyoruz. bu noktada ülke içindeki birliğin büyük önemi olacaktır.
      Bu nedenle özellikle sayın cumhurbaşkanının, sağlık gerekçesi veya başka gerekçeler ile seçimlerden çekilmesi bu ülkede, şu aşamadaki , herkes için en doğru davranıştır. Zaten Tayyip Erdoğanın “Milletim tamam derse koltuktan inerim” açıklaması da çekilmenin doğru olabileceğinin Tayyip Erdoğan tarafından da düşünüldüğünü gösterdiği kanaatindeyim.

  12. Evliyaya sormuslar bu terbiyeyi kimden ogrendin? Terbiyesizlerden ogrendim demis:) yillardir dogan medyasinin akp karsiti yayinlarina bakip bakip tayyip beye oy veriyordum. Simdilerde onlar da yandas olmus deniyor, ama ben de zaten artik fetoculerin durusuna bakarak yine tayyip beye oy vermeye devam ediyorum. Millete yapilan hizmetler de cabasi. Ozelde tv, genelde medyanin bir teror uretme aygiti oldugunu bildigimize gore bu aygitlarin halk lehine halk tarafindan kontrol altina alinmasindan daha dogal ne olabilir ki? Ozal bu kontrolu saglayamadigi icin gumlemisti… Milli iradenin onune set cekmeye calisan satilik medya genellikle ters karsiliklar almistir sandiktan. Ama chp kurultaylarindan her zaman istedigi sonucu alabilmistir:)

  13. İstikrar mı? Bağımlılık mı? İhanet mi? Japon bitki sanatlarından olan bonzaiyi hepimiz bilsek de, şu an tüm dünyada asıl içeriği kannabinoid olan ancak güncel adlandırılmada talihsizlik olduğunu düşündüğüm aynı adın verilerek bonzai konulması da güncel yazı ile ilişkili olabilir! Japonlar mütemadiyen her gün ilgili mevsimin koşulları, ortam ısı ve nemine göre bakımlarını yaptıkları minik ağaçlarının bir ömür sürebilecek mutluluğu ve hazzı ile yaşamaya ve mutlu olmaya çalışıyorlar. Bu arada ağaç doğası gereği büyüyebilir serpilebilir, ancak bakacağınız alan kısıtlı ya da imkanlarınız dar ya da sizin açınızdan önemli gerekçeler olduğunu düşünerek büyümesine imkanınız ölçülerinde izin verirsiniz. Ama asla ihanet etmezsiniz mutlak surette gerekli gıda takviyesini ve sağlıklı ortamı sağlamaya çalışırsınız. Bazılarımız doğaya ihanet değil mi bırakalım özgürce varolsun diyebilir ama amacımız teşbihde bulunmak dı!! Diğer yasa dışı olan maddeye gelir isek; bu da ilk alındığında sizi bırakın dünyayı evrenin efendisi gibi göstermeye başlıyor ve olağanüstü bir güce kavuştuğunuz hissi uyandırabiliyor, sizi tatlı bir rüya ile içine alıyor. Ancak bu hevesin ilacın dozu ile alakalı olduğunu kavramaya başladığınızda sosyal çevrenizi yeniden yapılandırmaya başlayarak bunun süregen olması gerektiğini istiyorsunuz ve bunu sağlayıcıları çevrenizde istiyorsunuz. Takip eden süreçte ise daha fazla daha fazla daha fazla evresine geçiliyor ki, bu sevdiklerinizden güvendiklerinizden uzaklaşmaya başlatıyor ancak bunu sadece çevrenizdekiler farkediyorlar, siz farkına varsanız da çoğu zaman kırdığınız çamlar orman büyüklüğünde alanları yok etmeye devam ediyor! Ha çevrenizdekiler mi ne yapıyor? Onlarda aslında böyle değildi iyi birisidir diyorlar, ilacı ya da maddeyi suçluyorlar ancak girdiği kriz anında en duyarlı oldukları evrede yoksunluğa girdiğinde tam tedavi edecekleri en münasip anda en büyük ihaneti yaparak bu ilacı alsaydı düzelirdi moduna girerek madde bulmasına yardımcı olarak kendi sonlarını da beraber getiriyorlar. Bilmem ilintili oldu mu?
    Değerli annelerimizin anneler günü kutlu olsun Allah onları başımızdan eksik etmesin.

    • Afganistanda sovyet ordusunun yenilgiye ugramasindaki en onemli etken: cia nin bazi operasyonlarda elde ettigi uyusturuculari, afganistanda gorev yapan sovyet askerlerinin eline gececek sekilde sahaya serpistirmesi olmustur. Artan bagimlilik ve sonrasi malum zaten. Ulkemizde coluk cocugun erisebilecegi yerlerde bolca bulunan bonzai de fetocu polis sefleri ve personelidir. Onlara bu akillari verenlerin de kimler oldugunu belirtmeye gerek yok sanirim…

    • Hımmmm ! Yani şu “kainat imamlığı paranoyası”nın kaynağı “kannabinoid” maddesidir demeye getiriiyorsunuz…?
      Olur mu olur… Neden olmasın???

  14. Ne rahmetli Erbakan ne de diğer politikacilar Erdoğan gibi olamaz daha doğrusu olmazlar.O oy için insanlari bölüp parçalamasını ve tuzağa düşürmesini çok iyi beceriyor. ayni zamanda gelmiş geçmiş politikacılarín içinde en kurnazi, bundan sonra da onun gibi birisinin geleceğini pek ihtimal vermiyorum.

    2011 seçimlerinde Túrkeşin küçúk oğlunun ne õzelliğí vardi ki onu milletvekili yapti?
    Son seçimlerdede bu sefer büyük oğlunu Milletvekili yapti.
    Neyseki bu sefer memleketin yönetimine talip olanlarín kültür seviyeleri yúksek ve hiçbirisinin gözünde makam mevki de yok kendilerini kimseden üstü görmüyorlar ve rakiplerine de çamur atmiyorlar. Onların bu tavırları karşisında,insanın OOF be dúnya varmış diyesi geliyor.
    16 Yildir hep mahsunları oynarken milleti birbirine dúşman etmek için hiç çekinmedi.

    Bu arada epeyce kendilerini çok bilmiş zanneden cahillerin de türemesine yardımci oldu.

    Hem seçimleri kazanan taraf biz olacağız diyorlar hem de eleştirilere tahammül edemiyorlar.
    Temel beye atacakları çamur olmayınca eşine saldíriyorlar.

    Dün buraya H Gayret’in yazdığı o hakaretvari ırkçılığa verilen tepkiler nedeni ile siteden tekrar kaldírildı.
    Daha sonra H G benim yorumun altına Türk tarıhini ve başarılarını yaziyor ve õvüyordu.
    Ben Osmanli padışahlarının annelarinin kimler olduğunu sorunca çok bilmiş ya neden sorduğumu dahi anlayamamış.
    Bana yazdığı cevapta daha birkaç saat önce hakaret ettiğı irk veya inanca bu sefer tam tersini yaziyor “Onlar bizim milli validelerimiz” Temel bey evlenince onların uşağından tutunda írklarına kadar saygısızlık edip sonra kalkip o irklardan olan kadınlara milli validelerimiz diyor.Peki bu pehriz ve lahana turşusu misali neden kaynaklaniyor?

    MHP nin kemikleşmiş oylarının Erdoğana gideceğini hiç zannetmem.

  15. Maşallah, Mahasır Muhammed 93 yaşında, ama genç; 65 taş çatlasa 70 gösteriyor. Bizimkilere kıyasla rüşvet-yolsuzluk işlerine bulaşıp bulaşmadıklarına baktım. Mahasıra ait bir yamukluk gözükmüyor. O da vaktiyle dini egitim veren lise muadili bir kolejden mezun (Abdul Hamid Koleji). Ancak aklıllı bir müslüman. Ciddi bir eğitim almış. Tıp doktoru ve orduda görev yapmış. Zaten genel olarak, Malezyanın rüşvet indeksi trendleri bizimkinden 8-10 puan daha iyi. Onlar da müslüman, ama kalburüstüler arasında haramzade daha az demekki. Teknolojik gelişme konusunda, Allah bunlara daha fazla yardım ediyor, besbelli.

    Bizimkiler, G20 ülkeleri arasında rüşvet-yolsuzluk konusunda sicili en berbat ülkelerden biri, ezbere müslümanlıkla ancak bu kadar olabiliyor, demekki. Osmanlı özentisi bizimkiler Fatih-Yavuz-Kanuni Sultanları mahçup etmiş durumdalar. Ezbere müslümanlık değil de akıl-iman sentezine dayalı şuurlu bir müslümanlık olmuş olsa, eminim diğer bütün G20 ülkeleri arasında parmakla gösterilecek bir sıralama olabilirdi. Ey ezberci müslümanlar, AKP marka partizanlar! bu durum Allah’ın bizlerden beklentisidir. Böyle günleri Allah ülkemize nasib eylesin (Amiin) ve mukayese ile AKP marka partizanlık dönemi sicili bozuk, kara listede ibretlik olarak tarihteki yerini alsın, inşallah!

    • Iha ve siha lari, tepende dolanip duran gokturk’u ve yerli uretimi yapilan diger uydulari, milgem, milli piyade tufegi ve daha nice askeri-teknolojik gelisme ve yatirimlari ne yapacaksin?

Yoruma kapalı.