Madem yeni parti yazısı isteniyor: Davutoğlu da kursun, kendisini temsil edilmiyor görenleri temsil edeceklerine inanan başkaları da…

59
Reklam

Ahmet Davutoğlu’nun yayınladığı bir ‘manifesto’ ile yaptığı çıkışa, AK Parti çevrelerinden ve iktidarın itibar ettiği kalemler ile yorumculardan gelen tepkileri izliyor musunuz?

Çok öfkeliler.

Bir yandan, çıkış partileşmeyle sonuçlanırsa kendisini büyük bir başarısızlığın beklediğini anlatırken, bir yandan da durumunu ‘ihanet’ sözcüğü ile karşılama yarışına giriyorlar…

Oysa durum tam tersidir: Siyasi hayatın içerisinde yer alan insanlar eğer bağlılık duydukları parti ile aralarında görüş farklılıkları belirmiş ve bu artık dayanılamayacak bir hal almışsa, hala orada kalmaya devam etmeleri ‘ihanet’ sözcüğünü kullanmayı gerektirir.

Kendi çizgisine ihanet demektir bu çünkü.

Hepimizin yıllar içerisinde oluşmuş ve kimliğimizi teşkil eden bir çizgimiz vardır ve siyasi eğilimlerimizi, parti aidiyetlerimizi de belirleyen aslında o çizgimizdir.

Çizgimizi temsil eden partiye oy veririz, siyasete içinde yer almayı düşünecek kadar önem veriyorsak, çizgimizi temsil ettiğini düşündüğümüz partide yer alırız.

Günümüzde temsil boşluğu var

Reklam

Bugünün sorusu şu: Ya kişinin akılcı bir değerlendirme sonucu irtibatlandığı parti çizgi kırılmasına uğramış veya aynı kişi kendisi fikren bir dönüşüme uğradığı için partisi çizgisinin artık kendisini temsil etmekten uzaklaştığını düşünmeye başlamış ise?

Davutoğlu’nun çıkışı onun böyle bir noktada bulunduğunun işaretlerini veriyor.

Manifestosunda AK Parti’den ‘partim’ diye söz etse bile, ona yönelttiği eleştiriler, bir çizgi sapması ile karşı karşıya bulunduğuna inandığını belli eder düzeyde.

Parti içerisinde kalıp kavga vermek iki taraflı tercih edilmiyor ülkemizde; o durumda da partisi veya kendisi değişmiş siyasi kimliklilerin önünde fazla bir seçenek bulunmuyor.

Böyle birinin, siyasi hayat içerisinde kalacaksa ve meydanda kendisini daha iyi temsil ettiğine inandığı bir parti varsa ona geçmesinin, yoksa ve kendinde o gücü görüyorsa yeni bir parti kurma yoluna girmesinin doğal karşılanması gerekir.

Kurarsa kurduğu partinin başarısız kalması beklentisine ne diyeceğiz?

Daha önce benzer yol izlemiş kişiler geniş ve güçlü bir kadroyla kamuoyu önüne çıktıklarında başarılı olabildiler. Bunun en son örneği bizzat AK Parti’nin kendisidir. Refah/Fazilet Partisi içerisinde yer almış bir kadro, parti içinde ‘yenilikçi hareket’ olarak verdikleri mücadeleden sonuç alamayınca kendi partilerini kurdular ve ilk seçimde iktidara ulaşmayı başardılar….

Buna karşılık, tek kişilik veya güçsüz bir kadroyla yola çıkanların aynı başarıyı gösteremedikleri de ortada. AK Parti’nin kurucu çekirdek kadrosu içerisinde yer almış Abdüllatif Şener yeni partisiyle hayal kırıklığı yaşamış, sonunda geleceğini CHP’de aramıştı.

Reklam

Davutoğlu’nun önünde bu iki örnek var.

Sandık önemli ama…

Partilerin ‘başarısı’ yalnızca sandık sonucuyla mı ölçülüyor?

Seçimlerde yeterince ilgi görmediği halde mesajları siyasi hayatı derinden etkileyebilen partiler her zaman olmuştur. Temel Karamollaoğlu’nun başında bulunduğu Saadet Partisi kamuoyunu etkilemesi açısından buna iyi bir örnek. Hatta Doğu Perinçek’in Vatan Partisi bile son dönemde iktidarın politikaları üzerinde etkisini hissettiriyor.

Evet demokrasilerde sandık belirleyici, ancak oyu az olan partilerin büsbütün anlamsız olduğunu söylemek de mümkün değil. Fikri olan insanların aynı fikirleri paylaşan başkalarıyla buluşarak oluşturdukları partilerin de sistem içerisinde bir yeri ve anlamı vardır.

Ahmet Davutoğlu da pekala oy alamasa bile kamuoyunu veya iktidarın politikalarını etkilemeyi amaçlayan bir parti için kollarını sıvayabilir.

O böyle yapıyor diye öfkelenmek veya kendisini ‘ihanet’ ile suçlamak ne kadar yersiz…

Başarılı olursa tebrik de edilmelidir.

Mevcut siyasi ortamda kendilerini temsil edilir göremeyen, farklı görüşlere ve politik programlara sahip olan kişilerin bir araya gelerek partileşmeleri çekinilecek, korkulacak, rahatsızlık duyulacak, önleri kesilmek istenecek bir şey değildir.

Tam tersine teşvik edilseler yeridir.

Ahmet Davutoğlu yola çıkmış görünüyor; etrafı tenha kalsa ve sandıkta başarısız olacağını anlasa da kararını değiştireceğe benzemiyor. Yeni bir ‘tek adam’ denemesi görüntüsü veriyor ama, ona yine de şans dilemeliyiz.

Siyaset boşluk kabul etmez

Siyaset ortamı, daha önce dolu olduğu halde son zamanlarda boşaltılan temsil noktaları kendini artık iyice belli eder hale geldiğinden, birden fazla yeni parti için müsait görünüyor.

Baksanıza, ‘sıcak demirin soğutulması’ metaforu eşliğinde ‘Türkiye ittifakı’ söylemi bile, sonu fos çıktığı halde, toplumda nasıl bir beklenti doğurdu? O beklentiyi saflarında karşılayacak yeni bir kapsayıcı parti neden olmasın?

Ahmet Davutoğlu’na “Geri dur” demektense, o kendi partisini kuradursun, hala geri durmakta olanları öne çıkmaya davet etmek daha akıllıca bir davranış olur.

ΩΩΩΩ

Reklam

59 YORUMLAR

  1. Bir partide iken fikir ayrılığına düşenler yeni bir hareket başlattıklarında neden “bölen” olarak nitelenir? Siyasi tarihimizde yeni kurulan partiler hep bir partiden kopan siyasetçiler tarafından kurulmuş partilerdir. Bu anlayışa göre onlar da bölen olmuyor mu? Bu siyasetin doğasında var. Her zaman olacaktır…

  2. Yeğenim 18-19 yaşlarındayken fanatik bir GS’lı ve FB düşmanıydı. Ben bu durumdan rahatsızdım fakat o doğru yaptığına inanıyordu. Bir gün ona ‘sen gerçek GS’lı değilsin’ deyince çok kızdı ve ne demek istiyorsun dedi. Ben de ‘sen FB düşmanı olduğun için kendini GS’lı sanıyorsun. Gerçek GS’lı olmak için bir düşmana gerek olmadan takımını sevebilmelisin. GS’lıların yarısı gerçek taraftar değil’ dedim. Sonra aynı şeyin FB’liler için de geçerli olduğunu, onların da yarısının gerçek FB’li olmadığını söyledim.
    Herhalde yeğenim özünde iyi karakterli ve akıllı olduğu için söylediklerimi anladı ve o günden beri makul bir taraftar oldu.

    Verilen yaşanmış örnek sosyolojide ‘elverişli hedef’ kavramı ile açıklanıyor. Futbolda genellikle kendiliğinden oluşan bu durum siyasette liderlerin (ve menfaat ortağı medyanın) kışkırtması ile oluşuyor.

    Erdoğan’ın takımının (AKP-E) son seçimdeki gerçek oyu %40 civarında. Bunun yarısı yani %20 seçmen Erdoğan’ın gerçek taraftarıdır. Kalan yarısı ise CHP takımından nefret edenlerdir. Benzer bir durum da CHP için geçerlidir.

    Yeni parti(ler)den bahsederken bu sosyal gerçeği hatırlatayım dedim.

  3. Kendi içersinde çelişkili yorumlar yapılıyor, örneğin Sn H. Gayret’in şu yaptıkları…. Gidenler gittikleri yerden ne kadar memnun, onu ne o şair ne de sen bilemezsin. Gerçekçi olmak yalnız başına iyimser veya kötümser olmaktan daha evladır. En iyi dosdoğru yaşamak, kalıcı örnek olabilmek! Bu anlamda kalıcı olamayıp gitmesi arzulananlar değerlerini yeterince gösterdiler. Neymiş? Doğrulardan yanaymışlar, partizanlık yapmıyorlarmış! Keyfinize geldiğinde bin dereden su getiriyorsunuz. Bu iş ne ölüme benzer, ne de evliliğe.

    Lamı cimi yok! kendiniz ifade ettiniz. Başkaları çaldı biz de çalıyoruz iddiasındasınız (az mı çok mu olduğunu bilen bilir, Allah zaten biliyor). Bu iddialara/algılara karşı çıkıp da kendi payınıza «ak»lama yapma ihtiyacı duydunuz mu, duymadınız mı? İnternette bir yığın video var. Rüşvet ve yolsuzluklar konusunda «Ak»lama yapan bir tane video varsa adresi verin bakalım, olanlar hep başkalarını suçlama! Yeni gelecekler bunlardan ibret almalı, önlem almalı Kurana el basmalı diyoruz anlamıyorsun. AKP’liler Kuran’a bu kadar mı inanıyorlar? İncil’e el bassınlar desek daha mı yakışıklı olur(du)? Onu Sam amcan yapıyor, Trump yapıyor. Belki biraz da bundan olsa gerek, yolsuzluklar ve rüşvet konusundaki sicilleri bizdekinden 7 kat daha iyi durumda. Uluslararası yolsuzluklar-rüşvet indeksine bir bakıver (https://www.transparency.org/cpi2018 ). Rüşvet-yolsuzluk-iltimas-işi ehline vermeme-israf Kuran’a göre günah. Siz Sam amcanın İncil’e inandığı kadar Kuran’a inanıyor musunuz? Sn Başkan dindar biri, bir dediği iki olmayacak bir pozisyonu var. Bir kararname çıkarın, yeni seçimler için pekala olabilir. Kuran’a el basıp and içmek neden ters geliyor? Azınlık kesimden gelenler de kendi kitabıysa “İncil’e el basarak yemin eder…

  4. Bütün kurulmuş partiler önceleri çok idealist olurlar.
    Sonraları iktidar olacak oy alınca eski Türkiye ye dönüştürülürler veya dönüşürler.
    Şimdiye kadar bu hep böyle olmuştur.
    Bundan sonra halk değiştiği kadar yeni dönüşümler kaçınılmaz.
    Yönetim, halkın elit tabakasının düşündüğü gibi hareket etmek zorunda bırakılır.
    Çoğunluğu teşkil eden avam çok güçlü araçlarla yönlendirilir.
    Bu araçların ne olduğunu herkes bilir.
    Sonuç ta yönetmeye talip olanlar ülkenin gerçek sahipleri karşısında diz çöktürüldükten sonra önlerinin açılmasına icazet verilir.
    Halk her zaman hak ettiği idarecisine eninde sonunda kavuşur.
    Bunu kimse önleyemez.
    Halklar layık olduğu idareyle idare edilirler.
    Tabiata konmuş bu değişmez bir kanundur.

  5. Esasen siyasetten anlamam ve siyasetçileri de çok tanımam. Fakat arada bir gündemde ne var diye dolaşırken sizin yazılarınıza da göz atarım…
    Geçenlerde youtube vesilesiyle ilk kez dinlediğim birinin birçok yorumunu mantıklı buldum. Kendisi merkez parti genel başkanı Karslı imiş. Davutoğlu’nun yeni bir parti kurma girişimi sorulduğunda: “Çok yüksek bir oy yüzdesi ile Başbakan seçildiği halde kendi hukiki statüsünü ve Erdoğan’a karşı koltuğunu koruyamayan bir kişi sıfırdan yeni bir parti kurarak ne gibi bir zemin hazırlayabilir?” manasında konuşmuştu. Sizce de haklı değil mi? Sn. Davutoğlu’nun iyi bir insan ve başarılı bir akademisyen olduğundan şüphem yok. Ancak güven tesis ederek bir partinin liderliğini yapabileceğinden endişeliyim. Sizler ne düşünüyorsunuz?

  6. Şu an ciddi bir ekonomik krizin (veya sıkıntının, artık adı ne ise) içerisindeyiz.

    Öyle veya böyle bunu da atlatırız nasipse.

    Şu anki krizin en büyük nedeni bir türlü üretim ekonomisine geçememiş olmamız. Bunu artık ilkokul öğrencileri bile dile getirebiliyor.

    Sayın Ali Babacan yıllarca ekonomiden sorumlu bakan idi. İlkokul öğrencilerinin bile bildiği şeyi elbette o da biliyordu.

    Adama sormazlar mı niye işini adam gibi yapmadın diye?

    Sayın Ahmet Davutoğlu da dışişleri bakanlığı, başbakanlık vs. bir sürü görev yaptı.

    Aynı soru onun için de geçerli.

    Sayın Abdullah Gül için daha ziyade geçerli.

    Yeni parti kursunlar. Artık bir kişi daha bulup bir kahvede 4 kişi okey oynarlar.

    Reis tarih etti onları. Hak ettikleri için. Öylece de kalacaklar.

    Dava adamı dediğin bugün görev verilir bakan olursun ertesi gün görev verilir aynı bakanlıkta çaycı olursun.

  7. Yıllardır yazılarını okuduğum Fehmi Koru yu tanimasam inanacağim ama bu yazı benim tanıdığım Fehmi Koru nun yazısı değil. Yıllardır bir “bilen” ve bir “akil adam” rolünü üstlenen Fehmi Koru gitmiş, bir “bölen” rolünü oynamaya başlamış… Okuyucu kitlenizi lütfen aptal yerine koymayin.

    • ‘Akil adam’ olabilmek için bila kaydu şart Erdoğan’ı desteklemek mi gerekiyor ?

    • Sayın okur, buraya ilk gelenler önce hep sizin gibi söylüyorlar; sayın koru tanınmaz hale gelmiş falan filan diye… Sonra da takılıp kalıyorlar işte ortama..:)

  8. Türkiye de kurulan partiler fikri altyapı ve derinlikten yoksun oldukları için uzun ömürlü olamıyorlar. Biyolojik ömürleri 0n yıl ile sınırlı. muhalefetin olmayışı ve vatandaşları kızdıracak şekilde siyasete müdaheleler sonucu bu süre son dönemde olduğu gibi bazen uzayabiliyor.
    Üstad Sezai Karakoç’un yıllar önce yazdığı şu satırlar dikkate değer:”“Evet, kurt politikacılar, kaşarlanmış politikacılar, yeni yeni partiler kurabilirler kolaylıkla. Büyük gürültüler koparabilirler. Yeni maskeler ve göz boyama usulleriyle vatan ufku podyumunda boy gösterebilirler. Ama, sen, milletinin gözbebeği olan, samimi bir kalb taşıyan kardeşim, aldanma ve inanma. Ne eskimiş partilerde, ne de onlardan kopan kaşarlanmış politikacıların kuracakları yeni partilerde, senin için, yurt için, halk için bir umut vardır.”
    (Sezai Karakoç, Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı ll, s.61)

  9. fehmi bey merhaba!
    dün levent gültekinin önemli bir yazısını gördüm. Açlık grevleri ve hdp hakkında. nedense islamcı kesim ya da genel olarak sağ kesim, bu tür gelişmelere, düşmanca tutumun ötesinde bir yaklaşım sergilemiyor ya da sergileyemiyor.
    – Artık akp, mhp gibi, pkk’nın da bu ülke üzerindeki vesayetinin bitmesi lazım. Gültekinin yazısı bu anlamda önemli bir yazı. Pkk, sadece türklere değil, kürtlere de en fazla zarar veren yapılanma. bu gerçeğin görünmesi, pkknın ideolojik olarak geriletilebilmesi için, düşünsel mücadele verilmesi gerekiyor.
    – hem sol, hem de sağ kesim, pkk’nın düşünsel bazda mahkum edilmesi için hiçbirşey yapmıyor.
    – pkknın bütün derdi öcalan ve pkknın kendisi. kürtler umurunda değil. bu gerçeğin birşekilde dile getirilmesi gerekiyor.
    – venezuelladaki şeytanı taşlamaktan vazgeçip, ülkemizdeki kendi şeytanlarımızla uğraşmaya ne dersiniz.

  10. Kurulacak yeni parti Saadet Partisi ile ittifak yaparsa başarılı olur. Keza Saadet Partisinin tabanı çok ama; bir türlü sandığa yansımıyor. Davutoğlu, Gül ve Karamallaoğlu birlikte Türkiye’de başarı elde edeceklerini düşüyorum. Hayırlı Cumalar
    Saygılar Sevgiler

  11. Halkımızdan yüz bulamamış ama siyaseten etkili olduğunu belirttiğiniz minik particikler ve liderlerinden önce; aynı anda hem iktidar hem de muhalefet görevini yürütebilen mhp nin hakkını da yemeyelim ama..:) diğerlerinin etkisi kuru gürültü…

    • H. Gayret, hakikaten de Bahçeli Erdoğan’ın arkasına geçmiş zoraki itekliyor görüntüsü var. Sence Bahçeli bu gücü nereden alıyor?

  12. Bir partiden ayrılıp,başka bir parti kurmak aynen evlilik gibidir.
    Evlenilmesi ne kadar normal ise,artık o evlilik madden ve manen sürdülümez ise bunun sonlandırılması da o derece haklı ve doğrdur.
    Lakin evliliği sonlandırmanın da yolu,yordamı,ahlaki ve hukuki boyutları vardır.
    Hem evli olup hemde dışarıda iş pişiriyorsan ve soranlara:
    “Ne var bunda evlilik yürümüyorsa başkaları ile beraber olmamda ne sorun var diyorsan” bunun adı farklıdır.
    Yeri geldiğinde içerde ,canın istemedi mi dışarıda olamazsın.
    Bir tarafta bekleyip kocanın ayağının kayması veya kaydırılması için tertiplerin içinde olmazsın.
    Gidip başka bir aileye,mevcut ailenle bağını koparmadan çatı aday anne ,baba olamazsın.
    Mevcut ilişkini bitirip bunu ilan eder ve yeni ilişkilere yelken açarsın.
    Eğer bu ailenin içinde isen ailene sadık kalır,itirazlarını son sürat aile içinde seslendirir ve verilen kararlarda ailen için çalışırsın.
    Eğer bitirmek kararın varsa,dışarıda iş tutarken içeride durmazsın.
    Puslu havayı bekleyip,şartların olgunlaşmasını kollamazsın senin doğruların çiğneniyorsa o doğrular için ayağa kalkmayıp dışarıdaki koşulları kolluyorsan en hafif tabir ile sen pusucusundur.Arkadan vurmayı bekleyen bir brütüssündür.
    Ahlaki olanı budur.Bu kural seçim sonucuna göre değişmeyeceğine göre seçim sonucuna göre de hareket edilmez.
    Ayrıca yeni parti çıkıyor tutuştunuz diyenlere gülemiyorum bile.
    Çıksın arkadaş biz bir türlü çıkmıyor diye öfkeleniyoruz.Bu hesapçı kitaoçı,tedbirci,pazarlıkçı tayfa artık ortaya çıksın diyoruz.Öfke çıkmalarına değil çıkamamalarına sonra gidip CHP ye çatı olmaların ama onu olurken bile oluyorum işte lan diyememelerine.(Sahi Gül CHP nin çatı adayı oldu mu olmadı mı )
    Başlangıcı ve temeli çürük olan bir oluşum olsa olsa yeni Latif abiler ,Küçük damatlar ve Rose lar çıkarırıır.
    Onlarda döner dolaşır CHP ye yedek lastik veya çatı aday olurlar.

    • Serdar beyin evlilik benzetmesi gayet isabetli görünüyor… Bana göre ise yeni parti kurması beklenen mutemetlerin utangaç/çekingen tutumları daha ziyade çocuk edinmek isteyen eşcinsellerin durumuna benziyor..:)

      • Bu iş öyle ucuz benzetmelerle geçiştirilecek bir şey olsa…. Sonu gelmez çünkü! Adama sormazlar mı ki madem doğru dürüst aileydin niye gayri-meşru yollara düştüni, niye çoluk çocuğa iyi örnek olamadın? Dürüst bir baba, zina yapan eşini niye terk etmeğe çalışsın ki? Bu iş “tavuk mu yumurtadan çıktı yoksa yumurta mı tavuktan” sorusu kadar zor olmasa gerek!

        • Yine dağıtmışsın sayın h.k.; ayrıca diğer sorunsalını da sevabına ben aydınlatıveriim: yumurta tavuktan çıkıyor bilader..:)))

          • Dağıtan falan yok. Önceden siz yamulttukça bir düzeltene de ihtiyaç var. Tavuk peşinde olan tilkinin dönüp dolaşıp geleceği son nokta “kürkçü dükkanıdır”, ha bunu da unutma!…

        • Haklısının mevcut durumu anlatmak için “evli iken dışarıda iş tutan kadın benzetmesi” çok ucuz kalmış.Çünkü maalesef bu tip olayı sıradanlaştı.Çok var günümüzde.
          Ancak yıllardır yenilmedik hakaret kalmamış,cumhurbaşkanı yapmamak için ülkeyi uçuruma bile sürükleyen CHP ye çatı aday olmak,bir oturuşta yarım domuz yiyenlere,ezan sesi için imam keseceklere çatı aday olmayı bu kadar sıradan bir aldatma örneği ile açıklamam çok ucuz kaçmış özür dilerim.
          Bu olayı açıklayacak bir kelime darağacı bende maalesef yok.Tarihte de var mıdır bilmem bunu sindiren ve destekleyenler zaten temize de çıkarıyor kolay gelsin onlara.

          Çok namusluydunuz ne işiniz vardı bunlarla sorunuza ise bende tersini söylüyorum bu kadar namussuzlarla bunların ne işi vardı.
          ellerinde güç varken niye gıkları çıkmadı
          Hadi bahşedilen koltuklarından vazgeçip o tarihte konuşamadılar.
          Peki arkadaş şimdi ne işiniz var “de hadi naş” gitsinler kursunlar partilerini ne yapmamızı bekliyorlar.
          Biz zaten boşadık 100 kez boş ol dedik hala gitmeyen ama dışarıda da iş tutmaya devam edenlere sorun “Arkadaş namusluysanız ne işiniz vardı.Eskiyi boşver bugün neyi bekliyorusuz”

          • Özürünü kabul ettim! Ö tür benzetmeler bir daha tekerrür etmesin!

            Benzetmeye, benzetme!
            Hep zor gelir hazmetme,
            Bu işlerin sonu yok,…
            En doğrusu başlatma!

  13. sayın abdullah gülün chp den çatı aday olmasını doğru bulmam, o zaman ki yorumlarımda da neden parti kurmuyor diye sormuştum, hala aynı yerdeyim, kuşkusuz partiler değişir, insanlar değişir, öyleyse çözüm değişmeyen bir başka partiye eklemlenmektense yeni bir hareket geliştirmek, yeni bir şeyler söylemektir.
    bu, sayın Davutoğlu için de böyledir. kendi görüşleri değişmiş, irtibatlı olduğu parti değişmiş ya da hiç bir şey değişmemiş te yeni bir soluğun iyi fikir olduğunu düşünmüş olabilir, her durumda bir şeyler söylemenin mümkün olduğu kanallar açabilmek mümkün olmalı, desteklenmeli.
    başarılı olur mu, zor.
    başarıdan iktidara geçmeyi kastediyorsak tabii, yoksa sayın korunun da dediği gibi amaç bir muhalefet kanalı açmak ta olabilir. iktidar zor çünkü akp nin kısmen başarılı bir dönemden şimdi içinde bulunduğumuz sıkıntılı sürece evrilmesinde imzası olan isimlerin bagajları biraz dolu, kendilerini anlatmaları biraz zor da ondan.
    yine de sonuçta her parti bir samimiyet ve inandırıcılık testinden geçecek, halkın önüne ne koyduğuna bakılacak, bu şansı da herkese vermek lazım.
    geçen bir yorumumda yazdığım gibi siyaset sahnesinde eski isimlerden çok, yeni isimler görmeyi, tanınmış tanınmamış yeni kimselerin siyasete girdiği,yeni söylemlerin, manifestoların olduğu bir oluşumu daha çok bekliyorum. heyecan yaratmasını bekliyorum. ve umut.
    önümüz ramazan,
    başta koru ve ailesi olmak üzere herkesin ramazanı mübarek olsun.
    sonrası yaz,
    neşeli ve keyifli bir yaz dilerim.
    eylüle görüşürüz.

    • Size ve sevdiklerinize de mutlu bir ramazan geçirmenizi dileriz didem hanım:) herkes için güzel bir yaz olur inşallah..!

      • Didem hanım, iyi Ramazanlar! Heyecan yaratacak, kendilerini bagajlarından, ideoljik kirli çıkılardan kurtaracak, tanınmış tanınmamış yeni isimler görmek istemenizle farkınızı ortaya koydunuz. İyi tatiller dilerim. Ülkenin içinde bulunduğu durumdan içe sinebilecek kadar, olabildiğince keyifli ve neşeli….

        • ben de iyi tatiller dilerim, ülkenin içinde bulunduğu durumdan içe sinebilecek kadar, umarım ülkemiz ve siyasetimiz için sakin bir yaz olur, iyi ve neşeli günlerin geleceğine inanmak istiyorum. kendinize iyi bakın.

      • umarım öyle olur h. gayret, ben de sevdiklerinle güzel zamanlar geçirmeni dilerim, selamlar.

    • Didem hanım, selam.

      Bugünden bakarsak Sn. Erdoğan’ın; kulis bilgilerine göre, CHP ile İYİ Partiye bakanlık verilmesi yoluyla bir Türkiye İttifakı kurgusu (vardı), kendisini ”çatı” konumuna olumlayan; 24 Haziran seçimi için de Sn. Gül’ün bir nevi siyaset üstü ama ”çatı adayı” olarak nitelenen (ve dışlanan-ötekileştirilen) çıkışı aynı şey gibi durmuyor mu? Yani bugünlerin ihtiyacı olan…

      Böyleyse Gül o çıkışıyla, bugünlere bir vizyon çizmiş bir öngörü sunmuştur, ülkemizin ihtiyacı olanı görebilmek adına…

      Kutuplaşan, ayrışan toplum kesimlerini, yeniden, bütün toplum kesimlerinin katılımını sağlayan, belki de daha güçlü, denetleyen-dengeleyen bir parlamenter sistemi yeniden ihya eden…

      Eğer Erdoğan’ın bugün, Gül’ün ise o günlerde kurguladığı şey aynı şey ise, Gül’ün, yeni bir oluşumun sürükleyici ve temsil edici figürü olması/olarak görülmesi, onun karakterinde mündemiç liderlik ruhunun dışa vurumu gibi duruyor.

      Sanırım gelişmeler de bu minvalde seyrediyor.

      Sizin ve vesile olduğunuz haliyle buradan, Koru ve ailesiyle beraber F.K. okurlarının da Ramazan ayını tebrik eder sağlıklı bir yaz mevsimi, neş’eli tatiller dilerim.

      • değerli yorumcu hasan bey,
        bir çok ülkede uzun zaman alan kimi değişiklikler ülkemizde haftalar, günler hatta saatler içinde yaşanabiliyor.
        birbirinden çok farklı ideoloji, söylem ve duruşa sahip iki partinin birbirine olabildiğince sert davrandıkları, yoğun bir seçim atmosferinin yaşandığı bir zamanda birinin kurucusunun diğerinin çatı adayı olmasını çok birleştirici bulmamıştım, halen bulmuş değilim. bir taraf iken birleştirici olmak imkansız değilse de zordur.
        bu ülkede ancak siyaset üstü herkesin kabul edeceği akil insanlara bir manifesto yazma şansı verilir ve ortak bir payda da herkesin buluşması sağlanabilirse kutuplaşmanın önüne önemli ölçüde geçilebilir, toplumsal mutabakat ciddi ve kalıcı sağlanabilir yoksa bu iş ne eski ne yeni ne şimdiki siyasilerin başaracağı bir iş değildir. bana göre…
        bu ülkenin cumhurbaşkanı medyada avazı çıktığı kadar ypg terör örgütüdür diye bas bas bağırdığı bir zamanda ana muhalefetin genel başkan yardımcıları düzeyinde temsil eden bir grup londrada ekranların karşısına çıkıp ypg terör örgütü değildir dedi. bunu provakatif bir niyetle yazmıyorum, lakin bir arada yaşama ve huzurlu olma becerisi için ortak bir akla ve duruşa ihtiyacımız var ve bunu bize siyasi karakterler verebilir mi, bilemiyorum.
        belki bir ihtiyarlar heyeti, belki bir akil adam heyeti, toplumun sağduyulu, eğitimli, güvenilir, kendi dallarında başarılı, bagajsız, dosyasız isimlerden oluşan bir kurulu, 2 yılda bir değişir, tavsiye niteliğinde kararlar yayınlar ve bu kararlar bizlerin de bir mihenk taşı olur, siyasileri buna göre yargılayabiliriz, bu kararlarla uyumlu olmaları açısından performanslarını değerlendirebiliriz yoksa takım tutar gibi ideoloji üzerinden tartışır dururuz. eski siyasilerin tecrübelerinden yararlanmaya asla karşı değilim ama eşyanın bir kullanım süresi olmalı ve gelmenin bir vakti olduğu gibi gitmenin de bir vakti olmalı diye düşünüyorum.
        sevgi ile kalın,
        hoşçakalın.

  14. Adaleti, eğitimi, ekonomiyi, dış ilişkileri
    hakkıyla yeniden inşa edecek bir partiye ihtiyaç olduğu görülüyor.
    Bunları yapabilecekler, çocuklarımızın geleceği için lütfen ortaya çıksınlar.

  15. Yeni parti kurulacak diye öfkelenenerek hoplayıp zıplayanların buna hakları var mı? Takkeyi önlerine alıp biraz da özeleştiri yapmayı denediler mi? Çıraklık devri dendi; millet sabretti. Ustalık devri dendi; millet umutlandı. Olgunluk devri dendi; millet bekledi… Ancak, davranışlarda değişen fazlaca bir şey yok! Şimdi öfkelenenlerin aklı yıllardır nerelerdeydi? yapılan hataları kabüllendiler mi? millete gerçekleri anlatıp kendi paylarına yaptıkları hataları tek tek sayıp özür mü dilediler? “Yok yaw, biraz kaldı, biz artık değişeceğiz, parti içi reform yapacağız işleri değiştireceğiz” havasına mı girdiler? Genel futbol bilgisiyle “en iyi müdafa hücumdur” taktiği ile önemli ölçüde kendi kendine yarattıkları sorunları hemen hemen tamamen başkalarında aradılar, içerde ve dışarda. Devirleri bitti; bundan sonra gelse gelse “bunaklık devri” gelecektir…

    Mevcut partilerdeki eski emektarların yapacakları en hayırlı iş artık emekli olmaktır. Geleceği kendilerinden sonra sırada bekleyen daha dürüst, daha adaletli, daha kabiliyetli/bilgili-işleri ehline verebilecek, iletişimi yerinde, milleti dinleyen ve laftan anlayan genç kesime teslim etmektir. Babacan, Davutoğlu ve emsali olabilecek grup, diğer partilerden de takviyeler alarak dayanışma ve işbirliğine dayalı koalisyon türü bir “Genç Bağımsızlar” partisi kurmalılar. Bu parti yeni bir kitle partisi olarak milletten yeterli desteği alacaktır. İşbaşına geldiklerinde hasbel kader, güvenlik konusu dahil, ülke-yararlı yapılmış işleri bozmak gibi bir akılsızlığa girişmeden, yeni projelerde ülke-önceliklerine pür-dikkat bir şekilde çalışmaya and içmeliler, şeffaf bir yönetim tesis etmeliler. İsrafa-lükse girmemeğe özen göstererek «yolsuzluk işerine lanet okuyarak» (veya Kuran’a el basarak) göreve başlamalılar (of be, rahatladım!!).

    Aralarında az da olsa «yahu ne yolsuzluğu, biz böyle şeyler yapmadık» diyenler olabilir. Bunlar da bu yeni partide kendilerine yer edinsinler. Türkiye’nin bu yeniliğe ihtiyacı vardır. Hakkıdır Hakka tapan şu milletin istikBal!….

    • Gelen gideni aratırmış sevgili h.k..! Ve -şairin de dediği gibi- gidenlerin birçoğu memnun ki yerinden; seneler geçti dönen yok seferinden:) dürstlük için istersen 3kitabı üstüste koyup öyle el bastır, hatta kırkar kere hatim indirtip ondan sonra göreve başlat istersen; nafile… İyisi mi elindekiyle yetin..:)

      • “Nafile” deyip o kadar kötümser olmamak gerekir. Ayrıca, özgün ve doğru bilgileri dağarcığına katmaya bak. Kendini ancak böyle geliştirebilirsin sevgili H. Gayret!

        Özgün bilgiler arasında rahmetli Oktay Sinanoğlu’ndan bahsetmiştim. İnternetteki bazı kayıtlarda dün rastladım. Büyük oğlu da rahmetli olmuş, şahsen üzüldüm. https://inkct.com/2016/07/karacabey-levni-sinanoglu/

        • Kendine “türk eynştaynı” diye kitap bastırmış bir amerikan vatanseveri değil mi bahsettiğin kişi sayın h.k..?

          • O dediğin Oktay Sinanoğlu. İki defa nobel ödülüne aday gösterilenler arasında. Ancak, bir Orhan Pamuk değil ki kolaycana bir romanla Nobeli alsın!. Karacabey Levni’nin anası Amerikan. Karacabey, İtalya’da büyükelçilik yapmış dedesinin bir adı. Oktay bey kendisi Yale’de iken vaktiyle gönül işi geliştirerek Paula hanım öğrenciyken evlenmişler. 3 veya 4 çocukları olmuş. Oktay bey epey bir süre hanım köylü olmuş yani. Çocukların Türkiye ile ilişkileri bildiğim kadarıyla oldukça az. Didem hanımın dediği gibi lise’den sonra Amerika’ya gidenlerde daha büyük kayıplar veriyoruz. Hormonlara söz geçirmek ayrı bir irade meselesi! Hayat kısa, dünyevi sistem kendine maalediyiveriyor. Neyse, Allah rahmet eylesin, keşke her gidip dışarda takılan Oktay bey gibi kendi ülkesine de faydalı olabilse.

            Mustafa Kemal, Atatürk yapılmadan önce hayranı olduğu Terakki cephesinden Tevfik Fikret’in oğlu da Osmanlı döneminde liseden sonra yurt dışına gidip dönmeyenlerden. O da kayıp (üstelik papaz olmuş)…. Bütün bunlar dedikodu falan değil, dağarcığın için bilgi vermiş oldum. (H.K., aklıı*iman sentezi gereği doğrulara her zaman sadık kalır!)

      • H. Gayret bey, psikolojide tam tanımı var, bir kişinin iki yada üç kişiymiş gibi davranışlar sergilemesini tanimliyor.
        Burada elde olanla yetinelim diyorsun. Eldeki AKP iktidarı ve koltuk değneği MHP var, daha doğrusu ben öyle zannediyordum.
        Yukardaki yorumunda da reisi ve partisini gömdün, MHP yi hem iktidar hem muhalefet yaptin ( ki bunda haklısın)
        Daha düne kadar da Erdoğan’ı yere göğe siğdiramiyordun?

        • Barancan, darılma gücenme de; yani o ortaokul diplomanı almadan da biraz zor anliicaksın sanki durumu..:) Bilge kağan ve kültigin benzetmesine gülüyordunuz buralarda ama tarih okumaları çok önemlidir. Ergekon yurdun adı/böri teçene kurdun adı..!

  16. Yeni Parti
    Tarih akan büyük bir ırmaktır. Denize doğru gider. Biz, zaman ırmağında kayık veya gemi veya filo olarak ırmağın aktığı tarafa gideriz, sağ kıyıya, sol kıyıya yaklaşırız. Sert akıntıları yavaşlatabiliriz ama ırmağın dışına çıkamayız.
    Tarihin akışına uymayanlar kayalara çarpıp parçalanırlar. Gemiyi iyi kullananlar sahillerden verimli ürünler toplayabilirler. Yeni parti kuracaklar bu tarihi akışı bilenlerle başarıya ulaşırlar.
    Türkiye’de iki ana akım vardır. Halk bunlardan birini tercih eder. Biri batı tipi yaşayanlardır. Bunlar bir vakit namaz bile kılmazlar, içki içerler, eşleri örtülü değildir ama Müslim’dirler. İkinci grup ise beş vakit namaz kılarlar, içki hatta sigara bile içmezler, eşleri örtülüdür.
    Türkiye’de partiler ya dış Semaye’nin desteği ile kurulur ya da ordunun görünen desteği ile kurulur. Bunun tek istisnası vardır. O da Milli Görüş Partisidir. Erbakan’ın partisidir. Başlangıçta ordu karşı olmuş, Sermaye’nin baş hedefi olmuş ama zamanla Kur’an’a dayalı siyasette orduyu yanına almıştır. Böylece ilk defa bağımsız millete bağlı siyaset, Türkiye’de yapılmıştır.
    AK Parti Milli Görüş’ün devamıdır. Sermaye onunla uzlaşmak zorunda kalmış. Ordu da birinci kadroyu iktidar edemediği için ikinci kadroyu iktidar etmiştir. Yalnız Türkiye’de değil tüm dünyada kurulacak bir partinin tek başarı şansı vardır. İşçilikten ortaklığa geçilecektir. Kur’an ve Tevrat’ın öğretileri değerlendirilecektir. Müspet ve sosyal ilimlere dayanacak. Savaşçı değil, barışçı olacaktır.
    Davudoğlu ilim adamıdır. Erbakan Akevler’e kulak verdi. Bugünkü AK Parti o sayede iktidardır. Davutoğlu da her söze, bu arada Akevler’e de kulak verirse başarı şansı vardır.
    Biz partiyi kurduğumuzda mevcut olan iktidarı kötülemedik. Çözümleri ortaya koyduk. Erbakan teşhisde iktidara değil sömürü Sermaye’ye çattı. Ben ona da katılmadım. AK Parti Sermaye ile de uzlaştı öyle başarılı adımlar attı.
    Adil Düzen Partisi’ne şiddetle ihtiyaç vardır. Adil Düzen’i bilen (kabul eden demiyorum) partiyi dışardan da olsa her zaman destekleriz.

  17. Sayın Koru’nun kenardan kenardan; ”Davutoğlu başarısız olacağını bile bile parti kurmak istiyor, hakkıdır ama kurmasa daha iyi olur” minvalinde söylediğinin arka planında, kanımca; ‘siyasette bir boşluk söz konusudur, konjonktür – ilk seçimde oylanacak sistem (bir değişiklik olmasa) yine Başkanlık Sistemi olduğundan- un/ufak partiler ile seçime girilecek olmasına müsait değildir. Bu, sonuçta bir nevi koalisyoner bir görüntü içerir ve parlamenter midir, başkanlık sistemi midir diye bir sistem karmaşası da yaşanır; hal bu ki; içerisinde güçlü isimleri barındıran, geniş kitlelere hitap edecek ve Abdullah Gül’ün de ”bütün eğilimleri kucaklayan” bir eda ile sürükleyeceği bir parti hem ihtiyaçtır hem de ülkemiz için daha iyi olur’ gibi bir düşünce yatıyor.

    Buysa eğer, evet; ben de aynı fikirdeyim.

    Erdoğan’ın Türkiye ittifakı söylemi hayat bulur ve özellikle CHP ile buna girişilir ve CHP’nin yeniden parlamenter sistem talebi kabul görürse bile, yeni bir partiye Türkiye’nin ihtiyacı var olacaktır.

    Özal’ın ”dört eğilimi” birleştirmesi o günlerde siyasete bir nefes aldırması gibi, günümüzde de, o günün dört eğilimini de aşan farklı bir çok eğilim katmanları oluştu ülkemizde ve bunun yeni bir siyasi söylem, yeni bir çıkış ile siyaseten birleştirilmesi de ülkemize bir nefes aldıracaktır.

    Her zaman dillendirdiğim ‘siyasetin ana omurgası muhafazakar-sağ blok’ her ne kadar yüzde 60-70 düzeyine tekabül ediyor olsa bile, artık bu kesimde de farklı nitelemelere sahip yeni siyasi anlayış/kavrayışlar, temel muhafazakar görüşten ayrışan ve onu zayıflatan katmanlar oluştu. Bu katmanlar farklı siyasi partilere oy geçişgenliğini sağlayan en müsait gruplardır.

    Siyasi yelpazesi oldukça genişleyen ve renklenen ülkemizde, (HDP seçmeni dahil), bu yelpazenin renklerini uyumlu bir şekilde işleyecek ondan görkemli siyasi bir tablo oluşturacak yeni bir usta ile deneyimli kalfalara ihtiyaç hasıl olmuştur.

    Bu hala geri durmakta olanları öne çıkmaya davetimdir. Bir seçmen olarak canım.

  18. Davutoğlu’nun Suriye politikası eleştirilebilir; etkisiz,pasif de görülebilir ama Davutoğlu hakkında hiç kimse yolsuzluk,arsızlık,kul hakkı yeme,lükse ve gösterişe düşkünlük,kibir gibi isnatlarda bulunamaz.Bugün milletin belki de en çok beklediği şeyler hiçbir siyasetçinin bu tür şeylerle adının anılmamasıdır.Başarılı olur yahut olamaz,bu siyasetin doğasında var ancak kendisi Taşkent’in köyünden Başbakanlığa uzanan yolda mütevazı duruşundan bir şey kaybetmedi.Birileri pr çalışması yapıyor diyerek köprüdeki intihar girişimini eleştiredursun o yoluna emin adımlarla devam ediyor.

    • Er kişi, sen hala hayatta mısın yav? Eğer geri döndüysen; henüz bilmediğin bazı iddialar da yok değil hani..:)

      • H.Gayret, her yorumun altına güzellemeler(!) döktürmek gibi mecburiyetin var herhalde. Seni de anlıyorum,kolay değil tabi.Ama sen yine de her taşın altından çıkmamaya çalış.Gülücükler saçtığın satırlarının arka yüzünde epeyce hüzün barındırdığını tahmin edebiliyorum.

        • Sayın hattat, şimdi müneccimlikle beslenme alışkanlıklarınız arasındaki ilişkiye burda girmesek diyorum; mübarek ramazan da geldi çattı hani…

  19. Keşke Sn.Ahmet Davutoğlunun manifeto ! sunda Ak Partiye yaptığı haklı eleştiriler yanında , idare elinde iken uyguladığı stratejik derinkli !!!!!! dış politika ile Emevi camiinde 2 saatte cuma namazı kılma hayali ve Rus uçağını düşürmek ( ABD ve FETÖ nün elindeki Hava Kuvvetleri marifetiyle ) yapılan eylemlerinin büyük hatalar olduğunu da itiraf edebilseydi. Uyguladığı muhteşem politikalar !!!! sayesinde Suriye ‘ de 1 milyon insanın katledilmesi vebalinin ortağı haline geldi zat-ı halleri ancak bundan haberi yok . Sadece eleştiriyor. Bunu da yaparken güya asıl gayesinin Ak Partinin içinde kalma , ” parti içi muhalefetiz biz ” masalını anlatırken , ” günah benden gitti beni dinlemediniz parti kuruyorum ” noktasına gelme manevraları yaptığını da sanırım herkes görüyor. Davutoğlu yanlış dış politikalarıyla Suriye meselesini çıkmaz hale getiren , Rusyayla güzel ülkemizi savaşın eşiğine getiren kararları alırken ortalığı düzeltmesi ve müdahale etmesi gereken bir Cumhurbaşkanı yok muydu bu ülkede ? Vardı elbet . ancak durumun düzeltilmesi çok geç kaldı. Sn. Davutoğlu gibi Ak Parti içinde en tepeye yükselmiş birinin farklı bir parti kurarak başarıya ulaşacağını sanmıyorum. Ak Parti artık misyonunu tamamlamış , rahmetli Özal’ın Anavatan Partisi’nin yanına doğru gitmek üzere yol almakatadır. Dün yazdığım gibi 2 seçenekleri var . Ya Batı ile devam edip sıtmalı bir yaşam , ya da ABD ve Batı ile köprüleri atıp adam gibi dürüstçe çalışıp izzet sahibi bir yaşam.Reisin kendi ifadesiyle ” Ya olacağız , ya öleceğiz ” . Olacaksak Batı ile birlikte ABD ile birlikte olamayacağımızı düşünenlerdenim . Herkese hayırlı cumalar.

    • Davutoğlundan birşey olmayacağını sayın yazarda biliyor ama amaç Cumhur ittifakını nasıl 2 puan aşağı cekerek yüzde ellinin altında bırakırız.

      • davutoğlundan birşey olur mu olmaz mı bilemiyorum. Ama cumhur ittifakını 2 puan daha aşağı çekerse zaten birşey olmuş olur. hem de çok çok çok birşey. Dün yine bir intihar vakası vardı.
        – Sizin umurunuzda değil. son zamanlarda sürekli intihar vakaları var, cinayetler var, çatışmalar var.
        – istanbul büyükşehir belediyesinden vakıflara yapılan yardımlara yayın yasağı getirilmiş. kimler belediyeyi hortumlamış açıklanamıyor. sizin yine umurunuzda değil.
        – bir başka ilde, kayyım, bıraktığı borçların açıklanmasına yayın yasağı getirmiş. sizin yine umurunuzda değil.
        – Dolar hergün, düzenli bir şekilde artıyor. sizin yine umurunuzda değil.
        – nasıl birilerisiniz bilemiyorum. Hangi ahlakınız var. mesela, size göre, ne iyi ne kötü?
        – Hırsızlık çok çok iyi mi?
        – İnsanların işsiz kalıp evlerine ekmek götürememeleri mutluluk verici bir gelişme mi?
        – Yoksa, bunlar da iyi şeyler değil ama en önemli şey akp hep iktidar da olsun mu?

  20. AK parti güzel çalışmalar yaptı .Ancak ne zaman ki kollektif aklı bırakıp tek adamlığa,hakkaniyeti ve adaleti bırakıp korku imparatorluğu kurmaya,yola çıktıklarınca yapılan haklı uyarı ve samimi eleştirilere kızmaya ve ihanet olarak adlandırmaya … başladı artık filim koptu ve AKP oluverdi.Artık millette karşılığı yok.yiyici ve medya gücü ile büyülenmiş cevresi ise afallamış ve ne zaman yollarını ayıracağı belli değil.O yüzden her yeni oluşuma toplum olarak çok duyarlı olduk ve umutlandık. Varsın troller afkursun dursun.

    • Yeni oluşumlarda olman senin için hayırlı olsun…Allah yolunu açık etsin…Yeni oluşumun alacağı yüzde 5-10 oyu millet kabul edip cumhur ittifakının aldığı yüzde 52 yi millet olarak kabul etmemen enterasan doğrusu…..nasıl millette karşılığı yok anlamadım….. yeni oluşumlar kurulsun herkes istediği yerde dursun… herkes istediğine destek olsun… bundan korkulacak endişelenecek bi durum yok….Artık yolunu çizmişsen hangi oluşumu desteklediğinde belli olsun bence….Davutçular mı Gül cüler mi sen ona kafa yor…boşver başkalarını…

      • Değerli kardeşim.Bir zamanların DP si,AP si ve ANAP ıda öyle yüksek oylarla iktidar olup halkın teveccühünü kazandılar dı ancak bir yere kadar.Milletin kredisi sonsuz ve de kayıtsız şartsız değildir.Yukarıda özetlediğim rotadan çıkmalar artık AKP leşen AK partinin eski heyecanı veremediğinden bu arayışlar onu izah etmeye çalıştım.Elbette Ak parti güzel hizmetler yaptı ancak , artık metal yorgunluğumu,menfaat yoğunluğumu ,kötüye gidişlerden sadece sızlanır hale gelindi…

      • Giresinli gibiler için farketmez başbuğum; fitneyi en güçlü kim temsil ediyorsa ona destek veriyorlar; kriterleri budur…

        • Sizlere tavsiyem haberin ayrıntılarda olduğunu unutmadan A HABER ,TGRT;ÜLKE TV gibi kanallar dışında da haber ve kaynaklarını da takip etmeniz.Ayrıca ; Tarihte hiçbir yıkılmaz iktidar gelmemiştir.Peygamberler hariç insanların da hatadan münezzeh olmayacağını akıldan çıkartmamanız.Her siyasi farklı duruşu da ihanet olarak anlamsızlığına batmamanız.Sırf bu ayrıştırıcı dil İstanbul Ankara gibi büyük şehirleri AKP ye kayıp ettirdiğini unutmamanız.

          • Boşver bizim hangi kanalı izleyeceğimizi… sen hangisini destekliyorsun onu söyle…hangisi senin için umut… davutçumusun gülcümü…bunlar nasıl bir Türkiye vaad ediyor bunları söylersen belki fikrim değişir…

Yoruma kapalı.