“Kürtler oyuna gelmesin” diyoruz, ama ya oyuna gelen bizler isek?

4
Reklam

Türkiye’den çıkan aleyhte seslere, MGK toplantısı tarihinin kendileriyle ilgili kararlar için öne alınmasına, savaş beklentisine rağmen, Mesut Barzani ve başında bulunduğu yönetim dediğinden şaşmıyor.

Referandumdan vazgeçmek veya ertelemek gibi bir niyetleri olmadığı anlaşılıyor.

Gazetelere göre, kesinlikle yapılacak referandum…

Size tuhaf gelmiyor mu bu durum?

Yeni hâmiler

Türkiye ile Irak’ın kuzeyindeki yönetim.. karşılaştırılabilecek bir durum yok ortada.. her atılacak adımı önceden Ankara’yla görüşerek ve itiraz edildiğinde vazgeçerek yürütmesine alıştığımız Mesut Barzani

Şimdi “Bağımsızlık referandumunu mutlaka yapacağız” iddialaşması…

Evet, ben de Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) kendisine bölgede yeni hâmiler bulduğundan haberdarım: İsrail bütün varlığıyla referandumun arkasında ve ardından gelecek başka adımları da heyecanla bekliyor… ABD de, “Ertelense iyi olur” diyor, ama bunu “Ertelenmese de olabilir” gevşekliği içerisinde söylüyor… AB ülkeleri aleyhte görüş açıklama zahmetine bile katlanmıyorlar… Referanduma karşı çıkmayan bir başka ülke daha var: Rusya…

Bunlardan cesaret alıyor IKBY, biliyorum.

Reklam

Ancak bu durum bana yine de tuhaf görünüyor.

Mesut Barzani’nin Türkiye’nin hoşlanmayacağı adımı atarken iki defa düşünmesi gerekirdi.

Öyle yapmıyor.

‘Savaş’ tehdidine kadar varan itirazları ciddiye almadığını belli ediyor.

Hayal kırıklıkları

Neden acaba?

İki gün üst üste –yıllar boyu kimbilir kaçıncı kez– yazdıklarımı hatırlayınız.

ABD’de daha çok Pentagon’da yuvalanmış bir kesim, Birinci Körfez Savaşı’ndan (1990-1991) beri giderek artan bir biçimde, güçlü bir Türkiye istemiyor ve gücü kırmanın yolunu koca bir imparatorluk iken Anadolu’ya sıkışmak zorunda kalmış ülkeden bir parça daha koparmakta gördüğünü çok belli ediyor.

Ralph Peters ile Harold Rhode’un meşhur haritası..

Haritaları var ve bunu askeri dergilerde yayınlamaktan da çekinmiyorlar.

Reklam

Kürtlerin, özellikle de Barzani Ailesi’nin, genel olarak Batı, özel olarak da ABD ve İsrail ile geçmişte yaşadıkları hayal kırıklıkları aslında göz açıcı olmalıydı.

İlk olarak, İran’da kurulan (1945 sonu) Mahabad Kürt Cumhuriyeti sırasında hayal kırıklığı yaşadılar. İkinci Dünya Savaşı sonrası dünyayı Yalta’da yeniden dizayn edenler (ABD, Rusya ve İngiltere) o Cumhuriyet’in kapısına kilit vurdu.

Barzani Ailesi Rusya tarafından Sovyet Cumhuriyetleri’nin birinden diğerine dolaştırıldı.

Bir sonraki hayal kırıklığı, Molla Mustafa Barzani’nin hayatını Washington’daki bir hastanede tamamlamasına (1979) kadar varan Irak’taki Baas yönetimine isyan hareketiydi. İsyanı İran üzerinden ABD ve İsrail destekliyordu. Saddam İran Şahı ile anlaşınca (1975) ‘bağımsızlık’ gelecek umudundaki Kürtler bir kez daha hayal kırıklığına uğradılar.

Böylesine iki darbeyi Barzani Ailesi yaşadı.

Mesut Barzani yaşı itibariyle ilkinde yoktu, ancak o hayal kırıklığının etkisini de çocukluğunda yaşamış olması lâzım.

İkinci hayal kırıklığında ise babasının yanı başındaydı.

Günümüzde yeni bir ‘ihanete’ uğrayacağını düşünmüyor bile.

Neden acaba?

Silâhlardan arındırılan ülke: Türkiye

Türkiye ile iyi geçinmek.. bölgenin yeniden inşasında birlikte davranmak.. Türkiye’yi karşısına almaktan daha akıllıca bir davranış olurdu aslında; bugüne kadar hep bu yolda mesajlar da veriyordu Mesut Barzani.

Acaba şu sıralarda devlet yetkililerinin birbiri ardına yaptıkları bazı açıklamalar aranan cevaba ışık tutabilir mi?

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ABD’ye doğru yola çıkarken, eleştiri mahiyetinde bir cümle kullanmıştı; dün New York’ta Bloomberg İş Forumu’nda da yeniden aynı cümleyi sarf etti.

Okuyalım:

80 milyon Türkiye’yi korumak bizim görevimizdir. Bunun içinde ne gerekiyorsa A’dan Z’ye bunu yapacağız. Biz NATO ülkelerinden istediğimiz silahları alamıyorsak, ne yapacağız. Başımızın çaresine bakacağız.”

En son ABD, devlet büyüklerini koruma görevlilerinin silâh ihtiyacını karşılayan firmanın Türkiye’ye tabanca ihracatını Kongre kararıyla engelledi.

Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tespitini bir adım ileriye taşıdı.

Okuyalım:

Bugün birçok Amerikan ve Alman firması, savunma ürünlerinde kullandığımız yedek parçaları örtülü bir şekilde ambargo uygulayarak Türkiye’ye vermiyorlar, geciktiriyorlar. Şu anda içinde yaşadığımız durum, tablo bu.”

Sadece ABD ve Almanya değil, Avusturya, Hollanda, Belçika ve Fransa da Türkiye’ye silâh ihracatına ambargo uyguluyor.

Daha önce sattıkları silâhların yedek parça ve mühimmatlarını bile vermemeye başladılar.

Tam da Irak’ın kuzeyinde ‘bağımsızlık referandumu’ hazırlıkları başladığı günlerde…

İdlib ve Afrin’e askeri müdahaleden söz açılmışken…

‘Fırat Kalkanı operasyonu’ sırasında o zamana kadar yedeklenmiş silâh ve mühimmatın büyük bölümünün kullanıldığı da biliniyor.

Bunları Mesut Barzani de biliyor elbette ve hesabını da bu durumu aklında tutarak yapıyor.

Hesaplar.. hesaplar..

Peki ya Pentagon’da ve diğer Batı ülkelerinde Türkiye ile ilgili olumsuz tavırlarını politika haline dönüştürme imkânını elde etmiş olanlar?

Onların hesapları ne?

Türkiye’yi savaştırarak bölge halkları arasındaki ilişkileri ‘kan davası’ ile içinden çıkılmaz hale getirmek olabilir mi?

Silâhsız ve mühimmatsız bıraktıkları Türkiye’yi…

En iyisi burada durayım.

Ancak Ankara’da politika belirleyenlere.. MGK’ya katılan siyasilere.. benim bıraktığım yeri daha da ileriye taşımalarını tavsiye ederim.

Bizler oyuna geliyor olmayalım diye…

ΩΩΩΩ

Reklam

4 YORUMLAR

  1. Oyuna gelme ihtimalimiz yüksek. Saddam’a da Kuveyt Musul eyaletinin bir parçası idi diye gaz vermişlerdi.
    Şimdi de bize 1926 tarihli Ankara antlaşmasına göre Irak’ın toprak bütünlüğü bozulursa sizin müdahale etme hakkınız var diye gaz vermeye çalışıyorlar. Hatta bu gazı kendi kendimize vermeye çalışıyoruz.
    Yöneticilerimiz inşallah bir hata yapmazlar.

  2. ABD, “Referandum Ertelense iyi olur” diyormuş. Buradan şu anlam çıkarılamaz mı ? “ertelenmese de olur”. Böylece tavşana kaç, tazı’ya tut dememiş mi oluyor ? Suriye baharı nasıl başladı ? Hep birlikte olanları hatırlıyalım. Antep tabiri ile buna, “süyük’ten itti” derler. (YANİ İKİ EVİ AYIRAN MÜŞTEREK DUVARIN, SİVRİ ÜST TAŞINDAN AŞAĞI ATILMAK). Ha-hu … diye goy-goy yaparken, kendini, birden, ateşin yanında buldu, Türkiye. Şimdi ise yapılmak istenen, kürdü, Türkü, acami, arabı …. biribirine tutuşturup, çıkacak boğuşmayı seyretmek, Batının isteği. Ne kadar Müslüman ölürse, o kadar kardır, Batılı yönünden. Kan davası ! ( tam düşmanlık) ardından gelsin…. Bir gün Topal Alo, sel suları kabarıp, boşanırken, etrafına, “İMANA GELİN, İmana gelin” diye bağırıyordu. Oysaki, Hz.Nuh, bu bağırtıya ihtiyaç duymamıştı

  3. IKBY, ”Türkiye ile iyi geçinmek.. bölgenin yeniden inşasında birlikte davranmak”..gibi bir tavrı, onu gün yüzüne çıkaran güce, ABD’ ye ve onun yönlendirmelerine rağmen ortaya koyabilir mi?..hiç sanmıyorum.

    Bu bölge ülkeleri yöneticilerinin, halklarının temel ve en üst değeri olan İslamiyet üzerinden politika geliştirememelerinin sebeplerinden biriside, sistemlerinin Batı tarafından kurdurulmuş olması, ve bu sistem içerisinde onları iktidara taşıyan Batı ve Batıya olan her türlü bağımlılığı olsa gerek..Çünkü Batı, bu operasyonlara girişirken bunu salt maddi çıkarları için değil, belki Müslümanları ıslah sadedinde, kendi inanç kökleri üzerinden de yapıyordur.

    Osmanlı sonrası param parça olan ve suni devletçiklere bölünen bölgede süregiden Batı tazyikine karşı yüz yılı aşkın bir zamandır henüz bir çözüm üretememiş, yüz yılın başındaki gibi badirelerle hep cebelleşmektedir.
    İlimde, bilimde, sanayide en önemlisi edebiyat ve medeniyette merhale kat edememiştir. Aksine Müslüman olunduğu halde menfi milliyetçilik, asabiyet, aidiyet ve ayrımcılık gibi negatif değerler üzerinden de parçalanmış bir yapı sergileye gelmiştir.

    Netice itibariyle yaşadığı topraklar üzerinde, her zaman dış güçlerce operasyon yapılacak hal almış ve bu devam etmektedir.
    Bir daha düşünelim; ABD, Rusya, Almanya, İngiltere ve Çin bile Orta doğunun kalbinde, askeri ve silahı ile yerleşmiş, operasyonlarına devam etmektedir..leş kargaları gibi.. Neden?

    Bölge ülkelerinin, bir gün sıranın kendilerine de geleceğini düşünerek -nitekim, gidişat bunu gösteriyor- birleşik devletler veya imparatorluk gibi olmadan da milli ve bölgesel çıkarları için ortak politika geliştirip, işbirliği yapmaları için bir araya gelmelerine engel nedir ki?
    Bunu yapamadıklarını, o ülkelerin yıllardır bu coğrafyada yerleşmelerinden ve operasyon yapamalarından anlıyoruz.

    Şimdi, Cumhurbaşkanının korumalarına silah satışına engel koyan senato kararını öğrendiğimizde, koruma silahları için bile biz, ABD’ye bu kadar bağlı isek..diye düşündüm.

    Kaldı ki, Almanya ve diğer Batılı ülkelerin de silah ve mühimmat ambargosuna katılmalarının onlara göre görünür nedeni, Türkiye’de antidemokratik gelişmelerin yaşandığıdır ve biz bu konuda onlara epeyce malzeme sunuyoruz. Burada da neden? diyesi geliyor insanın.

    Resmin büyüğüne baktığımızda ise gördüğümüz, bölgede yapılacak operasyonlarda Türkiye’nin elini zayıflatmak ve belki de operasyonlara ülkemizi de dahil edildiğini görüyoruz.

    Hem ülkemize silah ambargosuna yönelinmesi hem de PYD/PKK ‘ya binlerce tır silah yardımı yapılması ülkemizi de içine alacak büyük bir operasyonun habercisi.

    Mel’un 15 Temmuz sonrası TSK ve diğer kurumlarda yapılan geniş kapsamlı tasfiyeler elimizi zayıflatan diğer bir neden ve 15 Temmuz’un kodlarını okumamıza yardımcı olan saikler.

    15 Temmuzu bize yaşatanlar kafamızı allak bullak edip, sonrasındaki uygulamalarımızla, kurguladıkları oyunlarına malzeme sunmamıza bizi oyuna mı getiriyorlar ne?

    Yani ”harita projesi” uygulamaları devam ediyor, anlaşılan bölge ülkeleri buna dur diyecek gücü-iradeyi kendi iç kamuoylarına nutuk atarak göstermeye çalışıyor ve kendi aralarında işbirliğine gidecekleri bir projeleri-eylemleri yok..var mı?

  4. ah vatanım ne haldeyiz hala yüzde ellisi boş olmasına rağmen mesken yapımına bütün hızımızla devam ediyoruz. okullarda şeklen değişikliği esas yapıp hala çocuklara gelmekte olan tehlikeyle ilgili bir satır yazıya bir tutam fikre yer vermiyoruz. bütün gücü silah sanayine vermeli akıllı dirayetli bir ordu yeniden kurulmalı tek devlet tek adamla birleştirme yerine aksine tek bir milletle bütünleştirilmeli fert ölünce millet içinden devleti devam ettirecekleri çıkarabilsin. ana dilde eğitim ana vatanı bölmeye götürür ortak dilde eğitim imparatorluğa götürür işte osmanlıca.almanların yahudi düşmanlığı gibi nefret üzerine politika parçalanmaya götürüyor.

Yoruma kapalı.