Körfez'de politika değişikliği.. Türkiye'yi ilgilendiren bir toplantı.. İsrail'in zaferi…

22
Varşova Güvenlik Toplantısı'nın iki katılımcısı: ABD başkan yardımcısı Mike Pence ile İsrail başbakanı Benjamin Netanyahu..
Reklam

Daha önce bir vesileyle ayrıntılı yazdığımı hatırlıyorum, o sebeple bu defa özetleyerek geçeceğim: Yıllar önce, bir Amerikan Üniversitesi tarafından Atina’da düzenlenen bir toplantıya katılmıştım. İlginç bir toplantıydı. İlginçliği, çok sayıda İsrailli ile Suudi Arabistan ve İran’dan konukları bir araya getirmesindendi.

Özel bir oturumda, İran’dan üst düzey bir yetkiliyi hep birlikte dinlemiştik. İsrail’den katılanlar, en çok “Ne zaman İsrail’in varlığını tanıyacaksınız?” merağını giderecek sorular yöneltmişlerdi İranlı üst düzey yetkiliye.

Bir oturumu yöneten İsrailli profesör, “Ülkeye dönünce Chatham House kuralı yüzünden burada yaşananları olduğu gibi aktaramayacağım için üzülüyorum; yoksa bir yanımda at kuyruklu saçlı bir Suud vatandaşının, diğer yanımda sarıklı bir İranlı mollanın oturduğunu isimlerini de vererek anlatabilseydim benim için keyfe keder bir durum olacaktı” demişti.

Bu defa farklı bir toplantı yaşanmış.

İsrail’in güvenliği her şeyden önemli

Polonya’nın başkenti Varşova’da yapılan, ABD’nin mali destek verdiği güvenlik toplantısında, değişik Arap ülkelerinden üst düzey katılımcılar yer almış. Suudi Arabistan’dan… Bahreyn’den… Birleşik Arap Emirlikleri’nden… Körfez’deki diğer Arap ülkelerinden…

Tam 60 katılımcı yer almış Varşova Güvenlik Toplantısı‘nda.

Filistinli katılımcı yokmuş. Hem o sebeple, hem de nasıl olsa orada yapılan konuşmaların isim verilerek başka yerlere taşınmayacağı güvencesiyle olağanüstü rahat konuşmuş katılımcılar…

Reklam

Chatham House kuralı orada da geçerliymiş çünkü…

Bahreyn dışişleri bakanı Khalid Al Khalifa, “Bölgesel güvenlik için uzun yıllardır süren Filistin-İsrail ihtilafından çok daha tehlikeli olan İran’dır” demiş ve eklemiş: “Filistin-İsrail ihtilafının en önemli sorun olduğunu konuşarak büyüdük. Fakat sonraları daha büyük bir meydan okumanın varlığını fark ettik. Çok daha zehirli bir sorun olduğunu, hatta bunun modern tarihin en zehirli sorunu olduğunu fark ettik. İslam Cumhuriyeti’nden, İran’dan gelen zehirli sorunu fark ettik.”

Tahran’daki yönetim için ‘Neo-faşist rejim’ sıfatını da kullanmış Al Khalifa; Tahran’ın kendi ülkesi Bahreyn’i karıştırmaya çalıştığı gibi Yemen, Suriye ve Irak’ı istikrarsız hale getirdiğini de söylemiş…

İsrail-Filistin sorunu ne ki, esas tehlike İran…

Gerçekten yeni ve ilginç bir yaklaşım…

Al Khalifa‘nın konuştuğu panelin bir başka konuşmacısı, Birleşik Arap Emirlikleri dışişleri bakanı Abdullah bin Zayed Al Nahyan, “Her ülke bir başka ülke tarafından tehdit altına düşerse onun kendisini savunma hakkı olur” demiş “İsrail’in Suriye’deki askeri etkinliği konusunda ne düşünüyorsunuz?” sorusuna cevap olarak…

Suudi Arabistan’ın dışişlerinden sorumlu devlet bakanı Adel al-Jubeir de oradaymış… O da aynı panelde yaptığı konuşmada, Filistin devlet başkanı Mahmud Abbas’ın yönetimine karşı çıkan Filistinli grupları destekleyen İran’ın Filistin davasına zarar verdiğini söylediği gibi, ardından “Hamas ve İslami Cihad örgütlerini destekleyerek Filistin yönetimini zayıflatan kim?” sorusunu sorup sorusunu yine kendisi cevaplamış: “İran tabii…”

Körfez ülkelerinin İsrail-Filistin ihtilafına dönük politikalarında köklü değişiklikler olduğu fark ediliyordu da, resmi ağızların bunu artık kalabalıklar önünde ifade edecek hale geldikleri bilinmiyordu.

Reklam

Al Khalifa, Al Nahyan ve el Jubeir konuştuklarının o toplantının yapıldığı binanın dört duvarı arasında kalacağını sanarak bu görüşleri açıklamış olmalı.

Chatham House kuralı onu gerektiriyor çünkü.

Orada kalmamış ama… Görüyorsunuz, okudunuz, neler söylediklerini sizlerle paylaştım.

Hayır, Varşova’daki toplantıya katılmış değilim, konuşulanları kendi kulaklarımla işitmedim.

Netanyahu’nun oyunu

İsrail başbakanı Benjamin Netanyahu bu konuşmalar yapılırken salondaymış, o da davetli katılımcılardan biriymiş. Ağzını hiç açmamış. Ancak, ülkesine dönerken, uçakta, gezisini izleyen gazetecilere cep telefonundan panelin 25 dakikalık konuşma kaydını izletmiş… Netahyahu‘nun ofisi videoyu YouTube‘a da yüklemiş…

Chatham House kuralı resmen çiğnenmiş yani. [Ardından, herhalde konuşmacılar itiraz ettiği için olacak, kayıt videosu YouTube’dan kaldırılmış, ama neler söylendiği gazete ve televizyon haberlerine yansımış durumda. Ben de bu bilgileri Amerikan Fox-News kanalından öğrendim.]

Dahası da var…

Uçaktaki konuşması sırasında, İsrail başbakanı, yapılan toplantının “İran ile yapılacak savaşa” destek çıkılacağı umudunu verdiğini de söylemiş…

“İran ile savaş”

Toplantının sıcak bir havada geçtiğini de paylaşmış gazetecilerle, ama kimlerle ikili veya toplu görüşmeler yaptığı konusunda bilgi vermemiş…

Merak bu ya…

Bayağı çok sayıda katılımcı arasında Türkiye’den kim/ler vardı acaba? Filistin, İsrail, İran, Suriye, Hamas gibi konuların konuşulduğu bir güvenlik toplantısında Türkiye’nin ismi hiç geçti mi? Geçtiyse neler söylendi?

Meraklıyım ve o yüzden bunları çok merak ediyorum.

Ankara da merak etse iyi olur; hatta yönetimden veya yönetime yakın çevreden kimin katıldığı öğrenilip bu soruların cevabının Ankara tarafından aranmasında özellikle yarar var.

Netanyahu sevindirik olmasın da ne olsun?

ΩΩΩΩ

Reklam

22 YORUMLAR

  1. Yanlis anlamdi isem, son paragraf sunu diyor: Turkiyeden de birileri katilmiş, hem de yönetime yakin olanlardan.

  2. Venezuala ile ilgili bir haber vermiştiniz 2-3 gun once, Cin’liler venezula muhalefeti ile görüşüyor diye.
    Reuters’a gore ise, Cin ve Venezuela muhalefetinin konuştuğu haberleri ‘fake news’ (uydurma haber) imişiz.
    https://www.reuters.com/article/us-venezuela-politics-china/china-says-report-of-talks-with-venezuela-opposition-fake-news-idUSKCN1Q20SO
    Bu vesile ile, ilgilisine not: ‘therealwinemaker’ kulanici ismi adi üstünde sadece bu: bir kullanıcı ismi; kullanicinin meslek veya sifati ile ilgili olması gerekmez. Aynen, AK Parti kisaltmasinin ya da Adalet ve Kalkınma Partisi isminin, o partinin sifati ve özelliklerini tanimliyor olmadıgı; ya da daha doğru bir ifade ile, bu kısaltma ve ismin, partinin yaptiklarinin tam aksi istikamette olmasına engel teşkil etmediği gibi.

    • “Fake” kelimesini kullanınca, sizin için aklıma şu rumuz geldi ‘TheFakeRealWineMaker’. Bunu uzun bulursanır “TheRealWineFaker” de bir alternatif olabilir. Bu haftaki maçlardan özet haberlerinizi bekli-Yorum!

      • Onu da siz kullanin, cok isterseniz…
        Soz konusu haberde, ‘fake news’ terkibinin hassaten kullanimi Reuters’a ait.

        • Ben Reuter’s in “fake news” terkibi neyse o açıdan deĝil kullanıci isim konusuna girdiĝiniz için dokunmuştum. Kullanıcı ismi için yabanci dilden bir ifadeye hic ihtiyac duymadim.

  3. Bu yazıyı okurken verilen linkler’e girip tek tek baktım. Karşıma yeni referanslar çıktıkça internette daldan dala atladım. Kafa karıştırıcı konuları okurken epeyce yeni şeyler de öğrendim. İşin vehametini bir nebze olsun anladım, sanıyorum. İşin tarihine giren şöyle bir yazıya rastladım: (http://www.haber7.com/tarih-ve-fikir/haber/1545980-sunni-iran-nasil-sii-oldu). Siyasi bakışlarla mehzeplerin DiN’in önüne geçirilmeğe çalışılmasını, hele hele Türkiye’de son derece rahatsız edici tatsız konular olarak görenlerdenim. Ehlibeyt sevgisi konusunda İran-Türkiye-Arap ülkeleri arasında bir sorun yok. Bu sevgi olmasaydı herşeyden evvel Turkiye’de hasan-hüseyin gibi isimler yaygınlaşmazdı. İranı Ortadoğuda farklı bir ülke kılan konulardan biri (1) bu nokta. Kurandaki bir ayete dayandırıldığı için, güya izafi haklılık, gerçeklik kutsiyet atfediyor. Yanlış bir şeydir. Mutlak gerçek karşısında bu son derece tehlikeli ve lüzumsuz suni bir algı.
    İkinci konu, (1) ile yani mezhebi bakış açısından kaynaklanan ve İslam tarihinde çok eskilere giden luzümsuz çatışmalar, yani tarihsel rekabet (2). İslam tarihinde olan olmuş biten bitmiştir. DiNi ve tarihi farklı yorumlayan zihniyetlere dayalı olarak eski çağlara dönülmemelidir. İran’daki mollalar yönetiminin, şüphe yok ki bu konuda büyük ihtirasları var (gibi gözüküyor). Ayrı ayrı hatalarına ragmen, Türkiye gibi İran da oldukça hızlı bir şekilde gelişiyor. Hatalarını azaltarak bu gelişmelerine devam etmeliler. Mezheplerin DiN’in önüne yeni birer dinmiş gibi çıkartılması ve bu konuda nufuz mücadelesi, Allah’ın DiNi İslama hizmet eden bir davranış değildir. Bu konuda hangi ülke olursa olsun, mehzebi tarafların değeri, Allah indinde olması gereken “dünyaya örnek teşkil edecek İslamiyet”e kıyasla “SIFIR”dır. Tabi bu durum eşi-benzeri olmayan, mevcudiyette yegane olan Allah’ın sonsuz gücü ve kudretini idrak edenlerce böyledir. İzafi nitelikte kalan ve habire cebelleşşen diğerleri kendilerini “ŞİRK” durumundan kurtaramazlar (yani ateistliğe-çok tanrılılığa-kafirliğe yakın bir durumdur).
    Türkiye, din anlayışına/kütürüne CHP döneminde lüzümsuz darbeler yediyse de, olaylara seküler bakma konusunda tecrübe sahibi birikimli bir ülkedir. Bu pratikte şu demektir: Türkiye Ortadoğudaki sorunlara mezhepler üstü değerlendirmeler açısından İran’a kıyasla daha objektif ve daha sağlıklı hareket etme esnekliğine sahiptir. Türkiye ile İran arasında özel iletişim hattı bulunmalı, kararlar mehzebi dar açıdan bakanlara bırakılmamalı. Bu kararlarda mezhebi bakış açıları hakim olursa, sonuç hüsrandır.
    İran ve Türkiye’nin bir araya gelerek bugünlerde yapacağı en iyi amel Çin’in müslümanlar üzerindeki (hatta diğer dinler de buna dahildir) lüzumsuz baskıları kaldırma yönündeki gayretleri olacaktır. Bu gayrete Arap müslümanları ve hatta Rusyadaki Ortaasya müslümanları da dahil edilmelidir (Bu işi Sn Erdoğan katalize edebilir). Çin komünist partisi rejimi “terörizm”i bahane ederek müslümanlara insanlık dışı baskılarına son vermelidir. Cumanız hayırlı olsun.

  4. Bahreyn , Suudi Arabistan , BAE gibi arap ülkelerinin İran’a düşman olup İsrail’in yanında yanında yer almaları İslam dininden nasiplenmediklerini gösteriyor. İran için de aynı şeyler geçerli . Suriyede Esad denen katili destekleyip , Yemeni karşıtırmaları ve binlerce Yemenlinin , Suriyelinin ölmesinde Suudi Arabistan kadar İranın da suçu var . Cenab-ı Allah ın insanlığa verdiği bir müddet var , bu müddet kıyamet zamanı ile sınırlı ve ne zaman dolacağının Allah CC . biliyor sadece . Ancak görünen o ki İslam ülkeleri denen sadece müslüman olan ülkeler hiç iyi bir sınav vermiyorlar . 8 milyon nüfuslu İsrail maalesef bölgede istediği yeri bombalıyor , istediğini yapıyor. Müslümanlar olarak birlik olmaktan başka çare yok ancak bu pek de mümkün görünmüyor. HAyırlı cumalar , Allah müslümanların yar ve yardımcısı olsun.

  5. Çelişki
    Varşova’da ABD ve İsrail bir araya geliyor. Araplar davetli. Türkiye davetli değil Rusya katılmıyor. İran hedef alınıyor. Alenen İran’la savaş tezgâhlanıyor. Öbür tarafta ABD Irak’tan, Suriye’den çekiliyor. Oraları İran, Rusya ve Türkiye’ye bırakıyor.
    Bu ne demek? Sonunda Araplarla Acemler yatışacak. İsrail Araplar ile bir olacak. Bu oyunların tamamını Derin Sermaye oynuyor. Böyle bir savaş başlarsa sonunda Türk Ordusu Kudüs’te olur.

    • Savaş olmasa iyi olur ama , Türk Ordusu Kıdüste olursa beklenen barış ancak sağlanır. Yahudilerin akıllı olanlarının da istemesi gereken bir şey bu . Şanlı ordumuz girdiği her yere huzur ve sukünet getiriyoır. Afrin gibi , El Bab gibi , Cerablus gibi . Allah ordumuzun ve milletimizin yar ve yardımcısı olsun.

    • Sn.karagülle türk ordusu kuďüste derken diliniz sürçtü zannediyorum.
      Allah korusun cuma namazıni emevi camiinde kılacağız serencamına dönmesin.
      Evet kudüs kanayan yaramızdır.
      Bugünkü paramparça islam dünyasının kudüste bir tasarrufta bulunması mümkün gözükmüyor.
      Lütfen ayakları yerebasan yorumlar yapmanızı rica ediyorum.
      Ülkeyi yönetenlerin yaşanan tecrübeler doğrultusunda daha oturaklı düşüneceklerini zannediyorum.

    • Allah askina turk ordusu kuduste ?kiyametinizimi hazirlayorsun yoksa ?israilin bizden ve tum islam aleminden korkusu yokki bir atom atsa bize Kim sahip cikacak senin bir fuze kalkanin bile yok kusura bakma suleyman abi

  6. türkiye zaten katılmıyor,sabahtan burhanettin duran bugün bu toplantıyı yazmış
    Varşova Zirvesi, İran karşıtı bloklaşmanın bir ürünü. Başı ABD, İsrail ve Körfez çekiyor. AB, zirveye sınırlı katılım sağlarken, Türkiye, Lübnan, Filistin ve Katar zirvede yer almıyor.

  7. Bazen çok ağır konuşuyormuşum gibime geliyor. Ama ben sadece olanları ve olabilecekleri yazıyorum. Türkiye “Güçlü Ordu Güçlü Türkiye” demekle sadece kendi halkını buna inandırabiliyor. Medya biraz objektif olsa, başta ABD olmak üzere Rusya Fransa İsrail ve İran dahil Türkiye’yi öyle güçlü bir ülke olarak görmemektedirler. Bu yüzden de böyle bir toplantıda çağrılmaması onlar için doğal bir durumdur. Ekonomi çöktü diyoruz, hep yaftalıyorlar bizleri PKK/Feto/PYD ile suçluyorlar. O zaman hepimiz bu gerçekleri yutalım ve hep beraber AKP’ye oy verelim! Bir şey değişecek mi gerçekten. Dış güçler bize farklı gözle bakacaklar mı acaba? Demezler mi 17 yıllık iktidar döneminde ekonomiyi bu kadar mı gevşek bıraktınız. Kimse kusura bakmasın ABD Rusya ve İsrail bizleri yani Türkiye’yi basket topu gibi sektirmeye çalışıyorlar. Tarım ülkesi olarak ancak yine tarımla batıyı devirebiliriz. Üretici bir ülke haline geri dönmeliyiz. Gittikçe Batı’ya muhtaç kalmaktayız.
    SAYGILAR SEVGİLER

  8. Fehmi bey! Yoksa Netenyahu, ülkesindeki yolsuzluklarini bu video ile kapatip, kızgin seçmenleri ikna edebilmek için mi böyle bir üşkağatçılığa baş vurdu?
    Yakında israilde yapilacak seçimleri tekrar kazanabilmek için Koltuğuna yapişmiş politikacilardan biride İsrail halkini sömürüp Filistinli çocokların kaninı dökmekten zevk alan Netenyahu, bakalım İsrailli Hanim seçmenlere rağmen seçimleri kazanip konumunu koruya bilecekmi….
    Iran hakkinda Araplarin söyledikleri bence de doğru.
    Çünkü İranin 2 numarali düşmani Arap ülkeleri ve halkları.
    Zaten 1 numarali düşmanı de Türkler ve Türkiye oluyor.
    Gene Müslümanların arasina nifak sokanda İrandan başkasi değil.
    Fazla değil daha 1yıl öncesine kadar dostumuz olan Araplar.Şu an Iran hakkındaki negatif düşunceleri ve tutumlarinin aynısıni Turkiye içinde sürdürüyorlar.
    Bu arada Trump da Muslümanları birbirlerine düşürüp elindeki kepçe ile durmada kariştirmaya devam ediyor ve kolay kolayda bırakacağa benzemiyor.
    Su uyur Düşman uyumaz misali.
    Müslüman uyur! Trump uyumaz.

  9. Tanzim satışlarla ve de olmamış PKK ittifakı iftiraları ile oy devşirip iktidar bekasını tesis etme işi ile uğraşan iktidarımızın öyle işlere ayıracak zamanı yok.

    • İki partinin HDP ile yaşadığı yasak aşk artık tam anlamıyla deşifre olmuş durumda. HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli’nin, “Doğuda biz kazanacağız, batıda Cumhur İttifakı’na kaybettireceğiz” şeklindeki sözlerinin ne anlama geldiğini tahmin ediyorsunuzdur.
      Lafın tamamı deliye söylenir misali, adam Millet İttifakı ile hareket ettiklerini söylüyor.

  10. *******
    ……
    Neticede yaratık; saymakla bitmez bunlar,
    Bihaberse Allah’tan; küfreder şaşarsınız!
    Bir süreliğine bu; böyle, “hürdür insanlar”,
    Neleri var gündemde, misal mi ararsınız?:
    …..
    Adı MBS ama, Muhammed’den utanmaz!
    Aynı MBS bugün, “Murderer bin Selman”dır
    «Murderer» bir katildir, Allah var hiç sakınmaz
    Şok olmamak elde mi, bu nasıl müslümandır?!
    …….
    Zulmeden biri Çinli; gel de insanlık ara!
    İnsan, ama zülmeder; varmı ki daha beter?
    Uygur’lar kalpte yara; ama hem de ne yara!
    Ey İlahi! kudret ver; yalnız bir kıymık yeter!
    Bizler aciz kullarız; güçten düştük çünkü biz,
    Ey Uygurlu kardeşim; biraz talihine küs!
    Dilden gelen şey varsa; bilmem ki ne dersiniz,
    Çinli bugün zalimse; utanç dolu Konfüçyüs!
    Eğitimle donandı; göğe yükseldi insan,
    İşbu Çinli “gomonist”; rejimin insafı yok!
    Hep alçakta süründü; gelişemedi vicdan,
    Etnik nefsi hayvani; etiksel tarafı yok!
    Milyonlarca Müslüman, deniyor Hui’ler çok,
    Bunlar Çin’li Müslüman, devletinden de yana,
    Ama bunların bile, Uygur kıza hayrı yok,
    Zalim koymuş kafaya, zülmeder bu insana!
    Kötülükler zuhreder, ibreti alem için,
    Bir süreliğine bu; böyle “hürdür insanlar”,
    Evrensel adaleti, terketmiştir bugün Çin!
    Aldırmayan dünyada, körelmiştir vicdanlar!
    ……

  11. Fehmi bey Murat Yetkin de tam olarak değerlendirme yazisinin konusu bu olmasa da yazının bir yerinde “ABD’nin İsrail’e verdiği hayallerin ötesindeki desteğe rağmen, 13 Şubat’ta Varşova’da düzenlediği Orta Doğu toplantısı, İsrail’in İran’a karşı güç gösterisi amacına ulaşamadı. Arap ülkelerinin çoğu katılmadı, katılan Dışişleri Bakanları Netanyahu ile tokalaşıp resim çektirmekten (Oman dışında) kaçındı ve toplantı fiyaskoya dönüştü.” diye yazdı. Yazının tamamına https://yetkinreport.wordpress.com/2019/02/14/suriye-siyaseti-son-donemecinde/ bağlantısından ulaşabilir ilgilenenler.

  12. İran uzun yıllar dünyanın gittiği yöne ters giderek sinsi sinsi oyun düzenler çevirdi keşke dolarıyım karıştırmak İçin verdiği çabaların yarısını kendi ülkesini barıştırmak İçin verseydi hep palavrayla bizde bir atasözü varya ‘Havlamasını bilmeyen kurt sürüye köpek getirir.” Aynen böyle yaptı hep palavra İsrail’i asarmış Amerika’yı kesermiş hep palavra keşke Müslümanlara verdiği zararın yüzde birinide düşman dediklerine verseydi .Ne diyelim Allah İran halkına yardım etsin Akılsız başın zorunu taban çekermiş..’

  13. Oldu mu şimdi Sn.Koru? Bizi de merakta bıraktınız!
    Okuyucunuzu FoxNews’ in ya da istihbarat birimlerinin kollarına bırakarak kendi haberinizi makasladınız.
    Yani diyorumki; o toplantıya, Türkiye’den veya yönetimden ya da yönetime yakın kişilerden katılan/ların olduğu haberi sizde var ve bunu bizden esirgiyorsunuz.
    Bundan Ankara’nın haberinin olmadığını da sanmıyorum. Vardır vardır.
    E ne yapalım..haberimiz olsa ne olacak sanki. Suriye’de olanlardan oldu da ne yapabildik ki?
    Suriye’de olanlara bölge ülkelerinin katkısı yadsınamaz. İsrail’in haricinde kimin ne kazanımı oldu?
    Anlaşılan Suriye’den sonra İran için sular ısınıyor.
    Bakalım devletimiz İran senaryosunda hangi saikler içerisinde politika geliştirip Batı ve İsrail tazyikine karşı bir”meşruiyyet tavrı” üretebilecek.

Yoruma kapalı.