Kırşehir muhafazakar bilinen DP iktidarının ayıbıydı.. O ayıbı hatırlamamın güncel bir sebebi var…

23
Reklam

Demokrat Parti (DP) ülkeye yaptığı önemli hizmetleriyle muhafazakar kesimin hep takdirine mazhar olmuştur. DP’nin 10 yıllık iktidarının yanlışlıklarından söz etmek gerektiğinde, siyasi tarihçiler, ön sıraya Kırşehir’i il olmaktan çıkarıp ilçe yapmasını koyarlar ve muhafazakar kesim de bu tespite itiraz etmez.

Kırşehir’in günahı, Meclis içinde ve düzenlediği mitinglerle DP iktidarını sarsmayı başarabilen Osman Bölükbaşı’yı, hemşehri kontenjanından her seçimde milletvekili seçmesiydi. DP’liler hitabeti güçlü Bölükbaşı’ya duydukları öfkeyle Kırşehir’i il olmaktan çıkartan bir yasa hazırlayıp Meclis’ten geçmesini sağlamışlardı.

Bir kişiye duydukları öfke adaletsizliğe sürüklemişti Adnan Menderes’i…

Sonuç alabildi mi bari? Hayır. Bölükbaşı bir sonraki seçimde yine Meclis’e girmeyi başardı.

Toplumun muhafazakar kesimini de rahatsızlığa sevk ettiği fark edilen Şehir Üniversitesi’ne yönelik tavır, ister istemez bu eski olayı hafızanın derinliklerinden yüzeye çıkartıyor. 

Kırşehir’in kızgınlıkla ilçe yapılmasını akla getiriyor Şehir Üniversitesi’nin zora düşürülmesi…

Öfke adaletsizliğe sevk etmemeli

Daha önce ayrıntılı yazdığım için bu kez kısaca özetleyeyim: Yeni bir yerleşke için ihtiyaç duyulan krediyi bir kamu bankasından temin etmiş Şehir Üniversitesi; krediye karşılık bankaya gereğinden fazla ipotek de göstermiş. İpotek gösterilen yerlerden biriyle ilgili açılmış bir davayı bahane eden banka krediyi iptal edip alacağını tahsil için bütün gelirine el koyunca, üniversite resmen felç olmuş. Hocalara ve çalışanlara maaş ödeyemez, günlük ihtiyaçlarını göremez hale gelmiş.

Reklam

Yazının girişinde muhafazakar kesimin değerler sistemini anmamın sebebi, Şehir Üniversitesi’nin aynı kesimle irtibatlandırılmasıdır. Aslında, kuruluşunda o kesimin öncülüğü olsa da, Şehir Üniversitesi, hem hoca kadrosuyla hem de öğrenci ilgisinin yaygınlığı sebebiyle, tek bir kesime mal edilemez bir akademik değerdir.

Kuruluşunun ‘muhafazakar kesim’ ile irtibatı, muhafazakar iktidarımız döneminde, Şehir Üniversitesi’nin en büyük derdi bugün. Kurucusu Bilim ve Sanat Vakfı (BSV) olduğu, BSV de öğretim üyeliği döneminde Prof. Ahmet Davutoğlu’nun öncülük ettiği bir girişim bilindiği için, onun yeni bir parti oluşturma çabasına girmesi üniversitenin başına bu derdin açılmasının en önemli sebebi olarak karşımıza çıkıyor.

Zor duruma düşen üniversiteye yargı da olumlu davranmadı ve bankanın işlemini onayladı.

Şimdi sıra YÖK’e gelmişe benziyor.

YÖK de durumdan vazife çıkararak üniversiteyi kayyım yönetimine devredebilir.

Daha önce bu yolla, YÖK tarafından ilişkilendirilmiş bir devlet üniversitesinin gözetimine bırakılmış vakıf üniversiteleri olmuştu.

Üniversitenin hali hazır yönetiminin “Ya önümüzü açın, ya da yönetimi devralın” anlamına gelen açıklamaları Şehir Üniversitesi’nin bugün düşürüldüğü halin kayyım yönetiminden de beter olduğunun işareti sayılabilir.

Anlaşılan, YÖK, herhalde Şehir Üniversitesi’nin içte ve dışta kısa zamanda kazandığı itibardan da çekinerek, el koyma işlemine girişmekte zorlanıyor.

Reklam

Zorlanmakta da haklı. El konulan bir üniversiteye dönüştürüldüğünde, Şehir Üniversitesi’ne reva görülen bu hal, YÖK’ün uluslararası bütün irtibatlarını zedeleyebilecektir.

Sorunu çözecek formül var

Yapılması gerekenin ne olduğu açık: Topun atıldığı kurum olarak YÖK, Şehir Üniversitesi’ne kendisinden beklendiği gibi ‘kayyım’ atamak yerine, usullere de pek uymayan bir yöntemle başlatılmış sürecin yanlış sonuçlar doğurabileceğini görerek, bu durumu kamuoyuyla paylaşmalıdır.

Kayyım atamak kolay bunu yapmak daha zordur; ancak YÖK açısından doğru olan kayyım atamak değil, bu sorunu başlatan süreci tersine çevirmektir. Bunu da yapılan işlemin yanlışlığını açıkça belirtip ardından banka ile üniversite arasında arabuluculuk yaparak sağlayabilir YÖK.  

Hatta üniversitenin günlük ihtiyaçlarını karşılayacak bir fonun oluşmasına da öncülük edebilir.

Kredi tutarının 300 milyon TL olduğunu üniversitenin açıklamalarından biliyoruz; bu verilecek izinle bir çırpıda halktan toplanabilecek bir meblağdır.

Başka ülkelerde üniversitelerin nasıl ayakta tutulduğuna örnek olması için ABD’deki Harvard Üniversitesi‘nin gelir kaynaklarına bakılabilir. Öğrencilerden alınan kayıt ücretleri yanında, Harvard’la isimlerinin bir arada anılmasını arzulayan vakıflar ile üniversite mezunlarının gönderdikleri bağışlarla yüksek derecede eğitim verebiliyor Harvard.

Açılan kampanyada beş yıl içerisinde mezunlardan 6.5 milyar dolar toplamayı öngören Harvard’a yapılan bağışlar 9.6 milyar dolara ulaşmış. Üniversite vakıflar ile kendisinin mezun etmediği kişilerden de yüksek miktarda para toplamayı başarmış. Sadece 2018 yılında üniversiteye 1.4 milyar dolar bağış gelmiş.

Diğer üniversiteler de bağışlar yardımıyla eğitim düzeylerini yukarda tutabiliyor. 2018 yılında ABD’de üniversitelere toplam olarak 46.73 milyar dolar bağış olarak halktan para toplanmış.

Şehir Üniversitesi’ne de YÖK tarafından bağış toplama hakkı tanınabilir.

DP’nin 10 yıllık iktidarına yıllar sonra bile “Keşke” ile yaklaşmayı getiren yanlışlıkların ilk sırasına bir siyasiye duyulan öfke yüzünden bir şehrin ilçe haline getirilmesi konuluyor; AK Parti benzer bir yanlışa Şehir Üniversitesi yüzünden düşmemeli.

ΩΩΩΩ 

Reklam

23 YORUMLAR

  1. 31 EKİM SADABAT ZULMÜ

    Bu sabah 04.00 tüm millet ve memleket olarak mışıl mışıl uyurken İstanbul Kağıthane SADABAT kuran kursu büyük bir zulüm ile ve haksız yere kanunsuzca yıkıldı.

    İki kurumun’da açıklaması ektedir.

    ? Sabah saat 04.00’de mesai harici yüzlerce polis, zabıta, yıkım ekibi ile geliniyor,

    ? Talabelere ve personele biber gazı ve plastik mermi ile müdahale ediliyor kimisi darb ediliyor

    ? Teröriste bile 120 saat süre tanıyan zaatlar, içerideki talebelerin özel eşyalarını dahi almalarına, kurs personelinin yurdun #beytülmal olan eşyalarını çıkartmalarına dahi müsaade etmiyor.
    #beytülmal dediğimiz şey milyonlarca Müslümanın ortak malı olan, milyonlarca Müslümanın katkıları ile Müslümanların istifadesine sunulmuş kısacası tüyü bitmemiş yetimin hakkı olan umumun malıdır. Ama bu yıkan arkadaşlar beytülmal ile, beytül-mali çalıp çırpma ile sağa sola peşkeş çekmekle beslendiği için onlara bir anlam ifade etmez bu kavram.

    ?59 öğrenci, 12 personel ve kursun lojmanında ikamet eden 7 aile polis ve şiddet zoru ile bu mevsimde eşyalarını dahi almalarına müsaade edilmeden evlerinden çıkartılarak mağdur ediliyor.

    Sahi neydi bu insanların, bu kurumların suçu?

    Ne yaptı bu insanlar size’de bunu reva gördünüz?

    • Cemaatlerle tarikatlarla bir işim olmadığı için olayın aslını bilmiyorum. Fakat şundan eminim, sizin kuran kursu ve yurdu hangi cemaate bağlı ise, onlar AKP=Erdoğan’ı rahatsız edecek, menfaatine dokunacak bir şey yapmıştır. Erdoğan da intikamını almıştır. Hamdolsun bu işi de hallettik demiştir.

  2. BANA DOKUNMAYAN YILAN BİN YIL YAŞASIN.
    Bu düşünce var oldukça sıra uygun zamanda herkese gelecek demektir.
    Hukuksuzlukların bana zararı yok , hatta durum benim için daha çok fırsat sunuyor inancı var oldukça
    bumerang dönüp kendini vuracaktır.
    Bu şartlarda alternatif neden çıkamıyor sorusunun cevabı alınıyor sanırım.
    Doğmadan halletmek.
    Her şeyi göze alacak kadar cesur olanlar çıksa da,onlara destek olacak teşkilat ve arkasından koşacak etkili kişiler her şeyi göze alabilirler mi?
    Bu iklim de ancak kaktüs ve kaktüs türleri yetişebilir.
    İktidar olmak bazıları için her şey demekse.
    İktidarla kader birliği yapanlar içinde iktidarda kalmak her şey demektir.
    Böyle durumlarda iktidarların el değiştirmesi çok sancılı olur.
    Halk büyük sıkıntılara duçar olduğu zaman istemese bile her türlü muhalefeti desteklemekte tereddüt etmez.
    Aynen İBB seçimlerinde olduğu gibi.
    İstanbul seçmeni beş yıl doğru dürüst hizmet alamayacağını bildiği halde sırf yönetimden mutsuz olduğunu göstermek için muhalefet adayına oy vermiştir.
    HUKUKSUZLUK HER KİME KARŞI YAPILIRSA YAPILSIN ,BUNA İTİRAZ HERKES TARAFINDAN YÜKSEK SESLE YAPILMADIKÇA,ADALET O YERDE HAKİM OLAMAYACAK DEMEKTİR.

  3. AKP nin günahları o kadar çok ki ! Saymakla ,yazmakla bitmez ! Ama maalesef hesap soracak kimse yok ; ilerde elbet bir gün gelir devran değişir ,inşallah bize de görmek nasibolur .

  4. Yazılarınızı okudum,üniversitenin haklı haksız olduğunu bilmiyorum ama yalnız yazınızın içeriğinde çok güzel konulara değinmişsiniz;mesela ABD deki ünilerin nasıl ayakta durduğuna ve başarılı olduguna değnmişsizniz.Değindiğiniz konuyu çok iyi anlıyorum ama sizin okurlarınızdan bazıları ve toplumumuzun bir kısmı anlayamıyor.Bağışların ve vakıfların neler yaptıgını verdiğiniz örneklerle hatta ABD den verdiğiniz örneklerle bir de bizim üç-beş yüzyıllık tarihimize baktıgımız zaman neler yaptıgını anlarız ama bugün ülkemizin büyük çoğunluguna vakıf ve bağışı sorsan neyle suçlanacagınızı herhalde siz biliyorsunuz fehmi bey ama maalasef biz bu hale gelmişiz.Bir de şunu kıyaslayalım bir Bağışlarla ve vakıflarla ayakta duran bir de bizim ünilere bakalım;ilk beşyüze girren bizde kaç tane onlarda kaç tane? Teşekkürler

  5. Bir ara telaşlandım. iyilik meleği demokrat partililer, her zaman iyilik yapıyorken birden bire bölükbaşı nedeniyle kırşehire kötülük yapmak için bir araya gelmiş, günah işlemişler diye ama sonra öğrendim ki, sadece kırşehire kötülük yapmak için değil, daha önceden zaten muhaliflere kötülük yapmak için biraraya gelmişler. yani kırşehir meselesinden önce biraradalarmış.
    – Neyseki telaşlanacak birşey yok. yani demokrat partinin ve partililerin ilk ve son kötülüğü değilmiş.
    – chpnin ve chplilerin iyi olduğunu söylemiyorum. sadece, hepsi aynı naneydi. demokrat parti yöneticilerinin idam edilmiş olması onları masum yapmıyor.
    – İkincisi de, chpnin de suçu var ama zaten o suçlu olan chpnin içinde de sonradan demokrat partiyi kuran kadrolar da vardı. onun için chpnin yaptıklarından demokrat partilileri ayırmak mümkün değildi. Ayrıca, amerika ile ilişkiler, özellikle de demokrat parti zamanında müthiş gelişti.
    – truman ve marshal yardımları, türkiyenin natoya girmesi vb. kararlar ile türkiyenin amerikanın kuklası ve sömürgesi yapılmasından bahsediyorum.
    – sovyetlerin toprak istediği yalanı ile ülkede sağ ideolojinin kökleşmesi ve amerikan emperyalizminin tam anlamıyla bu ülkeyi ele geçirmesinde demokrat partililerin epey hizmetleri oldu.
    – Ayrıca, aldıkları borçlarla, tıpkı bugünün akpsi gibi, yiyip içip, ülkenin borç batağına saplanmasında, amerika ve dış ülkelere bağımlı yapılmasında önemli olan, çalışmadan, üretmeden, emek harcamadan kazanma kültürünün türkiyeye hakim olmasında da önemli hizmetleri olmuştur.
    – Mısır ile ilgili belgeseli izlediğimde de, sağın türkiyeye verdiği zararın benzerinin mısırda da aynen işlediğini görmüştüm. “her mahallede bir milyoner” cümlesi ile sloganlaştırılan, aslında ülkenin amerikaya bağımlılığını garanti altına alan, çalışmadan, üretmeden, emek harcamadan, borç ile, rüşvet ile, devlet imkanlarını yandaşlara pay pay etme ile milyoner oluşturma mekanizmasının, ülkemizde olduğu gibi, mısırda da nasıl tıkır tıkır işlediğini görmüştüm.
    – Ülkemiz ekonomisinin her 10 yılda bir duvara toslamasında, demokrat parti ile başlayan ve diğer sağ iktidarlar tarafından da sürdürülen ve ülkemizin yerinde saymasının garantisi olan bu mekanizma (hem ideolojik destek hem de rüşvet, adam kayırma, ülke kaynaklarını yandaşlar ile birlikte yeme, ülkeyi borçlandırma) akp tarafından da başarılı bir şekilde devam ettirilmektedir. hatta en başarılısı akp diyebilirim.
    – Fehmi beye, hem demokrat parti hem de sağ iktidarların bu ülkeye verdiği zararın gündeme gelmesine vesile olduğu için, bu yazısından dolayı teşekkür ederim.
    —-
    Fehmi beye, yine bu yazısı nedeniyle, başka vesile olduğu konular nedeniyle de de teşekkür edeceğim.
    – Fehmi beyin bu yazısı, başka konuların da gündeme gelmesine bir vesile.
    – Bunlardan birisi de; benim daha önceden defalarca anlatmaya çalıştığım ve özellikle de sola yönelik yaptığım bir eleştirinin tekrar gündeme gelmesine vesile oldu.
    – Ben eleştirimde, bu ülkede demokrasiyi savunduğunu iddia eden insanlar, aslında günlük tavırlarında, konuşmalarında, kararlarında, hatta konuşmadıklarında, aslında hukuksuzluğu, adaletsizliği, zulmü desteklediklerini açıklamaya çalışmış ve “sol, günlük davranışları ile, kararları ile, savundukları ve savunmadıkları ile, aslında, demokrasiye değil, işkencelere destek veriyor, işkencecilerin değirmenine su taşıyor” mealinde laflar etmiştim.
    – Yine bazı yazılarımda, “bu ülkede 5 tane mevlana, yunus olsa bu ülkenin durumu bu şekilde olmazdı” mealinde laflar ettim.
    – yukardaki her iki paragraf da, aslında aynı düşüncenin farklı yönlerinin dile getirilmesidir.
    – Mesela, sevmediğin birisine yapılan haksızlığa sesini çıkarmaz da, sadece kendi tarafına yapılana sesini çıkarırsan, aslında hukuksuzluğu teşvik edersin. Bu şekilde ülkeye hukukun gelmesini sağlayamazsın.
    – Olayın diğer boyutu ise, yaptığın iş, senin taraftarın haricinde, hiçkimsede saygı ve değer görmüyorsa, senin taraftarın olmayanlar bile “doğru söylüyor” demiyorsa, ülkede demokrasinin, hukukun, adaletin gelişmesine katkı yapmıyorsun demektir.
    – şimdi gelelim şehir üniversitesi olayına. şehir üniversitesine konulan hacre karşı tavırdan önce, şehir üniversitesinin kendisini konuşmak istiyorum. Tavır daha sonraki mesele.
    – Şehir üniversitesine sağlanan bazı imkanların, yandaşlara kaynak aktarma olarak değerlendirilmesi durumu var.
    – 1- Eğer gerçekten de bir kaynak aktarma varsa, o zaman, şehir üniversitesine bu kaynağı aktaranlar ve şehir üniversitesi yöneticileri bu tavırları ile, aslında yandaşlara kaynak aktarma mekanizmasını desteklemiş ve bunu desteklemekle, yine devlet eliyle zulüm yapılmasını desteklemiş demektir. Yani kendilerine yapılan haksızlığın oluşmasında katkıları var demektir.
    – 2- şehir üniversitesi yöneticileri veya destekçileri, toplumun geri kalanına “bunlar haklı” dedirtemiyorsa, ya bu durumda olmadıkları ya da bunu sağlayacak açıklamayı yapabilecek durumda olmadıkları içindir. Yani, bu ülkede adaletin, hakkın, demokrasinin tesisinde herhangi bir katkıları olmamış, tam tersine, hukuksuzluğun tesisine katkı yapmaktalar.
    -3- şehir üniversitesi yöneticileri, destekçileri vb, bugüne kadar yapılan haksızlıkların hiçbirisine (ki bunların epey bir kısmı akademik temelli idi) seslerini çıkarmayarak, kendilerine yapılan haksızlığı meşrulaştırdılar. bu ortamın oluşmasına göz yumdular. Şimdi de, onlara yapılan haksızlığa diğer insanlar seslerini çıkarmıyorlar.
    – Sonuç olarak; biz aslında bazen haklı, genellikle de haksız konumda olduğumuz için bu ülkede hakka, hukuka dayalı bir toplumsal yaşam tesis edemiyoruz.
    – Yine sonuç olarak: Şehir üniversitesi yöneticileri ile duygusal yakınlığı olmayan insanların ne yapması lazım?
    – işte bu öyle kolay cevaplanabilecek bir soru değil. bunu ayrı bir yazıkonusu olarak, başka bir zamanda ele almak istiyorum.

  6. Fatih Altaylı bütün bunları 2013’te yazdı. Tabii aynen bugün yazdığı yaziya benzer birçok yazı, Fehmi Bey de yazdı.
    Gözü dönmüş sadece kendi ve ailelerini düşünen sözümona milleti yöneteceğiz diye başa gelenler adam kayırmak için şu cemaat kurmuş Şu Dernek kurmuş Şu bilmem kim kurmuş aynen bu günkü gibi mallarını gasp ettiler hiç kimsenin sesleri çıkmadı Şimdi kendilerine dokununca uyandılar Bu üniversite ilk kuran kendileri Para veren kendileri yardım eden kendileri nasıl koltukların sallandığını hissedince Bu sefer de kendi yaptıklarını yok ediyorlar Eninde sonunda ne yapsalar onlar yok olup gidecek fakat Türkiye’ye verdikleri zarar dan dolayide gelecek nesiller tarafından onlarda ilanihayet lanetle
    Anıl alacaklardır.
    Etme kulum bulursun zulum.
    Eden bulur ama olan da bizim ülkemizi olur daha utanmadan savuna biliyorlarsa Demek ki bizim ülkemizin insanlarının bir kısmı maalesef çoğuluğu insanlıktan çıkmış sadece ve sadece paraya ve mevkiye tapıyorlar sıra sizede gelir merak etmeyin tap’ın bakalım işyeri üniversite Vakıf Okul milletin yararlandık her şeyi kapatmak ne demektir Resmen Türkiye Cumhuriyeti intihar ediyor bunu da halen de alkışlıyorlar Bravo
    Bilimde değil Cehalet de bu kadar ilerlemiş iz.

  7. Uğur bey! Neyimi muafaza ettiler?sorunuza çevap.
    İsraf, kayyun, gasp, TC yi sıfırlama, ölüleri menfaatları için diriltme, ülkenin can damarlarını kurutmak,
    Hapishanelerden suçluları, hırsızlari,çıkarıp onlara devleti teslim etme, iş yerlerini gasp etme, banka kapatma, başarılı okulları kapatma ve mallarını yalayıp yutma, vakıfları kapatıp mallarını çocuklarına bağışlama.
    Birde yabanci uyruklu öğrencileri siz neye Türkiyeye dövüz kazandırıyorsunuz diye hapise tıkma.
    Uğur bey, ben yazmaktan yoruldum, geri kalanlaride siz yazin.
    Aslında yorulmadım fakat yazdıklarim filim olup gõzümün õnünden geçince. sinir sistemimi allak bullak ettiği için o filim kestim .

  8. Mustafa hocanın yazısı çok önemli. Bütün sorunların kaynağı bu yaziya itiraz edenlerin anlaşılamamasında yatıyor bence. Bu konu geniş katılımla etraflıca tartışılsa sanki bütün sorunlarımızı çözeriz gibime geliyor.

  9. Üstad seçilmiş yazılara Mustafa Öztürk hocanın “imanın tabiatı ve imancılık” başlıklı yazısını almış. Yazıyı okuyunca üstad bu yazıyı neden seçmiş olabilir?sorusu oluştu kafamda. Yaziya iliskin ilk intibam bilimselci bir yaklasimla dindar çoğunluğun iman durumunu mu anlatıyor acaba? Ya da bu yazı nasıl anlaşılmalı?

  10. “Zulme taraftar olma, bir gün sıra sana da gelir”
    Ya da;
    “keser döner sap döner bir gün gelir hesap döner”
    Veya da;
    ” zalime de hakettiginden fazla ceza zulümdür”
    Veyahutta;
    ” destekleyerek zulme ortak olanların yüzünden masum öğrenciler asla cezalandirilamaz”

    Ne desem diye düşünürken bu hazır kalıp cümleler geldi aklıma. Hiçolmazsa bir tanesi konuya uyar herhalde.

  11. Bütün devrimler önce kendi evlatlarından başlarmış yemeye kedi yavrusunu yiyeceği zaman onu fareye benzetırmiş kurt kuzuları yemeye koyulmuş siz suyu başkası bulandırdı yahut aslanlar suya girdi diyorsunuz kurt adaleti ancak kendi isteğine uydurmuş aslında aslan avını pay ederken bütün hayvanlar toplamış vurduğunu yatırmış lakin bir tek tilki kurnazlık yaparak yerde yatan hayvanları görmüş ve aslana yağ çekerek kurtulmuş Dindarlar yetmiş yıldır iktidar için yanıp tutunmuşlar bırakın yesinler bütün kuzuları koyunları çünkü bu fırsat bir defa geçti ellerine lakin adalet hesap günü ve kul hakkı galiba göklerdedir

  12. Konu hakkında bilgi sahibi olmayan değerli yorumcular lütfen akp rumuzuyla yorum yapmayın önce bı araştırın nedir diye ondan sonra yorum yapın konu müteahhit olunca çok hassas olan yönetim muhalif olma aşamasına giren bir zümreye karşı yeteri hoşgörüyü göstermiyor ki bu üniversitenin başarıları uluslararası standartları seviyesinde ogerenci yetiştirmesi olsa bile saygılar

  13. “Bütün renkler kirlenmişti,birinciliği beyaza verdiler” diye bir söz var ya;şu dönemde ülkemizde , kendilerine muhafazakar denilenlerin neyi muhafaza ettikleri de tam anlamıyla bir muammadır.

  14. Geçen sefer konuya hasmane yaklaşan kurnazın biri şehir üniversitesine olan muğber ifadelerini sureti haktan görünerek banka ne yapabilir başka şansı kalmayan banka böyle yapmaya mecbur olmuştur diyerek, fikrini serdetmiş. Halbuki TR’da kamu bankaları hiç böyle bir şey yapmaya mecbur edilmezler. Kamu bankaları TR’da genellikle siyasi irade marifeti ile borç siler, borç erteler,faiz indirir, faiz kaldırır,borç öteler ve daha adını anmaya gerek duymadığım pek çok hokkabazlık ile mudilerinin parasını siyaset eliyle kullanır. Bu yapılan işlemlerden oluşan ziyana çoklukla görev zararı denir ve şimdiye kadar yapan, yaptıran hiç kimse bu sebep oldukları görev zararlarından dolayı sorgulanmamıştır. Bir diğer konu teminat konusudur. TR’da bütün yeni üniversite teşebbüsleri vakıf veya özel girişim olsun meclis eliyle devlet ve orman arazilerini özel şartlarla kiralayabilir, özel mülkiyetlerde istimlak yapabilir veya kamu yararı gerekçe gösterilerek sembolik bedellerle alabilir. Bu açıdan da şehir üniversitesine devlet eliyle verilen eğitim amaçlı kullanılacak mülkün muvazaalı ipotek konusu üzerinden açılan tartışma yersiz ve haksızdır. Örneği şimdiye kadar pek çok olan başka işlemlerin teksir kopyası olan bu işleme yapılan itiraz da danışıklı dövüş kabilinden bir durumdur. 28 şubatta ormanı traşlayıp TR’da nadide bir vakıf üniversitesi kuran boynuzlu holdinge bile bugün müesses nizam karşı durmamıştır. Netice olarak değerli bir üniversite orman ortasında Oxford misal kampüsü ile üniversite sınavlarında ilk 1000 talebe arasından en iyi öğrencileri eğitime kabul edebilmektedir. Şehir Üniversitesi eğitim alanında marka olmuş değerli bir girişimdir. Bu girişim siyasal hasımlık ve adavete kurban edilmemelidir. Bunun lamı cimi yoktur.

  15. Nedir bu universite sevdasi? Ulkede adalet var. varsa hukuksuz birsey mahkemeler var, gitsinler haklarini mahkemede arasinlar. delil olmadan suc olur mu? Demekki universitenin bir eksigi var. banka durup dururken, hukuksuz yapmiyordur her halde? Bu universitenin bir ayricaligi mi var?

  16. “El konulan bir üniversiteye dönüştürüldüğünde, Şehir Üniversitesi’ne reva görülen bu hal, YÖK’ün uluslararası bütün irtibatlarını zedeleyebilecektir.” YÖK’ün itibarı!!! Bu cümlenizin üzerine çok düşündüm. Sayın Koru, son beş yıldır yaşananlara rağmen hala çok iyimser düşünebiliyorsunuz. Tebrik ederim, ben sizin gibi değilim, o planlanmış, ne yapılması gerektiğini belirlenmiş, o uygulanıyor. Dilerim haksız çıkarım.

  17. Bu bir adaletsizlikse, teklif makul ve yerinde bir teklif. Millet kendini bu konuda maddi ve (adalete hizmet açısından) manevi fedakarlığa hazır görüyorsa desteğini ortaya koyabilmelı ve buna da devletçe müdahale edilmemeli.

    ABD mukayese için elverişli bir ülke. Harvard’a yapılan maddi destekler öncelikle bir zenginlik ve daha sonra da bir kültür ölçüsüdür. Bu kültür üniversitelerin kıymetini bilerek kaliteleri üzerine titreyerek bu ölçüyü yakalayabildi. Kendileri açısından bu iki nokta kapitalizmin başarıları arasındadır. Kapitalizmin yönetimini başka ülkelere zarar vermeyecek bir şekilde ve siyasi bir tarafsızlıkla yapabilseler (siyonizm uşaklığı yapmamış olsalar) dünya daha iyi ve huzurlu bir dünya olmaya yönelebilir.

  18. Bütün üniversitelerin bağış toplama yada bağış kabul etme hakkı zaten var.Paralı özel bir üniversiteye neden bağış yapalım?Ayrıca olay anlattığınız gibi değil.Şehir üniversitesi kötü değil çok çok kötü bir yönetimin kurbanı.gelirlerinin en Yüksek olduğu kayıt dönemi,parası varken ve teminatı sıkıntılı hale düşmüşken bir üniversite kredi taksitlerini neden peşpeşe ödemez?kredi taksitlerini alamayan aldığı ipotek mahkeme kararıyla değersiz hale gelen bir banka ne yapmalıydı?

    • Sen yapmazsın belki yapacak vardir. Ayrıca bu sürecin tabi işlemedigi sitasi mudahaleye maruz kaldigi böyle bir durumda eğitimden yana olmalıyız.

Yoruma kapalı.