Kim ‘Amerikancı’, kim ‘İrancı’? Ben bugün ‘Türkiye yanlısı’ bir yeni çizgi öneriyorum…

30
Reklam

Hiç şaşmıyor; içte ve dışta meydana gelen Türkiye’yi de ilgilendiren gelişmeler hemen safları karıştırıyor, zaten var olan cephelerin biraz daha ayrışmasına yol açıyor.

Bu defa da ABD başkanı Donald Trump’ın İran’ın en ünlü generalini bir suikastla yok etmesi aynı sonucu doğurdu. Kanaat sahipleri derhal ‘ABD yanlısı’ ve ‘İran yanlısı’ olarak tanımlanan tavırlar aldılar ve yine her zaman olduğu gibi herkes karşı tavır sahiplerini aldıkları konumlar yüzünden suçlamaya başladı.

‘ABD yanlıları’ ilan edilenler, suikastı olumlu karşılamayanları ‘İran yanlısı’ olarak damgaladı, ‘İran yanlısı’ damgası yiyenler de suikastı sevinçle karşılayanları ‘ABD yanlısı’ diye yaftalamakta gecikmedi.

En ilginci, iktidarla içli dışlı olan, daha doğrusu AK Parti’nin itibar ettiği gazetelerde yazan ve televizyon ekranlarında yorum yapmaları sağlanan kişilerin de, bugüne kadar başarıyla sürdürdükleri yek vücut olma görüntüsünü bu cepheleşme yüzünden kaybetmeleridir.

Aynı gazetede yazanlar arasında da aynı hatlarda bölünmeler yaşandığı görüldü.

Galiba sebep, AK Parti politikalarını belirleyen merkezin de suikast sürprizi yaşaması…

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ABD’nin Kasım Süleymani’ye yönelik suikastı gerçekleştirmesinden sadece dört saat önce Trump’la bölge sorunlarının ele alındığı bir telefon görüşmesi yapmış ve o arada İran konusunda da görüşlerini ABD başkanıyla paylaşmıştı. Çıktığı televizyon programında, Cumhurbaşkanı Erdoğan, o görüşmede Trump’ın suikast niyetini belli etmediğini kendisi söyledi.

İran ve bölge sorunları konuşuluyor, ancak ABD bölgedeki bütün dengeleri değiştirebilecek bir eylem hakkında Türkiye’yi bilgilendirmediği gibi, ABD başkanı Türkiye cumhurbaşkanı ile konuşurken birkaç saat sonra öğrenilecek bu konuda en ufak bir imada bile bulunmuyor…

Reklam

Eylem sonrası Türkiye adına verilen resmi tepkilerde tarafını belli etmeyen bir üslup hakimdi; aynı üslup Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın televizyon mülakatında da devam etti.

AK Parti adına kesin tavır belirlenmeyince, partinin itibar ettiği isimler de, muhtemelen farkına varmadan, birbirinden değişik görüşlerle kamuoyu önüne çıkıverdiler.

Önümüzdeki günlerde şimdiki farklılaşmayı ortadan kaldıracak bir ince ayar görüşlere gelecektir.

Kim ‘Amerikancı’, kim ‘İrancı’?

Bir ülkenin, bu ülke ABD olsa bile, bir başka ülke (Irak) toprağında üçüncü bir ülkenin (İran’ın) bir devlet görevlisini suikastla öldürmesinde sevinilecek nasıl bir yön görülebiliyor, ben de buna şaşırıyorum. Kendisinde bu hakkı gören, yarın hoşuna gitmeyen bir başka ülkenin önemli bir ismini de hedef alabilir. 

Trump’ın “İran’da değer taşıyan tarihi 52 yer tespit ettik, Süleymani’nin intikamı için bir eyleme kalkışıldığı takdirde oraları bombalayacağız” tehdidini savurması ise tam bir rezalet. 

Yapılana itiraz etmek ‘İran yanlısı’ olarak damgalanmayı hak etmiyor.

Aynı durum, İran’ın kendi güvenlik algısının ötesinde bir politik çizgi sürdürmesine ve başka ülkelerin güvenliklerini tehdit edecek ikili ve çoklu ilişkilere girmesine yönelik eleştirilerin ‘ABD yanlısı’ olarak değerlendirilmesi konusunda da geçerlidir.

Reklam

Kasım Süleymani eliyle İran bunu yapıyordu. 

İran’ın kendi güvenlik alanını sınırları dışındaki topraklara taşıması süreci içerisinde Ortadoğu’da yaşananlar bölgenin hayrına olmadı. Filistin sorunu savunulamaz oldu, Irak üçe bölünmenin eşiğine geldi, kendine özel yapısı bulunan Lübnan’ın içi her zamankinden karışık bir hal aldı, halkının yarısı on yıl önce yaşadığı mekanlar yerine başka ülkelerde veya başka illerde hayatını sürdüren Suriye ise tam bir ‘iflas etmiş devlet’ görüntüsünde.

Körfez ülkelerine, Yemen ve Libya’ya uzanan kollarını da görüntüyü bozan unsurlar arasına ekleyebiliriz.

Bu tabloda övünülecek bir görüntü yok.

Suikast sonrası bu yakışıksız gelişmeleri hatırlatmak ‘ABD yanlısı’ olmak anlamını taşımaz.

Dünyamız ve bölgemiz bugün on yıl önceden olumsuzluk anlamında çok farklı bir durumda ise, bunda onbin km öteden müdahalelerini sürdüren ABD’nin de, onunla dengeleri bozma yarışına giren İran’ın da rolü vardır.

İlla bir taraf tutulacaksa doğrudan yana olunmak gerekir.

Kasım Süleymani suikastı tabloyu daha da kötüleştirdi. Bundan sonra olacak veya olmayacak her şey -İran’ın intikam almak için Amerikan hedeflerini vurması da, kendini tutup herhangi bir eylem yapmaması da- bölgeyi daha fazla karıştıracak ve dengeleri biraz daha bozacaktır.

Rusya’nın önünü açacak gelişmelere hazır olmalıyız.

Ülkemiz Türkiye’nin durumu doğru değerlendirip iç ve dış politikalarını yeni gelişmeler eşliğinde gözden geçirmesinde yarar var.

Cepheleşme ve kutuplaştırma siyasetine son vererek işe başlayabilir hükümet.

ΩΩΩΩ

Reklam

30 YORUMLAR

  1. Kasım Süleymani’nin cenaze töreninde izdihamdan enaz 50 kişi ölmüş. İzdihamın nedeni törene katılanların cenaze arabasına elleriyle değmek istemesiymiş. Bir çeşit Hacerü’l-Esved gibi yani. İran daha intikam almaya başlamadan elli kayıp verdi.

    • Daha ziyade ortam “ağlama duvarına” döndürülmüş sanki ama anlaşılan sadece ağlamakla yetinilmemiş mim.

  2. 1970’li yıllarda Batı yanlısı ve laik Şah Rıza’nın desteklenmeyip İran’ın Şii molla Humeyni’ye teslim edilmesi bir projeydi. Nitekim bu sayede Şii İran Devleti Troçkist bir politika izlemiş ve İslam dünyasında Sünni-Şii çatışması şiddetlenmiştir.

    Saddam Hüseyin Irak’ı İsrail için bir tehditti. Saddam, Kuveyt’in yer altından petrollerini çaldığını iddia ediyor ve bir harekata hazırlanıyor fakat Batı’dan çekiniyordu. Saddam Hüseyin, Batı’lı ülkelerin Arapların iç sorunlarına karışmak istemediğine (göz yumacağına) ikna edildi ve o da Kuveyt’e saldırdı. Sonrasında BM oybirliği kararıyla üzerine çöküldü. Sonrası malum.

    Kasım Süleymani’nin öldürülmesi İran’a açık bir mesajdı : “İran, Suriye’nin geleceğinde söz sahibi olacak bir ülke değildir”. Şimdi intikam almasa İran’da rejim çökecek, intikam alırsa başı hepten belaya girecek. Kadim bir kültüre sahip falan denilen İran çok büyütülmüştür. Pers İmparatorluğu antik çağa aitti. Son Şah Rıza Pehlevi’nin dedesinden önce bin yıl İran Türkler tarafından yönetilmiştir. Daha önce de Araplar tarafından yönetiliyordu. Farsi İran’ın devlet geleneği zayıftır.

    Libya’da Kaddafi geleceği okuyamadı ve kısa sürede kaybetti. Libya şimdi iç savaşta ve ikiye bölünecek. Suriye’deki iç savaşta aldatılıp fena halde zarar gören Türkiye şimdi de Libya’yı bölme operasyonundaki vekalet savaşlarına katılmaya ‘ikna edildi’. Türkiye’yi savaştırmak için bu iktidarın ömrünü uzatacak ekonomik ve algısal operasyonlar olacağını bekliyorum. Dolar zıplamadığı sürece de bu (gizli) destekler devam ediyor demektir.

    Not : Türkiye’nin Libya harekatı ve Kanal İstanbul ısrarının arkasında hiç ummadığımız bir ‘iç neden’ de olabilir. Fakat bu nedenin sonuçları ortaya çıkmadan hakkında yorum yapmak doğru olmaz.

  3. Hasan bey maalesef batı demokrasilerinde birey ve siviltoplum, devlet otoritesi ve politikaları karşısında bir hiçten ibarettir… fransada yıllardır süren eylem ve grevlere rağmen çok bilmiş devlet başkanı hala dış piyasaları karıştırmaya çalışmakla meşgul..! türkiyedeki ileri demokrasi ve insan hakları standartlarına burun kıvıranlar beri gelsin; tirazı olan..?

  4. ” İran’ın en ünlü generalini bir suikastla yok etmesi ” ifadesi üzerinde duracağım.Ölen Şii katil Süleymani,bir İran ordu mensubı genaral değil,Humeyni tarafından İran Şahına karşı yaptığı darbe ile kendini göstermiş ve sonraları molla rejimi tarafından silahlı terör ordusu olan Devrim Muhafızlarının başına , general olarak konulmuş bir baş teröristtir.Misal;Türkiye de ,Erdoağn böyle bir teşebbüste bulunsa ve Devrim Muhafızları gibi,adı ne olursa olsun bir terör ordusu kurup, yandaşından birini general hatta mareşal payesi vererek başına koysa;bu baş terörist baş tacı mı edilecek,el üztünde mi tutulacak,ünlü general gibi söylemlere ile adı mı zikredilecek?Az kaldı .Biraz daha uyursanız bunlar da olur.

      • Hamza bey ben de size katılıyorum ama didem hanımın paylaşımına karşı yorumunuzdan dolayı değil; pertev beyin buralarda ilk kez görülen isabetli tespitine dair katılıyorum. Aslında böylesi bir farkındalığı ondan önce sizin ortaya koymanızı umardım ama neyse, boynuz kulağı geçmiş demek ki..!

  5. Ortadoğu ülkelerini böleceğiz dediler, bizde ne olacağını ögrendik. Şimdi ise bunu izliyoruz. Bizim aksimize İran bunu öngördü ve gelecek belayı sınırlarının öncesinde tutmaya çalıştı, çalışıyor. Elbette iran_cı değilim ama hak ve hukukun hak getire olduğu bir dönemde yaşıyoruz,büyük balığın küçük balıkları yediği bir dönemde…önemli bir mevkiiyi işgal eden bir adam öldürüldü ve bunun elbette sonuçları olacaktır. Bir tür barbarlık çağı yaşanıyor. Abd icinde kültür merkezleri de olan 52 noktayı yeni cici silahlarımla vururum derken, iran trumpın başına ödül koyuyor. 290 ı unutma diyor. Bir abd uçağının düşürülebilecegi uyarısı bu. Ben olsam iranın sağduyudan emin olmazdım.
    Bunlar olurken bizim kanal istanbul u tartışıyor olmamız ne vahim bir durum.
    Libya ya asker göndermeli miyiz diye tartışmak kadar vahim. Elbette göndereceğiz, dışarıda özellikle ege de ne olup bittigi hakkında ufak bir fikri olan için başka bir seçenek yok, çağa uygun paramiliter gücümüz pek olmadığına göre çıkarlarımız dogrultusunda gücümüz nispetinde orada olacağız. Asıl sıkıntı libyaya asker yollamaktan çok hükümetin dış politikalarındaki tutarsız yaklaşımları ve karnesi. Bu defa ellerine yüzlerine bulaştırmasınlar. Suriye de pek cok seyi düzeltmek mümkün olmadı maalesef.
    Iki üç ay önce ırağın karışacağını yazmıştım, topraklarının parcalanma girişimi oncesi iran ve abd önce burda karşı karşıya gelecek. Bu bütün coğrafya için kan ve ölüm demek. Üstelik Pkk burdan büyük bir kazanç elde edebilir bunun Suriye ypgsine dönük yüzü de var.
    Allahtan bol bol akıl fikir firaset isteyelim, çok ihtiyacımız olacak.

    • müthiş bir analiz didem hanım!
      – öncelikle iranın belayı nasıl uzak tutabildiğini anlatırsanız analiz yeteneğinize biraz daha şapka çıkaracağım.
      – beladan uzak durmanın anlamını da anlatırsanız mutlu olurum. çünkü bildiğim kadarıyla, büyük petrol ve doğalgaz kaynaklarına sahip olmasına rağmen, iranlılar pek iyi yaşamıyorlar. belaya bulaşıp hapse girmek gibi değerlendirmiştim ben bu durumu. 8 yıl süren ırak savaşı da bana uzaktan en büyük belalardan biri gibi göründü. izmir irana daha yakın olduğu için durum hiç de benim düşündüm gibi olmayabilir.
      – libyaya asker göndererek ulusal çıkarlarımızı nasıl koruduğumuzu da anlatabilirseniz eğer, bir analiz dahisi diyeceğim size.

      • Yine okuduğunuzu anlamamışsınız hamza bey.
        İstanbul irana daha uzak olduğu için normal tabii, süper zekanı da hesaba katarsak anlasan şaşardık falan
        dliyerek ben de hiç olmazsa geyiğe katılayım.

    • Didem hanım hoşgeldiniz, özlettiniz yorumlarınızı, inşallah yakınınızın sağlık durumunda bir iyileşme olmuştur..? Evet, akıl fikir derken iha ve siha üretebilecek kadarlık bir teknik kapasiteye de amin deriz yani… çünkü yüksek teknoloji sayesinde, fare gibi inlerinden çıkıp yeryüzünde fitne ve terör yarattıktan sonra tekrar inlerine kaçıp giden katilleri etkisiz hale getirmek allaha şükür artık daha kolay…

    • Uzun zamandır yorumlarda yoktunuz Didem hanım, belkide ben rastlamadım, hoşgeldiniz. Süleymani İran topraklarında öldürülmüş olsaydı haklılık payınız olabilirdi lakin bütüncül yaklaştığımızda konuya yine korkarım ki olayın güvenlik endişelerinden daha başka yerlere temas ettiği görülecektir. İranın Şiayı yaymak ve nufuz alanını genişletmekten başka gayesi yoktur bence. Suriyedeki faaliyetlerini güvenlik endişeleriyle izah edebilirmiyiz, yıllarca Irakla savaştılar, görünen o ki hedeflerinden vazgeçmemişler, Irak topraklarında generali operasyon yönetiyor ve hedeflerine de ulaşmışlar zira ırak parlemontosu İranın yanında görünüyor.İran İslam dinini kullanarak emperyal bir yapı kurmak istiyor. Ahmedinecat döneminde Türkiyenin İran için yaptıklarını hatırlamaksızın Suriye de Türkiyeyi işgalci olarak niteleyen İran’ın bugün için komşu devletlerin Amerikaya müttefik olmaktan vazgeçip İranla birlikte kendi güvenliklerini sağlamaya yönelik fikirlerinin samimiyeti gaplıdır ve çok geçmeden acı bir hakikatle yüzleşilir diye düşünüyorum.

      • Ben emperyal devletlerin projeleri açısından yorum yaptım, iran açısından durum yazdığın gibidir, katılıyorum.
        Selamlar Alper Bey.

  6. Sayın KORU özetle:
    1-ABD nin emperyal politikalarını eleştirmek için İran taraftarı olmanız gerekmiyor;
    2-İRAN ın yayılmacı politikalarını eleştirmek için ABD taraftarı olmanız gerekmiyor.
    Diyor.
    3. hususu eksik bırakmış.
    Bu eleştirileri tutarlı şekilde yapabilmek için:
    3-Genel olarak Neo Osmanlı’cı ve Siyasal İslamcı olmamanız, özelde ise yanlış Suriye ve Libya politikalarını savunmamamız gerekir.

  7. Erdoğan ilk Başbakan olduğunda (yapıldığında) BOP projesinin eşbaşkanı olarak Amerikancı idi. Yıllar geçip güçlü olduğunu hissettiğinde (öyle olduğuna ikna edildiğinde) özüne dönüp Siyasal İslamcı oldu ve Halifelik hayalleri peşine düştü. 15 Temmuz operasyonundan sonra Avrasyacı derin devletin dış politikada memuru haline getirildi ve Rusya-Çin-İran’cı oldu. Daha sonra ABD taktik değiştirdi ve bunlara ne vaad ettiyse şimdi Amerikancı oldular. ABD savaş gemilerini Karadenize sokacak Kanal İstanbul ısrarı ve Libya’nın ikiye bölünmesini sağlayacak olan Libya harekatı bunun göstergesidir.

    Kanal İstanbul ÇED Raporu’nda Saroz körfezine de benzer bir Çanakkale Kanalı yapılması tavsiye ediliyor. Erdoğan da Kanaldan savaş gemilerinin de geçebileceğini ağzından kaçırdı veya bilerek söyledi. Bu arada Montrö Anlaşmasına da uyulacağına nihayet karar verildi. Bunların anlamı ABD savaş gemilerinin Karadenize çıkabilmesidir.

    Sözde derin devlet önce ABD’ye kızıp Rusyacı oldu. Rusya ve İran’dan umduğunu bulamayınca şimdi de Rusya’ya kızıp ABD’ci oldu. Libya’da kendilerine verilen görev bu ülkenin ikiye bölünmesinin sağlanmasıdır. Karşılığında da bir miktar ‘petrol’ vadedilmiş olsa gerektir. Fakat bu iç savaş uzatılacaktır öyle ki verilen sözlerin artık tutulamayacağı bir manzara oluşana kadar. Tıpkı Suriye’de ABD’nin bugün yarın füzelerle vuracağım deyip Türkiye’yi (Erdoğan’ı) Esad’a karşı iç savaşın başlatılmasında kullandığı gibi. Sonra neler olduğunu hepimiz biliyoruz.

    Eğer bir ülke kendi yetiştirdiği en iyi beyinler içersinde siyasete ilgi duyanları yöneticiler yapamaz ise tehlikeye girer. Trump ve Evanjelistler örneği yanıltmasın, ABD’de fevkalade oturmuş bir sistem vardır ve Başkanın hatalarını telafi edecek bir devlet mekanizması daima devrededir. Bu mekanizmada askerler azınlıkta siviller çoğunluktadır. ABD derin devleti herhangi bir partiye bağlı veya yakın değildir, akılcılığa (bilim-teknoloji) bağlıdırlar ve sadece ABD’nin çıkarlarına odaklanırlar.

  8. İktidarı destekleyen gazetelerde yazan yazarların hepsinin bir merkezden emir almışçasına her konuda aynı düşündükleri ve aynı şeyleri yazdıkları varsayımı muhalif kesimin
    kafalarındaki bir hurafeden ibaret bence.
    Hakeza Ak Parti seçmenlerinin tümümün
    aynı şekilde düşündükleri kanaati de yanlış.

    İktidara en faydalı ve ciddi eleştiriler iktidara yakın gazete yazarlarından geliyor. Muhalif yazarlar faydalı bir eleştiri yapmaktan ziyade karalama ve gözden düşürme amacına yönelik yazılar yazıyorlar.

    Fehmi Bey eleştirilerini biraz daha özenli kelimeler kullanarak yapıyor.İşin doğrusuna işaret eden yazıları olduğu gibi,
    münhasıran iktidarı gözden düşürmeye yönelik yazılar yazdığı da oluyor.Bu yazısındaki ABD ve İran’a yönelttiği eleştirilere ben de katılıyorum.ABD’nin
    tavrını bir kabadayılık olarak gördüğüm gibi,İran’ın hareketlerini de müslüman coğrafyamız için zararlı buluyorum.

    • Havuz medyasının herbirini -diğerlerinde olduğu gibi- kendi patronları adına genel yayın yönetmenleri yönetiyor. Fakat havuz medyasının tek bir merkezden ‘yönlendirildiği’ açıktır, bunun aksini düşünmek realiteye aykırı olur.
      AKP seçmenlerinin tümünün aynı şekilde düşünmediği ise aşikar bir doğrudur. Zira AKP seçmeni diye tapusu alınmış insanlar yoktur. İnsanlar çeşitli nedenlerle fikir değiştirip başka partilere de oy verebilmektedirler.

  9. Herkesin tam bağımsız güçlü türkiye ideali etrafında kenetlenmesini beklemek doğal bir durumdur ama herkesin imf ve manda karşıtı olmasını beklemek nafile..? iktidar cephesi zor zamanda şahsiyetli bir dışpolitika izlerken, kimi işbirlikçi zevat da imf den bir kemik düşer mi acaba diye fırsat kolluyor… Böyle bir muhalefet düşman başına..!

    • IMF’den kimseye kemik düşmez. Zira IMF verdiği düşük faizli kredileri ayağın yorgana göre uzatılması şartına bağlar ve bunu takip eder. Birilerine (etli) kemik düşen işler, Erdoğan’ın yap-işlet-devret yöntemi ve davetiye usulü ihaleleridir.

  10. Kasım Süleymani İran ile Suudi Arabistan arasında siyasi bir mektup taşıdığı için öldürüldü. Tabiki İran ve Suudi Arabistanın barışması ABD’nin işine gelmeyecekti. İran canlı bomba gibi patlamaya gebe bir ülke haline geldi. Kasım Süleymani intikami gerçekten alınabilirse o zaman savaş kaçınılmaz olur. Türkiye’ye düşen görev: siyasi arabuluculuk yapmaktır.

    • Nusret maazallah, mektup taşıyanı böyle yapıyorlarsa, siyasi arabuluculuk yapana neler etmezler; seninki de iş mi yani..?

  11. İran’ın Kasım Süleymani suikastına karşı bir hamle geliştireceğini, cevap vereceğini, bununla dünya dengelerinin değişeceği beklentisi oluşacağını hiç sanmıyorum; bilakis, bu, sıkışan dünya siyasetine bir kanal açmış oldu/olacak.

    ‘Dünya siyaseti’ dediğim, elbette mezkur liderlerin -Trump, Erdoğan, Putin, Ruhani- ile Sisi, MBS, Merkel, Boris johnson ve Macron gibi önde gelen ülke yöneticilerinin temelde aynı “dünya siyasetine” hizmet ettikleridir.

    Resmin büyüğüne baktığımızda bu siyasetin -dünya siyasetinin- getirisinin aslan payını ABD alıyor, sırasıyla; çakal, sırtlan ve akbaba rolüyle Rusya, AB’nin önde gelen ülkeleri ile İran, Türkiye ve Mısır yaptıkları hamle ve atraksiyonlarla kendi payına düşeni tırtıklıyorlar.

    Değil mi yani; madem bölge ülkeleri bağımsız bir siyaset yürütüyor ve bölgesel çıkarlarını Batıya karşı savunuyor iseler, neden bölge kan çanağına dönmüş ve bu hala devam ediyor?

    ABD ve Avrupa önde gelen ülkeleri ve dahi Rusya, kazanımlarını kendi halkına refah olarak sunarken, bölge ülkeleri bunun bedelini yıllardır kendi halklarının kanıyla-canıyla ve siyasi kayıplarıyla ödüyor?

    Kan çanağına dönen bölge devletleri bu durumu görmüyor, bunu defedecek pozisyon almayı akıl edemiyorlar mı?

    Ediyorlardır elbette; ama bunu gerçekleştirmeye liderlerinin “imanları” yetmiyor; aidiyet, milliyetçilik ile mezhebi duruşları; makam-mansıp duyguları imanlarının önünde “büyük put” olarak duruyor da ondan..ya da ülkelerinde “milli irade” tecelli etmiyor.

    Hepsi, demokrasinin tecelligahı! olan ABD’nin -evangelist- başkanı bir Trump etmiyor. Çünkü o, inancını yönetimine yansıtıyor “Armegedon” hülyasıyla yaşıyor ve dünyayı kıyamete hazırlıyor! da, karşında bir duran yok.

    Ortadoğu ülkelerinin hepsinde değil, belki de hepsinden birinde kendi içinde “birlik” gerçekleşse ya da içlerinden bir ikisinde, üçünde; ABD vari bir “birleşik devletler yapısı” tecelli etse -ki; inanıyorum bölgenin kurtuluşu ve dünya barışı bununla sağlanır- kırmızı kravatlı Trump tarzı liderler tarihe karışır; Batı halkları da insanlıktan nasibini almış olurlar. İnsanlıktan nasibini almamıştır, çünkü; onlar dünyanın her yerinde akıtılan kandan besleniyor, ülkeleri, refahını akan/akıtılacak kan üzerine bina etmiştir de ondan.

    Ortadoğu halkları, elden giden mal, can ve siyasi kayıpları sorgulamayı artık öğrenmeliler/yapmalılar.

    “Yüzyıllardır hep kaybediyoruz; canımız, ciğerimiz sökülüyor, mali-siyasi kayıplar veriyor ve hep geriliyoruz; el alem bir ve beraberken biz tefrika, kan ve gözyaşı içinde boğuluyoruz, neden?” diye.

    • Hasan bey selam, gözünüz aydın; keşke olsaydı dediğiniz ortadoğu ülkeleri birliği suudi arabistanın öncülüğünde bi kısım iri ufak bit yavşak memleketler tarafından kurulmuş bile, hadi hayırlısı… bir de batı halkları için kullandığınız “insanlıktan nasibini almamış” ifadesini kınıyorum, ayıptır! Kötü halk yoktur, kötü şahıs vardır..!

      • Bu coğrafyada yaşananlara, insanlık dışı uygulamalara, “yaşadığımız refahı -en azından bir kısmını- onların kanı ve malı üzerine sağladınız; onlara zulüm ediyorsunuz” minvalinde kendi idarelerine Batı kamuoylarından, bilim insanlarından, akademik camiadan, medyasından, STK’ larından v.s. vicdani, ahlaki, insaniyet! adına bir itiraz, bir karşı duruş, bir protesto gördünüz mü/duydunuz mu H. Gayret bey?

    • Hasan bey! sizin aşağıdaki Sorunuzun bir değil onlarca cevabi var… Fakat ben bir kaçını yazayım..

      “Yüzyıllardır hep kaybediyoruz; canımız, ciğerimiz sökülüyor, mali-siyasi kayıplar veriyor ve hep geriliyoruz; el alem bir ve beraberken biz tefrika, kan ve gözyaşı içinde boğuluyoruz, neden?” diye.”

      Birkerce! Biz! Millet olarak barışı değil savaşı, iş yapani değil çenesi laf yapani, mütavazi değil gõsterişi, kendi hatamızı kabullenmeyi değil, suçu başkalarına atmayi, İNSANLARA, değil mevki,makamlarına saygı duymayi ve SIYASIETÇILERI çok sevdığimiz için…..

      Birde Trump’ın bu yaptığı! “GÜNDEM DEĞİŞTIRME” işine biz millet olarak yabancı bir millet değiliz çünkü bizde her zaman yapılıyor.
      Şu an Trumpin AZIL gündemi yerini İranla değiştirdi, tıpkı bizde her sene yapıla zamansız seçimlerden õnce yapilanlar gibi…..

  12. Hiç kimse hakkına razı olmuyor. Herkes başkasını suçluyor. Aynı hataya düştüğünün farkında değil veya umursamıyor. Büyük devletler, binlerce km.den gelip, bombalıyor. Bombalanan ülke de doğrudan veya dolaylı olarak başka ülkeyi bombalıyor. Hepsi de adalet gibi mefhumların ardına saklanıyor. Mesela, Türkiyenin Korede ne işi vardı ? Veya, şimdi Suriye, Libya, Afganistan ve Bosna da ne işimiz var, dendiği zaman nasıl cevaplar veriyorsanız, haksız olanlar da sizin gibi kendilerini haklı buluyorlar. Herkes daha diyor. Herkes kendi sınırları içine hapsedilmekten dem vuruyor. Halbuki her millet kendi ülkesine dönüp, kendi sorunlarını çözmeye odaklansa daha hayırlı olmaz mı ? Ne demiş Aşık Veysel, Koyun kurt ile gezerdi, fikir başka başka olmasa… Vesselam.

  13. ABD de 1 Trump var İranın hemen hemen heps birer Trump.
    İranın bütün komşulari üçe dörde bölünmüş! İrana hiç birşey olmadan sapa sağlam kepçeliğine devam ediyor.
    Türkiyeyide bu duruma düşüren İrandan başkası değil…
    İran Dünyaya casus ihrac ediyor.
    Riza Zaraf ve ailesi sülalece İran gizli servis elamani ve sırf Türkiyeyi çõkertmek için Türk vatandaşi olup her türlu hoggabazlığı yaptılar.

    Trump ve İran,daha doğrusu ABD Cumhurriyet partililer İran ile birlikte ortadoğuyu bitirmek için danışıklı savaş yapiyorlar.

    Kanadada Afrika Şiileri büyük bi Cami daha doğrusu külliye yaptılar. O küllüyeye İranlıları sokmiyorlar.
    İranlılar çok zenginler ve Vancouver’in en Zengin olan bir mahalesinin nufusunun %49 İranli ve orada birtane cami dahi yaptırmamışlar cenazelerini Kiliseden kaldıriyorlar.
    İrakli, Pakistanli ve Afkanistanli Şiilerin hepsinin camileri var hemde nufuslarının toplami İranlılar kadar yok.
    Allah Düşmanımı İranlılarla komşu etmesin.
    Trumpla beraber bölgeye terörist ihrac ediyorlar.
    TRUMP İLE İRAN SAVAŞMAZ.Onların dertleri BÖLGE ÜLKELERİNİN içlerini karıştırarak bölüp parçalamak.
    Zaten İŞİT da İran,İsrail, ve Rus yapımı.

    Bu arada bizimkiler ne söyliyorsa, doğru olan sõylediklerinin tam tersi.

Yoruma kapalı.