KHK’da düzeltme yoluna gidilmiyor işte..

5
Reklam

“İlginç zamanlarda yaşayasın…”

Çinliler bu temenniyi beddua etmek istedikleri kişilere yöneltirlermiş…

Benim kimseye beddua etmek gibi bir niyetim yok; ancak bir süredir birilerinin bizlere böyle bir temennide bulunduğunu ve onun da gerçekleştiğini düşünmeden edemiyorum.

Gerçekten de ilginç bir zaman diliminde yaşıyoruz.

Bunu söylerken yalnızca ülkemizde bizim yaşadıklarımız yok zihnimde; esas dünyamızda şu sıralarda ilginç günler yaşanıyor ve biz de Türkiye olarak o ilginçlikten payımıza düşeni alıyoruz.

Payımıza başka ülkelerden daha fazlası düşüyor olabilir.

Nostradamus muyum ben?

Son Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ilgili dünkü yazımı (“Siyasiler hatadan dönmekte zorlanır, geçmişte de öyleydi, bugün de öyle…”) okuyanlar, yazıdan sonraki gelişmelere bakarak bana Notradamus muamelesi çekerlerse yeridir.

KHK’nın her kesimden yükselen itirazlar yüzünden hükümet tarafından yeniden ele alınacağı beklentisi pek çok kişide varken, ben, burada, bunun beklenmemesi gerektiğini, siyasetin doğasını ileri sürerek ve geçmişten bir olayı hatırlatarak, iddialı bir biçimde okurlarla paylaştım.

Reklam

Yazının daha girişinde dediğim şuydu:

Böyle ortamlarda hep olan şimdi de tekrarlanıyor: Kendini güçlü gören siyasi iktidarlar, bir yanlış adım attıklarında, atılan adımın yanlış olduğunu anlasalar bile, bunu itiraf etmekten ve geri adım atmaktan kaçınırlar; geçmişte hep böyle olmuştur, şimdi de olacağı bu…

Son Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile getirilen ve genel hatlarıyla mahzurlu bulunan, bu yüzden de özellikle deneyimli siyasiler ile aralarında AK Parti’ye yakın hukukçuların da bulunduğu geniş bir kesimin eleştirilerine uğrayan düzenlemeden vazgeçilmesini talep edenleri, bence, hayal kırıklığı bekliyor.

Hükümet kendini çok güçlü hissettiği ve bunun böyle bilinmesini hayati önemde gördüğü günümüz ortamında, eleştirilere hak verse bile, geri adım atmaya yanaşmayacağını belli ediyor.”

Geçmişten, kendi davetleriyle Çankaya’da görüştükleri Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil’in tavsiyelerine kulak asmayan DP öndegelenlerini örnek olarak anmıştım yazımda.

Yazımdan sonraki gelişme iktidarın eleştirileri haksız bulan açıklamalarıdır.

Önce Başbakan Binali Yıldırım kesin ifadelerle KHK’da herhangi bir düzeltme yapılmayacağını duyurdu:

Hiçbir düzeltme yapılmayacak, dilinde falan da bir sorun yok. Düzenleme, 667-668’deki düzenlemedeki kullanılan hukuki terimlerin tamamen aynısıdır. Darbe zamanı yapılmış bu düzenleme hiç konuşulmuyor, ona yapılan küçük bir ilave, sivillerin de o darbede karşı koyan, darbecilerle mücadele eden sivillerin de korunmasını esas alan bir ilave yapılmıştır. O zaman gündem olmayan, sorun olmayan şey bugün neden gündeme taşınmıştır; bunu anlamak mümkün değil.”

Reklam

Başbakanın “Küçük bir ilave” dediği, sivillere yargı önünde bir tür dokunulmazlık tanıma konusu tartışmanın ana sebebi zaten.

Darbecilere karşı çıkılmasına kimsenin bir şey dediği yok; ‘meşru müdafaa’ kapsamına girecek çıkışlar da zaten yasal koruma altında. Ancak, KHK’daki muğlak ifade yüzünden birilerinin durumdan vazife çıkartması tehlikesi özellikle hukuk camiasını rahatsız etmekte.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da, Afrika ülkelerine gerçekleştirdiği ziyaretten dönüş yolunda, uçaktaki gazetecilere, Başbakan Yıldırım’ın ifadelerini hatırlatan giriş cümlelerinden sonra şu sözleri sarf etti:

Çıkarılmış olan yasal düzenleme son derece açıktır; biz bu düzenlemenin kararlılıkla ve aynen devamından yanayız. İddia edildiği türden, ilerde yanlış yorumlamalar gündeme gelecek olursa, o vakit gereken müdahale zaten yapılır. Öyle bir durumda ya yargı ya da Parlamento, gereği neyse yapar elbet. “

Sorum şu: Değer mi?

Bu arada, tartışmaya “KHK’daki muğlak ifade değiştirilirse iyi olur” temennisiyle katılmış olan selefi Abdullah Gül’ün açıklamasını ‘üzücü’ bulduğunu da söylemiş Cumhurbaşkanı Erdoğan.

Üzülmeyi gerektiren bir durum yok aslında; tam tersine, bir bölümünü kadro olarak birlikte yaşadıkları yılların deneyimine AK Parti camiası kulak verse ve söyledikleri üzerinde düşünselerdi iyi olurdu.

Tartışmanın aldığı biçime bakıp “Herhalde muğlaklığı ortadan kaldıracak bir düzenleme yapılır” diye düşünenler hayal kırıklığı yaşıyordur.

İstenseydi, hükümet, OHAL’in sağladığı yetki alanında yeni bir KHK ile veya itirazlarla karşılaşan KHK’yı derhal Meclis’e sevk ederek tartışmayı sona erdirebilirdi.

Etmedi ve etmeyecek.

Bunu yapmadığı için de, tartışma gündemine girmiş ‘iç-savaş’ senaryolarının veya ‘kendi sivil milis kuvvetini oluşturma’ türü aşırı yorumların sirkülasyondan kalkması da önlenmiş oldu.

Değer mi?

Muhalefetin eleştirilerine hak vererek geri adım atmak istenmediği için, ya da iktidarlarını zayıflatacağı düşüncesiyle itirazlara kulak tıkanması en fazla siyasi iktidarı zorlayacak bir tavırdır.

İtirazları dinlemeye ve haklı bulduğu yanlışları düzeltmeye açık görüntüsü her zaman iktidarın yararınadır.

Kendi sorduğum “Değer mi?” sorusuna vereceğim cevabı sizlerle paylaşayım: Değmez.

İlginç zamanlarda yaşadığımız kesin.

ΩΩΩΩ

Reklam

5 YORUMLAR

  1. Biz cumhur da üzgünüz,hem de son derece de üzgünüz,Orta Asya”dan bu tarafa Dünya sahnesinde şerefle yer alan atalarımızın kurduğu şanlı devletlerin temel harcı ve asla vazgeçilmez altın kurallarının daha da parlatılacağına ihmale uğramasıyla hastayız. Kanunnameler,nizamnameler,fermanlar,mecelle,kanuni esasi ve Cumhuriyet anayasalarında günümüzü bulmak zor,belki de imkansız.Bırakalım yazılı kanun ve nizamları,İslam dini ve devlet geleneğinde olmazsa,olmaz sayılan vekelamı kibarların virdi olan İSTİŞARE “ni”coldu?(Bizim Gümüşhahe”de kaybolan şey için böyle denir.)Gönlümden geçip,dilimin ucuna gelenleri yazıya döksem,ya yorum yok olur veya Fehmi beyin rengi kaçar!..iki gün sonra 76 yaşına girecek bir fuzuli faniyim,ayrıca kalp hastalığı sebebiyle diyetteyim.tuz kullanmıyorum.Yani benim için TUZ KOKARSA ne yazar? Gençleri düşünüyorum,maalesef tuz kokmak üzere!..

  2. O kadar yaygara çıkarmaya değmezdi.
    Ülkenin gündemini eften püften işlerle meşgul etmeye hele hiç değmezdi.
    Ne zaman öküz altında buzağı aramaya son verecek muhalefet..!!?

  3. fehmi abi merhaba, abi cocuklugumu hatirladim! af cikacak denirdi ve bu davul zurnayla gelirdi!15 temmuzdasaat 11 de herkes sokaga cikip dirensin diye cagri yaptim! kim olursa olsun darbeye izin vermeyelim dedim!af cikacagi belli olunca dusman olan;lar birbirlerini vurmak, oldurmek icin firsat kollarlardi!birakin gelecekteki muhafiyeti bi tarafa!zaten dogru deyil!firsati ganimet bilip de sokaga cikan caniler,sapiklar, vandallar dahi ayiklanip cezasini cekmeli!!!adalet budur! hukukun ustunlugu bu sekilde saglanir!!! HAKSIZMIYIM ABI????

  4. Ertuğrul Özkök bugünkü yazısında ”…Kimse çıkıp 15 Temmuz darbesine karşı çıkan insanları yargılayın demiyor.
    Kimse çıkıp 16 Temmuz günü olayların devamında yapılan eylemlere direnenleri mahkemeye verin de demiyor…

    Makul insanlar, bu maddenin muğlaklığına itiraz ediyor.

    Bu haliyle kalırsa ileride milis örgütlenmelerini teşvik eder diyor.
    En basit toplumsal olaylarda bile durumdan vazife çıkarıp, elinde palayla kalabalığın arasına dalanlar çıkar diyor…

    Ayrıca sadece 15-16 Temmuz ise 16 Temmuz ifadesini niye koymuyorsun…
    17 Temmuz da de… İstersen 20 Temmuza kadar uzat…
    Ama sınırını niye koymuyorsun?

    Niyetiniz bu kadar iyi ise…
    Kafanızdaki amaç gerçekten buysa…
    Madem 15 Temmuz’u koydunuz, 16 Temmuz’u da eklersiniz, başına da “sadece” kelimesini korsunuz…Olur biter…” diyor.

    Etyen Maçupyan’da; ”Gelelim işin siyasi tarafına… (…) …kısacası çok kolay şekilde değişmesi mümkün bir düzenlemenin ille de belirsiz ve muğlak kalması isteniyorsa, bunun siyaseten tek bir yorumu olabilir: İktidar bu maddeyi işleteceği bir gelecek tasavvur etmektedir.” diye yazıyor.

    Dehşet verici… ”İktidar bu maddeyi işleteceği bir gelecek tasavvur etmektedir.” Gerçekten dehşete kapılmamak mümkün mü?

    Sayın Cumhurbaşkanı ve Başbakan, düzenlemeden geri adım atılmayacağının kararlığını Sayın Abdullah Gül’ün ifadelerine vurgu yaparak gösterirken bile konunun ne kadar netameli olduğunu Gül’ün ifadesine bakarak kanaat getirebiliyoruz. Kuruluşunda AK Partinin ”taşıyıcı / omurga” iki isminin taban tabana ayrıştığı ve belkide farklı mecralara savrulduğunu görüyoruz. Ayrışmanın zirve noktası…

    ”ucu açık, muğlak” bu ifadelere karşı ve düzeltilmesi için; muhalefet partileri, STK’lar, TBB, TÜSİAD, kimler varsa, hatta Sayın Gül tepkilerinin devamını getirmeli, bu konuyu hep gündemde tutmalılar.
    Taki, düzeltme yapılıncaya kadar iktidarı buna zorlamalılar.

    Değilse vahim-gereksiz bir ”tasavvur” üzerinden vahim bir gelecek bizi bekliyor olacak…

    Allah korusun!

  5. Fehmi bey siz bunda bir süre önce bir yazı yazmıştınız”gündemi belirleyen” diye.
    Bu KHK neden15 Temmuz dan bir buçuk sene sonra çıkarıldı?
    Buna ihtiyaç mi vardı? Bal gibide yoktu! Zaten ne isterlerse onu yapiyorlar kimse onlara birşey yaptığ falanda yok. Peki bayram değil seyran değil misali durup dururken bir günde hemen hallediverdiler.
    Bu KHK Reza, Zarrab’ın itiraflarını unutturmak ve gündemi değiştirmek için çıkarıldı ve bundada çok başarılı oldular. Reza gündemden düştü.
    Bence siz yazarlar sadece TC devletinin parası ile tutulan ABDeli avukatların Mahkemede Reza Zarraba itiraf ettirerek Türkiye’yi nasıl suçlu ilan ettiklerini “TARTIŞMA YA” açarsanız hem Türkiye için hemde millet için daha faydalı olur.
    Ne dersiniz? Sizin bir okurunuz olarak size rıca etsek.

Yoruma kapalı.