Kamuoyu yoklamalarına bakıp sevineceğine muhalefet, bu fotoğrafa bakıp yerinsin…

24
Reklam

Seçime nereden baksanız iki yıldan fazla bir süre var, fakat araştırma firmaları sanki yarın sandık başına gidecekmişiz gibi faaller. Gün geçmiyor ki, farklı bir firma, yeni bir kamuoyu araştırması sonucunu açıklamasın… 

Her araştırmada da o malum soru soruluyor… 

“Bu Pazar seçim olsa oyunuzu hangi partiye verirsiniz?” sorusu…

En son araştırma Bekir Ağırdır’ın başında bulunduğu KONDA’dan geldi.

Araştırma sonucunu bugünkü bir gazeteden aktarayım:

“KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır’ın paylaştığı çalışmanın verilerine göre, Eylül ayında AKP’nin oyu yüzde 36,7’ye, MHP’nin oyu yüzde 10.6’ya düşerken; Cumhur İttifakı’nın oyu ise yüzde 47.3’e düştü.

Aynı araştırma şirketinin Ağustos ayı araştırma verilerine göre, AKP’nin oylarında yüzde 2.4, MHP’nin oyunda yüzde 1.1, Cumhur İttifakı’nın oyu toplamda yüzde 3.5 oranında düşüş oldu.

Aynı çalışmanın verilerine göre Eylül ayında muhalefet blokunda CHP’nin oy oranı yüzde 21.6’ya düşerken, İyi Parti’nin oy oranı yüzde 14.8’e yükselmiş, HDP’nin oy oranı yüzde 11.5 olarak yerini korumuş gözüküyor.

Reklam

Araştırmada ayrıca, Saadet Partisi, Büyük Birlik Partisi, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi dâhil diğer partilerin toplam oy oranı 4.8 olarak tespit edildi. 

Millet İttifakı’na bakıldığında, CHP+İYİ Parti oyu yüzde 36.4, HDP (+11.5) dâhil edildiğinde yüzde 47.9 olarak tespit edilirken, bu orana diğer partiler (Saadet, DEVA, Gelecek Partisi ve BBP) de eklenince Cumhur İttifakı dışında kalan cenahın toplam oy oranı Ağustos ayında 49.2’den, Eylül ayında 52.7’ye yükseldi. ”

Uyanın derin uykudan

“İktidar partisinin oyları düşüyor” deniyor, ama önemli bir düşüş değil bu. ‘Millet İttifakı’ bir bütün olarak ele alındığında oyu ‘Cumhur İttifakı’nı geçiyor görünüyor, fakat bu değiştirilmesi zor bir tablo değil.

Tabloda tek ışıltılı oran 14.8 ile İYİ Parti’de.

Eklektik bir yapıya sahip, içi birbirinin gözünü oymaya hazır hiziplerle kaynayan bir parti olmasına rağmen hem de…

Acaba liderinin kadın oluşu bunda bir rol oynamış olmasın? 

Böyle düşünmemin sebebi geçtiğimiz hafta sonu Yeni Zelanda’da yapılan seçimin sonucu. Çeyrek yüzyıl boyunca tek bir partinin iktidar olamadığı, toplumu oylarını partiler arasında dağıtmayı yeğlediği için hep koalisyonla yönetilmiş olan ülkede, henüz 40 yaşında olan kadın liderin, Jacinda Ardern’in, merkez-sol İşçi Partisi seçimden muzaffer çıktı. 120 üyelik parlamentoda kazandığı 64 sandalye ile hükümeti tek başına kurabileceği bir çoğunluk elde etti Ardern.

Reklam

Bizdeki siyasi görünümün bana Yeni Zelanda’yı düşündürmesinin sebebi bu yazının en başına yerleştirdiğim fotoğraf… 

Sandıktan çoğunluğu kazandığı belli olunca halkın karşısına çıkıp bir konuşma yaptı Ardern; fotoğraf bizde ‘balkon konuşması’ diye bilinen eylemden…

Fotoğrafa dikkatlice bakın, ne görüyorsunuz?

Muzaffer liderin arkasında yer alan kadrosu, neredeyse bütünü, gencecik insanlar. Kadınların çokluğu ise dikkat çekiyor. Yüzler üzerinden gidildiğinde, ülkeye vaktiyle Avrupa’dan gitmişler yanında aralarındaki esmer ve oval yüzlüler de hemen fark ediliyor.

Ülkenin yerlileri Maoriler

Zaten Ardern de balkon konuşmasını yerlilerin dili olan Te Reo Maori ile açmış…

Kadının adı var

Geçen yıl Avustralya’dan gelen bir fanatiğin ülkesi başkentindeki iki camide gerçekleştirdiği 51 can alan kanlı olaydan sonra konuya yaklaşımı Ardern’i bütün dünyada meşhur etti. Kanlı olayı derhal kınadı, fanatik eylemcinin ideolojisini sahiplenenlere şiddetli tepkiler verdi, hayatını kaybeden Müslümanların ailelerine sevecen yaklaştı, yaralıları ziyaret etti Ardern.

Lideri dünya çapında takdir toplayan bir siyasetçi olmasına rağmen, yılın başında yapılan kamuoyu yoklamalarında, İşçi Partisi’nin oyları, rakibi Milliyetçi Parti’den farklı değildi. Milliyetçi Parti’nin oyu, seçimde, İşçi Partisi’nin yüzde 50’yi bulan oyuna karşılık yüzde 27’de kaldı.

Ardern ve partisine yıl başından bu yana kayan oylarda korona salgını sırasında sergilediği liderliğin büyük payı var. 

Vaka ve ölüm sayısının en azda kaldığı ülkelerden biri Yeni Zelanda.

Parlamentoda istediğini gerçekleştirebileceği bir rahatlığı sağlayan sayı üstünlüğüne rağmen, İşçi Partisi, büyük ihtimalle hükümeti Yeşiller Partisi’ni de yanına alarak kuracak. Ardern’in kararı bu. 

Seçim öncesi yapılan kamuoyu yoklamalarında oyunun yüzde 5’i bulmayacağı görünen Yeşiller yüzde 7.6 oranında oy almayı başardı.

Yeşiller’in eş-genel başkanı da bir kadın. 

Kadın ve genç görüntüsü olmayan bir muhalefet

Zihninizde taşıdığınız yemyeşil Yeni Zelanda tablosu ile her şeyin mükemmel gittiği bir ülkede başbakanın partisinin sandıktan oyunu artırarak çıkmasını doğal karşılarsanız yanılırsınız. 

Yeni Zelanda ciddi bir ekonomik kriz içerisinde. İşçi Partisi ürettiği ekonomik sıkıntıya rağmen kendisini seçmene beğendirebildi.

CHP’den başlayarak -İYİ Parti dışındaki- muhalefet partilerine baktığımızda hemen fark edilen kadın dokunuşunun eksikliği değil mi bizde? Kadın yok değil, ancak görüntüde varlıkları belli belirsiz.

Girişteki ve bu fotoğraf Guardian Weekly’den..

Ayrıca, korona günlerinde, partiler, yerel destekçilerini harekete geçirerek, işsiz kalan veya işyeri kapandığı için zorluklarla boğuşan, bu sebeplerle yoksulluk çekmeye başlayan kitlelerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere bir yardım hareketi pekala başlatabilirdi. 

Sivil toplumu harekete geçirmekten bahsediyorum.

[Yandaki fotoğraf İngiltere’den.. Kadın topladığı malzemelerini aracına yükleyip ihtiyaç sahiplerine dağıtmak üzere koronadan en fazla etkilenen kent olan Leicester’e götürüyor. Her gün yeni torbalarla…]

Ekonomik alandaki sıkıntıları sürekli dile getirmekten çok daha etkili olurdu o hareket.

Muhalefetin kamuoyu yoklamalarına yansıyan bir-iki puanlık oynamaları gözünde büyütüp “Geliyoruz” sevindirikliğine kapıldığı fark ediliyor. Oysa iktidarda bulunanlar açısından bir-iki puanlık fark eldeki imkanlar kullanılarak pekala telafi edilebilir.. 

İYİ Parti’ye ve hatta eş-başkanından başlayarak kadınların en fazla ön planda göründüğü parti olan HDP’ye bir de bu gözle bakmalı ve kendilerini yenilemeli diğer muhalefet partileri.

Ya da en iyisi bu yazının girişine yerleştirdiğim Yeni Zelanda’daki seçim sonrası balkon konuşması fotoğrafına baksınlar…

ΩΩΩΩ

Reklam

24 YORUMLAR

  1. Yazıda bahsi geçen fotoğrafa ben de şöyle bi gözattım; atsuratlı bir ingiliz hatunu ve arkasında hijyen maskesi bile takmadan oturan bi grup eski sömürge ahalisi… ezici bir zafer kazandığı söylenen kadın lidet meclisin saltçoğunluğunu kılpayı sağlayabilmiş görünüyor; tabii yine de bizim muhalefetin rüyada bile göremeyeceği bir sonuç bu! Haa iktidarda olduğu halde hem de yarattığı ekonomik krize rağmen aynı başbakanın daha yüksek bir oranla yeniden seçim kazanabilmiş olması bana o kadar da şaşırtıcı gelmedi; hatta sayın yazarın buna benzer sonuçlara gayet de alışkın olması beklenir ama neyse…

  2. Zaman zaman siyasi sohbetlerde iktidarda olanlar için kullanılan bir söz vardır ; ” Yahu bırakın bunlar devam etsinler , nasıl olsa karınları doymuştur ; bir de yeni gelenlerin karnını doyurmayalım! ” Memleketin her yönden çıkmaza girmesine , bir çöküntü yaşanmasına rağmen bazen ” acaba bunlar kalsa daha mı iyi olur ” diye düşünmeden de edemiyorum ! Tabii bir de kimler gelecek , onlar ne yapacak , nasıl yapacak endişesi var ! Yani sakal ile bıyık arasında kaldık vesselam ! Herkese selam ve saygılar

    • Ali hocam bunca yıllık tecrübeye rağmen hala kararsız kaldıysanız sizi rahatlatacak bir iki cümlem var!

      içinizden geldiği gibi tavır alın. nasıl olsa;

      bir tarafta Erdoğan hayranı Trump diğer tarafta onu “Erdoğan gibi bir ‘ortak’la çalışmak güven verici” diyerek kışkırtan Putin,

      bir tarafta CIA’in kurup yönettiği gladyo, diğer tarafta KGBnin kurup yönettiği gladyo. şi cimpin de diğer taraftan “e biz de varız” diye sokuluyor.

      yani sizin bir şey yapmanıza gerek kalmıyor, onlar nasıl olsa sizin adınıza karar vereceklerdir.

      • Ali bey istanbulda ibb başkanı değişti de ne oldu? Her şey güzel olacak dedi ve oldu da sanki hamdolsun! Öyle değil mi yoksa?

  3. Üstat her gün seçim diyor ama Türkiye de bazı barikatlar var bunlardan bir taneside başlı başına bir barikat olan CHP . CHP nin yıllardan beri izlemiş olduğu yanlış politika ve chp nin içindeki ufak bir kesim türkiyenin solunu tamamen kapatmış. Türkiye nin sağında birinin çıkması lazım. Burada da bir erdoğan faktörü var. artı şimdiye kadar görülmemiş medya faktörü var.2002 de bu faktörler aşılmış ve tek başına bir iktidar çıkmıştı. Ama o zaman sağ kesim çok dağınıktı, bu toparlandı ve handikap aşılmmıştı medyaya rağmen. Bugün öyle bir durum hiç gözükmüyor. Seçim de olsa bile bu konjaktörün değişmesi zor gibi bir şey. HERKESE SAYGILAR

  4. Sana göre her kurumun başına bir kadın koyalım sıkıntılar bitsin.oylemi.peki niye hiç kadın peygamber yok.haşa Allah dusunmedi mi.erkekler beceriksiz mi.

    • Sadece kadınlara değil de bütün topluma hitabetsin diye sürekli erkek peygamberler gelmiş olabilir; çünkü çoğu toplum erkek egemendir ve bir kadın isterse en büyük hikmetleri öğütlesin yine de egemen kitlenin gözünde ancak bir kadındır… itirazı olan?

  5. Sayın Koru ,
    İlk defa oy kullanacak gençlerden bahis etmemişsiniz. Sanırım sonucu onlar belirleyecek. İki oğlum 2023 de ilk defa oy kullanacak . Onlar dünyaya farklı bakıyorlar. 6 milyon yeni seçmen olacak. Onların dikkatini çekebilenler ipi gögüsler.

  6. 1980 öncesinde sağ parti iktidarda yıpranıp bir de bazı ilave hatalar yaparsa CHP iktidar alternatifi olurdu. 1957 ve 1977 seçimlerinde CHP %41,5 kadar oy almıştı. Bugünkü sağ iktidarın iyice yozlaştığı dikkate alınırsa eski CHP olsaydı %40-45 civarında bir oya ulaşabilirdi.

    Fakat halen CHP oyları %20-25 bandında seyrediyor. Aradaki %20 oy nereye gitti? CHP’nin kayıp oyları büyük ölçüde IYI Parti ve HDP’ye kaydı. HDP ayrı bir vakıa ve normale dönmesi biraz zaman alır, şimdilik onu bu hesabın dışında tutalım. Bir de 2002-2011 arasında AKP’ye kayan bir miktar CHP seçmeni de olmuştu fakat onların bir kısmı CHP’ye geri dönerken bir kısmı da önce MHP’ye sonra IYI’ye kaydı. R.T.Erdoğan derin devlet tarafından bir şekilde ‘takkeli bozkurt’ yapıldıktan sonra milliyetçi öncelikli oylar Cumhur İttifakı ile IYI Partide toplanıyor.

    Sosyoloji hangi sosyal-siyasi davranışın doğru yada yanlış olduğu ile ilgilenmez, çeşitli toplumsal kesimlerin nasıl davrandığı ile ilgilenir. Buna göre günümüz Türkiye’sinde PKK ile yapılan aktif mücadele ve dış politikada yanlışı ve doğrusu ile verilen mücadele milliyetçi öncelikli seçmenin önemli bir kısmını, diğer politikalarını beğenmese bile, Cumhur İttifakı’na destek vermeye yöneltmektedir.

    SP ve Gelecek Partisi, Kürtçe eğitimi açıkça destekledikleri için milliyetçi öncelikli (Türk) seçmenden oy alamaz. CHP ve DEVA ise bu konuda net bir tavır koymadıkları için milliyetçi öncelikli seçmenden oy almakta zorlanıyor, bu oylar ya Cumhur İttifakı’nda ya IYI’de toplanıyor. Kürt sorununu ve daha azından Kürtçe eğitimi sadece temel insan hakları bağlamında değerlendirenler hatalı davranıyor. Zira siyaset sosyolojisi gerçeğin böyle olmadığını ve ezici çoğunluğun milli güvenliğe öncelik verdiğini gösteriyor. Diğer yandan Kürt milliyetçilerini de hesaba katarsak milliyetçi öncelikli oylar %90’ı buluyor. Bu iyi bir Türkiye resmi değil ama gerçek. Bu durumda %10 Kürt milliyetçisi oylar mı yoksa %80 Türk milliyetçisi oylar mı seçimleri kazandırır sorusu gündeme geliyor.

    • “Diğer yandan Kürt milliyetçilerini de hesaba katarsak milliyetçi öncelikli oylar %90’ı buluyor. Bu iyi bir Türkiye resmi değil ama gerçek. Bu durumda %10 Kürt milliyetçisi oylar mı yoksa %80 Türk milliyetçisi oylar mı seçimleri kazandırır sorusu gündeme geliyor.”

      “Sosyloji” sözcüğünü tekrarlayıp durmak, bir metine sosylojik bir değer katmıyor, Fatih Bey.

      Erdoğan ve AK Parti Türk milliyetçiliğini ayaklar altına aldı mı? Aldı. T.C.’yi kamu binalarından kaldırdı mı? Kaldırdı. Okulları ‘Andımız’ denilen şeyden arındırdı mı? Arındırdı.

      Ne oldu?

      Sadece bu sorunun kendisi bize ‘sosyoloji’ diyerek anlattığınız şeylerin ciddiye alınırlığı konusunda bir fikir vermeye yeterli.

      Erdoğan’ın MHP+CHP’nin dilini aldıp kendi dili kılmasından bu yana oylarındaki düşüş hızını da artık siz hesaplayıverin. Sosyolojiden anlamadığınız ortada, belki bu hesap işinin altından kalkarsınız.

      Zihniniz, duygu dünyanız, Türkiye’de yaşayan insanların vasatının onyıllarca gerisinde. Kendinizce, o insanları kendi zihin ve duygu dünyanıza hapsetmeye çalışıyorsunuz.

      Türkiye’de bir partiye seçim kazandıracak olan şey, %80 Türk milliyetçisi oylarmış.

      Çok zaman almayacak Türkiye’de bir partiye seçim kazandıracak olan şeyi çok şaşırarak görmeniz. Bakın bakalım kamuoyu araştırmalarında yüzde 2’ye takılıp kalmış görüntüsüne bakarak kendinizce akıl verdiğiniz parti sizin önerdiğinizin tam tersini yaparak nerelere gelecek.

      Laiklik, Atatürkçülük, milliyetçilik, devlet, ‘eski CHP’, ‘yeni CHP’, ‘ama 1957’de. . .’ve ama 1977’de. . .” şu, ve de bu. . . Geçin bunları artık.

      Türkiye’de yaşayan insanların ezici çoğunluğu az çok memnuniyet verici bir yaşam standardı, çocukları için tedirgin olmadıkları bir gelecek, kutuplaştırılıp durmaktan bıktığı için, hır gürsüz bir gündelik yaşam derdinde. Zihnen 1950’lere ışınlanmak değil. 🙂

      Yüzü geleceğe dönük. Aksi olsaydı, kuşkunuz olmasın, eskisi yenisi olmayan, bir asırdır her ne ise o olan CHP’ye dönerdi.

      • ””Çok zaman almayacak Türkiye’de bir partiye seçim kazandıracak olan şeyi çok şaşırarak görmeniz. Bakın bakalım kamuoyu araştırmalarında yüzde 2’ye takılıp kalmış görüntüsüne bakarak kendinizce akıl verdiğiniz parti sizin önerdiğinizin tam tersini yaparak nerelere gelecek.””’

        Sn Bernar bey daha önce 3 tane müneccimlik yaptınız üçü de tutmadı Hatırlarsınız belki Oruç reis , S400 vs vs Umarım bu sefer tutar !!
        Özür hala gelmedi ama neyse .

  7. bu yazinin genclere sahip cikma kismina katiliyorum. yardim bizim gelenegimizde alışılageldik bi durum olduğundan pek etkisi olmuyor. Yardim alanlar her yardimi ve yardim edeni ayni kaynak ve kisiler olarak algiladigi icin bazi bolgeler haric etkili bir oy erkisi olusturmaz.
    bu ulkede secmenin reyinde pek değisikli olmuiyor. belli yaş grublarinda fikri sabit var. KAZANMAK İSTEYEN GENÇLERE YÖNELSİN. hazir enerji

  8. Faiz sebep, enflasyon sonuçtur. (Reeecep Taaayyip Erdoğan)

    Faizleri indirmeyen TCMB Başkanı’nı RTE kovdu
    Yerine faizleri indireni getirdi
    Döviz kurları yükselmeye başladı
    Sonunda dolar sekize yaklaşınca
    Faizler artırılmaya başlandı.

    R.T.Erdoğan geçen gün fikri iktidar olamamaktan şikayet etmişti. Olamazsın tabi, daha ekonomiyi bilmiyorsun. Ekonomi bilmek için asgari matematik bilmek gerekir. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı ve de TC Varlık Fonu (gerçekte ipotek fonu) Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın,

    a/b + c/d = ? eşitliğinin sonucunu yazabileceğini sanmıyorum. Ama,

    Faizindirmeyen tecemebe başkanını kovup faizindiren tecemebe başkanı atamasını biliyor. Sonra da “ha bu olmadı artır bakalım şu faizleri” diyor.

    TCMB kararını şu saatlerde ha açıkladı ha açıklayacak. Bakalım belki de faizleri artırmazlar, ben de bu yazdığım taşlamayla baş başa kalırım.

    • Aynen öyle oldu; TCMB faizlere dokunmadı. TC’de hükümet tarafından yayınlanan tüm sayısal değerler (ekonomik, sağlık, müjdesi verilen bulunan petrol ve türevleri…) palavradır, gerçeklerle ilgisi yoktur. Çok uzak olmayan bir gelecekte karşılıksız para basılmadan TC’de kamu çalışanlarına, emeklilere ödemede ödenemeyecektir. 2002 den bu yana nerdeyse her yıl çıkarılan aşağılık vergi/prim afları nedeni ile insanlara “enayiliği bırakınız, vergi ve primlerinizi ödemeyin” denilmektedir. Bu kadar rezil bir anlayışla hiç bir devlet ayakta kalamaz. O kadar talihsiz bir dönemdeyiz ki bu batışa engel olacak hiç bir kişi, hiç bir kurum yok. Sarhoşların kurduğu cumhuriyeti beğenmeyenler şahane bir yıkılışa götürüyorlar. İddia ediyorum; tüm siyasileri, kamudaki tüm üst yönetimi tamamen işten el çektirip bir yere tıkıp geriye kalanlarla el yordamı ile işleri düzeltmeye çalışsak çok daha önce bu darboğaz açılacaktır. İşleri arapsaçına döndüren iktidar herşey günlük gülüstanlık derken; bay mikser askıda ekmek, bay Kıytırık Kemal pişti destesi yenilensin derken…

  9. Bugün TCMB faiz kararını açıklayacak. Geçen ay faiz 150 baz puan artırılmıştı. Bugün de 175 baz puan artırılması bekleniyor. Piyasa bu beklentiyi satın almış ve dolar kurunda aşağı yönlü bir hareketlenme var.

    Merkez Bankası bu faiz artırımları ile Cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan’ı yalancı çıkartıyor.

  10. Yani;kadınlar ve gençler yardım toplayıp fakirlere dağıtınca hizmet ettiği partinin oyu artıyor mu?Partiye hizmet,oy toplamak için yardım toplayıp dağıtmak mıdır?Bu davranış Hakka’a hizmet midir,halka veta partisine hizmet midir?Yardım toplayıp dağıtmayan parti iktidara gelemiyor mu?Yardımlar yerine ulaşıyor mu,hangi amaçlar için ulaşıyor?Yardım toplayıp dağıtan ve iktidara gelen parti en iyi hizmeti sunar diye bir kural mı var?Mesela AKP,Deniz Feneri yolsuzlukları ile elde ettiği paraları parti faaliyetlerinde kullandı.Bu konuda Almanya da soruşturulma açtıldı.Deniz Feneri Derneği’nin Türkiye deki merkez ve subeleri ile yolsuzluk bağlantıları tesbit edildi.Alman adli makamları Türkiye deki bu derneklerin soruşturulmasını ve elde edilen kanıtların Alman adli makamlarına gönderilmesini istedi.AKP iktidarı siyasallaştırdığı yargı ile adı geçen derneği akladı.Böyle davranılması, iktidarın hakkı olur mu?AKP iktidarı ilk zamanlar topladıkları yardımlar ile seçimlerde seçmenlere makarna,buzdolabı dağıtmıştı.Daha sonra devlet imkânlarını kullanarak kömür ve el altından para, makam,iş,adrese teslim ballı ihaleler,devlet kademelerinde kadrolar verdi.Yardımın dozu; soygun,talan,hırsızlık,rüşvet,ihale yolsuzluğu ve kayırmacılığı,yandaş firmalara sınırsız imkân,kota garantili ihale düzeni gibi yollara saptırıldı.Yani bir partinin iktidara gelmesi için ,yandaşlarının yardım toplama icraatı temiz siyaset midir?Parti iktidara iktidara gelince,soygun ve talan düzenine geçmesi hakkı olur mu?Ben kamuoyunda bilinen bu bilgileri verirken,sorular sordum.Bazılarının işine gelirmi bilmem.Saygılar.

  11. Siyaset arenasında muhalefet, kabul etmek gerekir ki, biraz zihinsel kalite işi. Muhalefetin laikleri temsil eden irice partisinin handikaplarından birisi de bu.

    Partisiyle ve seçmen ortalaması ile, laiklerin partisi CHP, bana Bizimkiler Dizi’sindeki Baykuş Cemil’i hatırlatıyor:

    “Sevim gel, bak enflasyon yükselmiş insanlarım alım gücü azalmış.”

    Hep bildiğiniz yerde, ve hep ‘bildiğiniz gibi’. Şarap olsa yıllanır ve kendi iradesinden bağımsız olarak, değerlenirdi. Yazık ki, şarap da değil.

    Aşağıdaki paragraflar, hem bir psikolog, hem de siyaset bilimi uzmanı Fatih Bora Ekim’e ait. CHP’nin zihinsel kalitesinin bunu görmesi için nerden baksanız aradan bir on yıl geçmesi gerekti:

    “Türkiye’de Erdoğan iktidarı bu kadar uzun süre devam edebildiyse, bu durumun başlıca sebeplerinden biri de muhalefetin kifayetsizliği. Muhalefet uzunca süre kendine doğru bir yön çizemedi. Erdoğan iktidarına doğru muhalefet edebilmek için, öncelikle Erdoğan iktidarını doğru tanımlayabilmek gerekiyor. Bu açıdan, Erdoğan’ın seçmeni ile kurduğu ilişkinin doğasını anlamak elzem.

    (. . .)

    Erdoğan, ülkenin köyden kente göç etmiş, mütedeyyin hassasiyetleri olan, eğitimsiz değil ancak sınıf atlamak için yeterli eğitime sahip olmayan, tam kentli olamamış kesimlerinin bir nevi “pop-starı”. Erdoğan tam da bu kesimi temsil eden, kendisi de bu profilden gelen bir siyasetçi. Benzer arzular, değerler ve komplekslere sahip. Ve doğal bir iletişim yeteneği var. Bu sınıftan kişilerin “narsisistik” kırılmışlıklarına, komplekslerine, arzularına, hayallerine seslenmeyi biliyor. Seçmeninin kendisini idealize etmesini sağlayıp, daha sonra özdeşim kurmalarını teşvik ediyor. Seçmeni dahil neredeyse kimse ile eşitler arası diyaloga girmiyor. Önce kendini tüm rakiplerinin üstünde konumlandırıyor, sonra da “beni sizler yarattınız” temalı sıradan insanları taltif eden bir üsluba bürünüyor. Sonrasında ise seçmeninin öfkeli olduğu kim var ise ona diklenip, seçmenin idealize ettiği kişi ve değerleri sahipleniyor. Voila, Erdoğan’ın sihirli formülü! İşte bu sebeple Erdoğan sarayda oturunca takipçileri sanki kendileri saraydaymışçasına mutlu oluyorlar. Bir nevi füzyon hali yaşıyorlar, derin bir aşk içerisindeler. Bu aşk hali, sadece Erdoğan seçmenine refah sağladığı için kurulmadı.”

    Sokakta hayat olanca devingenliği içinde akıp gidiyor.

    Her zamanki yerinde ve ‘bildiğiniz gibi’ olan Baykuş Cemil, sokağı seyredip çöreklendiği yerden sesleniyor:

    “Gel bak enflasyon artmış, insanların alım gücü azalmış.”

    İnsanların bilmedik, beklenmedik bir şey işitmiş gibi, yolda durup başlarını pencereye doğru kaldırıp soracaklarını tahayyül ediyor CHP aklı:

    “Harbiden mi? Doğrusu hiç fark etmemiştik.”

    • Bernar kardeşim , merhaba ; RTE nın siyasi kişiliğini analiz eden açıklamanız , adeta bir uzman sosyolog /psikolog seviyesinde ve gerçekten harika olmuş , teşekkür ederiz . Anlattıklarınız ; en kötü , en olumsuz olaylarda veya durumlarda , masum ve mağdur rolüne girerek en büyük siyasi rant ve paye çıkarmasının sebepleri de bence bunlardır . Selam ve saygılarımla

    • Ülkeyi yönetme cesareti olmayan bir parti başkanının partisinden ne beklenebilir ki CHP % 20 -25 in üzerine çıkabilsin O oylarda futbol takımı gibi ölümüne bağlanmış seçmenlerden kaynaklanıyor. Bir parti düşünün 9-10 seçim kaybetmiş hala aynı şahsı parti başkanı olarak tutabiliyor.Mantık yok , bilinç yok kara sevda gibi bir şey.
      Öte yandan İYİ parti 10 tane milletvekilini yönetemeyen ülkeyi nasıl yönetecek.
      DEvaya gelelim sen 10 sene otur yerinde tek kelime etme şimdi çık ülke kötü yönetiliyor ben gelirsem düzeltirim .YOK ya neden hatalarda tek kelime etmedin. Bunlardan birşey olmaz
      Yeni yepyeni biri lazım Elbet oda gelecektir birgün . Gelene kadar kötünün iyisiyle devam edilecek

  12. Yeni Zelanda’nın yani tevfik fikret için ütopya olan bu el değmemiş coğrafyanın başarılı bir liderlik örneği gösteren ve meşum kanlı cami saldırısı sonrası hızla kendileri için dışarlıklı veya farklı olanların acısına en insani reaksiyonu gösterip başında başörtüsü ile Zelanda kadınlarının başörtüsü ile kanlı terör eylemini protesto etmeleri hareketini başlatan ayrıştırmadan bütünleştiren lideri Ardem için söylenecek tek söz ” Allah yolunu açık etsin”dir. Halbuki başkalarının veya dışarlıklıların acısını hep iğreti bir şekilde ”Oh bizden değillermiş” egoizmi ile gayrı samimi taziye veren ortadoğu liderlerine kapak olası bu hasbi ve güler yüzlü lider ve arkasına yerleşmiş olan farklıyız ama aynı amaç için birlikteyiz diyen kitle, acıların ve ihanetlerin coğrafyası olan ve her zaman, her konuda tarafgir ortadoğuya ancak hüsnü misal olabilir. İslam toplumları çoğu zaman içinden neşvü nema bulup, çıkmış terörü bile ağız birliği ile lanetleyememiş olmanın verdiği vicdan azabı ile halen medeni toplumlara karşı topyekün sui ahlak nazarı ile baktıkça hayra dair pek çok iyi şeyi ıskalamaktan kurtulamayacaktır. Bu nedenle eğer islam medeniyeti hüsnü temsil vazifesini yerine getirmek için külli bir nefis muhasebesi yapmaz ise, aşağıda ki beşarete masadak olamayacaktır.
    ”Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a iman edersiniz. Kitap ehli de inansalardı elbette kendileri için hayırlı olurdu. Onlardan iman edenler de var. Ama pek çoğu fasık kimselerdir.”Ali-imran/110

Yoruma kapalı.