İtiraf ediyorum: Benim de anlamakta zorlandığım konular çok…

55
Reklam

Geçen gün katıldığım bir televizyon programında, sunucu, o günkü yazımın başlığından hareketle, “Bu olanları siz de anlamıyorsanız, kim anlayabilir ki?” anlamına gelen bir girişle sorusunu bana yöneltti.

Sağolsun, dostlar -ve tabii okurlar da- kendilerinin anlamakta zorlandıkları konuları aydınlatmamı benden bekliyorlar.

Oysa benim de anlamakta ve bazen anlasam da anlatmakta zorlandığım konular o kadar çok ki…

Bugün onlardan ikisini paylaşacağım.

Ekonomide bu ülkede yaşayan insanların büyük bir çoğunluğunu rahatsız eden, sonuçları birkaç nesli etkisi altına alacak boyutlara ulaşan sorunlar çoktandır kendini belli ediyor. Fert başına milli gelir birkaç yıl öncesinde 12.500 dolara kadar çıkmıştı; bu yılın sonunda kurda erişilecek tepetakla oluşla, o rakamın 7.000 doların altına düşmesi bekleniyor. 

Milletçe fakirleşiyoruz.

Hayat olağanüstü pahalı hale geldi.

Soruna çözüm getirsin diye siyasilerin gündeme taşıdığı bütün formüller sıkıntıları katmerleştirmekten başka bir işe yaramadı.

Reklam

Kur korumalı mevduat formülü hazine üzerine devasa ekstra yükler eklediği gibi hedefine de varamadı. Kur yükselmeye, enflasyon artmaya devam ediyor.

Ekonomiyle ilgili neredeyse bütün devlet birimleri önceki gece sabaha kadar birbiri ardına yeni ve kapsamlı çözüm formüllerini kamuoyuyla paylaştılar. Kredi kartlarından yabancıların swap kullanımına kadar pek çok konuyla ilgili yeni kararlar yanında devletin kâr eden kurumlarına bağlı senet çıkarmak gibi yeni ekonomik silahlar da devreye sokulmak istendi.

‘Zihni Sinir proceleri’ kalıbıyla yaklaşılıyor ortaya atılan formüllere.

Arada akıl almaz biçimde artan kiralara %25 sınırı getirildi ve bunun kiracıları mutlu etmekten çok yasadışılığı körükleyerek devlet gelirlerini olumsuz etkileme ihtimali daha belirgin.

Bir tek ‘enflasyona dayalı süper bono’ denilen enstrüman henüz ortada yok; o herhalde en sona saklanıyor.  

Yakından izlediğim için alınan her yeni kararın uzmanlar tarafından öngörülebildiğinin farkındayım. Uzmanlar her biri için “İşe yaramaz” teşhisinde bulundular ve dedikleri de çıktı. Şimdiye kadar alınan çözüme dönük kararların hiçbiri işe yaramadı; her biri sorunu biraz daha içinden çıkılmaz hale soktu.

Uzmanlar şimdilerde ölümcül hastaya doktorların “Canın ne isterse yiyebilirsin” öğüdüne benzer bir ifade kullanmaya başladılar. “Reçeteler tutmaz” diyorlar.

Gelelim bu konuda anlamadığım noktaya…

Reklam

Ülkenin bütününü ilgilendiren bir konu bu. En fazla onları biraz daha yoksullaştırsa bile yalnızca dar gelirli, asgari ücretle çalışan, emekli vatandaşları ilgilendirmiyor ekonomik sıkıntılar, ticaret erbabını, sanayicileri bile olumsuz etkisi altına alıyor.

Bir tek ‘faiz lobisi’ veya Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yeni kullanıma soktuğu deyimle ‘emperyalist finans kurumları’ da denilen ve büyük bölümü yabancı sermayeli bankalar mutlu. [Bankalarda maaşla çalışanların da mutlu olduğunu sanmıyorum.] Bankaların gelirleri beşe katlanmış görünüyor.

İyi de AK Parti saflarında bulunan insanlar, bakanlar, milletvekilleri, parti örgütlerinde görevli olanlar, yüksek bürokratlar yaşanan olumsuzluklardan, ülkeyi pençesine alan ekonomik sıkıntılardan hiç mi etkilenmiyorlar?

Neden o kesimden hiç rahatsızlık sesi işitilmiyor?

Ek görevler verildiği için beşer-onar maaş alanlar bile o maaşlarının eskisi kadar işe yaramadığını yaşayarak görüyor olmalı değiller mi?

İşte yukarıdaki sorulara cevap bulmakta zorlanıyorum ben.

Alın size anlamakta zorlandığım bir başka konu daha…

Kamuoyu yoklamalarında “Ülkenin en ciddi sorunu nedir?” sorusuna muhatap edildiklerinde ezici çoğunluğundan “Ekonomi” cevabı alınan ülkede, aynı insanlara “Bu pazar günü seçim olsaydı oyunuzu hangi partiye verirdiniz?” sorusu yöneltildiğinde %30’u kadarından hala “AK Parti” cevabı alınmasını da anlamakta zorlanıyorum.

“Sorunları kim çözer?” sorusuna “Tayyip Erdoğan” cevabı verenlerin oranı “Oyum AK Parti’ye” diyenlerden de fazla.

Demokrasilerde, seçimlerde yenilenler arasından “Nankör millet” diyenlerle karşılaşılsa bile, fatura millete çıkarılmaz.  

Konuyu tartıştığım dostlardan sıklıkla aldığım “AK Parti sayıları 11 milyona ulaştığı söylenen kişilere sosyal yardım yapmakta, özellikle de kadınlara; o yardımları alan insanlar iktidar değişikliğinde yeni gelenlerin kendilerini ek gelirlerinden mahrum edeceklerini düşünüyor olabilir” türü yorumlar da bana yeterince açıklayıcı gelmiyor.

Akıllara -bu arada benim aklıma da- ilk gelen “Sorun muhalefette” yakıştırmasını da, üzerinde biraz düşününce geçerli bulamıyorum.

Muhalefeti oluşturan partiler az çalışmıyor. Liderler her gün bir yerlerde vatandaşlarla bir araya geliyor. Mitingler düzenlenmeye başlandı, oralarda ortak dertleri kitlelerle paylaşıyor liderler… 

Neden, neden, neden?

Yüksek sesle birkaç kez tekrarladığım “Neden, neden, neden?” sorularıma, bir dostum, “Her şeyi anlaman gerekmiyor” mukabelesinde bulundu.

Doğru.

Evet doğru olmasına doğru ama, bu tür sorular yine de bana soruluyor. 

AK Parti’den itiraz sesleri çıkmasını mı bekliyorum? Hayır.

Kamuoyu yoklamalarında kendilerine sorular yöneltilen insanların hiç çekinmeden şimdiye kadar verdiklerinden farklı cevaplar vereceklerini mi sanıyorum? Hayır.

Öyleyse?

Galiba merakımı giderecek cevaplar için seçimi ve hatta seçim sonrasında yaşanacakları beklemem gerekecek.

ΩΩΩΩ

Reklam

55 YORUMLAR

  1. Tayyip Beyin kendi için de ülke için de yapacağı en hayırlı iş, şu trollerin ve medya hokkabazlarının yemini kesip sepetlemektir. İnsanların çoğu bunlar yüzünden nefret eder hale geldi. Hem de ülke önemli bir gider kaleminden kurtulmuş olur.

  2. Şuan tüm mıhalefete bakınca hiçbirinin sorunu çözemeyeceğini sende biliyon, muhalefet bile gelse çözeceğinden şüpheliyken hafzalan neden doğruyu görmez, sadece kendine sor

  3. bu millet ofkesini icine attigi icin renk vermez. renk verdiginde is isten gecmis olur. artik ok yaydan cikti. milletin ofkesi sandikta cikar…

  4. Hablemitoğlu cinayetini FETÖ’ye bağlamış iktidar. Diğer faili meçhul cinayetler gibi bu da. Her dönem yeniden çözülüyor bu cinayetler. Başta Hizbullahçı İrancılardı galiba. FETÖ zamanında Ergenekon’a bağlandı. Şimdi de FETÖ’ye. Üstelik daha önce Ergenekon’dan suçlananlar ve hapis yatanlar FETÖ’cü olarak suçlanıyor bu sefer. Dönme dolap gibi. Bakın gelecek dönem bu dosya yine açılacak ve başta suçlananlara siyasal islamcılara döneceğiz 🙂 Sürekli çözülen ama hiç çözülemeyen cinayetler. Ülkenin sefil adalet güvenlik sisteminin hali. İktidara bağlı olunca hepsi ne bağımsız bir soruşturma var, ne ciddiye alma. Sadece kullanışlı oyuncak ellerinde. Birilerini suçlama, rakipleri alt etme gayreti. Adaletsiz bir ülke bizimki.

    • Bu Kılıçdaroğlu onünçün mü hak hukuk adalet deyu da başka bişey demiyor acaba sayın Ender?
      Tamam da adalet ucuz gıda yetecek kadar ücret huzur güvenlik ekonomik refah ta getirecek mi ki yanında?

    • Herkes genel başkan olabilir ama lider olamaz, liderlik bambaşka meziyetler, yetenekler ister. Liderlik fıtridir (doğuştan). Sonradan ve hele zorlamayla lider olunmaz; lider müsveddesi olunur.
      Liderliğin olmazsa olmaz şartı, geniş kitlelerin güvenini kazanmaktır. Bunun da temelinde doğru sözlü ve dürüst olmak yatar. Dolayısıyla yalancıdan asla lider olmaz, olamaz.
      Yalan, her kötülüğün başı ve inançsızlığın temelidir. Yalancılık, insanoğluna arız olabilecek en önemli hastalık olup tüm hastalıkların başıdır.
      Yani bir insan yalancılık hastalığına tutulmuşsa bütün hastalıklara tutulmuş demektir. Yalancılık hastalığından tedavi edilmediği müddetçe, hiçbir hastalıktan kurtulma ümidi yoktur.
      Bir insan yalancıysa çekiver kuyruğunu gitsin!
      Yalanın en bol söylendiği yer, maalesef siyaset dünyasıdır. Üstelik bu dünyada (siyaset) yalanların daniskasının yanında iftiralar da gırla gitmektedir.
      Böyle bir dünyada bol miktarda başkan, genel başkan bulunabilir lakin milyonları istemeyerek (kerhen) değil, sevdalanırcasına peşinden koşturan lider bulabilmek neredeyse imkânsızdır.

      Ve bu sevda tek taraflı olmayıp karşılıklıdır.
      Malum siyasetçilerin iki konumu vardır, birincisi iktidar diğeri ise muhalefettir. Her iki kesimin de sorumlulukları vardır ama sırtında yumurta küfesi taşıyan iktidarların sorumlulukları çok daha fazladır. Zira direksiyonda olanlar onlardır; toplum ve ülke onlara emanettir.
      Sorumluluğu az diye, muhalefet, ülke meselelerine seyirci kalamaz; iktidarı gözetleme ve denetleme yönünde sorumluluk taşır ve her atılan adımda, olay ve hadiseleri tenkit süzgecinden geçirerek, iktidara yol gösterir.
      Ama gelin görün ki bizdeki muhalefet anlayışı tamamen algı üzerine kurulmuştur.
      İrili ve ufaklısıyla muhalefet, planlı, programlı, tutarlı bir tarz sergileyemediğinden yalanı ve hatta iftira atmayı maharet bilir. Tek düşünceleri çamur at, tutmazsa da izi kalır anlayışıdır.
      İnsanın beyanı ve üslubu kişiliğini yansıtır. Ve kişi, karşısındakini kendisi gibi görür. Diğer bir deyişle muhatabının aynasında kendini görür.
      ‘Erdoğan kaçacak’ yalanı dün de söylendi; canına kastedildiği zamanda kaçmayan bilakis darbecilerin karşısına dikilen bir insan için böyle bir bühtanda bulunmak (kara çalmak) acizliğin, şeref ve haysiyet cellatlığı yapmanın dik alası değil midir ?
      Üstelik bu iftirayı atan, darbe gecesi, tankların arasından sıvışıp kaçan ve Erdoğan’ın nasıl öldürüleceğini, güvenli bir meskende televizyon ekranı karşısında kahvesini yudumlayarak bekleyen biri; iyi mi?
      Malum kişinin bu hali seçmenine soruldu, yarıya yakını kendi genel başkanlarına inanmadıklarını söyledi. Kendi parti tabanı bile ona inanmıyor ve güvenmiyorsa daha neyin mücadelesi yapılıyor?
      Bir diğer yalanın kuyruklusuna bakın ki paranın Amerika’ya gönderildiğini dolayısıyla Erdoğan’ın da aynı ülkeye kaçacağını söylüyor. Oysaki sokaktaki çocuklar bile biliyor ki Erdoğan, ABD’nin hedefindeki kişidir.
      Erdoğan’ın attığı ‘yerli ve milli’ her adım, ABD yöneticilerini çılgına çevirmektedir. Zira dünya üzerinde ABD’nin yürütmekte olduğu emperyal politikalara karşı gelen ve dediğini yapan çok az ülkeden birisi Türkiye ve onun başındaki Erdoğan’dır.
      Kendisini ‘düşman’ belleyen bir ülkeye kaçacağını söyleyebilmek için mantık sefaletinde yüzmek gerekir.
      Düşünebiliyor musunuz, bu denli insan tipleri, utanmadan sıkılmadan bir de cumhurbaşkanlığı adaylığına talip.
      İnanın, Bekri Mustafa’nın Sultanahmet Camisi’ne imamlığı, bunun yanında çok masum kalır.

  5. Sevgili Akpli troller yine basmışlar burayı. Muhalefet eleştirisi yapıyorlar her yorumun altına ve doğrudan yazara. İyi de şu anki ülkenin sefil durumunun sebebi muhalefet değil ki. İktidar ben tek kişi olarak sorumluyum diyor zaten. Ülkeyi kararnamelerle yöneteceğim diye deneme yanılma hepimizi perişan ediyor. Ekonomi, adalet, eğitim hepsi sefil durumda. Sadece bugünü değil geleceği de perişan etmek üzere yapmış programını. Kurlar borçlar enflasyon hepsi üst üste geliyor. Muhalefet demokrasilerde bunun için var. Görev değişimi olsun, taze kan gelsin, yeni bir yol denensin diye. İktidarın karnesi ortada. Şimdi muhalefeti iktidarda görme zamanı. Bektaşinin dediği gibi, denemedik ama öbürleri kesin iyi, bundan kötü olamaz çünkü. Birisi de muhalefetin planı yok ki demiş. Deva partisi 10 kitapçık yayınlamış her konuda eylem planları konusunda. İlk 100 günde, bir yılda yapacakları tek tek açıklanmış. Planlar var.

  6. Bence herkes olani biteni anliyor! Hemde çok iyi anliyor.
    Sadece DİKTATÖRLÜK şeklini anlamakta zorlaniliyor açıkcası anlamiyorlar.

    Dünyada gelmiş geçmış liderler arasında
    Ülkesinin ekonomiside dahıl Çifte telli oyniyan’ olmadığı için anlaşılmiyor.
    Akıllı bir diktatör ülkesinin mal varlığını “DEMOKIRASININ BEŞIĞİ” olan ülkelere illagal yollardan sokarak kendi ailesinın ve kendisinin üzerine yatırım yapmaz.
    Açıkça söylemek gerekirse Herkesi kendi yandaşları gibi zannetmez. Diktatörün yandaşları paraya taptıklari için ona gambazlık, kölelik, ve trol’lük yaparlar. Onların para musluklari kesildiği an ilk hedefleri kölelik yaptįklarını harcamak olur.

    İçerde gücü elinde tutmalarının nedeni trollerin’de yardımı ile zalimlikleri arşı alayı aşar (tįpkı yeni atanan valiye şirin görünmek için bakkal dükanı’nın deposunu Teröristlerin erzak deposi diyerek içlerinde kendi taraftarlaride olmak üzere bakkaldan alış veriş edenleri hepsini terörist diye tutuklamazlar.
    Akkıllı Diktatörler Saddam örneğinde olduğu gibi Komşu devletler’ın zayıfladığını zannederek saldırırmazlar.

    Akįllı Diktatörler komşu ülkelerde de dahil dünya devletleri ile barış içinde kendi kimliklerini gizlemeden devletler arası ilişkilerini normal olarak devam ettiriler.

    CAHIL DIKTATÖRLER her zaman kendilerini çok akkılı zannederek illgal yollardan demokırası ile idare edilen devletleri uyutmaya kalkıştığı zaman! Örneğin: Trumplar gidip Biden’ınlar’ın geldiği Devletlerin , Kanun uygulayacılarını, basın yayında dahįl sıradan vatandaşlarını satın almaya güç yetiremez ve satın alamazlar, çünkü onların Kurumları emir değil kanunları uygular.
    Şimdi bizdeki olup bitenler ile bunun ne alakası var? Diye soranlar olur.
    Bak! Riza ZARAF VE HALK BANK.
    Mahkeme’nin duruşma tarihi yaklaştığı zamanlar Turkiyede dolar depremi oluyor.

    Onun için şahsen ben olup bitenleri çoook iyi anliyorum.
    Bunda anlamiyacak taraf göremiyorum.

    Fakat anlamiyanların neden anlamadıklarının nedenini biliyirum.
    Bildiklerini açıklama hürriyetlerinin olmadığı için anlamadım demek zorunda kaliyor olabilirler.

  7. Nesini anlamıyorsun anlamıyorum?
    – Nakit parayı yasaklayacağım, blockchain kullanacaksız” “vakıf yurtlarını kapatacağım” vs vs diyen İYİ Partiye mi?
    – 4-6 yaş Kuran kurslarıni kapatacağım diyen, lgbt-istanbul sözleşmesi-laiklik vs. vs. Lafızlarını ağızlarından düsürmeyen CHPye mi?
    – City of London’a giderken farklı dönerken farklı olan Babacan’a mı?
    – 85 yaşına gelmiş, yarını meçhul Saadet liderine mi?
    – Yoksa bu milletin en dindar ailelerinin en zeki evlatlarını mahveden, kendi milletine düşman eden, milletine darbeye kalkışan alçak bir zümreye mi?

    Ya sandıga gitmeyecekler ya da ehveni şere oyverecekler.

    Olay budur, sizin de bildiğiniz gibi…

      • Halka tepeden bakanlar mı halkçıdır yoksa halkla aynı safta durup, onun hizmetinde olduğu söyleyip, söylediklerini bir bir gerçekleştirenler mi gerçek halkçıdır?
        Kendilerini elit (seçkin) görüp halkı küçümseyen ve onların değer yargılarıyla alay edenler halkçı olabilir mi?
        Yurdun sadece 5-10 şehrinde havaalanı yapıp yalnızca seçkinleri (zenginleri) uçuranlar mı halkçıdır yoksa havaalanlarını ülkenin dört bir tarafına yayıp havayolunu halkın yolu yapanlar mı halkçıdır?
        Aynı müfredatı ve hatta daha fazlasını okuyan meslek okulu mensuplarını ötekileştirip, puanlarını kırıp üniversitelere sokmayanlar mı halkçıdır, adaleti uygulayıp herkesi aldıkları eşit puanlara göre üniversitelere yerleştirenler mi halkçıdır?
        Başörtülü kızlarımıza eğitimi çok gören ve onları üniversite kapılarından kovanlar mı halkçıdır, onların en temel insan ve eğitim haklarını verip üniversitelere yerleştirenler mi halkçıdır?
        İşgal güçlerinin bile yapmadığını, yapamadığı şeyi yapıp; ülkenin yerleşim yerlerini, kamu alanı ve dışı diye ayıran ve başörtülülere devlet dairelerini yasaklayanlar mı halkçıdır, tüm devlet dairelerini bütün vatandaşlarına, ayrım yapmaksızın açanlar mı halkçıdır?
        Halkını hastane ve eczane kuyruklarında süründüren, hasbelkader yatabilenleri de hastanelerde rehin alanlar mı halkçıdır, teknolojinin en son ürünleri cihazlarla donatıp kurduğu hastaneleri yurdun dört bir yanına yayıp halkının hizmetine sunanlar mı halkçıdır?
        “AK Parti’ye oy veren hâkime hâkim demem, öğretmene öğretmen demem, polise polis demem, çitçiye çiftçi demem, işçiye işçi demem, sanatçıya sanatçı demem” zırvasını edip insanımızı ötekileştirenler mi halkçıdır, benim memurum, benim öğretmenim, benim işçim, benim çiftçim deyip onları baş tacı edenler mi halkçıdır?
        IMF’nin güdümüne girip borç ve emir alan ve ülkesinin halkını köleleştirenler mi halkçıdır, IMF’nin borcunu kesip kapı dışarı eden ve faiz lobisiyle dişe diş mücadele edenler mi halkçıdır?
        Halkının savunmasını dış güçlere havale edip sırtüstü yatanlar mı halkçıdır, savunma gereçlerini A’dan Z’ye kadar, günün ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde üreten ve ürettikleriyle Türk’ün gücünü tüm dünyaya gösterenler mi halkçıdır?
        PKK’nın Suriye versiyonu YPG ve PYD hakkında; kendi ülkeleri için çalışan ulusal güçler, bunlar bize mi saldıracaklar diyenler mi halkçıdır, ABD’nin güdümündeki bu örgütlerin, hemen sınırımızın dibinde kurmayı düşündükleri devleti başlarına geçiren ve sınırlarımızı güvence altına alanlar mı halkçıdır?
        Suriye’de ne işimiz var deyip, sınırlarımızı eleğe çevirip terör örgütlerine amade kılmak isteyenler mi halkçıdır, terörü ininde vurup tesirsiz hale getiren ve sınırlarımızı bir uçtan diğer uca teröristlere kapatanlar mı halkçıdır?
        El diyarına gidip de Türkiye’de can ve mal güvenliği yoktur, sakın oraya gitmeyin diyenler mi halkçıdır, ülkemize bir turist daha getirebilmek için gecesini gündüzüne katan ve dünya kazan kendileri kepçe olarak çalmadık kapı bırakmayanlar mı halkçıdır?
        Üst üste on seçime girip hepsinde hezimete uğradığı halde hâlâ aynı koltuğa yapışanlar mı halkçıdır, yirmi yıl boyunca girdiği her seçimden oylarını artırarak çıkan ve hâlâ ümit olmaya devam eden mi halkçıdır?
        Fakir fukara edebiyatı yapıp geceliği yüz bin lira olan otellerin kral dairelerinde kalanlar mı halkçıdır, ramazanlarda her gün iftarını gecekondu muhitlerinde fakir fukaraların evinde yapıp onlarla birlikte Allah ne verdiyse yetinen ve şükredenler mi halkçıdır?
        Kar fırtınasında, İstanbullular yollarda perişan olup 10-12 saatte evlerine ulaşamazken, ‘Her şey daha güzel olacak’ diye İstanbul’un sorumluluğunu üstlendiği halde, aynı saatlerde İngiltere Sefiriyle boğazda balık sefası sürenler mi halkçıdır, aynı gece Ankara’dan gelip, İstanbul halkıyla birlikte 10-12 saat yaya yürüyüp halkın imdadına koşanlar mı halkçıdır?
        Sanık da sizin, karar da sevgili Barancım.

        • Tarafgirlik öyle ahmakça bir şey ki, hiç hak etmediği halde tuttuğun tarafı yüceltmek için vazifesi olan işleri yaptı diye göklere çıkarırsın, diğer tarafı da elinde hiç bir yetki olmadığı halde hiç bir iş yapmıyorlar diye yerer yerin dibine batırırsın.

          Tarafgirlik öyle aptalca bir şey ki, tuttuğun tarafın en büyük kusurlarını küçültür küçültür görünmez hale getirirsin, diğer tarafın göze gelmeyecek kadar küçük kusurlarını büyütür büyütür insanların gözüne gözüne sokmaya çalışırsın.

          Tarafgirlik öyle zararlı bir şey ki, tuttuğun tarafla yatar onunla kalkarsın. öyle bir dalarsın ki, bir zaman sonra geriye hiç bir şey kalmaz, ne sen kalmışsın ne de tuttuğun bir taraf.

          Tarafgirlik işte böyle birşey Muzaffer abi!

    • Sn. Uçar yeter artık DİN satmayı bırakın! Dındar birsi olarak. Dinin yasakladığ Arapça TARİK’AT Türkcesi Yol’lar olan yapılar birkerece İslam’da şirk olanları yaşıyor ve yaşatiyorlar.
      Ben’de olsam aynısını yaparım.

      Maden Akşener bu lafı söylemiş ise ya linkini yada videosunu ile birlikte isbat etmek zorundasınız.

      Bu akpliler yalan ve iftira makinelerinde üretilmışler.

      BENDE KİME ANLATIYORUM? KULLARA KÖLE OLANLAR HERKESİ KENDİLERİ GİBİ ZANEDELER.

      Değil Müslüma olmak bunlarda insanlık dahi kalmamış.Hiç utunmadan yorulmadan nefes almadan İftira atıp yalan söyliyorlar

  8. 8 ayda Zeytinburnu tramvay durağında ki yürüyen merdivenleri çalıştırmayı beceremeyen çapsız takımına ülke mi teslim edilir evet ekonomik sıkıntılar var ama 20 yıl uzun blr zaman bunun 18 yılı gayet başarılı geçti son 2 yıl hariç hayatta her daim dalgalanma olur hayatın akışı içinde bunlar olası durumlar üstüne üstlük bugünkü muhalefet gezi olaylarıyla bu ülkenin ekonomisine büyük zarar veren olayların baş sorumlusu iken

    • 8 aydir milettin cebinde ucup giden paralar. bebegine mama alamayacak durumda olan anneler acaba 8 aydir. ne yapiyorlar. hic bunu dusunen var mi? bir mama kutusu ne kadar olmus bilginiz var mi?

      butun mesle 8 aydir letramvay duragi merdiveniymis. kurlar o yuzden yukseliyor olmali. ekonomi kriz o yuzden galiba ne maharetli merdivenmis bu.

      gunes balcikla sivanmazmis. ama siz yinede sansiniz deneyin. ya tutarsa…

      • Adından utan yolcu!
        Sen hiç duran bir yürüyen merdiveni tıpış tıpış tırmandın mı hiç?
        Bebek mamasıymış…

    • Hayret yaa! Demek Erdoğan 18÷20=%90 ba$arılı. Başarının ölçüsü hazinenin acı durumu, devletin borç yükü, anormal enflasyon, kepaze/madara olmuş TLmiz değilmi?

  9. Yada anlamak zorundamı? Yüce Allah insanı bile farklı yaratmış. Birisi kafası diğeri el kol bedenini çalıştıracak. Birinin bedeni sapasağlam, öbürünün bir yerleri noksan. Sağlam olan noksan olana bakacak! (Doğanın kanunu kendini koruyacak güçte olmayanı güçlü parçalayıp ham yapar!🦁)
    *İşte tam da burada DEVLET araya girer ve güçsüzün hakkını hukukunu korur savunur!
    -bu bazan güç kuvvet,
    -bazan hukuk hak adalet,
    -bazan maddiyat,
    -bazan da psikolojik destek!
    Olarak ortaya çıkabilir .
    İşte herkesin EŞİT olduğu bir güzel nokta daha var: seçim günü SANDIKTA eşitlik🤗.

  10. Sayın yazar “Galiba merakımı giderecek cevaplar için seçimi ve hatta seçim sonrasında yaşanacakları beklemem gerekecek.” diyor ama aslında o kadar beklemeye de gerek yok:

    “Neden, neden, neden?”

    Akıllara -bu arada benim aklıma da- ilk gelen “Sorun muhalefette” yakıştırmasını da, üzerinde biraz düşününce geçerli bulamıyorum.
    SİZ YAKIŞTIRAMASANIZ DA SORUN MUHALEFETTE, ÇÜNKÜ ASLINDA BİR MUHALEFETİMİZ BİLE YOK:)
    Muhalefeti oluşturan partiler az çalışmıyor. Liderler her gün bir yerlerde vatandaşlarla bir araya geliyor. Mitingler düzenlenmeye başlandı, oralarda ortak dertleri kitlelerle paylaşıyor liderler…
    AZ DEĞİL HİÇ ÇALIŞMIYORLAR, HATTA ÇALIŞIRLARSA İYİCE BATIYORLAR, ANCAK EYLEMSİZ OLARAK DURUP BEKLERLERSE OYLARI YÜKSELEBİLİYOR:)
    EFENDİM?
    NERDEN Mİ BİLİYORUM?
    YİRMİ YILLIK PERFORMANSLARINA BAKARSANIZ SİZ DE ANLARSINIZ:)

    • Muhalefet Biden tarafından dizayn edilmiş o yüzden halkta karşılık bulmuyor deyip geçelim

      Çok basit deyimle 6 lı masanın bir bacağı hdp bir bacağı biden bir bacağı İngiliz büyükelçi bir bacağı fetö

      Sayın yazar ustalıkla görmemezliğe gelip “görmüyorum görmüyorum “ dese de halk bunu görüyor ekonomik sorunlar büyük olsa da. Açlığı biden e ve dostlarına değiştirmek istemiyor

      • Serdar bey yapmayin boyle seyler… cok onemsiz bir masa icin bu kadar yazi yazdiginiz icin vaktiniz bosa harcadiginiz icin uzgun olmalisiniz…

  11. Anlamasına anlıyorsun da anlamamış gözüküyorsun galiba. Evet ekonomi sıkıntılı. Kimse iyi diyemez. Uygulanan ekonomi politikaları işe de yaramıyor bu da doğru. Şimdi bana muhalefetin bir tane çözüm öneresi varsa onu söyle. Ya da muhalefetin muhtemel cumhurbaşkanı adaylarından bunu çözebilecek bir isim söyle. En öne çıkan muhalefet adayı Kılıçdaroğlunun Şanlıurfa ve Konyalı çiftçilere bedava elektrik verip onların da üretimi artırıp ekonomiyi düzelteceklerini sakın söyleme, çünkü hiç inandırıcı değil. Başka çözüm? Ya da biliyorsanız siz söyleyebilirsiniz sayın yazar.

  12. “H. Gayret
    10 Haziran 2022 At 11:11
    Sayın yazar “Tayyip Erdoğan ile Kemal Kılıçdaroğlu seçimde karşı karşıya geldiğinde, sandıktan hangisinin çıkacağını öngörebilmek kolay değil.” demiş ama önceki seçimlerin sonuçlarına da bi bakmak lazım belki:))))))

    Yorumu Cevapla
    Kenyalı
    11 Haziran 2022 At 02:41
    İstanbul seçimlerinin sonucunu tekrar hatırlayın muhterem üstad bu kibir sizi bitirecek

    Yorumu Cevapla
    H. Gayret
    11 Haziran 2022 At 12:43
    Yorumunuz onaylanmayı bekliyor
    Kenyalı arkadaş sizin oralarda nasıldır bilmiyorum ama türkiyenin idari yapısına göre istanbul bağımsız bir ülke sayılmaz, ibb başkanı da protokolde cumhurbaşkanının yaveri kadar bile yer tutmaz, ok?

    Yorumu Cevapla”

    • Amerikan yönetimi, Tayyip Erdoğan’ı iktidardan düşürmek için daha neler yapabilir?
      “Demokratik yollardan” safsatasına inanacak kadar saf değiliz, Türkiye’de yaşıyoruz.
      Seçime bir yıl var, ne gibi namussuzluklar sergileyecekler?
      Bunu en iyi Ünal Çeviköz bilir ama elbette söylemez.
      Kendimiz bulmaya çalışalım…
      Birincisi, “yetmişli yıllar” taktiği.
      Yani iç karışıklık çıkarmak, cinayetlere yol açmak ve halkta yılgınlık yaratmak…
      Bir “kurtarıcı” beklentisi oluşturmak…
      Ama bu sefer Amerikan tezgâhına gelecek bir ordu yok.
      O tezgâha gelecek halk da yok.
      Türk-Kürt çatışması istediler, tutmadı.
      Alevi-Sünni çatışmasını yeniden canlandırmak istediler, o da tutmadı.
      Sağ-sol çatışması desen, Z kuşağı yemez! Bizim kuşak kadar ahmak değiller.
      Şimdi son bir çare olarak Türk- Suriyeli, daha doğrusu Türk-mülteci çatışmasını kışkırtmayı deniyorlar.
      Faşistlerin bir kısmı da buna pek teşne ama…
      Onlar da, tıpkı solcular gibi, hangi çirkin oyunda “kullanıldıklarını” bilememişlerdi…
      Bir diğer yol, polisle solcu süsü verilmiş budalaları kapıştırmak.
      Gezi’de olduğu gibi…
      Büyük acılar çektik, bedel ödedik, artık kimse bizi kolay kolay oyuna getiremez.

      ***

      Bir diğer yol, suikast.
      Yani Tayyip Erdoğan’ı öldürmek.
      Çok zor.
      15 Temmuz gecesi başaramadılar da…
      Ya da toplumda önde gelen bazı isimleri ortadan kaldırmak.
      Hani Abdi İpekçi falan gibi.
      Ama bu da “yetmişli yıllar” planının bir parçası ve ne kadar “tutacağı” meçhul.
      ***

      Geriye “dolaylı yollar” kalıyor.
      Ekonomik dengeleri iyice bozmak ve halkta “hoşnutsuzluk” katsayısının artmasını beklemek. Zayıf karnımız orası.
      Ama garantisi yok.
      Kararı, çeşitli nedenlerle Tayyip Erdoğan’a “küsmüş” olan AK Parti seçmeninin küçük bir kısmı verecek, “kararsızlar” olarak nitelenen seçmen.
      O da seçime kısa bir süre kala belli olacak.
      Bakalım yalan haber kasırgası da ne kadar etkili olur? Düzmece anketler vb.
      Kalıyor “uzun vadeli” melanet…
      FETÖ militanları hapisten çıkacaklar, PKK yeniden hendekler kazacak…
      Bunu kimin sağlayacağını da biliyoruz.
      ***

      İsveç ile Finlandiya’nın NATO’ya katılması için Amerikan yönetimi elinden gelen gelmeyen her türlü namussuzluğu yapacaktır.
      Herkes Putin’i suçluyor ama saldırmakla Ukrayna’nın da NATO’ya girmesini önledi.
      Bakalım tarih onu nasıl yazar?
      Amerikalılar, Yunanistan’ın NATO’ya dönmesini Türkiye’de darbe yaptırarak sağlamışlardı, bu sefer İsveç ile Finlandiya’yı nasıl bağlayacaklar?

  13. At gözlüğüyle bakmak, kuşbaşı tepeden görebilmek herşeyi komple..
    Hepimiz ermeniyiz den, halkların kardeşliğine!..
    Sen benim kim olduğumu biliyon mu? Sana Fin hamamı ile lazım İsveç somonu eee?
    Senin güneyine döşerler mayını torpili, verirler uçağını miçoya, kalırsın başbaşa nikoyla.
    Sen yeterki ne derlerse sorgulamadan yap😠
    Sizin partiye’mi, yoksa
    CB adayı na mı ihtiyacınız var mesela?
    Bir yerden başlamak gerek bazen 🤗

  14. Bu gibi durumlarda sayın yazar gibi kafasını iktisat işletme kitaplarıyla bozmuş bilgili insanımızda afallıyor yada şaşırıyor. Çünkü kitapta yazandan farklı şeyler oluyor 😯
    Kur nereye gidecek bilemiyor mesela (trol gibi tespit oldu valla, önceden alacak dolarları . 6 dan bozduracak😂).
    *Bir büyük yanılgı:
    Kral tahtı bıraksın, kapütilasyonlar kaldırılsın, 367 olmasın, meclisi feshedin, ülke bölünsün, niye? Çünkü Tramp öyle istiyooo😯😯😯
    Bir büyük hata:
    Kaval saz çalıp kendi söyleyenler filan gasteciler filan siyasetçiler agalar paşalar… Eeeee!???
    – fert başına…
    – milletçe..
    – uzmanlar…
    – RTE kadınlar ve..
    Sorun muhalefet!🤗
    diyodun az önce!..

  15. Yazardan alıntı:
    „Sağolsun, dostlar -ve tabii okurlar da- kendilerinin anlamakta zorlandıkları konuları aydınlatmamı benden bekliyorlar.
    Oysa benim de anlamakta ve bazen anlasam da anlatmakta zorlandığım konular o kadar çok ki…“

    Ağaҫlardan ormanı göremez hale geldik. Sanıyorum Almanca bir deyim. Türkiye’deki güncel durumumuzu iyi aҫıklıyor sanırım.

    Hergün yeni bir konu. Her biri geliṣmiṣ demokrasilerde hükümeti düṣürecek iҫerikli konular.

    Hiҫ bir konuya gerektiği önemi verip tartıṣmıyoruz…

    Ağaҫtan ağaca koṣmaktan ormanı göremez hale geldik? Sadece ağaҫtan ağaca koṣuyoruz.

    Sistemi kuran Erdoğan’ın yanısıra hepimizin payı olan bir süreҫteyiz..

  16. Allahın yardımı yakındır.
    Firavun, Hz Musa ve inanları Deniz kenarında yakalar Tam işleri bitti bu iş tamam dediğinde Allahın yardımı gelmiştir.

    • İsa aleyhisselam da topu musa efendimize attıysa hakkaten işimiz allaha kaldı demektir, o da gündelik hesap kitap denk bütçe işlerimizi bi hallediverse zaten peygamberlere ne gerek var?
      Tövbe estağfirullah…

      • Allah inandigini soyleyen biri isimiz Allah a kaldi dememelidir. Her is Allah tandir. Hayir ve ser iman nin sartlarindandir. her ne kadar bir cok konuda ayni fikirse olmasak da. hatirlatayim.

  17. AZICIK HARAM YETER
    iktidarımızın yaptıklarını anlamak ve anlamlandırabilmek için azıcık haram yeter
    Yapılanları başka türlü anlayabilmemizin imkan ve ihtimali yok.
    Haram yersek üç boyutlu resim gibi, bir süre sonra her şey yerli yerine oturuverir.
    Yapılanları anlamıyor isek, sorun pek muhterem iktıdarımızda değil, bizde.
    Haramı anladık da, neden azıcık derseniz!
    Azı da bir çoğu da.
    Azıcıkla başlarsanız, arkası çorap söküğü gibi gelir.

    • Sorun şu ki, haramı bilmiyor, haramı bilmediği gibi helal olanı haram biliyor. Helal olanı haram bilince de geriye tek yol kalıyor.

      Hakkı olanı bilmiyor, hiç bir hakkı olmadığı halde bu benim hakkım diyor.

      Kendinden başka hiç kimseyi beğenmiyor, beğenmediği için de her şeye en layık kendisi oluyor. En zengin olmak onun hakkı, en güzel yemeklere o layık, en güzel giysiler onun hakkı, en güzel kadın onun olmalı, çünkü en güzel kadın sadece onun yanına yalışır. En güzel evde o oturmalı çünkü bu onun hakkı. En güzel arabaya o binmeli çünkü ondan daha layığı yok. Herkes onu dinlemeli çünkü en bilgili o. Herkes ona çalışmalı çünkü buna en layık olan o. Milletin selameti ona bağlı çünkü milleti ondan daha iyi düşünen başka biri yok.

      Silahı en iyi ben kullanırım, güvenlik konuları benim işim ülke çıkarlarını en iyi ben biliyorum millet ne istediğini bilmez milleti kendi haline bırakırsanız ortada devlet kalmaz milleti de en iyi ben bilirim o halde devlet yönetimi benim hakkım diyor.

      Benim çiftçim benim köylüm benim işçim benim memurum benim milletim benim devletim. Benim devletimi de bırakayım başkası yönetsin hiç olur mu, olacak şey mi. Devletimi kimseye kaptırmam diyor.

      Garip olan da bunları tek bir kişi söylemiyor her keaimden herkes söylüyor. Sokaktaki biçare vatandaş bile böyle söylüyor.

      Söylüyorlar da ne oluyor, ekonomiyi de başkalarına kaptırıyor, milleti de başkalarına kaptırıyor devleti de başkalarına kaptırıyor ama bunun farkına varamıyor.

  18. İnsanoğlunun ürkek ve çekingen kişiliği bir yana, birde uyanık tayfası var. Bununla da kalmaz, sinekten yağ çıkarma, durumdan vazife çıkarma, hepsini geçtim benden sonrası tufan kafası…
    Tek tek sıralasak ta kimse okumuyor aslında!
    Biz yazdığımız kendimiz içsel leştiriyoruz sadece. Yani oluyor sadece faydası yazana🙂.
    – 10. Katta oturan birini zemin kata yada bodrum katında oturacaksın desen bundan sonra,
    – hergün 10 ekmek yerine 2 ekmek alacağını söylesen,
    – çocuğu kolejde (varmı hâlâ bilemedim) okuyanın artık mahalle okulunda okuyacağını..
    *Ortadireğin artık yıkıldığını ve teneke kulübede yaşayacaklarını gibi..
    Örnek bitmez,
    Celladına aşık olmuşsa.. ile de açıklamaya kalkan olabilr, aptal bunlar… İle de😠
    Sonuç:
    Şimdiye kadar olan neydi, kimler geldi kimler geçti (bak hala çiller mesut gündemde!) Güller dikenler, IMF nin adamları sorosun yardımları…
    İşte sana NEDEN!!!

  19. Bu konuda benim naçizane görüşüm şudur : RTE kadar ; her mağlûbiyetten bir mağduriyet ve her mağduriyetten de mutlaka siyasi menfaat çıkarmasını çok iyi bilen , bu bağlamda halkın gönlünü okşamasında , gözünü boyamasında da çok başarılı olan ,halkın dini duygularını etkili bir şekilde kullanan bir lider , siyasi tarihimizde olmamıştır , dünyada da olduğunu pek sanmıyorum!
    Bir diğer sebep ise ; kim ne derse desin, liderleri ne yaparsa yapsın , muhalefet partilerinin yeterince aktif ve bunca zaafiyetlerine rağmen siyasi iktidarın üzerinde etkili ol(a)mamasıdır .Muhalefetten ; ülke çapında ve ses getiren , iktidarı sarsan , gözünü korkutan, aklını başına almasını sağlayan hiç bir önemli ve etkili bir tepki görmedik !
    Tabii bu arada , muhalefet gibi , adeta üzerine ölü toprağı serilmişçesine durumu sessiz sedasız seyreden STK nın da ne derece günahkar ! olduğunu belirtmeden geçmek olmaz !
    Bir zamanlar bu TÜSİAD denilen teşkilat, bir ay boyunca gazetelere tam sayfa ilan vererek (bu arada bazı malları da karaborsaya düşürerek ) rahmetli B.Ecevit hükümetini nasıl alaşağı ettiklerini , yaşı müsait olanlar herhalde hatırlayacaklardır !
    Ve son olarak ben şahsen bu ekonomi konusunda artık sadece dua ! ediyorum, elimden başka bir şey gelmiyor !

    • Mucib bey ifadenizi “her mağlûbiyetten ve her mağduriyetten mutlaka siyasi bir galibiyet çıkarmasını çok iyi bilen bir lider” olarak düzeltiyorum.
      Aynı ifadeyi dersimli kemal için de şu şekilde güncelliyorum:
      “her mağlûbiyetten mutlaka siyasi bir menfaat çıkarmasını çok iyi bilen bir lider”
      İtirazı olan?

    • Mucib bey yılların duayen yazarı anlayamıyorum bilemiyorum dedikçe bakıyorum sizde fırsattan istifade naçizane acizane diyerekten bizleri ziyadesiyle aydınlatıyorsunuz maşallah!
      Yalnız daha önceki bazı münasebetsiz arkadaşlarımızın sayın yazara yönelik haksız ithamlarından geri kalmamış olmak için yaptığınız kimi allamelikleri de tekrarlamazsınız umarım…

    • Mucitlemişsiniz eskilerden birşeyler. Fakat,
      Bu ülkede her ne olduysa önce bağıra bağıra sonra çığıra çığıra geldi herşey.
      Ya tanklar yürüdü yollarda ya çocuklar öldü koğuşlarda.
      Ya ikna edilmiş bacılar güya, ya paralel yapı inşa edilmiş iirticadan korkuyorum ayaklarına.
      Lakin, o ayakların kokusu çok pis çıkıyor, bedelini yine Tramp değil bizim çoluk çocuğumuz ödüyoruz.
      Gücü eline geçiren kendine yontuyor geri kalan tankların arasından kendini kurtarıyor.
      Bir yutup izledim. Öğretmen hukuk dersi başlamadan daha öğrenciyi tek ayak tahtada dikiyor.
      Kız öğrenci soruyor ders başlamayacak mı?
      Öğretmen der uygulamalı veriliyor şu anda siz arkadaşınıza ceza verirken… Felan..
      Bundan 15 yıl önce çocuğumu evimden uzak bir okula göndermek zorunda kalmıştım bende, ilk okul eğitmenine çocuğuma eğitim ver sopa dayak atme dedim diye.
      Bizde bu tür işlerde gazetelere ültümaton gibi ilanmı versek bu işlerde acaba😂
      Belki aylıklara zam verilir,
      Enflasyon kur düşer,
      Akaryakıtta indirim..
      Sebze meyve gıda bol ve ucuzlar ha😊

  20. Neden mi muhalefet güven vermiyor?
    İstanbul a bakmak yeterli .3 yıl oldu
    İstanbul da iyiye giden birşey söyleyin bana Trafik mi ulaşım mi yeşil alan mi temizlik mi.
    Hakikaten birşey söyleyin ve tek çözümün Erdoğan’ın gitmesinde gören muhalefetin derde derman olmayacağını anlayın.

    • Sana soru Ahmet Davutoğlu AK partideyken %49.5 aldı. Şimdi ise bu oyu alamıyor. Demek ki neymiş
      muhalef güven vermiyorda ondan değil demek ki.

      Yoksa çarkları Güzel oluşturmuş 11 milyon AKP üyesine nasıl AKP’liler 5-10 maaş alıyorsa bunlarda 3-5 yerden alıyor.

      Bir tanıdığım AKP’li Çalışmayı sevmiyor müstakil deden ev kalmış Ana, baba Hasta maaşı alıyor bakan Kişiyede bakım parası veriliyor. Başka yollarla para alınıyor.

      Birileri hatırlatmalı Allah rızkı veriyor, Kul değil. Bunu anlamadıkları sürece iyice kötüye gideceğiz.

      • Yani makarna diyon
        Bir bitmediniz
        Halk Biden in dostlarını Haçlı severleri ve hdpp artıklarının olduğu yerde olmaz
        Kapiş hesap çok basit

  21. Muhalefet partileri oylarını arttıramıyor. Neden? Çünkü millete güven vermiyor ve milli meselelerde ülke menfaatlerini gözetmiyorlar. Koalisyonlardan nefret eden halk, karşısında sadece Erdoğan düşmanlığında birleşen 6+1’den oluşan toplama takıma inanmıyor. Ne projeleri var, ne hedefleri ne de devlet tecrübeleri. Hala bir CB adayını açıklayamadılar. Bunlara vatan teslim edilmez. Allah korusun. 2023 seçimini göremeyecekler silinip gidecekler.

    • -meselelerde ülke menfaatlerini gözetmiyorlar!
      -Koalisyonlardan nefret eden halk!
      -karşısında sadece Erdoğan düşmanlığında birleşen 6+1’den oluşan toplama takım!
      -Ne projeleri var, ne hedefleri ne de devlet tecrübeleri!
      -Hala bir CB adayını açıklayamadılar!
      – Bunlara vatan teslim edilmez!!!
      *(Şimdi ben sana senin hangi sözüne inanıp güveneyim de söylediklerini ciddiye alayım bundan sonra?)

  22. Demokrasilerin temel getirisi barışçıl bir şekilde iktidarın değişmesini sağlaması. Tüm rejimlerde, diktatörlüklerde de, iktidar illa bir gün değişiyor. Ama değişim zorlu oluyor, kanlı oluyor, ülkeler harap oluyor, insanlar sefil oluyor. Demokrasi bunun için icat edildi. İktidarlar değişsin, değiştirileceklerini kabul etsinler, bir gün sorguya çekileceklerini ve hesap vereceklerini bilsinler diye. Eğer bir iktidar daha iktidardayken sorumsuzca kararlar alıyor, ülkenin kaynaklarını har vurup harman savuruyor, hiç denetime izin vermiyorsa, hesap vermiyorsa, böyle bir iktidardan korkulur. Çünkü bu iktidarın niyetinin iyi olmadığı açık. Gitmeye niyeti olmadığı da açık. Bu durumda ne yapacağını kestirmek de çok zor. Barışçıl bir şekilde iktidarı teslim etmek istemeyeceği de aşağı yukarı belli. Son derece zor ve zorlayıcı bir duruma düşmüş durumdayız. Uzun süre iktidarda kalmanın bizim gibi demokrasisi hasarlı ülkelerde ortaya çıkardığı bir handikap bu. Buradan çıkmak oldukça zor. Umarız seçimler tez zamanda ve temiz bir şekilde yapılır. Uluslarası kuruluşlar mutlaka aracı ve yardımcı olmalılar. Üyesi ve kurucusu olduğumuz pek çok AB ve dünya kuruluşu bu günler için var. Mutlaka seçim güvenliği sağlanmalı ve iktidar geçişi haksızlıklara izin vermeyecek şekilde sağlanmalı.

  23. Siyasi partiler kanunu veya her ne ise ülkemizde batılı anlamda demokratik bir parti oluşumuna hiç izin vermiyor. Defalarca gördük ve görüyoruz. Bu sistemde liderler var ve ona ölesiye yapışmış takipçileri var. Buna parti disiplini de diyorlar. Disiplin kurallarını da lider belirliyor. Herhangi bir aykırı söz ve davranışa da parti içinde asla izin verilmiyor. Böyle olunca Akparti falan demek de anlamlı olmuyor. Öyle bir parti aslında yok. Partisini aşmış bir adam var. O gittiğinde arkasında toz duman arasında puf olup Akp’nin hiç olmamış gibi kaybolduğunu göreceğiz. Yakında.

    • İYİ Parti Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral, Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığına karşı çıkarken onun Alevi kimliğini gerekçe gösterdi. Kılıçdaroğlu’nun Alevi olması sebebiyle Türkiye’de seçim kazanamayacağını ifade etti. Devam etti: “Türk toplumu açısından, yani Sünni diyebileceğimiz daha Müslüman kesim tarafından bu, bir endişedir. Bu, oy verilmemesi gereken bir problemdir…”

      Kılıçdaroğlu’nun aday olmasının engellenmesi için bir oyun oynanıyor.

      Meral Akşener’in, “Başta Sayın Kılıçdaroğlu olmak üzere üzülen her bir kardeşimden İYİ Parti Genel Başkanı olarak özür diliyorum” açıklaması, şahsen benim kanaatimi değiştirmiyor. İbrahim Halil Oral’ın disiplin kuruluna sevk edilmesi de ha keza bir oyun oynandığı iddiasını ortadan kaldırmaz. Hatta 6’lı masada çatlak çıkmaması için Kılıçdaroğlu’nun dün CHP Genel Merkezinde Oral ile görüşmesi, özrünü kabul etmesi de zevahiri kurtarma gösterisinden ibaret.

      Evet, Kılıçdaroğlu’nun adaylığını önleme oyunu var.

      Oyun hem içeriden, hem dışarıdan oynanıyor.

      CHP dışından oynanan oyunda anlaşılan bir İYİ Parti milletvekiline rol düşmüş.

      Tam da Kılıçdaroğlu’nun adaylığı iyice dillenmiş iken pat diye konuşuyor. “Sünni çoğunluk varken Alevi kimlikli aday olmaz” çıkışı, 6’lı masaya atılan el yapımı patlayıcı değil mi?

      Zekâ kıtlığı olan biri bile bu kadar kör gözüne gözüne çatapat atmaz.

      Ölçülmüş, biçilmiş özürler falan ayarlanmış ince tezgâh böyle kurulmuş olamaz mı?

      Neden daha önceleri değil de şimdi?

      Kılıçdaroğlu’nun Aleviliği şimdi mi akıllarına gelmiş?

      Demek ki ikili görüşmelerde Kılıçdaroğlu, aday olmaması için ikna edilememiş.

      Şimdi artık Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliğini bilmeyenlerin bile kulağına kar suyu kaçırmış oldular.

      Maksat da buydu zaten.

      Ancak bu oyun çok tehlikeli. Sırf cumhurbaşkanlığı adaylığı için bir Sünni-Alevi çatışmasının zeminini hazırlamak, fitne kazanına odun taşımak milletimizin kardeşliğine yönelik en büyük ihanetlerden biridir.

      Nitekim sosyal medyada, içindeki kin ve öfkeyi öylesine saçanlar var ki, İYİ Parti milletvekilinin yaptığının affedilir bir tarafı asla yok…

      Gelelim içerden oynanan oyunda rol kapanlara.

      Batı ittifakı, başta Washington, Kemal Kılıçdaroğlu yerine Ekrem İmamoğlu’nu istiyor. Bunu sağır sultan bile duydu.

      ABD Büyükelçisi İmamoğlu ile sık sık görüşüyor. Kılıçdaroğlu’na mesaj veriliyor.

      Bundan sonrası, CHP içinden görünenlerin tezgâhları ile Kılıçdaroğlu’nu yıldırmak.

      Bakınız geçenlerde Soner Yalçın Sözcü gazetesindeki köşesinde ve Odatv.com’da yayınlanan yazısında Kılıçdaroğlu’nu, “bir kardeş tavsiyesidir” diyerek kimsenin tehdit etmediği kadar tehdit etti.

      24 Mayıs 2022’deki “Kılıçdaroğlu için endişeliyim” başlıklı yazısında şunları yazdı:

      “İşte o soru hep içimi kemiriyor: 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanamazsa ne olacak?

      Salt siyasi hayatı bitmez. Hakaretlere, saldırılara uğrar. Ağır iftiralar ile karşılaşır. Yıllarca sürecek komplo teorilerinin merkezinde yer alır. Ağır bedeller öder. Yaşamı allak bullak olur…

      Siyaset acımasızdır, Kılıçdaroğlu bu kez imkânı yok affedilmez. Hatasının cezası, kıyamete kadar çektirilir…

      Görüşüm şudur: Türkiye’nin önümüzdeki dönemde Kılıçdaroğlu gibi değerli-tecrübeli lidere ihtiyacı var. CHP’nin başında kalmaya devam etmesi ülkenin yararınadır…”

      HDP, Mansur Yavaş’a “korkak” dedi, adaylığını bitirdi.

      İYİ Partili milletvekili Kılıçdaroğlu için “Alevi” dedi, adaylığını çıkmaz sokağa gömdü.

      Soner Yalçın, “Cezanı kıyamete kadar çekersin, ona göre…” dedi.

      6’lı masadakiler söyleniyordur; “Kim oturttu bizi buraya?”

      • Muzaffer ne sever anladık. Ama yine benim yorumuma cevap olmamış bu. Yani yolsuzlarla yola devam mı? Hiç bir eleştiri yok mu ülkenin getirildiği bu sefil duruma.

  24. Bir ara yazarımız da söylemişti. Artık herhangi bir şeyi doğru yapma şansları yok. Doğrunun ne olduğunu bilseler ve yapmak isteseler bile yapamazlar. İktidarda yıllardır oluşturdukları yolsuzluk ağı çok geniş, hayatın pek çok alanına değiyor ve bir tür yolsuzluklar dengesi bu. Kıpırdayanı temizlerler. O yüzden iktidar böyle debelene debelene gidecek çukura. Olan ülkeye ve akılsız halka olacak. Onlar körü körüne iktidarın badem gözlü olduğunu, bir gün onları kurtaracağını, dış güçlerin izin vermediğini sayıklaya sayıklaya arkasından gidecekler. Akılsızlıkta ısrar edene çözüm yok maalesef. Sonuç açık ve görünüyor.

    • Hükümet Sistemi’ni “kan akmadan değiştiremezsin” dedi.
      Ama sistem, kimsenin burnu kanamadan değişti. Şimdi kendisi de bu sistemde başkan adayı olmaya çalışıyor.
      ***
      Erdoğan için:
      “Kaçacak” dedi.
      Hem de kaçıncı defadır dedi.
      Ama kaçan falan yok.
      “Aday olmayacak” dedi.
      Ama gördü ki adaydır.
      ***
      Erken seçim için 7 kere tarih verdi.
      Ama hiçbiri doğru çıkmadı.
      Şimdi 6 Kasım diye tutturdu. Biliniz ki yine sallıyor.
      ***
      Kaybettiği mahkemelere bakar mısınız? Ödediği tazminatların sebebi, hep hayal içinde yaşamak.
      Yahu bir kerecik olsun iddiası gerçek çıksın.
      Çıkmıyor.
      ***
      Belediyelerden tek personel atılmayacak diye namus sözü verdi.
      Sonuç:
      Binlerce işçi atıldı.
      ………..
      Şimdi cezaevlerinde birilerine derhal tahliye sözü veriyor ya.
      Sözü senettir, korkmayın.
      Referansı aynadır.
      ***
      Size yüzlerce örnek verebilirim…
      Ama ne lüzum var?
      Nefes tükettiğime değmeyecek.

      Benim canımı sıkan, sadece şudur:
      Bu yapıdaki bir insan, cumhurbaşkanlığına talip olup, adaylık peşinde koşuyor.
      Neye güveniyor?
      – Erdoğan karşıtlarına.
      Alâ…
      Ne var ki, çeyrek porsiyonlu bu zat, kendi karşıtlarının yüzde 75 olduğunu unutuyor.
      Yahu 12 yılda insan bir gram olsun ilerlemez mi?
      Bakın Babacan bile yüzde yüz mesafe almış… Oyları yüzde 0.5 iken yüzde 1’e çıkmış.

      • Benim yazdıklarıma cevap olmamış bu. Yolsuzlara hiç sözünüz yok mu? Yani ülkeyi soymaya devam etsinler mi? Yeter ki Kılıçdaroğlu gelmesin, biz razıyız mı diyorsunuz? Hırsızsa da bizim hırsız mı yani. O zaman size de bu layık diyorum ben de zaten. Anlaştık.

        • Her zaman söylememize rağmen, kendimiz söyleyip kendimiz dinliyoruz ki siyasi yönden Türkiye’mizin en büyük problemi aklı başında, tutarlı, umut veren, güvenilir bir muhalefeti olmamasıdır.
          Bunun da ana sebebi, 27 yıl tek başına iktidarda kalan ve ondan sonra da bir daha, darbesiz iktidar yüzü görmeyen ve bir türlü muhalefeti kabullenip gereğini yapmayan CHP’nin, muhalefet etmeyi mütlif etmek (telef eden, öldüren, yok eden) şeklinde anlayıp uygulamasıdır.

          Zira ‘İktidar, dünyanın en güzel, en hayırlı işini de yapsa, bu muhalefet anlayışının ona, iyi ve güzel deme lüksü yok’muş. ‘Onu karalamakla ve yerin dibine sokmakla mükellef’ olduklarını kendileri itiraf ediyor.
          Bakınız milenyumun bu ilk çeyreğinde dünya yeniden kuruluyor. Milletlerarası münasebetler, hiç olmadığı kadar girift ve yoğun bir şekilde sürdürülüyor. 3. Dünya Savaşı’nın eşiğine gelen ülkeler, gecelerini gündüzlerine katıp harıl harıl çalışıyor; çeşitli önlemler alarak ülkelerini bu badireden kurtarabilmenin yollarını arıyorlar.

          Rusya’nın saldırganlığından korkan İskandinav ülkeleri NATO’ya girebilmek için başvuruda bulundular.
          Türkiye’mizin etrafı ateş çemberi; ülkemizin içeriden ve dışarıdan kuşatılması ve oyun dışına itilmesi için, dost ve müttefiklerimiz dahil bir kısım devletler ellerinden geleni artlarına koymuyorlar.
          Aynı dost ve müttefiklerimiz 40 yıldır, bizi terörle boğuşturuyorlar. Üstelik onlara her türlü desteği verip üzerimize salıyorlar; envaiçeşit terör örgütleri marifetiyle, ülkemize karşı vesayet savaşı yürütüyorlar.
          Çok şükür, başımızda aklıselim bir iktidar var; içeride ve dışarıda gerekli önlemleri alıyor, diklenmeden dik duruyor ve ülkemizin menfaatlerini savunuyor.
          Başımıza bela edilen terör örgütlerinin mensupları, müttefikimiz (!) olan ülkelerde cirit atıyor, oralarda yuvalanıyor, himaye edilip destek görüyor.
          Mehmetçiğimizi şehit eden silahlar bu ülkeler tarafından veriliyor, bunların arasında NATO’ya girmek için başvuran İsveç ve Danimarka ülkeleri de var.
          Türkiye bu ülkelerin, özellikle İsveç’in terör yatağı olduğunu, teröristleri desteklediğini söyleyerek NATO’ya girişlerini VETO edeceğini açıkladı.
          Yunanistan, ABD’ye giderek Türkiye’nin Mavi Vatan ilanını ağababasına şikâyet ediyor ve demek istiyor ki, Türkiye Ege ve Akdeniz sahillerinde yalnızca balık tutabilsin; asla daha ileri gidemesin.
          Bütün bu olaylar karşısında, muhalefetten bir şey duydunuz mu? En çok konuşulması gereken bu denli milli meselelerde muhalefet neden susuyor? Neden, yol göstererek iktidarın yanında durmuyor ve dışarıya karşı birlik olduğumuzu göstermiyor?
          Neden susuyor ve neden 6 artı 1’in ağzını bıçak açmıyor, biliyor musunuz? Milli menfaatlerimizi korumaya matuf açıklama yaparlarsa HDP’yi, dağdaki ve mahut ülkelerdeki terör örgütlerini ve onların dışarıdaki ağababalarını üzmekten ve ürkütmekten korkuyorlar.
          Milli menfaatlerimiz aleyhinde söz söylerlerse bu kez milleti kızdıracaklar ve bir çuval inciri berbat edecekler.
          Kendilerini öylesine bir çıkmazda konumladılar ki, aşağı tükürseler sakal, yukarı tükürseler bıyık!
          İşte muhalefet, sittin senedir bunun için umut olamıyor, iktidara alternatif olamıyor.
          En iyi halleriyle bile merkebin kuyruğu gibi ne uzuyor ne kısalıyorlar!

Yoruma kapalı.