İstanbul/Yeşilköy’e kadar ordularıyla kim gelmişti; Mısır mı, yoksa Rusya mı?

21
Reklam

Günümüzde yaşananlar tarihimizin de aynasıdır… Tarihi bilmeyenler geçmişte yapılmış yanlışları tekrar ederler…

Yukarıdaki iki cümle bana ait, ama tarih felsefesi üzerine kafa yoran uzmanlarda benim yazdığımdan ileri tespitler okuyabilirsiniz.

Tarih bizde ders olarak okutuluyor, not almak için yapılan ezberler yüzünden tarihle olması gereken düzeyde bir irtibat kurulamıyor.

İşte size taze bir örnek

Önceki akşam AK Partili bir politikacı katıldığı televizyon programında Mısır’la yakınlaşmayı savunanlara karşı, itiraz mahiyetinde, “Biz tarihte Mısır’ın Ayastefanos’a, Yeşilköy’e kadar nasıl geldiğini biliriz” demiş.

Programa katılanlardan biri, galiba bir gazeteci, “Mısır değil Rusya” düzeltmesini yapmış.

Haberi veren gazeteler ve internet siteleri politikacının bu düzeltme üzerine bir süre donup kaldığını kayda geçirmekteler.

Dün birileri bu haberi düzeltir diye bekledim, o düzeltme gelmedi. Bugünkü gazetelerde de habere itiraz eden herhangi bir yazıyla karşılaşmadım.

Reklam

İtirazım şuna: Politikacının cümlesi yanlışlık içeriyor, ama düzeltme farklı olmalıydı.

Tartışılan konu Mısır olduğuna göre doğru cümlenin şöyle kurulması gerekirdi: “Biz Mısır’ın ordusuyla Kütahya’ya kadar geldiğini, ordunun başında karşısına çıkan sadrazamı esir alan Kavalalı İbrahim Paşa’nın, Avrupa devletlerinin tepkisinden çekinmeseydi İstanbul’a kadar ilerleyeceğini biliriz…” 

Mısır’dan gelen tehdit Sultan II. Mahmut döneminde kendini gösterdi. Osmanlı ile işbirliği yapmakta olan Kavalalı Mehmet Ali Paşa ile yine paşa unvanı verilen oğlunun isteklerine önceleri İstanbul fazla ses çıkartmıyordu. Mısır’da egemen güç haline gelen Kavalalı ailesi, kökenlerinin bulunduğu Mora’yı gözüne koymuş, ancak patlayan Yunan isyanı sonucu o hevesini gerçekleştirememişti.

“O halde geniş Suriye bizim olmalı” diye düşündü ve gözünü oraya dikti Kavalalı.

Talebine olumlu cevap alamayınca da oğlu İbrahim’i ordusuyla Osmanlı egemenliği altındaki bölgeye gönderdi. İbrahim Paşa komutasındaki Mısır ordusu Filistin’i bütünüyle eline geçirdi, oradan Suriye’ye yürüdü. O arada İstanbul hükümeti onu ve babasını ‘asi’ ilan etti. İbrahim Paşa ordusu Suriye’den Anadolu’ya girdi, karşısına çıkan Osmanlı ordularını yenerek Konya’ya, oradan da Kütahya’ya kadar ilerledi.

İstanbul’u da gözüne kestirmişti İbrahim, fakat babası onu Kütahya’da durdurdu. 

Bunları herhangi bir ansiklopediden öğrenmek mümkün. İnternetten de ulaşılan İslam Ansiklopedisi’nden şu bölümü aktarayım

“Mustafa Reşid Bey, Bâbıâli tarafından yeni bir tâlimatla Kütahya’da bulunan İbrâhim Paşa’nın yanına gönderildi (29 Mart 1833). Yapılan görüşmelerde Mustafa Reşid Bey, İbrâhim Paşa’nın uzlaşmaz tavrı karşısında kendisine verilen tâlimatın dışına çıkarak Mehmed Ali Paşa’nın eline geçen bütün yerler, dolayısıyla Halep ve Şam’dan başka Adana’nın da İbrâhim Paşa’ya bırakılmasına razı oldu. II. Mahmud bunları kabul etmek istememiş olmakla beraber, dört gün süren bu görüşme esnasında ikinci bir Rus filosunun Boğaz’a gelmesi ve Beykoz’a asker çıkarması ile (2 Nisan 1833) meydana gelen siyasî gelişmeler, ayrıca İngiltere ve Fransa’nın müdahale ve baskısı sonunda bu taleplere rızâ göstermek zorunda kaldı (3 Mayıs 1833).”

Reklam

Okuduklarınız bugünkü Mısır’la ilgili bir şey söylüyor mu?

Bana göre şunu söylüyor: Mısır’ı bugün Kavalalı ailesi yönetmiyor, ancak Mısır’ı bugün yönetenler tarihlerinin bu bölümünü bilerek kendilerini Türkiye’ye karşı öyle konuşlandırıyorlar.

Ruslar doğuda Erzurum’a, batıda İstanbul’a kadar gelmişti

Televziyondan gazetelere yansıyan düzeltme de önemsiz değil, tam tersine o da tarihimizin biraz daha günümüze yakın bir başka dönemiyle ilgili. 

Tarihimizin ’93 Harbi’ diye bilinen tozlu sayfalarıyla ilgilidir Ayastefanos konusu.

O savaşın nasıl çıktığını da yine İslam Ansiklopedisi’nden okuyalım:

“Rusya 1856 Paris Antlaşması’ndan sonra Osmanlı Devleti’ne karşı takip ettiği panslavizm siyasetiyle Balkanlar’daki Slav ahali üzerinde faaliyetlerini arttırdı. Fransa’nın Almanya karşısında yenilmesinden (1870) sonra Avrupa dengesinde ortaya çıkan durumdan faydalanan Rusya, Paris Antlaşması’nın kendisiyle ilgili hükümlerinden kurtulmayı başardı ve Osmanlı Devleti’ne karşı daha aktif bir siyaset takip etmeye başladı. Osmanlı Devleti’nin tasfiyesi anlamına gelen Şark meselesini halletmek üzere desteklediği ve silâh yardımında bulunduğu Balkan milletlerini isyana teşvik etti. Bu yüzden ortaya çıkan Hersek ve Bulgar isyanlarını istismar ederek Bâbıâli’yi Avrupa siyasetinde yalnız bırakmak için yoğun bir faaliyete girişti. Özellikle 1876 Mayısında meydana gelen Bulgar isyanında on binlerce Bulgar’ın Türkler tarafından katledildiğini iddia ederek hadiseye dinî bir mahiyet kazandırdı. Zaten dış borçların ödenememesi meselesi yüzünden Avrupa umumi efkârı da Türkler’e karşı infial içinde bulunuyordu. Rusya’nın tahrikleri neticesinde İngilizler de buna katılınca Osmanlı Devleti Bulgar katliamı iddialarının faili olarak Avrupa siyaset sahnesinde yalnızlığa itildi. (..) Nihayet Avrupa’nın hukukunu müdafaa iddiasıyla harekete geçen Rusya, 24 Nisan 1877 tarihinde Osmanlı Devleti’ne karşı savaş ilân etti.”

Savaşın sonunda ne olduğunu da aynı kaynaktan aktarayım:

“Rusya ile iki cepheli olarak başlayan muharebeler, Doğu Anadolu’da Gazi Ahmed Muhtar Paşa’nın, Balkanlar’da ise Gazi Osman Paşa’nın kahramanlıkları ile önceleri Osmanlı Devleti’nin lehinde bir gelişme göstermişse de bu durum uzun sürmedi. Osmanlı Devleti’nin Karadeniz’deki üstünlüğü sebebiyle Ruslar kara muharebelerine önem verdiler ve doğuda Erzurum’a, batıda da İstanbul önlerine kadar geldiler. Durumun vehametini gören Bâbıâli, muharebeleri durdurmak için Rusya’ya başvurdu ve 31 Ocak 1878 tarihinde Edirne Mütarekesi imzalandı. Bu mütarekeye göre Osmanlı kuvvetleri Küçük Çekmece-Terkos hattına kadar çekilecek, bu hattın 5 km. önüne Rus askerleri yerleşecek ve iki kuvvet arasında tarafsız bir bölge bulunacaktı.”

Esas büyük mutabakata İstanbul/Yeşilköy’de varıldı. Anlaşmanın maddeleri yine İslam Ansiklopedisi‘nden:

  • Sırbistan, Karadağ ve Romanya tam bağımsızlık kazanacak ve sınırları genişletilecek.
  • Büyük bir Bulgaristan Prensiliği kurulacak, prensliğin sınırları Tuna’dan Ege’ye, Trakya’dan Arnavutluk’a uzanacak.
  • Bosna-Hersek’e iç işlerinde bağımsızlık verilecek.
  • Teselya Yunanistan’a bırakılacak.
  • Girit ve Ermenistan’da ıslahat yapılacak.
  • Osmanlı Devleti Rusya’ya 300 milyon ruble nakit, geri kalanı toprak olarak (Kars, Ardahan, Artvin, Batum, Doğubayazıt ve Eleşkirt) ödenecek şekilde toplam 2 milyar 410 milyon ruble savaş tazminatı ödeyecek.

93 Harbi Sultan II. Abdülhamit döneminde oldu.

Mısır ordularının Kütahya’ya kadar gelmesine yol açan ihtilaf yaklaşık 200 yıl önce yaşandı. Rusya ile ordularının doğuda Erzurum’a batıda da İstanbul önlerine kadar gelmesine yol açan ihtilaf da 150 yıl öncesine ait.

Size bir milyonluk bir soru: Acaba Mısır ve Rusya ile ilişkilerimizle ilgili kararlar veren kadrolar tarihimizin bu sayfalarını biliyorlar mı?

Benim cevabım şu: Herhalde biliyorlardır, bilmeleri gerekir; yoksa nasıl doğru kararlar alabilirler?.  

Tek bir politikacı donup kalabilir, ama devlet yönetiminde bulunanların bunu yapma lüksü yoktur.

ΩΩΩΩ

Reklam

21 YORUMLAR

  1. Kobani olaylarından 6 yıl sonra HDP’li 82 kişi hakkında gözaltı kararı verilmesi siyasi amaçlı gibi gözüküyor. Zira olaydan hemen sonra soruşturmaların başlayıp en geç 2-3 yıl içinde bu davaların sonuçlanması gerekirdi.

    Tahminim HDP’yi sokağa dökmek istiyorlar. Eğer olay bu aşamaya gelirse sıra HDP’yi kapatmaya da gelebilir.

    Eğer HDP kapatılırsa ABD ve AB, PKK’yı terör örgütleri listesinden bir süre sonra çıkartabilir. Bunu da hesaba katmamız lazım. Politika çok ince iş fakat ‘Siyasal İslam+Avrasyacı’ Cumhur İttifakı çok kaba.

  2. Faiz neden enflasyon sonuçtur. (R.T.Erdoğan)
    TCMB, enflasyon öngörülenin üzerinde arttığı için faiz artırımına gittiğini açıkladı.

    Erdoğan faizleri talimatla indirdi ama enflasyon yine de arttı. Döviz kurları tutulamayınca MB mecburen faiz artırımına gitti ve RTE’yi yalanlamış oldu. Şimdi hani RTE ne demişti ama ne oldu falan demeyeceğim, durum apaçık ortada zaten. Esas mesele şu, RTE yanlıları bu tutarsızlığı görmezden geliyorlar ve en küçük bir eleştiride dahi bulunmuyorlar.

    Ayrıca bu iki puanlık artış ile %10,25 faiz de döviz kurunu tutamaz. Tıpkı adaları Lozan’da CHP vermiş, Kavalalı Yeşilköy’e gelmiş palavralarının tutamayacağı gibi. Tarihte eşine az rastlanır propaganda ayinleri ile bazılarının beyni öylesine yıkandı ki ekonomi davulu patlamadan Ebu Cehil’ler gerçekleri göremeyecekler. Cumhuriyet tarihinin en müsrif ve en verimsiz ekonomi politikalarının sonuçlarını görmeye (maalesef) az kaldı.

    • Görmedim -duymadim -konuşmadim (üç maymun)
      Enflasyon – faiz – döviz (? ? ?) (acaba nedir nedir)
      Amca – Dayı – Kaynana! (Acaba hangisi ola?)
      Eline tebesiri alır hoca ve başlar yazmaya.
      – Bir fazla veren var mı? Varmı artıran? (100, 200!) yaz kızım.
      – Enf. 15 çıkarsa memur asgari ücret taban fiyat kaç ola ki? (Kaç çıkar acaba?)
      – Herdefasında yenilecek miyiz bu keferenin taptığı kağıt parçasına?
      Yokmuş birbirinden farkları aslında.
      Ve yazar hoca, o kadar hesaptan sonrabirtek onu:
      Yüzde 10.25 yazar yazar yazar hiç bıkmadan, usanmadan
      (elinden gelen bıdır).

  3. Gazeteci ve eski AKP Milletvekili Mehmet Metiner gazete yazıları ve TV programlarından oldukça iyi tanınan bir isim. İzlenimlerime göre çeyrek ile yarım aydın arasında bir kişi. Dolayısıyla yaptığı gaf şaşılacak bir şey değil. Erdoğan başta olmak üzere AKP ileri gelenlerinin de tarih konusunda birçok yanlış açıklama yaptığına şahit olduk.

    İzlenimlerime göre AKP’nin elit kısmı kötü gidişat nedeniyle partilerinden ayrıldıktan sonra geriye kalan AKP yöneticileri de M.Metiner ayarında kişiler. Sahip oldukları tarih bilgileri akademik kaynaklara dayanmıyor, muhafazakar camianın gerici unsurlarının yayınladığı popüler tarih kitapları ve makaleler ile sınırlı. Bir de tabi sözlü olarak aktarılan dedikodu mahiyetinde pek doğru olmayan tarihi söylentilere itibar ediyorlar. Adaları hangi Lozan’da kaybettik daha onu bilmiyorlar.

    Buradan yola çıkarak diğer büyük partilere mensup siyasetçilerin dört dörtlük aydınlar olduğu sonucuna varılamaz tabi ki. Fakat ortalama olarak bir kıyas yapıldığında AKP=Erdoğan ve çevresi diğerlerinden oldukça geride kalıyor. Hele bir de menfaat için iktidar partisi AKP’de yer alan laik siyasetçileri çıkardığınız zaman gerçek AKP=Erdoğan partisi medrese kültüründen ibarettir. Bunların haletiruhiyesini anlamak için Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın Marifetnamesi’ni okumayı tavsiye ederim.

  4. Gelinen nokta;
    – Geçmiş satıldı
    – Gelecek ipotek edildi
    – Kasa -(eksi) 35 milyar dolar net rezerv
    Bir süre daha devam ederlerse – 70, bir süre daha
    -140…….

    • Özallı yıllardı, güngecmiyorki zamsız, aybaşı gelmiyorki herşey zamansız, ertesi gün yineben parasız.
      Seçim geldi çattı, abim askerden geldi kapıdan baktı.
      Küçük bir ilçenin belediye Bşk. Secimi var, herkes can atıyor iktidar partisi başkan adaylığı için.
      Belediyenin borcu 35000 diye duymuş abim, başgan olup ta netcem gari dedi.
      Bende dedim ki 70000 olur nolcek?
      Adaylığı suya düştü, araya yamyamlar çakallar, merdivenden kayanlar girdi o parti seçmeni bölündü ve rakip kazandı.
      Bir yıl geçmedi kasa:70000 borç!
      Özal CB oldu.

  5. Mısır,Osmanlı idaresine geçtiği dönemin başlarından itibaren,bu büyük ve zengin coğrafyanın idaresi için gönderilen paşaların orada kendi hakimiyetlerini kurmak üzere iştaha kapıldıkları ve isyanlar çıkardıkları biliniyor.Devlet,güçlüyken o zamanların şartlarında coğrafyanın uzaklığına rağmen isyanlar bastırılabiliyordu.Kavalalı’nın isyanı ise devletin güç yitirdiği, sürekli savaşlarla iyice hırpalandığı bir döneme rastlıyor.Yine de niteliği itibariyle bir iç isyan niteliğinde,Mısır’ın Osmanlı’ya fiili bağlılığı ise o dönemde halen devam ediyordu.

    Osmanlı’nın Rusya’ya ve diğer coğrafyalara olan kayıpları da dişlerinin dökülmeye başladığı zamanlara tekabül ediyor.

    Burada öncelikli düşünmemiz gereken bizim şu an ki halimiz Osmanlı’nın güçlü olduğu dönemlere mi benziyor,güçsüz olduğu dönemlere mi?Gerçek gücümüzün idrakine varırsak oyunumuzu ona göre daha sağlam oynayabiliriz.İktidara ve destekçisi vatandaş Ahmet bey gibilere bakacak olursak ‘uçuşta olduğumuz,herkesin elimize baktığı bir dönemdeyiz,fakat bizim gibi bazıları bunu görmekten kaçınıyor.’Oysa gerçek durum ne ise sonuca ilişkin gerçekliğini de eninde sonunda gösterecektir;kabullenmek istemememiz sonucu değiştirmez.

    Fehmi bey’in yazısında geçen alıntıda şöyle bir bölüm var:
    “dış borçların ödenememesi meselesi yüzünden Avrupa umumi efkârı da Türkler’e karşı infial içinde bulunuyordu.”

    İki gün önce Amerika’nın Ankara büyükelçisinin,Amerikan ilaç şirketlerine Türkiye’nin geçen sene 230 milyon dolar borcu olduğu ve bunun ödenmemesi dolayısıyla geçen sene bizim idarecilerin resmi olarak erteleme ve indirim talebinde bulundukları,ancak bu sene o borcun 2.3 milyar dolara çıktığı ve şirketlerin Türkiye’ye ambargo uygulamak zorunda kalabileceğine dair beyanlarına ilişkin haber medya da yer aldı.Şimdi uçuşumuzun Osmanlı’nın hangi dönemine benzediğini bu göstergeden de bir kıyaslayalım,bakalım.

    Eskiden karikatürlerin sık işlediği bir konu vardı.Ay sonunu getirmekte zorlanıp esnafa veresiye borçlanan vatandaş,hesap zamanı geldiğinde bakkala,kasaba yakalanmadan eve kaçmak için türlü taklalar atar,eve girince de duvarların arkasında kabadayılığı tutar,kendini rahatlatmak için içini evin duvarlarına boşaltır”Gelsenize ulan!Adamın asabını bozmayın;godum muydu oturdum ben adamı, aaa’nadım mı!..”

    Tarihten ders çıkarırken Osmanlı’nın uçuşta olduğu hangi dönemine benzediğimizi de iyi görmemiz lazım.

  6. mehmet metiner mısırı gömmek isterken yeşilköye kadar gelen rusya ile neden bu kadar sıkıfıkı olduğumuzu topluma hatırlatmış oldu.
    kimbilir o on saniyede aklından neler geçti.ah demiştir baltayı öyle bir taşa vurdum ki.iktidarın kimlerle ortak olduğu taştan çıkan kıvılcım aydınlığında görüldü.
    rus ayısı ile dansa başladığında dansın bitimine rus ayısı karar verir.

  7. Sayın fkt şamanizm denilen şey bir din değildir, yani böyle bir din yoktur; en fazla bi felsefe ya da yaşam tarzıdır(hani şu budizme koşan insanların aradığı türlerden)
    Birleşik avrupa ideali günümüzde de maalesef yine ingiltere tarafından ikinci kere sabote edilmiştir, öyle değil mi?

    • Sn. H.Gayret. Bizi bilgilendirin ki hem Müslüman olup hem de dini bir felsefe arayışına girdiğimizde budizme değil de şamanizme koşalım!
      İngiltere birleşik Avrupa idealini 1940’larda sabote etti demek, Hitler ile anlaşması gerekirdi demektir. Böyle bir yaklaşımın anlamı da açıktır!

  8. Geçmişte yapılan yanlışları bilebilmesi için insanın önce oku’ ması gerek (pekte günümüzün sevilen bir kelimesi gibi gelmedi bana, 1400 yıl öncesinden beri bilinmesine rağmen!).
    Çağı yakalamış, geçmişten kopmadan geleceği planlayan, tasarlayan ve uygulayan,
    Vatanperver, inançlı, devletini ve milletini seven, büyüklerini sayıp küçüklerini seven koruyan, ülkesinin, ailesinin, bağ bahçesinin, köyünün şehrinin önemini kavrayan bilen bireyler, bir nesil..
    Geçmişi unutmadan, geçmişten ders çıkararak bugünü yaşayabilmek ve geleceği planlayabilmek,
    İşte bütün mesele bu.

  9. Osmanlı ve Rusya 1683 ten 1917 ye kadar aralıklı olarak sürekli savaştılar.Bunun sonucunda Osmanlı aileside Romonovlarda tahtını kaybetti.İki toplumda milyonlar öldü milyonlar göçtü.Kim kazandı?İngiltere ve Fransa ve kısmen Avusturya Macaristan.Biz savaştık öldük öldürdük onlar hak elde etti toprak kazandı.Mısır Kıbrıs Bosna Hersek anlaşmalarda bize destek vermeleri karşılığı bu ülkelere hukuki statü korunarak üs gibi verildi.Sonuçta iki cumhuriyet kuruldu ama batıya rağmen kuruldu.batının planları geçerli olsaydı Rusya beyazlar ve kızıllar arasında bölünecek ve çok daha küçük olacaktı biz ise orta anadoluda ufacık bir devlet olacaktık.Rusyaya dikkat edelim doğru ama batılı ülkelere de dikkat edelim.

  10. Vallahi ne yalan söyleyeyim , ben bu kıssadan bir hisse çıkaramadım ; belki arkadaşların yorumları bize bir fikir verebilir. Ancak şunu da belirtmeden geçmek istemiyorum; evet tarihi gerçeklerden bu günlere ışık tutacak şekilde dersler çıkarmak gerekir ancak bir yandan da tarihe saplanıp kalmanın yanlış olduğu , bu günün ve geleceğin gerçeklerine göre hareket etmek gerektiği ve bence de doğru olan temel bir görüş, düşünce var .Şimdilik benden bu kadar,herkese selam ve saygılar.

  11. Şeyh uçmaz, müridleri şeyhi uçururmuş.
    Sayın Erdoğan’ın görev ve yetki verdiği şahısların çapı bu kadar olunca; uçmak için çıkılan yolda geri geri gitmekteyiz.

  12. gazeteci ErkamTufan Aytav’ın bir yayınında konuğu Rus türkolog Stanislav Stanov Türk-Rus ilişkilerini değerlendirirken “Rusya stratejik ürünlerini başkalarına satmaz. Türkiye’ye stratejik ürün veriyorsa mutlaka Türkiyeden bir beklentisi olduğu içindir” dedi. Rusyanın Türkiye ile ilgili ne beklentisi olabilir? sorusunun cevabını TSK’nın stratejilerinin planlandığı mekanları Putine en yakın rus genarale gezdirenler ve aynı generalle iç güvenlik konusunda iş birliği yapanlar ve putin ile de seçimler için anlaşma yapanlar beliyorlar mı? diye de sormak lazım.

    https://youtu.be/-1rYdQ2L8zM

Yoruma kapalı.