İnce hesaplar.. Geçmişte bizde de, başka ülkelerde de öyle hesaplar yapanlar oldu.. Yanıldılar…

31
Reklam

Etrafınızda, zamanına iki aydan daha az süre kalmış olan seçimde, oyunu adaylığa hazırlandığı duyulan ve toplanacak 100 bin imzayla bunu başarması beklenen isimlerden birine kullanacağını söyleyenler var mı?

Biliyorum ben bu sorunun cevabı için iyi örnek değilim; etrafım iki ittifaktan birinin adayına yoğunlaşmış kişilerle dolu. Ancak yine de bu soruya “Var, hem de çok var” cevabını verecek fazla insan olduğunu da sanmıyorum.

Sonucu itibariyle iddialı bir seçimde hiç kimse oyunu gelişigüzel kullanmaz.

Kullananlar olmaz mı? Olur elbette, ancak bazı kamuoyu yoklamalarının, bazı muhtemel adayları %10’a kadar oy alabilecek potansiyelde göstermesi, kullananların gerçekten o kadar çok olacağı anlamını taşımıyor.

Geçenlerde siyasi kulislere vakıf kişilerden oluşan bir dost meclisinde, bir önceki cumhurbaşkanlığı seçiminde ortak aday arayışı içerisindeki gruptan ayrılarak “Kazanacağım” iddiasıyla adaylığını koyan Meral Akşener’in ismi geçti. 

Hazirundan biri konuya şu açıklamayı getirdi: “Biliyorum, hemen herkes 2018 cumhurbaşkanlığı seçiminde Akşener’in kararını duygusal sebeplerle aldığını düşünüyor. Benim bildiğim gerçek ise farklı: Yaptıkları anketlerde en güçlü aday olarak göründüğüne birden fazla araştırma firması yetkilisi kendisini inandırmış. O firmaları Akşener’in üzerine karşısına güçlü rakip çıkmasını engellemek isteyenler gönderdiyse şaşırmam.”

Doğru da olabilir bu bilgi; özellikle de şimdilerde bazı tekil adayları ön plana çıkartan anketleri görünce, bilginin doğru olma ihtimali bayağı güçlü görünüyor.

‘Makul çoğunluk’ ve ‘sakin güç’ söz kalıpları size bir şeyler hatırlatıyor mu?

Reklam

Dünyanın yeni bir yüzyıla girmeye hazırlandığı, ülkemizde DSP-MHP ve ANAP’tan oluşan üçlü koalisyonla işlerin yolunda gitmediğinin anlaşıldığı dönemde kullanıma girmişti bu iki kavram.

Sağlığı konusunda hep olumsuz haberlere ve o haberlere dayalı saygıdan yoksun değerlendirmelere konu olan başbakan ile, kendisini ‘devletin tek ve gerçek temsilcisi’ olarak gören dönemin cumhurbaşkanı arasında ihtilaf çıktığı günlerden söz ediyorum.

Milli Güvenlik Kurulu toplantısında cumhurbaşkanı ile başbakan arasında anayasa kitapçığı fırlatılmasıyla ilgili bir çekişme yaşandığı dışarıya yansıtılmış, bunun üzerine zaten zayıf ekonomik dengeler ciddi bir krize dönüşmüştü.

O arada, uzun yıllar boyunca uluslararası bir kurumda görevli olduğu için Türkiye ile fazla bir bağı kalmamış bir ekonomistin varlığı keşfedilmiş, başbakanın bürokraside görevlendirme davetiyle Washington’da uçağa binen ekonomi uzmanı, uçak Ankara’ya indiğinde bakan olacağını öğrenmişti.

O arada, birileri başbakanı “Bürokratlık hafif kalır, bakan olmalı” diye ikna etmişlerdi.

Anlattıklarımda kronolojik hata bulunabilir, kişilerin tavırlarını aklımda kaldığı kadarıyla paylaştığım için yanlış da aktarmış olabilirim. Ancak, sonuç şimdi yazacağım gibidir: Seçime gidilen kargaşalı ortamda, özellikle de kamuoyunda ilgi göreceği anlaşılan yeni bir parti -Adalet ve Kalkınma Partisi, AK Parti- kurulmuşken, var olan dengeyi korumayı sağlayacak yeni oluşumlar için zemin hazırlanmaktaydı.

Genç ve dinamik birinin etrafında bunun sağlanabileceğini düşünenler ‘makul çoğunluk’ adını verdikleri muhayyel bir kitlenin ilgisini çekebileceği iddiasıyla genç bir diplomatı siyasi arenaya sokmuşlardı.

Siyasetçi bir aileden geliyordu genç diplomat. Diplomat olmasına diplomattı ama önceki cumhurbaşkanı döneminde onun yanında bulunmuş, rahle-i tedrisinden geçmişti.

Reklam

Eş-zamanlı olarak, yurtdışından gelmiş ekonomi uzmanı bakan ile sosyal demokrat görüşlerini mensubu bulunduğu partide hakim hale getirme mücadelesi vermiş saygın bir politikacıyı ve mevcut başbakanın sağ kolu sayılan bir bakanı aynı parti çatısı altında buluşturma da bir başka proje olarak devreye alınmıştı.

Medya devredeydi. İkinci doktorasını gazete yöneticisi-yazarı olarak siyaset mühendisliği üzerine yaptığı görüntüsü veren bir gazeteci, birkaç hafta ‘makul çoğunluk’ projesini kamuoyuna tanıttı, sonraki hafta ‘sakin güç’ yakıştırması eşliğinde diğer projeyi…

12 Eylül (1980) sonrasında askerlerin de böyle birer projesi vardı. Onlar da sağda bir parti -Milliyetçi Demokrasi Partisi- ile solda bir başka parti -Halkçı Parti- oluşturmayı hedeflemişler, kurulmasını önleyemedikleri üçüncü bir parti -Anavatan Partisi- iktidara gelivermişti.

Çoğunuza bir başka ülkede geçmiş gibi gelebilecek, yazarken bana bile ‘masal’ anlattığım hissini veren bütün bu gelişmeler 3 Kasım 2002 seçimi öncesinde ülkemiz siyaset zemininde yaşandı.

Yaşandı da ne oldu?

İki proje de tutmadı. AK Parti iktidar oldu.

Projelere kendilerini bağlayan siyasiler bütünüyle zemin kaybına uğradılar. 

Dünya ve Türkiye siyasi gelişmelerini yakından izleyenler John F. Kennedy’den (1960) bu yana ABD’de seçimle iş başına gelmiş başkanların adlarını bir çırpıda sayabilirler…

Sıra şaşılsa bile isimlerin çoğu bizlerce de hatırlanır.

Peki ya şu isimler: Bobby Jindal, John Kasich, Ben Carson, Chris Christie, Carly Fiorina, Jim Gilmore…

Bunlar ve daha üç misli isim 2016 başkanlık seçiminde Cumhuriyetçi Parti’den aday olmak için sahneye çıkmış kişilerdi.

Bizde bu isimleri bilen zaten olmayacağı gibi, Amerikan vatandaşlarının da kendilerine hatırlatılmazsa bu kişilerin başkan olmaya soyunduklarını bileceklerini sanmam. [Google araması sonucu ulaştığım listede yer alan isimlerin çoğunu, o seçim öncesi kimin aday olacağını belirlemek amacıyla yapılmış TV münazaralarını izlediğim halde, ben bile hatırlayamadım.]

Demek istediğim şu: Siyasette kazananların adları hatırlanır.

Kaybedenler ise bir süre sonra unutulur.

Amaçları hep hatırlanmak olsa bile unutulurlar.

Bazıları da kendilerini öne atarak yanlış birinin seçilmesini sağlamışlarsa hatırlanırlar ama anılmak istenmeyecekleri şekilde hatırlanırlar.

Meral Akşener’in, kapıyı çarparak çıktığı ve ardından zehir zemberek bir açıklamayla ittifak ortaklarını suçladığı halde, 72 saat sonra ‘6’lı masa’ya neden döndüğünü düşünüyorsunuz?

Benim kanaatim, ikna edilmesinde ‘İmamoğlu-Yavaş’ formülü etkili olmuş görünse de, çıkışının 2018’de yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde oynadığı rolün tekrarı olarak görüneceği endişesinin daha güçlü bir sebep olduğu…

İnce hesaplar yapanlar da sonunda gerçeği göreceklerdir.

Umarım fazla gecikmeden, bir kez daha “Adam kazandı” demek zorunda kalınmadan görürler.

ΩΩΩΩ

Reklam

31 YORUMLAR

  1. Akşener aynı rolü oynamaktan çekinmiyor ve öyle görünmesinden de çekinmez zannederim. Bu seferki çıkışı erken oldu belki ve aynı bölücü rolü başarı ile götüremeyeceği anlaşıldı ve hızla geri döndü. Anlaşılan partisinde kimsenin haberi yoktu bu çıkıştan. İnsanlar nasıl siyaset yaptıklarını zannediyorlar böyle bir partide elbette zor anlaşılır bir durum. Ama bütün partiler öyle değil mi zaten. Sonuçta masa Akşener’i kabul ediyor, sadece temsil ettiği oylar sebebiyle. Normal bir siyasi ortamımız olsaydı çoktan partinin başından inmesi gerekirdi.

    • Akşener kredisini oldukça çabuk bitirdi kanımca. Seçimde meclis temsilinde bunun etkileri görülecektir zannederim. Kötü bir performans sergiledi yine ve partiler kanunu bize böyle liderler hediye ediyor hep. Partilerinin başından inmiyorlar, 100 küsür parti var böyle, seç beğen al. Hiçbirisi de gerçek siyaset için değil tabii, başka işler için varlar.

  2. %31 Muharrem incenin oyu değildi CHP ve Reisi sevmeyenlerin oyuydu.

    Tarihe bak Ekmeleddin İhsanoğlu Kimse tanımıyordu %38,44 aldı onu destekleyen partiler vardi.
    İkinci bir Akşener olayı yaşatma Beni herkes Destekliyor diye Aday olma Kemal Beye verdiğin sözü tut.

    Türk milleti partisini tutar liderleri Değil aslında MHP başkanı onca hata etti partisinde ayrılan Bahçeliden 1000 kat daha iyi Akşener aday yerine Hala MHP’yi tutan insanlar var.
    AKP ve MHP’ye oy verenlar bu partileri malımsamış, Değiştiremezsiniz. Bu partiler ne kadar suça bulaşsada bu kişiler yinede bu partiye verir. Bunları Kuran çok iyi ifade ediyor.
    https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/A'r%C3%A2f-suresi/1133/179-ayet-tefsiri

  3. Ömerin adaleti bilmem ne diye ötüp duran zevatın dikkatine:
    “Ömer Faruk
    19 Mart 2023 At 11:34
    Bir elektrikli araç kullanıcısı olarak şunu söyleyebilirim.
    Aylardır kullanıyorum hiç bir sıkıntı yaşamadım..
    -Tüm avm lerde şarj alanları var
    -Çoğu yakıt istasyonunda elektrikli şarj alanları var.
    -Aracı alırken size şarj ünitesi veriliyor ki o yeterli eve veya işyeri kapısına takabilirsiniz.
    -Ayrıca normal priz ile de heryerde şarj edebilirsiniz.
    -Sayısız Aplikasyonlar var yüzlerce şarj alanı her km alanda mevcut..
    E şarj, ZES, Opetin vb sayısız applikasyon mevcut..

    Bilgisizlikten dolayı, Yazar piyasayı araştırsa anlardı..Art niyetli ve Bence gereksiz bir eleştiri…

    Yorumu Cevapla
    H. Gayret
    19 Mart 2023 At 00:00
    Türkiye bir otomotiv devidir ve ürettiği arabalar avrupada en çok tercih edilen modellerdir, montajcı tüsiad sermayesinin yaptıklarından çok daha iyisini becerebildiğimizi de togg kanıtlamış oldu, yolun açık olsun akdeniz rüzgarı!!!!!

    Yorumu Cevapla”

  4. Ben türkiyenin geleceģini çok parlak görüyorum inş.sebeplerim var..
    Buda Z kuşağının varlıgı.inşallah Z kuşagı ülkenin geleceği.Z kuşagında gördüğüm şu..akılcı..ideolijik değil..menfeaatci ama hizmet yapan kimse ona oy veriyor.menfaatciligi bu sekil.atatürkçülük müş din miş önem vermiyorlar.Ayasofyanın açılmasına bile altı üstü cami diyorlar.ama laiklik altı ok ilkeler..bunlarıda taktıklari yok.kim işini doğru yaparsa ona oy veririm diyorlar ve parti gözetmeksizin çok eleştireller.bu özellikler en çok chp zihniyetine kaybettirir.kemalizm ve chp zihniyeti belli ezberler üzerinden ve ideolojik kutuplaşmadan iktidar olma siyaseti yapiyor.Z kuşagı bunu takmaz…zaten ülkemin gelecegide bu kemalizm ve chp zihniyetinin iktidar olmamasına bağlı..yani rahat olun..Z kuşagı geliyor .😊

  5. ACZİYETİN İTİRAFI
    6’lı masanın dağıldığı gündü.
    Tanıdığım bir yandaş muzaffer bir eda ile:
    “–Gördünüz mü masayı nasıl dağıttık?.”
    deyince, ben de:
    “–20 yıl iktidarda kal, dosdoğru bir proje-program yerine ayak oyunlarından medet um. Çok yazık”
    deyince yüzü kıpkırmızı olarak:
    “–Haklısın” diyebildi.
    Acziyeti hem yüzüne vurdu.
    Hem de acziyetini itiraf etmek zorunda kaldı.
    İnce olayındaki ince hesap şu:
    Diyelim ki, 100 seçmenimiz var.
    Kemal Kılıçdaroğlu ilk turda 46 oy aldı.
    Şayet:
    –90 seçmen oy kullanırsa 1. turda seçilebiliyor.
    –93 seçmen oy kullanırsa 2. tura kalıyor.
    yani Muharrem İnce’ye ey verecek üç(3) seçmen sandığa gidip oy kullanırsa bu tür sınırda kalan durumlarda seçimi “ikinci tura” bırakabilirler.
    Ancak bu tür küçük hesaplar benim gözümde olduğu gibi seçmen nezdinde de “acziyet” ifadesi olarak algılanacaktır.
    Haydi seçmeni geçtik, işin profesyoneli haline gelmiş AKP yönetim kadrosu ve AKP teşkilatlarının bu durum gözünden kaçar mı?
    Yani AKP yönetim kadrosu ve teşkilatlarının bu tür ince hesaplardan “batan gemi” mesajını almaması mümkün mü?

    • Sayın yk, bu tür ince hesaplardan medet ummak için çok geç filan diyorsunuz ama bakıyorum yine de ince eleyip sik dokuyorsunuz:
      “Diyelim ki, 100 seçmenimiz var.
      Kemal Kılıçdaroğlu ilk turda 46 oy aldı.”
      Acaba bu 46 oyun içersinde cb adayınızın kendi oyu da var mıdır değil mi?
      Malum önceki seçimlerde bizahmet sandığa kadar gidip kendi oyunu bile kullanamamıştı ya:)

      • Sayın h gayret!
        Ben iktidarın aklından geçenleri yazdım.
        Bu benim hesabım ve öngörüm değil.
        Bana göre seçim- meçim olmaz.
        Bazıları yakıp-yıkmadan asla gitmez.
        Kaybettiklerini gördükleri an, olan olur.

    • İkinci tur hesapları iktidardan geliyor, iktidar ise ikinci tur ihtimalini muhalefetin kafasını karıştırmak üzere kurguluyor, çoklu aday çıkmasını sağlamak için bu hesabı yapıyorlar. Gerçekte ise ikinci tur ihtimali yok, ilk turda gene “adam kazandı” diyecekler. Ahanda buraya yazdım. İkinci tur ihtimali yok yok yok! Tek istisna Erdoğan’ın planları tutmaz da “adam kazandı” diyemezlerse işte o zaman kendi hilelerini millet ittifakının hileleriymiş gibi ifşa edip ikinci turu zorlayacaklar. En mükemmel planın bile aksama ihtimali vardır çünkü. İlk turda “adam kazandı”ya oynamaktan başka çareleri yok.

      İkinci tur diye bir şey yok, marem ince ve Sinan ogan Kılıçdaroğlu’nun oylarını bölmek için aday yapıldılar. Başka bir ihtimal yok. Bir puanın bir oyun bile sonucu etkileyeceği bir seçim olacak.

    • “Gel Tayyip” derse,
      Tek geçiyorum: (boşuna piskevit hesabı yapmışsın yk.).
      CB 1.turda seçilir biter!

  6. Ne kadar zayıf düşmüsüz. Muharrem ince gibi birine oy vermek zorunda kalmıştık.
    Hayko bağdat secimden önce böyle bir adaya tepkisini göstermisti de Ahmet şık’tan tutun Hdpden Ayhan bilgen gibi olumlu kişilerin bile hışmına ugramıştı..
    Hey gidi günler.

  7. Sayın Koru,
    olacağı öyle, yazdığınız gibi . Geçen gün cenaze de safa girerken Erdoğan sadece İnce den selamladı safdakileri .

  8. Zorla güzellik olmaz. Geçmişten beri böyle!.. diyerek gelecek ipotek altına alınmamalıdır.
    Kendini o koltuğa getirenin kafasına kitapçık yemesi, o kitabın içindekilerin kafa içine girebileceği anlamına gelmez🤔.
    Gerçeklere bakalım birde:
    Akp ve Rte bu dönemi bitirdimi bitirdi.
    20 yıl meyvesini yedimi yedi.
    Dış güçlerin sana değil efendisine hizmet edeni isteyip başa geçireceği acı bir şekilde tecrübe edildi mi? edildi.
    Hâlâ Muharrem gelirse ha!.. Ramazan çıkmazsa ha!.. şaban kızarsa ha!…
    Yeteeerr Yaaaa huuuuuuu!!…
    Olması gerekene baksak ne olur acaba:
    Etnisite politikasının parti tabelasını mı değiştirsinler istersiniz?😡
    Yine cehape partisini parçalamak için bölüp kıtır kıtır yemek mi istersiniz?
    Bir parti içinde nassı bir demir engel vardır hangi değirmende öğütülür bunca un kafa bilinmez!
    AZ OLSUN BENİM OLSUN kafasıyla 14 Mayısa kadar! böyle giderse😖.
    Masanın etrafına kim çekti dikenli tel?
    Niçin olmayan makama kapısına arkasına Yanına ilişmeye çalışmak?????
    “bunca silah sanayi teknoloji metal araçlara yatırım yaptıranlar, onlarca insanın ölümüne neden olmuş operasyonu yapanlar,
    siz iki kave köşesinde okey çevirip çay içtiniz diye ekmek arası tam somon içinde pastırmada var!..
    gelin biz yiyemiyoz siz yeyin!”
    Derlermi?

  9. benimde doğal olarak etrafımdaki herkes oyunu millet ittifakına vereceğini söylüyor, bırakalım 100.000 imzayı da,
    etrafınızda şimdiye kadar oyumu akp verdim artık vermeyeceğim diyen mi çok yoksa şimdiye kadar hiç akp ye oy vermedim bu seçim ona vereceğim diyen mi var? akp zaten mevcut oyunun büyük kısmını kaybetmişti depremlerden, sellerden önce de. bu felaketlerin özellikle kızılay rezaletinden ve afadla ilgili organizasyon sıkıntılarından sonra oyları ne kadar etkilediğini yakında daha net göreceğiz. ekonomiye olan yansımalarının bir kısmı da seçimden önce hissedilecek muhtemelen, kur kıpırdamaya başladı, nasıl tutuyorlar, ne bedeller ödüyoruz başka bir yorum konusu olsun.
    kamuoyu yoklamalarının aldatıcı olabileceği bir açıdan doğruyken, satılık olanlar bir kandırmaca içinde olduklarını görüyoruz ama bilimsellikten ayrılmayan kuruluşların geçen seçimlerde son derece isabetli çıkan sonuçları da var, matematik yanılmaz.
    sosyal medya ise bir manipülasyonlar alanı, sanal bir alem.
    sayın korunun da işaret ettiği % 10 aldığını gösteren adaylar var, ince gibi. ama herkes bunu birilerinin fonladığını biliyor doğal olarak. tik tok yani çin ya da rusya kimi destekliyor acaba?
    muharrem incenin adaylığını birilerinin köpürttüğü ortada, bu adaylığın millet ittifakını böleceği düşünülüyor, ben daha önce böyle düşünmediğimi söylemiştim, oyları % 10 düzeyinde değil tabii ki ama sonuçta bir seçenek. kemal bey pek çok avantajının yanında bazı dezavantajları da olan bir aday diğerleri gibi mesela alevi olduğu için, chp den olduğu için ya da kişisel bir antipatisi olduğu için oy vermek istemeyen bir seçmen kime oy verecek diye düşünürsek? mecburen recep beye verecek bu durumda. ama iktidara oy vermekte tereddütü varsa ince bir seçenek değil mi?
    ya da değerli bir isim olduğunu düşündüğüm sayın oğan?
    mhp ye oy vermek istemeyen, iyi partiye antipatisi olan biri için bir seçenek değil mi?
    daha düne kadar, adayın kemal bey olması için çağrı yapanlar, kemal beyi aday görmek isteyenler, recep beyin onu kolaylıkla yeneceğini düşünenler bugün o kadar emin değiller, aksine kazanırsa ne olur hesapları yapıyorlar.
    sayın akşenerin kalktığı masa ile, döndüğü masa bile ne kadar farklı değil mi?
    artık ne olsa, hangi formül uygulansa millet ittifakına yarıyor.
    bakınız, daha düne kadar çoklu yapıyı eleştirenler, benzemezler ülkeyi nasıl yönetecek diyenler bugün millet ittifakını taklit edecek hale geldiler ittifaka katacak parti arıyorlar. mhp ile hizbullahçı, dinci hüdapar, yeniden refahla dsp bir araya geliyormuş demek. benzemezler bir arada oluyor muymuş? özlem zengin kırmızı çizgimiz var demişti, var sanıyormuş değil mi?
    düne kadar benzemezler bir arada olmaz diyenler vardı, inceye oy versinler işte.
    bak tek başına.
    millet ittifakına bakıp olmaz diyenler, cumhura bakıp olur diyecek halleri yok ya yani bu kadar ikiyüzlü, aymaz yoktur herhalde ince alternatifleri değerlendirsinler artık. demokrasilerde seçenek iyidir.
    oyları ne kadar fazla gösterirseniz gösterin, ebabillerle ne kadar manipüle ederseniz edin, sandık milletin önüne gelmeyecek mi?
    şimdi burada bile bir kişi kaç isim altında aynı yorumları yazıyor,
    belli ki dertleri fazla görünmek,
    iyi ama gerçekleri ne kadar saklayabilirsiniz?

    bakınız, çanakkale köprüsü sözleşme kapsamında yüklenici firmaya araç başına 15 euro + KDV olmak üzere günlük 45 bin araç geçişi taahhüt edilmişti,
    yani bir yılda 16.425.000 araç,
    kaç araç geçmiş;
    2.200.
    252 milyon euro açık, millet ödeyecek.
    sadece bir köprüdeki zarardan bahsediyoruz.
    geçilmeyen köprüler, uçulmayan havaalanları, kullanılmayan yollar
    müteahhitlere aktarılan dev ülke serveti.
    bu ülke boşuna mı sefalet birincisi oldu?
    ince düşünmeye gerek yok, biraz düşünmek yetecek.

    • Didem hanım “kemal bey pek çok avantajının yanında bazı dezavantajları da olan bir aday diğerleri gibi mesela alevi olduğu için,” filan diyorsunuz da “alevi olmak” niye bir “dezavantaj” olsun ki? Aksine bir avantajdır, meziyettir!
      “ya da değerli bir isim olduğunu düşündüğüm sayın oğan?” dediğiniz sözde cb adayı da şiidir, noolmuş?
      Bugün dersimli kemalle madımakın kundakçıları elele, bütün ülkeyi ateşe vermek için işbirliği yapabiliyorlarsa bunu başkanlık sistemine borçlusunuz, öyle değil mi?

      • birine göre dezavantaj olmayan bir durum, örneğin sana göre,
        bir başkasına göre olabilir,
        basketbol ya da voleybol için uzun boylu olmak avantajdır, at yarışında jokey olmak istiyorsan değildir mesela. bir kaç açıklayıcı örnek daha getireyim mi yoksa maksadı anlamak için yeterli mi?

        her ne kadar küresel güçler şaklabanlığı kadar arabesk değilse de nostaljik göndermenin yaratıcı olduğunu söylemek zor,
        bak, cübbeli hoca, hüdapar için milli değil demiş,
        sence?
        carpe diem.

  10. İnce kendini siyaset arenasında göstermek isteyecektir.Bazıları kaybedecekleri seçim için şimdiden günah keçisi aramaya koyuldu. Vatan için tehlike arz eden 6 lı masa gerçeği milletin gözü cereyan ediyor.Muhalif yazar tayfası ve menfaatçi takımı istemese de 6 lı masa kaybedecek.Millete kaostan başka bir şey vaat etmeyenlerin kaybetmesi muhakkaktır.Salt koltuk paylaşımı ile seçimin kazanılamayacağını göreceklerdir.Sahi bu 6 lı masa ne vaat ediyor, akılda kalan birşey var mı. Bunlar kazara iktidar olsa 5 sene var olanı yemekle vakit geçirecekler.

    • depremzedelere bedava ev vereceğim dedi ya siz bedava çadır bile verirken türkücüden para istemişsiniz!

  11. Pek esrarengiz bir yazıyla karşılaştık bu gün .
    Ama benim oyum yine , seçimden sonra Sisi ile görüşecek olan Reis’edir !
    Itirazı olan ?

    • Tayyip Erdoğan’ın başında bulunduğu AK Parti, mahut vesayet odaklarına rağmen iktidar oldu. İktidarda olduğu 20 yıl boyunca da, iç ve dış bu vesayet odaklarıyla boğuşa boğuşa bu günlere geldi.
      Geldiği bu günde, Türkiye’ye lig atlattı.
      Vesayetin çanına ot tıkadı.
      Cumhurbaşkanını sözde değil, özde (doğrudan) millete seçtirdi.
      Terörü içerde bitirdi, dışarıdakiler de inlerinden burunlarını çıkaramıyorlar.
      Her tarafından ve her yönüyle kuşatılmak istenen ve tekrar eskisi gibi ‘uydu’ yapılmak istenen Türkiye’yi, güçlü ve bağımsız kılmak için, örneği görülmemiş bir gayretle çalışıyor.
      14 Mayıs 2023 seçimleri, eskiyi hortlatmak isteyenlerle (yanından devşirilenler dahil) Erdoğan’ın milletle el ele vererek, getirilen yeni sistemi sürdürmek isteyenler arasında geçecek.
      Ve millet ne derse, o olacak.

      • Nazif bey “Tayyip Erdoğan’ın başında bulunduğu AK Parti, mahut vesayet odaklarına rağmen iktidar oldu. İktidarda olduğu 20 yıl boyunca da, iç ve dış bu vesayet odaklarıyla boğuşa boğuşa bu günlere geldi.” diyorsun da, peki Erdoğan bunu nasıl yaptı biraz da nasılını anlat bize olma mı?

        Mesela;

        – “paralel devlet kurmuşlar” deyip de bu paralel devleti kimlerin kurup işlettiğini nasıl tespit etmiş de nasıl kurtulmuş?

        -“dış güçlerin ajanı bunlar” dediği ajanları tek tek tespit edebilmiş mi ve onlardan nasıl kurtulabilmiştir?

        – en önemli sorum da şu; sence Erdoğan tarzında bir siyasetçi ne olduğunu kimler olduğunu tespiti gibi zor bir işe girişip de onları tasfiye etme gibi hayati riskler barındıran bir eyleme kalkışır mı, kalkışırsa o siyasetçi sana göre akıllı bir siyasetçi midir, hiç bir siyasetçi hayatını riske atar mı? Risk sadece siyasetçi için geçerli değildir ayni zamanda çocuklarından başlayarak etrafındaki geniş bir kitlenin de hayati risk altındadır.

        Bir siyasetçi bu kadar büyük risklere girmemek için ne yapar, Erdoğan ne yaptı? Bize detaylı konuş çocuk yok senin karşında.

    • Esrarengiz bir durum yok, önce Mansur yavaş “biz Ekrem İmamoğlu’yla ikimizin CB yardımcılığını önerdik, parti başkanlarının MV olarak partilerinin başında kalmalari lazım” diyerek mitile yattı. Deva partisinden itiraz geldi haliyle; “Mansur yavaşın önerisi varsa genel başkanına iletsin, genel başkan Kılıçdaroğlu da masaya getirsin, herkes attığı imzanın ardında dursun” dedi. Bunun üzerine Habertürk ekranında toplanan “ekran şeyleri” ki aralarında küçük çemden hukuk mübaşirine kadar “herrokolog” adamlar saatlerce kornuştular. Benim boş vaktim olmadığı için ne konuştuklarını bilmiyorum ama tahmin edebiliyorum. Reyizinin sanki senin oyuna ihtiyacı var:)) adam oy ütmenin bilimsel makalesini yazmış test etmiş onaylamış. Bak, cevheri güven ne anlatıyor.

  12. 2018 seçiminde kazanamyacağını bildiği halde seçime girdi Akşener, aksini iddia etmek politikacıları, hele yıllanmış politikacıları hiç tanımamak, anlamamak kadar vahim bir durumdur politika ile az buçuk ilgili olanlar için. Ne yani , o gün Akşener’in, bu günde, yazarımızın yazısında onu adres gösterdiği, seçime yüzbin imzayı toplanacağını düşünerek soyunan Muharrem İnce’nin kazanacağına inanarak mı bunu yaptığını düşünüyorsunuz? Böyle düşünenler bal gibi de yanılıyorlar.

    Doğru, onları bu yola sevk ve idare ediciler, kamuoyu araştırmaları ile onları bu yola girmelerine kışkırtıyor olabilirler, buna rağmen o kişiler girecekleri seçimi kazanamayacaklarını bilirler lakin, o kurt politikacıları, kazanamayacaklarını bildikleri halde bu yola revan olmalarına iten başka sebepler/saikler, hesaplar vardır…

    Seçim zamanlarında, hele çok kritik seçim zamanlarında bizde hiç eksik olmayan “siyaset mühendisliği” (kurumu) devreye girer, en netice, hesaplar istenildiği yönde tutturulur. Örnekleri çok vardır, çoğumuz da bundan hissemizi, kendi payımıza düşeni almışızdır. Ben en hissedar olduğum 2018 seçimini örnek olarak verebilirim. Doğrusu, bu siyaset mühendisliği, ön alarak ileriki seçime hazırlığını yıllar öncesinden yapar, yoksa seçimlerin kotarılması çok zor olur.

    Vaktinde yapılacak olsaydı 2019′ da yapılacak olması gereken cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini seçimi bir yıl erkene, 2018 Haziran ayına alındı da bu sıradan bir olay mı idi?

    Yeni sisteme geçiş emelleri rafa kaldırıldığı halde, kısa süre sonra “getirin teklifi, fiili olan durumu yasal hale sokalım” çıkışı sıradan ve mimar sadece Bahçeli olan bir vakıa mı idi? Yeni sistemin yürütme erki aktörlerinin tespiti spontane/kendiliğinden gelişen bir durum mu idi; AK Parti’nin kurucularının trenden atıldığı, geriye sadece Erdoğan ile yolda bulduklarından müteşekkil deneyimsiz bir kadro oluşum sürecine ne dersiniz?

    Evet; kendi ilkelerinden ve muhafazakar tanımından sıyrılarak milliyetçi, devletçi bir evrime maruz kalan, yeni sistemin başat aktörü gözüken AK Parti ve lideri Erdoğan, yeni sistemi yürütmeye daha mahir ve becerikli olduğu kanaati, yeni dönemde de yola onunla/onlarla devam edilsin kararlılığını öne seriyor.

    HDP Kılıçdaroğlu görüşmesi ertelendi!
    HDP ile millet ittifakının başlayacak olan valsi çok su kaldıracaktır; sag-muhafazakar, milliyetçi, ulusalcı-Atatürkçü seçmenin tavrı hangi ittifaktan yana olacaktır dersiniz?

    Millet ittifakından süzülerek ayrılacak mezkûr kitle ilk etepta İnce’nin heybesini doldurur da, olası yüksek ihtimal ikinci turda bu kitle, İnce’nin de yönlendirmesiyle millet ittifakına mı akar, yoksa İnce’nin deklare ettiğinin aksine cumhur ittifakına mı? İnce, bu siyaset mühendisliğinin bir parçası olduğunun farkında değildir diyebilir miyiz? Birinci ve ikinci Akşener vakıalarında olduğu gibi!

    Valla niye yalan söyleyeyim; ben, çok yıllar önce siyasi literatürümüze kazandırılan bu “siyaset mühendisliği” tanımına kim/ler karşılık geliyorsa (ki bilmiyorum), işte onların, 2. Akşener vakıasında görüldüğü gibi, çok kritik zamanlarda ikinci kez yaşanan yol kazalarına benzer, seçime gider ayak Millet İttifakına birden çok, belki de onlarca yol kazası yaşatacaklarına içimden bir ses kuvvetle bağırıyor!

    Buna göre sonuç ne mi olur?

    Bilmediğiniz bir cevabınız varsa dudak bükersiniz de, işte öyle bir şey.

    • Hasan bey hemen enseyi karartmayın;
      toplama arabayla, çıkma lastiklerle yol boyunca kaza da olur arıza da çıkabilir, sonuçta tıpış tıpış sandığa gidip dersimli kemale vereceksiniz, hepsi bu! Yahya efendi zaten hdp ye verir, en garantisi:)

  13. 14 Mayıs seçimlerinin diğer seçimlerden çok önemli bir farkı var. Bu seçimlerin anlam ve önemi şudur. 14 Mayıs seçimleri sadece Türkiye’yi kimin yöneteceğini değil, nasıl yönetileceğini, ekonomisinin nereye gideceğini, Ukrayna ve Orta Doğu’daki çatışmalarda Türkiye’nin oynayacağı rolü ve Finlandiya ile İsveç’in NATO başvurularının kaderini de belirleyecek.
    MİLLİ LİDER ERDOĞAN’IN VIZYONU, BÜYÜK TÜRKİYE-BAĞIMSIZ TÜRKİYE.
    KÜRESEL ÇETE DESTEKLİ KILIÇDAROĞLU’NUN VİZYONU, AVRUPA-NATO-IMF.
    Aziz Milletimiz, 14 Mayıs’ta MİLLİ LİDER ERDOĞAN İLE KÜRESEL ÇETE DESTEKLİ- KEMAL KILIÇDAROĞLU arasında karar verecek.

    • Bu anlattıkların hiç birinde önemli değişiklikler olmayacak, Erdoğan politikaları aynen devam edecek. Tek fark içerde daha demokratik bir işleyiş olacak, bunun dışında hiç bir şey değişmeyecek. Çünkü Erdoğan politikalarının mimarları zaten millet ittifakında CB yardımcıları olacaklar. Sadece politikaları uygulayan insanlar değişecek başka hiç bir şey değişmeyecek. Bir de Yerli ve Milli lider Kılıçdaroğlu olacak hepsi bu. Erdoğan’a da eski milli lider dersiniz artık:))

    • Tarih hiç bir zaman senin için tekrar etmez, bu sefer adam kaybetti diyeceksiniz, tarih size bunu demeye mahkum edecek:)

        • Benim kanaatim önümüzdeki seçimin bir kazananı olmayacak. İki taraf da mücadeleye devam edecek. Trump gibi, Bolsanaro gibi.

Yoruma kapalı.