İktidarların sonunu boş tencere getirdi hep.. Günümüzde buna yeni bir alan daha eklendi: Çocukların eğitimi…

51
Reklam

Boş tencere iktidar yıkar mı? 

Yıkar. Çok partili demokrasiye geçildiğinden bu yana, seçimle yerini yenisine bırakan hükümetlerin çoğunun başına gelenin sebebi derinleşmiş ekonomik sıkıntılardır.

Hayat pahalılığı insanların büyük bölümünü ideolojiden daha fazla ilgilendirir.

Siyasi hayatı boyunca tam altı kez iktidarı muhaliflerine terk etmek zorunda kalmış Süleyman Demirel’in bildiğini, 21 yıl iktidarda kalma başarısını göreceli bir ekonomik rahatlığa borçlu olan Tayyip Erdoğan bilmez mi?

Elbette bilir.

Zaten bildiği içindir ki, daha önce hiçbir iktidarın göze alamadığı vaatleri peş peşe bizzat kendisi seslendiriyor AK Parti’nin genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan

Hem de, bir yandan bütçenin -buna ‘devletin’ de denilebilir- imkanlarını bayağı zorlayarak maaş ve ücretleri arttırırken, bir yandan da geçerli sistemin adı ‘serbest piyasa ekonomisi’ olduğu halde piyasayı kontrol altında tutmaya da çalışıyor iktidar.

Devletin piyasayı serbest tutmakla görevli kurumlarının göz yummasıyla…

Reklam

[Rekabet Kurumu, tekel oluşmasını ve piyasaya hakim firmaların bir araya gelerek fiyat belirlemesini -oligopol yapısını- engellemekle görevli devlet kurumudur. Yaygın marketler hükümet baskısıyla belli malların fiyatlarını bir araya gelerek sabitlediler, Rekabet Kurumu buna ses çıkartmıyor.]

Hükümetin bu çabaları ‘boş tencere’ ile ifade edilen durumun seçim üzerindeki etkisini ortadan kaldırmaya yetecek mi?

Yetebilirdi de, bugün durumu ekonomik açıdan iktidar için zorlaştıran daha az önemli sayılmayacak bir alan var: Eğitim

AK Parti iktidarının en baştan itibaren uyguladığı eğitim politikası, bugün, hep AK Parti’ye oy vermiş kitleleri kendisinden koparacak bir tehlike haline dönüşmüş bulunuyor.

Eğitimde özel kurumların ağırlık kazandığı bir çarpıklık var bugün. Devlet okulları ailelerin çocukları için belirledikleri gelecek planına uygun eğtim veremiyorlar; istenilene erişebilmenin yolu çocukları özel okullara göndermekten geçiyor.

Önceleri yalnızca belli ailelerin tercih ettiği özel okullar, son yıllarda orta halli ailelerin de ilgi gösterdiği bir seçenek haline dönüştü.

İmkanlar zorlanıyor, ailelerde çalışabilecek durumdaki herkes çalışıyor ve yemeden içmeden fedakarlık da yapılarak çocuklar özel okullara gönderiliyor.

Buna artık “Gönderiliyordu” demek gerekiyor.

Reklam

İki maaşlı/ücretli aileler ile esnafın çocuklarını özel okullara göndermesi bugünün şartlarında hiç kolay değil.

Anne-baba, maaşlı/ücretli işlerde çalışsalar bile, sınırlı gelirlerinin bütününü çocuk eğitimine hasretmeleri gerekiyor çünkü.

Tek çocuğu olan aileler bile zorda, bir de AK Parti’nin ‘en az üç çocuk’ teşvikine uymuş olan aileler ne yapsın?

[İktidarın üç çocuk ısrarı bir süredir telaffuz edilmez oldu. Nüfusla ilgili Karar’dan İbrahim Kahveci’nin verdiği rakamları aktarayım: 2014 yılında: 77 milyon 696 bin nüfus = 1 milyon 351 bin bebek (%1,74). / 2021 yılında: 84 milyon 680 bin nüfus = 1 milyon 080 bin bebek (%1,28) / Ülkenin geldiği durum bu. / Kadın başına doğum 2,19’dan 1,70’e kadar çok sert düşmüş… Ama durmamış: 2022 yılında da millet yine çocuk yapamamış. / Doğan bebek sayısı 1 milyon 022 bin 737’ye düşmüş.” Tablo bu.

Doğum rakamlarını aktarmadan önce sorduğum sorunun cevabı eskiden kolayca verilebiliyordu: İmkanları elverişsiz olanlar çocuklarını devlet okullarına gönderiyorlardı.

Bugün çeşitli alanlarda ön planda görülen pek çok kişi -Nobel ödüllü Aziz Sancar dahil- devlet okullarının ürünüdür. 

[Yeniden araya gireyim: Ben ve kardeşlerim devlet okullarında okuduk. Benim çocuklarım devletin ilk okullarında okudu, biri hariç beş çocuğumun hepsi devlet liselerinden mezun oldu. İstisna olan en büyük oğlumun ilkokul sonrası girdiği sınav kopya skandalıyla iptal edildiği için yaşanan kargaşada çözüm yolu özel lise olmuştu.]

Şimdilerde her genç insan hep aynı soruya cevap arıyor: “Çocuklarımın eğitim masraflarını nasıl karşılayacağım?” sorusuna… 

Kimileri -daha çok altyapıları müsait olanlar- çıkış yolunu yurtdışında iş imkanı aramada buluyorlar. Gittikleri ülkelerde devlet okullarının verdiği eğitimin yeterli olacağı beklentisiyle. 

Boş bir beklenti de değil bu.

Çoğu profesyonel çalışan, ülkede kalsa alabileceği maaşa razı olup yabancı ülkeye bu sebeple gidiyor. 

Ekmeğini yaban ellerde kazananlar da, ülkeye dönme arzusuyla yanıp tutuşsalar bile, döndükleri takdirde burada kazanacakları maaşlar/ücretler ile çocuklarına iyi birer eğitim veremeyecekleri kaygısıyla yerlerinde kalmayı yeğliyorlar.

 Maaşlara %30 zam yapan iktidar, özel okulların, ücretlerini ancak %65 artırabileceği kararına vardı.

Bugün sıradan bir özel okulun ücreti 50 bin TL’den başlıyor ve kaliteye bağlı şöhret arttıkça okulun ücreti sıradan okulun üç-dört-beş katına kadar çıkabiliyor.

O rakamlara önümüzdeki yıl için öngörülen %65 zammı da ekleyin.

Çevremdeki pek çok genç aile babası-annesi bu hesabın içerisinden çıkamıyor.

Kaynamayan boş tencere mi daha etkili olacak önümüzdeki seçimde yoksa çocuklarına hedef seçtikleri geleceği vermekten uzak eğitime mahkumiyet mi?

Belki de her ikisi birden…

AK Parti’nin -bu arada ortağı MHP’nin de- bizim bilmediğimiz sihirli bir formülü belki vardır.

Göreceğiz.

Seçime şunun şurasında ne kadar vakit kaldı ki…

ΩΩΩΩ 

Reklam

51 YORUMLAR

  1. “Akıl*İman Sentezi” müfredat programına sessiz sedasız, masrafsız ama pür dikkat ve itinayla entegre ediimediği sürece devlet okullarında arzulanan bir kalite seviyesine ulaşmak mümkün değil. Bu sentez layıkıyla entegre edildiğinde eğitim sistemi tabandan köklü bir motivasyonla filiz vererek yükselecektir. Tabi bu “okus pokus”, kendi kendine olacak şey değil, Öncelikle öğretmenleri bu konuda motive ederek yetiştirmek önemli. Diyanetin ve hatta askeriyenin kaynakları da bu konuda seferber edilmeli, daha bir işe yarar hale getirilmeli. Başka bir deyişle devletten maaş alan herkes maaşlarını daha bir hak-eder duruma getirilmeli. Özel sektör de bu seberberliğe omuz verebilmeli.

    “Akıl*İman Sentezi”, Mustafa Kemal Atatürk Paşamız (MKAP)ın eksiklerini/hatalarını kabul etmekten geçen bir “paradigma kayması”yla adeta yeni bir devrim niteliğinde değişim demektir. Tabi bu, Allah’ın yerçekimi kuvvetiyle tepeden tabana bodozlama çakılmış olan değil işbu “Sentez” kuvvetiyle tabandan tepeye doğru yükselen ve tüm ülkeyi yükseltecek olandır. Ayrıca, bunun bir yan ürünü de olacaktır. Bu şekilde MKAP, kalkanvari idiolojik bir tutsak olmaktan kurtulacak hürriyetine kavuşacaktır. Ancak ne var ki “Akıl*İman Sentezi” denince, seküler olmakla gurur duyan “kronik müritleri”nin tüyleri diken diken olmaktadır!

  2. Ortaokul sonrası kesinlikle meslek liseleri olmalı . Her meslekle ilgili ayrı lise olmalı. Meslek okullarından da mühendisliğe , tıp hukuk , siyasal , öğretmenlik , iktisat muhasebe ziraaat veterinerlik gibi okullara ilerlemeliler . Sanayileşen Türkiye’nin en çok ihtiyacı meslek sahibi gençler . Bak bakalım işsizlik kalıyormu . Bu uygulama yapıldı Japonya’yı geçeriz

    • Sanki meslek lisesi mezunları işsiz gezmiyorlarmış gibi… Meslek dediğiniz biraz vizyon geri kalanı da el becerisinden ibaret. Vizyonu olmayan ülkenin meslek liselerinin vizyon kazandıracağını sanmak hayalden öte bir şey değil.

      Hani sanayileşme nerde? fasonculuk ile sanayileşmeyi iyi kavramak lazım;

      Yandaş bir medya mensubu almış eline kamerayı TAİ fabrikasına gitmiş genel müdürle beraber fabrikayı ve fabrikada üretilen ürünleri tanıtıyor. Genel müdür anlatıyor röportajcı ağzı açık dinliyor. Airbus’ın motor parçalarını üretiyorlarmış dünya markalarına önemli parçalar üretiyorlarmış felan fistan. Yabancı patentiyle yaptıkları fason üretimi sanki olmayan yeni bir icat keşfetmiş de dünyaya satıyormuş gibi anlatıyorlar. Bir de demez mi stratejik savaş uçağımızı burda yapacağız diye. Yıllardır ancak bir tane helikopter motoru yapmışlar, onu da anlata anlata bitiremiyorlar. NATO da olmasa fasonculuk bile yapamazlar. Çin kopya yapıyor bizimkiler yapılmış olanın kopyasını bile yapamıyorlar. Nerde çalışacak meslek lisesi mezunu? Meslek lisesinden mezun olanları mahalledeki Demirci bile çalıştırmıyor, çünkü Demirci makina yapıyor:)) hani makina mühendisleri nerde onca yıldır, demirci ustası makina yapıyor. Çalışır durumdaki makinaya adam eski teknoloji diye satılığa çıkarmış 10.000 dolar fiyatla, alıcı da ona “Bursa’daki Demirci 10.000 dolara yenisini yapıyor niye eskisini alayım” diyor.

      Bir tekstilci anlatıyor; “büyük otomatik yıkama makinalarını ilk biz kullandık. fuara İtalyanlar büyük yıkama makinaları getirmiş, bizim patron bir tane almış getirmiş. Fabrikanın Demir işlerini yapan usta geldi baktı ben bunun aynısını yaparım dedi, patron heyecanlandı gerçekten yapabilir misin, yaparım derken adam iki ayda yaptı gerçekten hala piyasada onun yaptığı makinaları kullanan fabrikalar var” diyor. Türkiye’nin gerçeği bu. Makina mühendisi de işsiz geziyor:))

      • dar pencereden bakmışsınız sayın baran.
        bak geniş çerçeveden ne görünür:
        -taiye giden mikron tutan el,
        meslek liseli birinin eli olsaydı eğer, sonradan kabüliyetini tespit etmiş ve gaste medyada işi ilerletmiş olsun;
        patrona şunu sormazmıydı “ ama bu motorları italyan üretmiyor muydu?!?!”
        -ben bu mikserin aynısını yaparım diyen usta, gel patron seninle beraber bunun faprika atölyesimi açalım!
        ortak olalım!!! demez miydi?
        Profesyonel meslek eğitimi bu değilmidir?

    • İki yıllık myo lara kısa dönem ya da yedek subay olarak askerlik yapma hakkı tanınmazsa bu saydıklarının hiçbiri iş yaramaz…

  3. Yıllarca yazdım. Gülmeyin bu adamlara diye…
    Siz güldükçe onlar da size gülüyor ve bütün bir ülkeyi sersemleştirme operasyonlarına gaz veriyorlar.
    Bakınız, yine toplandılar ve karar aldılar: 30 Ocak’ta toplanıp yol haritası belirleyeceklermiş…
    Şaka mı? Hayır, gerçek!
    6’lı Masa dedikleri bir “oyalama/bekleme” tezgâhı.
    Neyi bekliyorlar?
    İşaret mi bekliyorlar?
    Vaktin geçmesini mi, yoksa bir dış müdahaleyi mi bekliyorlar?
    İşte orası önemli…

    • rahmetli Sinan Ateş’in katillerinden çekiniyor olabilirler Serdar! Çekinmesinler mi?

  4. Yine bugün çok beni güldürdünüz Fehmi koru ve yorumcular.😊Türkiyede hiç bir sey değismez.bu seçimdede yine birsey değişmeyecek..türkiyede değişim olması için chp seçmeninin zihniyetinin değişmesi lazım.bayrağı,bağımsızliğı ,türkçülüğü, aklı,mandaya karşı olmayı , biatcılıga karşı olmayı kimseye bırakmayan bu seçmen zihniyetinin şu anki chp ye oy vermeye devam ettikce türkiyede hiçbirsey değişmez.kendileri bayragi vatani bagımsızlıgı pkk ya apoya karşı olmayı ….kimseye vermeyip ama bunun tam tersine çalîsan chpye gram muhalefet yapmayan kemik yüzde 25 oyunu veren bu seçmen grubu bu kadar savunduklari değerlere karsi gelen chp ye silme yuzde 25 oy verirken …chp ne yaparsa yapsin oyunu esirgemeyen bu seçmen zihniyeti oldukca hicbir sey değismez.kendileri milliyetciligi bagimsizligi bayragi devleti bana bırakma…ama buna ters siyaset izleyen chp ye oyunu yine ver.ama bana ekonomi diye pahalilik donates patates diye akp den vazgeçmemi iste.üstelik benim değerim olan AYASOFYA yi açan insana….ya siz milletide tanimiyonuz ..siyaseti de bilmiyonuz…

    • tezinize gore soyluyorum, mutlak iktidar gucuyle madem chp lileri 20 yildir degistiremediniz. o zaman chp iktidari degistirebilir.

    • Değerli mustafa arkadaş. bende Akpartiye hep oy verdim. ancak çok saçma yazmışsın. en çok itaat 1. Mhp de sonra Ak partide var. Ya at gözlüğü ile bakmayalım. bu memur ve emekli zammıyla emin ol iktidar gidecek. araba ev almak hayal. ay sonu gelmiyor. Ama çok şükür fabrikatörler %9 dan faiz alıyor ya. biz batsakta olur. faiz sebep Enflasyon sonuç. evet enflasyon fırladı vattık. ne güzel oldu. az gözlerini aç

  5. Akp iktidarıyla beraber büyüyen oligopol yapıdaki marketlerin belli ürünlerde fiyatlaı ay sonuna kadar sabit tutma ortak kararları çok ilginç. Buna rağmen hala zincir marketlerde fiyatı sabitlenmiş ürünlerden daha kaliteli ve daha ucuz ürünleri dürüst çalışan bakkallarda bulabiliyorum. En sık tükettiğim bir ürün bakkalda 25 lira ilken zincir marketlerde 26-29 lira etiketle satılıyor.

    “İş dünyası siyasetin zaaflarını siyasetçilerden daha iyi kullanır”

  6. Asgari ücret eşkiden 5000 tl ise İstanbulda kiralar 2,5-3000 TL idi şimdi kiralar Asgari ücreti geçmiş durumda.
    Cumhur ittifakı %50+1 rüyasında zor görür.

    CHP oylarında düşme görsenizde cumhur ittifakına muhalefetten artık oy kaymaz. CHP’den ayrılanlar yine CHP’den ayrılıp parti kuranlara oyunu veriyor.

  7. “…EKİNLERİ VE NESİLLERİ YOK EDER.”
    “Onlar yönetime geldiklerinde ekinleri ve nesilleri yok eder.” Bakara-205
    Şu anda eğitimin başına ülkemize en hasım birini getirsen “yapılabilecek herşey yapılmış” diyerek istifa eder.
    Tanıdığım bir lise öğretmeni ” hiç derse girmemiş öğrencilere 100 puan vermek zorunda kalıyorum” dedi.Ben daha az puan verince müdür çağırıp ” Diğer öğretmenler veriyor. Sen neden vermiyorsun?” diyormuş.
    Bu öğrencilerle mi çağı yakalayacağız?
    Ekonomiye üç kağıt (borsa,faiz,döviz) ekonomisi teşhisi koyan Prof Dr. Osman ALTUĞ tabela üniversitelerinin diplomalarına ne diyordu?
    “–İşsizlik sertifikası.”
    Meslek liselerinin elektrik-elektronik bölümlerinde, tarlada dahi çalışamayacak öğrenciler güya eğitim görüyor.
    Bu kadar yanlış yanlışlıkla yapılabilir mi?

    • Sayın yk o öğretmen parçasına söyle, zerre kadar onuru varsa istifa etsin, o müdürü de bakanlık müfettişlerine şikayet etsin, ok?

      • Turhan Çömez ne anlatmıştı?
        “-Çocuk yurdunda olanları en yetkiliye ihbar ettim.
        Ertesi gün olayı bana bildiren müdür yardımcısı görevden alındı”

  8. yani altyapı. herşey için geçerli bir kavram.
    ingilizce yi din ahlak eğitimini mesleki eğitimi nasıl ne şekilde hangi düzen de vereceğin?
    kaç ders hangi saatte verileceği,
    hangi öğretmenin dersi vereceği gibi konular profesyonel kişiler elinde çocuk oyuncağı haline gelir. Basit işlerdir!
    Buraya gelinceye kadar hükmedenlerin yapması gerekenleri doğru! yapması önemli dir!
    Yapılmaması gerekenler ise,~
    evinin yakınındaki değilde 30 km uzaktaki bir okula giden bir çocuk profili,
    okulda yemek sorunu yaşayan bir çocuk, bir öğrenci,
    öğretmeni sorun yaşayan bir eğitim kurumu,
    vergi ile uğraşan eğitim camiası,
    okulda örneğin neyin nasıl yapılması gerektiğini gerekirse uygulamalı öğrenmesi gereken öğrencinin, birilerinin arka bahçesinde oynayan çocuğa, aile sorununu okulda öğretmenin çözmesinin beklendiği ortama
    dönüştürmek istemek!!!…

    • -Okulların yüzde 60’ının mesleki eğitim vermesi fakat, adının ‘meslek!…’ ile başlamaması!!!
      Eğitim sorunun yüzde seksenini çözer!
      -İmam hatip okullarından imamoğlu çıkacağını sanmak! ne kadar isabetli olur bilemem.
      -Tüm okulları devlet okulu mu yapmak lazım emin değilim.
      -Özel okulların NEREDE? KAÇTANE? HANGİ ŞARTLARLA! açılması gerektiği toplumun refah seviyesiyle ve eğitim kalitesiyle ilişkili olduğu düşünülebilir.
      Son söz:
      •Çocuk-anasınıfıyuva-ilköğretim-spor ve mesleki beceri okulları!!! (özürlü eğitimi vb)
      •Orta ve lise eğitimi kısmında ise,
      -sosyal bilimler Fen bilimleri ve özel okullar her ilçede birer tane açılması gerekenler!
      -sosyal bilimlerde seçmeli dersler daha bir önemle, gün boyu spor,
      birden fazla din ahlak ve arapça ingilizce dil eğitimi dersleri,
      üniversite kampüsü gibi tüm vaktini okulda geçirebileceği öğrencinin sosyal donatılar!!!
      (böylece ne fötö okulları sorunu kalır nede şunlar imam hatipte okumuş onun için eğitimi az olmuş! benzeri eleştiriler kökten hallolur tüm okullar kaliteli eğitime kavuşabilir!).

  9. Ekonomi de tarım kredi ve koop alternatifi ile belediyeler eliyle tarımsal ihtiyaçların (ülke- şehir bazında) yetecek kadar üretimi ikamesi ithalat silahı ile,
    aylıklara zam bile yapmadan!!!!
    tencereyi doldurmak ta karnı doyurmakta!
    mümkün iken,
    şövenist popilist altı boş politikalarla buraya kadar.
    tabi ki tarım silahı ile keferenin silahı karşı karşıya gelince, demir galip geliyor haliyle.
    Birde tekel kimin tek eliyse!!!😡
    rekabet kurumu falan yazarın tespiti gibi ses seess seees ss

  10. Neresi pes doğrusu,
    Türk tarıma sübvansiyon yaptığın ürünleri bakkalara verde o fiyattan satsın. onlarda vatan evladı.

  11. Devlet omurgadır. Hükümet et süt pardon kas yağ damar vesaire.
    Damarların içinde dolaşan ise senin ürettiğin! petrol, içine serpiştirilmiş altın gümüş emtea tozları vitamin yapar, beden işledikçe beyinde gelişir bedenle birlikte.
    Birde sinirler vardır dolaşan bedende. işte o da dışardan gelen sermaye🤗.
    Zıplattınmı sinirleri!…
    Bozar tüm bedenin de dahil kuşu başı ayağı..
    Şimdi dr yapsın son tahlil,
    kosun millet teşhisi.
    Tedavimi?
    Haziranda yapar seçmen bitkisrl tedaviyi😂.

  12. daha önce hiç bir iktidarın yapmadığı yanlışlar yapıldığı için, daha önce hiç bir iktidarın göze alamadığı vaatler de peş peşe veriliyor doğal olarak.
    sonuçta başka iktidarların göze alamadığı vaatleri ceplerinden, kişisel servetlerinden veren yok, ne pahasına olursa olsun seçim kazanmanın bedelini halk ödeyecek değil mi? ekonominin, hazinenin, iç ve dış ödemelerin durumu ortada.
    daha önce 100.000 konut sözü vardı iktidarın 2019 da, ne oldu?
    yükselen inşaat maliyetleri bahanesiyle/nedeniyle inşaatlara başlanmadı bile. bazıları ihale aşamasındaymış, biten yok. ama şimdi 500.000 konut vaadi var. işkembeyi kübra hassasiyeti olanlar ne düşünüyor acaba? devlet sırrı rakamlarla kapalı üsul döviz endeksli ihaleler gibi karlı değil bu sosyal konut projeleri değil mi?
    eyt vaadi var iktidarın,
    2 milyondan fazla kişiyi emekli edecek ve zaten çok sıkıntılı olan bütçeye korkunç bir yük getirecek, sayın erdoğan ekonomiye vereceği zarar nedeniyle daha önce seçim kaybetme pahasına bile eyt yi kabul etmeyeceğini söylemişti,
    ama samimi değildi.
    maaş ve ücretlerin artışına gelirsek, seçim yaklaşınca iktidarın aklına halk ve geçim meselesi geliyor, makyajlanmış rakamlarla gerçekle ilgisi olmayan veriler üzerinden kurgulanmış enflasyon rakamlarının bile altında kalan zam oranlarıyla yoksullaştırılmış halka elbette seçim öncesi biraz nefes alacak alan açılıyor ama seçim sonrası bunun da korkunç bir faturası olacak ve bu faturayı daha da yoksullaşarak halk ödeyecek.
    döviz baskılanıyor, bunun da faturası seçimden sonra çıkacak.
    sayın erdoğan enflasyon hesabını % 20lere göre yapın diyor, enflasyonun bu yıl bu rakama gelmesi tuikin kağıt üstünde göstermesi komedisi dışında im-kan-sız,
    bırak düşmeyi seçim sonrası bir stagflasyon tehlikesiyle yüzleşeceğiz, şu an enflasyonun bu rakama gelebilmesi için elimizde hangi veri var,
    acaba işlemde hangi sihirli reçeteler var?
    ülkenin bir yoksulluk ve yolsuzluk sarmalında olduğunu gerçeği karşısında sayın erdoğan “yolsuzluğu biz çözeriz, yoksulluğun ve yolsuzluğun olmadığı ülkeyi biz yaparız” dedi. 20 yıldır iktidarda kim var? 20 yıl önceki vaatlerinde yolsuzlukla mücadele yok muydu?
    neden çözmemiş, neden yapmamış???
    bu vaadin üzerinden aylar geçti, peki yolsuzluğun çözümü için hangi adım atıldı?
    ne yapıldı?
    ne önerdi?
    yolsuzluğu çözmek basit bir talimatla mümkün; şeffaflık. nokta.
    böyle bir adım atılma şansı var mı?
    ümidi olan beri gelsin.
    pek çok açıdan sıkıntılı bir seçim süreci ve pek çok açıdan daha sıkıntılı bir seçim sonrası süreci bekliyor bizi.

    • İYİ Parti adeta Akşener’in siyasi hayatının özeti gibi. Akşener’in indi-bindi yaptığı her trenden izler taşıyor. Yerine göre milliyetçi, bazen seküler, bazen dindar, bazen liberal… Şuanda 6’lı masanın müdavimi. Ancak orada da boş durmuyor. CHP’li belediye başkanlarını CHP genel başkanına karşı cumhurbaşkanı adayı olmak için kışkırtmakla meşgul. Duruma göre Mansur Yavaş’ı, sık sık da Ekrem İmamoğlu’nu destekliyor. İsimler önemli değil yeter ki ikisinden biri genel başkanının ve partisinin kararını hiçe sayıp cumhurbaşkanı adayı olsun.
      Bu kadar indi bindiye, dönüşlere, çarklara, saf değiştirmeye rağmen aslında tutarlı bir hikayesi var Akşener’in. Fitneyi, ayrılığı, çatışmayı, taraf değiştirmeyi seviyor. Bu da bir tarz neticede, tekinsiz bir tarz…

      • sizin anlamadığınız muzaffer bey,
        insanların sabit fikirli ve at gözlüğü bakışı dışında çok yönlü düşünebilme yeteneğinin de olması,
        milliyetçi olmak seküler olmaya, dindar olmak, liberal olmaya engel değil. kişiler dindar olmayı bilememişken devlet nasıl dindar olabilir, bizler sizin milliyetçiliğinizi de, dindarlığınızı da gördük,
        aman kalsın.
        ne böyle milliyetçiliği, ne böyle dindarlığı biz almayalım, istemiyoruz.
        6lı masa da sizin anlayabileceğiniz bir şey değil,
        dağılacak öngörüleriniz tutmadı, kapışacak öngörüleriniz olmadı, kimse kimseyi kışkırtmadı, her normal demokrasi de olduğu gibi, olması gerektiği gibi konuşuyorlar, tartışıyorlar, sorunlarını çözmeye çalışıyorlar. ortak metinde uzlaştılar, ortak adayda da uzlaştılar, bizler de destekliyoruz ve maddi, manevi desteklemeye devam edeceğiz.
        konu, indi, bindi, dönüş ve çarklara, saf değiştirmeye gelirse bunu sizler çok daha iyi bilirsiniz, fitneyi, ayrılığı, çatışmayı, taraf değiştirmeyi daha iyi bildiğiniz daha çok sevdiğiniz gibi,
        bu tarz sizin tarzınız,
        tekinsiz olan sizsiniz,
        buyrun liste yapalım
        iddiamızı kanıtlayalım,
        bakalım kim daha çok çark etmiş,
        kim daha çok dönüş yapmış,
        hodri meydan diyorum.

        • Cumhurbaşkanı Erdoğan hem masanın adayını hem de arkasındaki genel başkanları aynı anda silkeleyecek tecrübeye sahip bir lider.
          Bu arada, “farklı siyasi akımlar ve liderler özgürlükçülük altında bir araya geldik ve yeni bir toplumsal sözleşmede uzlaşarak tarih yazıyoruz” argümanı ile 6’lı masada olmayı anlatan yaklaşım, CHP’nin peşine takılmayı meşrulaştırma çabasından öteye geçemez.
          “Aslında ben de cumhurbaşkanı olacağım” tesellisi ile bir süre idare edilebilir tabii.

          • ekonomiyi silkeleyecek bir lider tercih ediyorum, ayak oyunları için entrika dolu türk dizileriyle yetinelim derim.
            efendim, yaklaşım chp nin peşine takılmayı meşrulaştırma çabasından öteye geçemez-miş de,
            teselli bir süre idare eder-miş te,
            kime ney?
            “…olması gerektiği gibi konuşuyorlar, tartışıyorlar, sorunlarını çözmeye çalışıyorlar. ortak metinde uzlaştılar, ortak adayda da uzlaştılar, bizler de destekliyoruz
            ve maddi, manevi desteklemeye devam edeceğiz.”

      • Şahsen ben Akşener’i yetersiz görüyorum parti başkanlığı için ama,
        adam yokluğunda!.. denir anadolu’da,
        “kadın yokluğunda..” denmez neyazık ki.
        Kendisi de “olmayan! BB’ım ben” diyor 🤗
        yani geleceğe yürüyor!!!
        yani ak parti sonrasına hazırlanıyor!!!
        yani mhp + demirel + özal+ rte+ Kılıçtaroğlu +..
        yani merkez sağ’ a birikiyor sayın sever!
        (herkes te onu masa +1 ile suçlamaya kalkıyor!) 😂😂😂😂😂
        Not:chp onu tehlike! olarak görse,
        birebir yapar mı görüşme?

    • Stagflasyon tehlikesi, bu hükümet devam ederse de Millet ittifakına kontrol geçersede önümüzdeki senenin gediklisi mi olacak?
      yoksa adamına (hükümetine) göre geliyom gelmiyom mu diyecek acaba?
      (kemer sıkma kim gelirse gelsin olacak gibime de..) ekonomik geleceğin mr’ını çekmiyor kimse her nedense?

      • Stagflasyon tehlikesi, bu hükümet devam ederse de Millet ittifakına kontrol geçersede önümüzdeki senenin gediklisi mi olacak?
        stagflasyon bir ihtimal, mevcut durum iyi yönetilirse, ihtimal düşer.
        her zaman yazıyorum, ekonomi bir itibar meselesidir.
        sayın bakan albayrak bir mesajla işini bıraktığında ya da görevden af edildiğinde diyelim, piyasaların nasıl tepki verdiğini hatırlatayım size,
        bir kişi gittiğinde verilen tepkiden iktidar değişince ne olur tahmin etmek zor olmasa gerek.
        kemer sıkmaya gelince, elbette kaçınılmaz. kim gelirse gelsin.
        ekonomik geleceğin MR ını çekmek kolay, zor olan popülist politikaları ve israfı bırakmak, yolsuzluğu önlemeye çalışmak ve meşakkatli bir tedavi sürecini başlatmak.

    • eğitim başlı başına bir yorum konusu.
      önce yıllardır eğitimin niteliğinde ciddi bir gerileme yaşadığımız gerçeğinin altını çizelim bunun dışında
      “eğitime ayrılan bütçe, sınav odaklı eğitim, okulların fiziki altyapı ve donanım eksikliklerinin sürmesi, kalabalık sınıflar sorunu, ikili öğretim, taşımalı eğitim, çocuk ve gençlerin dini cemaat ve vakıfların kreşlerine ve yurtlarına yönlendirilmesi, çocuklara yönelik taciz ve istismar vakalarının artması, mülakata dayalı sözleşmeli öğretmenlik ve ücretli öğretmenlik uygulamasının sürmesi, ataması yapılmayan öğretmenler sorunu vb. gibi çok sayıda sorunun da başlığı üzerinde tek tek tartışılması gerekir ama sayın koru eğitimi ticari yönden yorumuna aldığı için eğitim kalitesi ve genel sorunları bir yana bırakıp bu sorunla sınırlayalım;

      eğitim de pek çok alan gibi akp iktidarında serbest piyasa mekanizmasına göre rekabetçi bir mantık eşliğinde büyük bir ekonomik sektöre dönüştürüldü, özel öğretim devlet desteği ile güçlendirildi. kalite giderek düşünce, bütçe yeterli sağlanmadıkça ve her yer imam hatip olunca insanlar çareyi çocuklarını özel okullara vermekte aradılar, devlet okulları azalırken, hızla özel okullar arttı.
      zorunlu ve parasız bir hak olması gereken eğitim hakkı, politikalarla ticarileştirildi ve dolayısıyla özelleştirildi.
      Milli Eğitim Bakanlığı, 2020-2021 eğitim öğretim yılının istatistiklerini yayımladı. İstatistiklerde, okul sayılarından öğrenci sayısında gerileme olduğunu gösteren birçok veri yer aldı.
      Devlet okullarının sayısı son dönemde 53 bin 620 iken, 2019-2020’de bu sayı 54 bin 715 idi.
      Bakanlığın verilerine göre, 2020-2021 döneminde toplam okul sayısı 67 bin 125 oldu. Bu sayı 2019-2020 döneminde 68 bin 589 idi.
      2022 verileri henüz yayınlanmadı, gerilemenin devam ettiğini ön görebiliriz.
      2002-2003 eğitim öğretim yılında özel öğretimin oranı yüzde 1,9 iken, bu oran 2021-2022 eğitim öğretim yılı itibariyle dört kattan fazla artarak yüzde 8 olmuş.
      eğitim harcamaları içinde hane halkının yaptığı harcamaların payı yüzde 20,2 ve bu oran OECD ortalamasının iki katından fazla hale gelmiş.
      “Devletin eğitim harcamalarına yaptığı katkı yıllar içinde istikrarlı bir şekilde azalırken, hane halkının cebinden yaptığı eğitim harcamalarının payı istikrarlı bir şekilde artmaya devam etmektedir. TÜİK verilerine göre, devletin eğitim harcamalarının milli gelir (GSYH) içindeki payı 2019 yılında yüzde 4,4 iken, 2020 yılında yüzde 4’e gerilemiştir.”
      devletin eğitim harcamalarının gayri safi yurt içi hasıla içindeki payı 2020 yılında %4 iken, 2021 yılında bu oran %3,4’e geriledi. Toplam eğitim harcamasının gayri safi yurt içi hasıla içindeki payı ise 2020 yılında %5,4 iken, 2021 yılında %4,8’e düştü.
      rakam eklemek ya da düzeltmek isteyen varsa destek olabilirsiniz.

      ***eğitim yükü devletin sırtından velilerin sırtına geçmiş diyebiliriz.***

      dolayısıyla sayın korunun yorumuna aldığı
      “Çocuklarımın eğitim masraflarını nasıl karşılayacağım?” sorusu önemli.
      erdoğan türkiyesi…
      zor sorular ülkesi…

      • Didem hanım ders kitaplarını, tabletleri öğrencilere bedava dağıtan, öğrenim harçlarını kaldırıp üniversiteleri ücretsiz yapan bir hükümete akıl satmak biraz ayıp olmuyor mu? Cumhuriyet tarihinde ilk kez bu hükümet döneminde meb bütçesi msb bütçesini geçti, türkiyenin öğretmen maaşları birçok ab ülkesinden daha yüksek, burda bilip bilmeden atıp tutuyorsunuz!

        • sayın cumhurbaşkanımızın 2 milyon dağıttık dediği ama sonra sayın milli eğitim bakanının 359 bin olarak düzelttiği tabletler mi?
          örgün öğretimin 2 katı olan açık öğretim ve 2. eğitimden harç ücreti alınıyor ve 2022 de %36 zam yapıldı.
          eğitim kalitesinden, eğitim planlamasından, eğitimin ticarileşmesine kadar mevcut şartlara bakarsak akıl satmak ayıp olmuyor,
          neden olsun?

          birileri bilip bilmeden atıp tutuyor ama o kim???
          2022 eğitim bütçemiz, 274 milyar 384 milyon 474 bin TL olarak belirlendi.
          Bu rakam 2022 yılı merkezi yönetim bütçesinin yüzde 15,7sini oluşturuyor.
          Peki yeterli mi?
          Eğitim Sen Genel Başkanı Prof. Dr. Nejla Kurulu’nun bu yöndeki değerlendirmesi şu yönde: “Eğitim bütçesinin her yıl oransal olarak arttığı söylense de MEB bütçesinin milli gelire oranı yüzde 2,6’dan yüzde 2,4’e; yükseköğretim bütçesinin milli gelire oranı ise yüzde 0,8’den, yüzde 0,73’e gerilemiştir. Eğitim bütçesine ilişkin sayısal veriler her yıl bütçe döneminde en çok payı eğitime ayırdıklarını iddia edenleri açıkça yalanlamaktadır”
          https://www.egitimajansi.com/abbas-guclu/meb-butcesi-artiyor-mu-azaliyor-mu-kose-yazisi-3461y.html

          2019 yılında 113 milyar 813 milyon TL olan MEB bütçesi, 2020 yılı için 125 milyar 397 milyon TL olarak belirlendi. Her yıl olduğu gibi rakamsal olarak arttığı görülse de MEB bütçesinin merkezi yönetim bütçesine oranı 2019 yılında yüzde 11.84 iken, 2020’de bu oran yüzde 11.45’e geriledi.

          Eğitim bütçesinin milli gelire oranı OECD ortalaması olan yüzde 6’nın çok altında. Geçtiğimiz 18 yıl içinde MEB bütçesinin milli gelire oranı çok az artmış olmasına rağmen, belirlenen rakamlar ihtiyacın çok altında kalmış ve eğitim harcamalarının esas yükü, eğitimi adım adım ticarileştirme ve kamu kaynaklarının özel okullara aktarılmasının da etkisiyle büyük ölçüde velilerin sırtına yıkılmıştır.
          https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/abbas-guclu/butceden-en-buyuk-pay-egitime-ayiriliyor-ama-6079687
          öğretmen maaşları konusunu ciddiye almıyorum,
          şanslı bir günündesin.
          bir ara diyanet bütçesini de tartışalım, ne dersin?

    • Musluk açma töreni yapanlar mı çözecek ekonomik sorunları? Allah akıl vermiş hepinize inşallah aklını doğru kullanananlar çoğunlukta olur.

      • dünya sefalet endeksinde 1. olduğumuza göre,
        ahmed çeşmesi restorasyonu yani musluk açma töreni yapanlar bile şimdi olduğundan çok daha iyi ekonomik sorunları çözeceklerdir sonucunu çıkarmak için ekmek diyeti yapmak gerekmiyor,
        rakamlara bakmak yeterli.
        seçmeninin neredeyse yarısını kaybetmiş iktidar oylarına bakarsak aklını kullananların çoğunlukta olacağını anlamak için de bir deha olmak gerekmiyor,
        anketlere bakmak yeterli.

        • Ceremi rifkinle mi çözecekler ekonomik sorunları. Desenize yine amerikan sömürge düzenine gireceğiz imefeye borçlanacağız. Mavi vatandan yapacaklar kesin bedavaya verirler. Bulunan doğalgaz petrol yataklarının üstüne betonla kapatırlar eskiden yaptıkları gibi. ihalari ve sihalari da toprağa gömerler sonra da bekleriz artık bir Menderes daha gelsin de ulkeyyerli esaretten kurtarsın dimi dimi

          • di,
            ceremi rifkinle çözecekler,
            amerikan sömürge düzenine gireceğiz,
            doğalgaz yataklarının üzerini betonla kapatacaklar,
            iha ve sihaları toprağa gömerler,
            siz de esaretten kurtulmak için bir menderes daha beklersiniz
            diye
            tüm muhalifler olarak oyumuzu muhalefete vereceğiz,
            bi itirazınız mı var?

    • Didem hanım imf borçlarını hangi hükümet yaptı kim ödedi? Ülkemizi imf ye köle yapanlara sözünüz yok, onların dervişini tahsildarını defetmiş, borçlarını tıkır tıkır ödemiş hükümete mi yanlış diyorsunuz?

      • bunları ali babacan mı yapmıştı?
        şimdi 6lı masada mı?
        Ondan sonra ekonomiyi toparlayamadınız mı?

        • Ddm e
          ha şöyle asıl karakterini söylediğin için ne itirazımız olabilir.
          Bundan sonra diyeceğimiz Allah şer odaklarından korusun bu ülkeyi

          • deli kızın çeyizi tadındaki hezeyanlar asıl karakterimi ortaya çıkardı, şükür itiraz kalmadı bir de rüyanızda kara kargalar görüp muhalefete yorup bu ülkeye felaket getirecek kehanetlerinizi anlatsanız kim bilir ortaya daha ne karakterlerim çıkacak?
            eh bi satır dua etmekle yetinmez, bir hatim okursunuz artık.

  13. “Şerefül mekan bilmekin” diye eski bir sözümüz vardır. Yani bir yerin, bir makamın şerefi orada oturana göredir. Esas mesele, makamla büyümek değil, bulunulan makamı büyütmektir. Nitekim, Recep Tayyip Erdoğan’ın öncesinde sonrasında nice kişiler İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmışlar, fakat, sıradanlıktan ne kendilerini ne de işgal ettikleri makamı kurtaramamışlardır. Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı makamları için de aynı şeyleri söylemek mümkündür. Farzı muhal çerçevesinde bile olsa mesela Kemal Kılıçdaroğlu’nu veya altılı masal masanın diğer müdavimlerinden birini Külliyedeki makamda bir düşünün, düşüşün dibe nasıl çakılacağını hemen göreceksiniz.

  14. Yanlışlıkla otobanda ters yola giren Temel , polis radyosundan feryad-ı figanla yapilan ,
    — Bütün sürücüler , dikkat, dikkat bir araç ters yolda ilerlemektedir ! anonsunu duyunca okkalı bir küfürle kendi de feryadı basar ,
    — Ula ne bi tanesi , hepisi hepisi !
    Fehmi Bey yukarıda ‘ Belki de her ikisi birden ‘ demiş de aklıma bu fıkra geldi !
    Memleketin elle tutulacak tarafı mı kaldı!
    Her gün ulufe dağıtılıyor!

    • Davutoğlu, “Cumhurbaşkanı içeriden veya dışarıdan olsun, genel başkanlar doğrudan karar süreçleri içerisinde imza yetkisine sahip olarak bulunacaklar. İster içeriden ister dışarıdan olsun, genel başkanlar imza yetkisine sahip olacak…” dediğine göre, daha önce “Cumhurbaşkanı adayı kesinlikle 6’lı masadan çıkacak” sözlerinden vazgeçtiler.
      O halde 6, hatta 7 adet “Eş Cumhurbaşkanı” söz konusu olabilecek.
      Zira, 6’lı masa dışarıdan birini cumhurbaşkanı adayı gösterirse 5 değil, 6 adet “Eş Cumhurbaşkanı” elde edilebiliyor. Seçim sonrası HDP de “herkese malum sır” ortaklıktan, resmi ortaklık katına yükseldiğinde “7 adet Eş Cumhurbaşkanına” kavuşacağız.
      Davutoğlu bir de, cumhurbaşkanının 6 partinin belirlediği oyun kuralları içinde futboldaki gibi “kaptan” görevi ifa edeceğini belirtti.
      Yani 1 adet “kaptanı” 5 veya 6 veya 7 adet teknik direktörün yöneteceği çok acayip bir sistem bu!
      Mesela, Akşener’in “Kaleye geçsin” dediğine, Kılıçdaroğlu “Hayır, o santrfor oynasın” deyince ne olacak, bilmiyorum.
      Benim bildiğim, “Memleket batsa ne çıkar, çok heyecanlı maçlar izleyeceğiz çocuklar…” demeyen her aklı başında insan bunların sistemine karşı çıkar.

      • Merak etmeyin Muzaffer bey, hiç kimse Erdoğan’ın yönettiği maçalardan daha heyecanlı maçlar yönetemez! Heyecan denince Erdoğan’ın üstüne tanımam. Memleket batmış zaten bayacağı kadar, bu batışın daha dibi yok. Şu anda tam dibi görmüş bulunuyoruz, bir adım sonrası yok oluş!

  15. Temel atmama törenleri ve musluk açma törenleri yapanlara oy verirsek bu günleri mumla ararız.

  16. Sayın Koru ,
    İstatistik sonuçlarını bilgi olarak kullanırken sahadan da dogrulatmalısınız. Benim iki oğlum lk ve ortayı özel okulda okudular, ama kızım proje imamhatip sınavını kazanarak orada okuyor. Bu sene de LYS sınavına girecek. Pek çok ehli dünya aile de eğitimi iyi olduğu gerekçesiyle aynı okulu tercih ediyor.
    Doğum oranlarının düşmesi ekonomik refah seviyesinin artması sebebiyle. Ebeveynler de pahalı özel okulda çocuk okutmanın ,çocuğun hayatını kurtarma manasına gelmediğini öğrendiler. Cevher önemli. dökme suyla değirmen dönmez. Muş un dağlarından bir çoban pekala Robert koleje gidebiliyor. Ama iki , üç öğretmenden özel ders alan bir çocuk aynı başarıyı gösteremeyebiliyor.

    • “Ama iki , üç öğretmenden özel ders alan bir çocuk aynı başarıyı gösteremeyebiliyor.”

      sende demişsin, bu eğitim sevgiye bakar seversen başarırsın. Eğitimi sevmeyen çoçuğu hangi özel derste aldırsan sonuç sıfırdır.

      Tabiki başarılı öğrencilere özel dersler verilmeli. Eskiden devletin durumu iyi değilken başarılı öğrencilere Fen lisesi , Anadalu liseleri açılmıştı.

    • R.koleje gidebiliyor cümlesiyle özel okullara bir sebep gerekçe yamamışsınız zaten.
      halbuki şöyle belirtilse, “maddi duruma ve çocuğun özel eğitim alma kapasitesine göre” çocuk örneğin bir deha! adayı vb..
      özel okul kelimesi açıklanması gereken bir kavram! gibi sırıtıyor.
      Ehli dünya birey olarak yanmayan kefen özel terlik! anlamına geliyorsa eğer sayın melik!!
      vay ki ne vay. daha bir yirmi seneye daha ihtiyaç var demektir 😡
      “tüm okullarda ahlaki eğitim inanç üzerine uygulamalı dersler kuranı meal ve tefsirle devletin tüm okullarında eğitim,
      hatta yarısı da okulların mesleki eğitim verse !!!
      deseydiniz!
      kevser suyundan tüm mü’minler içebilseler keşke.
      yanmayan kefen çıksada bedenden yinede yakamasa cehennem ateşi gövdeleri.
      ne güzel olurdu hem bu dünya,
      hemde öbür taraf değil mi?

  17. Ha Soykırım Olmuş, Ha Nüfusun Artış Hızı Eksiye Düşmüş, İkisi de Aynı Kapıya Çıkar.

    Toplam doğurganlık hızı, nüfus başına bir kadının yaşamı boyunca dünyaya getirdiği ortalama çocuk sayısını temsil ediyor. Toplam doğurganlık hızı, belirli bir zamandaki tek yıllık yaşa özel oranları toplamak suretiyle elde edilmektedir. Ülkede nüfusun aynı kalması için bu sayının 2 ’nin üzerinde olması gerekiyor. Yoksa nüfus azalmaya başlıyor.

    200 yıl sonra Türkiye’nin nüfus artış hızı Avrupa’daki altı ülkenin arkasına düştü. Türkiye’nin toplam doğurganlık hızı 2021 yılında 1.70 olurken; Fransa 1.85, İsveç 1.84, İrlanda 1.79, Danimarka 1.77, Letonya 1.74 ve Belçika 1.73 oranları ile Türkiye’nin önünde yer alıyorlar.

    Tüm hamaset ve milliyetçilik söylemleri maalesef bu tabloyu saklayacak durumda değil. Türkiye’nin nüfusunun 2095 yılında bu noktaya gelmesi beklemesi bekleniyordu. Ancak 2021 yılında bu noktaya gelmiş oldu.

    • Haklısınız, avrupa ülkelerinde fare gibi ürüyorlar,
      çocukların tüm masrafını devletler karşılıyor,
      türkiyede maalesef aşırı bir nüfus kaybı söz konusu, bizde de sosyal yardımlar veriliyor ama kimsenin umrunda değil, çocuk bakmak yerine kariyer peşinde koşan bir yığın memur/e adayımız var, yabancı nüfus da gelmese çay fındık toplatacak maraba bile yok yani…
      Almanyadan daha konformist bir ülkeyiz, allah sonumuzu hayretsin…

  18. !!!Yaygın marketler hükümet baskısıyla belli malların fiyatlarını bir araya gelerek sabitlediler, Rekabet Kurumu buna ses çıkartmıyor.]!!@
    Pes doğrusu bu kadar da tarafgir olup konu saptirılmaz ki.Devlet ekonomik kosullari düzeltmek enflasyonu azaltmak ve toplumun faydası icin bir çağrı yapti>.Onu da eleştirmek bıraz insaf SN KORU.
    Aynı şeyi İngiltere ve birkaç Avrupa ülkesi de yaptı.Orada alkislanan burada elestirilıyor.
    El. insaf

    • Ne çağrısı tehdit, sudan bahane ile market kapatma, bazı marketlerin kapı-penceresini indirme, gazeteler aracılığı ile algı oluşturup hakaret, tehdit, terörist ilan etme ne varsa abandılar. Onlarda bu işe boyun eğip Ocak ayında fiyat sabitlemeye gittiler. Hangi baskı unsuru varsa hepsini devreye soktular. Yeni Türkiye’de yeni serbest ekonomi bu olsa gerek. Tarafgirlik bunları görmemenin ta kendisidir. Sizi Tarım Kredi’ye davet edeyim ve diğerleri ile fiyatları bir karşılaştırın. Gerçi size boşuna yazıyorum da…

Yoruma kapalı.