İhtiyar fare genç fareye ne demişti? Putin'in mutabakat hatırlatması bana onu düşündürdü…

27
Reklam

Devlet yönetimi hiç kuşkusuz dünyanın en ciddi işlerinden biri. Bu kanaate sahip olmak için herhangi bir tarih kitabından çeşitli ülkeler arasında geçmişte yaşananlara dair ayrıntıları okumak bile yeterli.

Günümüzde ise görevin ciddiyetini daha da artıran pek çok yeni unsur var. Bu bakımdan devlet yönetimine talip olanlar ve yönetimde yer alanların işleri hiç de kolay değildir.

O yüzden hayat boyu o görevin sahibi siyasilere hep saygı duymuşumdur.

Yeni sistem yolu kısalttı

Bu durumu en iyi anlayabilecek olanların başında, birkaç yıl sonra iktidarda 20. yılını kutlayacak olan AK Parti’nin siyasi ve bürokratik kadroları geliyor. Bir yandan her seçimde halktan aldıkları desteği yenilemeleri, diğer yandan da her gün önlerine çıkan devasa sorunlarla baş etmeleri gerekiyor.

‘Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi’ ihtiyacı duyulmasının bir sebebi de, yeni sistemin görevlerini daha iyi ve daha kolay yapmalarına imkan vereceğini düşünmeleri olsa gerek.

Herhangi bir konuda karar vermek için yönetici kadroların fazla zorlanmaları artık gerekmiyor; kararın oluşmasına kadar geçen süreç, en son kararı verecek kişi ile kendisinin göreve getirdiklerinden başkasının müdahil olmasını gerektirmeden nihayete eriyor.

Artık yol çok kısa.

Reklam

Eskisi gibi devlet ile parti ayrımı da fazla önemli değil bu yeni sistemde; belediye başkanı adaylarını belirlemede iktidar partisine devletin istihbarat örgütü soruşturma katkısında bulunmuş…

Eski sistem buna izin vermezdi.

Bize uzak bir ülke olan Venezuela’da yaşanan olağanüstülüğe anında tepki verip mevcut devlet başkanının yanında yer almak için Meclis’e danışmak veya böyle konuların sahibi olan bakanlıktan görüş almak da gerekmedi; demokrasiye müdahale olarak görüldü orada yapılmak istenen ve hemen mevcut yönetime sahip çıkıldı.

Yeni sistem bunu da sağlıyor.

Sistem devlet yönetiminde yer alanlara geniş bir hareket alanı açarak büyük kolaylıklar getiriyor, ancak dünyanın en ciddi işlerinden biri olduğunu en başta dile getirdiğim devlet yönetiminde yer alanların yine de ihtiyatı elden bırakmamalarında yarar var.

Bazen yolu kısaltmak hedefinize varmayı imkansız hale de getirebilir.

Mutabakatı Putin hatırlattı, nasıl yani?

Konu üzerinde beni düşünmeye sevk eden, dün, Moskova’da, makam mukabili olan Vladimir Putin‘in, Suriye konusunu görüşürlerken ortaya attığı, 1998 yılında Türkiye ile Suriye arasında imzalanmış bir mutabakatın sorunu çözümde işe yarayacağı görüşünü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan‘ın sahiplenmesi oldu.

Reklam

‘Mutabakat’, dediğim gibi, Suriye ile Türkiye arasında imzalanmış, ancak bunu dile getiren üçüncü bir ülke: Rusya…

Görüşe derhal sahip çıkıldığına göre, o mutabakat, hiç değilse devletimizi yönetenler açısından önemli bulunan bir belge.

İyi de, Putin dile getirmeden o belgenin varlığından nasıl oldu da haberdar olunmadı?

Dışişleri bakanlığı, imzalanma sürecini yürütmüş kurum olarak, böyle bir belgenin varlığını biliyor olmalı. Genelkurmay başkanlığı da sürece dahildi. Hatırlatmamışlar mı?

O dönemi olabildiğince yakından izlediğim için biliyorum: Terörün azdığı bir dönemde (1991 yılı) ANAP’tan iktidarı teslim alan DYP-SHP ortaklığı, faaliyetlerini yürüttüğü komşu ülkeden PKK’yı çıkarmak için bir devlet planı hazırlatmış, onun bir parçası olarak dönemin içişleri bakanı İsmet Sezgin Şam’a giderek “Terör örgütü ile mi, yoksa Türkiye ile mi dost olmak sizin yararınıza?” sorusunu Hafız Esad‘a yöneltmişti.

Suriye, bakanı izleyen aralarında benim de bulunduğum Türkiye’den gelen gazetecileri Bekaa Vadisi‘ne kadar götürerek, PKK’nın faaliyetlerine müsaade edilmediğini ispata çalışmıştı. Suriyeliler, Mahsum Korkmaz Akademisi diye bilinen PKK kampını, Türkiye’den bakan gelmeden önce yerle bir etmişlerdi.

Gözlerimizle gördük.

Daha sonra, Abdullah Öcalan‘ın Suriye dışına çıkartılması ve sonunda Türkiye’ye teslim edilmesi sürecinde (1998-1999) yaşananları da biliyoruz. Devlet adına önce dönemin kara kuvvetleri komutanı Atilla Ateş‘in (16 Eylül 1998) yaptığı sözlü çıkış, hemen ardından (1 Ekim 1998) Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel‘in benzer bir konuşması, Hafız Esad‘ı Türkiye’nin yanında yer almanın kendisi ve ülkesi yararına olacağına ikna etmişti.

Putin‘in sözünü ettiği 1998 yılı Ekim ayında imzalanan bu arka-planla sağlanan mutabakat Öcalan‘ın Esad tarafından Şam’dan yollanmasını (Ocak 1999) ve Türkiye’ye teslimini (Şubat 1999) sağlamıştı.

O eski mutabakat bugün karşı karşıya bulunulan güvenlik sorununu çözmekte işe yarar mı?

Bilmiyorum, ama bilmek istiyorum.

Yaşlı fare, genç fareye…

Belgenin varlığından devletimizi yönetenlerin Putin‘in uyarısı üzerine haberdar olmalarını anlamakta zorlandığım gibi, Rusya’nın o belgeyi hatırlatmakla ne sonuç almayı umduğundan da tam emin olamıyorum.

Hani, yaşlı fare, deneyimsiz genç fareyi eğitirken, “Ortalıkta kocaman bir peynir gördüğünde, hele bir de mesafe kısaysa aman çok dikkatli ol; büyük ihtimalle kapan vardır” diye uyarmış ya, o fıkra aklıma geliyor.

Devlet arşivlerindeki dosyasına da bakarak etraflıca düşündükten sonra konuyu iyice tartmak ve ondan sonra bir karara ulaşmak daha makul bir yolmuş gibime geliyor.

İhtiyatlı olma konusundaki yaklaşımım, belki de, devleti onu yönetenler kadar bilmediğimdendir.

ΩΩΩΩ

Reklam

27 YORUMLAR

  1. Yazarımız da yorumcularımız da çoğu zaman iktidarı direkt eleştirmekten kaçınıyor. Çünkü çoğunlukla aynı kavağın kaşığısınız. El birliği ile talan edip yıkılmanın eşiğine getirdikleri Atatürk Cumhuriyeti kürekleri denize düşmüş sandal gibi yalpalıyor. Kürekleri atan da sandalcıyı öldürenler de kendileri. Dış işleri bir ülkenin en önem verdiği konulardır. Tarih bilgisi gerektirir, vatansevgisi gerektirir, iyi eğitim almış olmayı gerektirir,diline ve başka dillere hakimiyet gerektirir. Bu değerlere sahip olanları monşerler diye küçümserseniz devletin geçmişte yaptığı anlaşmalar kimsenin aklına gelmez. Kuruluşunun adeta tapusu Lozan’ı küçümsersen yıkıcılara çanak tutarsın. Osmanlı parçalanıp yıkılırken de böyleydi. Altanlar, C.Çandarlar, H.Cemaller kısaca yetmez ama evetçi (değil 50 – 100 yıl 3- 5 yıl sonrasını öngöremeyen) sözde aydınlar vardı. Referansı din olanları saymıyorum bile. Hep elelesiniz nasılsa. Fetöcü olsanız ne yazar, değiliz deseniz ne yazar; geçmişte onu baştacı eden siz değil miydiniz?

    • Yahya bey siz de doğrudan iktidarı eleştirememişsiniz; yazarı ve okurlarını eleştirmekle kifayet etmişsiniz sanki:) Eşşeğimin alnı sakar, kendi adını başkasına takar! Şöyle ağız dolusu bi cümle kuramamışsınız: “sürekli 28şubatın kurmaylarına küfredenler; o dönemin bir kazanımı olan adana mutabakatını da hatırlamak istememiş olabilirler tabii..!” (Ben kurdum işte!) aynı dönemde yapılan al apoyu ver fetöyü alışverişi de size; kimlerin fetöyü baştacı etmiş olduğunu yeterince açıklıyordur heralde! (Bu da size kapak olsun:)

      • Sayın H.Gayret, Don Kişot gibi saldırmışsınız. TC’nin dinciler tarafından getirildiği duruma üzülen yarın endişesi taşıyan, durduk yerde başının derde girmesinden korkan sıradan bir vatandaşım. Partim yok, cemaatim yok, kimseyle aşık atma gibi bir derdim yok. Kapaklarınızı başkaları için kullanınız.

  2. Bir lider! sürekli Ülkesinde ki ona itat etmeyenleri ve halkı “HÜR” yaşayan ülkelerin Demokırat idarecelerini eleştirip kavga ederek, onlari kendi ülkesindeki haraca bağladığı vatandaşlarina ulkesinin DUŞMANİ olarak yuturiyorsa…. Vay o ülkenin geleceğine.
    Sahi biz şu an neden aynen Çin,Rusya, Suriye, Venzuala ve Irana benzedik?
    Türkiyeden hem zenginle hemde fakirler o DÜŞMAN ilan ettiklerimize iltica ediyorlarda? Bu dost ulkelere etmiyorlar?geneldede AKP li zenginlerden bahs ediyorum yatirimlarini ve paralarini Trump gibi Rus bankalarina yatirmiyorlada batiya kaciriyorlar.
    Bu ABD li Hakimler zavalli Trumpi hic rahat birakmiyorlar…Dün gece de.
    Onu uzun yillar daişmanliğini yapmiş Roger Stone tutukladilar.
    Mâlum Secimlerdeki marifetlerinden dolayı.

  3. adana mutabakatından hükümetin haberi olmadığı zannı hakim sayın Koru’da.
    hatırlatacak bir muhalefetimiz de yok muymuş?
    ya da bunu yazılarında işleyecek, hükümete bir vizyon olarak önerecek aydınlarımız, dış siyaset bilir kurt gazetecilerimiz de mi yok muş???
    1998 de yapılan 2011 de yenilenen geçmişi pek uzak olmayan bir anlaşma olduğu haberini vermek putine kalmış meğer.
    geyik bir yana, idlib ve güvenli bölge meselelerinin irdelenmesi önemli. adana mutabakatı tarafların müzakeresi için bir ara formül işlevi görebilir. rusya da buna işaret etmeye çalışıyor. yoksa suriyeye müdahaleye zemin hazırlayan pek çok uluslararası anlaşmadan doğan haklarımızı kullanacağımızı yine pek çok kereler uluslararası platformlarda türkiye dile getiriyor halihazırda. adana mutabakatı da terörle mücadele açısından elimizin altında olan, kimsenin geçersiz olduğunu iddia etmediği , suriye topraklarına askeri bir operasyona zemin hazırlayan önemli bir mutabakat. putin mutabakatın varlığına değil, işletilmesine, işletilmesi için de suriye ile diyoloğa girilmesine dikkat çekiyor. anlaşmada pkk terör örgütü olarak yer alıyor, bunun altının çizilmesi önemli.
    Anlaşmaya göre taraflar, hiçbir terör örgütünün, özellikle PKK/KONGRA-GEL terör örgütü ve uzantılarının, yan oluşumlarının, kendi topraklarını kullanmalarına, güvenlik ve istikrarını bozmalarına izin vermeyecek. Ayrıca iki ülke de bu örgütlerin kamp, eğitim merkezi ve diğer tesisleri kurmalarına; militan toplama ve silah, patlayıcı madde, lojistik destek ve terörizmin finansmanı teminine; terörizmin finansmanı kapsamında kaçakçılık ve ticaret yapmalarına; eğitim ve propaganda faaliyetlerinde bulunmalarına; yasa dışı sınır geçişi yapmalarına; diğer tarafa ve üçüncü ülkelere militan, silah ve patlayıcı madde aktarılmasına; görsel ve yazılı basın faaliyetlerinde bulunmalarına; bu faaliyetler için kaynak ve araç bulmalarına ve uygun ortam yaratmalarına müsaade etmeyecek.
    Anlaşma, gerektiğinde ortak operasyon gerçekleştirme olanaklarının araştırılmasını da hüküm altına alıyor. Anlaşma uyarınca terörist grupların üyeleri ve işbirlikçileri bir taraftan diğer tarafa kaçanlar da dahil tutuklanacak, tutuklanan kişiler talep eden tarafın vatandaşıysa o tarafa teslim edilecek.
    suriye yönetimi ile görüşmeme kararında ısrarcı olmanın pek işe yaramadığı zamanlardayız, acıyı ve kanı dindirmenin bütün yolları denenmeli kuşkusuz.

    • Sahibi dururken köpeğiyle neyi görüşebiliriz ki! (Didem hanıma not: yazdıklarınızı baransu da anlayabilsin diye şerh düştüm:)

      • H.Gayret, ben kendi cehaletime nefretimle beraber hadsiz utancımı yaşıyorum, bir de sizin saçma sapan yorumlarınızın utancını üstlenemem.
        Bütün haber sitelerinde Erdoğan’ın Moskova dönüşü uçakta yaptığı açıklamalar yer alıyor, yazıda anlatıldığı gibi. Gerçek yazıda anlatıldığı gibi olduğu halde sırf yazarı elestirecem diye Cumhurbaşkanını yalanlayan yorumları anlamak istemiyorum. Kendi sahte dünyanızda mutlu olun.

        • Hani ortaokul diplomanla mutluydun? Şimdi de utanıyorsun! Nefreti filan bırak da didem hanımı dikkatli okumaya odaklan…

  4. Suriye ve Putin
    Türk Ordusu Suriye’ye girdiği gün yazmıştım. Bu iyi haber demiştim. Artık Dünya terörü tasfiye ediyor demiştim.
    Görüşüm her gün doğrulanıyor. Terörle dünyayı yönetme artık kimsenin işine gelmiyor. Terör yerine başka bir şey ortaya konacak. Sermaye dahil tümü tasfiye edildi. Putin’in bunu hatırlatması Türkiye ile Suriye arasında savaşın başlaması için olabilir. Türkiye anlaşmam var deyip Suriye’ye dalar, güneyden de benim de hakkım diye Suriye’ye saldırır. İran müdahale eder ve üçüncü cihan savaşı başlayabilir.
    Putin de bunu bilmeden  ortaya koymuş olabilir.
    1-      Siyaset olarak Türkiye sınırlarını genişletme diye bir siyaset benimsenmelidir. Ulusal devlet ilkesi, ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ ilkesi unutulmamalıdır. Doğru olan  en kısa zamanda Suriye’yi Suriye yönetimine bırakarak çekilmektir.
    2-      Türkiye  başka devletlerin iç işlerine karışmamalıdır. İktidarı tanımalı, sivillerin yanında yer almamalı. Mülteciyi değil muhaciri ülkesine kabul etmelidir.  Bu, şeriatın hükmüdür.
    3-       Türkiye İran’la olan ilişkisini asla ihmal etmemelidir. Her kararda mutlaka İran olmalıdır. İslam alemini bölmemelidirler.
    4-      Suriye’de Kur’an anayasası, ortaklık anayasası, İslam anayasası, Milli Görüş Anayasası, insanlık anayasası olmalıdır.

  5. Adana Mutabakatını Sn. Koru’dan başka gazeteci ve yazar da işlemiş bu günkü köşelerinde. Koru’nun işlediğinden farklı olarak öne çıkanlardan birinde, 1998 Adana Mutabakatının 2011’de Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanlığı döneminde revize edildiği ve Suriye sınırından ”5 Kilometre içeri girme” şartının revize anlaşmada olmadığını işlenmiş.
    Koru’nun ”İhtiyatlı olma konusundaki yaklaşımım, belki de, devleti onu yönetenler kadar bilmediğimdendir.” cümlesine gelince; bu doğru..ama devleti yönetenlerden kasdı sadece ”siyasiler” ise bu da eksik kalır lakin, siyasiler de devleti ”onu yönetenler” kadar bilmiyorlar.
    Yani devleti yönetenler sadece siyasi ve üst bürokrasiden oluşmuyor. Mutfakta, her devlette olduğu gibi bazılarının ”derin veya gizli” dediği şekliyle bir yönetim kadrosu daha vardır. Değilse 4-5 yılda bir yenilenen seçimlerde, tabiri caizse ”bıyığı terlememiş” siyasetçiye, devlet, kendini ona teslim eder, kollarına bırakır mı? Bırakır diyenler sonucunu bir düşünsün!
    Evet, bugün bölgemizde cereyan eden gelişmeler baş döndürücü hızla gelişiyor ve takip etmekte zorlanıyoruz. Her yeni bir gelişme bir öncekini unutturuyor.
    Venezuela, ”Türkiye’nin ekonomisini çökertirim”, Suriye’de tampon bölge, Cemal Kaşıkçı cinayeti hatırladıklarımdan bazıları ve en azımdan ülkemiz gündemine yerleşen Adana Mutabakatının gerisinde kalan olaylar. Takip edenlerin başını döndürüyor adeta…
    ”Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” kamuoyuna yansıyan şekliyle sadece Erdoğan ve Bahçeli’nin kotardığı bir sistem olmasa gerek. 2000’lerden beri cereyan eden gelişmeler, devletimize, karar alma sürecindeki hızı yakalama adına bu sistemi yerleştirmesini dayatmış olabilir.
    Yine 2000’lerden beri siyasete yön veren Bahçeli’nin yanında devlet, Erdoğan gibi ”ustalık” diplomasını elde eden bir siyasiyi ”mutfağına” kazandırdığı için mesrurdur belki. Bundan Siyasal İslamcılar veya muhafazakarlar kendilerine pay çıkarmasınlar. Erdoğan artık devlete ait bir siyasi figür.
    İhtiyatlı olmalı belki de, devleti onu yönetenler kadar bilmiyoruzdur.
    Devletimiz çok yaşa! Hukuk ve adalet ile…

    • Hasan bey! Meseleyi benim de anlayabileceğim şekilde detaylandırdığınız için çok teşekkür ederim.

      • Baran en azından sen bari anlamışsın hasan beyin dallandırıp budaklandırmasını; bense nerdeyse bildiğimi de unutacaktım! Ee, ortaokul diploması başka tabii:)

  6. Bu anlaşmayı Rusya nın hatırlattığından eminsiniz değil mi
    Daha 20 yıllık ve çok sıcak bir konuyu ki Türkiye buraya müdahale için bir sürü ince pazarlık yaparken son 20 yıllık gelişmeleri hiçbir Allah on kulu hatırlamamış özellikle şu an her m2 için plan yapılırken bu gözden kaçmış
    Bir siz akıllısınız
    Peki bu anlaşma özellikle ABD çekilirken Rusya üzerinden Türkiye -Suriye arasında orta yıl bulma formülleri masaya gelmiş olmasın
    Bu formüller ABD ve taraftarlarınca pekde itibarsuzlaştırılmaya çalışılıyor olmasın
    Birde akıllara ziyan yorumlar varki zannedersin Türkiye tarihi boyunca bir tarafında Rusya diğer tarafında ABd ye karşı sahada savaşmış ve ABD yi püskürtmüş.hem de ordusunun. Yarısı ABD darbesi yüzünden tasviye edilmişken
    Vah vah ki ne vah
    Bu ne kurnazlık

  7. Devletin elindeki bilgilerin tamamına vakıf olmadan ne için , neye göre ve ne kadar ihtiyatlı olunacağına, şu anda yeteri kadar ihtiyatlı olunup olunmadığına dair ne kadar doğru yorum yapılabilir acaba?

    • Necip bey bu kadar çok soru sormayın! Biz daha çok sizin bilgilendirici yorumlarınıza alıştık:)

      • Selamlar sayın H.Gayret. Genelde hepimiz sanki konu hakkında tüm herşeyi biliyormuşuz gibi yorum yapıyoruz, bu sefer biraz neye göre yorum yaptığımızı bir sorgulayayım dedim de.:))

  8. Ankara mutabakatına Putin’in vukufiyetini Suriye tarafından eline tutuşturulmuş olmasından mütevellit. Eset bu anlaşma üzerinden Rusya aracılığı ile Türkiye’yi anlaşma masasına çekmek istiyor. Diyor ki “Türkiye’yi rahatsız eden teröristleri ben yakalayıp sana teslim ederim, sen de terör örgütlerinden aldığın yerleri bana ver” Türkiye’nin yapması gereken anlaşmayı yeniden gözden geçirip, uygulanacaksa da uzun bir süre Eset’in şu an elinde olduğu coğrafya için kullanmak, buna kuzey suriye’yi dahil etmemek. Zamanında her şey görece güllük güllüstanlıkken uygulanmayan, YPG ye el altından bir sürü taahhütlerdede ve çağrılarda bulunan Eset bir yandan da bize teröre müsade etmeyeceği garantisi vermeye kalkıyor. Bundan sonra da gelsin sonu gelmez “kim terörist kim işide karşı, senin teröristin benim teröristim” tartışmaları. Hatta daha kötüsü bu anlaşma iki taraflı ise Türkiye tarafındaki ÖSO mensuplarını da istemesi muhtemel. Artık bu kısır tartışmaların sonuna çoktan gelinmiştir. Ordumuz sahada, taktik maktik yok bam! bam! bam!

  9. 1998 mutabakat geçerli olması için Esad’in aktif görevde yer alması lazım. Suriye çeşitli örgütlerle parçalanmış durumdadır. Eğer gerçekten Türkiye Suriye güvenliği istiyorsa neden diğer örgütleri de işin içine katmiyor. Şu bir gerçek: Her Devletin desteklediği bir örgüt vardır. İran Rusya Fransa İngiltere ve ABD.
    Eğer ılımlı bir yol bulamazsa belki de en çok zarar görecek olan Ülke Türkiye olacaktır. Suriye’de kısa zamanda genel bir seçim yapılması lazım. Yoksa bu sorun epey yol alır.
    SAYGILAR SEVGİLER

  10. Fehmi bey! Şu satırlarınızı, yalnış yazmışsıniz.
    “İhtiyatlı olma konusundaki yaklaşımım, belki de, devleti onu yönetenler kadar bilmediğimdendir”
    Aslında tam tersi yazılması gerekirdi! Sizin Ihtiyatlı olma konusundakı yaklaşımınız, ve o konuda endişelerinizin sebebide Devleti yönetenler sizin bıldiklerinizi bilmediklerinden dolayi.
    Eğer devleti yönetenler! Sizin kadar Dünyayi tanisalar vede sizin bıldiklerinizin onda birini bilebilselerdiler, “Türkiyeyi” TRUMPIN, PUTININ VE İRANIN şamar çocuğu yapmazdılar.
    Zaten bu aralar bizim Başkanın
    yabancı dostları zorda: Maduro, el-Beşir, Vucic, Trump… bunlar ülkelerinin kanunlari ile fena halde başlari belada.
    Vefalı dost dediğin, böyle olmali.
    Maduroyi en once Erdoğan destekledi, arkasından onu, Çin, ve Rusya gibi insan haklarına saygıli ülkeler takip etti.
    Zaten Kanada, ABD, gibi diktatörlerde muhalefeti desdeklediler.

    • Anladık safınız her türlü ABD darbesi
      ABD çok demokrasi hayranı ise. Başta Arabistan olmak üzere birçok seçimsiz iktidarda olan diktatörlerden desteğini çeksin seçim yapılmış ama son 10 yılda emrinden çıkmış ülkelerin seçimlerini illegal ilan ederek değil
      Derdiniz Türkiye ki seçimleri de tanımasın ve size de bir başkan atasın anladık zaten seçimler illegal açıklamaları da tesadüf değil yerli işbirlikçilerin istekleri
      Dikkkat etsin ABD asıl onların seçimlerine Rusya nın müdahale ettiğine dair onlarca delil var ve FBI hala araştırıyor Clinton ı yeni başkan atamasınlar sizin kaçakların ülkesine

    • Ben okudum taha bey, nurdan teyze aynı bildiğiniz gibi, değişen bişey yok! Yalnız, kenevir tarımı kendisine yaramış görünüyor; imlayı falan epeyce toparlamış sanki! Sayın korunun cümlelerini düzeltiyordu yukarda:)))

    • Kürşad bey, yorumcu vatansever arkadaş yukarda kurşun döktürüyordu sayın yazarla; burda boşuna beklemeyin yani..:)

Yoruma kapalı.