Henüz fark edilmeyen bir gerçeği açıklıyorum: İktidar kendi eliyle kendine zarar veriyor

29
Reklam

Türkiye’de meydana gelen gelişmelerle ilgili görüş açıklayan hemen herkes, neredeyse hepimiz, bir önemli konuyu gözden kaçırıyoruz: AK Parti ile küçük ortağı MHP, bir bütün olarak iktidar cephesi, her attığı adım, yaptığı açıklama ve aldığı kararla -yani sözlü ve fiili icraatıyla-, kendisine zarar veriyor.

Bir küçük grup dışında bütün millet de zarar görüyor, ancak en büyük zararı gören iktidar cephesi…

Daha önce bunun tam tersi olur, iktidar cephesi, her olayı kendi lehine çevirmeyi bilirdi; artık bunu başarmakta zorlanıyor.

İktidarın kendi eliyle kendine zarar verdiği gerçeğini, Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) da içinden geçilen süreçle ilgili bir açıklamayla sürece dahil edildiğini görünce daha iyi idrak ettim.

En son kullanılması gereken savunma çizgisine çekilmiş oldu iktidar cephesi…

Şu yakınlarda neler yaşandığına, bu gerçeği akılda tutarak, biraz yakından bakalım:

Yalnızca AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan değil, Merkez Bankası’nın aldığı kararla birlikte başgösteren ve sonuçta enflasyonu tahammül edilemez boyuta çıkaracağı anlaşılan TL’nin değer kaybetmesine, hükümetin bakanları, AK Parti ve MHP de sahip çıktı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ekonomide olumlu sonuçları altı ay içerisinde görülecek ‘yeni bir model’ denendiğini açıkladı.

Reklam

MHP lideri Devlet Bahçeli yeni modele itiraz edenlere karşı çok sert bir çıkış yaptı.

Hazine ve Maliye bakan yardımcısı suskun kalmayı yeğleyen bakanı yerine modeli savundu.

AK Parti ve MHP’den yapılana tek bir itiraz gelmedi.

İktidarın itibar ettiği yazarlar ve yorumcular da onların peşlerine takıldı.

Oysa, ‘model’ diye adlandırılan beklentinin sonuçları, öyle altı aya kalmadan, daha ilk günden görülmeye başlandı. Hayat dünden daha pahalı hale geldi bugün. Hemen bütün temel ve hayati ihtiyaçlara zam yapılıyor ve bu giderek zincirleme bir dalgaya dönüşüyor. Artması ve ihracat yoluyla büyümeyi rekor düzeye çıkarması beklenen üretimde aksamalar kendi belli ediyor. Üretim sektörü şaşkın, işçi-işveren ilişkileri sorunlu.

Bu gelişmeden en fazla kim ya da kimler etkileniyor?

Öncelikle AK Parti ile MHP’nin tabanını teşkil eden kitleler…

“Fakir-fukara, garip-guraba” diye adlandırılanlar…

Reklam

Son 20 yıl içerisinde ‘orta direk’ statüsüne yükseldiklerini hissetme zevkine varmışlar da gelişmelerden olumsuz etkileniyor…

Daha önceleri, cihan yıkılsa iktidarın peşinden ayrılmayacakları görüntüsünü veren kitlelerde çözülmeye yol açacak bir gelişmedir bu. 

İktidar ‘model’ olduğunu açıkladığı ekonomik alandaki tasarruflarıyla kendisine zarar vermekte.

Zararı asgaride tutabilmek için konunun ‘ekonomik kurtuluş savaşı’ olarak takdim edilmesi ve MGK’nın açıklamasından güç almaya çalışılması fazla işe yaramayacağa benziyor.

Başka bir gelişme dış politika alanında yaşanmasaydı ‘kurtuluş savaşı’ retoriği belki işe yarayabilirdi, ancak ekonomiye can kazandırabilmek için Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile aradaki buzları eritme çabasına girilmesi kafaları karıştırarak bunun önüne set çekti.

Ülkeyi tehdit ettiği düşünülen her olumsuzlukta parmağı bulunduğu iktidar cenahı tarafından AK Parti’nin itibar ettiği medya organlarında ilan edilmiş BAE’nin, en yumuşağı ‘şerefsiz’ olan kötü sıfatlarla anılmış bir yöneticisi, Ankara’da kırmızı halı muamelesiyle karşılandı. 

‘Şerefsiz’ denmesinin sebebi, 251 insanımızın hayatına da mal olmuş 15 Temmuz hain darbe girişiminin ardındaki güç sayılmasıydı o BAE yöneticisinin…

TRT ekranlardaki dizilerde bile konu edilmiş bir ‘hainlik’ ekonomiye can suyu sağlaması umuduyla şimdi unutturulmak isteniyor.

Mısır, Fransa ve Yunanistan gibi Türkiye’nin sorunlar yaşadığı ülkelerle içli-dışlı olan BAE, uluslararası alanda ‘Türkiye’ye karşı’ olarak algılanmış ortak askeri manevralarda bu yıl içerisinde birkaç kez yer almış bir ülke.

Türkiye’nin stratejik çıkar alanları olarak ilan edilmiş Doğu Akdeniz’de, Kıbrıs’ta, Libya’da karşısına çıkan uluslararası cephenin en önemli unsurlarından biri BAE.

Zaten artık Mavi Vatan’dan da söz edilmiyor, Kıbrıs’a yakın bir parselde bir Amerikan şirketinin sondaj çalışmalarına başlamasına itirazda bulunulmuyor, Rusya’nın dışişleri bakanının bir YPG/PYD heyetini Moskova’da ağırlamasına ses çıkartılmıyor.

Herhalde bu politika değişikliklerinin makul birer açıklaması vardır; ancak son birkaç yılı hamasi duyguları zirve noktasına çıkartacak biçimde bu konulardaki propagandalara maruz kalarak geçirmiş kitlelere de bu değişikliklerin ulaşması, iktidar cephesini zorlayacaktır.

Ekonomiden sonra dış politikada da iktidar cephesi kendi aleyhine sonuç verecek bir tavır içerisinde.

Muhalefetin fazla bir şey yapmasına, görkemli mitingler düzenlemesine bile gerek yok; iktidar kendi eliyle kendisini yaralayan bir süreç içerisinde.

Dün bir dostum, “Nasıl oluyor da 20 yıl ayakta kalmış bir iktidar bu gerçeği -her yaptığının ve her yapılanı savunmak için söylediğinin dönüp kendisini vurduğu gerçeğini- fark edemiyor?” diye soruyordu.

Ona, “Başkanlık sistemi yüzünden” cevabını verdim.

Başkanlık sistemine ani geçişi desteğiyle sağlayan MHP, AK Parti’yi böyle bir sürece sürüklemiş oldu. 

İkisi de süreçten zarar görüyor.

Sistem değişikliği olmasa, ekonomide ve dış politikada sert dönüşlere başvurması gerekmeden her şeye rağmen iktidarını koruyabilecek olan AK Parti, yeni sistemin savurmasıyla, kendi tabanının çözülmesini başlatmış oldu.

Artık gerçeklerin bu yönünün de görülmesini istedim. 

ΩΩΩΩ

Reklam

29 YORUMLAR

  1. “Baran
    26 Kasım 2021 At 20:15
    swap anlaşmaları ne anlama geliyor, swap ile gelen para baba parası mı?

    Sözüm meclisten dışarı, ya arkadaş her gün okuduğunuz Fehmi KOru, kötü yazılar nasıl okunur diye kurs açsın bari yayın yönetmeni. böyle de olmaz ki, madem anlamıyon niye okuyon o zaman:))

    Yorumu Cevapla
    H. Gayret
    27 Kasım 2021 At 02:33
    Baran bey “Sözüm meclisten dışarı, ya arkadaş her gün okuduğunuz Fehmi KOru, kötü yazılar nasıl okunur diye kurs açsın bari yayın yönetmeni.” buyurmuşsun da;
    ahmet arkadaşın münasebetsizce yorumlarına çanak tutup sayın yazarı eyyamcılıkla itham edip seviyesizleştiniz yetmiyormuş gibi bugün de sayın korunun yazıları hakkında nitelik tartışması mı açtınız?
    Daha iyisini siz yazın da biz okuyalım!
    Bak, kendinden büyük ve yetkin insanlara karşı öncelik saygılı olmalısın, bizim kültürümüzde bu yazdıkların kabalıktır, misafirlikte evsahibine artislik yapılmaz, ayıptır! Beğenmiyorsan okumazsın!
    Kurs açsınmış!
    Adam gibi bir özür dileyin artık…”

  2. Belli bir kesim de cumhuriyeti aşırı abartılı bir şekilde öne çıkarılıyor. Cumhuriyet elbette önemli ama demokrasi olmayınca cumhuriyetin de bir kıymeti ve anlamı yok. Rusya da cumhuriyet, İran da, Azerbeycan da, Çin de. Ama hiç birisi demokrasi değil. Avrupa’nın yarısı cumhuriyet değil, monarşi. Kırallar, kraliçeler var. Ama hepsi demokrasi. Halk doğrudan yönetimde ve yöneticilerini değiştirebiliyor.

    Türkiye 70 yıllık demokrasi denemesinden, o da sürekli darbelerle özürlü, tam diktatörlüğe geçiş kararı aldı, hem de halkın onayıyla. Bu ülke adına, hepimiz adına yüz karası bir durum. Bir halkın bu kadar kolay kandırılması sadece halkın geriliği ile açıklanabilir. Bunu değiştirmek için yeni iktidarın birincil önceliği eğitim olmalı. Demokrasi ders olmalı. İnsan hakları ders olmalı.

  3. “Demokrasi birarada yaşayabilmeyi temin etmekte yeterli olacaksa ders olsun okutulsun okullarda” demiş okur.

    Katılırım. Demokrasi ders olarak okutulmalı elbette. Demokrasi maalesef okullarda teorik ve pratik olarak öğretilmeyen bir sistem. Bu sebeple halkımız da seçilenler de sandıktan ibaret sanıyorlar. Değil elbette. Olsaydı Rusya da Çin de Azerbeycan da bilimum diktatörlükler de demokrasi olurdu. Seçim ön şart ama yeter şart değil demokrasi için.

    • Demokrasinin anlamını ve kıymetini biliyor olsaydık halkın yarısı diktatörlüğe geçişe onay vermezdi. Diğer yarısı da daha büyük bir tepki verirdi. Sistem değişikliği yapılırken ve tüm demokratik kurumlar ortadan kaldırılıp herşey bir kişiye teslim edilirken bu kadar tepkisiz olmazdı halk. Çok kısa sürede geldiğimiz ekonomik kriz ve iç/dış her alanda çöküş bile demokrasinin değerini yeterince anlayabildiğimizi göstermiyor. İktidarı değiştirme dışında düşünebildiğimiz bir sebep/sonuç ilişkisi yok. Hala birileri körü körüne bu sistemi savunabiliyor. Cahillik ötesi bir durum var.

    • Affınıza sığınarak, sayın Ender 27.11 deki okura yazdığınız yazıya cevap gibi olmuş kusura bakmayın araya kaynak yapmış olmuşum.
      Okurun demokrasi sorunu sıkıntısı varmı bilemem ama, okur cevabı değildi kusura bakmasın kimse.

  4. Sayın yazar “Sistem değişikliği olmasa, ekonomide ve dış politikada sert dönüşlere başvurması gerekmeden her şeye rağmen iktidarını koruyabilecek olan AK Parti, yeni sistemin savurmasıyla, kendi tabanının çözülmesini başlatmış oldu.” buyurmuş;
    ama türk tipi başkanlık sistemine geçilmemiş olsaydı “ekonomide ve dış politikada sert dönüşlere” bu kadar kolay/esnek başvuramazdık, öyle değil mi?
    Hele eski düzende bu türden manevralar yapmaya kalkınca kim bilir iktidar şimdi nerelere savrulmuş olurdu; son ecevit hükümeti gibi:))))
    Bugünümüze şükür, cenabı allah devlet bey ve başkomutanımızı başımızdan eksik etmesin…

    • Otokratik sistemde her türlü sert dönüş mümkün. Ancak bu sert dönüşler sonucu gemidekilerin durumu pek iyi değil. Yolcular bir oraya bir buraya savrulmaktan, bir kısmı da deniz uçmaktan bitik durumdalar. Kaptan ve şürekasının keyfi yerinde kaptan köşkünde, ama geridekiler ve alttakiler umurlarında değil. Yakında gemide isyan çıkacak ve kaptanı denize atacaklar haberiniz ola. Devlet ağır tonajlı bir gemidir, sert dönüşlere de müsait değildir. Yakında bir yere bodoslamak da kaçınılmazdır bu sürüşle.

  5. Fehmi bey yine yanıldın veya bilerek yapıyorsun zarar gören akp, mhp nin oyları bir yumurta ikizi olan ip ye gidiyor bugün mhp ne yapıyorsa yarın yeni hükümette ip onu yapacak bu yanlış cumhuriyet in becerisidir

  6. Temel, hayatında ilk defa aldığı arabasıyla Dursun’u ziyaret etmek ve biraz hava basmak ister.
    Telefon edip de Dursun’un evde olduğunu öğrendikten sonra yola düşer.
    Büyük bir keyif ve heyecanla ilerlerken dalgınlıkla Dursun’un evini epey geçer gider!
    Aradan uzunca bir zaman geçtikten sonra nihayet oldukça gecikmeli olarak Dursun’un yanına varır.
    Bu kadar gecikmesinden endişe eden Dursun büyük bir merakla bunun sebebini sorar,
    – Ula , uşağum ne oldi daa..! Paşune bi iş mi celdi !?
    Adeta kanter içinde kalan Temel , hayıflana hayıflana söylenir,
    – Ula Tursun ! Habu cavurlar , agilli adamlar ama beş ileri vites yapay da niye bi tane ceri vites yapay ; ceri ceri celene kada canum çikti daa.. !
    Selamlar, iyi günler

  7. ZORUNLU BİR TERCİH
    Kavala, Demirtaş vb.nin dolar kurunu yükselttiği, bunun da iktidar oylarında erimeye neden olduğu kesin.
    Ayrıca Demirtaş’ın Kürt vatandaşlarımızın tercihlerini siyasi olarak doğrudan etkilediği de kesin.
    Yani iktidar kendi ayağına sıkıyor.
    Bu gerçeği biz görüyoruz da iktidar görmüyor mu?
    Tabii ki görüyor.
    Ancak bu tercihi yapmaya “mecbur ve mahkum”
    Hukuk’un olduğu ve işlediği bir ortamda ” bir gün bile” iktidarda kalamazlar.
    İnsanların “korkmadığı ” bir ortamda bir saniye bile ayakta duramazlar.
    Korku iklimini de sadece ve sadece hukuksuzlukla muhafaza edebilirler.
    Yanlış olsa da, sadece bu yöntemle ömürlerini uzatabileceklerini kendileri de bildiğinden, bu zorunlu bir tercih.
    Bu düşüncemi epey önce bu siteden bir kaç kez dile getirmiştim.
    Bir de örneğin, iki kişi önce bir kişiyi öldürüyorlar.
    Ne oldu?
    Birbirinin hem hâkimi hem mahkumu oldular.
    Devam ederek 10 kişiyi öldürdüklerinde ne olur?
    Birbirlerine tamamen bağımlı hale geldiler. Bireysel olarak hareket etmeleri mümkün olmayan bir duruma gelirler. Artık 11. kişi öldürülecek ise herhangi birinin “ben yokum” demesi sadece espiri konusu olabilir.
    Suç ortaklıklarında, işlenecek suç kapasitesi, bileşenlerinin toplamı değil, çarpımı ile belirlenmeli.
    Zira ceza hukukunun da bir kuralı birden fazla kişi ile suç işlemek kolaydır. Bu yüzden birçok kanun maddesinde bu durum ceza arttırım nedeni olarak öngörülmüştür.
    Bir de ortaklar suç işleme konusunda birbirinin hem azmettiricisi hem teşvik edicisidirler.
    (Suç işlemeyi düşünmeyen birine suç işlettirme azmettirme, bunu düşünen birine kesin karar verdirtme teşviktir)
    Son olarak şunu belirteyim genel olarak suçlu, özelde hırsız psikolojisine göre, hırsızlık yapmayan herkes tehlikelidir.
    Görmedim bugün için geçerlidir. Ya yarın bülbül gibi ötersen.
    Hırsızların dostu diğer hırsızlar mıdır?
    Bölüşüm meselesi yok ise evet.

  8. Yeni nesil tüm planları altüst eder mi acaba?Sayısal olarak cihan yıkılsada.. kısmısını biraz aşağılara çeker mi?
    Akıllarda İş aş eğitim evlilik para gelecek hayalleri.. daha kimbilir neler var neler?
    Bunlar karşılanırsa eğer!..??
    Orta direk saflarına katıldığı belirtilen bir kısım güzel insanımız da, umarım yerini muhafaza edebilir?
    Yastık altındaki sarı liraları yeşil kağıtlar ham yapmadan, oğlanı everdi, kızı gelin ettiyse birde??
    *Dar alanda kısa paslaşmalar.. al gülüm ver gülüm.. nereye kadar?
    Hadi bugünü de atlattık diyelim, ya yarın?
    Ya olayı biz anlayamıyoruz yada birileri bize açıklayamıyor.
    *Muhalefetten ise birşey bekliyorlarmı, ondan da pek emin değilim ?
    İşte size en hakiki gerçek.?

  9. Bütün bu olanlara rağmen CeHaPe seçimi kazanamaz. Ancak AKaPe de kazanamayacak gibi görünüyor o zaman ne yapmalı istihareye yatmalı oda olmaz. Haliyle istişare yapılacak. Millet ittifakı onların deli gibi istediği şekilde KK’yı 2023 seçimlerine aday etmeyeceği ASelvi’nin korkunun ecele faydası yok yazısından da anlaşılacağı üzere, nefsinden feragat etmiş bir aday için TKaramollaoğlu’nun öncülüğünde istikşafi görüşmelere başlanacak ve bu sefer adını erken telaffuz etmeyeceğim malum aday milletin selameti ve devleti aliyede olan onulmaz tahribatı durdurmak için bu sefer siyasi bir figür olarak değil sadece bir geçiş döneminin teminatı olarak emaneti sahibi hakikisi olan milletin meclisine devretmek için görevi kabul etmekten başka bir şey yapmayacaktır. Teemmel.

  10. “Yeniden değerleme oranı belirlendi! Vergi, harç ve cezalara yüzde 36,2 zam” Demek ki neymiş; enflasyon % 20 değilmiş. Enflasyon % 20 diye ilan edenler, buna inananlar; herkesi kendileri gibi salak sananlardır. Bak. son yorumumun salaklarla ilgili son cümlesi…

  11. Bölgedeki diğer ülkelere bakıp hür SEÇİM yapabildiğimizi şükretmek varken, bir hazımsızlık, bir şımarıklık içinde yüzüyoruz. Hayırdır inşallah.

  12. Enflasyonun %20 olduğuna hükümet dahi inanmıyor.

    “2022’deki vergi, harç ve cezalara uygulanacak zam oranları Resmi Gazete’de yayımlanan Vergi Usul Kanunu Tebliği’yle belli oldu. Buna göre, 2021 yılında 9,11 olan yeniden değerleme oranı bu yıl yüzde 36,20 oldu. ”

    Erdoğan Faizler düşerse enflesyonda düşeceği görüşünde.

    Üreticilerin düşük faizle bankalardan para alıp üretim yaparsa maliyetlere düşük faiz uygulandığında malların fiyatı düşecek ve enflasyon düşecek. bakıldığında mantiken doğru.

    Ama yanılan nokta sen üretimde yerli hammadde düzeyi %80-90’larda olur doğru; Ama hammaddenin %75’i ithal olduğu için her şeye zam gelir.

  13. Temel Karamollaoğlu; “Ordunun bu kademesine gelmiş insanların bu şekilde cezalandırılmasını, Türk ordusunun başındaki bu insanların cezalandırılmasını içime sindiremiyorum. 28 Şubat’la ilgili olarak söylüyorum bunu. Bizi rencide etti.
    Rahmetli Erbakan’a Başbakan iken o “komutanlardan” biri küfretti. Küfürden rencide olmadın da, darbecilerin cezalandırılmasından mı rencide oldun?

    • Rahmetli Erbakan hoca AKaPe trollerinin ağzına mazmaza yapmadan uluorta alabileceği bir isim değildir. TK bu milletin ve ümmetin ümididir. Madem sizde fecri kazip var, bize de fecri sadık yakışır.

      • TK nın CeHaPe nin kanalında söylediği 28 şubatçıları ile ilgili sözlere ne deyorsun üstad hazretleri. Haklı mı sence TK. Milli gazete veya teve5 de bununla ilgili hiç bir yorum görmedik. Yoksa sizinkiler bile TK yı tınlamamışlar mı.
        Sizin fecri sadık Cehapenin ışığı olmuş. Mum alevi gibi. Senin dostdoğru yolun bu ise sana yeni bir isim verelim sebilürreşat yerine çıkmaz sokak uygun gibi.

  14. Dış güçler varmıymış yokmuymuş. Pkk lılar açık açık söylüyor. Bizimkiler nerdeymiş dış güçler deyip salağa yatıyor.
    PKK’nin en üst yöneticilerinden Duran Kalkan geçtiğimiz ay kendilerine yakın bir haber sitesine verdiği röportajda önemli ve önemli olduğu kadar da ilginç açıklamalarda bulunmuştu.
    Buyrun birlikte izleyelim:

    -PKK, Avrupa devletleri tarafından destekleniyor.

    -Avrupa ülkeleri kendilerini barıştan yana gösteriyorlar ancak niyetimiz çözümden yana, ateşkesten yana olduğunda onu boşa çıkartmak için saldırılarda bulundular.

    -Türkiye’ye karşı ‘savaşı sürdürün’ tarzı dayatmalar defalarca geldi.”
    -Dış ortam Kürt sorununun çözümüne fırsat ve imkan vermedi. Tam tersine Kürt sorunu için çözümsüzlüğü, Türkiye’de de çatışmayı dayattı
    -Avrupa ülkelerinden ateşkes için zemin bulamadık Bize ‘ateşkes ilan etmeyeceksiniz, savaşı sürdüreceksiniz’ dediler. Ateşkes ilan etmeyeceksiniz, savaşı sürdüreceksiniz diye bize defalarca dayatmalarda bulundular. 
    Bu dayatma açık oldu, gizli oldu; sözle oldu, fiiliyatla oldu ama bize dayatılan çatışmaydı, çözümsüzlüktü. 

    Duran Kalkan’ın özetle söyledikleri bunlar.
    Duran Kalkan’ın bu açıklamaları aynı zamanda çözüm sürecinin neden başarısızlığa uğradığının/uğratıldığının da itirafı.
    Dış güçlermiş. Hadi canım.

    • Bize anlatmayın dış güçleri. Gidin dış güçlere hesap sorun gücünüz yetiyorsa. Dostunuz Putin’e söyleyin. Geçen hafta YPG liderleri Rus Dışilişkileri tarafından ağırlandı. PKK’nın Moskova’da bürosu var. En azından PKK Avrupa’da ve ABD’de terörist ilan edildi. Ama dostunuz Rusya baş destekçi.

  15. Cumhuriyet ,sözcü, karar, T24 yazarlarının konusu bugünlerde dış güçler konusu. Hatta ABD menşeeli FOX tivi bile salağa yatıp dış güçler mi o da ne ki modunda.
      Artis mi bizde artis ne gezer.
    Bu grup “dış güçlerden” söz eden herkesi değersizleştirme çalışıyor. “Kim bu dış güçler canım” “Bize de söyleyin kiminle savaşıyoruz” falan.

      S400 savunma sistemi aldığınızda, Suriyede Pkk devletine izin vermediğinizde, Doğu Akdenizde çıkarlarınızı korumaya çalıştığınızda dış güçler kendini belli etmiyor mu.
    Dış güçmüş hadi canım.

      Kılıçtaroğlu bile ağzından kaçırdı. Seni böyle dolarla terbiye ederler. Kim eder diye soramadı mesela Fehmi bey.
     15 Temmuz darbe girişiminin arkasında ABD’nin olmadığına bizi ikna etmek için, “ABD darbe yapmaya neden ihtiyaç duysun ki”  “elinde sonuç alabileceği ekonomi gibi çok daha etkili dinamikler var.” demişti birileri.

        Kemal Derviş’lerin veya Babacangillerin meftun olduğu sisteme riayet ettiğiniz sürece, dünya sisteminin müdahale menzilindesiniz demektir.

    Dünya sisteminin cebren müdahale edebileceği menzilin dışına çıktığınızda da, caydırıcı güç olarak ellerinde ekonomi dinamiği vardır.
       Bu kozu da ellerinden almaya kalkışırsanız, işte böyle dahili bedhahları yani bozguncuları harekete geçirirler.
    Dış güçler miş hadi canım.

      Türkiyenin Katar dan sonra BAE nin yatırım için gelmesi bile zorlarına gidiyor.
    Eski Merkez başkanı İPli Durmuş Yılmaz
    İMF den para almamızı tavsiye ediyor. Mesela bu zorlarına gitmiyor. Niye.

        Biraz umutlanmıştılar, helaleşecekti oysa. 3 gün sonra helallik istemeyi unuttu. Ak partiye oy vermiş herkesi gayri milli ilan etti. Sadece 3 gün sürdü. Hilkati suretine geri döndü.

    • Hani Türkiye çok güçlüydü, hani liderimiz asrın lideriydi, hani bizi Almanya ve Fransa başta olmak üzere kıskanıyorlardı, hani iki yılda bir ekonomide şahlanıyorduk, hani hükümet her yıl katlanarak büyüdüğümüzü ilan ediyordu… Bunları daha uzatabilirsiniz, ne de olsa bu türden bilgilendirmelerde (çoğu palavra da olsa) uzmansınız. Yel değirmenleri ile savaşan bir roman kahramanına döndük. Her olumsuzluğu dış güçlere bağlamak, son 20 yılda yönetimde olmayan partilere bağlamak en hafif deyimiyle ayıptır. Birileri yalan söylüyor. Kim olduğunu şu soruya bulunan yanıtla kolayca bulabiliriz. Almanya’da asgari ücret ne kadardır, ve bu asgari ücretle kaç litre benzin alınabilir? Almanya’da net 1100-1300 euro asgari ücretle lt.si 1,63 euro benzinden 675 lt benzin alınabilir. Türkiye’de 2825,90 TL asgari ücretler lt.si 9,67 TL.dan 292 lt. benzin alınabilir. Olay budur, gerisi hikayedir. Dolar kurunu 6 sıfır atılması ile ilgisini hala kuramayanlarınız olduğu için böylesine açık açık yazıp konuyu uzattığım için affola.

      • Yahya bey “Türkiye’de 2825,90 TL asgari ücretler lt.si 9,67 TL.dan 292 lt. benzin alınabilir.” buyurmuş, elhak doğrudur!
        Aynı rakamların yerine akparti iktidarından bir gün öncekini yazar mısınız?
        Bakalım nerden nereye gelmişiz?
        Efendim?

        • 2002 Kasımında aylık asgari ücret 250.875.000 TL
          1 litre benzin 1.620.00 TL idi.
          yaklaşık 155 lt benzin alınabiliyordu.
          20 yılın sonunda alınabilecek benzin miktarı % 100 artmış, ikiye katlanmış.
          Bizi kıskanan Almanya’nın yarısına bile ulaşamamışız.
          Siz söyleyiniz; nereden nereye gelmişiz?
          Kasım 2002 de dolar 1,67
          Kasım 2021 de dolar 12,43

          • coooook ilerlemisiz yahya bey. coooook… cok ilerleyince birazcik ilerinin gerisini dusmuz. yahya bey ikna kapilarini kapatani ikna etmek cooook zordur. cooook.

          • Yahya bey aynı sürede iran veya lübnanın milli dövizleri dolar karşısında ne hale gelmiş bilen gören var mı? Bu arada çoğu ülke de kendi ulusal para pirimlerini kaybetti…

    • Bir partinin! Kazanacağını söyleyen mi var Muzaffer?
      Partiler ittifak halde yürüyorlar hala anlamadın mı?
      1-2 sene de böyle geçse zaman,
      Bekle dur bakalım ne göreceksin?

Yoruma kapalı.