Hayatı pahalı hale getiren ucuzluğu sağlayamaz.. MHP ufaktan itirazlara başladı…

30
Reklam

Bugün cuma namazına gidenler imamların okuyacağı Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanmış hutbede ekonomik hayatla ilgili uyarıları dinleyecekler.

Cuma namazına gitmeyen veya gidemeyenler de öğrensin diye olacak, hazırlanan metin önceden paylaşıldığı için, hutbede ne denileceğini biliyorum.

Bir bölümü şöyle:

“Allah’a ve ahiret gününe inanan bir mümin, işinde ve ticaretinde harama ve gayr-ı meşru kazanç yollarına başvurmaz. Ölçü ve tartıda adaletsizlik yapmaz. Malını satmak için yemin etmez. Karaborsacılık yapmaz, fırsatçı davranmaz. Fâhiş fiyatlarla insanları mağdur etmez. Alışverişte fiyatları kızıştırmaz, başkasının pazarlığını bozmaz. Hâsılı, dünya hırsına kapılıp da harama bulaşmaz.”

Önümüzdeki günlerde enflasyonla mücadele kapsamında alınacak tedbirlere zihnen hazırlık sayabiliriz bu hutbeyi.

Vatandaşın cebini ‘cep delik cepken delik’ haline getiren hayat pahalılığı, genellikle bu tür gelişmelere karşı duyarsız kalması yadırganmayan bazı kalemlerin ve yorumcuların şikayetlerine de yol açtı. Köşelerde el yakan fiyat artışlarına artık yer verilmeye başlandı.

Ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Enflasyonu en kısa zamanda kontrol altına alacağız” açıklaması geldi.

Onu da okuyalım:

Reklam

“Enflasyonun yol açtığı hayat pahalılığı konusundaki sıkıntıları da biliyoruz. Maliyetleri düşürmek ve fırsatçılarla mücadele etmek suretiyle, en kısa sürede enflasyonu da kontrol altına alarak, etiketlerdeki fahiş fiyat artışlarının önüne geçeceğiz.” 

Acaba bu nasıl başarılacak?

Ekonominin dıştan müdahalelere pek aldırmayan kendine özgü kuralları var. ‘Arz-talep kanunu’ bunlardan biri. Özellikle bizdeki gibi ‘serbest piyasa ekonomisi’ yürürlükteyse fiyatları kontrol altına almak hiç kolay değil.

Günümüzde ‘narh’ kullanım dışı. Sokaktaki genç-yaşlı insanlara “Narh nedir?” diye sorulsa, onun devlet veya yerel yöneticiler eliyle fiyatlara müdahale aracı olduğunu bilmedikleri görülecektir. Eskiden fiyatlar ‘narh’ ile dondurulurdu.

‘Narh’ uygulaması piyasa ekonomisine aykırı olduğuna göre yapılabilecek olan -daha önce de uygulandığı için- bellidir: Belediyelerin talimatla bazı ürünlerin marketlerden daha ucuza satılmasını sağlamak üzere devreye sokacakları çadır marketler…

Geçmişte bir seçim öncesinde böyle bir yola başvuruldu, fiyatları indirmede hiç mi hiç başarılı olmadı.

Sebebi belli: Hayat pahalılığına sebep olan enflasyon yapay değil. Bir merkezden verilen emirlerle yükselmiyor fiyatlar. Üretim azlığı en büyük etken. Dışarıdan getirilen ürünlerle denge sağlanmaya çalışılması yerli üretime darbe vurdu. Türk lirasının değeri yabancı paralar karşısında feci bir düşüşe uğradığı için artık dışarıdan getirilen ürünler de ucuza mal edilemiyor.

Faizin yüzde 20 üzerinde seyrettiği, devletin ancak yüksek faizle borçlanabildiği bir ülkede ne yaparsanız yapın fiyatları aşağıda tutamazsınız.

Reklam

Öyleyse faiz indirilsin…

Bu da o kadar kolay değil. Merkez Bankası bunu birkaç defa denedi, her denemede TL’nin değerinde biraz daha düşüş yaşandı.

Yakında yeni bir deneme daha yapılacağı beklentisi bile dolara yeniden değer kazandırmak için yeterli oldu.

Ekonominin bu halinde devlet politikalarının da payı var.

İsrafın…

Yatırımlarda önceliklerin iyi belirlenmemesinin…

Kayıtdışılığın…

Dış politikada tutulan yolun…

Bunlar bir çırpıda benim aklıma geliverenler; üzerinde düşünülse hem yeni sebepler akla gelebilir, hem de benim genel başlıklar olarak sunduğum konulara ayrıntılı örnekler verilebilir.

Diyanet’in hutbeler yoluyla insanlara aktarmaya çalıştığı mesajların işe yaramayacak olmasına mı üzüleyim, yoksa devleti yönetenlerin enflasyonla mücadele adına verdikleri sözlerin yerine gelmeyecek olmasına mı, bilemedim.

Metropoll’un Ağustos 2021 araştırmasından: “Türkiye iyiye gidiyor” diyenler (yüzde 18.4), “Kötüye gidiyor” diyenler (yüzde 67.7)..

Devlet Bahçeli ne demek istedi?

Umutları tazeleyecek, insanların çalışma ve kazanma iştahlarını yeniden kabartacak, yapılan yanlışlıklardan vazgeçildiği görüntüsünü verecek köklü bir değişim yaşanana kadar üzülmeye devam edeceğiz.

Onun da bir an evvel gerçekleşmesi şart.

MHP genel başkanı Devlet Bahçeli’nin dün yaptığı cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili açıklama başkalarında farklı düşünceler uyandırsa bile, bana seçimin yaklaştığı hissini verdi.

Dediği aynen şu Bahçeli’nin: 

“2021 yılı girdi gireli zillet ittifakının cumhurbaşkanı adayının kim olacağı tartışılmaktadır. Televizyon ekranları özellikle bu tartışmanın odak noktası halindedir. Papatya falları açılırken, talih kuşunun kimin başına konacağı, çekilişten kimin çıkacağı sürekli gündemdedir. Her akşam ekranlara beşlik simit gibi dizilen sözde uzman ve sivri yorumcular bir torbaya doldurdukları isimleri sırasıyla gün yüzüne çıkarmaktadır. Milletimiz bu sakil ve sefil tartışmadan bıkmış usanmıştır. Zillet ittifakı adayının eşgali ve robot resmi bile çizilmiştir.”

Şikayet edilen konu MHP’nin küçük ortağı olduğu ‘Cumhur İttifakı’nın başlattığı bir tartışma. AK Parti sözcüleri konuyu gündemde tutuyor, papatya falını onun adına konuşan ve yazanlar açıyorlar.

Hem de hergün.

Bunu MHP’nin ve genel başkanının bilmemesi mümkün değil.

O halde?

Galiba “Sandık gelsin” çağrısına az kaldı.

ΩΩΩΩ

Reklam

30 YORUMLAR

  1. “Baran
    17 Eylül 2021 At 13:39

    Sizin destsklsdiginiz siyaset Ergenekon davalarında mahkum olanları terfi ettirerek en kritik görevlere getirdiler…”
    buyurmuşsun da;
    yahu ne kadar ergenekoncu eski mahkum varsa mapusdamından çıkar çıkmaz chp ye aza yazılıp hepsi de kapağı meclise attı, partide yöneticilik yapıyorlar, sen de hala terfi eden bilmem kimler var da estek köstek diyorsun!!!

  2. Yahya beyin dün “Şimdi her dediğime kulp takan erkekler, kadınlar…” diyerek sayıp döktüğü bir yığın yorumcu arkadaşımız epeydir gözden ırak gönülden ırak sırra kadem bastılar. Yaklaşmakta olan sosyal medya yasasından mı tırstılar yoksa artık ortaya atabilecekleri bir bahar müjdesi filan da mı kalmadı nedir?
    Başta sn.bernar, nurdan abla, didem hanım, uğur bey, avam, sebil bey, ender gibi arkadaşlarımız güzün patır patır kaldırımlara dökülen at kestaneleri gibi dağılıp gittiler. Eskiden biri yazmaya ara verecekse diğer yorumculara veda edip öyle giderdi, yeni katılana veya geri dönene ise diğer arkadaşlarımız hoşgeldin deyip hoşsohbet ederlerdi. Artık bu türden nezaket kurallarını muhalif geçinen zevattan beklemek zaten safdillik olur ama yine de insan bu kadar duyarsızlık ve kabalık karşısında irkilmeden edemiyor işte, yazık tabii:(
    Her türlü deli saçmasını getirip buralara olmadık ifadelerle karalayıp duran kimi divanelerden elbette incelik beklenemez ama birkaç kelimeyi olsun kekelemeden düzgünce yazıp meramını anlatabilecek kadar el göz koordinasyonuna sahip arkadaşlardan bir nebze olsun görgü beklemek hakkımız değil mi?

  3. Cem bey “Yıllardır burada yorum yazarım” diyor ama işte yazdığı:
    “Çok şükür artık söylediği ve verdiği vaatler hiç heyecan uyandırmıyor, en azından benim çevremde…”
    Böylesine marazi, hastalıklı bir ifadeyi yazabilmek için bir insanız nasıl bir mazoşizm içerisinde olmak gerekir bilemiyorum???

  4. Çok şükür artık söylediği ve verdiği vaatler hiç heyecan uyandırmıyor, en azından benim çevremde. Şimdiye kadar niye yapmamış diyorlar. Yıllardır burada yorum yazarım, adalet yoksa hiçbirşey uzun süre iyi gitmez. Adaletin yoksa hiçsin. Allah adaleti emrediyor (Araf Suresi).

    • Cemil bey adalet için bir hukuk bürosuna uğrasanız ve alt tarafı bir vekalet ücreti neyim ödeseniz de kafa ütülemeseniz olmaz mı, ne dersiniz?

  5. CHP’li belediye başkanları sosyal medya ve uluslararası kuruluşlar tarafından öyle parlatıldı ki aşırılıktan maskeleri düştü, gerçek yüzleri çok net görüldü. CHP’ye bu ülkede bırakın koskoca illeri teslim etmeyi, bir beldeyi bile teslim etmenin maliyeti geç de olsa çok net anlaşıldı.
      Cumhur İttifakı’nın yapması gereken sadece İstanbul’daki, Ankara’daki, Mersin’deki, Adana’daki, İzmir’deki, Antalya’daki belediye başkanlarının hizmet yapmadan ve ortaya gerçekleşmiş bir proje koymadan nasıl kirli algılarla pazarlandıklarını deşifre etseler bile CHP ve siyasi kuyruklarının bitişi olur.
      Cumhur ittifakının en büyük avantajı Chp li belediyelerin son seçimi alması.
      Ayranı yok içmeye atla gider çeşmeye misali adamların cumhurbaşkanı adayı yok bir de kaşkmış seçim istiyorlar.
    Yine bunların işi gel bakalım Muharreme dönecek gibi Fehmi bey. Abdullah Gülü aday gösterseler bir umutları olur belki..ne dersiniz!

  6. Dünyanın en büyük yarışması ve festivali haline gelen Teknofest haftaya (21-26 eylül) başlıyor. Katılan çoçukların heyecanı görülmeye değer.
    İlk yıl yarışmaya 20 bin öğrenci başvurmuştu.İkinci yıl bu 50 bin oldu. Sonra 100 bin oldu, bu yıl artık dünyada açık ara tüm teknoloji yarışma platformlarını geride bırakacak şekilde 200 bin öğrenci başvurdu. 45 binden fazla takım başvurdu. 38 dalda yarışmalar düzenlenecek. Bu gelecek adına çok umut verici bir tablo.
    Bu festivali damat yapıyor  diye burun kıvıranlar, değersizleştirmeye çalışanlar  olacak elbet. Bir iki hafta Selçuk Bayraktarın Erdoğanın damadı olduğunu unut ülkemiz gençliği ile gurur diyeceğim ama… Nerdeee.. Yok gençler kaçmak istiyormuş yok ülke yaşanmaz haldeymiş gibi hezeyanları hergün yorum sayfalarında yazanların herkesi kendi gibi  düşünüyor olduğunu zannediyorlar. Onlar açısından bu heyecana ortak olamamaları ne acı.
     
    Cemil Meriç in dediği gibi;

    Vatanlarını yaşanmaz bulanlar, vatanlarını yaşanmaz’laştıranlardır.

    • Mahallesinde iri cüssesine güvenerek kendinden güçsüzlere musallat olup kimseye huzur vermediği için de tek başına kalınca kendisinden dayak yediği için tavır yapanlara niye benle oynamıyonuz diye söylenen sivilceli ergenler gibisin fatih. Neyse ki seçim sathı mailine girmiş bulunuyoruz ve sivilceli ergenleri demokratik bir seçimle evlerine gönderebileceğiz.

      • Oylar kime baran, söyle de biz de bilelim?
        M.inceye mi, dersimliye mi, madama mı, selocana mı, şeriat dedeye mi, bebecana mı, dawidowa mı, a.koça mı, ibb imamına mı, mansur başkana mı, perinçeke mi?

      • Baran dayanamadın yine. Bir iki hafta gururlan şu Teknofest deki gençlerle. Bak gençler kaçmıyor bir yere. İstanbuldaysan git biraz keyif al. Çocukların heyecanına ortak ol. Sizinkiler kaçtı gitti diye bu çocuklarda mı kaçsın.

    • Teknofest yapmakla teknoloji olmuyor. Türkiye’nin teknoloji üretim kapasitesi yok. Eski usül üretim yapıyor. Sanayisi teknolojide tamamen dışarı bağlı. Bunu aşmak için ne eğitimde ne araştırmada ciddi bir atılım yapmadı. Akp betona, araziye, ranta yatırım yaptı. Sonuç belli. Yüzde 20 faiz, yüzde bilmiyoruz kaç enflasyon, her alanda dışa bağımlılık, işsizlik ve fakirlik. Damatlara yatırım ise yolsuzlukların ayyuka çıkmış hali. Utanmazlığın ve kleptokrasinin zirvesi.

      • Teknofest yapmakla her şey başlıyor. Teknofest senin için değil zaten. Teknofest genç beyinler için.
        Bu ülkenin çoçukları ve gençliği için zaten Ender. Sen köstek olma bir iki hafta yeter.

    • Vatanı yaşanmaz hale getiren adaletsiz, hukuksuz, yolsuz ve utanmazlara laf yok mu? İnsanlar keyfinden ülkeyi terketmiyor. Kavala’yı 5 yıldır, o dava bu dava suçsuz yere esir tutuyor bu iktidar. Bırakın gitsin yurtdışına. FETÖ elebaşlarını yurt dışına uçurdunuz, zılgıtı yiyince papazı Trump’a teslim ettiniz, Kavala’dan mı alıyorsunuz beceriksizliklerinizin acısını. Eyyy ….

  7. Bu hutbe Kimleri kapsıyor. Ülkedeki her kesimi kapsıyorsa. Hiçbir etkisi olmaz sadece belirli bir kesimi kapsıyorsa o zaman doğru.
    Allah muhafaza, hutbeler gelişi güzel olursa, insanları Cuma nazmından soğutur.
    Bu hutbede bir eksik var, hutbede belirtilen eylemlere göz yumanlardan, kontrol edenlerden bahsedilmemiş, sanırım onlar teğet geçilmiş muaf tutulmuşlar.
    Maalesef! İlahi Adalette Zaman Aşımı Yoktur.
    İşte bu yüzden BİR ÜLKEDE ADALET SİSTEMİ ADALETLİ ÇALIŞMIYORSA HİÇ BİR KURUM ADALETLİ ÇALIŞMAZ

    Ekonomide çözümü yanlış adreste arasan çözemezsin, gerçi amaç çözmek değil geçekten çözmek isteseler çözerler. Bu kadar zor mu çözmek düğmeyi yanlış ilikleyip sonunda düzeltmeye çalışırsanız düzeltemezsiniz. Bütün Sorun üretim maliyetlerini düşürmekten geçer. En bariz örneği tarımda. Girdi maliyetlerine müdahale etmeyip tarım ürünlerine müdahale edersen sonuca ulaşamazsın. Yurt içindeki tarım ürünlerinin fiyatını yükselmesini önlemek için veya düşürmek içi üç aydır yurt dışından devlet destekli tarım ürünü ithal ediyorsun sonuç ne? Çiftçiden 3 tl ye almadığı buğdayı yurt dışından 3tl alıp, 2,5 tl piyasaya sürmekle çözüm bulunmaz. Yurt dışından ithal edilen bir çok tarım ürünlerini kğ da 0,50 krş-1 tl arası devlet karşılıyor yani bütün vatandaşlar karşılamış oluyor, niye karşılıyor ucuz olsun diye güya vatandaş ucuz mal alacak ama bedelini peşin ödemiş olarak alacak. Ama sonuç ortada, pahalılık yine devem ediyor ama çiftçiye büyük darbe vurulmuş olarak.

    Sadığın gelme şekli belli, Bahçeli Sandık dediğinde gelecektir.

    • Ahmed arkadaş müftü müsünüz yoksa hutbeler üzerine uzmanlık filan mı yapıyorsunuz?
      “Sadığın gelme şekli belli, Bahçeli Sandık dediğinde gelecektir.” buyurmuşsunuz ama
      geçti o devir, artık sayın bahçelinin elinde öyle bir imyaz, koz yok.
      Zoraki bir seçim için ancak sinei millete dönülebilir, yani topluca istifa gerekir ki o bile erken genel seçimi sağlamaz, sadece boşalan koltukları için ara seçim yapılabilir, hepsi bu!

      • Bahçeli her zaman o imtiyaza sahip. Sandık dediği anda kimse Beştepe Sarayı’nda bir dakika oturamaz. Ertesi gün dolar 10 TL olur, iktidar tepe takla yuvarlanır. Denemesi bedava …

  8. “sebilürreşad
    17 Eylül 2021 At 05:24
    Kabe’ de terlik çalınmaz olsa olsa karışır, kaybolur yüzbinlerce genç yaşlı hacı aynı veya benzer nalınlar ile geldikleri Kabe için hacıları terlik hırsızı gibi töhmet altına sokacak lakırdı terki edeptir.”
    Sebil bey buradan sabah akşam asil türk ırkına arsız, hırsız, yolsuz diye iftiralar atılırken maşallah hiç sesiniz çıkmıyor ama bakıyorum araplar söz konusu olunca elinizde nalıncı keseri, ayağınızda takunyalar çoktan deliğinizden çıkıp ortama avdet etmişsiniz bile!
    İkazınız da yerden göğe haklısınız, bu hicazda terlik hırsızlığı biraz da yahya beyin kendi ayıbı, yani “şecaatini arzından” ibaret bir durumdur:)
    Suud-arabistanın yerlisi asla kimsenin malına dokunmaz, bırakın çin malı terliğini…
    Ama bizde bir söz vardır “arabın derdi kırmızı papuç” diye, yani bi araklama değilse bile zoraki bir takas durumu da olmuş olabilir.
    Şöyle ki;
    Mısırlı “hacılar” ya da mısırdan hacı adayı gibi gelip arabistanda sığıntı gibi yaşayan elin uzunlar vardır(merdi kıpti) işte onlar ortalık yerde ne görse toplarlar, belki de öyle bir olaydır, allah bilir artık…
    Ganj nehrinde yıllık kirlerinden arınmak için yağlı sakallarıyla çamur banyosu putperestlerin arasında kalsaydı;
    yahya beyin “keşke peştemalim çalınacağına plaj terliklerim çalınsaydı” diye bağırıp çağıraraktan yarıbeline kadar gömülü olduğu çamurun içinden yine etraftaki müminlere sövüp saydığını duyar gibiyim…

  9. Dünden kalan hurmalar:
    “H. Gayret
    16 Eylül 2021 At 20:54
    Yahya bey “Şimdi her dediğime kulp takan erkekler, kadınlar; yukarıdaki anlatımımda abartı var, yalan var, yanlışın var doğrusu şudur deyiniz.” diyerek kimlere meydan okuyordur bilemiyorum ama her yorumunda olduğu gibi yukarda sıraladığı tüm olumsuzluklar bu yorumunda da fazlasıyla mevcut…
    Kendisinin özellikle turizm sektörüyle ilgili çıkarsamaları bana biraz uçukça göründü.
    Şöyle ki;
    batılı birçok turist(yahya beyin ayılıp bayıldığı memleketlerin vatandaşları) her yıl hindistan, nepal, peru, şili gibi memleketlere tatile gider.
    Bu ülkelere gittikten sonra sağ salim dönebilmek için de en azından 3-5 çeşit ekstradan aşı yaptırırlar, artık uygar dünyada görülmeyen ama üçüncü dünyada bolca bulunan bulaşıcı hastalıklara karşı; sarılık, verem, tifüs, frengi, kolera neyse…
    Özellikle okuyanlar tarafından sayfalarına hapşurulmuş gazete sayfalarına konarak serfis edilen pirinç pilavı yiyebilmek için hindistan seferine çıkan yığınla dinli dinsiz tanıdığım, dostum, kardeşim diyebileceğim batılı insanlar/turistler var…
    Şimdi bu kişiler böylesine pislik memleketlere tatile gittikleri için budala mı oluyorlar?
    Öyleyse yahya beyin pek bir ulaşılamaz, erişilmez ve uygar bulduğu bu budalalar sürüsü avrupalıların ülkelerine(avrupa vs) gidip gelen bizim vatandaşlarımız/müminler niye budala olsun ki?
    Tatil paketi veya tur satın alırken öncelikle fiyatına bakılır, kesemize uygunsa hollandaya gideriz, değilse harcamalar açısından çok daha uygun bir fuhuş destinasyonu olan taylanda gideriz, bundan daha doğal ne olabilir ki?
    Ya da yaz sıcağında arabistan çöllerine safariye çıkmak akıllı işi midir, ya da dönüşte eşe dosta hediye olarak yün battaniye getirmek?
    Valla yahya beyi bilmem ama aklı başında her turist gideceği destinasyonu seçerken önce cebindeki paraya sonra da içinde bulunduğu mevsime bakar.
    İnsanlar genellikle tatile dinlenmek ve eğlenmek için çıkarlar, yoksa pilotluk brövesi almak veya kraliyet balosuna katılmak için değil:))))”

    Evet, bekliyorum; “…yukarıdaki anlatımımda abartı var, yalan var, yanlışın var doğrusu şudur deyiniz.”

  10. Cümleten niye hep kaybedenler kulübüne üyeyiz? Kimimiz zannederki, ama ben hep iktidardakini tutarım!??
    Oysaki konumuz iktidar muhalefet değil güzel yurdumuzun güzel insanları. Eğitimde ekonomide hatta inancımızı yaşarken bile bir sıfır ekside başlıyoruz hergün günümüze.
    Eğitimde, fen, matematik, sosyal bilimler gibi 3-4 ana bölüm açıp okullarımızı ona göre ders ismi neyse (sosyal bilgiler edebiyat din kültürü ahlak bilgisi ve beşeri bilgiler gibi) ayarlayamıyoruz.
    Sonra insanımız TV den din, hutbeden davranış bilimlerini öğrenmeye çalışıyor!
    Sonrada bir görevli birşey dediği, bir yetkili ceza kestiğinde afallayıp kalıyoruz!
    Dün bir kural kanun neyse çıktı: stajyerin maaşı devletten!!!!!
    İşte bu kadar basit herşey belkide, burada zor olan ne?
    Enflasyonun azdırıcı lokomotifi gıda. Marketin kapısına bekçi koysan içerde yetiştirir domatesi be kardeşim?
    Gıdanın bekçisi semt pazarıdır!!!! Rekabetttir. Alternatif tir. Tek yapacağın marketin domatesi ekip satarken tekelleşmesini önlemendir!
    Bunu da Ayşe teyze değil, hökümetler yapar!
    Bulamadın ithal ikame..
    Belediyenin çadır kurmasını da önermiş sayın yazar.
    Yeterki yapmayı iste, sonrada bir dene???

    • Eskiden bir kar marjı vardı. Bir malı toptan 1-2 karla, perakende yüzde 25 karla satılır gibi..
      Faturadan müstahsil makbuzundan bunu kontrol mekanizması kendiliğinden kontrol ederdi!
      Cezası yerine yüksek vergi oranıyla da kontrol mümkündür diye düşünüyorum. (ÖTV vb)
      Önemseyip düzenleyemezsek kuralları, alırız 10 liralık kanser ilacını 10 katı pahalı!
      1 liralık tarladan alınan ürünü 10 katı zamlı!

      • Kader hanım geçen gün de yorumcu arkadaşlardan biri, dünyadan haberi yok, bir ayfon telefon için 30ton domates ihraç ettiğimizden filan yakınıyordu, yahu sebze meyve olmuş atın gümüş, arkadaş hala veryansın ediyor…

  11. Dün akşam vakti bir haber sitesinin haberi olarak gördüğüm bugünkü hutbenin konusunu okuyunca, hemen yakınım olan bir diyanet kurumu görevlisine şu mesajı geçtim: ‘Hayırdır hocam; yarınki hutbenin konusu esnaf ve tüccar mı…malum hayat pahalılığı had safhada. Galiba, fatura esnaf/tüccara kesilecek. Halbu ki, zamların, hayat pahalılığının tek sorumlusu var, o da hükümet. Ekonomiyi yönetemiyorlar.’ diye…

    Kaç zamandır -demir/çelik, elektrik, doğalgaz, kömür, her türlü hammadde fiyatlarındaki artış ile döviz kurlarındaki artışı değil- özellikle market fiyatlarının pahalılığını dile getiren iktidara yakın bazı medya mensupları, yazar-çizerleri, bazılarının sandığı gibi bu konuyu halkın lehine işliyor değillerdi; dertleri, hayat pahalılığının ilk seçimde iktidarın aleyhine gelişeceği olgusuydu. Şimdi de aynı kervana Diyanet Kurumu da hutbe ve vaaz araçlarıyla katılı verdi.

    Devlet veya hükümet işleri ne zamanki hutbe ve vaaz konusu olup, camiye girip cemaate ulaşmışsa, bilelim ki iş ciddiye binmiştir. Yani, konusu ne ise o vaazın hutbenin, iktidar, yüzde 90.9’u (!) Müslüman olan halktan ya yardım istemektedir ya da kemer sıkmasını…

    Ama şimdikinde öyle değil; gördüğünüz gibi hutbenin bu; “Allah’a ve ahiret gününe inanan bir mümin, işinde ve ticaretinde harama ve gayr-ı meşru kazanç yollarına başvurmaz. Ölçü ve tartıda adaletsizlik yapmaz. Malını satmak için yemin etmez. Karaborsacılık yapmaz, fırsatçı davranmaz. Fâhiş fiyatlarla insanları mağdur etmez. Alışverişte fiyatları kızıştırmaz, başkasının pazarlığını bozmaz. Hâsılı, dünya hırsına kapılıp da harama bulaşmaz.” paragrafında bir nevi birilerini -esnaf/tüccarı, üreticiyi, imalatçıyı- suçlayan ve “din dışı” davrandığını ima eden ya da pahalılığın faturasını bunlara kesmeye çalışan bir dil var.

    Hayat pahalılığının sebebi bulundu: “Allah’a ve ahiret gününe inanan bir mümin, işinde ve ticaretinde harama ve gayr-ı meşru kazanç yollarına başvurmaz…”la başlayıp “Hâsılı, dünya hırsına kapılıp da harama bulaşmaz.” ile biten bir sunumla hayat pahalılığının sebebi olarak ticaretle uğraşanlar ilan edilmiş oldu. Halkta bu algı yerleştirilmeye çalışılıyor, çalışılacak. Mümin olmayanlar da paçayı sıyırdı!

    Daha iki gün önce, bu iktidar döneminde ülkenin her bucağında mantar gibi biten ulusal marketlerden BİM’in yetkilisi, fiyat artışlarının sebebinin hammadde/girdi fiyatlarından kaynaklı olduğunu söyledi, dolayısıyla topu iktidar partilerine atmış odu. Bu, iktidara en yakın olanlardan gelen bir itirazdı; iktidara yakın çevrelerden yükselen başka bir sesti. Bu çıkışlar muhalefet partililerin yapmış olduklarından daha etkili ve adrese ulaşan bir etkiye sahip.

    Sayın Cumhurbaşkanının “Enflasyonun yol açtığı hayat pahalılığı konusundaki sıkıntıları da biliyoruz. Maliyetleri düşürmek ve fırsatçılarla mücadele etmek suretiyle, en kısa sürede enflasyonu da kontrol altına alarak, etiketlerdeki fahiş fiyat artışlarının önüne geçeceğiz.” cümlesinde hayat pahalılığının birinci sorumlusu enflasyon, ikincisi de fırsatçılar olarak görülüyor. Bu yanlış. Çünkü, enflasyon ekonomi yönetiminde bir olgu, bir araçtır; onu yönetmek te hükümetin işidir. Burada enflasyonun hayat pahalılığının sebebi olarak gösterilmesi, aslında hayat pahalılığının adresi olarak hükümeti gösteriyor ve burada -belki de farkında olmadan- ekonomiyi yönetememenin bir ikrarı söz konusudur.

    Enerji, hammadde ve döviz fiyatlarını düşürmeden, üretimi artırıp ihracatın ithalatı karşılama oranını yükseltmeden “etiketlerdeki fahiş fiyat artışlılarının” önüne geçemezsiniz… Bir de kamudaki her türlü israfı ortadan kaldırmadan…

    Bahçeli’nin -Sn. Koru’nun yazısına ilave ettiği- dünkü açıklaması, seçim barajının yüzde 7’e indirilmesi talebinden -Bahçeli’ye göre tescillenmesinden- sonraki, Bahçeli’nin ortağının kalesine attığı diğer bir gol olsa gerek. Bakalım kaç gol sonrası maç bitmiş olacak ve sandık gelecek.

    Sahi, iki ortakta aynı kaleyi koruyup kollamıyorlar mı?

    • Hasan bey “Bu yanlış.” diyebildiğinize göre daha önce en azından bir ülkenin ekonomisini yönetmiş ve imf yi denize dökmüş olmanız gerekmiyor mu?

  12. kira en vasat ev 1,500.00
    2 kişi kullandığı klimasız bir evin en düşük elektrik 180,00
    2 ” ” su ” 150,00
    Doğal gaz yazın 70,00
    internet 90,00
    telefon 80,00
    toplam 2.070.00

    mutfak masrafı yok
    eğitim giderleri yok
    giyim yok
    evde Allah korusun bir arıza olduğunda arıza gideri yok
    Bana bir yönetici anlatsın memur olmayan ve siyasetçi olmayan orta tabaka bir aile nasıl geçinsin. Gerçi Allaha şükür orta tabaka yok oldu..

  13. HAYAT-MEMAT

    Hayat pahalı demiş yazar. Keşke öyle olsaydı. Hayat, özellikle insan hayatı o kadar ucuz ki. En değerli varlığın değerini yitirmesi için “başkası” olmanız yeterli.

    Aslında bütün iyilik taraftarı insanlar el birliği ile hayatı değerli hale getirecek ısrar içerisinde olmalı. Yoksa bir gün bizim hayatımızda başkası olarak sınır kapılarında, karanlık köşelerde yok olabilir.

    Kılıçtaroğlu “bütün göçmenleri 2 yıl içinde göndereceğiz” beyanını tekrarladı dün. Göçmen konusu özellikle suriyeli ve afganlar meselesi oy kazandıran bir alan. Sadece göçmen düşmanlığı ile milyonlarca takipçiye ulaşan siyasiler mevcut. (göçmen tanılarının içine antalyaya bodruma yerleşen ingiliz veya ruslar dahil değil yanlış anlamayın, göçmen olmanız için fakir ve müslüman olmanız gerekiyor”

    belki kılıçtaroğlunun bu söylemini hoş karşılayanların anlamadığı şu; Kemal beyin yakalarından tutup sınırın ötesine atacağı 6 milyona yakın insan bakış açısı. Bizi yani ak parti yandaşlarını veya islamcıları bu bakış açısından koruyan sadece coğrafi olarak sınırın bu tarafında olmak kurtarır mı sanıyorsunuz. Göçmenleri bir insan, kadın çocuk, gelecek, eğitim, özgürlük, barınma ve gıda ihtiyacının dışında düşünen ve onları yakasından tutup sınırın öbür tarafına atacak zihniyet tc yazan kimliğimiz var diye bize acıyacak mı sanıyorsunuz. Yoksa bu ülkenin kanunu var uymayacaksanız yallah sudi arabistana demiyeceğini mi sanıyorsunuz. Baş örtülü hakim adaleti sağlayamaz diyen, başörtülü öğretmen çocuklarımıza kötü örnek oluyor diyen, bayram kutlamalarında çarşaflı kadınları özgürlüğe kavuşturan zihniyet bizi kendileri gibi yaşam tarzı seçmeye yada “defolup arabistana gitmeyi” önermeyecek mi”

    • Sayın hd, arabistana fizana sürgün işi her zaman mümkündür, yalnız yahya beyin anlatımlarına göre hac sırasında terlikleri mi ne çalınmış, oralar da sakat deyip duruyor dünden beri, maazallah çöllerde yalınayak kalmak da var yani…

  14. Fehmi bey ekonomiyle ilgili tespitlerinizin büyük kısmında haklısınız.Fakat gözardı ettiğiniz bazı noktalar var.Akparti karşıtlığınız gerçekleri görmenizi engellemesin.Pandemi içinde yaşıyoruz.Dünyanın tüm hükümetleri para bastı bu dönemde.Buda doğal olarak enflasyona yol açıyor.Sizin ifade ettiğiniz diğer konularda ekonominin sıkıntılı olmasında etkili.Yine gözardı ettiğiniz bir nokta ihracatın çok artması.usd nin değerlenmesi ihracatı avantajlı hale getiriyor.Buda iç piyasanın pahalılanmasına yol açıyor.ihracat rakamlarına bakarsanız bu artışı kısmen görürsünüz.Ama Eğer tonaja bakarsanız artışı tam görürsünüz.yani genel olarak sorun üretim düşüklüğünden ziyade ihracat artışı.(Bazı ürünlerde üretim düşüklüğü var)Zaten kapasite kullanım oranlarına bakarsanız bu dediğimi göreceksiniz.oranlar Yüksek ve sürekli yükseliyor.(Yani önceki dönemlere göre üretim düşmüş değil artıyor ama üretimi sürekli arttırmamız lazım.kapasiteyide yeni yatırımlarla arttırmalıyız.)Narh yok ama benzer uygulamalar var.Hükümetimiz çimento ve gübrede ihracatı sınırladı ve izne bağladı.Bu iç piyasada biraz ucuzlama rahatlama sağlayabilir ama orta uzun vadede ihracata büyük zarar verecek.bir çok şirketimiz yaptıkları kontratları yerine getiremeyecek.ithalatçıların ülkemize ve şirketlerimize güveni zedelenecek.doğal olarak rakip ülke üreticilerine yönelecekler.İnsanımızın pahalılık karşısında korunması önemli.Buna saygı duyuyorum ama ihracat kısıtlaması çok yanlış.Hele çimento ve gübre gibi uzun kontratlarla satılan stratejik ürünlerde.bu uygulamanın yaygınlaşmasından korkuyorum.örneğin domates ihracatını sınırlarsanız ülkemizde domates fiyatı düşer.vatandaş rahat eder.kısa vadede enflasyonda düşer.bu doğru.ama siz müşteri ülkeleri kaybedersiniz.onlar rakip üretici ülkelere yönelir.ihracatçınız lojistik sektörünüz sıkıntıya girer.ülkeye döviz girişi düşer.Buda 2 yıl sonra yine enflasyon demek.Bu yazdıklarım sadece ilave.yoksa sizin yazdıklarınızın büyük kısmı doğru.Tayyip beyin ifade ettiği bazı hususlarda doğru.

Yoruma kapalı.