Hâinleri deftere kaydetmek var, bir de kendine dönecek yanlışlara katık etmek… Hangisi?

16
Olağanüstü Din Şurası'ndan...
Reklam

 

Öğrendiğimde gülmüştüm, şimdi yazarken de dudaklarımda tebessüm olduğunun farkındayım.

Son zamanlarda bizde de ismi fazlasıyla telâffuz edilen Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker’in ‘Le Petit Maurice’ (küçük Maurice) adını verdiği bir defteri varmış… Daha önce tam 18 yıl boyunca Luxemburg’un başbakanıyken, muhaliflerini şöyle uyarırmış Juncker: “Dikkatli ol. Küçük Maurice seni bekliyor…”

Tabii, muhatabı önce şöyle bir duraklar, sonra gülerek yoluna devam edermiş…

Meğer, ‘küçük Maurice’ adını verdiği deftere, siyasi hayatın içinde yer aldığı son 30 yılda kendisine ihanet edenlerin isimlerini yazarmış Juncker…

Bizde de hâinler az değildir
Osman Bölükbaşı; fark edilmiyor, ama sinesi Karaahmet Mezarlığı gibi...
Osman Bölükbaşı; fark edilmiyor, ama sinesi Karaahmet Mezarlığı gibi…

Bizim siyasi hayatımızın en renkli politikacısı Osman Bölükbaşı (1913-2002) “Sinem, bana ihanet edenler yüzünden, Karacaahmet mezarlığı gibi” derdi.

İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş 15 Temmuz darbe girişimine yurtdışında yakalandı; döndüğünde gördüğü manzara kendisini çok rahatsız etmiş olmalı ki, bir gazeteye, “Belediyedeki iki hâin beni sırtımdan bıçakladı” açıklamasını yaptı… O hırsla, nereden aklına geldiyse, sonradan pişman olup vazgeçtiği hiç olmayacak bir projeye imza attı: ‘Hâinler mezarlığı’

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın gününün programını ve o program içerisinde yaşadıklarını not ettiği bir defteri bulunduğunu biliyoruz; ona bir isim verip vermediğini bilmesek de… Acaba notları arasında kendisine ihanet edenlerin isimleri de var mıdır?

Cemaat istedi… Verildi…

“Ne istediler de vermedik?” sözünü kamuoyu önünde sarf etti Tayyip Erdoğan. O zaman başbakandı. Kızgınlık ânında söylenmiş bir not olarak kayıtlardadır.

Reklam

Benzer bir cümleyi, ağır bir ameliyatın ardından dinlenmeye çekildiği Kısıklı’daki evinde, kendisine ‘Geçmiş Olsun’ ziyaretine gittiğimizde, 22 Şubat 2012 günü, bizlere de söylemişti.

‘Ben Böyle Gördüm’den (s. 25) okuyalım: “Biraz önce kapı önünde yakınları tarafından kulağımıza fısıldanan, ‘Aman, ne yapıp edin, sinirlendirmeyin’ tembihinin fazla işe yaramayacağı ortaya çıktı. Sinirliydi Tayyip Bey. ‘Biz bunlara ne kötülük yaptık’ dedi ve ekledi: ‘Tam 17 üniversiteleri var ve hepsinin açılış kararının altında imzam bulunuyor.”

MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile kurumdan üç kişinin ifade vermek üzere savcılığa çağrıldığı Şubat 2012 tarihi, Tayyip Erdoğan’ın “Bunlar bana/bize ihanet etti” noktasına geldiği tarihtir.

Tayyip Erdoğan önce başbakan şimdilerde cumhurbaşkanı olarak 15 yıldır ülkeyi yönetiyor; bu süre içerisinde ‘ihanet’ sözcüğüyle ifade edilebilecek tavırlarla herhalde çok karşılaşmıştır. Ancak en büyük ‘hâinliği’, aynı süre içerisinde partisi tarafından kol-kanat gerildiği için ülke içerisinde ve dışarısında olağanüstü palazlanmış Cemaat yapısından gördüğüne inandığı belli.

Nereden belli?

Hem her halinden, hem de konuşmalarına yansıyan rahatsızlığından…

En doğru tarihe ait takvim yaprağı: Şubat 2012
En doğru tarihe ait takvim yaprağı: Şubat 2012
Dönüm tarihi 2012, hesap sormanın başlangıç tarihi olmalı

Dün, katıldığı ‘Olağanüstü Din Şurası’nda yaptığı konuşma söz gelimi; baştan aşağı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın rahatsızlığını yansıtıyor…

Şunları söyledi Cumhurbaşkanı Erdoğan: Biz de bu yapıya iyi niyetle destek olduk. Şahsen ben de katılmadığım pek çok yönleri olmasına rağmen asgari müştereklerde buluştuğumuz zannıyla her kesim gibi bunlara yardımcı oldum. (…) Yurt içi ve yurt dışındaki eğitim ve yardım faaliyetleri çerçevesinde ve hatta hatta ‘Allah’ dedikleri için müsamaha gösterdik. Dedik ki, bir ortak yanımız var. Aynı menzile giden farklı yollardan biri olarak gördüğümüz bu yapının, bambaşka niyetlerin, sinsi planların örtüsü olduğunu uzun süre görmedik, göremedik. (..) 2012 yılından itibaren bu yapıyla ilgili rezervlerimizi çok açık koyduk.”

Reklam

Şubat 2012 tarihi Tayyip Erdoğan’ın “Bunlar bana/bize ihanet etti” noktasına geldiği tarihtir. İktidar-Cemaat ilişkilerinde bir dönüm noktasıdır.

O tarih aynı zamanda şimdilerde ‘FETÖ ile mücadele’ bayrağı altında yürütülen suçlamalar için bir başlangıç noktası olarak kabul edilmeli.

Her şeyden önce, o tarihe kadar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Diyanet Şurası konuşmasına da yansıdığı üzere, bir ‘birliktelik’ görüntüsü vardı. İktidar onlardan gelen telkinlere kulak veriyor, iktidar kadroları, hem yerelde hem de ülke çapında, Cemaat’in faaliyetlerine ilgi gösteriyordu.

‘Birliktelik’ görüntüsü ve gösterilen ilgi pek çok ilgisiz insanı Cemaat’le ilgilenmeye, destek vermeye, faaliyetlerine katılmaya itti.

Mücadele içerisinde, şimdi, insanlardan 2012 öncesinin hesabını sormak hem anlamsız kaçıyor, hem de yanlış. Baştan aşağıya herkes ilgi gösterirken, iktidara yakın gazetelerin bildik kalemleri övgüler yağdırırken, onlara bakıp iyi bir şeymiş gibi algılayıp Cemaat’e ilgi göstermiş olanlara, bugün, o günlerdeki ilgileri sebebiyle hesap sormak doğru olmaz.

Yanlış olur. Kendi kendini yaralamayla sonuçlanabilir.

O günler farklı günlerdi

Bir gazetede okudum. Bir ilimizde yasal hakkı bulunmadığı halde bir kadın hemşire ‘başhemşire’ olarak atanmış; başarıyla o görevi sürdüren kıdemli başhemşire yerinden edilerek hem de… ‘Peruklu başhemşire’ olmuş… Sonraları, ildeki iki hastane birleştirilmiş ve aynı kıdemsiz başhemşire ikisine birden başhemşire yapılmak istenmiş, buna karşı çıkan başhekim görevden alınmış…

Size tekil, sadece o ile özel bir olay olarak geldi mi? Bana gelmedi… AK Parti iktidarının ilk on yılında, Türkiye’nin pek çok ilinde, buna benzer olaylar yaşandı. Mensuplarına böyle kıyaklar yapılarak Cemaat’in gönlü kazanılmak istendiği için…

Cumhurbaşkanı, boşuna “Rabbim de milletim de bizi affetsin” demiyor…

İçinden geçtiğimiz şimdiki gibi olağanüstü dönemlerde ortalığı daha da karıştırmak için kolları sıvayanlar çok çıkar. Biz bunu ‘Türkiye’nin bağırsaklarını temizlemesi’ olarak görülen ve vesayeti sona erdireceği beklentisiyle geniş kesimlerin desteğine sahip ‘Ergenekon süreci’ sırasında yaşadık.

Destek iyiydi, ama Cemaat’in kendisine kötülük yapmış veya yapabileceğine inandığı herkesle hesap görme kampanyasına dönüştürüldüğünde de devam edince, sonradan mahçup olmayı getiren yanlışlıklar da görüldü.

Mahçup olmayanlarda kösele gibi deri olmalı.

Yakınlarının “Aman suçlananlara yasal olmayan müdahaleler yapılmasın” tavsiyesinde bulunduğu binbaşı Ali Tatar’ı intihara sürükleyen günlerdi o günler…

Ergenekon, 5 yıl önce neydi, bugün ne?
Ergenekon, 5 yıl önce neydi, bugün ne?

Açın o günlerin gazetelerini, manşetlerine göz atın, köşelerde yazılanları okuyun…

Bir de şu günlerde gazete manşetlerine göz atmanızı, köşelerde çıkan yazıları okumanızı tavsiye ederim.

Mukayeseli olarak yapın bunu. İki dönemin medyaya yansımasının tam tamına benzediğini göreceksiniz.

“Vurun abalıya” yapılıyordu o günlerde, şimdi de yapılan o…

Normalleşelim artık

Darbe girişimi üzerinden üç hafta geçti. Artık normalleşme zamanı geldi, geçiyor bile.

Hâinler her devirde olabiliyor; her ülkeden, her eğilimden çıkabiliyor.

Kendime yapılan hâinlikleri, ben de Avrupa Konseyi Başkanı Juncker gibi, bir deftere yazmakla yetiniyorum.

Unutmuyorum ama…

ΩΩΩΩ

Reklam

16 YORUMLAR

  1. Lütfen hadiseleri anlamak için sebep yada kişileri değil sonuçlara ve sonuçlarda kimlerin çıkarlarına uygun olduğuna bakılsın.
    Unutulmaması gereken tüm camialarda o camiayı yanlış temsil eden bir çok bireyler vardır. Ama esas olan ortak akıldır ve bu akıl yapılan işlerin sonucu ile bize kendini gösterir. Bu yanlış bireyler için parti, millet, cemaat, ülke yada milletler topluluğu daha da öte dinler yok edilemez.

  2. BİRDE ŞU YÖNDEN BAKSAK SAYIN KORU.BU CEMAATİN GERÇEK YÜZÜNÜ SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ GÖRMÜŞ VE ONLARLA MÜCADELEYE GİRMİŞTİR. EMIN OLALIMKİ BAŞKA BIR LIDER BU HAİNLERİN KARŞISINDA PASİF KALIRDI. ALLAH ERDOĞANDAN RAZI OLSUN. BU HAİNLERİN MASKESINI düşürüp ÜLKEMİZİ TEMİZLİYCEK İNŞ. BENİM GIBI ERDOĞANDA İNANMIŞTI ONLARA. SONUÇTA ODA BIR İNSAN.

  3. Yazınızda cemaati memnun etme adına yapılan çok büyük haksızlıklardan bahssetmişsiniz Fehmi bey. Evet, cemaat bu konuda inanılmaz haksızlıklar yaptı. Hiç liyakatli olmadıkları halde elemanlarını belli mevkilere taşıdılar. Bu kul hakkını yeme karşısında her zaman kendilerini psikolojik olarak rahatlatacak “fetvalar” buldular. Belkide cemaat bütün bunların cezasını çekiyordur şimdi. Fakat bugün onları yargılayan zihniyet aynısını yapmıyor mu? Devletin her kademesinde torpil var. İş-kurda işçi olmak için bile torpil gerekiyor. Yine layik olmadikları halde insanlar mevki makam sahibi oluyorlar. Yine kul hakkina giriliyor. Bu yapılırken de kendilerini rahatlatmak adına FETÖ’nünkine benzer argümanlar kullanılıyor. Gülen cemaatinin onun adıyla yola çıktığı, fakat daha sonra zerre kadar alakasının kalmadığı Bediüzzaman’ın, müslümanlardan gelen itirazlara karşı liyakatla ilgili verdiği cevabı bizlerden daha iyi bilirsiniz. Bediüzzaman liyakatta hristiyan, musevi ve müslüman ayırımı yapmamıştır Peygamber Efendimiz gibi. İnşallah herkes bu yaşananlardan ders çıkarır.

  4. Sayın Fehmi Koru(yada Taha Kıvanç mı demeliydim),
    Yazılarınızı elimden geldiğince takip etmeye çalışıyorum. Fakat artık yazılarınız hep havada kalır gibi bir yer bulamıyor kendine Herhalde artık zülfiyare dokunacak türden değil. Ülkeyi yönetenlere diyorsunuz ki ektiğinizi biçiyorsunuz artık kendinize gelin normalleşin. Bu doğru. Ancak anlamadığım bu kadar geniş kitleler tarafından benimsenmiş (çünkü yüce islam dininin referansları kullanılmış millet ne yapsın) olan bu yapının sonunun gelmiş olduğunu ve terör örgütü olduğu konusunda o tabana yönelik bir kaç tavsiyede bulunsanız da hiç olmazsa sayenizde bir sempatizan azalsa fena mı olur?
    Not:Yazdıklarınızın bir değerinin olduğunu düşünüyorsanız yapılan yorumlara da değer vermelisiniz.

  5. Maalesef bu gibi durumlarda at izi it izine karışıyor. Seçimle değil, o zaman Ak parti lideri olan Sayın Cumhurbaşkanının ataması ile bütün itirazıma rağmen dört yıl il başkanlığı görevini üstlenen ağabeyim Mekin Merter Salt ondört gündür gözaltında tutuluyor. Tamamen kişisel nedenlerle dönemin bakanı ile anlaşamaması sonucu istifası vermesi ile sonuçlanan sürecin 17-25 Aralık darbe sürecinde sanki Fetö terör örgütü taraftarı olarak yaftalanmasına sebebiyet verdiğini sanıyorum. Derdimi anlatacak Marko paşa arıyorum.

  6. Fehmi Koru ismini bilenler iyi bilir o yüzden sadece not etmekle olmaz. Biraz sular durulsun, Kitap olmalı o notlar..

  7. Sayın Koru,

    Bu olayın şahıslara yapılan hainliği çok aşan bir boyutu var. Hainlik sadece, c.başkanına, hükümete yapılmamıştır. Hainlik, topyekun bir millete ve ülkeye yapılmıştır. Ortada bir günde katledilmiş 250 insanımız var.

    Hainlik halen da devam etmektedir. Hainlerde pişmanlık emaresi de görülmemektedir. Dolayısı ile bu hainlik bir deftere yazılarak geçiştirilecek kadar basit değildir.

    Hainlerin burunlarından fitil fitil getirilmelidir.

  8. Anlasiliyor ki AKP, FETO probleminin olusmasina goz yummus. Simdi cumhurbaskani “Rabbim de milletim de bizi affetsin” diyor. Affedin demek ile olmuyor, affetmek sadece butun bunlardan ders cikartarak bir defa tekrar etmesini engellemek ile olur ancak.

    AKP bu hatayi yaptiysa duzeltebilir mi? Gelecekte FETO benzeri bir olusumun aynisi yapmamasi icin gerekli yapisal duzenlemeleri yapabilir mi? Bence hayir cunku dusunce yapisi degismedi ise dogru analiz ve gerekli yapisal degisiklikler yapilamaz. Baska kim yapabilir, bu da yok gibi.

    Zaten FETO cikmasinin ana unsuru muslumanlarin baski altinda olmalari ve egitim gibi haklarinin engellenmesi olmustur. Baski, adeletsizlikler, dusmansal yaklasimlar birilerinin bu durumu kullumaya, kisilerin orgutleserek yer alti faaliyetleri yapmaya itecektir.

  9. Erdoğan “Gülen cemaati” nin nasıl olduklarını anlayamadım, yardım ettim, özür dilerim” dedi. Erdoğan özür ile kurtulursa bütün Gülenciler “anlayamadım, özür dilerim” deyip kurtulurlar.

  10. Cb. Erdoğan, rahmetli Erbakan’ın yanında siyaset yapmış bir kişi. Rahmetli Erbakan’ın fetö’ye karşı olan tavrını biliyoruz. Bunlar ile ilgi açıklamaları bugünleri gören açıklamalar.

  11. Bir cemaatin gorevi siyasete karismak siyaseti dizayn etmek liyakat dışı atamalarla kendi adamlarini devlet kurumlarına yerleştirmek olamaz düzgün ahlaklı insan yetiştirip toplumun ahlakını inancını sağlamlaştırmak olabilir tersi durumunda kaos ve sonucu devletin çökmesi durumunu getirir su an devlet kurumlarına çok ciddi zarar verilmiştir telafisi yapılırken de başka zararların olmamasını dileyelim.

  12. Sayın Koru ;Bu lınk’ı açmanız iyi oldu.Senelerdir ;sizi izlerim. Sormam gereken birşey var. Sizde kendinizi sorguluyormusunuz?
    Şu anda kimden hesap soruluyorsa soruluyor.
    Şimdi yeni şeyler söylemek ve yapmak zamanı. Anamız babamız bizi zorla müslüman yapmadı. Biz aklımızla olduk. Bizim zamanımızda bu kadar din baskısı yoktu. Bu baskıyı yapanlarda tarikatler ve zaviyeler. Maşallah hepsi din bilginleri ile dolu. Bu örgüt gider diğerleri boşluğu doldurur. Buna kim tedbir alacak. Buradan başlasak ,nasıl olur!

  13. Cemaat haksız hemde yerden göğe kadar siyasetle uğraşmakla yaptı zaten en büyük hatayı ve günahsız birçok insanın da ekmeğiyle huzuruyla oynadı gazetecilerin yazacak çalışacak gazete bulamadığı suçlu suçsuz bir çok gazetecinin tutuklu olduğu hur teşebbüsün kurduğu gazete tv dergi ve firmalara el konduğu bir dönemde çok güzel bir yazı olmuş gözlerim doldu iktidar için çok üzüldüm nasıl yapsakta kendilerine halk olarak bize verdikleri cezanın daha fazlasını hakettiğimizi anlatsak biz millet olarak..

    • Dostum Muktedir olan yoldaşını, yandaşını, muhalifini hata yapmasını engelleyen olmalı. Yoksa herşeyi itimad et herkes hata yapsın sen sonra kanırta kanırta hesap sor devletde böyle olmamalı. Devlette bir birim var Emniyet, bu şu demek bu ülkede yasayanlar herşeyden emniyet içerisinde olacaklar. yediklerinden içtiklerinden, gezdiklerinden, çalıştıklarından …….. yani iş güvenliğinde olduğu gibi önlem alacaksın kazalar olmayacak. Kaza oldukdan sonra hesap sorar isen verilen hesaplar kazazadenin mağduriyetine geri getirmiyor neyazıkki. selammetle

Yoruma kapalı.