Güç bozar mı, bozarsa neden bozar?

19
Reklam

Siyaset bilimiyle ilgilenenlerin fırsat düştüğünde kullanmayı sevdikleri bir tespit İtalya’da doğmuş (1834), Almanya topraklarında ölmüş (1902) İngiliz Lord Acton’a aittir.

“Güç bozar, mutlak güç mutlaka bozar” demiş Lord Acton.

Koyu Katolik Lord Acton, kilisenin (Vatikan) sınırlar aşan gücünün rahatsızlıklara yol açtığı dönemde bir dostuna yazdığı mektupta ifade etmiştir o cümleyi.

Daha yazının başında bu tespitin mutlak geçerli olmadığı çok sayıda istisna örnek bulunduğunu belirtmek isterim. İnsanlık tarihi -bu arada bizim tarihimiz de- güce hatta mutlak güce sahip olduğu halde bozulmamış, o noktaya hangi mütevazı şartlardan geldiyse gidişi de farksız olmuş, arkasından hayırla yadedilen örneklere de sahiptir.

İstisnalar kaideyi bozmaz. Güç konusunda da geçerlidir bu genel kural…

Gücü en zirvede yaşamış Roma imparatorları arasında hayatı en yakınlarının kendisine düzenlediği bir darbe girişiminde sona erecek Sezar, gücünü kendi eliyle sınırlamış yönetici tipinin bir örneğiydi. Buna karşılık kendisinden sonra gelmiş imparatorların büyük çoğunluğu iktidarın sağladığı güçlerini kötüye kullanmaktan çekinmemiş insanlardı.

Geçen yüzyılın başlarında, Lord Acton’un yaşadığı bir önceki yüz yıldan devralınan şartlarda iktidara erişmiş kötü zirve örnekleri ilkokul eğitimiyle sınırlı bilgilere sahip olanlarımız bile bilir: Mussolini.. Hitler.. Stalin

Onların yöneticisi oldukları ülkelerden taşan uygulamaları, dönemlerinde yeni yeni filizlenen demokrasi düşüncesine tekrarlanmaması için alınacak tedbirler katkısını getirmiştir.

Reklam

Bugünün dünyasında da, demokrasi düşüncesinin kötü örneklere bakarak kazandığı koruyucu tedbirlere rağmen, gücü bir biçimde ele geçirdiğinde onu halkına karşı kullanmaktan çekinmeyen örneklere rastlanabiliyor.

Kim daha fazla bozuluyor, batılılar mı doğulular mı?

Mısır cezaevleri çok basit yaftalamalarla cezaevlerine tıkılmış insanlarla dolu. Darbeyle iktidarı ele geçirmiş Abdülfettah el-Sisi, orduyu da arkasında tutarak, Mısır’da tam bir terör estiriyor. 

Suudi Arabistan’da ipleri ele geçiren ve muhaliflerini susturmada sınır tanımayan veliaht prens Muhammed bin Salman’ın kolları İstanbul’a kadar uzandı ve ülkesinin en tanınmış gazetecisi Cemal Kaşıkçı’yı vahşice öldürtebildi.

Dubai (Birleşik Arap Emirlikleri)  hükümdarı Emir Muhammed Raşid el-Mahtum’un, görüşlerini beğenmediği öz kızını ev hapsine tabi tuttuğu genç kadının oradan gönderdiği bir videoyla öğrenilip tepkilere yol açınca, “Bu bizim aile meselemiz, kimse karışmasın” tepkisini verdiğini herhalde işitmişsinizdir.

Akla hemen gelen bu iki örnek güç bozulmasının yalnızca bizim bölgeye ve belli bir düşünce sistemine ait olduğunu akla getirebilir; ama konunun bölgeleri ve belli bir düşünceyi aşan boyutları olduğu kesin.

Rus devlet başkanı Vladimir Putin’in şu günlerde birlikte kayak yaptığı Belarus cumhurbaşkanı Alexander Lukashenko 26 yıldır ülkesinin başında ve iktidar gücünü kullanma arsızlığını, seçimlerde hile yapmaya ve itirazcıların kafalarını kırıp ortada muhalif bırakmamaya kadar vardırdı.

Belarus’ta önceki gün aylardır dinmeyen gösterilerin video çekimini yapan iki gazeteci onlarca meslektaşlarının yanına gönderildi.

Reklam

Cezaevine…

Doğu insanı Buda felsefesi etkisiyle daha munistir diye düşünenlere Myanmar (Burma) lisan-ı hal ile “Yanlış düşünüyorsunuz” tekzibinde bulunuyor. Ülkesinin Müslüman halkı olan Rohingyalar’a en kanlı yöntemleri reva gören genelkurmay başkanı sonunda bir darbeyle iktidarı ele geçirdi.

Sözün kısası şu: Tarihin karanlık sayfalarında kalması için çaba gösterilmesine rağmen ele geçirdiği gücü halkının aleyhine kullanmaktan çekinmeyen yönetici tipine günümüzde de rastlanıyor.

Rusya’da, Belarus’ta ve tabii Mısır’da ve Dubai’de de örnekleriyle karşılaşılan mutlaka yakın bir güç kullanımını yalnızca bir tek kişinin -liderin- eseri olarak görmemek gerekiyor. Bozulma tepeden başlayıp aşağılara kadar uzanıyor doğal olarak.

İktidar odağına yakın duran insanlarda da -hatta bazen geçmişleriyle taban tabana zıt- bozulmalara tanık olunabiliyor. Onlara bakıp yakından gözledikleri eski günlerdeki hal, tavır ve düşünceleri ile iktidarla tanıştıktan sonraki dönemlerde sergiledikleri yeni kimlikleri arasındaki derin uçuruma bakıp şaşıranlar çıkabiliyor.

Bozulmanın doğallığna ışık tutan bir deney

ABD’nin önemli eğitim kurumlarından Stanford Üniversitesi’nde 1971 yılında bir psikiyatri deneyimi yapıldı. Deneyi yapan hoca öğrencileri iki gruba ayırdı. Bir grup cezaevi gardiyanı oldu, diğer bir grup da onların korumasına verilmiş hükümlü rolünü üstlendi. Hoca cezaevi müdürü konumuna bürünerek deneyi gözledi.

Cezaevi gardiyanı öğrencilerin gözetimleri altına verilmiş mahkumlara bir süre sonra kötü davranmaya başladıkları, mahkum rolünü üstlenen öğrencilerin de kendilerine yapılan muameleyi kabullendikleri görüldü.

Psikiyatri alanında yapılmış bu deney siyaset bilimcilerin zaten bildikleri bir gerçeği sınamış oldu: Güç insanı bozuyor gerçekten…

Trump dönemini değerlendirirken “Güç bozar” tespiti sürekli akla geliyor. Trump bir dönem daha yerinde kalsaydı o tespiti doğrulayan örneklerin istisna olmaktan çıkıp kural haline geldiğini görebilecektik.

Dünyanın her tarafında örneklerine rastlanan popülist liderler dönemi Trump’la başlamamıştı, fakat galiba popülist liderlerin ortalıktan çekilmesi süreci ABD’de Trump’ın iktidardan düşmesiyle başlamış oldu.

Etkileri şimdiden her yerde görülüyor.

ΩΩΩΩ

Reklam

19 YORUMLAR

  1. Adalet mülkün temelidir ama her zaman bu adaleti hakim ve savcılar dağıtmaz, şayet bir ülkede demokrat bir seçim yapılıyor ve halk bozulmaları alkışlar nitelikte aynı zihniyetin iktidarını istiyorsa, gücün dayandığı kaynak veya mihenkte bozulmuş demektir.


  2. “Güç” önemli bir konu! hakkında düşünmüştün,
    Epey bir süre önce şöyle bir not düşmüştüm!

    “Güç istismar edilirse, gücünden düşer”
    Güçlenmişse, bir şaşırmaya görsün beşer!

    “Allah şaşırtmasın” derler oysaki şeytandır,
    Allah uyma demiştir, ama uyan insandır!

    “Güç sorumluluk”tur, emaneten verilen,
    Bir makam koltuğudur idareten verilen,


    • “Güç istismar edilmezse, gücünden düşmez”
      Sorumluluğu veren halkın gözünden düşmez

      Bozulmaya, güçlü ola halkın temsilcisi,
      Halkın sorumlusu, Hakkın birincisi!

      “Devlet”, “Güc”ü haketsin, halktan alsın nasibi,
      “Halk içinde mu’teber bir nesne yok devlet gibi!”

      Herşey tıkır tıkır işlesin, sağlıklı bir saat gibi,
      “Olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi!”

  3. Güç zehirlenmesinde, bizim bileğimizi bükecek bir babayiğit dunya’ya gelmemiştır, ve bundan sonrada gelmez.
    Hukuk okumuş hanım, güçlülük onu o kadar zehirlemişki! Haşa, Allahın yarattıklarına dahi karışıyor.
    Aslinda o hanm, siparışla hamile kalıp bebek sahibi olanlardan çocukları olmayanlar için sipariş aldıkları adresi alip onlara versede hiçdeğilse doktor doltor dolaşarak tüp bebek yapma derdinden kurtarırlar.
    İşte size TBMM.güçlüleri! Aslında günçleri desek daha iyi olur.
    Dün buraya bir link verdim o linkte konuşan general her hangi batı ülkesinde o lafların binde birini söylese Savcılar onu anında devlet yetkilileri ole birlikte içeri alır.
    Resmen suç işlemiş kalkmiş onunlada övüniyor.

  4. Sayin Koru,
    Ne guzel ornekler vermisiniz. Keske biraz daha yurekli olup birazda kendi ulkenizden ornek verseniz.
    Saygilarimla

  5. Sayın Koru !
    Yazınıza konu güç “siyasal güç”
    Amenna siyasal güç bozar.
    Bir de “parasal güç” var. O da bozar.
    Hem de ne biçim?
    Mevzu parasal güç olunca, akla hemen “sonradan görme ” deyimi geliyor.
    Pekâlâ siyasal gücün sonradan görmesi olmaz mı?
    – Bal gibi de olur.
    Yani bu gücün içinde doğmamış yada büyümemişler için rahatlıkla söyleyebiliriz.
    Bu gücün içinde kendini bulmuş(varoluşsal anlamda) biri için “siyasal sonradan görme ” tabirini kesinlikle kullanamayız.
    Örneğin Erdal İNÖNÜ. Siyasi bir güç elde etmesi hiçbir şeyini değiştirmedi.
    Bir de hem siyasal, hem parasal gücü elde edenlerin durumu var.
    Bir de ” en vahim” bir ihtimal var: Hem siyasal, hem de parasal gücü sonradan elde edenler var.
    Hiçbir doktor reçete yazamaz.
    Son günlerini evinde geçirsin.

  6. Bir Müslümanların adaletine bakın birde Müslüman olmayanların.
    9 Hakimden oluşan ABD Anayasa mahkesine Trump 3 tanesini atadı 5 hakim Cumhuriyyetci’ler tarafından atanmış hakimler. Dün Trumpı’n hırsizlıklarına soruşturma açılmamasi için baş vuran Trump’i hepsi birden red ettiler.
    Diğer bir konuda Biden’ın oğluna açılan vergi araştırmasınada onay verdiler..!!
    Ya bizde?
    Bence, sayı Koru önce Osmanlıdan başlayarak bugüne kadar yapılmış güç zehirlenmesini yazsa daha iyi olur.

    • Hayret yaa! Cumhuriyetçilermiş bir de Osmanlıymış! Bacı o kadar eskilere gitmeğe ne lüzum var! FetulaHoca, FeHo iken güçlendi the cemaat imparatorluğu kurdu Sonra ne oldu birazda o güç zehirlenmesini yazsan iyi olmazmı?

      • Fetullah Gülen, ne zaman millet vekili adayı oldu? Benim bundan haberim yok! Bakanlık yaptığındanda haberdar değilim. Hatta onu seçime meydanlarında’da görmedim.
        Halk Devletin kasasını Gülene değil erdoğana teslim etti.
        Beni Hacılar hocalar ve cemaatlar ilgilendırmez; vergimi kime veriyorsam o ilgilendırır.
        Ben! Şuçu günahsızlara ve bebeklere atarak kendilerini temize çıkaranlardan hesap sorarım.

        • Hayret yaa! dişine uygun zannettiği bir konu
          olunca nasıl da balıklama atlayıp cevap yetiştirmiş. Daha önceki durumlarda sesi çıkmadı. Peki bunda çıktıda ne oldu?

          Bacı, güç zehirlenmesini sen sadece siyasi zevatmı yaşar iddiasındasın! Bu ne akıldır hemde o yaşta.
          FeHo adam gibi millete hizmet etseydi bütün saydığın sıvadığın olumsuzluklar olabilirmiydi? Düşünce kapasiten o yaşta elveriyormu bacı?
          Güç para diyorsun kasa diyorsun.
          FeHo o yaşta FeTö ye terfi olmadan önce o kadar kapitali neiçin bir araya getirdi. Bi cevap versene. Sade bir hayat sürsün diyemi? O cemaat kapital olarak güçlendide ne oldu? kapitalistlerle boybos gösterirken onların oyununa geldimi gelmedimi Onların maşası oldumu olmadımı. Bunlara da cevap ver.
          Kendi ülkesi aleyhine öyle haltlar karıştıracana memleketinde helalinden bir mezarlık yeri ayarlayıp milletin gönlünde halka hizmet için yaşaşaydı olmazmıydı? Ama ne yaptı parayı iştif etti de etti. Paragöz cemaat tayfasını etrafına topladı güçlendi sonra da malum terfi eylemi
          Amerikada ne oldum delisi büyük havalarda daha büyük işlere girdi. Bu güç zehirlenmesi değildi de neydi. Bir cevap versene. Veremezsin.

  7. Güç, izzet ve iktidar adı altında hükümranlık yeryüzünde tartışmasız saltanat Süleyman (AS) nasip olmuş olan dünya hakimiyeti olsa gerektir. Bu hakimiyet ile alakalı Süleyman (AS) dilinden tahdisi nimet olarak Kuran Azim mazhar olduğu nimetlere şükür olarak söylediği ve nimetin bile arkasında imtihan olunduğuna dikkat çeken ayette “Bu, şükür mü yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınayan rabbimin bir lutfudur. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur, nankörlük edene gelince, o bilsin ki Rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, kerem sahibidir.”Neml-40
    Haliyle eline iktidar geçen izzetin zati olmadığına, hayra ve ihsana vesile olmayıp kullanan nefsi tefessuh edecek olan muktedirin mutlak akıbetini ders veren ilahi tespitte ; “Kim izzet isterse bilmeli ki izzet tamamıyla Allah’a aittir. Güzel sözler O’na yükselir; rızâsına uygun iş ve davranışları da O yüceltir. Sinsi sinsi kötülük tasarlayanlar için çetin bir azap vardır ve onların tuzakları altüst olur.” Fatır-10 denilmektedir.

  8. Güçlüler her zaman güçlerini mazlumlar’i yok etmek için kullanırlar.
    Firavun,ve Hitler, Yahudiler için kullandılar’da ne oldu? 40 miliyon Dünya ekonomosi Musevilerin elinde!
    Asrın vürüsü ile en başarılı mucadeleyide onlar verdi ve şu an vürüs conusunda İsraili’n başarısı örnek gösteriliyor.
    Adamlar Dürüst iş yapiyorlar, onun içinde Allah CC onlara veriyor.
    Netanyahu! Nekadar uğraşsa uğraşsın Trump ve Arapların tam desteğinide alsa halk ona meydanı bırakmiyor.
    Netenyahunun, Eşinin özel olarak lokantadan ısmarladığı yemek parasını dahi israil halki mahkemeye verip geri aldılar.
    Güçlülere hadlerini bildiren tek millet yahudiler’dır.
    Bizimkiler gibi, yolsuzluk, hırsızlık, iftira, ve güç zehirlenmesi ile ülkeyi batıranlara kalkan olmak yerine oklari ile onları yok ederler.

  9. gücün gücü, paranın gücü, insanın güçlüsü ve güç bende artııkkk! diyen insanoğlu.
    2002 de ışık görmüş tavşan gibi olduğu yerde kalakalmışken, kurtar bizi yarab diye feryad edenler, gün gelir yine aynı nakaratı tekrarlarlar.
    Hitlerden ne medet umdularda dünyayı kasıp kavurttular bilemem ama,
    ABD’nin parasını alabilmek, sahip olabilmek için ben doğdum doğalı şimdi mutluyum diyen çok insan gördüm.
    bunca zamandır palazlanmasına, gücüne güç katmasına ses çıkarmayanlar, bugün hiç gıkını dahi çıkaramıyor.
    gücün kaynağı:para. bunu tespit etmiş etmesine de, bitkoinle piremoinle anca elinde patlatır.
    tüm akıllı insanını batıya gönderttiren akılsız zihniyet, şimdi gidecek, neye niyet kime kısmet?
    bu günlerdeki dünyanın hali yüz yıl öncede aynıydı, şimdi de pek farklı değil.
    Galata sarraflarından alınan borçlar, gün gelir tırmalardı, bu gün yine tarih tekerrür ediyor yine o kağıt parçasının konuşuyoruz faizini.
    sen ne talep ettin ki bu insanlardan, onlar sana ne versinler paradan başka?
    iyide burda suçlu para denilen o kağıt parçası. niçin o değilde,
    değişsin diyoruz bir başkası?

  10. Fala çok düşkün olan ve inanan bir diktatör , bir gün yine falcısını çağırır ve geleceğiyle ilgili neler gördüğüne bakmasını ister .Falcı kendine göre bir şeyler yaparak ve mırıldanarak , gözlerini kapatır , iyice konuya odaklanıp transa geçer ve başlar anlatmaya ,
    – Efendim, sizi büyük ve çok kalabalık bir caddeden geçerken görüyorum ! Diktatör merakla sorar ,
    – Evet , devam et , başka neler var , halk ne yapıyor !
    – Etraf bayraklarla donatılmış , ayrıca bir çok pankartlar da var , halk son derece heyecanlı ve coşkulu ! Büyük bir merakla sizi takibediyorlar . Ön tarafta ve arka tarafta eskort araçları var , yolu açıyorlar ! Diktatör bu sefer kendi durumunu merak eder ,
    – Peki, ben ne yapıyorum bu arada !
    Falcı biraz duraksar, şaşkın ve biraz da üzgün bir şekilde ,
    – Efendim sizin ne yaptığınızı göremiyorum !
    Diktatör oldukça şaşırır,
    – Olacak şey değil ! Her şeyi görüyorsun da beni neden göremiyorsun ki ?
    – Efendim, sizi göremiyorum çünkü tabutun içindesiniz !
    Herkese selamlar , tevazu dolu iyi günler

  11. Gücü sınırlayan şey nedir? Herhalde ona galebe çalacak başka bir “güç”tür.

    Sezar’ın gücünü kendi eliyle sınırlamasına sebep olan da ona ait içsel bir güç olsa gerek. Adına ne denir bilmem ama bunu tanımlamama yardımcı olacak olan ve aklıma gelen tek nadide şey ahlaktır. Ahlak, hakkı sahibine teslim etmek demektir dersem pek yanılacağımı sanmam.

    Mutlak güç yoktur. Yani yeryüzünde yoktur. Yani, yeryüzünde mukim varlıklar; insan, hayvanat, nebatat, haşerat hepsinin gücü izafidir, değişkendir; artıp eksildiği gibi son da bulabilir. Evren muntazam bir döngü içinde devinir, deviniminin son bulduğu nokta yeniden başlangıcın noktasıdır. İçindekileriyle, dışındakilerle bu muntazam ve şaşmaz döngüyü ona yaşatan güç “mutlak güçtür” ve bu güce sahip olan “mutlak güç” sahibidir ki, bu güç sahibi, insanlar için söz konusu olan ahlaki ve diğer canlı ile eşyaya ait muntazam kurallar manzumesini de sunmaktadır. Dışına çıkıldığında insan yaşamı için anarşi, diğer canlı ve eşya için de alt üst oluşlar yaşanır.

    Buna insani bakımından savaşlar, terörizm, ekonomik krizler, salgın hastalıklar v.b. örnek verilebileceği gibi küresel ısınma, eko sistem aksamaları, sel felaketleri, iklim değişikliği, çevre sorunları v.b.de diğer canlı ve eşya için örnek gösterilebilir. Çevre ile diğer canlı ve eşyanın başına gelenleri insani hayatını olumsuz etkilediği için önemseriz. Demek işin merkezinde insan var.

    Güç insanı bozar.

    İnsanı bozan tek şey güç değildir elbette. İnsan bozulduğunda çevre de bozulur.

    İster ferdi ister idari/yönetimsel güç olsun, kontrol edilebildiğinde güçtür, kontrol edilemediğinde başka şeydir: Haksızlıktır, geçimsizliktir, çalma-çırpmadır, yolsuzluktur, anarşidir, terördür, savaştır, tehcirdir; yerinden-yurdundan, eşinden-dostundan, ailesinden-çoluk/çocuğundan, kültüründen-edebinden edilmedir.

    Tramp örneğinde de olduğu gibi elde edilen güç de geçicidir, bir dönemi daha kazanmış olsaydı Tramp, yine sonunda elinden çıkacaktı o güç lakin, elde ettiği o yönetimsel gücün şahsi, ihtirasi kullanımı, ABD gibi demokrasinin beşiği sayılan bir ülkede sistemsel, yönetimsel büyük tahribata yol açtı.

    Sn. Koru Tramp’ın gitmesi örneğinden hareketle gücü eline geçiren ülkelerdeki popülist liderlerin devrileceğinin müjdesini veriyor vermesine de, henüz Tramp’tan başka bir örneğine de rastlamış değiliz: Sisi, MbS, Lukashenko hala koltuklarını koruyorlar. Bu müjdesini, Biden’in yönetime gelmesiyle ABD dış politikasındaki geleneksel uygulamalara dönüleceğinin, demokratik uygulamaları stratejik ve müttefik olduğu ülkelerden isteyeceğini ve bu istemin oluşturacağı bir etki ile mi olacağı sebebiyle mi veriyor Koru; böyleyse; adı anılan ülkeler yönetimleri için şu soru sorulabilir: Bu ülkelerde yeni seçimlerin olması sağlanarak liderlerin değiştirilmesi mi yeğlenecek; adı anılan popülist liderler hala koltuklarında olduklarına göre, onlardan daha demokratik davranması istenerek, koltuklarında kalmalarına karşılık onlardan “popülist gömleklerini” çıkarmaları mı istenecek?

    Biden’in, Türkiye’de muhalefeti destekleyerek demokratik yollarla iktidarı değiştirme niyeti, Türkiye’yi bir konu mankeni olarak kullanmak istenmesinden mi kaynaklıdır?
    “Türkiye’de pişer ABD’ye düşer” veya tam tersi bir tezi vardı yazılarında Koru’nun. Bundan mülhem…

  12. Çok şaşırdım! Dünyada neler neler oluyormuş böyle. Bu yüzyılda bunlar olacak şeyler mi! Hele de müslümanların müslümanlara zulmü. Yazıda geçen ülkelerde, Özlem hanımın dediği gibi, talimatla hamile kalan bile vardır, hamile ve çocuklu kadınlar cezaevinde dedirtmek için. Yine yazıda geçen ülkelerde yasal olan herşeyden dolayı yüzbinleri işinden etmiş, ailelerini dağıtmış, onlara su bile yok demişlerdir. Daha fazlasını yapan yandaşlarına birşey olmamıştır. Neyse ki bizim ülkemiz bu tür çağdışı hadiselerin yaşandığı bir ülke değil! Kıymetini bilelim.

  13. Dünyada Seçimle ihtidara gelmış popilist liderler arasında, popilstliğini giderek dahada artıran gelmiş geçmiş popilistlerden hiç birisi Erdoğana yetişemez. İnternete her girdiğimde hemen Erdoğan ile ilgili otomatık olarak karşıma çıkıyor.

    Bugün Avrupa haberlerini okumak için bir siteye girdim! Birde göreyım millet cenaze namaz kılıyor.
    Erdoğon gene başta millet tabutu taşiyor Erdoğan gene başta.
    Bunda ne var diyenler olabılır, fakat yazar Erdoğanın pandemi kuralları’ni hiçe saydığı için eleştırıyorlar.

    https://www.dailymail.co.uk/news/article-9283989/Hundreds-mourners-attend-funeral-leading-Islamic-scholar.html

Yoruma kapalı.