Gelmek istenmeyen, değerlerin kaçtığı bir ülke olmak.. Üzücü gerçekten…

40
Resim: Elif Hayvacı..
Reklam

Hayret, nasıl olduysa şevk kırıcı bir haber en ummadığım gazetede karşıma çıktı. 

Fenerbahçe Futbol Kulübü (FB) başkanı Ali Koç takımı önümüzdeki sezonda şampiyon yapabilmek için kolları sıvadı. Yeniden başkan seçilebilmesi için şampiyonluk iddiası önemli. Şampiyonluk iddiası için de takıma iyi bir teknik direktör ile sağlam ayaklar gerek. Bu sebeple de gözü dışarıda Ali Koç’un…

Ancak biraz hayal kırıklığı yaşıyor gibi…

Ummadığım gazetede karşıma çıkan konuya ilişkin haber şöyle:

“Teknik direktör arayışlarını sürdüren Fenerbahçe’de Başkan Ali Koç son durum hakkında bilgi verdi. Başkan Koç’un Faruk Ilgaz Tesisleri’nde Yüksek Divan Kurulu üyeleriyle bir araya gelerek son durumu anlattığı öğrenildi.

Fenerbahçe Başkanı’nın, hoca çalışmalarının devam ettiğini ama birçok önemli teknik adamın Türkiye’ye gelmek istemediğini söylediği kaydedildi. Başkan Ali Koç’un, ‘Bu zamana kadar birçok isimle görüştük. Birçok önemli teknik direktör Türkiye’de çalışmak istemediğini iletti. Kimse gelmek istemiyor (..)’ ifadelerini kullandığı kaydedildi.”

Dediğinin özeti şu: “Talip olduğumuz değerlerden hiçbiri Türkiye’ye gelmek istemiyor.”

Aynı şikayeti, ilgilendiği ve dünya çapında bir değer haline gelmesi için çabaladığı yüksek öğrenim kurumunu yurtdışında kendisini ispatlamış yerli-yabancı hocalarla takviye etmek isteyen birinden de bir süre önce işitmiştim. Önceki yıllarda kolayca ikna edebildikleri hocalar teker teker ülkemizden ayrıldıkları gibi, yenileri de “Gelin, bizde ders verin” tekliflerine sıcak bakmıyorlarmış.

Reklam

Paranın tek başına ikna için yeterli olmadığı anlaşılıyor.

Bir zamanlar fazlaca reklam yapılmasına bile gerek kalmadan yatırım için ülkemize koşan yabancıların da bir süredir ilgilerini yitirdiklerine dair haber ve yorumları gazetelerin ekonomi sayfalarında okuyorum. Yabancı yatırımcı da ülkemize gelmeye nazlanıyor, var olanlar zararı da göze alıp çıkma yolunda.

Neden acaba?

Futbol, eğitim ve ekonomi her biri özel şartları bulunan üç ayrı alan. “Neden?” sorusuna bu alanların özelliklerini akılda tutarak birden fazla sebep bulunabilir. Ancak yine de, özel sebepler yanında bir genel sebepten de söz edilebilir: Türkiye’nin şu sıralarda fazla bir cazibesi yok

Nitekim, özellikle genç ve yetenekli insanlarımız fırsat bulurlarsa kapağı yurtdışına atıyorlar. Avrupa ülkelerinin öndegelen firmaları Türkiye’nin iyi yetişmiş evlatlarını kendi bünyelerine katma yarışındalar.

Son birkaç yıldır binlerce profesyonel gencimiz buradaki işlerini bırakıp yabancı ellere gittiler.

“Giderlerse gitsinler” mi diyelim?

Kapağı yurtdışına atanlar için bunu dersek yabancılar için de, herhalde, “Gelmezlerse gelmesinler” dememiz gerekecek.

Reklam

Oysa her iki yeni olumsuz eğilimin de üzerinde durmak gerekiyor.

Üzerinde durmalı ve ülkemizi yeniden nasıl cazip hale getireceğimizin formüllerini aramalıyız.

Ekonomimizin kırılganlığı meydanda. Son birkaç yıl içerisinde TL diğer paralar karşısında bayağı bir değer kaybetti. Fert başına milli gelirimiz geriledi. İnsanlarımızın alım gücü bu gelişmeden etkilendi. Türkiye’de kazanılan para, maaş ve gelirler bir anlam taşımaz oldu. Geçimini dışarıda sağlayanlar -yabancılar ve Türkler- ülkemizde bedava hayatlar yaşayabiliyor.

Bu durumun tercihler üzerinde etkisi olduğu muhakkak.

Ancak yalnızca ekonomiyle durumu anlamak ve anlatmak yanıltıcı olabilir. Özellikle hayatlarını başka ülkelerde sürdürme tercihinde bulunan gençlerin kararlarında maddi olmayan şartlar daha önemli bir yer tutuyor. Kaçanların önemli bir bölümü burada da dışarıda alacağı kadar -bazen daha da fazla- kazananlardan oluşuyor.

Gelmekte tereddüt edenlerin parayla da ikna edilemediklerini yukarıda belirtmiştim. Onların zihinlerini çelen de maddi imkanlar dışındaki şartlar.

Ülkedeki hava şartları

Ülkenin üzerine çöken bir umutsuzluk bulutu var ve yerli-yabancı herkes bundan olumsuz etkileniyor.

Cezaevlerinin tıka basa dolu olması… 

Kamuoyu yoklamalarına da yansıyan yargıya güvenin yerlerde sürünmesi…

Demokratik hak ve özgürlüklerin güvenlik eksenli bir anlayışla daraltılması…

Var olan sorunların çözümü yerine, sorunların ifade edilmesinin önüne engeller çıkartılması, sorunları dile getirenlerin yargı eliyle tedip edilmek, parti ise kapatılmak istenmesi…

Milyonların maç izler gibi takip ettiği yüksek perdeden ifade edilen yolsuzluk iddialarına tulak tıkanması…

En son, kişisel verilerin hiç gereksiz yere bir kararnameyle iletişim başkanlığında toplanması…   

Halkın haber alma özgürlüğünü kullanmasını sağladığı için kendisinden ‘dördüncü kuvvet’ olarak söz edilen medyanın ülkemizde büyük çapta tek sesli hale gelmesi…

Neredeyse her seçime kurallar değiştirilerek gidilmesi…

Bütün bunlar ortamı boğuyor. Ülkeye bir korku iklimi hakim ve insanlar bundan müthiş rahatsız.

Rahatsızlık iyi yetişmiş insanları dışarıya kaçmaya, dışarıdaki değerleri de ülkemizden uzak durmaya itiyor.

FB teknik direktör bulmakta, eğitim kurumları akademik kadroları takviye etmekte zorlanıyor.

Ekonominin durumu ortada.

Ülkeye yazık oluyor.

ΩΩΩΩ

Reklam

40 YORUMLAR

  1. – Uyy.. uşağum ! ne pitanesi, hepisu hepisu daa! diye bitirmiş Matrakçı!

    Temel’in yaptığına işin doğrusu varken feleğini şaşırma, izafi saplantı hali denir. Dursun-Temel üzerinden değil de bir başka versiyonunu daha önceleri duymuştum. “Gopyacılık”ta üzerimize yok! kaynağını doğrusu pek hatırlamıyorum, ama hatırladığım bir başka örnek şöyle:

    Vatandaşın birinin büyük özlemleri varmış. Her iş paraya dayandığı için Allah’a dua edermiş. “Allah’ım bana piyangodan en büyük ikramiyeyi nasib eyle, n’olursun. Hayallerimi gerçekleştireceğim. İlaveten şöyle hayır işi yapacam böyle hayır işi yapacam, vs, vs.. ” yatar kalkar böyle dua edermiş. Kırk yılda bir bilet alırmış ama buna rağmen duası hiç değişmezmiş. Hep aynı şekilde “n’olur en büyük ikramiye!”. Fıkra ya Allah bir gece rüyasında “Ya kulum, önce bir bilet almayı dene” diye seslenmiş!

    Ana hatlarıyla rüya böyle. Bana böyle anlatıldığını çok net hatırlıyorum. Ancak aynısına daha önce yabancı dil bir dergide rastladığımı da çok iyi hatırlıyorum. Hangisi doğru! Bizde anlatılanın doğru olması mümkün mü? Değil, çünkü bizim kültürümüzde piyangodan çıkacak paranın helal olmayacağını bile bile Allah’a dua etmek yoktur. “Olmayacak dua”ya “amin” yoktur.

    Milletin/devletin yönetiminde para işlerinin kontrolü, projeleri israfa kaçmadan öncelik sırasına göre, paranın harcanması, doğacak tüyü bitmemiş yetimlerin hakkını hesaba katarak kara günlere hazırlıklı olma şeklinde para yönetimi hazinenin başına kurulan siyasilere düştüğüne göre milletten toplanan vergilerle hazır paraların harcanması bir yana, helal olmayanla/haramla döndürülen işlere ne diyeceğiz? Bu siyasiler ve siyasi otoriteye el pençe olmuş adalet ve hatta diyanet, cemaat makamları “olmayacak duaya amin” diyen “çaresiz vatandaş”a kıyasla yelpazenin neresinde? DiNimiz “hayır” işlerine önem konusunda başka dinlerde olmayacak derecede tenbih veya emirlerle dolu olmasına rağmen dindar kimlikle siyasi hayata giren bugünkü yönetimin siyasi kadroları ve milletin oyunu bu kimlikle almayı başarmış kadro kurucular bu “çaresiz vatandaş”a kıyasla madalyonun/karakter spekturumunun neresinde? Onların rüyasında “Ya kulum, diğer öncekiler gibi piyango bileti almayı, bu zor ise her zaman kolay olan haram yolları dene” diyen Allah mıdır yoksa vesvese kaynağı iblis midir? Helal olmayan iş ve işlemlerle/harama saplanmışlıklarla aidiyet duyduğun DiNe hizmet olur mu? Ümitle bu kimlikten dolayı oy veren millete hizmet olur mu? Siyaseten bu oluyorsa bu işten Allah razı olur mu? Yolsuzluk/rüşvetle iş görme işleri ayyuka çıkmışsa, haber kirliliği ve yalana dayalı ise, siyasi yönetim kendini temizle çıkarabilmek için niye bu işlerin üzerine bir türlü gidemedi/gidemiyor? Uluslararası derecelendirmelerde bu konuda neden rezaletleri oynuyoruz? Temel’in durumu tesbit konusunda olduğu gibi el alem yanlış, bizimkiler mi doğru yolda?

  2. Yazdıklarınız yaşananlar karşısında az bile kalır. Asıl soru: Yaşananları millete musallat edenler bunu neden yapar ve hala yapıyor? Akil dedikleri şahıslar neden tepki vermez? Bunca günahı nasıl yüklenirler? Dinlerini nasıl bu kadar ucuza satıyorlar (Bakara 174-175)? Bunları soruyorum ama aslında cevaplarını da yaşayarak herkes görüyor … Bir nesile, 50-60 yıla yazık oldu…

  3. Şenol Güneş , bu akşamki İsviçre-Türkiye maçından bir mucize çıkarmaya çalışacaklarını buyurmuş ! İlk iki maçta sıfır çekip son maçta mucize peşinde koşmak çok akıllıca bir hareket değil ! Ama mademki bir mucize peşinde koşuyor , ben kendisine bu işlerin uzmanı olan ve Mucize 1-2 filmlerini çeviren M.Kırmızıgül’ü tavsiye ederim !

  4. 17 Haziranda İzmirde HDP İl Başkanlığı’na düzenlenen saldırdan hemen hemen 2 gün sonra güya HDP ye yapılmış saldırıyı konuşan Erdoğan AKP ye yapılan saldırılara vurgu yaparak AKP mağduriyeti çıkarmıştı, ve şöyle açıklamıştı.
    “Saldırılarda en çok kayıp veren siyasi parti AK Parti’dir. Çeşitli örgütlerin saldırılarında güvenlik güçlerimizden ve vatandaşlarımızdan şehit olanlar, yaralananlar da olmuştur.”
    Erdoğana göre bu gibi saldırılarda en çok akp mağdür olmüş.

    Erdoğan haklı..
    Evvelki gece AKP binasıa saldırı, içeride parti çalışanları varken gerçekleştirilmış ölen ya da yaralanan olmazken, saldırı anları güvenlik kamerası tarafından kaydedilmış.

    Görüntülerde yüzü açık bir saldırganın önüne geldiği AKP binasına elindeki molotof kokteylini attıktan sonra hızla uzaklaşmış

    Güvenlik kamerası görüntüleri üzerinde yapılan incelemelerde saldırgan M.E. ile ona gözcülük yaptığı belirlenen Ş.B., halen AKP ilçe yönetiminde olan Ali Barin’in yeğeni olduğu ortaya çıkmış.

    2020’DE BENZER BİR OLAY YAŞANMIŞTI.

    O, olay Hani’de 2020’nin Aralık ayında yaşanmıştı. AKP’li olan husumetli iki aile arasında sokakta silahlı kavgada. 3 kişinin yaralandığı saldırıda AKP binasına da pompalı tüfekle ateş açılmış. Saldırı sonrası polislerce 3 kişi gözaltına alınmış. Gözaltına alınan bu kişilerden birinin AKP ilçe yöneticisi Zeki Uçak’ın yeğeni olduğu ortaya çıkmıştı.

    O ZAMAN AKP’LİLER SALDIRIYI HDP İLE BAĞLANTILI DEMIŞTILER.

    Bu gibi bir olayı CHP liler yapmış olsaydılar, Şu an dünyadakı ak troller fkorunun günlüğunü CHPye küfürleri ile kuştmıştılar.
    Bakiyorumda AKP binasına atılan molotov kokteylinden hiç bahsetmiyorlar.

    ABD ve AB Karadeniz mafyalarından yaka silkeliyorlar. Adamlar Karadenizlilere vize vermiyorlar önceden onlar gemiler’den atlardılar ve çeşitli katkulleler ile buralarda kalırdılar
    2003 ten sonra Gülen cemaatıne öğretmen,müdür gibi görevli ve Tayyip Cumhurriyeti burslu öğrenci ve girin pasaportlar ile gelıp kaldılar.

    Türkiye evvala Karadeniz mafyasından kurtarması lazım.
    Zavalli Bahçeli 5 senedır canı çıktı zehirlendi aylarca adeta yataklara yapıştı, halen daha zar zor iki arpa boyu yol katedebildi.
    Yalnız sahip çıktığnında Karadenizli olduğunu göz önünde bulundurması lazım.
    Ak sarayın bütün elamanları karadenizli.

  5. olağanüstü zengin kaynaklara rağmen ülkenin içinde bulunduğu acınacak şartları ortaya koymanın adı “ümitsizlik aşılamak” oldu. insaf edelim, kibar bir yaklaşım. normalde enflasyon, işsizlik, yolsuzluk, yoksulluk, yüksek kurdan bahsetmek fetöcü, projeci, ajan, hain gibi yakıştırmalarla dış güçlerin organize saldırıları olmakla tanımlanıyor.
    ama gerçekler değişmiyor.
    pembe gözlük sadece gözlükten bakanın dünyasını renklendirir, gerçekleri değiştirmez.
    düşünce yapısı ve rant düzeni değişmedikçe hiçbir şeyin değişeceği yok,
    kötüye gitmek dışında.
    dolar 8,75
    euro 10,38
    sterlin 12 tl yi geçti.
    bu sonuç, enflasyondan işsizlik rakamlarına, sosyal adaletsizlikten gelir eşitsizliğine, yolsuzluk endekslerine kadar pek çok verinin sonucu olan bir utanç tablosudur.
    ekonomik göstergeler akp iktidarı olduğu sürece artarak daha kötüye gidecektir. çünkü ekonomimizin düzelmesi için sermaye girişine ihtiyaç vardır ve mevcut iktidara içeride ve dışarıda hiç bir güven kalmadığı için yakın vadede bir çıkış yoktur ekonomi
    nin iyiye gitmesi beklenemez. dolar 10 tl yi aşabilir. hem de yakında…
    bunu yeter ki erdoğan gitsin, akp gitsin gibi sığ bakış açısıyla değerlendirmek isteyenler istediği gibi değerlendirebilirler, bana göre sıkıntı yok, ama gerçekleri değiştiremezler. güven tazelemek ise gelinen noktada bu düşünce yapısıyla son gelişmelere bakıldığında ve parti içi çekişmeler göz önüne alındığında ne yazık ki hiç olası değil.
    yolsuzluk ve yoksulluk döneme damgasını vurdu maalesef.
    insanların gelmek istemediği, gençlerin gitmek istediği bir ülke olduk. elbette bunda herkesin payı var ama ülkenin siyasileri rol modeleridirler ve asla unutmayalım, ön tekerlek nereye giderse arka tekerlek oraya gider. çürüme yukarıda olursa dalga dalga aşağıya iner ve 20 yıl uzun bir zaman…
    kuşkusuz 20 yılda iyi işler olmuştur ama
    niyet hayır olunca akıbet hayır oluyor,
    niyet bozuk olunca düzen de bozuluyor…

    • ””Siz nasıl kimselerseniz öyle yönetilirsiniz.””
      20 yılda tabi ki bu durumda olmamalıydık . Suçlu tabi ki bizi yönlendiren ve yönetenler kabul.İlk 10 yılda iyi idik son 10 yılda ise döküldük hep birlikte.Hastalık belli hasta can çekişiyor peki ne yapmalı ? Bu sorunun cevabını bulmalıyız.
      *** Bir ülke düşünün ana muhalefet 10 15 seçime girmiş ve hepsini kaybetmiş ama adam yerinde duruyor.
      *** Bir ülke düşünün adam başbakanlık yapmış bakanlık yapmış 19 sene susmuş kendileri parti kurmuş bülbül gibi şakımaya başlamış sorarım daha önceleri neredeydiniz diye !!
      *** Bir ülke düşünün tüm toplum rant peşinde kısadan köşeyi dönme derdinde yeryüzünde en çok sanal parayı oynayan milletiz.
      *** Bir ülke düşünün başına FETO diye bir bela gelmiş ama bu konuda herkes kandırılmış Allah peygamber denmiş insanların masumane duygularıyla zekatları himmetleri toplanmış sonra bu paralar ülkesinde insanlarına mermi olarak bomba olarak düŞmüş ve hepimiz destek vermişiz bu insanlara
      *** Bir ülke düşünün yargıtay başkanı çete liderine telefon açıp kaçması söylenmiş ama izin alınmadı diye yok hükmünde sayılmış ( yaklaşık 30 sene önce )
      *** Bir ülke düşünün dünya ortalamasının iki katı sosyal medya yalanı ortaya saçılıyor.
      *** Bir şarlatan çıkıyor dizi film çevirir gibi video yayınlıyor savcılar duruyor .savcı dediğiniz bağımsızdır bakmayın siyasal iktidarın etkisindeler safsatalarına çıksınlar görevlerini yapsınlar . Neden korkarlar istikballerinden mi aç susuz kalacaklarından mı öyle İSE zaten geçmiş olsun HUKUK SİSTEMİNE.
      Durum bu bunu değiştirecek yönetim kabul ama yapmıyor yapamıyor .Peki kim yapacak varmı ortada bunu gerçekleştirecek biri isim söyleyin. Eski Cumhurbaşkanı Gül mü ? Tek kelime duydunuz mu ? Kılıçdaroğlu mu daha başkan olma cesareti bile yok. İmamoğlu mu ? şişirilmiş balon istanbulda sel Bodrum da , İstanbulda afet nerde kayak tatilinde bumu yönetecek ülkeyi feraha çıkaracak yolsuzluğu yoksulluğu ortadan kaldıracak. 14 liralık dezenfektanı 74 liraya alarak mı memleketi kurtaracak.
      Söyleyin bana bir isim bakalım hepbirlikte oy verelim destekleyelim .Varmı öyle biri.
      EN KOLAYI TAYYİP GİTSİN DE NE OLURSA OLSUN .
      BİR SÖZ VAR GELEN GİDENİ ARATIRMIŞ DİYE
      SAYGILAR

      • en geç ilkbahara kadar sandık önümüze gelecek.
        hepimiz aklımız, izanımız ölçüsünde bir kıyas yapacak, buna göre oyumuzu kullanacağız.
        o zamana kadar, doğrularımızı, yanlış bulduklarımızı paylaşacak, toplumun bir katmanının ne düşündüğünü buradan sergileyeceğiz.
        bana kalırsa gelen gideni aratmayacak mesela.
        bilakis.
        izmirden selamlar.

        • İNşallah derdimiz birilerini destekleyip birilerini yerin dibine batırmak değil .Ülkenin ve çocuklarımızın geleceğini kurtarıp onurlu bir yaşam sürmek .

  6. Almanya’da ; Dursun’u ziyarete giden Temel , bir gün arabasıyla otoyolda ilerlerken farkında olmadan ve yanlışlıkla bir yola tersten girer ! Temel’in ters yola girmesiyle karşıdan gelen bütün araçların durmadan selektör yapmaları , elkol hareketleriyle uyarmaya çalışmaları , yanından geçerken uzun uzun korna çalmaları da ayyuka çıkar! Temel olan bitenlere bir anlam veremez , yoluna devam eder. .Derken açık olan radyodan adeta feryadüfigan bir şekilde yapılan sürekli anonslar dikkatini çeker ,
    – Dikkat, dikkat, dikkat ! Bütün sürücülerin dikkatine ! Sekiz numaralı otoyolda ters istkamette giden bir araç var !
    Temel , bu anons üzerine , karşıdan gelen araçların yaptıklarını biraz anlar gibi olur ve kendi kendine şöyle söylenir,
    – Uyy.. uşağum ! Ne pi tanesi , yahu hepisi, hepisi !
    Selamlar ,iyi günler

  7. Firmalar korkuyor bizim mallara’da çökerler diye.
    Yabancı yatırımcı gelirmi bu ortamda
    İlk bu iş Cem Uzanın mallarına çökme ile oldu . Tamam Cem uzanın bazı hataları olabilir. Bunun yargı merci kurumu Mahkemeler, Siyasiler Çökme operasyonu yapamaz.
    Tapeler Çıktı,
    Orda gördük Koç Holding’de bitireceklerdi daha sonra Koç Holding el sıktı kurtuldu.
    17-25 aralıktan sonra,
    Bugün tv Koza holdingin Oteli vardı verirsen seni ayrı tutarız dedi. vermedi yıkıldı.
    Daha neler neler…………………………..

    • ”””İlk bu iş Cem Uzanın mallarına çökme ile oldu . Tamam Cem uzanın bazı hataları olabilir. Bunun yargı merci kurumu Mahkemeler, Siyasiler Çökme operasyonu yapamaz.””
      Uzan CEAS. DA HALKİN MALİNA NASİL COKTUGUNU NASİL ZİMMETİNE GECİRDİGİNİ BİLİRMİSİNİZ.COKME İCİN VERİLEBİLECEK EN SON ORNEK UZANLARDİR.
      PEKİ FETO NUN HALKİN BAGİSİYLA ELDE EDİLEN MALLARA NASİL ELEMANLARİ VASİTASİYLA COKTUGUNU BİLİYORMUSUNUZ.
      KİMSENİN MALİNA KEYFİ COKULMEMİSTİR.

  8. Milyar dolarlık şirketlerin yada malvarlıklarının devrine, malikleri yerine mafya ve siyasiler karar veriyor ise, ticari teamül ve yöntemler yerine raconlar uygulanıyor ise, böyle bir ülkeye yatırımı geç, turist olarak bile gelmek büyük cesaret ister.

  9. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Antalya’da AK Parti toplantısında yaptığı konuşmada partililere sesleniyor:
    …“Kardeşlerimiz, genel başkanınız olarak, lideriniz olarak sizden bir şey istiyorum; birbirinizi, birbirimizi Allah için seveceğiz. Makam, mevkii için değil. Öyle bir dayanışma içerisinde olacağız. Gerek ana kademe, gerek hanım kardeşlerim, gerekse genç kardeşlerimiz. Hiç birbirimizin arkasından en ufak bir laf etmeyeceğiz. Bu davanın mensubu olanlar birbirinin aleyhinde konuşamaz. Bırakın gidenler gitsin, hiç umursamayın.“
    Erdoğan’ın bahsettiği davanın demokrasi, insan hakları, hukuk devleti olmadığı anlaşıldı. Bu tür dava anlayışı bir ülkede yaşayan insanların ortak değerler oluşturmasının önünde büyük bir engel. Türkiye’de yaşayan insanların bence en büyük sorunu da bu.

    • “herkes en iyi kendisini bilir” derler de bu sözün hakikati ne kadardır bilemem. yani Erdoğan’ı en iyi gene kendisi anlatıyor.

      benim anladığım kadarıyla Erdoğan’ın devletler dengesi bakımından bir dünya okuması var ve o okumaya göre politika geliştirip uyguluyor, başarılı olur olmaz onu da bilemem. ama İNŞALLAH başarılı olur.

      yani bizler vatandaş olarak Erdoğan’a takılı kalmamamız lazım, o işini yapıyor kendine yakışır tarzda. biz de kendi işimizi yapmamız lazım. enerjimizi gönlük siyasetle tüketmememiz lazım, çünkü biz siyasetçi değiliz. siyasi anlamda yapacak hiç bir şeyimiz yok. birileri yanlış yapıyor diye biz de yanlış yapamayız.

      uzatmama gerek yok kısaca, herkes milletin menfaatine olan çalışmalarında yolunu tıkayan sorunları konuşmalı. bunun için önce herkesin varsa milletin zararına olan işleri terkedip milletin yararına olan işlere yönelmiş ve o işlerde önünü tıkayan somut gerçek ne ise onu anlatması lazım.

      bazılarımıza büyük engeller var ama çoğumuza bir engel yok. milletin yararına herkesin yapacağı mutlaka bir şeyler var. önemli olan kimseye zarar vermeyen güzel işler yapmak. ayakta kalmanın başka da bir yolunu bilmiyorum.

    • Almancı arkadaş, sence almanyada yaşayan insanların en büyük sorunu nedir? Biranın köpüğü değildir heralde?

      • H. Gayret arkadaş, Almanya’da aşırı sağcı parti AFD dışında bütün partilerin demokrasi konusunda önemli ortak noktaları var. Bu ülkede seçimi kim kazanırsa kazansın, insanların demokrasi elden gidiyor diye bir endişesi genellikle olmaz.

        Sizden bir ricam olacak. Bu platformda herkese laf yetiştirmeye çalışıyorsunuz. Erdoğan’ın davasını bana bir anlatır mısınız?

  10. Sayın yazar yine mizah günü yapmış, mat rakbaşı ne der bilmem ama bana uyar:

    “Rahatsızlık iyi yetişmiş insanları dışarıya kaçmaya, dışarıdaki değerleri de ülkemizden uzak durmaya itiyor.
    FB teknik direktör bulmakta, eğitim kurumları akademik kadroları takviye etmekte zorlanıyor.”

    Şimdi ister misiniz; kulüp olarak FB ve onun iyi yetişmiş başarılı başkanı da ufaktan yaban ellerin yolunu tutsun? Bahsi geçen eğitim kurumlarımızı(?) da tutan yok, başarıdan başarıya koşmak onların da hakkıdır:)
    Oynayamayan gelin yerim dar demiş, yerini genişletmişler eteğim dar demiş, şimdi bunların eteğini de genişletsen kim bilir ne derler???

  11. SON DAKİKA: SBK Holding’in sahibi iş insanı Sezgin Baran Korkmaz Avusturya’da tutuklandı. O bazılarınca kıskanıldığı iddia edilen, oyun kurucular arasında olduğu iddia edilen, sözüne güvenilen ve dinleten denilen TC yıllardır darbeci ağlak sümüklüyü tutuklatamazken, TC’de söz sahibi hatta TC bakanları hakkında bir sürü iddialar (hepsi doğru mu bilinmez) dile getiren bir mafya bozuntusuna ulaşamazken; ABD paralarını yolsuz bir şekilde ülkeden çıkardığını iddia ettiği bir başka devlet vatandaşını (TC oluyor bu; Sayın Baran, Sayın Ha Gayret) yine başka devlette (Avusturya- bizi kıskananlardan biri) şak deyip tak tutuklatıyor. Tıpkı “Rahibi bırakmazsan kulağını çekerim” demesinde olduğu gibi.
    Gelmek istenmeyen, değerlerin kaçtığı bir ülke olmak.. Üzücü gerçekten…

    • yahya bey ben ön yargılarımdan yeni yeni kurtulmaya başladım, lütfen beni ön yargılarla rolu nefret kokan pis konulara alet etmeyin?

      • on yargilarimdan kurtuldum demekte bi on yargi degil mi? on yargi yeni bir degismezlik durumu oluyor galiba on yargidan on yargiya kosmak olabilir?

          • Allah, insanogluna vicadan ve akil vermistir. Olaylara vicdan gozlugu ve akil isigiyla baktiginizda onyargiya dusmezsiniz. dusseniz bile kisa surede cikarsiniz. Bi taraftan bi tarafa gecmek on yargiyi bitirmez. herseyi soylemekte akilli insanlara hakaret olur. kendi aklinizla hangi on yargidan hangi on yargiya kostugunuzu bulabilirsiniz.

        • sezgin baran korkmaz’ın amerika’nın talebiyle tutuklanmasının çok da bir haber değeri yok, bu beklenen bir şey zaten. çünkü adam amerikada idamlık suçlar işlemiş. ama Türkiye’nin alel acele iade talebinde bulunması büyük haber! böyle durumlarda bizim köyde şöyle denir: ” iyi de sebep?, hayırdır!, başığa ğüneş geçti ellaam” :))

          • Baran bey! Sezgin baran, eski milli damat Tayyip Cümhüriyeti HAYIR SEVER İŞ ADAMI, uğruna Türkiyeyi batırıp nana muhtaç edecek kadar birilerini tika basa rüşvete boğmüş ABD mahkemelerinde TC baş bakanı ve bakanlarının nasıl önüne yattıklarını bir öğretmen endami ile 15 gün dünya TV lerinde boy göstermiş Rıza zaraf ile konuşma kayıtları ABD’nin elinde, onun için kıymete bindi, ve ABD sorgulamak için onu yakalattı sorgulamanın ucu birilerine dokunacağından dolayı kıymete bindi.

          • Baran allahını seversen köy muappeti açma, geçen gün fidan hanımın başına geleni gördün, nurdan ablanın dünyanın bilmem kaçıncı harikası köyünden sonra hasan günay beyin şirin anadolu kasabası filan derken vallahi bir de senin köyünle nahiyenle uğraşamayız, gözünü seveyim kapat şu mevzuyu!!!

      • Baran bey bence sizde yahya beyin aksine “nefret kokan pis konulara alet edilecek” kadarlık önyargı var gibi görünüyor; haksız mıyım sn.bernar?

    • “Gelmek istenmeyen, değerlerin kaçtığı bir ülke olmak.. Üzücü gerçekten…” diye biten yoruma gelen yanıtları görmek daha üzücü…

      • Yahya bey baran bugün kendisine hiç yakışmayacak kadar makul görüşler dile getirmiş ki hakaret yok, küfür yok; siz neyine üzüntü duydunuz anlamadım ama “yolcu” adlı yorumcuya bozulduysanız o başka, alınganlığın lüzumu yok; bence siz kendinizle biraz fazla ilgilisiniz…

  12. Sn Koru yine topluma ümitsizlik aşısı zikrediyorsunuz.
    Futbol ile başlayalım yabancı futbolcu ve teknik drektorler ülkemize hep tatil için geldiler.Dun de aynı bugün de aynı.Genc ve ümit vaad edenleri ise bizler yıllar önce harcadık.Ornek LOW ve MANCİNİ biri Almanya biri İtalya’nın teknik direktorleri.Yani yanlış yapıldıysa geçmişte yapılan yanlışlar bunlar.
    Hocalar konusunda ise SSCB dağıldığinda Bizim universite hocaları işsız kalacagiz diye 400 dolar maaş ile ülkemize gelmek isteyen Rus hocaları kabul etmediler.Asil yanlış bunlar di.
    Gelelim günümüze evet sıkıntı var mı var .Kabul kabul kabul Ama tek suçlusu bu yönetim gibi algı oluşturmak niye.Hepimiz suçluyuz.
    Bir örnek .Adam karısını 46 yerinden bicakliyor ve hakim iyi hal ve öldürürken zevk almadi diye canice cinayetten suçlu bulmuyor ceza indirimine gidiyor.
    Sorarım size kim suçlu.Yonetim mi.
    HEPİMiz suçluyuz.Takkeyi önümüze alıp biz nerde yanlış yaptık diye sorgulayacagiz.Yoksa sabah akşam yönetime sallamakla bir arpa boyu yol gidemeyiz.Secim olmuş ertesi gün biz yeni seçimi konuşuyoruz .Üç yıl oldu hala kim aday olacak seçim de seçim.
    Kardeşim çik ve deki bak bunlar yanlış doğrusu bu de .Ben böyle yapacağım İşsizliği şöyle söyle ortadan kaldıracağım eğitimi şöyle yukseltecegim.İhracati böyle artiracagim de Ama yok sen git sonrası TUFAN.
    Kendimize gelelim iğneyi kendimize batiralim.Oylede böylede ülke tekrar yörüngesine oturacak teşhisi doğru koyalım.

  13. Karar Gazetesi’nden bir haberle başlamak istiyorum. Gazetenin verdiği bilgilere göre:

    (*) İŞKUR istatistiklerine göre ön lisans, lisans, yüksek lisans ve doktora mezunu olup iş bekleyen üniversite mezunu sayısı 766 bin 674. İş arama umudunu yitiren üniversite mezunu gençler bu listede yer almıyor.

    (*) İŞKUR’a kayıtlı işsizlerin; 767’si doktora mezunu işsiz. Kayıtlı işsizlerin 417 bin 890’ı lisans mezunu, 17 bin 688’i yüksek lisans mezunu ve 330 bin 331’i ise ön lisans mezunu.

    (*) Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin 250 kişilik zabıta kadrosuna alınacaklardan 150 zabıta memur adayı için üniversitelerin 4 yıllık hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme veya iktisadi ve idari bilimler fakültelerinin lisans programlarının birinden mezun olma şartı aranıyor. 70 aday ise üniversitelerin mahalli idareler veya yerel yönetimler ön lisans programlarından mezun olanlar arasından seçilecek. 20 aday da çevre, çevre sağlığı, çevre koruma gibi ön lisans bölümleri mezunları arasından alınacak.

    Daha eğitimi ekonominin ihtiyaçlarına göre planlamak gibi bu teknoloji çağında son derece basit bir işi bile beceremeyen, doktora ve yüksek lisans mezunu gençlerini zabıta memurluğun adayı olarak başvuru masalarının önünde uzun kuyruklara sokan ilkel bir rejim.

    Ama, milliyetçi. Ama, dindar. Ama muhafazakar.

    Milyonlarca emeklisini resmen açlığa ve yoksulluğa mahkum eden çağdışı bir rejim.

    Ama, milliyetçi. Ama, dindar. Ama muhafazakar.

    Tarımsal üretimini ve hayvancılığını bile isteye yıkıma uğratan, samandan nohuta akla gelebilecek her ürünü yurt dışından ithal edip bütün bir ülkeyi yandaş ithalatçı şirketlere peşkeş çeken bir hükümet.

    Ama, milliyetçi. Ama, dindar. Ama muhafazakar.

    Ulusal parası olan Türk lirasını dünyada en çok değer yitiren para birimi haline getirmeyi becermiş bir lider.

    Ama, milliyetçi. Ama, dindar. Ama muhafazakar.

    Batılı sermayedarlara, “Bizde ücretler çok düşük, gelin ülkemize yatırımda bulunun” çağrısında bulunan bir lider.

    Ama, milliyetçi. Ama, dindar. Ama muhafazakar.

    Kendisine destek verenler azınlık, kendisine ve iktidarına muhalif olanlar çoğunluk olmasına rağmen, o çoğunluğu dış güçlerin maşası, terör destekçisi, zillet olarak yaftalayan, toplumdaki kültürel gerilimleri sürekli kaşıyıp milyonlarca insanı birbirine düşmanlaştıran, bunu da en temel politikası haline getiren bir hükümet ittifakı.

    Ama, milliyetçi. Ama, dindar. Ama muhafazakar.

    Mafya ile içiçe geçmiş bir medya düzeni. 10 milyon eurodan el açan, suç örgütü liderinin onbaşısı sözde gazeteciler.

    Ama, milliyetçi. Ama, dindar. Ama muhafazakar.

    Son yerel seçimlerde, seçim öncesi kamoyu araştırmalarında HDP’ye oy veren Kürt seçmenlerin Millet İttifakı’nın belediye başkanı adaylarına oy verecekleri anlaşılınca, bunun önüne geçme umuduyla PKK lideri Abdullah Öcalan’ın mektubundan medet uman, bunun kırmızı bültenle aranan kardeşi Osman Öcalan’ı devlet televizyonu TRY’ye çıkaran bir lider.

    Ama, milliyetçi. Ama, dindar. Ama muhafazakar.

    Erdoğan Türkiye’yi öylesine bir yıkıma uğrattı ki, şimdi, on yıldır kendisinden ziyadesiyle beslenen beyaz Türk seküler İstanbul sermayesi bile yavaş yavaş Erdoğan’a verdiği destekten yan çizmeye hazırlanıyor.

    Dindar ve milliyetçi hamaset, her zaman, soygun düzeninin gözlerden saklı kalmasının en etkin aracı olarak kullanıldı.

    Bütün bir toplumun geleceği, toplumsal barışı, ulusal zenginliği, bir avuç soysuzun zenginliğine daha büyük zenginlikler katmak üzere ateşe atıldı. Yolsuzluk, hukuksuzluk, adalet, sokak şiddeti, yığınların birbirlerine düşmanlaşması, mafya-siyaset-medya işbirliği, bu ülkenin değişmeden kalan yazgısı gibi göründü.

    Türkiye, ileriye doğru adım atabilmek, uğratılmış olduğu tarifi güç yıkımdan çıkıp yaralarını sarabilmek için, toplumsal barışını ve huzurunu tesis edebilmek için, dinsel ve milletçi hamasetin boyunduruğunu kırmak zorunda.

    • Üfürükler unutuldu yeni üfürükker için sahne aldınız galiba
      Sedat Peker operasyonu ile eş zamanlı sahneye şıktınız tesadüf galiba

      • Seve seve ve gerçek bir heyecanla, sayın Yolcu:

        Kuruluşundan itibaren toplumda küçücük bir azınlığı temsil eden yüksek ordu, yüksek yargı, yüksek eğitim bürokrasisinin sivil amiral gemisi misyonu gütmüş.

        Ama cumhuriyetçi, ama halkçı.

        Kuruluşundan itibaren bütün onyıllar boyunca din ve dindar düşmanlığını, Kürt düşmanlığını çağdaşlık diye yutturmuş.

        Ama ilerici ve çağdaş.

        Emeğiyle geçinenlerden değil, işçilerden değil, kent yoksullarından değil, Ege ve Akdeniz illerinin orta sınıf ve orta sınıf üzeri eğitimli kesimlerinden oy almış durmuş zengin seküler azınlığın partisi olmuş.

        Ama sosyal demokrat ve halkçı.

        Ulus-devletin kurucu babasından tapınılası bir figür peydahlamış, onun ordu vesayetine dayanan otoriter devletine tartışılması, eleştirilmesi teklif dahi edilemez bir dokunulmazlık ve yücelik atfetmiş.

        Ama akılcı ve özgürlükçü.

        Kürtlerin temsiline soyunmuş.

        Ama, PKK denilen terör örgütünün Türk derin devletinin maşası ve işbirlikçisi olduğu gerçeğini Kürtlere anlatma cesaretini gösterememiş.

        Ama Kürtlerin partisi.

        Kürt milliyetçiliği üzerinde yükselmeyi kendisine biricik strateji saymış.

        Ama ‘halkların demokratik partisi’.

        İyi Parti’ye hiçbir sözüm yok.

        Şiddetten hamasetten beslenen, mafyanın kadro devşirdiği çakma ve lumpen milliyetçilikten başka bir milliyetçiliğin de mümkün olduğunu söyledi ve gösterdi. Bu, Türklere ve Türkiye’ye yapılmış çok değerli bir iyiliktir.
        ,
        İyi Parti’ye ancak gönül borcu duyulabilir.

        • Sn.bernar öyle “sözüm yok” deyip geçmek pek olmamış sanki; iyi parti kurucularından ü.özdağ eleman devşirdikleri tarlalarla ilgili biraz daha farklı şeyler düşünüyor sanki? Özellikle de şu istanbul ilbaşkanı hakkında… Ne dersin?

  14. Ay Koru bey! hiç olur mu, biz dünyayı yönetenlere “van minıt” diye tafra yapan “Dünya beşten büyüktür” diye kafa tutan güllük gülistanlık bir devletiz. Dert üstü derman üstü, Almanya başta AB’nin kıskandığı bir devletiz. Milletimiz mutluluktan uçuyor. Nereden çıkarıyorsunuz bu muhalefete ait düşünceleri…

  15. Bu gün babalar günü ; öncelikle bütün arkadaşların babalar gününü kutlarım , daha nice babalar günlerini idrak etmelerini dilerim.
    Bu gibi günlere karşı değilim , hiç yoktan iyidir , zararı yoktur faydası vardır .Ancak çok fazla işe yaradığını , özellikle yaşlı anne babaların bu gün içinde bulundukları yalnızlığa pek çare olduğu söylenemez .
    Gayet tabii ki bunun bir çok nedenleri vardır .Ancak bana göre en önemli nedenlerin başında sanayi devrimiyle birlikte başlayan köyden kente kontrolsüz göçler ve bu göçlerle birlikte dedelerin, ninelerin torunlarıyla birlikte yaşadıkları kalabalık ailenin süratle çekirdek aileye dönüşmesidir. Bu durum sadece dedelerin , ninelerin yalnızlaşmasına değil bir çok toplumsal değişimlere , toplumsal bozulmalara , yozlaşmalara ve kötülüklere de sebebiyet vermiştir . İşte bu açılardan ve etraflıca bakılınca dünkü ve bu günkü yazıların açıklamalarında esasen büyük bir paralellik , bir benzerlik olduğu açıkça görülmektedir.
    Zaten uluslararası bazı kurum ve kuruluşların ; insan hakları, adalet , demokrasi vs. gibi çeşitli konularda yaptıkları tarafsız anketlerde de ülkemizin içinde bulunduğu durum ayan beyan ortaya çıkmaktadır ve maalesef hiç de iyi değildir !
    Bu karamsar tabloya bazı arkadaşların tepki göstermeleri , bazen de örnekler vererek ülkede iyi şeylerin de olduğunu söylemeleri ne yazık ki kötülüklerin üstünü örtmeye yetmiyor , daha doğrusu kötülükleri ortadan kaldırmıyor ; yani çöplükte bir çiçeğin açmasının hiç bir anlamı ve önemi yoktur !
    Herkese selamlar ,saygılar

  16. 1-Rahip Brunson’ın başına gelenler’e dünya şahit oldu.
    O da yetmez’mış gibi, birde Serkan Kurtulmuş’a rahibi õldúrmesi için verilmiş õlüm emrinin ses kayitlarını FBİ ve Dünyaya servis etti.

    2- Micheal Rubin,de “Erdoğanı darbe yapacağını Mart, 2016 ve ABD başkanlık seçimlerinin ertesi günü Micheal Flyinn’a Gülen iade edilsın yazısına cevaben, rüşvet olarak 15 milyon doları aldın diye yazmıştı. Bununlada kurtarsa bırşey değıl, 15 milyon dolar’ları ABD’ ye nasıl sokuldukların

    3-A Bakanlığı personel Genel Múdürlüğúnde görevli HSYK úyesi ve Müsteşarlık bulunmuş Birol
    Erdem, Yargıtay’da yargílandığı davada itirafta bulunmuş.
    2013 Yaz Aylarından itibaren Gúlen cemaatına yakın olduğu gerekcesi ile 2 bin 700 hakim ve savcılar’ın fíşlenmesı bir gecede yapılmadığını ve 3 yíldı yapıldığını itiraf etmiş..

Yoruma kapalı.