Gelin birlikte güncel siyasi hayatımızı Messi ve Mbappé ekseninde değerlendirmeye çalışalım

27
Reklam

Dünya kupasının dün gece oynanan Arjantin ile Fransa arasındaki nefes kesen final maçını televizyondan izlerken en fazla hangi konuyu düşünüp durdum tahmin edebilir misiniz?

Ülkemiz siyasetini…

Daha doğrusu, seçime doğru hızla yol alınan günümüzde, iktidar ve muhalefet cephelerinin beklentilerinin sandığa nasıl yansıyacağını…

Kupayı Arjantin -daha doğru ifadeyle Leonel Messi– kazandı, ama nasıl kazandı?

Maçı bitimine on dakika kalana kadar 2-0 önde götüren Arjantin, 80. dakikada penaltıdan bir gol yedi, bir dakika sonra da ikinci gol geldi. Böylece maç uzatmalara gitti.

Uzatmalarda da Arjantin bir kez daha öne geçmeyi başarmışken, Fransa yine golleri eşitlemeyi becerdi.

Fransa’nın üç golünü de -biri penaltıdan- Kylian Mbappé attı.

Arjantin’in ilk ve sonuncu golleri ise -yine biri penaltıdan olmak üzere- Messi’den geldi.

Reklam

Zaten, spor otoriteleri, daha günler öncesinden, final maçının Messi ile Mbappé arasında geçeceğini duyurmuşlardı. Öyle de oldu.  

Altın top ödülünü Messi, altın ayakkabı ödülünü ise Mbappé kazandı.

120 dakika içerisinde yenişemeyen iki ülkeden Fransa, maçı, atamadığı penaltılarla Arjantin’e hediye etti.

Penaltılar maçta üçüncü bir ismin yıldızlaşmasını getirdi: Arjantin’in file bekçisi Emiliano Martinez’in…

Onun payına da altın eldiven ödülü düştü.

Finale kalmayı başaracak güçteki iki takımın karşılaşmasını izlerken beni bizim siyasi hayatımız neden düşündürmüş olabilir?

Aksine kanaat sahibi olanlar var olsa da, ben, 2023 seçimlerinin iki ittifak açısından eşit şartlarda geçeceğini düşünüyorum.

Genel seçimde Millet İttifakı da Meclis’te çoğunluğu teşkil edebilir ve cumhurbaşkanlığına kendi adayının seçilmesini başarabilir, Cumhur İttifakı da…

Reklam

Muhtemelen, seçimden önceki son haftaya ittifaklardan birinin önde gittiği görüntüsüyle girilecek; ancak sandıktan kimin -hangi ittifak ile hangi adayın- kazanarak çıkacağı yine muhtemelen son ana kadar belli olmayacak.

Bu kanaate bugünkü siyasi duruma bakarak varıyorum.

Ülkemiz siyasi hayatı ile Katar’daki final maçı arasında göze hemen batacak kadar belirgin bir fark olduğunu da belirtmeliyim: Maçta ‘fair play’ -ya da centilmenlik- dışında bir davranış sergilenmedi. Rakibi sakatlamaya yönelik yanlışlıklara sapan oyuncu çıkmadı. Hakemin sportmenliğe aykırı davranışlara müsaade etmeyeceği daha maçın en başında belli oldu; her oyuncu bunun bilinciyle oynadı.

Benzerlik burada bitiyor.

Çelmeler, rakibi yarıştan düşürmeyi amaçlayan kuraldışı davranışlar siyasi hayatımızın cilveleri durumunda. Bel altı vuruşlara ses çıkartmaya itiraz edecek bir hakem de ortada yok. Medya tarafgir, nihai kararı vermesi gerekecek kurumların anayasa ve yasalara uygun davranacaklarından kuşku duyuluyor.

İş bu yüzden tamamen siyasi oyuncuların -partiler, parti yönetimleri ve adayların- kabiliyetlerine kalıyor.

Maçta sonucu belirlemede kendilerinden bekleneni yerine getiren Messi ve Mbappé’nin bizim siyasi hayatımızda karşılıkları kimler olabilir?

Messi futbola veda yaşı sayılabilecek 35 yaşında; Mbappé ise henüz 20’li yaşlarda…

Cumhur İttifakı’nın lideri olan ve önünde anayasal engel bulunmasına rağmen siyaset arenasına aday olarak sunulan Tayyip Erdoğan bu yönüyle Messi ile benzerlikler taşıyor. 22 yıldır ülke yönetiminde bir usta o. Taraftarlarından ‘son bir defa’ için destek istedi. Karşı tarafın hata yapması durumunda penaltıdan gol atmaya hazır. Nitekim, rakip kamptan gelen ‘başörtüsü konusunda yasa çıkartma’ talebini kendisine verilmiş bir ‘pas’ olarak değerlendirdiğini gördük Erdoğan’ın…

Peki, Millet İttifakı’nın rakibi zorlayabilecek, seçime ağırlığını koyması doğal olarak beklenebilecek Mbappé çapında bir oyuncusu var mı?

Kemal Kılıçdaroğlu?

Meral Akşener?

Ekrem İmamoğlu?

Mansur Yavaş?

Hangisi Mbappé çapında sayılabilir?

Sandık zamanı geldiğinde ‘pata’ durumu ortaya çıkar ve sonucu penaltıların belirleyeceği anlaşılırsa, altın eldiven ödülünü almış Martinez’i andıran bir ustalığa sahip kurtarıcı hangi ittifakta var?

Anayasal engel yüzünden kendisine adaylık onayı verilmezse Cumhur İttifakı’nın Tayyip Erdoğan yerine çıkartabileceği ikinci bir isim görebiliyor musunuz?

AK Parti 2007 yılında kendi içinden bir cumhurbaşkanı adayı çıkartması gerektiğinde durum bugünkünden çok farklıydı.

Tayyip Erdoğan doğal adaydı…

Abdullah Gül, Bülent Arınç, Vecdi Gönül de adaylığı düşünülebilen diğer AK Parti’lilerdi.

Sonunda Gül’ü aday gösterdiler…

Ya bugün, Erdoğan aday olamazsa kimi düşünebilirler?

Binali Yıldırım?

Süleyman Soylu?

Ömer Çelik?

Hulusi Akar?

Ne dersiniz, hangisi?

Millet İttifakı’na gelince…

Orada aday olabilecek isimden geçilmiyor, ancak ismi anılanlar arasında ‘golcü’ -yani ‘seçilebilecek’– olan hangisi?

Ben bunları düşünürken penaltılar da kullanıldı ve maç Arjantin’in şampiyon olmasıyla bitti.

“İpi seçim günü bizde hangi ittifak göğüsler?” sorusunun cevabını dün gece bulduğumu söyleyemeyeceğim.

ΩΩΩΩ 

Reklam

27 YORUMLAR

  1. İmamoğlu Saraçhane’de Kâğıda bakarak defalarca, “Bu ülkeyi yönetenlerin, ey vatandaşlarım sizinle ne dertleri var, sizinle ne alıp veremedikleri var? Sizden ne istiyor bu insanlar?” deyip durdu.
    Bu soruyu asıl milletimizin makul çoğunluğu, CHP zihniyetine, CHP’nin tek parti uygulamaları için yıllardır soruyor.
    Aziz milletimizle ne alıp veremediğiniz vardı da;
    Ezanı aslından uzaklaştırdınız?
    İstanbul’un fethinin sembolü Ayasofya’yı müzeye çevirdiniz?
    İslam’a asırlardır bayraktarlık yapmış milletimizi, sırf dindarlığından dolayı aşağıladınız, gerici/yobaz diye yaftaladınız? Batı’nın süfli ahlâk anlayışını dayattınız?
    Bıkmadınız, usanmadınız hâlâ LGBT diye Batı’nın ahlaksızlıklarını evlatlarımıza, nesillerimize dayatmakta ısrar ediyorsunuz?
    Vesayetin siyasî kolu olarak bütün darbelere goygoyculuk yaptınız, milletin evladı Menderes’i astınız.
    Ha, ne derdiniz var milletimizle? Ne alıp veremediğiniz var insanımızla?

  2. Fransa’yı sömürge ülkelerinin çocukları kurtaramadı. Arjantin tamamiyle hak etti. Messi için de iyi bir kapanış oldu. Onyıllardır devam eden süreçte, Arjantinin de ekonomisi hasta, ancak en azından gurur duyabilecekleri bir milli takımları var. Siyasetçileri futbolcularından daha liyakatsiz olmalı. Ya bizimkiler!

  3. Dün akşam maçın akışı içinde, özellikle beraberlik durumu ortaya çıkınca, “yarın Fehmi Bey bunu mevcut siyasi atmosfere benzeten bir yazı yazmazsa bir şey bilmiyorum” dedim. Nitekim öyle oldu.
    En az otuz yıldır yazılarını büyük ölçüde takip etmenin sonucu. Akıl yürütme biçimi analiz edildiğinde, başkanlık seçimleri için “kimi aday göstersek kazanır” düşüncesindekileri ikaz ederek “çantada keklik sanmayın” diyor. Pek anladıklarını sanmıyorum.

  4. Ingiliz The Gurdian “muhalefet sandıkta birleşmeli “demiş..ülkemizdeki ülkücü milliyetci adil düzenci ve atatürkçu muhaliflerde ayni şeyi diyor..enteresting değilmi….

    • İngiliz’in gazetelerine değil, Richard Moor’una bak Mustafa bey! Erdoğan’la Moor Karabağ’da görülmüş en son diyorlar uzmanlar. Fiziki görüntüden bahsetmiyorum politik birliktelikten bahsediyorum. Ki bana göre hiç bir mahsuru yok. Eğer Erdoğan’ın dostu Putin kızmayacaksa!

      Ben böyle şeylerle ilgilenmem, herhalde senin de ilgini çekmez. Değil mi?

  5. sayın koru senin bu kadar detaylı düşünmen çok önemli ama merek etme bu ülkede yeniden bir lider doğana kadar sayın cumhurbaşkanı işinin başında sayın koru parti genel başkanı değil lider lazım lider yoksa bugünkü parti genel başkanları lider değil genel başkan aradaki fark bu olmaz sebebi birilerinin partin kurdurup başına koyulan kişilerden ve başkalarının kolundan tutup benim adayım bu denen bakanı veya cumhur başkanı yaptığı şahıslar devri yok oldu siz akıllı birisiniz reis hem aday ve kazanacak 2023 dönemine razı olun sayın
    bahçeli boş konuşmaz ne dedi bir dönem değil iki de var dedi hodri meydan dedi

  6. TARİHTE BU HAFTA.
    Takvim yapraklarında eskiden “Tarihte Bu Gün” bölümü vardı.
    Bu başlıkta o güne tekabül eden önemli olaylar zikredilir, hafızalar tazelenirdi.
    Benim de aklıma 17- 25 Aralık haftası geldi.
    Daha doğrusu medya turu yaparken gördüm.
    17-25 Aralık haftasını hırsızlığın;
    – Lanetlendiği “Yolsuzlukla Mücadele Haftası”mı?
    –Kutsandığı “Yolsuzluk Haftası” mı?
    Olarak anacağız?

  7. futbolumuzda siyasetimizde dunya ile benzerlik gostermiyor. benzetme oldukca yanlis olmus fehmi bey.

  8. MUHALEFETE HUKUK DERSİ
    İmamoğlu kararı ile “muhalefete” müthiş bir hukuk dersi verildi.
    Ne diyordu muhalefet?
    “–Beraat eden KHK’lılar görevlerine iade edilecek” miş, miş.
    Tabii ki bunu da en ehli vicdan olanlar dil ucuyla diyebiliyordu.
    Ya mahkûm olan KHK’lılar?
    Bu konuda körler-sağırlar sahnesi oynanıyordu.
    Birileri çıktı İmamoğlu kararıyla
    ” –Buyurun size mahkûm olanlar” deyiverdi.
    Gözlerine sokarcasına.
    Epey eskiden sigarayı bıraktırmak için yeni başlayanların burunlarını sokarlarmış.
    Adeta sevgili muhalefetimizin burnuna soktular:
    “–Buyur mahkûmiyet, ne tereddüt ediyorsun, alsana , başkalarına çok yakıştıdığın kreasyonu yoksa beğenmedin mi?” deyiverdiler.
    Malum muhalefet bu karara üzüldü mü? Yoksa sevindik mi oldu anlayamadık?
    Sayın KORU’nun futbol yıldız arayışına şu tespiti yapayım:
    “–Bunlardan top toplayıcısı bile yapmazlar.”
    Finalin en belirgin özelliği “fair-play” diyor sayın KORU.
    Katar protestom nedeniyle maçları seyretmedim.
    Bizim final birinci dakikada düşmanın pardon rakibin en önemli oyuncusunun ayağının kırılmasıyla başlıyor. Hakem ayağı kırılan oyuncuya kırmız kart veriyor.
    Sahi ülkesinin takımı şampiyonaya dahi katılmamış ülkelerden, final maçını Katar’a seyretmeye giden başka bir ülke lideri varmıydı?
    Final oynayıp şampiyon olan Arjantin devlet başkanı tasarruf tedbirleri kapsamında finali Katar’da seyretmek yerine ülkesinde televizyondan seyretmiş.
    Arjantin her gün bizden borç dinlenmeye geldiği için normaldir!
    Gelelim muhalefetin hukuk dersinden aldığı nota:
    –Sıfır(0)
    Hâlâ daha uyuma numarasına devam
    Sadece iktidar değil, sadece yandaş muhalefet değil, yancısı da, kontrollüsü de, irtibatlısı da, iltisaklısı da gidecek ve gitmeli de.
    Bu iktidarın maddi-manevi herşeyi yutarak oluşturduğu karadelik hepsini yutacak.
    Sayın KORU’nun olaylara anlam arayışı sonucu vardığı kanaati dün paylaşmıştı.
    Kanaati “topluma kafayı yedirmek” idi.
    Ben de hedefe ulaşıldığını vurgulamak için “60.000.000 KUTU” cevabı vererek 2021 yılında ülkemizde kullanılan antidepresan ilaç olduğunu açıklamıştım.
    Aslında yıllık artışlar çok daha vahim.
    Dün gece yarısı gördüğüm bir cevap vardı.
    Trolümüz ilgi kuramamış.
    Çünkü sayın KORU’nun yazısını okumamış.
    Neymiş efendim 30 milyon kişi yılda 2 kutu kullansa 60 milyon edermiş.
    30 milyon psikolojik sorun yaşadığında ülkenin tamamının psikolojinin bozulacağını öngöremiyor.
    Daha hedefe ulaşamamışlar.
    Tamamını tımarhanelik edecekler.
    Herkes antidepresan kullanırsa ruh hastalığı teşhisini kim koyacak?
    Demek ki, kendileri arada kaynaması için herkesin deli olmasını istiyorlar.
    Ülkeyi Anonim Şirket gibi yönetmek istediklerinde belki ilk tepki olarak “TMARHANE A.Ş.” demiştim.
    Zaten günümüzde Şule Aydın’ın “Tımarhanede Bu Hafta” isimli sosyal medya programı da var.
    Saçma sapan cavabı gece yarısı gördüğüm için diyeceğimi buraya aldım.
    Sayın KORU’nun dünkü tezi son yılların en güzel özeti ve müthiş bir tespit.
    Bu karambolde ve kakofonide güme gitmesin ve tekraren gündeme gelsin.
    Bu gidişle zaten gündeme gelecek de.

    • Muhalefet dedikleri o KHK’ları uygulayanlar değil mi? Öyle olduğu için de Erdoğan hukuksuzluğuna güçlü ses çıkaramıyorlar, ses çıkaramadıkları için de Erdoğan hukukuyla cezalandırılıyorlar.

      Sami Selçuk da hukukçulara hukuk dersi vermiş ama muhalefet hukuksuzluğun parçası olduğu için Erdoğan hukksuzluğuyla cezalandırılmaktan da kurtulamazlar.

      Ne demişler “eşek ölür kalır semeri, Sultanla beraber ölür eseri!”

  9. Yazardan alıntı:
    „22 yıldır ülke yönetiminde bir usta o.“

    Nas diyerek faiz düṣüren, yıllık enflasyonu %85 yapan, ülkeyi ayakta tutan kurumları ve toplumsal değerleri yerle bir eden, mahkemelerin adalet dağıtmadığı bir ülke yaratan, rakiplerini seçim meydanlarında değil mahkeme salonlarında yenmeye çalısan bir usta söz konusu.

    • CHP Genel Başkanı’nın canlı yayında “Beraat ya da erteleme bekliyorduk. Mahkemede tuhaf şeyler oldu” demesi de düşündürücü!
      Halbuki İBB Başkanının çevresi, “Her şey çok güzel oldu” diyordu.
      Karar altılı masanın aday belirlemesini etkilemiş ve CHP’yi karıştıracak gibi görünüyor.
      CHP Genel Başkanı’nın adaylığına karşı çıkanlar İBB Başkanı’na umut bağlamış görünüyorlar.
      Lakin ister bulunduğu mevkie kaset operasyonuyla gelen CHP Genel Başkanı’nı ister hem suçlu hem beceriksiz ve sahte kahramanlık peşinde olan İBB Başkanını ortak aday yapsınlar karşılarında ulusal ve uluslararası siyaset sahnesinin en tecrübeli siyasetçisi Başkan Erdoğan vardır!
      Seçimi de millet yapacaktır!
      “Bu millet sahte kahramanlıklara hikâye yazdırmaz!”

  10. Cumhur ittifakında Hulusi Akardan başka birinin aday olma şansı var mıki?

    Şimdi Cİ’nın Ronaldo’su Erdoğan olsun, Mİ’nın Messi’si de Abdullah Gül olsun diyelim nasıl oyun kurabilirler? Soruyu böyle sorunca zihnin yolu açık tabi her teknik taktik konuşulabilir ama gerçekte Erdoğan 20-30 senelik tecrübeyle kendince kurduğu oyunu bozdurup da başka oyun kurdurur mu? Erdoğan engel olamasa bile Hulusi Akar müsade eder mi, onlar müsade etseler malum Gladio müsade eder mi?

    Başta konuşulan Abdullah Gül üzerinden bir oyun kuralım mesela, Abdullah Gül’ün adaylığına siyasi yasakla engel olamazlar belki ama evinin çatısına helikopterle inip veya hiç konuşulmayan bir yöntemle engel olabilirler. Bu durumda Gül’e kimler sahip çıkacak da bu haksızlıktan doğan mağduriyet ile yürünecek. Bunun bir garantisi var mı? Amaan yesinler bir birlerini biz karışmayalım diyenleri kim oyuna dahil edecek?

    Bir diğer mesele de bile bile bir siyasiyi rakip öğütme makinasının önüne atmak doğru bir siyaset mi?

    Bence takip edilmesi gereken en makul yol “zorunluluk” yolu ki Mİ da bu yolu takip ediyor. Yani son gün zorunlu olarak adayını açıklarsın hem gereksiz tartışmalara zaman bırakmazsın hem de zorunlu açıklanan ortak aday için herkesten ön yargılarını bir tarafa bırakıp destek olmalarını isteyebilirsin buna kayda değer bir itiraz gelmez.

    Erdoğan Kılıçdaroğlu’nun aday gösterilmesini istiyor, başka birileri aday gösterilse dış güçlerin adayı olarak kara propaganda yapacak. 60 gün takvimi başladığında belki Kılıçdaroğlu için de aynı kara propagandayı yapacak belki ama bunun hiç bir etkisi olmaz çünkü Erdoğan’ın bizzat kendi istediği adayın Kılıçdaroğlu olduğunu herkes biliyor artık.

    Kılıçdaroğlu seçimi kazanamazsa! Kim var başka seçim kazanabilecek Abdullah Gül kendi tabanına bile kendisini anlatabilmiş birisi değil, zamanında Abdullah Gül’ün CB’lığını en hararetli savunanlar bile bu gün Abdullah Gül mü amaan geç onu diyorlar. Peki Abdullah Gül’den ve Kılıçdaroğlu’dan başka kim var seçim kazanabilir diyebileceğimiz?

    Mansur Yavaş’ı da geçin Kürtler çekinceli!

    Geriye seçim kazanabilir diyebileceğiniz kimse kalmıyor.

    Ama Cİ’da Hulusi Akar “ölürsem şehit kalırsam Gazi anlayışı içinde CB olarak milletime hizmet etmek isterim” diyerek bir hava estirebilir mi? Estirirse buna kim itibar eder!

    Yani futbolda olduğu gibi siyasette de bir oyun kurulamayacağı gibi bir görüntü hakim sahaya!

    Oynanacak bir oyun varsa da benim aklım ermez!

  11. Ilahi Fehmi Bey !
    O güzelim dünya şampiyonluk maçını izlerken bizim memleketin rezil siyasetini düşünüp nasıl keyfinizi berbat ettiniz , doğrusu hayret !
    Ben maçla ilgili hiç bir yorumu okumadım , maçtan da aslında pek anlamam .
    Ama yine de bana göre Fransa’ya verilen penaltılar biraz tartışmalı gibi duruyor , hakem ise VAR ‘a bakmaya bile gerek görmedi! Bence penaltı kararında mutlaka VAR’a bakmak daha güvenli ve
    doğru olur.
    Bir de ilk yarıda Arjantin’in , ikinci yarıda ise Fransa’nin faullerine göz yumduğunu zannediyorum .
    Neticeten Arjantin haketti ve aldı .
    Bize de tebrik etmek düşer .

    • KOBİ sınıfında esnaflık yapmış ve 48 yaşında henüz maaşa bağlanmayı beklemeden evini arabasını almış, çocuklarını mezun edip meslek sahibi yapmış, sermayesini de toplayıp bankaya nakit olarak yatırıp kendini en verimli yaşında emekliye ayırıp evinde ömrünü dolduran birine iş planlarımı anlatırken bana “sen tek başına böyle iş yapacak donanımdan yoksunsun” dedikten sonra arkasına yaslanıp cıgarasından derin bir nefes aldıktan sonra dumanını üflerken; “senin gibi 10 tane adamım olsa ne organizasyon yapardım ama” dedi.

      Dedim, senin o biçim organizasyon yapacak kabiliyetin var da bir tek 10 tane adamın mı eksik?

      Dedi, “10 tane adam ama güvenilir adam olacak, güvenemiyeceğin adamlarla organizasyon yapılmaz”

      Dedim sen emekli olduğun bunca yıldır hayatında 10 tane güvenilir adam bulamadın mı?
      “bulabilseydim emekli olmazdım” dedi ve ekledi: “kendi malımı ürettim Tahta Kale’de kiraladığım dükkana malı yığdım, dükkan mal dolu ama günlerce siftah yapamadım aylar geçiyor mal elde duruyor, eşe dosta danışırken biri dediki, “sana bir bayan gönderiyorum işe al onu, senin malını bir ayda satsın ama baştan uyarayım, eli uzundur dikkat et!” bir ay içinde hakikaten bütün malı hem de peşin paraya sattı, dedi.

      Dedim, devam etseydin!

      Dedi, onun başında mı bekliycem sürekli, malı bitirmişim hemen dükkanı kapattım.

      Şaka bir yana da, Ali Babacan için çok iyi konuşuyor diyorlar dün tüm günümü Ali Babacan’ın konuşmalarını dinleyerek geçirdim nerdeyse. Hakikaten de Ali Babacan siyasete iyice ısınmış söylemlerine bir profesyonellik gelmiş, çok ikna edici konuşuyor. 6’lı masanın en akıllı konuşan siyasetçisi belki de. diğerlerini henüz o kadar dinlemedim!

      • Kupa finalinde Arjantin’i beden desteklediğiniz o kadar belli oluyorki; duyduğunuz bu enflasyon yakınlığından dolayı desteklediğinizi tüm dünyaya ilan etmiş oldunuz.

        Akkor ampul elektirik faturalarınızın yüksek gelmesine neden olur, Akkor ampul cüzdanınızın düşmanıdır!:))

      • Kendi kazdığı kuyuya düşmek diye buna derler !
        Bari bunu sen söylemeseydin!
        Onlarda %90 bizde ise kimsenin inanmadığı
        TUIK rakamına göre %85 !
        Eeee… şimdi ne oldi !

  12. 2023 seçimlerinin fair play olmayacağını herkes anlamıştır herhalde,
    devlet gücünü, yargı gücünü, hazine gücünü, medya gücünü istediği gibi harcayan iktidara karşı muhalefetin imkanları oldukça mütevazi sayılır değil mi? ülkede yolunda giden bir iki iş te olsaydı muhalefetin hiç şansı olmayacaktı ama yolunda giden neredeyse hiç bir şey yok dolayısıyla
    “bunca güç karşısında bile”
    bugün muhalefetin meclis çoğunluğunu alacağına kesin gözüyle bakabiliriz.
    rakamlar zaten ortada.
    CB seçimi ise üzerinde tartışmaya değer.
    daha önce de yazdığım/yazıldığı gibi sayın erdoğan en güçlü olduğu,
    ekonominin derinde değilse de yüzeylerde görece sıkıntılı olmadığı,
    muhalefetin chp ve hdp den ibaret olduğu bir zamanda bile % 52 alabilmişti. şimdi kendisinin hayli yıprandığı, ciddi prestij kaybı yaşadığı, ekonominin görülmemiş bir sıkıntıda olduğu insanların temel gıda maddesi bile almakta zorlandığı, muhalefetin bir blok halinde yükseldiği bu zamanda % 50+1 alabileceğini düşünmek çok mümkün değil. ama ülkede bazı dengeler açısından bir aralık kapı bırakmak gerekiyor, muhalefete geçişin yumuşak bir yolu tercih edilebilir ve muhalefetin kemal beyin üzerinde duruşunu da biraz böyle okunabilir mi yani ezici bir galibiyet yerine çünkü anketlere bakarsak ve halkın gösterdiği teveccühe hem imamoğlu hem yavaş CB adayı olsalar hiç süpheye yer kalmayacak şekilde açık ara kazanıyorlar zaten imamoğlu erdoğanı iki kez yenmişti,
    saraçhane istanbulun tutumunu bir kez daha gösterdi değil mi?
    hdp seçmeninin tercihi ve gençlerin tutumu esas belirleyici olacak,
    ve hiç bir şey aynı kalmayacak.
    bakalım hassas dengeler ülkeyi nasıl bir seçime ve dolayısıyla nasıl bir yarına taşıyacak?

    • Hayret! 18 Aralık 2022 At 20:42
      “Unutturmucam diyosun.”
      öyle diyorum, üstelik
      siz yer açıyorsunuz ve ben de değerlendiriyorum.

      sanık ve mağdurun mahkemeye yansımış ses kayıtları var, bir çokları gibi ben de rast geldim ve tahammül edebildiğim bir kısmını dinledim. burada ikisinin arasında geçen karşılıklı konuşmadan kız çocuğunun 6 yaşında iken evlendiklerini ve bu evliliğin şartlarınında hiç beklemeden aynı zamanda gerçekleştiğini hiç bir şüpheye maruz kalmadan öğreniyorsunuz kocanın ifadesinden beklemek için hiç zaman geçirmediğini anlıyorsunuz böylece safa yatmadan damatta pedofili var mı yokmu meçhul değil diyemiyorsunuz, bulunduğu cemaatte 17-18 yaşında evlenecek eş bulmakta bir güçlük yaşanmadığı halde 6 yaş tercih eden elbette bir pedofildir.
      babanın normal olduğunu kim iddia edebilir zaten???
      çocuk ifadelerinde kendisini bizzat babasının yanına zorla gönderdiğini söylüyor ve soruşturmanın sonunda lütfen beni anneme teslim edin diye özellikle rica ediyor.
      bu bir mahalle kavgası değil, mahallede yangın sorunudur.
      herkesin birbirini tanıdığı bir çevrede böyle bir evlilik gerçekleşiyor ve tek bir şikayet bile yok, tek bir ihbar bile yok. kim böylesi bir caniliğe göz yumar, üstelik kızın halini görüp bir defadan bir şey olmaz demeyen, çocuğun rızası olduğunu düşünmeyen bir vicdan sahibi doktor sayesinde soruşturma açıldığında yine tarikattan birileri gidip yalana ve sahtekarlığa başvuruyor, olayın örtbas edilmesine yardım ediyor. sadece taciz tecavüz pedofili değil organize bir suç var, ortaya çıkan onlarca olay gibi. ahlakın, doğruluğun, dürüstlüğün, anlayışın öğretilmesi gereken yerlerin haline bak??? bunca baskı gördüğü saklanmaya, örtülmeye çalışıldığı halde her gün gazetelerde bu yuvalanmalarda olanları okuyoruz, değil mi? buradan ortaya çıkmayan, çıkamayan yüzlerce vaka olduğu sonucunu çıkarmak lazım, bu mahallede büyük sorunlar olduğunu görmek lazım, alakası yok demek münferit göstermeye çalışmak, kapatılsın, unutulsun, konuşulmasın, kamu vicdanı harekete geçmesin demek yeni mağdurlara zemin açmak demektir amaç buysa çok yazık doğrusu.

      kiliselerde olan durumda ne bir almanya da çocukları zenginlere pazarlama meselesi ne de yine hafife alınacak bir yerde olan bir olay değil, aynı bizde olduğu gibi işin sosyolojisinde büyük sorunlar olan dünyanın her yerinde rastlanan bir çarpıklık ve ahlaksızlık. bilgi, belge, araştırma özürünüz varsa bari kolaya kaçıp belgesel nitelikteki belge ve kanıtları içeren filmler izleyin “spotlight” gibi,
      işin boyutlarını siz bile anlarsınız belki, size bir ayna olur hizaya gelecek mantığın kendi mantığınız olduğunu farkeder,
      önyargı birikimiyle sapıtmış olanı dışarda aramazsınız…

      • Hayret yaa! Bu ne inat! Olay pedofili olarak tanımlanamaz. Ertuğrul özkekin düştüğü hatayı inatla savunmayın. Teşhis mantığı tamamen yanlış. Olayın adını doğru koyamamışken mahallede yangın var diyosunuz. Bu da saçma! Kanuni işlem yapılmakla olay bitmiştir. Bitmiş olayı bitiremediniz bi türlü. İşinize gelen istediğiniz ayrıntıya girin. Vız gelir. Pedofili bir hastalık derecesinde kötü bi huydur. Kiliselerde dönen dolaplardan başka internasyonal meşhur örnekleride var. İstatistiki olarak bu olaylar münferittir. Münferit olsada huy tekrar eder. Damat pedofil olmuş olsa dürtü tecavüz olsa bu olay aynı yaş başka çocuklarla tekrarlanır. Kaset kayıtlarını herşeyi inceledim herşey meydanda diyosunuz. Öyle bir duruma dair elinizde belge var mı? Yoksa o noktada durun. Önyargı birikiminiz patlamadan kendinize gelin. Siyasi iktidar görevini yapmıştır. Olay bitmiştir.

    • sayın hd yorumunda
      “Akmal dedikleri, bidon kafa dedikleri, kısa bacaklı görgüsüz mangal yapan yaratıklar, oyunu komüre makarnaya satan satılıklar dedikleri hep biziz.” diyor.
      siz kimsiniz?
      herkesi “hain, ajan, dış güç, fetöcü, pkklı, terörist, rakı-balıkçı, günahkar, dinsiz, imansız” diye etiketleyenler değilseniz neden üzerinize alınasınız ve böyle bir psikozda olanlara bidon kafa denmesinden neden rahatsızlık duyasınız?
      ya da bunun müslümanlıkla hiç bir ilişkisi olmadığını gayet yakından bilen davutoğlu, babacan temel beyler neden rahatsız olsunlar,
      iki cihanda da müsterih olsunlar.
      gelir eşitsizliği, yoksulluk, adaletsizlik kimin sorumluluğundaysa ve kim seyirci kalıyorsa onlar başkalarının değil, kendi ahiretlerinin derdine düşsünler bence…

  13. SANAL DÜNYA

    Ben zannettim ki maçtan sonra ödül alan kalecinin terbiyesiz hareketi tepki çekecek. Sıcağı sıcağına yaz boyu fransa kıyılarını yalayan, türkiyede müsait kitlesinden hüplettiği paraları fransada saçan Fatih Altaylı patladı. Vay efendim messiye yerel kıyafet giydirmişler falan. Sonra ağzına geleni sayıyor, rezilliklikmiş, ahlaksızlıkmış daha neler neler. Bu günde bu olay sözcü gazetesinin manşetiydi Anlamıyormusunuz istediğiniz kadar hoşgörülü olun, ortak değer denilen futbol, spor gibi alanlarda görünün. Bunların asıl düşmanlığı islama ve müslümanlara Yoksasa tayyip mayyip hikaye. Biraz sosyal medyada gezin, bu kesimin kanaat önderlerinin, siyasi önderlerinin paylaşımlarına bakın. “Akmal dedikleri, bidon kafa dedikleri, kısa bacaklı görgüsüz mangal yapan yaratıklar, oyunu komüre makarnaya satan satılıklar dedikleri hep biziz. Bunu kendine müslüman diyen davutoğlu, babacan temel görmüyormu. Görmezler mi ama koltuk hırsı, erdoğana duydukları kıskançlık ve haset onların gözünü bağlamış. Yazıklar olsun.
    İktidarı kazanacaksınız ama ahireti kaybedeceksiniz, uyarmadılar demeyin.

    • davutoğlu babacan karamollaoğlu bunların koltuk sevdası!!! olduğunu sanmıyorum.
      göbek kaşıma çoban hikayeleride hekaaye oldi çünküm o sünepeler şimcik çobandanda az kazanıyorlar! sandıktakiler yastıkaltı bittı
      yani çobanlık bulaunmaz kazançlı! artıkın😂
      Hasetlik! dersen😂😂😂
      ona bişey diyemem🤗
      kıskançlık bu onyıllarda in oldu biliyon
      not: bunların ahirete bişey götürülemediği!!!
      bilgileri de “PİK” yapmış!
      yani kendileri için bişey istemiyorlar
      din inanç üzerinden de gelecekse helalinden,
      gelmezsede Allah razı olsun yeter diyenlerden!
      olmuşlar!
      olmuşlaar olmuşlarr..
      darısı diğer açgözlülere inşallah
      Allah hidayete erdirsin inşallah hepsini.
      Hayırlı işlerde muvaffak etsin iyiniyetlisini🤗.

  14. son bir ay içinde kimin kazanıp kimin kayb edeceğini usta siyasetçi ler biliyor!
    seçim kararı alınmasının bir işaretide,
    partilere çağrılacak kişilere gel!!!
    onlarında; 🏃‍♀️🏃🏃‍♂️⛷ koşarak!…
    yani,
    boşuna kendinizi yırtınmayın.
    kim peleyi maradonayı transfer…
    -sayın rte’yi tanıyanlar şunu şöyle mi tahmin ediyorlar acaba: “Tek başına!”
    bunu kabul edeceksiniz, amma…
    “hepsini çağırabilir aynı anda!”
    bunu da tahmin edebileceksiniz!!!
    son söz:
    karşı ittifakı parçalamak için uğraşmak!..
    onlardan korktuğu çekindiği için değil,
    kendi işini garantiye almak için olabilirmi?
    illaki isim isteyenlere,
    ceketin sandalyeye de diyebilirim!😊
    gel Abdullah kardeşim🤗’ de.

  15. 16 milyonluk İstanbul Halkı’yla 85 milyonluk Türk Halkı tekerlemesindeki inceliği hiç anlayabilmiş değilim.
    Onu sandık başında anlayacağız.
    Karnesine bakacağız:
    Yerel seçimde İstanbul’dan 4.8 milyon oy alan Ekrem Bey’in -eğer aday olursa- bu defa İstanbul’dan ne kadar oy alacağını hep birlikte göreceğiz.
    İşte o rakam, Belediye Başkanlığı’ndaki performansı hakkında da bize bir fikir verecek…
    Yani “Çok güzel şeyler olacak.”

    • Sayın Fehmi Koru,
      Başta, Anayasa Hukukçusu olan TBMM başkanı olmak üzere ; C Başkanı’nın ilk seçiminin önceki sisteme göre olduğunu, yeni sisteme göre 1 defa seçildiği söylendiği halde siz niye ısrarla aday olamayacağını söyleyebiliyorsunuz?
      Hiç olmazsa aday olabileceği veya olamayacağı yönündeki görüşleri belirtip yorumu okura bırakabilseniz!…
      Ayrıca konu sizin çok rahat söylediğiniz gibi olsaydı, kendi ifadesiyle son seçimine giren C.Başkanı bu riski alırmıydı?
      Yine de, eskiden methiyeler düzen bir çok yazar gibi gözü kapalı C.Başkanı karşıtlığı yapmamanız önemli!…
      Selam ve saygı ile..

Yoruma kapalı.