Gazeteci her çağrıldığı yere gider mi? Gitmeyen ne yapar?

30
Yasa çıkmış, çıkması için parmak kaldıran milletvekilleri bir arada..
Reklam

“Gazeteci çağrıldığı her yere gider”, benim mesleğe ilk adım attığım günden başlayarak uyguladığım bir kural. Ayaklarımı sürüye sürüye de olsa çağrıldığım hemen her yere gitmişimdir.

Hatta bazen çağrılmasam bile, gitmem gerektiğini düşündüğüm her yere…

AK Parti yarın düzenleyeceği ve muhtemelen ‘seçim startı’ anlamı da taşıyacak ‘Türkiye Yüzyılı’ adını taşıyan toplantısına, daha önceki etkinliklerinde uzakta tuttuğu bir ‘kısım medyayı’ da davet etmiş.

Davet edilenlerden bazıları katılmayacaklarını açıklarken, bazıları “Gazeteci her davete katılır” gerekçesini hatırlatıyor. 

Giden gidecek.

Konu meslek çevrelerinde ve yakın kamuoyunda tartışılıyor.

Ben davetlilerden değilim, böyle bir çağrı da beklemiyordum, fakat davet gelseydi bile katılacağımı sanmıyorum.

Evet, biliyorum, son cümlem yazının girişinde duyurduğum en eski ilkelerimden biriyle çelişiyor. Hem “Gazeteci her çağrıldığı yere gider” diyorum, hem de ‘Türkiye Yüzyılı’ toplantısı için “Çağırsaydım bile gitmezdim” görüşümü paylaşıyorum.

Reklam

Nedenini açıklayayım.

Türkiye yakın tarihinin en muhataralı döneminden geçiyor. Devleti yönetenler eliyle devletin temel değerleri sınanıyor. Önümüzde kritik bir dönemeç, sonuçları ülkenin ve ülke insanının geleceğini belirleyecek bir seçim var. Sandığa yansıyacak sonuç ülkenin ‘demokratik olma’ iddiasını ya pekiştirecek ya da gündemden bütünüyle kaldıracak.

Gazeteciler demokrasinin olmadığı yerde görevlerini ifa edemezler.

Türkiye için böyle bir tehlike vârit.

İktidar cephesi kendisine atılan ‘pas’ olarak gördüğü, muhalefetin özgürlük alanıyla ilgili pekiştirici bir yasal düzenleme teklifini, temel hak ve özgürlükleri referandumla oylatma projesine dönüştürmenin peşinde.

Bir özgürlük referandum konusu yapılırsa arkasından diğerleri de sökün edebilir.

Demokrasilerin temel kurallarından biri, temel hak ve özgürlüklerin oylanamayacak birer veri olarak kabul edilmesidir.

Hak ve özgürlüklerin sınırları, tarihin dağdağalı dönemlerinden sınanarak geçmiş ve uluslararası belgeler haline dönüşmüş evrensel değerlerden daha dar bir kapsama sıkıştırılamaz.

Reklam

O değerlerin büyük bölümü bizim anayasamızın da teminatı altında.

İktidar cephesi, kamuoyunda ‘sansür yasası’ adı verilen ve en azından bir maddesi -29. madde- anayasanın basın özgürlüğüne dair temel hükümlerine de aykırı bir yasa çıkarttı.

O yasa çıkmasın diye yazıları ve dilleriyle çaba gösterenler arasında yarınki toplantıya davet edilenler de vardı.  

Eleştirilere kulak asıldı mı?

Hayır.

Tam tersine, basını tehdit altına düşürme amaçlı düzenlemeyi parmak kaldırarak yasa haline getiren iktidar milletvekilleri, o eylemlerinin ardından, zaferlerini kutlamak için bir toplu fotoğrafla poz da verdiler.

Zaferlerini kutlamak için…

Şimdi o toplu fotoğrafa birkaç gazetecinin de katılması isteniyor.

Gidenler gidebilir, ancak öyle bir toplantıya davet edilmiş ve en başta duyurduğum ilkem yüzünden gitmeye kalkmış olsam bile, ayaklarımın bu isteğe isyan edeceklerini biliyorum.

Orada geçireceğim vakitte bir şeyler okumayı veya göz açıcı bir film/dizi izlemeyi tercih ederim.

Dün bir yabancı gazetede -İngiliz Daily Mail’de- karşıma şöyle bir haber çıktı.

Amou Haji isimli bir İranlı hayatının son 67 yılı boyunca su yüzü görmemiş. 

Hiç yıkanmamış adam. Yıkanırsa soğuk kapıp öleceği endişesi taşıyormuş çünkü.

Yıkanmayan biri nasıl bir hal alır, nasıl kokar, nasıl görünür tahmin edersiniz.

Haji de öyle bir halde, kokuda ve görüntüdeymiş…

Kimseler yanına yaklaşamadığı için hiçbir arkadaşı yokmuş, kendisine o haliyle ilgi gösterecek birini bulamadığı için evlenememiş de.

Komşuları yemesine içmesine de dikkat etmediğini, iğrenç şeyler yediğini, pis sular içtiğini de söylüyorlar.

Arkasından.

Ölmüş çünkü Amou Haji, hem de komşularının sonunda kendisini yıkanmaya ikna etmelerinden ve 67 yıldan sonra duş alması üzerinden fazla vakit geçmeden.

“Yıkanırsam ölürüm” düşüncesiyle 67 yıl yıkanmayan adam, duş aldıktan kısa süre sonra ölmüş.

Kadere bak.

Bu haberin ardından, yine dün, bir başka gazetede gözümden kaçan bir olayla ilgili yazı okudum.

Sosyal medya platformlarında ABD başkanı Joe Biden’le ilgili bir video dolaşmaktaymış. Gören ya da varlığından haber alan kişiler, başkaları da görsün diye hemen dolaşıma soktukları için, milyonlarca insan videonun varlığından haberdar olmuş.

Ben kendimi sosyal medyaya açık tutmadığımdan videodan habersizdim.

Videoda, Biden, “Şimdi size milli marşımızı okuyacağım” diyor ve hemen ardından küçük çocukların -bebeklerin- çok sevdiği ‘Baby Shark’ adlı “Dooddo da” tekerlemeleri olan şarkıyı okumaya başlıyormuş.

“Biden tozuttu” ya da “Biden bunamış” iddialarına kanıt olarak kullanılıyormuş videodaki görüntü.

Görüntü sahte tabii.

İngilizcesi ‘deep fake’ olan -bunu Türkçeye ‘derin çakma’ diye çevirebiliriz- bir yöntemle kotarılmış sahte bir görüntü bu.

Sahici gibi görünen sahtelik.

Üreteni bulmuşlar, adam “Şaka yaptım” demekteymiş.

Gazetenin konuyu işleyen yazarı, derin çakma yöntemle üretilmiş videoyu izleyenlerin pek çoğunun onu gerçek bildiğini söylüyor.

BBC televizyonu şu günlerde ‘Capture’ adlı altı bölümlük bir mini dizinin ikinci sezonunu yayımlıyor.

Dizide tam da bu konu -yani ‘deep fake’ konusu- herkesi ilgilendirecek boyutuyla işleniyor. Devlet içerisinde yuvalanmış birileri, istihbarat ve güvenlik unsurlarından birileri, teknolojiyi kullanarak, siyaseti, seçimleri etkilemeye çalışıyorlar o dizide.

Davet almadığım toplantının yapılacağı saatte dizinin bütün entrikaların sergileneceği en son bölümünü izleyeceğim.

ΩΩΩΩ  

Reklam

30 YORUMLAR

  1. KİM BU VALİ?
    “Kim bu vali?” diyerek ortalığı inletemeyen muhalefet kimin muhalefeti?
    Bu muhalefetin tek görevi toplumsal muhalefeti baskılamak.
    2,5 milyon oy sahtekarlığında da bunu yapmışlardı.
    Bu sahtekarlıkta vatandaşı engellemeselerdi 10 gün içinde referandum iptal edilecek yine 10 gün içinde 10 YSK üyesi de istifa edecekti.

  2. İran’lı Amou Haji haberi gibi bir ibretlik haber de sosyal medyada gündem olmuş; deniz anasını ahtapot sanıp kucakladığı gibi bakın ne yakaladım diyerek teşhir ederken bir anda neye uğradığını şaşırıp kendini denize atmasının görüntüleri;

    https://mobile.twitter.com/aykiricomtr/status/1585647377196597248

    Beynin gerçeği algılaması en erken saniye ile dakikalar arasında değişiyor. Peki en geç algılaması ne zaman oluyor acaba?

  3. şu saat itibariyle Putin de gördüğünü deklare ediyor batının batınındaki karın ağrısını yeni keşfetmiş o’da en sonunda.
    tabi kendilerinin Sibirya ya tatile! gönderdiği binlerce insanı söylemeden!
    bizim medya ne tartışıyor,
    dünya nereue gidiyor?
    aynen devam bir masa varmış, birde altına saklanmış..
    devam devam bulacaksınız ensonunda.

  4. Yazardan alıntı:
    „Devleti yönetenler eliyle devletin temel değerleri sınanıyor. Önümüzde kritik bir dönemeç, sonuçları ülkenin ve ülke insanının geleceğini belirleyecek bir seçim var. Sandığa yansıyacak sonuç ülkenin ‘demokratik olma’ iddiasını ya pekiştirecek ya da gündemden bütünüyle kaldıracak.“

    Bu yazdıklarınıza katılan milyonlarca insan var. Belki de ülkenin çoğunluğu.
    Sizin gibi demokrasi kazansın diyenler seçimi kim kazanırsa kazansın her zaman alınları açık olarak toplumda yaṣayacaklardır.

  5. Sayın yazar
    Bu milletin büyük bir çoğunluğu sizin düşüncelerinizi paylaşmıyor. Bundan rahatsız olmayın.

  6. Madem olur olmaz her konuda siyasete bulaşmayı, muhaliflik yeteneğinizi sergilemeyi matah bir şey sanıyorsunuz, yaşadığınız ülkeyi kimyasal silah kullanan “savaş suçlusu ülke” ilan etmek isteyenlere karşı neden dut yemiş bülbül gibi susuyorsunuz?

    • Kim suçluyor, öyle bir suçlama yok. TSK’nın askeri operasyon yaptığı bölgede operasyonlara maruz kalan sivil insanların böyle bir iddiası varsa ona cevap verecek olanlar vatandaşlar değil. MSB açıklama yaptı sen MSB’nin açıklamasanına inanmıyor musun da hiç bir yetkisi olmayan insanlardan açıklama bekliyorsun? yoksa MSB’nin açıklamasını yeterli mi görmüyorsun?

      Operasyon bölgesinde yerleşik sivil insanların kimyasal iddiası yalan olabilir. İddianın yanlışlığını ispat etmek kimin görevi, senin görevinse niye yapmıyorsun görevini. Buradaki insanları doğrulayamayacakları bir tartışmanın içine çekerek ne yapmaya çalışıyorsun? Fitneci başımısın sen?

    • Bu konuda yapılacak olan belli. Kimyasal silah kullanmak bir suç, iddia varsa araştırılmalıdır. Bunu yapacak içerde bir kurum var mı, bilemiyorum ve zannetmiyorum. Birleşmiş Milletler araştırabilir. Kimse kendi kendisini suçsuz sorumsuz ilan edemez. İddia varsa araştırılmalıdır. Bizim bildiğimiz bir şey yok, bilenler delillerini ortaya koyar. Gazeteci ve sivil toplum kuruluşları da iddiaları değerlendirmek ve duyurmak zorundadır. Bunları konuşmak suç olamaz. En azından demokrasilerde olamaz. İleri demokrasimizde hiç olmamalı.

  7. DEMEK Kİ, ACAYİP ZORDA
    Öncelikle, Geobbellsvari propaganda şölenine davetli olup da katılmayan, itaat sorunu yaşayan herkesi tebrik ediyorum.
    Hiçbir şiddet unsuru içeren söz ve hareketi olmayan, hiçbir şekilde şiddeti savunmayan, hatta tam tersine şiddetin çıkmaz yol olduğunu savunan yüzlerce medya mensubunu sadece ve sadece itaat etmediler ve eleştirdiler diye zindanlara tık, sonra da davette bulun.
    Kişilikli insanlar “eyyamcılık ” yapmaz.
    Tabii ki, diplomalılar da.

  8. “Amou Haji isimli bir İranlı hayatının son 67 yılı boyunca su yüzü görmemiş.” deniyor ama büyük ihtimal komşuları da aynı durumdadırlar,
    hatta geçenlerde ayetullah da meşhed taraflarında bir yerde TOZ BANYOSUNA katılmış, arındıktan sonra galiba türbe yalamayı unuttuğu için biraz rahatsızlanmıştı, neyse ki toparlanmış!
    Yahu bütün hindistan aynı durumda, yıkanmak günah, adamlar bütün pisliklerinden arınmak için yılda bir gün ganjın lağım kokulu sularına girip çamur banyosu yapıyorlar tamam, merak etmeyin hemen de ölmüyorlar:)

      • ….
        Yahu durum gerçekten o kadar da kötü mü?!
        Ödlek öcün aldı mı? Alp Er Tunga öldü mü!
        Söylentiler doğru mu, bütün bunlar gerçekten,
        Meşrunun durumuna, gayrimeşru güldü mü?
        ….

  9. Biz gazetecilikten anlaymayız ancak mantıken bakınca Fehmi Beyin haklı olduğunu söyleyebiliriz .
    Evet , bir gazeteci , iyi kötü ayırımı yapmadan her haberin peşinden koşar. Ama samimiyetten ve gerçeklerden yoksun olan bir gösterişe alet olmamak da yine bir prensip kararıdır!
    Referandum konusunda ise şunu söylemek istiyorum ; her konu halka sorulmaz, sorulursa işte bizdeki gibi her sey allak bullak olur !
    Bilimsel , teknik , hukuki vs. gibi konular , ilgili mercilerce konuşulur, görüşülür ve karara bağlanır.
    Sonuç olarak ilkel toplumların referandumu da ilkeldir!

  10. Ender bey “Askeri darbeler bile gelir gelmez demokratik sisteme geçiş için takvim verdiler.” demişsiniz de;
    15temmuzda ise daha darbecilerin takvim vermesine kalmadan millet gereğini yapıvermişti hatırlarsan, öyle değil mi?

    • 15 Temmuz demokrasiye son çivinin çakıldığı darbe oldu. Fetö ve Akp elele, ne istedilerse vererek, demokrasiyi tabuta tıktılar. Milletin bir şeyden haberi var mıydı emin değilim. Tiyatro senaryoya uygun oynandı ama. Bazı aktörlerin ise haberi yoktu ne olup bittiğinden, başbakan mesela, Hakan’a sordular cevap da alamadılar. Bir tür komedya yani.

  11. Sayın Koru, mecliste 400 oyu geçerse referanduma gerek yok. Anayasal değişikliklerin referanduma gitmesi de gayet normal bir şey. Amaç öküz altında buzağı aramaksa her şeye bir bahane bulunur değil mi?

  12. polis zabıta skoter avında.😦😤🙁😔🤔
    üzülsem mi ağlasammı gülsem mi bilemedim.
    herşeyi gazeteci yapmak zorunda canım😠😆
    skotır yerine semtlere ring araçlar koyulsa!!!
    ücretsiz hemde!!!😊
    merkez ana yollara çıkış,
    sahillere ulaşabilmek,
    camiye pazara gidebilmek,
    belediye hükümet konağı na ..
    bak bakalım yüzde kaç la!!!
    belediyeyi de hükümetide kazanıyon?

  13. İçimizdeki Şer şebekler temizlendikçe önümüzdeki yüzyıl “””Türkiye Yüzyılı””” olacaktır. İktidarın tüm gazetecileri çağırması önemlidir. Fehmi Korunun davet edilmemesi ise eksikliktir.
    Şer şebekesi, alçaklığın, şerefsizliğin en süflisi ile karşımıza çıkıyor. ABD, Suriye’nin kuzeyinde PKK’yı YPG’yi binlerce TIR silahla desteklerken ABD tek laf etmiyorlar, ama Mehmetçiğin, PKK’yı ezmesinden rahatsızlıklarını dile getiriyorlar.
    Kuvâ-yi Milliye’ci geçinen CHP Türk Silahlı Kuvvetlerine, “PKK’ya karşı kimyasal silah kullanılıyor” iftirasına, “ifade özgürlüğü” kılıfı giydiriyor.
    PKK yayın organlarından başlayan, Fincancı, Tanrıkulu, Demirtaş gibi etki ajanlığa soyunmuş isimlerle tezgâhlanan fitnenin amacı bellidir. Türkiye’yi uluslararası kamuoyunda zanlı durumuna düşürecek bir algı oluşturmak, Türkiye’nin terörle mücadelesinde elini zayıflatmaktır.

  14. yııllaaarr önce yolda ayaklarından sakatlanmış bir adam görmüştüm. gün geçmedi benim çalıştığım odaya gönderdiler ve ben onun sorununa yardımcı olacak kişi değildim.. yani yanlış yere gelmişti.
    odaya girmesiyle leş kokusu gibi bir koku mide bulandırdı nerdeyse istifra ettirecek derecede…
    git gitmiyor, anlat anlamıyor!..
    yirmi yıl geçti ne o koku gitti burnumdan nede onun düştüğü durum hayalimden!!!
    çünkü şuydu yapılması gereken:
    devlet ABD ‘deki gibi (herşeylerine aşığız ya) barınma evleri banyo yapacağı belki yemek yiyebileceği.. yerler yapmış olsa!…
    şu Kılıçdaroğlu gelsede tüm herkese sigorta yaptırsa!..
    ülke de rahatlar böylece, kime ne yardım yapılmış kim hasta kim muhtaç!..
    kaydı olur kuydu olur..
    en önemlisi kim nereye ne harcamış?
    ben verdiğim vergimle kaç kişiye derman,
    kaç kişinin yarasına merhem sürülmüş..
    onu bilirim hiç olmazsa!!!
    yarın birgün sırat köprüsünde verecek bir cevabım hesap pusulam olsun yani!

  15. DAVA ET

    İki gündür, özellikle muhalif gazeteciler davet edildim, edilmedim polemiğinde. Solun fikir babalarından recep ivedikte bu gün sözcüden bir kadınının köşe yazısını “tavrımız budur” şeklinde sosyal medyada yayınlamış. Yazı kendi içinde kendini ifşa eden-çelişen ifadelerle dolu. Sözcüdeki beyin takımının hislerine tercüman olan yazıda; biz muhalif değil bağımsız gazeteciyiz diyor önce, yazının sonunda da akpartiye yarayacağı endişesi ile programa gitmeyeceğini söylüyor. Zihniyete bakarmısınız. Madem gazeteci olduğunu iddia ediyorsun, haber-yazı konusu çıkarsa, yahut okuyucularına aktarmak istiyorsan gidersin, gidersem iktidar abad olur muhalefet berbat olur zihniyeti nedir. Bu imamcığın bayraktar atölyesinin masraf diye kapatıp buşon parası ödemesine benziyor. Bence sözcüdeki yazar “muhalif gazeteci” tanımındaki muhalif kelimesine değil gazeteci kelimesine takılmalıydı. Bunların hiçbiri gazeteci falan değil bildiğin muhalif, hatta çoğu muhalif bile değil trol.
    Ha siz sözcü gazetesinin beyin takımındaki “beyin” takılıp bunlarda beyin ne gezer mi diyorsunuz. Heyecanlanmayın canım o yılmaz beyin takımı.

  16. 1-)gazeteci nin kamuyu ilgilendiren bir haberlik yere gitmeme gibi bir tercihi olamaz!
    2-)gazeteci kendisi ile yada mesleği ile ilgili bir protesto eylemi gerçekleştiriyorsa! bu başlıbaşına bir olay! bir haberdir!
    3-)patronu oraya bir stajyer göndererek🤗…
    annadınız siz olayı😊.

  17. Sayın koru felaket alınmışsınız bari beli etmeyin adamlar af etmiyor ne yapalım.

  18. “Demokrasilerin temel kurallarından biri, temel hak ve özgürlüklerin oylanamayacak birer veri olarak kabul edilmesidir”
    Haklısınız; zayıf bir ihtimal de olsa diyelim ki başörtüsü meselesi referanduma kaldı ve referandumda da %51 hayır oyu çıktı. Ne olacak o zaman?

    • Tabii ki sonucuna saygı duyacaksınız, tersi ya da düzü farketmez, referandum sonucuna saygı duyacaksınız, ok?

  19. Davet edilmediğin yere gidip dar etme, etkili olduğunu düşünselerdi davet ederlerdi. Ayrıca A.Gül izin verir miydi gitmenize, bilemedim.
    Nitekim Akşener İsmail k.kaya ya izin vermiş.

  20. Bravo sayın yazara. Demokrasi yokluğu en temel problemimiz ve iktidar demokrasiyi tehdit eden en yakın tehlike şu anda. O yüzden tüm vatandaşlar olarak bir bütün olarak bu yakın tehlikeyi iyi görüp tespit etmek, teşhir etmek, ve etkisiz hale getirmek gerekiyor. Demokratik tarihimizde bu kadar yakın bir tehlike görülmedi. Askeri darbeler bile gelir gelmez demokratik sisteme geçiş için takvim verdiler. Bunlar süresiz olarak demokrasiyi kaldırmak için adım adım başımıza çorap örüyorlar. Bu tehditi iyi görmez ve gereğini yapmaya milleti ikna edemezsek yarın çok geç olabilir. Tüm dünya Erdoğan’ı demokrasiyi tehdit eden liderler listesinde en başta sayıyor listeyi sıralamaya başlarken. Bu boşa bir değerlendirme değil. Artık millet olarak bunu görmek ve demokrasiyi çalıştırmak gerekiyor. Hemen ilk fırsatta. Tüm dünya gördü, artık biz de görmek zorundayız. Kıral çıplak! Bizzat kıralın özgül ağırlığı yüksek danışmanı söyledi bunu.

      • En son Nouriel Roubini son kitabını tanıtırken yaptığı bir konuşmada listeyi Putin, Erdoğan, Kacynzky, Orban, Meloni diye sıralamış. Batı medyasını tararsan bu isimlerle birlikte (Google), listenin sürekli tekrarlandığını görürsün.

Yoruma kapalı.