Farklı görüşlerin sahipleri farklı kalmaya devam ederek neden bir arada bulunamasın? Bulunmalı.

22
Guardian gazetesinin bugünkü Saturday ekinin kapağı..
Reklam

Her gün okuma ihtiyacı duyduğum yabancı gazetelerin hafta sonları -cumartesi ve pazar günleri- verdikleri ekler, bizde olmayan -belki istense bile olması zor- bir özelliğe gıpta ile bakmamı getiriyor.

Ilımlı sol İngiliz Guardian gazetesinin bu cumartesi verdiği ‘Saturday’ eki önümde. Sayfalarını çevirir çevirmez karşıma ilk çıkan bölümlerden biri iki genç insanla ilgili. Daha önce birbirini tanımayan, politik anlayışları ve sosyal çevreleri çok farklı bu iki insanı, sosyal bir ortamda bir araya getirmiş gazete.  

Onların güncel konularda birbirinden çok farklı görüşlerini medenice tartışmalarını sağlamış.

Güle oynaya münakaşa etmişler.

Ekin bu sayfasının altında şöyle bir not var: “Farklı görüşten biriyle tanışmak ister misiniz? Bize başvurun.”

Aynı ekin daha ileri sayfalarında, her hafta, yine önceden birbirini tanımayan genç-yaşlı iki insanın gazete tarafından ayarlanmış bir yemek masasında buluşturulduğunu görüyoruz.

Neden önemli bu tür buluşturmalar?

Şundan: Gazete okurları, farklı görüşlerin bir arada bulunmaya engel teşkil etmediğini, değişik eğilimden insanların en çetrefil konuları bile efendi gibi tartışabildiklerini o sayfalara yansıtılan buluşmalardan öğreniyorlar.

Reklam

Bizde de bazı gazetelerin hafta sonu ekleri var. Onlarda da birileryle yapılmış mülakatlara yer veriliyor. Ancak hep tek kişiyle yapılan mülakatlar bunlar. Konuşulan kişiler bazen başkalarıyla ilgili görüşlerini de açıklıyorlar ama muhatap aldıkları kişilerin kendilerine yöneltilen eleştirileri anında cevaplayacakları bir zemin hiçbir zaman oluşturulmuyor.

Sonuç: “Bir araya gelemeyiz” görüşü herkese hakim bizde.

Televizyonlardaki kavgalı gürültülü tartışma programları da bu izlenimi iyice pekiştirmeye yarıyor.

Politikacılar aynı çatı altında haftada birkaç gün buluşuyor aslında. TBMM milletvekillerini partilerine göre oturtuyor; AK Partililer bir arada, CHP’liler, İYİ Partililer, HDP’liler ve diğer partilerden milletvekilleri yine kendi partilerinden milletvekilleriyle Meclis’te yakın sıralarda ama ayrı ayrı oturuyorlar.

Laf atmalar gırla gidiyor, fakat hep karşı karşıya otururken oluyor bu ve her milletvekili yanında oturan kendi partisinden milletvekillerinden destek göreceğini bilerek karşı tarafa yöneltiyor kırıcı sözlerini…

Ankara günlerimden biliyorum; koridorlarda karşılaştıklarında bazen selamlaşsalar bile, her partinin milletvekilleri Meclis kulisinde de ayrı kulislerde oturuyor, karınları acıkınca gittikleri Meclis lokantasında da diğer partilerden milletvekilleriyle aynı sofrayı paylaşmıyorlar.

Farklı görüşler medyada bile aynı gazetede buluşmuyor bizde.

Uzun yıllar önce, Bilkent Üniversitesi’nin bir kulübünün davetiyle katıldığım bir paneli hatırlıyorum. Farklı iki gazeteden meslektaşlarla aynı masada bir araya getirilmiştik. Günün önemli konuları neyse onlar üzerinde tartışmış, sonra da üniversitenin kantininde ağırlanmak istenmiştik. 

Reklam

Katılımcılardan biri işini bahane ederek birlikte görünmekten kaçınmıştı.

Panel sırasında da, dileyicilerden bir öğrenci “Bakın burada güzel güzel münakaşa ettiniz, neden bu farklı görüşlerinizle aynı gazetede yazmayasınız ki” temennisinde bulununca, konuşmacılardan biri, derhal “Olur mu öyle şey, herkes kendi gazetesinde kalmalı” tepkisini vermişti.

Sanki hep uygulama öyleymiş gibi…

Oysa Peyami SafaYunus-Nadir Nadi patronajında çıkan Cumhuriyet gazetesinde uzun yıllar yazabilmişti. Necip Fazıl kişiliği yavaş yavaş farklılaştığı bir dönemde çıkardığı ‘Ağaç’ dergisinde kimlere sayfa tahsis etmişti bir bilseniz…

Nazım Hikmet cezaevinden çıkabilsin diye başlatılan kampanyada en ön saflarda Ord. Prof. Ali Fuat Başgil de yer alabilmişti. 

Sonraları ters düşecek olsalar bile, Necip Fazıl ile Peyami Safa, uzunca bir süre aynı bekar evini paylaşabilmişlerdi.

Yönettiğim gazetelerde farklı eğilimden insanların görüşlerine de yer verilmesini sağlamaya çalışmış, buna o dönemde her gazetede yer verilen pazar mülakatlarını kendi gazetemde ‘Konuşa Konuşa’ genel başlığı altında bizzat yaparak öncülük de etmişimdir.

Daha önce de burada 1924 yılında çekilmiş bir fotoğraftan bahis açmıştım. O fotoğrafta kendilerinden ancak ‘beş benzemez’ olarak söz edilebilecek önemli edebiyatçılar yer almakta. ‘Şair-i Azam’ lakaplı Abdülhak Hamid (Tarhan), İstanbul İngiliz işgali altına düştüğünde ‘Kara bir gün’ yazısıyla işgalcilere meydan okumuş Süleyman Nazif, romancı Samipaşazade Sezai ve şair Cenap Şehabettin ile İstiklal marşı şairimiz Mehmet Akif

Hepsi Beyoğlu’ndaki Mısır Apartmanı’na Mehmet Akif onuruna Mithat Cemal’in verdiği yemeğe katılmak üzere gelmişler…

O masada o gün buluşan edebiyat insanlarının günümüzdeki mukabillerini bugün aynı çatı altında buluşturmak mümkün mü?

Hiç sanmıyorum. Herkes kendi çöplüğünde ötüyor günümüzde. Selam sabah bile yok farklı insanlar arasında.

İşte bu yüzden, ‘6’lı masa’ önemli.

Farklı kitlelere hitap eden altı siyasi partinin liderlerinin zaman zaman bir masada buluşmaları, orada geçirdikleri saatler boyunca ülke sorunları üzerinde imal-i fikr etmeleri, her buluşmalarından sonra yayımlanan ortak metne imzalarıyla onay vermeleri, diğer günlerde de birbirlerini rencide edecek söz ve tavırlardan kaçınmaları son dönemlerin alışkanlıklarının dışında bir görüntü. 

Büyük bir başarı bu.

Siyasetin ülkeyi karpuz gibi tam ortasından böldüğü bir ülkede, altı lider, önce o bölünmeye kafa tutuyor ve sonra da bölünmüşlüğü ortadan kaldırmanın yollarını birlikte arıyor.

Farklılığın düşmanlığa sevk etmesi gerekmediğini onlara bakarak düşünebiliyoruz.

O altı partiden her birine kendini yakın hisseden, kalemi ve yorumlarıyla yakın hissettiği partinin başarısına katkıda bulunanlar, yine eskinin alışkanlıklarını sürdürüyorlar ve bu da sırıtıyor.

Yalnızca farklı partilerin liderlerinin buluşmalarıyla yetinmeyip farklı görüşlere sahip değişik mesleklerden insanları da bir araya getirmenin ve ortak sorunları efendice tartıştırmanın bir yolu bulunmalı.

İngiliz gazetelerinin hafta sonu ekleri, her göz attığımda, bana bunları düşündürüyor.

ΩΩΩΩ

Reklam

22 YORUMLAR

  1. Seçimde 6 li dışında kimeoy verirseniz verin de 6 liya vermeyin. Teröristleri serbest bırakacak Suriye sınırını terör örgütlerine açacaklar. İki kere iki dört bu bir gerçek malesef.

  2. Alenen suç işleyenlerin yönettiği toplumlar bir araya gelip şen şakrak sohbet edebilir her şeyi sınır koymaksızın tartışabilirler.

    Yalnız, suçluların en güçlü olduğu toplumlarda ancak suçlular yeni suçlar işlemek için bir araya gelirler. Suçluların bir araya gelmesinden de asla hoş sohbet çıkmaz. Doğası gereği suçlular suça eğilimli oldukları için ancak suç işlemek maksadıyla bir araya gelebilirler.

    suçluların bir araya gelmesiyle ne olur?

    Fakat her toplumda herkes suça eğilimli değildir ve herkes de suçlu değildir. Ancak suçlular güçlü olduklarında suça eğilimli olmayanları aralarına almazlar, zorunlu ayrışma meydana gelir. Bu ayrışma keyfi değil, zorunlu bir ayrışmadır.

    Ayrışma belirgin hale geldikten sonra suç eğilimi göstermeyenlerin kendi aralarında bir araya gelmelerine mani olmaya çalışırlar. Bunu da aralarına suçluları yerleştirerek sağlamak isterler.

    Suç eğilimi göstermeyenlerin aralarına suçluların karışmasıyla suç eğilimi olmayanların da rengi değişir ve toplumun tamamı suç eğilimli görünürler. Artık suçsuz olanları ayırmak neredeyse imkansızdır.

    Masum olanları ayırmanın mümkün olmadığı durumda herkesin suçlu olduğu düşünülür.

    Herkesin suçlu olduğu durumlarda tekrar başa dönülür. Ayrışma büyük suçlarla küçük suçlar arasında yaşanır. Bu böyle devam eder gider….

    Ta.. herkes suçunu itiraf edip kabul edene kadar!

    Eğer toplum suçlarını kabule yanaşmazsa yeni ve daha büyük suçlar işlemek için biraraya gelmeye de devam ederler.

    Döngü böyle döner dururken masum olanlar çoktan ya toprak olmuş ya da güvenli toplumlara yelken açıp yeni hayatlarını kurmuşlardır.

  3. Vanaları bağladım yakında gazı salacam diye müjde vermiş iktidar. Bu kaçıncı müjde unuttuk, artık saymıyoruz. Ancak bir noktayı unutmamak lazım. Gaz petrol zengini ülkelerin haline bir bakın ey millet. Hangisi adam olmuş, hangisinin halkı mutlu mesut. Yok öyle bir dünya. Hepsi sefilleri oynuyor. Bir de demokrasi zengini ülkelere bakın. Hiçbirinin gazı petrolü yok ama halkları refah içinde. Bunu da mı görmüyorsunuz. O zaman ne diyelim size. Sürünün.

    İşte İran. En bol kaynaklar onda. Halk fakir. İnternet bile kapalı ülkede. Ne ülke dışına paralarını çıkarabiliyorlar, ne bir özgürlükleri var. Despotlar kurulmuşlar iktidara halka zırnık koklatmıyorlar. Sürünüyor herkes.

  4. Muhalefet tek bir sloganla çıkmalı: “KRAL ÇIPLAK!”. Bunu tüm bilboardlara yazmalı. İmzasız. Millet de sormalı, kim, nerede, neresi, nasıl? Herşey sormayla başlar. Biraz düşünme fırsatı verilmeli.

    İfade özgül ağırlığı yüksek bir Akp’li tarafından bu yıl söylendi. Altına onun imzası eklenebilir 🙂

  5. Farklı fikirlerin yarışması bizde pek olmadı. Balık baştan kokar misali. Siyasiler karşılıklı TV’ye çıkıp milletin önünde konuşma, tartışma, anlaşma cesaretine sahip değiller. Kıral çıplak! 20 yıldır köşe bucak kaçıyorlar. İktidar utanmadan diğer partiler benim sıkletimde değil ki ne konuşayım diye kendini kaf dağında görüyor. Hatta bir yerde karşılarına çıkarsa rakipler el bile sıkışmayıp arka kapıdan çıkıyorlar. Bayramlarda göstermelik birbirlerine heyet gönderiyorlar. Ama liderler asla birbirlerini görmüyorlar.

    Bu kısır döngüyü ilk defa Kılıçdaroğlu kırdı. 6 farklı görüşte partiyi bir araya getirdi. Karşısındaki ırkçı, faşist, ayrımcı koalisyona nasıl medenice, insanca bir araya gelinir, konuşulur ve anlaşılır gösterdi. Bu önemli bir ayrışma bence ve yeterince gösteriyor ülke nasıl yönetilmeli ve nasıl doğru yola girer. Milletimiz bu ayrımı görüp ödüllendirirse ülke de düze çıkar. Yoksa bu kutuplaştırıcı kısır politikalarla boğulur durur, hep beraber fakirleşmeye devam ederiz. Birileri de kaymağını yer bu sistemin şimdi olduğu gibi.

    Muhalefet bu antidemokratik döngüyü kırmak üzere iktidara geldiğinde seçime giren partilerin ve adayların seçimden önce TV’de açık bir şekilde tartışmalarını kurala bağlamalı. Nasıl medenice karşılıklı konuşulur, tartışılır öğretmeliyiz. Böylece kıralın çıplak olduğunu daha net görebiliriz. Bunu tüm seçmenlerin ısrarla istemeleri gerekiyor. Şayet kendimizi ve ülkeyi düşünüyorsak.

  6. Küfür tek millettir! İlke ilke diyerek düştükleri zillet kuyusunun içinde debelenip duruyorlar, halbuki bremen mızıkacıları gibi dayanışarak üstüste çıksalar, avazları çıktığınca anırıp ötseler belki bir duyan olacak, ama tepişmekten itişip kakışmaktan onu da akıl edemiyorlar ki, malum koltuk sevdası…

  7. Sayın yazarın “Büyük bir başarı bu.” dediği
    masabaşı muhalefetin toplanıp toplanıp dağılmaları elbette çok hoş ama bunun bir marifet olarak görülmesi yine de biraz tuhaf?
    Çünkü bunların alayı aynı zaten, birinin diğerinden ne farkı var ki? Her birisine birer koltuk veriyoruz deyin, aynı anda hepsi birlikte boş mezara bile elele atlar bunlar:)

  8. ALLAH BİLE
    Allah insanı annesiz ve babasız yaratabilirdi.
    Nitekim Hz Adem’i öyle yaratmış.
    Hz İsa’yı da babasız yaratmış.
    Yani normal yaratılışı “farklılık” üzerine bina etmiş.
    Yani “kadın–erkek” faklılığı üzerine.
    Hayatın başlaması için farlıklık zorunlu bir unsur olduğu gibi, “devamı” için de zorunludur.
    Herkesin özellikle aynı yetenekte olduğunu ve aynı düşündüğünü düşünelim.
    Böyle bir ihtimali bile düşünemeyiz ya neyse.
    Farz-ı muhal düşünebilsek, hayat devam edebilir mi?
    + – kutuplardan elektrik enerjisi elde ediyoruz.
    Dünya uzay boşluğunda, birbirini dengeleyen ve birbirine eşit ve farklı, kütle çekim ve merkezkaç(savrulma) kuvvetleri nedeniyle durabiliyor.
    Tekraren söylüyorum:
    “–Hayatımızın en temel dinamiği farklılıktır.”
    Hayatın temel dinamiklerine meydan okuyanlar kaybedecek.
    Farklılıktan “enerji-sinerji” üretmek yerine, farklı olanı “düşman”, farklı düşüneni “hain” ilan etmek suretiyle “anarşi” üretenler, k a y b e d e c e k.

    • Sayın yk tanrıyı referans alarak siyaset yapacak olursak o işin sonu yaş, enerjiyi sinerjiyi, dünya ateşten bir toptuyu bırak da referandumun sonucu ne olur onu söyle?
      Doğal özgürlükler referanduma götürülmemelidir tamam, ama bu özgürlükler kamudaki giyim kuşam koşullarını da kapsar mı yoksa her hükümetin kendi keyfine, khk lerine mi kalsın?
      Efendim?
      Estek köstek…

  9. Oldukça uzun yorumunuzu okudum .
    Kürtlerin bu güne kadar bir çok partileri kapatıldı, peki sonuç değişti mı, hayır !
    O halde , yazının da konusu olduğu gibi bunlarla neden oturup her şeyi konuşmuyoruz ; yani bu mesele kıyamete kadar böyle mi sürecek!

  10. Altılı masa dediğiniz nedenlerle değil Ak Parti ve Erdoğan karşıtlığı nedeniyle birarada.
    Ayrıca son günlerini yaşıyor.

  11. pkkhdp uzuun uzadıya birbirleriyle sevişkili uzanabiliyorlarsa yatağa,
    fetö ile en azından TR deki uzaan tıları da giriyorlar demektir rahatça aynı yatağa!!!
    bu tez kabul edilemez sn Ender!!!
    TR de bırak yatakta uzanmayı, iltisaklı bile olsa..
    uzatırlar kodese uzun uzadıya.
    geç bunları.
    maşa, “tutan her ele hizmet eden bir alettir!”.
    40.. larca insanın ölümüne sebep olan hiç bir el masum da değildir, bunların ilişkisinden de ..
    çelişmemenin yolu:
    suç olan neyse! cezasını kesersin!!!
    para, hapis, men, olsaydı idam!
    bunun mişi muşu yoktur!
    eli kanlı dediğin kişiyle aynı masaya oturuyorsan, sana da kan sıçrar, bulaşır!

  12. Bu oyuna gelmeyelim.

    Erdoğan şimdiye kadar başarısı 20 yıllık AKP iktidarına bakın, 20 yıllık iktidarını nasılkorudu?
    iktidarını nasıl korudunuğun cevabı Erdoğan Karşısında kurulan ittifakları bozma konusunda mahir yada oranın tasarımını yapmak konusunda mahir.

    Misal ergonokon davalarında, Bir kesimi hedef haline getiriyor hedef tahtasına bunu yerleştiriyor dönüyor. sosyalistlere, Kürtlere, Alevilere diyor ki biz size 12 Eylülde işkence edenlerle hesaplaşıyoruz derin devletle hesaplaşıyoruz siz karışmayın diyor.

    Cemaati bitirme politikasıda aynı.

    Erdoğanın , bu 6’lı masa ile yaptığı siyasetin bozulduğu Nokta bu oldu. Çok uzun zamandır 6’lı masa geçtim Aşağıdan oluşan, toplumda oluşan Büyük ittifakı parçalayamıyor.

    Dikkat edin yerel şaçimlerden beri 6’lı masaya Hadep üzerinden ayar vermeye çalışıyor. Bir taraftan Kürt seçmenlere, 6’lı masanın Kürt düşmanı olduğunu söylüyor sürekli 6’lı masayı bölmeye çalışıyor.

    6’lı masayı veya ortak adayı tartışma konusu hale getirmeye çalışıyor.
    sürekli Adayınız kim?, Adayınız Kim? Adayınız Kim? soruları.

    6’lı masa Herşeyin farkında.

  13. kutuplaştırmanın siyasal bir getirisi var-dı.
    artık yok.
    ülkede bir seyler ister istemez değişiyor, 6’lı masa farklı fikirlerin bir araya gelmesi açısından önemli olduğu kadar tartışmaların medeni ve yapıcı bir çerçeve içinde olması da çok değerli elbette. sorunların konuşulması kadar anlaşmazlıkların olması da çok değerli.
    biz bölge insanı olarak genelde anlamaya değil, yargılamaya meyilliyiz tam da bu nedenle bölgemiz kanlı iç savaşların yaşandığı insanların birbirini farklı düşündüğü için vahşice öldürdüğü, birbirinden nefret ettiği bir coğrafya. herkesin birbirini hainlikle, düşmanlıkla suçlamayı tercih ettiği dolayısıyla yolsuzluk ve yoksullukla sarmalandığı bir coğrafya. dolayısıyla üretemeyen, gelişemeyen, gönenemeyen bir coğrafya.
    o nedenle burada farklı fikirlerin bir araya gelmesi çok önemli ve çok değerli,
    hiç olmadığı kadar…

  14. Dünya yeni bir düzenin eşiğinde.
    Birleşirsek iri ve diri oluruz.
    Bölünürsek yok oluruz.
    Allah sonumuzu hayreylesin.

    • CHP, hem masada partiler eşittir diyecek, hem de Kılıçdaroğlu’nun adaylığının peşin peşin onaylanmasını isteyecek… Etik değil arkadaş.

      6’lı masa bir ortak akıl zemini olarak kuruldu. Daha şimdiden masaya CHP dinamiti konuyor. Kılıçdaroğlu, isminin dayatıldığını görmüyor olamaz. Ama bir emr-i vaki zemini oluşmasına mani olmadı. Hatta memnun oldu gibi… Böyle giderse, tak sepeti koluna, herkes kendi yoluna…

      6’lı masadaki liderler iyi düşünsün. Tarihî bir hataya imza atacaklarına ihtimal vermek istemiyoruz… Şimdi dağılırlarsa, daha çok dağılırlar. Yok yok dağılmazlar herhalde…

      Evet, durumu böyle yazıyorlar.

      6’lı masanın bir ortak akıl zemini olmadığını bilecek kadar zeki insanlar bunlar. Ama nasıl desinler; “Erdoğan düşmanlığı muhalefeti bir araya getirdi. Ama görülüyor ki, bu masadan bir şey çıkmaz…”

      Şimdi yarınki masada ne olur?

      Ya “kol kırılır yen içinde kalır” tiyatrosuna devam edilecek.

      Ya ortak bir aday ismi belirlenecek. Tabii seyreyleyin gümbürtüyü.

      Ya da herkes kendi adayını çıkaracak.

      Erken kalkan yol alır.

      Cumhur İttifakı adayını Cumhur Başkanı Erdoğan olarak ilan etti ve hızla yol alıyor.

      Haftalardır yaşananlar gösteriyor ki, 6’lı masadakilerin birbirlerine güvenleri yok, dostlukları hiç yok.

      Birbirlerine güvenmeyenlere, millet neden güvensin?

      Türkiye, Erdoğan düşmanlarının deneme tahtası değil.

    • Ercan bey allah sizin de iyiliğinizi versin, valla ben bildim bileli dünya yeni bir düzenin eşiğindedir, aya değil marsa kadar bölünmüş yol yapılsa yine de bunlara yaranılmaz!
      Neyzenin de dediği gibi:
      Kimse çözemez dünya denen şu kör düğümü/ yaratan allah bilir ancak onun iç yüzünü!
      Bir delikten çıkarak diğerine girmekteyiz/
      Önü karanlık sonu karanlık, svmişim gündüzünü!

  15. bir köşeyazarının, gastenin medya grubunun hatta tv yorumcusunun fanatik veya mikitanca tavrı, yazıları konuşma ve davranışları olabilir.
    bunun gruplaşması (yazarın tespiti gibi bir salonda ayrışarak oturmaları gibi) tehlike yaratabilir! batı parlamentoları (hangi ülke mesela) bizimki gibi ayrışma içinde?
    NOT: bunun istatistikleri ile uğraşmıyorlar, çünkü işlerine gelmiyor kimsenin!
    ispanya yada irlanda nassı bölünmüş! çook iyi detayına kadar sayfa sayfa..😠
    tespitim:
    bir düşünce yada amaç etrafında deprem dalgaları gibi ))))) (geçici yada daimi) bir arada bulunulabilir!
    örneğin, oy zamanı işbirliği meclise her görüşün hakkıyla taşınmasını sağlayabilir!
    CHP listesine kendi görüşüne yakın hisseden mesela Atatürk ilkeleri ile barışık! herkesi davet edebilir, kontenjan ayırabilir
    %30 kadın kotası yerine kadınlara eşit davranıp isterse %80 kadın seçilsin listelere erkek kotası %30 olsun demeyebilir!.
    sağ partiler muhafazakar, dini değerlerle barışık, yine Atatürk ilkeleriyle hareket eden, batının bölme parçalama oyunlarına karşı teyakkuz halinde durabilen parti ve partililerle ortak hareket edebilirler..
    son söz:
    burada bir parti yada grup göz göre göre birilerinin (sarosun fetoşun cubbeli amedin zembilcilerin onun bunun trlampın potinin dağdaki eşkiyanın, ingilizin amerikanın olabilir) TR deki ajanı elemanı uşağı maşası gibi davranıyorsa!!! afişe edilmişse!.. birde,
    bunu bertaraf edip uşaklığını yaptığı yere derhal hemen özel araçla elleri arkadan bağlı olarak gönderilmelidir.
    aykırı görüş düşünmek başka şey, inadına birilerinin menfaatleri uğruna (eli silahlıyı savunmak onlarla illegal şekilde irtibat kurmak, mafya çetesi yada ihale çetesi hırsızlarını korumak gibii..) önlerine gövdesini siper ederek onları korumak savunmak hatta övmek, korumaya kalkmak başka şeydir!!!!

  16. Demokrasi bir arada yaşamanın garantisi. Bunu istemediler. Sürekli düşmanlaştırma ile muhalefeti ve kendileri dışında herkesi hain ilan ettiler. Böylece yolsuz iktidarlarını sürdürdüler. Kimilerine ne istedilerse verdiler, kimilerine zırnık koklatmadılar. Bu sistemin ülkeyi getirdiği nokta tam ortadan bölünme, polarizasyon, demokrasinin kökten sökülmesi, insanların bir arada yaşama inançlarının öldürülmesidir. Bu tür bölünmüş ülkelerin kolay dikiş tutturması çok zordur. Bunu da yaşayarak görüyoruz. Gün geçtikçe paramız değersizleşiyor, ülke fakirleşiyor, zengin fakir uçurumu artıyor, borç içinde boğuluyoruz (dolar cinsinden), dolarla birilerini beslemeye mahkum ediliyoruz (kkm denilen vahşi faizle), hazine boş, itibarımız sıfırlanmış tüm dünyada. Yakında Avrupa Konseyinden de atacaklarmış, tüm uluslarası demokratik kurumlardan uzaklaştırılıyoruz, Şanghay kasaplarına mahkum olacakmışız. Bu kör döngüyü kırmak zorundayız. Bu sefil iktidarı indirmek zorundayız. Tekrar yönümüzü hür ve demokrat ülkeler tarafına dönmek zorundayız. Bunu yapmazsak çok daha zor şartlara mahkum olacağız. Daha da kötüsü birliğimiz ve dirliğimiz bozulacak birbirimizin yüzüne bakamayacağız. Bu uçurumdan önceki son çıkış. Milletimiz gerekeni yapacaktır. Buna inanıyoruz.

    • Keşke Aysun Kayacı sayımız fazla olsaydı; sosyal yardım (emek harcamadan gelen) aldım diye sevinenlerden “Neden buna mahkum edildim? sorusunu aklına getiren olduğunu sanmıyorum. Utanılacak bu durumu “Bilmem kaç milyon aileye yardım yapıyoruz” diye böbürlenerek anlatan, beceriksizliği övünç sayan bir yönetim var. Gerekeni yapacak millet nerede?

  17. Bu gün gerçekten çok güzel bir konu ele alınmış, teşekkür ederiz .
    Maalesef bizim toplum olarak en zayıf olduğumuz konulardan birisi de diyalog eksikliğidir .
    Biz medeni insanlar olarak bir arada oturup kavga etmeden , birbirimizin kafasını gözünü yarmadan bir konuyu tartışamıyoruz , konuşamıyoruz , görüşemiyoruz , birbirimizin görüş ve düşüncelerine karşı tahammül ve saygımız yok .
    Oysa değişik görüş ve düşünceler bir toplumun kültürel güzelliğidir , kültürel zenginliğidir , birbirinin kopyası gibi düşünen insanlar ne kadar ilgi çekebilir , cazip olabilir .
    Tabii ki burada çok önemli bir ayrıntı da var; kişinin görüş ve düşüncelerinin fanatik olmaması ,gerekçelerinin sağlam olması, sizin dediklerinizi de dikkate alması gerekir , böyle yapmayan birisi ile tartışmak , fikir münakaşasını yapmak haliyle can sıkıcı olur .
    Görüş ve düşünce farklılıkları bir zenginliktir, güzelliktir dedik ama bir çatı altında yaşayan aile fertleri için haliyle bu geçerli olamaz , olması da pek mümkün görünmüyor .
    Çünkü aynı ortamı paylaşan , aynı ortamda beraberce tertip, düzen ve intizam sağlamak zorunda olan aile bireylerinde mutlaka bir uyum mecburiyeti vardır.
    Bir anekdot ile konuyu kapatalım ; 12 Eylülden sonra gözaltına alınanlar, ideolojik görüşlerine bakılmaksızın Mamak As.Cezaevinde bir arada ve aynı koğuşlara yerleştirilirler.
    Zamanla ister istemez birbirleriyle konuşmaya , sohbet etmeye , birbirlerini yakından tanımaya başlarlar .Bu ilişkiler devam ettikçe aralarında bir yakınlaşma , bir samimiyet , bir ilgi de meydana gelir , değişik görüşler ilgi ve dikkatlerini çeker .
    Ve nihayet büyük bir hayretle görmüş ve anlamışlar ki birbirinden ölesiye nefret eden , birbiriyle kanlı bıçaklı olan bu insanlar hiç de öyle değillermiş , onlar da kendileri gibi
    vatansevermiş, iyi insanlarmış , kötü bir yanları yokmuş !
    Evet, güzel bir deyimimiz var ; hayvanlar koklaşa koklaşa , insanlar konuşa konuşa !
    Ve tabii ki darısı siyasetçilerimizin başına !

Yoruma kapalı.