Etraftan fena halde savaş kokusu geliyor.. Yeni haydut devletlere doğru mu?

12
Reklam

Bir süredir zihnim dünyaya ağır insan kaybı maliyeti bulunan iki dünya savaşına takılı. Daha doğrusu, her iki savaşın hemen öncesine… Aklımda hep şu soru var: Acaba bugün değil de 1900’lü yılların başları ile 1930’lu yıllarda yaşıyor olsaydım, her iki savaşın kaçınılmaz hale geldiğini geleceğini öngörebilir miydim?

Evet anladınız, aslında aklımdaki esas soru şu: Acaba şu sıralarda bir yerlerde savaş kaçınılmaz hale geliyor ve ben bu gelişmeyi anlamakta zaafta mıyım?

İlk dünya savaşı, biliyoruz, Avusturya Veliahtı’nın Saraybosna’da suikasta uğraması yüzünden çıkmıştı. Veliaht’ın hayatını kaybetmesiyle savaşı başlatan silahların patlaması arasında 37 gün vardır. O süreyi, Avrupalı devletler, kimlerle ittifak yapabileceklerini belirleyip güçler dengesini lehlerine oluşturmaya çalışarak değerlendirmişlerdi.

Gören gözler, o dönemde, “Savaşa gidiliyor” uyarısı yapabiliyordu.

Savaş kokusu 1930’lar boyunca çok daha belirgindi. İlk savaşın mağlubu Almanya, siyasi sistemdeki boşlukları değerlendirerek iktidara erişmiş Adolf Hitler‘in liderliğinde, kaybettiği savaşın rövanşını ağır biçimde almaya hazırlanıyordu.

Hazırlığı görmemek mümkün değildi.

Savaşanlar savaşmama kararlılığında

Can kaybı açısından maliyeti olağanüstü fazla olan -yaklaşık 60 milyon insan- iki savaşın ardından, o savaşın tarafı olan ülkeler, “Bir daha asla” kararlılığına büründükleri gibi, kendi aralarında sürekli barışı sağlayacağına inandıkları kurumsal oluşumları gerçekleştirmeyi de ihmal etmediler.

Reklam

Bugün, dünya yıkılsa, iki veya daha fazla Avrupa devletinin diğer bir veya birden fazla Avrupa devletine savaş ilan etmesi düşünülemiyor.

İki savaşın karşı cephelerinde bulunmuş ülkeler bugün Avrupa Birliği (AB) ve değişik Avrupalı çatı kurumları içerisinde işbirliği halindeler. Almanya’nın işgaline uğramış Fransa ile tepesine Alman bombaları yağmış İngiltere bugün Almanya ile et ile tırnak gibiler.

Peki iki savaşa da sonradan katılmış ve her ikisinde de dengeleri bir taraf lehine değiştirerek alınan sonuçta en büyük payın sahibi olmuş ABD ile Avrupa’nın iki savaşta yer almış ülkeleri “Her şeye rağmen barış” diyen bir anlayışa mı sahipler?

Böyle olmadıklarını biliyoruz.

ABD ile Avrupalı ülkeler Avrupa dışındaki bölgelerde çıkan küçüklü büyüklü savaşlarda varlıklarını belli ediyorlar. Hemen her coğrafyadaki savaşlarda onların ürettikleri silahlar kullanılıyor. Ayrıca, hemen her Avrupa ülkesi ile ABD’nin bölgede dostları ve düşmanları var. Dostlarının savaşlarını doğrudan veya taşeron kullanarak destekliyorlar; düşman bellediklerinin de zayıflamasını, mümkünse ‘rogue nation’ (haydut millet) veya ‘failed state’ (düşkün devlet) haline dönüşmesini de sağlamaya çalışıyorlar.

Sonuçları görüyoruz; Afganistan, Irak, Libya, Yemen ve Suriye’nin durumları ortada, hiçbiri 10-20 yıl öncesinin gücüne sahip değil bu devletlerin. Herbirinde siyasi belirsizlikler ve iç-savaşlar var.

Savaşın yeni sahası

Yeniden en baştaki soruma dönersem, “Acaba ufukta yeni bir büyük savaş mı var?” sorusu eşliğinde bir şeyleri kaçırıyor olabilir miyim?

Reklam

‘Büyük savaş’ olabilmesi için en azından ABD ile Rusya’nın çatışmacı taraflar olması gerekir. Her iki ülke dünyanın çeşitli bölgelerinde var olan dostlarıyla ilişkilerini sağlamlaştırma ve yeni dostlar edinme çabası içerisindeler. Belli ki, iki taraf da bir şeylere hazırlanıyorlar.

Rusya ile ABD ikinci savaşta aynı cephedelerdi, ancak ardından ‘Soğuk Savaş’ adı verilen farklı bir çatışmanın tarafları haline dönüştüler. ‘Soğuk Savaş’ta kaybeden Rusya -o zamanki adıyla Sovyetler Birliği- oldu. Sovyetler Birliği tarihe karıştığı gibi, Avrupa’daki bağımlı ülkelerini de kaybetti Moskova.

Acaba Rusya’da yönetimde bulunanların da ‘rövanş’ düşüncesi var mıdır?

Suriye’de üslere sahip Rusya, bu arada sempati taarruzlarıyla Türkiye’yi karşı taraftan koparıp yanına çekme gayretinde; buna karşılık ABD de Trump‘ın “Askerlerimi çekeceğim” dediği bölgeye yeniden yüklü yığınak yapma arayışında. En son, Suudi Arabistan’a ek askeri tahkimat yaptı.

Hedefin yaptırımlarla zayıflatılmış İran olduğu belli de, onu tek lokmada mı yutmaya çalışacaklar, yoksa bir-iki başka ülkeyle birlikte mi?

İran’ın kolay lokma olmadığını da unutmamak gerek. O da, üzerine gelecek belayı öngörmüş, cepheyi genişletebileceği izlenimini karşı cephede yer alabileceklere vermek niyetinde. Körfez’de tanker savaşları bu yüzden.

Ülkemiz ilk büyük savaşın kaybedenleri arasındaydı; ikincisinde aynı akıbete uğramaktan başarılı diplomatik manevralarla uzak kaldı. O gün bugündür sınırları dışındaki ihtilaflara karışmama politikası izliyor ve bunu -1 Mart 2003 tezkeresi olayında yaşandığı gibi- bazen iktidarların aksi yöndeki niyetlerine rağmen sürdürüyor.

Acaba füze savunma sistemine (S-400 veya Patriot fark etmez) sahip olma arzusu o politikayı terk edebileceğinin dışa vurumu mu?

Devleti yönetenler de etraftan savaş kokusu alıyor ve o duruma ülkeyi hazırlıyor gibi.

ΩΩΩΩ

Reklam

12 YORUMLAR

  1. 1. Dünya Savaşı ve onun devamı olan 2. Dünya Savaşı, sosyalistlerin doğru bir tanımlaması ile (yer altı kaynaklarının) paylaşım savaşıydı. Daha sonraki savaşların da açıklanabilir nedenleri vardı. Vietnam ve Afganistan savaşları, komünist Rusya ile Çin’in sıcak denizlere inme gayretlerine karşı Batı’nın (ABD) verdiği bir cevaptı. Kore savaşı ise Çin’in ‘devrim ihracı’na karşı verilen bir tepkiydi. Bu savaşlarda büyükler tepişirken küçük halklar zarar gördü.

    Irak, Libya ve Suriye müdahaleleri ise ; Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra İsrail ile savaşmış bu ülkelerin dağıtılarak İsrail’in güvenliğini sağlama amaçlıydı.

    Yemen’deki olaylar İran Şii rejiminin Troçkist bir politika izleyerek şia devrimi ihracı nedeniyle Suudi Arabistan ile arasında yaşanan gerginliktir. Benzer bir durum geçmişte Lübnan’da da yaşanmıştı. Benzer şekilde İran-Irak savaşı da, Ayetullah Humeyni’nin Irak’taki çoğunluk şii nüfusa güvenmesinden kaynaklanan bir mezhep kavgasıydı.

    İran krizi ise, bu ülkenin petrol gelirleri ile teknoloji sahibi ülkelerden proje, makine ve teçhizat satın alıp nükleer güç olmak istemesidir. Paraya dayalı nükleer güç olma heveslerine karşı çıkılmasını doğru buluyorum. Yapabilirsen tamamen kendi imkanların ile yaparsın kimse de bir şey diyemez. Kısacası İran’daki siyasal şia-islami rejimi boşuna uğraşıyor, benzer hevesleri olan ülkelere İran üzerinden gözdağı veriliyor.

    Fakat ‘Batı’ İran’ı yıkmaz. Zira İslam dünyasında Sünni-Şii çatışması çıkarmak için İran’a ihtiyaçları vardır. Geçmişte İran Şahı’nın sürgüne gönderdiği Humeyni yıllarca Fransa’da kalmadı mı ? 1 Şubat 1979’da Air France uçağı ile Tahran’a inip yönetime el koymadı mı ? ‘Batı’ Humeyni’ye böyle bir kıyağı neden yaptı acaba ? Bu sorunun cevabını daha sonraki süreçte ve günümüzde görüyoruz …

    Bir yorum yazısına daha fazlası sığmaz. Bunların pek çoğu önceden öngörülebilir olaylardır. Türkiye, M.K. Atatürk’ten uzaklaştıkça başı belaya girmektedir. “Efendiler! Dünyada her şey için; uygarlık için, hayat için, başarı için en hakiki mürşit ilimdir; fendir.”

  2. 1.dünya savaşı göben ve breslav isimli alman savaş gemileri limanımıza sığınıyorlar.Enver paşa bunlara osmanlı bayrağı çekip kurtarıyor.Karadenize açılan bu gemiler rus şehirlerini bombalıyor.ve osmanlı Devleti savaşa giriyor.sonu malum milyonlarca km2 devlet sekizyüzbin km2 ye iniyor.
    İnşallah s400 ler alman savaş gemileri vazifesi görmez.
    Aklı selim galip gelir ülkemiz savaştan uzak kalır inşallah.
    Hele hele bizi afrine götür deyip de askerliğini bedelli yapan savaş tamtamcılarının olduğu bir ülkede.

  3. Türk halkinin bir kısmı ve Arap alemi hariç…İnsanlar “DÜNYAYA! TERÖRİST” üretenlerın “POLITIKACILRAR” olduğunu iyi bildikleri için Trump ve bizimkiler gibi
    savaş çığirtkanliği yapanlar’a bizdeki gibi önem vermiyorlar.
    Buna inanç gurupları ‘de eklenirse dünya savaşı çikmaz fakat, bizdeki PKK örneğinindeki gibi koltuklari sallanınca fakır fukaranin cocuklarını kurban vererek vatan millet edebiyatı yapıp sözüm on dini gurupların ve “DIYANETIN” fetvalari eşliğinde “ALTIN TAHTLARINI KORURLAR.”

    Avrupa ve ABD halkları ve dini guruplar dünya savaşi çikartirmazlar.

  4. Devletin koku alacak hali mi kaldı! Haydi alıyor diyelim, askerlik süresi 5-6 aya indirilmiş ordu ile mi savaşacağız?! AVM’ye güvenlik görevlisi eğitimi ile aynı düzeye inmiş bir askerlik eğitimiyle, moralman çökmüş bir kurumla hangi savaşı kazanacaksınız?!

  5. Karar gazetesinde bu gün yayınlanan bir haberi buraya alıntılayarak konuya katkıda
    bulunmuş olayım ben de.Haber şöyle:

    “22.07.2019 Pazartesi 13:39

    İstanbul’da tarihin en büyük sahte dolar operasyonu: 271 milyon dolar ele geçirildi
    İstanbul Esenyurt’ta bir matbaaya düzenlenen operasyonda, Kurban Bayramı öncesi piyasaya sürülmek üzere 100’lük banknotlar halinde, sahte 271 milyon 150 bin Amerikan doları (1 trilyon 530 milyon Türk lirası) ele geçirildi. Sahte dolarların ise ‘Dikkat yüksek gerilim hattı’ yazan panonun arkasına gizlendiği ortaya çıktı.
    İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri ile Kaçakçılık Suçları ile Mücadele Şubesi ekiplerince, Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen bir soruşturma kapsamında, bir şebekenin Kurban Bayramı öncesi piyasaya sürmek üzere sahte Amerikan doları bastığını tespit etti.

    ‘DİKKAT YÜKSEK GERİLİM HATTI’ YAZILI PANONUN ARKASINDA…

    Esenyurt’ta 19 Temmuz Cuma günü bir matbaaya düzenlenen baskında ilk başta herhangi bir suç unsuruna rastlanmazken, polisin dikkatini “Dikkat yüksek gerilim” panosu yazan dolap dikkat çekti.

    Aramalarını bu yönde yoğunlaştıran polis, panonun arka kısmına tahta paletler üzerinde 100’erlik banknotlar halinde 271 milyon 150 bin sahte Amerikan doları (1 trilyon 530 milyon Türk lirası) ele geçirdi.

    BİRİ FETÖ’DEN İHRAÇ 5 KİŞİ GÖZALTINA ALINDI

    Olayla ilgili biri Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyeliği nedeniyle emniyet teşkilatından ihraç edilen B.Ç. adlı 1 komiserin de aralarında olduğu 5 kişi yakalandı. Ele geçirilen miktarın, son yılların en yüksek sahte para miktarı olduğu ifade ediliyor.

    Firari 2 şüphelinin yakalanması için operasyonlar sürerken, piyasaya sürülmek üzere basılan sahte dolarların FETÖ ile bağlantısı araştırılıyor.”

  6. S-400 bizi muhtemel bir savaştan koruyabilir mi?
    Aklıma kötü kötü şeyler geliyor mesela s-400 füzeleri kullanıma hazır hale geldiği zaman bu savunma silahlarından fırlatılacak bir füzenin sınırımızdan geçen bir NATO uçağını kazarak/kasten düşürmesi ihtimali nedir? Ve sonrası…

  7. Arap Baharı denilen fitne ile birçok İslam devleti, devletlikten çıkıp sahipsiz birer coğrafya haline geldi. Bu da gösteriyor ki bu hareket büyük devletler tarafından başlatılan planlı bir fitnedir. Yani şu an sinsi ve planlı bir gizli savaş var zaten ve bu savaş İslam devletlerini ortadan kaldırıyor.

  8. ”Devleti yönetenler de etraftan savaş kokusu alıyor ve o duruma ülkeyi hazırlıyor gibi.” Konuyla ilgili doğru cümle bence bu.

    Uzun süredir savaş kokusunu alıyoruz, ziyadesi, zaten savaşın içerisindeyiz; kısmi ya da külli…
    Kısmi olarak; yıllardır dış destekli PKK eliyle bir çok ülkeyle savaş halindeyiz; on binlerce cana ve trilyonca dolar maddi kayba sebep olan…

    Külli olanı ise, içerisinde bulunduğumuz NATO marifetiyle, bırakın ülkemiz içerisinde yapılan açık örtülü operasyonları; komşumuz olan ülkelere müdahalelerde başat rolü (lojistik) üstlenen ve savaşın maddi-manevi kayıplarını tek başına üstlenen bir ülke durumunda olaraktan sürekli savaş halinde olan bir devletiz zaten. En yakın ve canlı örneği karşımızda duruyor..Suriye.

    Arap baharı ile -Kıbrıs Harekatında müttefikimiz olan- Libya’dan başlayarak bölgeyi kasıp kavuran bir zemheri kış yaşanıyor ve Suriye sonrası savaş planlarının üzerine geliştiği İran sonrası Türkiye, topun ağzında kendisini görüyor olsa gerek -ki; emareler bu yönde- ülkeyi içerisinde bulunduğu blokun kurallarına aykırı olsa da hava savunma gereksinimini karşı rakip blokun silah sistemlerini alarak karşılamaktan geri durmuyor. En ciddi emare bu.

    Yeni bir dünya savaşı yaşanır mı veya bunun üzerine mi kurgulanıyor, hiç sanmıyorum; lakin gelişen dengeler ve silah sistemleri ile ülke yönetiminde bulunan ‘deli yöneticiler’ yüzünden iki dünya savaşından daha beter can yakıcı ve daha yıkıcı bir savaş haline sürüklenebilir dünyamız!

    Mutad olan genişleyerek yaşanıyor: ABD ile Rusya henüz bir açıktan savaş hali ile birbiriyle savaşmış değil. İki kutuplu soğuk savaş yaşanan zaman diliminde bile bu ülke ve halkları, savaşların yıkıcı, insani ve mali kaybını yaşamanın aksine her durumda da kazançlı çıkan ülkelerdir.

    Güçlerini Ortadoğu ve Müslüman ülkeler üzerine boca eden bu savaş canavarları, Irak, Libya ve Suriye’den sonra gelir elde edecekleri ve savaş masrafını yıkıma uğrattı ülkelere fatura edecek ülkeleri bulmak için başka hangi coğrafyaya açılsınlar ki?

    Bölgede bir domino etkisi oluşturarak sırasıyla mezkur ülkeleri yıkıma uğratıp savaş ekonomisi üzerinden halklarına müreffeh(!) bir hayat yaşatıp dünya üzerinde kendi hegemonyasını tesis ediyorlar.

    Üzerinde savaş hesapları yapılan bölgemizdeki devletler, kendi bencil(!) tutumları ve ideolojik yaklaşımları yüzünden birbiriyle didişe dursunlar; halkları da yönetimlerini sorgulayan feraset, basiret ve ilim ile bilimden uzak durduğu müddetçe bu hal böylece devam edeceğe benzer.

    Belgesellerden bildiğimiz, hayvanlar alemindeki öldürmeler/ölümler, yaşam için bir denge unsuru olarak yorumlanır ki, öyledir de; acaba, kaçınılmaz olan savaşlar da ‘insanın dünya yaşamı’ için bir denge unsurudur denebilir mi?

  9. Şu tesbitiniz tam yerinde, menfaat kumkuması individüalist ABD, iki Dünya savaşına da sonradan
    – neticiyi az çok görerek – katılmış ” ve her ikisinde de dengeleri bir taraf lehine değiştirerek alınan sonuçta en büyük payın sahibi olmuş ABD ile Avrupa’nın iki savaşta yeralmış ülkeleri ” nin barış diye bir “İNSANLIK DERDİ” olmadığı gibi, yeni yeni menfaat ve MAKYAVELİST bir düşünce içinde olduklarında şüphe YOK. Buna israil’in ” arz-ı mev’ud ” ve Evanjelistlerin Allah’ı ” KİYAMET ” görevine beklenti ve çağırılarını da eklediniz mi, 3. Dünya Savaşi’ni, şartları hazır ve kapıda bekler halde tahayyül edebileceksiniz. Koru’nun iddiası hilafına hala, ESARET duyguları içinde YAŞATILAN Almanya’nın İNTİKAM duygularından sıyrıldığını düşünmek fazla safdillik olmaz mi ?

    Bu ” insani görüntülü ” BATILILAR ve Batıcılar, o kadar alçak bir karakter ve düşünce ve hayat anlayışına sahip ki ; savaş yıllarında Hindistanda avlanırken, hayvan temin edemedikleri zaman masum ESİR
    insanları ” Hedef Tahtası ” seçmekten bile geri durmıyan insan DÜŞMANI BENCİL vahşi Mahlukattır.
    Vuku bulacak yeni bir cihan harbi onlar için daha iyi beslenecekleri ve yayılacakları bir ortam ve tabiat doğurucaktır. Onun için fazla bir endişeleri olacağını sanmıyorum. Yeter ki, Kendilerinin ÖLMİYECEĞİ
    bir vasat sağlamış olsunlar.

    Bu konuda, meşhur İNGİLİZ CASUSÜ LAVRANCE’in ve ABD siyahlarının Hürriyet Mücadelesi’nin Bayraktarlarından Malcom X ve Martin L. King’in hayat hikayesini okumasını herkese tavsiye ederim.
    Çok değil, daha 1970’li, 80’li yıllara gelinciye kadar ABD’de, “Siyah Irk” mensublarının BEYAZ ADAMLARLA
    aynı okulu, aynı Hastaneyi, aynı yolu, aynı otobüsü ….. paylaşmaları mümkün değildi. Yani bu kimseler insandan sayılmıyordu. Bu düşüncenin kalıntılarını hala taşıyan MAHLUKAT’tan – menfaatları gerektiriyorsa –
    yeni bir Dünya Harbi beklemek kadar doğal bir şey olamaz.
    Sömürgecilerin uşağı, onlar sayesinde çalımından geçilmiyen – sözüm ona – KÖRFEZ İslam ÜLKELERİ (Aşiret Devletcikleri)’nin de AİLE Saltanatları dışında bir endişeleri bulunmadığı da bir gerçektir.

    Bütün bu HAVALARA rağmen, Şhanghay BEŞLİ’si (altıncısı Özbekistan) ve 5 gözlemci Devleti sıkı dururlarsa, Batılılar bu defa Körfez, D.Akdeniz ve Suriye’de pek de istedikleri gibi at oynatamıyacaklarının
    hesabını iyi yapıyor, olmalılar. Bu kümenin, çıkarılacak bir savaşta İran ve Türkiye’yi Batılılara kolayca yedirmeleri de biraz safdillik olmaz mı ?

    DEVLETİMİZİN DE Batı’nın şımarık çocuğu Yunanistan’a karşı bir gün BEHRESİNİ göstermesi de beklenmelidir.

  10. Dunya savasi cikaracak gerilim bati bloku çin arasinda olmasi mumkun gibi
    islam dunyasinda olan; iranin guclendirilip tehdit haline dönüştürülüyor. Boylece sunni dunyayi amerika bati dunyasi tabi israile sirtini dayamak zorunda birakiyor. Ve kendileri icin tehdit olmktan cikariyor.

  11. Türkiyenin S 400 füzeleri almasınin Trump in 2020 deki seçimleri kazanma malzemesi, ve üçüzlerin ortak aklı.
    Trumpı yaşatma çabaları, tıpki

    İranla hiç bir devlet savaşmayi göze alamaz….. İran halkı eğitimli ve zengin, aralarinda bizideki gibi bölünme yok Ermenisi,Kürdü,Azerisi, Yahudisi ve Farsi, birbirlerini tutuyorlar ve ülkelerinide çok seviyorlar.
    Kadinlarıde cok güçlu ve her alanda söz sahibiler.
    İranlılar her ne kadar dine uzak olsalarda dindar ınsanlara karşi çok saygılılar.

    Turam’p’a gelince! Bizdeki başkanla ayni karekterdeler, fakat Trump öğle bizdeki gibi kimseyi emrının altina alamiyor.
    Onun için kanunlarla sık sık başı belaya giriyor.

  12. ABD, Rusya’nın belini kırmak için; İran ile sıcak temaslarda bulunuyor. Çünkü Rusya’yı ayakta tutan İran’ın ta kendisidir. ABD, tek başına İran’a saldırmaya çekiniyor. Arkasına İngiltere ve Fransa’yı da katmak istiyor. Nitekim İran, İngiltere’nin tankerlerine el koydu. Tam da işler ABD’nin istediği gibi gitmektedir.
    Elbette bizi bu konuda Türkiye’nin atacağı adımlar ilgilendiriyor. Rusya’nın planı şu: Eğer ABD, İran’ı vurursa İran’nın Alternatifi olarak Türkiye’yi görmektedir. Türkiye’ye düşen görev: Ortalığı yatıştırmak kendi sınırları çevresinde büyük savaşın çıkmasını engellemek.
    Eğer Türkiye sınırları çevresinde bir savaş meydana gelirse; Türkiye de kendini alev topunun içinde görecektir.
    Tek temennimiz bu tür münakaşaların diplomatik yollarla çözülmesidir.

Yoruma kapalı.