Erdoğan-Biden zirvesine günler kala manzara tuhaflaştı; bu işte başka bir iş var…

39
Reklam

Şu sıralar Türkiye gündeminde ilk sıralara tırmanan konular takvim açısından beni çok şaşırtıyor.

Olması gerekenle olanlar arasında farklar var da ondan…

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan birkaç gün sonra (14 Haziran günü) NATO Zirvesi’ne katılmak üzere Brüksel’e gidecek ve orada bazı katılımcılarla yüz yüze ikili görüşmeler yapacak. 

ABD başkanı Joe Biden ile yapılacak görüşmeye özel önem veriliyor.

Türkiye de o görüşmeye önem veriyor, ABD de…

Biden karşılıklı beklentileri ortaya çıkartmaları için önce Dışişleri bakan yardımcısını Ankara’ya gönderdi, ardından da Birleşmiş Milletler’deki daimi temsilcisini…

Ankara’nın da görüşmeye hazırlıklı olarak Brüksel’e gitmesi beklenir, öyle değil mi?

İşte takvim açısından sorun da burada kendini belli ediyor.

Reklam

Washington’dan yapılan açıklamalarda ve Amerikalı konukların ülkemizi ziyareti sırasında basına yansıyan haberlerde, iki lider arasındaki görüşmede konuşulması planlanan konular arasında yeni dönemde ittifakın güçlendirilmesi ilk sırada yer alıyor.

Joe Biden’lı yeni dönem Donald Trump’lı dönemden farklı olacak, bu belli.

Arada S-400 füze savunma sistemi ve ABD’nin YPG/PYD’ye verdiği destek gibi sorunlar da var, ama Amerikalılar en çok ittifak ilişkisini güçlendirmede Türkiye’nin demokratik yapısını takviye etmesi beklentisi içerisindeler. 

Basın özgürlüğü.. Hapiste gazeteciler.. Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın cezaevinde bulunması…

Yüksek sesle telaffuz edilen dikenli konular bunlar…

NATO Zirvesi öncesi hukuk-yargı alanında ciddi adımlar atılması yolundaki beklentilere, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün ‘yargı reformu’ hazırlıklarının elle tutulur hale getirilmesi yönündeki vaatleri eşlik ediyordu.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının uygulanmasıyla Osman Kavala ile Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılmaları da bu beklentilere dahildi.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın müzakerelerde elini güçlendirecek adımlardı bunlar…

Reklam

Oldu mu?

Cevabı biliniyor: Olmadı.

Tam tersi oldu. Anayasa Mahkemesi tarafından daha önceki başvurusu yetersiz bulunarak geri çevrilmiş olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, HDP’yi kapatmayı hedefleyen iddianamesini önceki gün yeniledi.  

HDP’nin kapatılması yönünde bir girişim bu. İddianameye uyulursa 500 HDP’li politikacıya siyaset yasağı gelecek, çoğu cezaevi yolunu tutacak…

Aynı günlerde, Cumhuriyet gazetesindeki genel yayın yönetmenliği sırasında ‘MİT TIRları’ diye bilinen haberi yayınladığı için hakkında dava açılmış olan gazeteci Can Dündar hakkında bir mahkeme ‘kırmızı bülten’ çıkartılması kararını verdi.

[İşin ilginç tarafı, mahkemelerin böyle bir yetkisi olmadığını, ‘kırmızı bülteni’ yalnızca İnterpol’un çıkarabildiğini bir tweet ile Can Dündar hatırlattı. Bu arada, uzmanlar da İnterpol’un ‘özgürlükler’ alanına giren konularda ‘kırmızı bülten’ çıkarma uygulaması olmadığı görüşündeler.]

NATO Zirvesi ve ikili görüşmeye birkaç gün kala oldu bu yeni iki gelişme.

Tam da Sedat Peker’in bir ay boyunca yayına soktuğu videoların çizdiği Türkiye tablosunun ABD medyasında da geniş yer bulmaya başladığı bir sırada.

Daha da önemlisi, Avrupa Konseyi’nin Bakanlar Komitesi’nin AİHM’nin aldığı Kavala ve Demirtaş’ın serbest bırakılmasına dair kararların Türkiye tarafından uygulanmamasını görüştüğü günlerdeyiz.

Komite’nin kararı 10 Haziran günü (yarın) açıklanacak.

Joe Biden – Tayyip Erdoğan görüşmesinden birkaç gün önce.

Ne oluyor?

Brüksel’e ipleri koparmak veya iyice gevşetmek niyetiyle değil de ilişkileri onarmak amacıyla gidiliyorsa, bu gelişmeler biraz tuhaf kaçıyor.

[Avrupa Konseyi’nin özellikle Türkiye’yi ilgilendiren bir konuyu müzakere edip karara bağlamak için Bakanlar Komitesi’ni 7-9 Haziran tarihleri arasında toplantıya çağırması ve kararın 10 Haziran günü açıklanacak olması Avrupa’nın takvimden haberdar olduğunu gösteriyor. Avrupa takvimi gözetiyor. Türkiye AİHM kararlarını uygulamaya koyarak ön alabilirdi, bu yapılmadı.]

Amerikan German Marshall Vakfı ile Alman Konrad Adenauer Vakfı’nın Türkiye’yi de içine alan ‘Transatlantik Eğilimler Araştırması’ da tam şu günlerde açıklandı. Araştırma kapsamına alınan ülkelerde vatandaşlara başka ülkeleri değerlendirmeleri yanında kendi ülkeleri hakkındaki kanaatleri de sorulmuş.

Türkler ‘dünyanın en etkili ülkesi’  saydıkları ABD’yi ‘en güvenilmez müttefik’ görüyor.

Daha göz açıcı sonuçlar için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının kendi ülkelerini demokratik açıdan değerlendirmesine bakmak gerekiyor.

Türklerin %63’ü ülkelerinin demokratik değerlere bağlılığından memnun değil.

Araştırmada görüşleri alınan Türklerden %39’u “Demokrasi tehlikede”, %24’ü “Demokrasi kötü durumda” kanaatini paylaşmış; “Demokrasimiz mükemmel” diyenlerin oranı sadece %9… 

Rapor Washington’da açıklandı, Türkiye ile ilgili veriler Beyaz Saray’ın dikkatini mutlaka çekmiştir.

Joe Biden ile Türkiye-ABD ilişkilerini onarmak için görüşeceği Brüksel seferinden hemen önce meydana gelen gelişmeler Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elini zayıflatacak türden.

Takvim ters işliyor.

Herhalde bir sebebi olmalı ama, ne?

ΩΩΩΩ

Reklam

39 YORUMLAR

  1. Valla kırmızı bültenle mi olur yeşil bültenle mi olur, diğerleri gibi onu da ufak bi paket yapıp getirsinler de, bakarız artık icabına…

  2. Sayın yazarımız da masumuz biz sütten çıkmış ak kaşık olmalıyız moduna inanır pozunda 🙂
    ”Basın özgürlüğü.. Hapiste gazeteciler.. Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın cezaevinde bulunması…
    Yüksek sesle telaffuz edilen dikenli konular bunlar…” la başlayıp bir hayli özgürlük hayalleri kurdurmuş.
    ”Araştırmada görüşleri alınan Türklerden %39’u “Demokrasi tehlikede”, %24’ü “Demokrasi kötü durumda” kanaatini paylaşmış; “Demokrasimiz mükemmel” diyenlerin oranı sadece %9…” Abovv.. sanki hepimiz bir şehirden bir şehre bile vesika ile gideyoz, bir gün boyunca evden bile çıkamıyoz, hapisiz 🙂
    ”Rapor Washington’da açıklandı, Türkiye ile ilgili veriler Beyaz Saray’ın dikkatini mutlaka çekmiştir.” cümleleri ile de katilin tarifini vermiş 🙂
    -Şu %39 var ya 39!
    69 olsaydı Biden bakaydın daha salona girer girmez kimin eline eteğine yapışıyor du. 🙂
    (koca sayfalar dolusu rapora para ver, içinden sadece ”69” mu ”39”mu ona bak iyi mi)

  3. Sayın hk, sürekli devlet büyüklerimize sövmekle biyere varılsaydı; kurtuluş savaşı yıllarında tbmm nin çıkardığı tekallifi milliye kanunuyla vatandaştan toplanan çorabın donun peşine düşen sayın namlı gibiler varırdı; örnek devlet diye abd nin kuklası almanyayı gösteriyor bize kaç gündür, sosyal yardımlar, çocuk yardımı falan yapıyormuş diye…
    Bir türkü bir almandan ayıran en önemli fark nedir biliyor musun?
    Bize kimse hava atamaz!
    Manda ve himaye kabul edilmez!!!
    İtirazı olan?

    • Parmak kaldırdın, mikrofonu eline aldın ama ikna edici olamadın. TC kendine has dinamik bir gelişme sürecine hiçbir zaman giremedi (Sürdürülebilirlik olmadı. Saman alevi ışığında girirmiş gibi yaptı sadece). İşte bundan dolayıdır ki kağıt üzerinde “Manda kabul edilemez” işi sadece bir baştan “sav”ma jargonu. Bu da sadece kendini bağlar. Milletin genelini temsil ediyor olsan amenna. Mutlu azınlıkta olsan ve Manda kabul edilemez desen karşı tarafta “öküzü” kabul etmediğin şüpheli. Yani ne desen de, iyiye doğru değiştiremediğin bütünün bir parçası olarak boyunduruk altındasın. Pratik anlamda borç almakla, borcunu her yıl arttırmakla boyunduruğa iyice girmiş oldun. Kültürel boyunduruk. Ekonomik boyunduruk! Bilim-Teknolojik boyunduruk (negatif nitelik olarak ne ararsan var). Çünkü işin başından beri kaynaklarını kullanmasını bilemedin. Köşe bucak insanlarını iyiliğe, eğitime motive edemedin. Üretim tesislerini arttıramadın (tam tersini yaptın). İthalatın ihracatından her zaman fazla. Üreterek sattıkların 80 küsur milyon vatandaşına geçim temini ve iş kollarını geliştirmek için yeterli olabiliyor mu? Hazinedeki hazır parayı kolayına dağıtmağa kalksan da olamıyor! bu da devleti yönettiğini sananların milletin bütününe muamale açısından ve reva görülen geçim sıkıntısı açısından aynı etkiyi gösteriyor, yani eşdeğerlik olarak millete sövmekten beter. Diyeceksin ki ben rahatım, “manda” kabul etmiyorum. İyi güzel de milletin çoğunluğu sana “sen kimsin, gel de bana sor” diyor.

    • Farketmez cemali bey, tramp gelip merkel ve diğer ab çömezlerini fırçalayıp gitmişti hatırlarsanız; rusyadan gaz alıyorsunuz falan diye… Türkiye liderliğine de birisi karışmaya kalksın bakalım, hem de mhp ye!!!

  4. Yahya bey “En kötü kural, kuralsızlıktan iyidir.” buyurmuş da;
    herhalde askeri kurallardan filan söz ediyordur! Yoksa bizim bildiğimiz; serbestlikten kurallar, baskıcılıktan ahlaksızlık doğarmış ama neyse…
    Yalnız bu “TC tüm komşuları ile tüm uluslararası ortakları ile sürtüşme halinde. Önerilerine, görüşlerine hiç bir platformda destek yok.” iddianız biraz havada kalmış sanki;
    çünkü bm genelkurul başkanı koltuğunda halen bir türk diplomatı oturuyor, notunun son günlerde galiçya cephesinde düzenlediği savunma tatbikatına türk kurmay heyeti komuta ediyordu, evet imf ile tadımız yok ama çok şükür borcumuz da yok, herkes kendi yoluna o kadar, komşuları bıraktık taa libya ile denizsınırımız var deyip askeri işbirliği antlaşması yaptık, ingiltereyi çirkin ördek yavrusu gibi ab den attılar biz kucak açtık, serbest ticaret anlaşması imzaladık… Ee???
    Geçen gün sayın korunun da yarım ağız “AİHM de fazla tutarlı değil. Bazı davaları hemen gündemine aldığı halde benzer başka davaları başvuru üzerinden yıllar geçtiği halde ele almadığı oluyor.” diyerek yakındığı kimi uluslararası kurumlarda türkiyenin hiçbir ağırlığı veya desteği olmadığı savınız hepten havada kalmış; çünkü korunun o yazısını yorumlayan Akif arkadaş pek sizin gibi düşünmüyor anlaşılan:
    “Akif
    7 Haziran 2021 At 23:27
    [AİHM de fazla tutarlı değil. Bazı davaları hemen gündemine aldığı halde benzer başka davaları başvuru üzerinden yıllar geçtiği halde ele almadığı oluyor.]
    Doğru cevabı bence Ahmet Altan’ın avukatı Figen Çalıkuşu vermiş “AİHM’deki Türk yargıç, Ahmet Altan’ın dosyasını uzatmak için elinden geleni yaptı. Dosya 12 defa hazırlandı.”
    Şimdi tc nin bu tür kurumlarda ağırlığı ve temsiliyeti var mıymış yok muymuş bi kere daha düşünün isterseniz…
    Efendim?

    • işte bunun için konsey üyeliğini askıya almak için toplandılar ya hayrettin bey! yarın sonucu hep beraber öğreniriz.

      ingilterenin sarı kafasıyla STA imzalamakla övün sen, dünya ticaret istatistiklerinden habersiz.

    • amerika dağılıyor diye bir göbek atmadığımız kalmıştı, o amerika şu kaybolan 128 milyar dolardan daha fazlasını teknoloji ar-ge’si ayırıyor:

      “ABD’nin teknolojik alanda Çin’le rekabetinde üstünlük sağlayabilmesi amacıyla hazırlanan tasarı, teknolojik altyapı ve Ar-Ge yatırımlarına 190 milyar dolar ayırırken, yarı iletkenlerin üretimi içinse 54 milyar dolarlık bir bütçe öngörüyor.

      54 milyar dolarlık bütçe içinde 2 milyar dolarlık bölümün ise, otomobillerde kullanılan ve bir süredir üretiminde ciddi sorunlar yaşanan çiplerin üretimi için ayrıldığı vurgulanırken, söz konusu teknolojik paketinin birçok alanda yeni yatırımların önünü açacağı belirtiliyor.”

      biz de bu kadar para nerede diye birbirimizi yiyoruz.

  5. NATO-NOTA! Neresi yeni ROTA!

    Hasan bey yazmış H. Gayret itiraz etmiş! TC’nin bir yerlere girme ihtiyacı olduğu zamanlarda NATO’dan başka girilecek bir birlik mi varmış? Halk hayat zorluklarına karşı işiyle evi arasında ter içinde mekik dokurken dünyada neler oluyor diye başını kaldırabilecek ve sorulsa sağlıklı karar verebilecek bir durumda mıydı? Bu işlerde karar konusunda seçtiği vekillere güvenmese miydi? O yükselen “Birliğe” alternatif mi vardı? Onun kendine bir hayrının olmadığı neticede Sovyetlerin iflas bayrağını çekmesiyle apaçık bir şekilde kanıtlanmadı mı? Dünya Teknolojisi ve dünya standardları onların saplantılı idiolojileriyle mi süratle gelişebildi? Gelişmiş olan iletişim ağı ile herşey daha bir şeffaflığa kavuşurken onlar dünya standardlarına ayak uydurmağa çalışan halklarını zaptetmek için çareyi otokrat olmakta görebildiler. TR de belli belirsiz meçhule giden bir güzergahtayken mehter marşıyla rotasını bu yöne çevirmiş durumda. Hal böyle iken halka gerçek manada vaadettikleri bir gelişim yok (var diyen parmak kaldırıp mikrofonu eline alsın ve ikna edici olsun-ama bu mümkün mü?), ancak otokrasilerini daha da etkin kılmak için kendi dar çevrelerini ihya etmekteler ki eşyanın tabiatı kuralına göre milletin aleyhine olan da bu durumdur.

    Ne yazık ki, TC’nin kurulmasıyla M. Kemal Atatürk Paşamızla başlayan ve bu zamana kadar devam eden hata üstüne hatalarla, TC kendine has dinamik bir gelişme sürecine hiçbir zaman giremedi (saman alevi ışığında girirmiş gibi yaptı sadece). Yap-boz/deneme tahtasına döndü. Örneğin, bir taraftan yollar-köprüler lükse kaçılarak, hesapsızlıktan astarı yüzünden pahalıya gelecek şekilde yapılırken otokrasiye bağlı gözüken siyasiler nefsi konularda partizan lağım çukurlarında pislik yeme alışkanlıklarından vazgeçemediler. Halen daha bir yerlere girme ihtiyacı ağır bastığı için TR kutup direkleri arasında sığıntıcılık oynamağa devam ediyor.

  6. 1969’da Adalet Partisi’nden milletvekili aday adaylığı’ni S Demirel vetoettiği için Konya’dan bağımsız aday olmuş ve iki milletvekili seçtirecek oy alarak milletvekili seçilen Erbakn. 17 Ocak 1970’te 17 arkadaşıyla Millî Nizam Partisi’ni kurmuştu.
    Erbakan’ın Kurduğu ve 1970 ile 2000 arasında kapatıldığı partilerin kaç tane olduğunu bilmiyorum. Yalnız erdoğan belediye başkani olduktan sonra, çakma bir oyunla hapis adı altinda ofisi olan ve o süreçte kendisini hem içerde hemde dışarda popilerleştıren erdoğan,
    Erbakan’ın kurduğu partilerin kapatılması rutin hale gelen ortamda kenarda gezdi fakat ortada bunundu.
    O günden bu gûne Erbakan’nın milli Görüş geleneğinden gelenleri adeta param parç etti.
    Şu an hali hazırda AKP’yi üçe bömûş olan Erdoğan, M Erbakan ve T Karamollaoğlunun partileri ile birlikte Milli Görüş geleneğinden olanlar tam tamına 5 parçya bölünmüş
    Dunya ve ümmet lideri.diğer rakiplerine karşide boş durmadı. MHP ve CHP yide böldü.

    Abdullah Gül’ün görev süresi biter bitmez, Türkiye hızlı bir şekilde bölûnüp parçalnma sürecine erdoğan tarafından bilerek sokuldu.
    Çûnkü Mafiyalar (uyuşturucu, kaçakçılık, mala mulke el koyma, santaj yapma, ihtilal yapma gibi) insan hayatlarını karartarak zengin olurlar. Bütün bunu yaparlarken’de S Peker gibilerini kullanırlar.
    Aslında şu an Peker ile birlikte Dûnyada 15 Temmuz Allahın LÜTFÜ’ne inanmiyan devletleri S Peker tam popiler olduktan sonra erdoğa bir taşla iki kuş vuracak.
    1.Dunyanı seneryo dediği 15 temmuz’u Gülen’ın yaptığın’a inandırmak.
    2. Damadı temize çıkarmak ve hem mhp’yi hemde damadı harcatan soyluyu batırma pilanları devreye girecek.

    Acaba bunlardan Biden’nın haberi yokmu?

    Geçen gün, bir iş için bir yere gittim, fakat fikir değıştırdım içeri dahı girmeden geri geldım.
    O gün aklımdan geçiripte vaz geçtiğim konu internete girdiğim an reklam olarak karşıma çıkıyor.

    72 buçk milletten oluşan ve silah taşımak serbest olan ABD
    Dünyayi idare ediyorsa bunun nedenlerini bin düşünerek karar vermek
    ona göre hareket etmek gerek.

    ABD ve dünyaya Sara Hastaları gözü ile bakıp akli ile hareket eden milletler kõleden daha beter olurlar.

    Bir Erkekleerin egemen olduğu ülkeye birde kadınların egemen olduğu İrana bakın..
    İran halkı ne Yahudi ne ermeni ne Azari, ne Bahayi nede Sunnu demezler ve bizim gibide birbirlerini yemezler. Ayni zamandada politikicılarının canlarına okurlar.

    • Nurdan abla, allaaşkına şu iran halkıyla ilgili ileri geri konuşma, geçen sefer olanları unuttuk sanma; sırf bu senin gündüz düşlerin ve ırkçı saplantıların yüzünden sn.bernar ve uğur arkadaş birbirlerine girmiş ve sonuçta her ikisi de forumu terketmiş! Lütfen iran faslını açmayalım!!!

  7. Not: NATO’dan kimse kimseyi atamaz… Neden atamayacak’larını bi zahmet bizim çok bilmiş H Gayret araştırsın ve buraya yazsın.

    Kopilediğim, ingilizce bölümi’ okurlar’a göre Cin Ali kendi söylemi ilede dünyanı en Kara cahil’i Baran bey, ingilizce bilmeyenler için Türkçeye çevirsin.

    What is the main purpose of the NATO?
    NATO’s essential and enduring purpose is to safeguard the freedom and security of all its members by political and military means. Collective defence is at the heart of the Alliance and creates a spirit of solidarity and cohesion among its members.

  8. ABD için önemli konu s400 veya ypg değil
    Türkiye nin demokratikleşmesi Demirtaş ve Kavala imiş
    Yani Arabistan ,bea vs çok demokratik olduğundan ABD onlarla müttefik

    Kısaca ABD bize de demokrasi getirecek
    Yaşasın diyenler var
    Ne diyelim en son hangi ülkeye demokrasi götürmüştü

  9. “Şark kurnazlığı” olamaz mı?
    Fiyatta indirim yapabilmek için daha önceden fiyatı arttırmak gibi.
    Bu tür ucuz numara ise kimsenin yiyeceğini sanmıyorum.

  10. korunun hemen hemen tüm yazılarını okurum 2 yada 3 yorum yazmişim irsiyet en mi cibiliyeten mi bilmem bütün yorum taşlarına koşan suruyle gezdiğini muhakak ha gayret inş buna yorum yapmaz buda son olur

  11. Anlaşılan bugün de mizah günümüz:
    “Arada S-400 füze savunma sistemi ve ABD’nin YPG/PYD’ye verdiği destek gibi sorunlar da var, ama Amerikalılar en çok ittifak ilişkisini güçlendirmede Türkiye’nin demokratik yapısını takviye etmesi beklentisi içerisindeler.”
    Bir de f35 meselemiz var tabii, ayrıca kainat imamının iadesi de bir başka beklentimiz:)

  12. AJAN DA

    Alman asıllı Türk orjinli Deniz Gökçe içinde benzer şeyler söylenmişti. Siyasi nedenle tutuklu gazeteci falan. Kıyamet kopmuştu. Alman şeysi gidip gelip istemişti. Verin masum yavrucağı diye. Tesadüfen dün akşam tweetlerinin bir kısmını okuma fırsatı buldum. Alman mahkemesinin resmi kararında o zamanın başbakanının (Tansu Çiller) eroğin kaçakcısı olduğunu iddia eden pasajlara yer vermişti. Bunun skandalın önemli bir şey olmadığını vurgulak için, Alman devletini savunmak için kırk dereden su getirmiş. Diğer yazılarına da baktım hep Türkiye aleyhine, hiç almanyadaki Türklere yönelik ırkçılık, törer örgütlerinin almanyadaki faliyetleri hakkında ufacık ta olsa bir değinisi yok. Tanıtımında gazeteci diyor ama adam düpedüz alman devletinin ajanslığına soyunmuş.

  13. Aması maması yok! Sebebi de belli; uzunca bir zamandır -20 yıla yaklaşık- Türkiye yüzünü Batı’dan Doğu’ya; olmasa da Türk-İslamist hayali bir söylem ile kendi kabuğuna çekilmeye ama bile isteye değil, anlamsızca, hamasi duygusallıkla yönünü çevirmiş durumda…

    Bu, öyle genel olarak siyaset kurumunun, özel olarakta Erdoğan’ın kararıyla işleyen bir süreç değildir. Bunu; 1000 yıl sürecek denilen 28 Şubat ile başlatıp ama karşısına AK Parti iktidarı çıkartılan bu süreç Ergenekon, Balyoz tasfiyeleriyle de engellenememiş olacak ki, hain 15 Temmuz darbesi ile de yüzünü Batı’dan Doğu’ya çevirenlerin lehine, AK Partiyi de yanlarına almış bir şekilde olacak olan gelişmeler olarak okuyabiliriz. Bugün, ABD’e değişen yönetime karşılık hala yaklaşan NATO görüşmelerine isteksizce, ayak sürüyerek ve haklı! sebepler üreterek istekli olarak gitmeyişinden de anlayabiliriz Türkiye’nin.

    Yani, geniş zamanlı ya da uzun vadeli düşünecek olursak, bu yüzünü Batı’dan Doğu’ya çevirmek -çeviriyormuş gibi yapmak- eylemi, devletin bir uzun vadeli dış politikası gibi duruyor. Buna en büyük saik yükselen Çin gücü ve hinterlandını -Rusya dahil- etkisi altına alma; ABD’nin (Batı’nın) azalan dünya hegemonyasına karşılık vaziyet alma gibi bir ön politika uygulaması gibidir de denilebilir…

    Zamana yayıtılarak yumuşak uygulanan bu politik anlayış, taraflarca -BATI, DOĞU Bloku- Türkiye’nin ikircikli bir durumu olarak yorumlanıyor. Buna sebep ise Türkiye’nin kararsız, tam karar verememe durumdur. Ne yardan ne serden olamamak hali…

    Kaybetsem de, zarar etsem de -“ölen ölür, kalan sağlar bizimdir” deyu- “canım sağ olsun, varlığım yeter” gibi bir anlayışla; zamanında bozulan ilişkileri nedeniyle işlemeyeceğini
    bildiği halde AB kriterlerine karşılık Ankara Kriterleri gibi bir yol tutan Türkiye, dünyada yeniden yerleşen ve fakat yeni aktörü farklı olan (Çin’li) yeni iki kutuplu bir dünyaya, temelini askerlerin attığı bu yeni uzun vadeli dış politika uygulamasıyla hazırlanıyormuş gibi yapıyor!

    Hükümete baskın duran Bahçeli’li, Perinçek’li, arkasına keskin ulusalcıları da alan sol tandaslı askerlerin desteklediği bu politik anlayış, 2010 sonrası daha baskın olmaya başlamış ve muhafazakar/dindar AK Parti elitlerini de akçeli, kirli işlere bulaştırarak veya bulaşılan kirli işleri şantaj unsuru yaparak iktidarını zayıflatmış ve onu bu politik uygulaması arkasından sürüklemiştir…

    Ne var ki, bu klik erken elini açmış, daha başlangıç safhasında sayılan yeni iki kutuplu dünya düzeninde Türkiye’ye onulmaz zarar vermiştir. Bugün çekilen ekonomik ve siyasi sıkıntılar bu kayıt dışı dış politika uygulamasının eseridir.

    Türkiye, dünyanın merkezini oluşturmadığına ve iki kutuptan birinin ağır topu olmadığına göre, yeni iki kutuplu dünyada tecrübesini de elde tutarak hangi cenahta yer alacağına karar verecekse, bunu bütün şartlarını ortaya koyarak istişari ve katılımcı tam demokratik bir sistem içinde gerçekleştirmelidir…

    Yani Türkiye’nin, dünyada bir yer edinmekten öncelikli olan ihtiyacı, iyi işleyen bir sisteme ihtiyacı olduğudur… İstişare eden -meclisi/milli hakimiyeti-, adaleti tesis eden iyi bir Yargıyı ve denetim mekanizmalarını yerleşik hale getirmelidir.

    Bundan sonrası kolay olur, kolay karar alınır…Öyle kapalı kapılar ardında, milletten kaçırılarak ve bedelini milletin ödediği “merdiven altı” kurumların(!) ülkemizin geleceği adına karar vermesine gerek kalmaz. Bu aynı zamanda siyaseti de, siyasilerin işini de kolaylaştırır.

    Milletin işi kolaylaşır.

    • Hasan bey, tc natoya sokulurken kiminle istişare edilmiş, halkımıza sorulmuş mu da çıkışını “istişari ve katılımcı tam demokratik bir sistem içinde gerçekleştirmelidir…”
      Efendim?
      Estek köstek…

  14. Benim anlamadığım bir hapistekiler söylemi tutturulmuş gidiyor kardeşim hapistekiler sanki hiç suç işlemedi tutuldular içeriye gibi alakasız bir söylem geliştiriyorlar ..demokrasi dedikleri de bu .. bunlar çıkarsa demokrasimiz gelişecek SEVSİNLER ANLAYIŞINIZI … DÜNYANIN NERESİNDE BU ADAMLARIN İŞLEDİKLERİ GİBİ SUÇ İŞLEYENLER HAPİSTE DEĞİL .. bilen varsa yazsın da bilelim

    • Hangi ülkede; bankaya para yatırdı, şurada öğretmenlik yaptı, şu derneğe bağış yaptı gibi suçlamalarla insanlar hapiste atılıyor…
      Benim bildiğim tek bir ülke var..
      Biliyorsan ikincisini sen yaz?

      • Karafer arkadaş, biz de bankalara para yatırıyoruz, hiçbir şey olmuyor, size ne oldu ki?
        Efendim?
        Hıı, bylock da var, o zaman şansını fazla zorlama istersen…

    • Dunyanın hiç bir yerinde ÖMER FARUK GERGRRLIOĞLU gibileri hapiste değil.
      Tam tersi! Türkiye hariç, Dünyanın her yerinde Ö.F.G.ginileri Ödülendırılır!

  15. Bu Biden varya bu Biden, hem severim hem döverim kafasında hala.
    Bizler bu konuda tecrübeliyiz. ya hep ya hiç isteriz.
    ya benimlesin yada karşımdasın.
    daha dün tanıdığımızı yazlığımıza dahi çağırır ailecek yemek yeriz, ertesi yıl olur tuu kak.
    yani yemeyiz. seveceksen adam gibi sev 🙂
    (aslında adamlar gel seni kollarımın altında hem seveyim hem sarayım diye can atıyor. üç anahtar bile verecek istesen! incirliğin tapusunu bile üstüne yapar he desen. 🙂 de,
    bizimkiler karar veremiyoo.)
    çok sevdiğim bir laf var:
    DİK DUR DÜZ YÜRÜ.
    ”Takvim ters işliyor.” demiş sn yazar. bende diyorum ki ertesi gün öpücük sarmaş dolaş kankam canı cicim manşetleri görürseniz..
    tersin den okumayı da ihmal etmeyelim derim.

    • Vedat bey bu “ya benimlesin yada karşımdasın.” sloganı bizim değil abd ye aittir; 11eylül saldırılarından sonra duyulmuştu ilk kez…

  16. En kötü kural, kuralsızlıktan iyidir. TC çoktandır kuralsızlığı seçmiştir. Kopenhag kriterleri yerine Ankara kriterleri getiririz sözü adeta hayata geçirilmiş, altında devlet olarak imzamız olan anlaşmalar yok sayılmıştır. AİHM kararlarının yok sayılması gibi.
    TC çoktandır hukuk ve adaleti yok etmiştir. Hiç başka örneğe gerek yok. AKP döneminde yapılacağı açıklanan ve hayata geçirildiği söylenen hukuk refomlarının sayısına bakmak yeter. Hukuk yap-boz oyunu değildir.
    TC tüm komşuları ile tüm uluslararası ortakları ile sürtüşme halinde. Önerilerine, görüşlerine hiç bir platformda destek yok. Hukuksuzluk ve mevcut antlaşmalara uymadaki zaafı nedeni ile hiç bir devlet tarafından güvenilmez durumda. Tam karşılığı değil belki ama; adeta çirkin ördek yavrusu gibiyiz.
    TC hem kendi halkına, hem Dünya’ya masa başında uydurulmuş rakamsal verilerle yalan söylemektedir. Enflasyon, işsizlik, aşı tedariki ve aşılama sayısı… Değirmeni dış kaynakla döndürdüğümüz apaçık ortadayken yabancı yatırımcı ve gelecek turistlere güvenilmez bir devlet fotoğrafı sunulmaktadır.
    Ne Filistinlilerin kendileri ne Arap Dünyası’nın umurunda olmayan Filistin sorununda, Suriye’de olduğu gibi yanlışlar yapılmaktadır.
    Benim etim ne, budum ne denilmeden, yerlerde sürünen eğitim, hukuk, olmayan teknolojik birikim ve doğal kaynak dikkate alınmadan bol bol sağa sola efelenilmekte, zora gelince “Var mı bana yan bakan” kahvede hava atıp ilk çıkan için “Var mı ikimize yan bakan” fıkrasındaki gibi davranılmaktadır.
    TC, Dünya’nın, AB’nin, Nato’nun hasta adamı konumundadır.
    Bedeli çok uzak olmayan bir gelecekte ödetilecektir.
    AB asla tam ortak olamayacağımızı zaten açıkladı. Görüşmeler fiilen durdu.
    NATO dan çıkarılmamız gündemdedir. İstediğin kadar kurucu unsurum diye böbürlen. TC Nato’dan da atılacaktır.
    TC artık, Kuzey Kore konumunda, öyle bakılan bir devlettir.
    Doğalgaz bulduk diye sevinelim, sevinelim de hangi teknoloji ile bunu çıkaracağız? Elektrik ve doğalgaz faturalarımız ne zaman azalacak demiyorum. Ne zaman sabitlenecek?
    Özetle eklediğim şu videoya bakmak yeter.
    https://www.youtube.com/watch?v=2kkPO1RCBjE
    Çok üzgünüm

    • Yahya bey “Çok üzgünüm” demiş, sebep;
      “NATO dan çıkarılmamız gündemdedir. İstediğin kadar kurucu unsurum diye böbürlen. TC Nato’dan da atılacaktır.
      TC artık, Kuzey Kore konumunda, öyle bakılan bir devlettir.”
      Güneykore için elimizi kana bulayıp askerimizi yabanellerde kurda kuşa telef etmiştik, karşılığında ise nato şemsiyesi altına alınmıştık;
      şimdi de kuzeykore mi olduk?
      “TC, Dünya’nın, AB’nin, Nato’nun hasta adamı konumundadır.
      Bedeli çok uzak olmayan bir gelecekte ödetilecektir.”
      buyurmuşsunuz ama makron sizin aksinize “natonun beyin ölümü gerçekleşti” buyurmuştu ve şu ana kadar kendisine ödetilmiş bir bedel yok gibi…

  17. 1- Bu görüşmeden hiç bir şey çıkmaz; dağ fare doğurur , olur biter!
    2- Şu HDP nin kapatılmasıyla ilgili 850 sayfalık ! iddianamede bana göre çok önemli bir eksiklik var ; yasaklılar listesine bence Kürt seçmenlerin de dahil edilmesi çok yerinde olur !
    3- Avrupa Konseyine gelince ; heeeyyt , o da kim oluyor ; bizim Ankara kriterlerimiz var !
    İşte böyle kısa ve öz ve de net ! Meydan destancılara kalsın!
    Selamlar ,iyi günler

    • Ne dediğin anlaşılmıyor. Yanına bir de yazdıklarını anlama kılavuzu eklersen çok hora geçer.herkesi de kendin gibi tarzanca konuşmaya niye zorluyorsun

    • Arada bir “sadece bir nokta” gibi tavsiye başlıklarla da zuhur eden sayın Hayreti Mucib Matrakçı Ali Namlı Bey,yani sizi anlamak için ancak arada bir “sadece bir nokta” gibi tavsiye başlıklarla zuhur eden Hayreti Mucib Matrakçı Ali Namlı Bey olmak lazım herhalde.

      Bazen uzun,çoğunlukla orta kararda,bazan da bir iki cümlecik yorumlarla şu sayfaya iştirakim oluyor. Ancak ne zamanki dünkü gibi uzun bir paylaşım yapsam sık sık üstteki gibi bir ikazınıza muhatap kalıyorum. Oysa ondan önceki son yorumumu tam on gün önce yapmışım.

      Bu arada siz ise bu sayfaya her gün mutad olarak iştirak ediyorsunuz -ki iyi de yapıyorsunuz;buna benim bir itirazım yoktur- ve bazan uzuna yakın paylaşımlarınız da olabiliyor,ama sizin yazdıklarınızın yanında sayıca az kalan benim uzun bir yorumuma hemen kulpu yapıştırmaktan kaçınmıyorsunuz.

      Bence eğer bir eleştiriniz olacaksa o yorumun uzunluğuna,kısalığına değil de içeriğine ilişkin olmalı. Misalen dünkü destan -dediğiniz- yorumun hangi cümlesi lüzumsuz, yapabiliyorsanız işte bunu bana söyleyebilirsiniz.

      Ben bir fikre karşı delilleriyle,gerekçeleriyle bir karşı fikir sundum o yorumumda. Böylesi düşüncelerin asker selamı gibi,telgraf usulüyle ortaya konulması ve anlaşılması mümkün değildir.

      Bu konuda daha önce de açıklama yaptım,ancak bu durum siz de takıntı olmuş…inadına yazma iştiyakımı kıracak ölçüde salvolar yapıyorsunuz ve açıkçası haksızlık ediyorsunuz.

      Sonra şunu da bir düşünmek lazım derim;sitenin sahibi yazdıklarımızın uzunluğundan şikayetçi oluyor mu? Bize bir sınırlama getiriyor mu? Aksine açmış sütununu isteyen istediği gibi yazabiliyor. Siz niye rahatsız oluyorsunuz?
      Kaldı ki beğenmiyorsanız okumak zorunda da değilsiniz. Geçiniz efendim…

      Bir de “İşte böyle kısa ve öz ve net” öyle mi? Kendi kendine methiye yazmak güzel zanaat olmalı herhalde. Ne diyeyim azizim;aynaya bak! Kendini beğen ve mutlu ol her daim.

      • Uğur bey haklı olarak “Bence eğer bir eleştiriniz olacaksa o yorumun uzunluğuna,kısalığına değil de içeriğine ilişkin olmalı. Misalen dünkü destan -dediğiniz- yorumun hangi cümlesi lüzumsuz, yapabiliyorsanız işte bunu bana söyleyebilirsiniz.” buyurmuş ama sözkonusu yorumun içeriğini boş gördüğü için şeklen eleştirmiş de olabilir kendisi, bence alınganlığın lüzumu da yok yani…

      • Uğur Bey , her şeyden önce söylediklerinize şahsen benim de aynen iştirak ettiğimi özellikle belirtmek isterim , bunda bir görüş farklılığı yok .
        Ancak benim biraz da latife olarak ve genel anlamda söylediğim ‘meydan destancılara kalsın ‘ sözünü gerçekten çok abartmışsınız ! Üstelik bununla sizi hedef aldığımı , doğrusu nereden çıkardınız ! Yani bu kanaate nasıl vardınız , anlayamıyorum . Bu köşede her gün , hemen hemen herkes uzun uzun yorumlar yapıyor , burda doğrudan sizin alınmanıza gerek yok ki ! .Neticeten öyle bir şey yok yani , içiniz rahat olsun !
        Selamlar , saygılar ,iyi geceler efendim

  18. siz biden in yanına gitmeden tayyip erdoğan diz çöktürmeye çalışıyorsunuz.ayıptır günahtır.bizim demokrsimiz onlardan kat kat iyidir ve insanidir.

  19. Pazarlık için koz olabilir. Her ülke kendi çıkarları için çalışır.Detaylı bilgi için Ergün Diler’in Takvim gazetesi bugünkü makalesi okunabilir.

Yoruma kapalı.