Enkazın altındaki kızının cansız elini tutan babanın yüzündeki hüzne bakarken düşündüklerim…

54
Reklam

Bu depremden zihnime takılı kalacak fotoğrafı biraz önce bugünkü Guardian gazetesinin ilk sayfasında gördüm ve siz de göresiniz diye o fotoğrafı bu yazının girişine koydum. Dondurucu soğukta, enkaz önünde öylecene oturan bir adam fotoğrafı bu. Adamın delici bakışları dikkat çekiyor, ama yine de tek başına birinin öyle bir pozu ilk bakışta anlamsız kaçıyor.

Ancak dikkatli bakınca, adamın enkazın içine doğru uzattığı eli içerisinde bir başka elin varlığı fark edilebiliyor.

Depremden sağ kurtulmuş Mesut Hançer’in kurtarılamamış 15 yaşındaki kızı Irmak’ın eli bu.

Mesut Hançer’in bu fotoğrafı zihnimde herhalde uzun yıllar kalacak…

Felaket büyük.

Marmara depremi 7.4 şiddetindeydi, arka arkaya gelen Kahramanmaraş merkezli iki depremden biri 7.7, diğeri 7.6 şiddetinde. 23 yıl önceki depremden bu iki deprem 0.3 ve 0.2 puan daha şiddetli. 

Oysa o küçük küsurata aldanmamak gerekiyor: Aralarında 23 yıl fark bulunan depremlerin ikincisi ve üçüncüsünün şiddeti ilkinin belki 10 misli, belki çok daha fazla. 

Herhalde konunun uzmanları bile, beklenen depremin bu şiddette ve kısa arayla iki kez vuracağını hesapta zorlanmışlardır.

Reklam

Hesapsızlık deprem sonrasında yaşanan acemilikte kendisini belli ediyor.

Bir, dünyanın ülkemizi -ve bu arada Suriye’yi de- vuran depremi duyar duymaz anında verdiği tepkiyi, yabancı ülkelerin derhal gönderdikleri arama-kurtarma konusunda uzmanlaşmış ekipleri ile insanları enkazdan canlı çıkarmada yardımcı olmak üzere eğitilmiş köpeklerini düşünün, bir de, üzerinden 36 saat geçtikten sonra bile depreme maruz kalmış 10 ilden yükselen “Arama-kurtarma ekipleri nerede?” çığlıklarını…

Olağanüstü hal (OHAL) ilanında bile 36 saat gecikildi.

Halbuki ‘depremde ilk yapılacaklar listesi’nde en başta yer alması gerekirdi OHAL ilanının…

Vatandaşlar görevlerini yapmada yarışta. Dün bir yakınım, uğradığı kan merkezinde, kan vermeye koşanların merkezin kapasitesini aşan ilgisinin yoğunluğuyla baş edilemediğini gözlemledi. 

Kan bağışı, malzeme bağışı, erzak bağışı, giyim-kuşam bağışı, nakit bağışı… Herkes bir şeyler vererek felaketin daha az hissedilmesini sağlamaya çalışıyor.

Yardımlar zamanında ihtiyaç sahiplerine ulaşıyor mu?

Enkaz kaldırma ve yıkılan binaların altında kalanları kurtarma çalışmaları sonuç alıcı biçimde yürütülebiliyor mu?

Reklam

Sokakta kalmışlara başlarını sokabilecekleri, soğuktan korunabilecekleri barınaklar ile içebilecekleri sıcak çorba, yiyebilecekleri somun ekmek sağlanabiliyor mu?

Yukarıda dikkatlere sunduğum sorulara birbirinden taban tabana zıt cevaplar alınıyor.

İktidar sorumluluğu taşıyan siyasiler -görevi gereği konuyla ilgisi olsun olmasın bakanlar- “Yaptık, yapıyoruz” fiileri ile biten cümleler kullanarak her şeyin kontrolleri altında olduğu mesajları veriyor; medyanın büyük çoğunluğu da, örneklerini gösteremeseler bile sözlü olarak resmi açıklamaları destekleyici yayınlar yapıyorlar.

Buna karşılık, ilk 36 saat boyunca seslerini çıkarmayan muhalif siyasiler, sonrasında genellikle depremin vurduğu illerden yaptıkları açıklamalarla, arama-kurtarma çalışmalarının yetersizliği ile depremzedelerin yaşadıkları sıkıntıları dile getiriyor, muhalif bilinen birkaç TV kanalı da, alandan yaptıkları ve depremzedeleri de konuşturdukları yayınlarla onların iddialarına destek veriyorlar.

Yetkili ağızlardan duyulan ‘birlik ve beraberlik’ mesajları onların en yakınındakiler tarafından işitilmiyor galiba.

Türkiye’dekine benzer dışarıya kuşkuyla bakılan ülkeler, vatandaşlarının yaşadıkları en acı felaketlerde bile, kendilerine yardımcı olmaya gelmek isteyen yabancılara kapılarını açmak istemezler.

Çin’de, Rusya’da, İran’da da değişik düzeylerde afetler yaşandı, yabancıların yardım tekliflerini kabulde zorlandı o ülkeler.

Deprem sonrası çalışmalara katılmak için yardım tekliflerine bizde hükümet olumlu cevap verdi. Yardım teklifinde bulunan 70’ten fazla ülkeden çoğunun ekipleri, ülkemizin deprem bölgesinde, devlet görevlileri ile Türk gönüllüler yanında kurtarma eylemlerine katılıyorlar.

Kimi sahra hastaneleri, tıbbi ekipman ve malzeme de gönderdi.

Geçici aşevleri de.

Durumun bu noktasında şu soru aklıma geliyor: Yardıma koşan ülkelerin bir bölümü deprem kuşağında değiller, ancak anlaşılıyor ki, kendi ülkelerinde de deprem olacakmış gibi en kötüye hazırlıklılar. Uzman eleman yetiştirmişler. Deprem meydana geldiğinde derhal devreye girmek üzere ihtiyaç giderici stoklar yapmışlar. Köpek yetiştirmişler. Peki de, faylar üzerinde oturan ve sıkça depremlerle karşılaşılan ülkemiz neden Kahramanmaraş eksenli iki depremden sonra beklenen performansı gerçekleştiremedi?

Neden hazırlıksız yakalandık?

Evet, felaketin boyutu çok büyük. Depremin şiddeti, kapsadığı alan alışılmışın ötesinde, ancak yine de böyle bir gelişmenin de yaşanabileceği öngörülebilmeli ve hesaplara katılmalıydı.

Yeni inşa edilmiş binalar, devlet daireleri, havaalanları, ana ve tali yollar da eskilerle birlikte tahrip oldu.

Oldu da bu nasıl olabildi?

Kartondan evler gibi yapılara nasıl izin verilebildi? 

İstanbul’u da sarsan Marmara depreminden sonra sorumluluk yalnızca tek bir müteahhitin üzerine yıkılmıştı; bu defa da öyle mi olur acaba?

Güzeller güzeli 15 yaşındaki kızının enkaz altından kendisine uzanan cansız elini tutarken, Mesut Hançer’in aklından kim bilir hangi düşünceler geçmekteydi. 

Onun fotoğrafının bana düşündürdükleri bunlar…

ΩΩΩΩ

Reklam

54 YORUMLAR

  1. Muharrem İnce, K.Maraş’ın en ünlü caddesinde gece yürüyor. Asker polis devlet yok, binalar yıkılmış diyor. En ünlü caddenin adı “Trabzon Caddesi” diyor. Maraş’ta. Bu size ne söylüyor. Bana gayet açık geldi.

    • Tabii şimdi zamanı değil. Enkaz altında kalanları çıkarma, cenazeleri kaldırma, yaraları sarma, taziyeleri kabul etme zamanı şimdi. Dünyanın her yanından insanların Türkiye ile birlik ve beraberlik duygularını, hüzünlerini sergilemek için yarıştıklarını görüyoruz.
      Mizah dedikleri aşağılık sululuklarıyla kustukları kinleriyle, Charlie Hebdo gibi soysuzlar yüzünden hüznün de, acıların da, ölümün de, kıyametlerin de tek başına ve sadece dostlarla yaşanmadığını ve hiçbir şeyin anlamsız olmadığını, hayatın devam ettiğini ve orada bizi bütün görevleriyle beklediğini hatırlıyoruz.
      Milletçe başımız sağ olsun. Depremde hayatını kaybedenlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar, yakınlarına da başsağlığı ve sabır diliyorum.

  2. Yazacak okadar çok şey varki ama bugün bunları yazma vakti değil.Bu felaket üzerinden siyaset yapanları lanetliyorum sadece .Herşey sorun , yardım yok ,yağma var , yapılan hiçbir şey yok!!!! Bu sadece insanların moraliniz bzmak için yapılan yorum ve iğrençlikler.
    Düşünün yüzyılın felaketi olmuş , gazeteler de bir resim var yol bir şerit 3 metre ötelenmiş .
    Böyle bir afet.Ne yapmalı TV ye çıkıp KİN mi kusmalı , yoksa bir taraftan olaya yardım mı etmeli 70 ülke gelmiş yardıma SEN bu ülkeler kadar İNsanlıktan uzaksın, siyaset yapıyorsun. Bir tane iş makinasıyla herşeye mudahale etmiş AYIP AYIP.
    10 İL MİLYONLARCA İNSAN ETKİLENMİŞ. sen yardım konvoyu gönderdin de içeri mi almadılar.Sen iş makinası getirdin de çalıştırmadılar mı, sen jeneratör getirdin de almadılar mı. neden iğrenç politik hedeflerini nefretle kusuyorsun. sen kaç tane evi yıkılmış insanı evine aldın veya OTEL ve barınma organizasyonunda devlete yardımcı olsun.
    SADECE VE SADECE KİN KUSTUN. Yazıklar olsun . Anlayan anlamıştır.

    • Sorum şu sizler ve başkanlarınız acaba BU ZİYARET SONRASI HANGİ KAYAK TATİLİNE GİDECEKSİNİZ. ???

  3. Allahtan sosyal medya var.

    “Salih Dağkuş

    En iyi yapabildiğiniz şey yasak koymak..
    Cimeryasak koyar:Twit atmayın.
    Afad yasak koyar:Bizden başka kimse yardım dağıtamaz diye..
    Hükümet OHAL ilan eder deprem bölgelerine giriş çıkışları yasaklar

    Yasak koymaktan başka ne iş yapar bu devlet yönetimi???”

    • Anladım ki…
      Bir süre susup olup bitenleri öğrenip anlamaya çalışmayı unutmuşuz.
      Ettiği lafın sonunun nereye gittiğini hayatı boyunca tartmamış insanlara “Yahu bir sus, iş yap, insanlara bir hayrın olsun!” demekten de imtina eder olmuşuz.
      Bu halimiz yetmezmiş gibi insan acısını da hızla siyasallaştırıyoruz.
      Lakin hepsi bir yere kadar!
      Sonuç gelip toplumsal dayanışma duygumuza ve milli güvenliğimizi zedeleyecek noktalara dayanıyor.
      Dikkat etmeliyiz, bunu yapanlara izin veremeyiz.

  4. Ihtidar! engel olma yeter, yardima giden veya yardım götürenleri niye tutukliyorsunuz. Partiler bu ülkenen resmi kurumlari değillermi?
    Tabii ordaki yolsuzlikların görünmesini istemiyorsunuz!

    Kopi👇
    *********
    ” NE DEMİŞTİ?
    Kılıçdaroğlu, dün gece paylaştığı videoda özetle şöyle demişti:

    “Bu meseleyi asla ama asla siyaset üstü de görmüyorum. Bu duruma bizi onun siyaseti getirdi. Deprem vergilerini çetelere yedirdiler. Hani nerede o para o paralar da yok. Ömrü boyunca devlete her biçimde vergi veren halk ihtiyacı olduğunda devleti yanında göremedi. Varsa yoksa seçim varsa yoksa saray bu ülkeyi ne zaman batıyorsa yanımda ol çağrıları yapıyor. Hadi oradan seninle işim olmaz, olmayacak da.

    İnsanlarımızın halini gördükçe öfkem artıyor. Birileri bu ülkenin kaynaklarının nereye harcadığının hesabını vermek zorundadır. Onun için birilerinin felaketi yumuşatma çabalarına destek vermeyi asla düşünmüyorum.

    Belediye başkanlarımıza söyledim, kaynak sağlamak için ellerinden geleni yapacaklar. Bürokratik engel mi koyuyorlar? Yapın dinlemeyin, bu halka ekmek, battaniye bulmak için tutuklanmanız gerekirse tutuklanın. Ağız dalaşı protokoller bürokrasi bitti. Çünkü söz bitti, milyonlarca insanımız sokaklarda”
    ********’

    • Bu kadarını gerçekten beklemiyorduk bay bay Kemal. Hatay’da 10 dakika boy gösterip gittiniz. Ama o bölgede binlerce insan hâlâ dondurucu soğukta “Bir can daha kurtarabilir miyim” diye mücadele ediyor. Deprem gerçeğini önümüzdeki dönemde uzun uzun konuşacağız. Ama önce hem yaşamını yitirenlere hem de yaşam kurtaranlara lütfen biraz saygı.

  5. Sayın Koru, Sizi yazılarınızdan tanıyorum. Yazılarınızdan çok da istifade ettim. Ancak son zamanlardaki muhalifliğinizi size yakıştıramıyorum. Yanlış anlamayın muhalif olmanızda bir sorun yok. Ancak kendi fikrinizi başkasının ağzından söylemeniz, her tarafa çekilebilecek cümleler kurmanız, siyaseten yapıldığını düşündüğünüz her yanlışı İslamiyetin ve milletin aleyhine kullanmanızı yakışıksız buluyorum. Siyasi saikle insanların moral ve motivasyonunu bozmak sizi muhalif değil, kötü bir siyasetçi yapar. Müslüman kaidesi kuralı olan insandir. İnsan 1+1 ev taşıyor da bir hafta aradığını bulamıyor. Birçok ülkeden büyük bir nüfus ve yüzölçümü çok büyük bir depremden etkilenmiş. Siz İslamiyet ve insaniyet gereği insanları birleştirip motivasyonunu arttıracak noktaları öne çıkarmanız gerekirken hâlâ o onu demiş bu bunu demişle “çaktırmadan” muhaliflik yapıyorsunuz. Size Bediüzzaman Hazretlerinin iki sözünü gönderiyorum. Kolaylıklar dileğiyle… “Sırat-ı müstakimi göremeyen, ifrat ve tefrite düşer. Muvazenesiz ve mizansız olan çok aldanır, aldatır.” “Hem de büyük işlerde yalnız kusurları gören cerbezelik ile aldanır veya aldatır. Cerbezenin şe’ni, bir seyyieyi sünbüllendirerek hasenata galib etmektir.”

  6. “Devlet enkaz altında kaldı”

    “Devlet çöktü”

    Bu manşetleri Yeni Şafak ve Akit gazeteleri birinci sayfa manşet yapmışlar. 1999 depreminde. Şimdi aynı manşetleri atacaklar mı bakalım. Yada böyle bir manşet atılmasına bugün izin verirler mi? Nereden nereye.

    • Lütfen bu göçüklerin üzerinde tepinmeyelim. Üzüntüden de olsa, öfkeden de olsa, çaresizlikten de olsa, huysuzluktan da olsa ne olur tepinmeyelim. Allah’a dua edelim. Çalışanlara destek olalım. Erdemli davranış bunu gerektirir.

  7. “DEPREM ÖLDÜRMEZ, HIRSIZLAR ÖLDÜRÜR”
    Başlık bana değil, Sözcü gazetesi yazarı ve “diplomalı” ekonomist Murat MURATOĞLU’na ait.
    Pekâlâ kim bu hırsız yada hırsızlar?
    Saymaya kalksak bu sayfa yetmez.

  8. Bir afet görevlisinin, ṣehrinde yüzlerce yıkılan bina olduğunu görmesi için saatlere ihtiyacı yok.

    Her yıkılan binada ne yapılacağı, ne kadar kurtarıcıya, alete ihtiyaç olduğunu bir afet grevlisi bilir.

    Böyle büyüklükteki bir afette ilk anda her yerde olmak mümkün değil ama devletin bütün kurumlarını kapsayan hazır planların ilk saatte devreye sokulması gerekirdi.

    Eksiklerin, hataların ṣeffaf olarak olarak ortaya konulması lazım.
    Baṣka türlü ders çıkarmak mümkün değil.

  9. 30 yıldır bu Devlete öğretmenlik ettim, Bir gün yanımda olmasını istedim oda yoktu.

  10. yıkılan binalar değil türkiyenin umutlarıydı
    artık güneydoğu diye bir bölgemiz yok
    acının ve felaketin tarifi imkansız
    hepimizin başı sağolsun

  11. Fransa merkezli ırkçı dergi Charlie Hebdo ise yıkılan binaların yer aldığı skandal bir çizime imza atarak, “Tank göndermeye bile gerek yok.” diye yazmış.

    En güzel cevabı Yunanistan medyası vermiş.

    Kathimerini gazetesinin paylaştığı karikatürde, elinde sprey boya olan bir kişinin duvara “Hepimiz Türk’üz” ifadesi. Fransız dergiye cevap niteliğinde.

    Türkiyede olduğu gibi dünyadada insanlar ikiye ayrılıyor.
    1-Yıkım ekibi
    2-Dayanışma ekibi

    • Sizde zerre kadar vicdan yok onu biliyoruz. Hiç değilse biraz utanın. O kınadığınız basın İftıra ve yalan Fabrikası Havuzdan miliyar kat daha merhametli ve şerflıdır.
      Fıransa Meclisi’nin Türkiyedeki fekaket için saygi duruşlarını neden yazmadınız. Düne kadar bir gün ansızın gelebiliriz dediğiniz Yunanistanın Devlet televiziyonu Türkç şarkı ile açıldı.
      Ben kime yaziyorum sanki muhatap alduğum utanacak ve anliyacak.

    • Bütün dünya bize karşı diye biliyorduk. Emperyalistlere meydan okuyorduk. Yunanistan’a da bir gece ansızın girebilirdik. Bir gece ansızın ne olacağını böylece gördük.

  12. Hükümete mi, hükmedenlere mi veryansın etmeli? Kendimize mi kızmalı kızılması gereken birilerini mi aramalı??
    –Hatay havalanı gereklimiydi iyi mi oldu? evet gerekliydi ve iyi omuştu! Ama lakin, yeri yanlıştı!!!
    –Havalanının yakınına arkasından önünden yerleşim olacağı biliniyor muydu? Biliniyordu!!! (600 evler vb denilen yıkılan yerler). tarlanın çamurun içine ev yapan mı suçlu izin verip yapılmasına göz yuman mı?
    –Pazarcığı Osmanlı yüzyıl önce boşaltmış! depremler orda yoğun! öyleyse!?!?…
    –Maraştan Hatay’a kadar tüm belediyeler nerdeyse iktidar belediyesi!!!
    Aynı M.ince gibi bende tanıdıklarıma ve bizzat yönetenlere;
    “bu güzergaha 7 kat izin vermeyin! niçin veriyorsunuz dedim!”
    cevap: kafalarını çevirip (vay hain davaya ihanet haa!..) şu gerzeğe bak! der gibi baktılar!!!
    (ne zaman mı: daha 7 ay önce!)
    Not:bu arada sosyal medyada bir baktım 7 katlı binaları yapan mütahit ler beni gözlemliyor! fırsatını bulsa beni de betona gömecek idi!
    Şimdi: onlar gözden gönülden hayli uzakta çünkü;
    bir ilçede yüksek, sonradan yapılan tüm binalar ya yıkılmış ya ağır hasarlı!!!
    (keşkevideo yükleyebilsem ispat için!)
    Asinin yanına onlarca kat yapılır mı yapılır! Yapmışlar! ama nasıl yapmışlar???
    Nasıl yapılır? ona göre beton kazık demir ile!!!!
    Yapmazsan denetlemezsen umursamazsan!.. halk onu bilmez! umursamaz! anlamaz!
    ANLAYAMAZ!!!!

    • Adamım “–Maraştan Hatay’a kadar tüm belediyeler nerdeyse iktidar belediyesi!!!” demişsin ama yanlış bilgi;
      “nerdeyse” değil tüm büyükşehir belediyelerini chp kazandı!
      Sallamayalım…

      • Şaka mı bu? Adana ve Hatay dışında hepsi ya AKP veya MHP belediyeleri. Diyarbakır da zaten kayyum (AKP) elinde.

  13. Arkadaş, herkes kinini biraz saklasın. 15 milyon kişi etkilendi. Daha kurtarılmayı bekleyen olduğu gibi dışarıda kalan milyonların ihtiyacı var.
    Hadi azcık birlik, insanların acil ihtiyaçları var.
    Organize olun, destek verin….
    Sonra ne derseniz deyin…
    Afad Acil ihtiyaç listesi…Herkese ulaştırın..

    -Elektrikli ısıtıcı

    – Büyük-küçük tüp

    – Odun sobası, odun, kömür sobası

    – Cep ısıtıcısı, powerbank, jeneratör

    – Çocuk (1-5 yaş) ve erişkin mont

    – Kadın-erkek iç giyim ve çorap

    – Kadın-erkek ayakkabı

    – Kadın-erkek polar

    – Kadın-erkek içlik

    – Yağmurluk – panço

    – Uyku tulumu – yastık,

    – Yatak ve nevresim takımı

    – Tek kullanımlık tabak- bardak- çatal-kaşık

    – Tava-ketıl

    – Kavurma- barbunya – peynir – konserve

    – Çay-kahve

    – Kaşar-peynir-zeytin

    – Su-ekmek-hazır gıda

  14. Mesut Hançer abimize ve yakınlarını kaybedenlere başsağlığı ve sabırlar dilerim. Enkaz altında olanların tez zamanda sağsalim çıkmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ederim. Böyle acı bir zamanda siyasi hesapları bir kenara bırakmak gerekir. Deprem bölgesine gidip suçlayıcı konuşmalar yapmaktansa ordaki bir vatandaşın kurtarılması için çalışsalar daha samimi olurlardı. Afetin, depremin siyaseti olmaz.

  15. Biz burda siyasi propaganda yapmıyoruz. Bu acılar tekrar yaşanmasın diye uğraşıyoruz.

    Malasef söyleceğimiz sözler hükümetin hoşuna gitmiyecek yada tapanların.

    Uzmanlar şimdiden uyarıyor gelecek deprem ha bugün, ha yarın yada 20 sene sonra marmarada ve Bingöl ilinde olacak.

    Ekrem imamoğlu sürekli uyarıyor Depremde yıkılacak binaların yenilenmesi Merkezi hükümetin yardımı ile olur diye belirtiyor.

    10 katlı yıkılacak binayı düşünün 10 daire vardır ve daireler ayrı ayrı kişilerin biri yenilemek isterken diğeri param yok diye itiraz edebiliyor; kolay işler değil bunlar.

    Depreme dayanıksız Binaların yenilenmesinde istanbul ve Bingöl iline yardım edilmeli.

    https://www.youtube.com/watch?v=NW8dO8hefk0

    https://www.youtube.com/watch?v=q8vegdJyg_A

    Lütfü savaş bakanlık 5,5 sene geçti cevap vermiyor.

    Hatay Belediye Başkanı Lütfü Savaş depremden iki hafta önce uyarmış: Depreme hazırlıklı değiliz.

    Hatay Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ın, iki hafta önce yaptığı “deprem” açıklaması yeniden gündem oldu. Görüntülerde, “Hatay depreme hazırlıklı değil” diyen Savaş’ın “37 dönümlük bir arazi, orayla ilgili bir kentsel dönüşüm istedim, her şeyi yaptık, 5 buçuk yıldır bize bakanlık cevap bile vermiyor!” ifadelerini kullandığı görüldü.

    https://www.youtube.com/watch?v=B0kYzbzXgzs

    • Hatayda 10 yıldır (iki seçim dönemi) BŞehir belediye başganından bahsediyorsunuz sanırım!

  16. yıkılan binalarla birlikte geleceğe dair umutlarımız da yıkıldı.hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacak bilinen tek gerçek bu ne kadar acı bir felaket yaşadığımız daha tam bütün boyutlarıyla ortaya çıkmadı güneydoğu diye bildiğimiz ve öyle andığımız yer resmen haritadan silindi pazar günü herkesin sokaklarında dolaşıp her şeye rağmen geleceğe umutla baktığı o iller artık harabeden farksız acının tarifi imkansız artık yedi değil altı bölgemiz var çünkü biri haritadan silindi 6 şubat 2023 artık dönüşü olmayan bir tarih
    başın sağolsun Türkiyem

    • Münzevi bey van depreminden sonra vanı toki eliyle ayağa kaldırdık, git bir gör ne güzel oldu şehir, elazığ depreminden sonra elazığı toki eliyle ayağa kaldırdık, git bir gez! Bu enkazı da kaldırıp her beldemizi dimdik gıcır gıcır ayağa kaldırırız; durmak yok yola devam!!!!

  17. Sayın Yazar, bütün sorularınızın cevabını herkesten çok iyi biliyorsunuz. Depremde bile ayırımcılık yapan bir zihniyet. Biz c… ittifakı olarak sahadayız diyor. Ben şu kadarcık yazayım; yanlış iliklenen ilk düğme ve bu yanlışta olan ısrar, bugün gelinen nokta.

  18. Karar gazetesinde bir manşete rastladım: “Türkiye’deki müteahhit sayısı, inşaatın nasıl ranta dönüştüğünü ortaya koyuyor!” diyor.
    “85 milyon nüfuslu Türkiye’de yaklaşık 330 bin müteahhit bulunuyor. Sadece İstanbul Ticaret Odası’na (İTO) 60 bin kayıtlı müteahhit var. 83 milyon nüfusa sahip Almanya’da ise sadece 3 bin 800 müteahhit bulunuyor. Tüm Avrupa’da ise 20-30 bin arasında müteahhit olduğu tahmin ediliyor. Türkiye’de, Avrupa ülkelerinin toplamından 10 katından fazla müteahhit var. Çok sayıda müteahhit olmasına karşın Türkiye, yaşanan depremlerde çürük binalar nedeniyle ağır yıkımlarla karşı karşıya kalıyor” deniyor.

    Oldukça düşündürücü….

    Bu durum “liyakat” denen şeyin hakkının verilmediğini, nefsi açgözlüğün birbiriyle yarıştırıldığını, verilebildiği kadarıyla Teknik Eğitimin kaliteli olmadığını, Dini eğitimin (iş ahlakı-kul hakkı kavramlarının bireyde oturması/olgunlaşması açısından) hiç ama hiç etkili olmadığını, Haketmeyenlere bol keseden lisans/ehliyet belgesi verildiğini, Devletin denetim birimlerinin, mühendis odalarının görevlerini yapmadığını gösterir.

    • Bunların dışında yazıda hiç girilmeyen bir başka gerçek var. O da şu: Bilim-Teknik’e dayalı bir endüstri ortamı yaygınlaştırılamadığı için iş kollarının çeşitlendirilemediği gerçeği. İnşaat-müteahhitlik çok klasik bir iş kolu. Yapıların yenilenmesi artan nufusu destekleyecek mekanların oluşturulması önemli bir ihtiyaçtır. Ancak, ülke ekonomisinin önemli kısmının inşaata mahkum olması/abone olması başka iş kollarının ne kadar ihmal edildiğinin göstergesi, ülke adına çeşitlendirmede kısırlık belirtisi. Sonuçta, kısır olunan iş kollarının potansiyel ürünleri dışardan ithal ediliyor. Tüketim kültürü ithalata dayanmış/abanmış/dadanmış. Öyle ki sağlıklı/emniyetli binalar/evler ithal edilebilse o da yaygınlaşır ayrı bir ithalat sektörü oluşturur muhtemelen!

      Ülkede önüne gelen inşaatçı-müteaahit! Ha şimdi eserleriye övünedursunlar! Kaç paralık kaliteyse o depremler tayin ediyor. Ezbere derme-çatma işleri Allah affetmiyor. “İnsana yakışır iş yap” diyor adeta! Mühendis adam gibi adam olacak; eşyanın tabiatını bilecek, yeni mazlemeler geliştirmesini, mazleme seçmesini, Teknik hesaplamaları bilecek. Belki binaların çoğu gösterişli ama içi kof Teknik hesaptan yoksun, beton harici gerekli malzemeden yoksun paragöz zihniyetlerin eseri. Ufacık sarsıntıya gelemeyen içi kof dev gibi eserler! Muhtemelen, sözde denetleyiciler dahi teknik hesaptan yoksun liyakatsız kişiler. Çok sayıda inşaat müh.-mimarlık okulu, yüksek okulu var. Bu piyasanın kalitesizliği yıkıntılı manzaralar onların da programlarının kalitesiz olduğunun kanıtı.

    • Ülkemizde Liyakat, Laiklik, imamhatip dendimi, birkısım güruha iğne batıyor sanki bir yerlerine ve çığlık atıyorlar adeta!
      Ne güzel şeyler yazıyorsunuz bakın siz bile isterseniz!!
      Öğretmeye çlıştığınız herne ise, uygulamaya ne zaman geçeceksiniz sayın hb?
      Liyakati herkes istiyor ama kendi yandaşı söz konusu olursa oluyor teferruat!
      Laiklikle kimse uğraşmazken, varlığından memnun hatta tam uygulansın, herkes inancını tam yaşayabilsin derken!…
      Musallat ediyor başımıza işit feto gibi işleri birileri!!!
      Eğitim en önemlisi!
      tüm okullarda insanlar seçmeli ders olarak ta olsa, öğretilsin istiyor çocuklara;
      inanç din Kur’an (arapça ve meal tefsir ayrı ayrı) peygamberin ve sahabinin hayatı tarihi…!…
      Sen de bir devrim yapıp,
      imam hatiplerin olsun yarı dersleri inşaat metalurji jeoloji marangozluk işleri !!!
      desen mesela?

      • “Öğretmeye çalıştığınız herne ise, uygulamaya ne zaman geçeceksiniz sayın hb?” demişsin. Seçimler hayırlısı ile bitsin. Sonuçlar hakkıyla şek ve şüphe olmayacak şekilde belirlensin. İktidarda hangi parti, tercihan koalisyon partiler iktidarı olursa olsun aralarında köprü teşkil etmek için faydalı olmak için gelirim. Yeter ki çoğunluğa dayalı ortak bir kararla hemfikir olarak “gel buraya” desinler. “Akıl*İman Sentezi” bunu gerektiriyor. Her alanda ülke-yararlı yapılacak çok iş var!

    • Sayın hb “Oldukça düşündürücü….” diyorsun ama felsefe yapmaya gerek yok; avrupa bu çapta depremler yaşanan bir coğrafya değil, belki de ondandır…

      • Sn H. Gayret, Nicelikle övünme nitelikle övün! Herkes coğrafyasının gerektirdiği nitelikte işler yapmalı. Nitelik eşyanın tabiatını bilmekle ve gereğini yapmakla yerine geliyor. Liyakat denen şey de bu zaten. Avrupa Karar’daki yazıda geçtiği için buraya aktarıldı. Deprem bölgelerindeki başka ülkelere bak. Misal, bir Japonya ve hatta bir Şili örneğine baksan nufusa kıyasla inşaatçı/müeahhit sayısı bizdekinden daha azdır ama niteliklidir. Bizde inşaatçılık/müteahhitlik geleneksel anlamda adeta babadan geçen meslek olarak da temelsiz bir şekle bürünmüştür.

    • Sayın hb türk inşaat firmalarının yurtdışında kazandıkları nice prestijli projenin ihale şartnamelerinin en sonuna bir madde daha koyuyor yabancı ülkeler:
      -YÜKLENİCİ FİRMA, PROJE İNŞAATINDA MUTLAKA “TÜRK PERSONELLER” ÇALIŞTIRACAK!!!!
      SENCE BU NE DEMEK?
      TÜRK PERSONELLER BECERİKSİZDİR Mİ DEMEK?
      YOKSA O YABANCI ÜLKENİN KAYTARMACI, AYYAŞ, İŞE YARAMAZ UCUZ VATANDAŞLARINI KULLANMAYIN, BİZ SADECE TÜRK İŞÇİSİNE GÜVENİRİZ Mİ DEMEK?

      • Bir beldede, bir ülkede inşaat güvenlik / sağlamlık standartları düşükse ve orada bu düşük standartlara bile uyulduğuna dair denetim yoksa çalıştırdığınız işçinin hangi ülkeden olduğunun önemi yok. İnşaatın sağlamlığı işçi ile olmuyor, yapım teknolojisi, kullanılan malzeme, uyulan standartlar vb. belirleyici. Bosna’daki üniversite binası yapılacağında vakfın Karadenizli Başkanı (ki ülkemizde de inşaat yapıyor) “bu kadar demir ve betonla ben bunun gibi iki tane bina yapıyorum” demişti. Orada o kadar demir ve beton kullanılmak zorunda kaldılar, çünkü çok sıkı denetim var. Ülkemizde o malzeme ile iki bina yapınca sonuçları da böyle oluyor.

      • Sn H. Gayret son cümlenden o ülkelerdeki işe alınmanın ne kadar ciddi elemelere tabi olduğunu bilmediğin anlaşılıyor. İşe yaramaz, ayyaş o ülkelerde yok değil. Yurt dışında iş yapan Türkiyeli firmaların aynı hassasiyeti kendi ülkelerinde göstermeleri önemli. Dışarıdaki standardlara/mesleki yasalara kendileri uymak zorunda. İhaleleri kazanmak için başka şansları yok. Aynı uygulamaların Türkiye’de yerleşmesine iyi örnek teşkil etmeliler. Ülke insanının bu konudaki kaderini belirleyici olmalılar. Yüksek standardlara ulaşabilmek için gidecek daha çok yolumuz var. Genel anlamda bizde alelade insan hayatı yeterince önemsenmiyor. Bu önemli ölçüde ekonomik yetersizlikle de ilgili. Birçok konuda yetersizlik fazla (gelişmişlik derecemiz/notumuz düşük). Önceliksiz projelere ayrılan bütçeler ekonominin kurumasına katkıda bulunan dengesizliklerin ana nedenlerinden biri. Bu da karar verici siyasilerimizin dengesizliği/yetersizliği ile ilgili… İnşallah, daha iyiye doğru yollar belirlenir. Ondan sonradır ki “yola devam”…

    • de.statistisch.com sitesinde 17730 inşaat şirketi sayısı var Almanya’da 2020 senesinde. Yayın tarihi temmuz 2022.

      • O zaman, büyük ihtimalle bu yüksek rakamlara ufak-tefek onarım, sıva/boya işlerini yapanlar da dahil edilmiştir! Bizim konumuz bu tür makyaj işleri değil. İskelet. Binanın omurgası! Çöktüğünde onlarca/yüzlerce insanı götüren, aile ocaklarını söndüren cinsten.

  19. Hepimize, herkese tekrar geçmiş olsun. Kurtarılmayı bekleyenlere acil kurtarıcılar ve sabırlar dilerim. 1- Siyasiler ve medya uzantıları, doğal bir afetle karşı karşıya olduğumuzun farkına varsınlar. Birbirlerini veya birilerini suçlama fırsatı sananlar yanılıyorlar. 2- Yerel ya da genel kim iktidarda olsaydı durum farklı olmazdı. Yıkımdan eski yeni tüm yöneticiler (siyasiler) sorumludur. Sorumlulardan hesap sorma alışkanlığımız olmadığı için bu konuda ahkam kesmek anlamsız ve gereksizdir. 3- Bir çok olumsuz (yağma, hırsızlık vb) bir çok olumlu (uzun saatler sonra kurtarılanlar) haberle karşılaşacağız; lütfen abartmayalım. 4- Genel yöneticiler (siyasiler) lütfen afet bölgesine gidip kurtarma çalışmalarını engellemeyiniz. (Telefon var, görüntülü olarak size her şey uzaktan gösterilebilir, bilgilendirilebilirsiniz) Arkanızda koruma ve medya ordusu ile gelip acıları kaşımayınız. Yuhalanma riskiniz olmaz. 5- İlk günden ne yapabilirim, ne yapabiliriz sorusunu soran insanımızın oluşu sevindirici. Daha düzenli daha organize olarak kurtarma ve yardım çalışmaları başladı. 6- Ayrıştırıcı, kel kaşıyıcı, alakaya maydanoz yorumları editörümüz de kısıtlarsa acılarımız, öfkelerimiz hafifler

  20. O fotoğrafın düşündürdükleri , keşke bunlardan ibaret olsaydı !
    Söylenecek çoook çok şeyler var , hangi birini sayacaksın !
    Ama söylenmesi gereken en önemli ,en hayati , en vazgeçilmez olanı herhalde ‘ Keşke bu gerçekleri zamanında görebilseydik ve gereken önlemleri alabilseydik ‘ olanıdır !
    Devletin ve milletin bu felaket karşısında topyekun seferber olması , ne yazık ki zamanında alınacak önlemlerin asla yerini tutmamaktadır !
    Depremin , dünyada pek rastlanan bir deprem olmaması, artarda gelen iki büyük depremin vurduğu çok geniş bir alan olması , devletin böylesine büyük ve geniş alanlı bir depreme karşı yeterli hazırlığının olmaması , olan hazırlıkların da koordinasyonunda yaşanan sıkıntılar vs. arama ve kurtarma çalışmalarını büyük ölçüde aksatmaktadır .
    Deprem , 10 ilde meydana geldi ancak bu illerin 100 ün üzerinde ilçeleri var , bu ilçelerin de tahminen 1000 in üzerinde köyleri var ,bütün buralara en kısa zamanda ve etkili bir şekilde ve koordineli olarak yardım ve destek götürmek çok kolay bir iş değildir .
    Bu konuda gayret gösteren herkese Allah yardım ve kolaylıklar versin .

  21. Kötüye giden hemen hemen hiçbir konuda sorumluluk kabul etmeyenler, bu konuda da kabul etmeyecekler. Suçlu hep başkaları olacak.

    Arama-kurtarma, sahra aş evleri, sahra hastaneleri kurma kapasitesi yok edilen ordunun göreve çağırılamamasının bedelini onbinlerce insan hayatları ile öderken, kimse bundan sorumlu olmayacak.

    Çok yazık.

  22. ülkemizin başı sağ olsun.
    geçmiş olsun.
    felaket çok büyük.
    bana kalırsa şu an ne denli büyük bir yıkımla karşı karşıya olduğumuz hakkında bir fikrimiz olduğunu sanmıyorum.
    “başımıza gelenler ellerimizle kazandıklarımız” gerçeği yeter artar bile.
    ektiklerimizi biçiyoruz işte.

    binalar çökmemiş sanki ufalanmış görünüyorlar, deprem bölgesine yüksek katlı binalar inşa edilmekle kalmamış, malzemeden de çalınmış, bu binalara ruhsat verenler var, bu binaları satın alanlar var.
    sadece kendi rantına odaklanmış yönetici güruhu var,
    çoğunluğu ahlaksızlığı ilke edinmiş bir toplum var.
    bu durumda ülkenin bir enkaza dönmüş görüntüsü bir sonuçtur sadece.
    99 depremi başta, kastamonu seline kadar sayısız felaket yaşamış bir toplumun şu an içinde bulunduğu yanlış tutum ve yaşadığı hazırlıksızlığı hiç bir akıl izah edemez.
    uzmanların onca uyarılarına rağmen, hiç bir şey yapılmamış olmasını hiç bir izan kabul edemez.
    binlerce ölü,
    milyonlarca mağdur.
    yıkılmış harabe haline gelmiş şehirler…
    söylenecek çok şey var,
    ama neye yarar???
    sözün bittiği yerdeyiz.

    • sayın mehmet yılmaz güzel bir yorum yazmış, doğru tespitte bulunmuş lakin onbinlerce binadan bahsediyoruz hangi birini yargılayacağız?
      ruhsat veren hangi bir yetkiliyi sorumlu tutacağız?
      geçmişte benzer bir çok felaket sonrası ne oldu?
      daha çok müteahhidimiz oldu.
      hatta müteahhiti olduğu apartmanın yıkılması sonucu 12 yurttaş yaşamını yitirmiş olan talancı müteahhit olarak tanınan hamza cebeci cumhurbaşkanı erdoğanın danışmanı olmuştu değil mi?
      betona tapan bir ülke haline geldik.
      bu şehirlerdeki toplanma alanları bile imar edilmiş, ranta açılmış.
      elbette bu felaketlerin yaşanmasında emeği geçen herkesi küçükten büyüğe yargılayalım ama tıpkı bu şehirler gibi, tıpkı ekonominin hali gibi,
      kurumlar da enkaz halinde maalesef.

      depremden sonra battaniye fiyatlarının arttığı söyleniyor,
      böyle utanması kalmamış bir toplum olduk,
      bizim bir ahlak seferberliğine ihtiyacımız var.
      ahlakın çöktüğü yerde her şey çöker.

  23. Sayın Fehmi Koru,
    Öncelikle bu son depremlerde vefat edenlere Allah’tan rahmet ve tüm Türkiye’ye başsağlığı diliyorum. Yaralananlara acil şifalar diliyorum.
    Bu tip acıların tekrar yaşanmamasını diliyorum.
    Televizyon haberlerini izlerken çoğu zaman gözyaşlarıma hakim olamıyorum; o nedenle bundan önce ne yapılmadı ve bundan sonra ne yapılmalı diye düşünmeden yapamıyorum.
    Bu acıların tekrar yaşanmaması için neler yapılması gerekiyor, aslında bu herkesce az veya çok biliniyor.
    Bir tarihte Ankara’da marangozluk işlerimizi yapan ustaya yardımcısını göremeyince nerede olduğunu sorduğumda aldığım cevap ” o şimdi müteahhitlik yapıyor” olmuştu.
    Zamanında otellerde düğün fotoğrafları çeken bir tanıdık ise şimdi “müteahhitlik yapıyorum” diye ortalıkta dolaşıyor.
    Türkiye’de sanırım bu kadar önemli hiçbir meslek bu kadar ayağa düşmemiştir. İnsan canının değeri ancak deprem olunca mı hatırlanmalı?
    Bence yıkılan binaların müteahhitleri ve eğer şirketse şirket ortakları ve yöneticileri tüm mal varlığı ile yıkımdan ve ölenlerden sorumlu olmalı.
    Sadece müteahhitler değil, yıkılan binaların şantiye şefleri, yapı denetim şirketleri, o binanın projesini yapan şirketler eğer kusurları varsa tüm mal varlıkları ile sorumlu olmalı ve eğer can kayıpları varsa taammüden adam öldürme suçuyla yargılanmalıdır.
    Ayrıca binalarda bölme duvarları ve diğer tadilatlarla ilgili bütün sonradan yapılan işlemler çok sıkı denetim altına alınmalı ve kesinlikle buna izin verenlerin ve yapanların isimleri tutanak altına alınmalıdır. Herkesin kafasına göre apartman dairelerinin içinde değişiklik yapmasına izin verilmemelidir.
    Binalarda yumuşak kat hususuna dikkat edilmelidir.
    Bu yazdıklarıma elbette ki daha bir çok şey ilave edilebilir ama unutmamalıyız ki ölen her insan, eğer sağ kalmışlarsa, diğer aile fertlerinin hayatında çok büyük bir üzüntüye, yıkıma ve eksikliğe neden olmaktadır.

    • Bu Mehmet Yılmaz Bey, eski DİB. Hocamız mı tam bilemedim ?
      Ben naçizane bir hatırlatmada bulunmak istedim ; bunların kesinlikle ve en etkili bir şekilde hesabının sorulması gerektiği belirtiliyor , ancak kendisinin 1999 Marmara depreminin mahkeme sonuçlarına bir zahmet bakmasını rica edeceğim , tam bir felakettir !
      Selam ve saygılarımla

  24. KİMSENİN UMRUNDA DEĞİL

    Bu gün herkes cafcaflı cümlelerle deprem için niçin önlem alınmadığını, neler yapılması gerektiğini hükümetin yüzene vura vura ekranlardan sosyal medyadan tekrarlıyor. Kardeşlerim sözlerimi iyi dinleyin, olan olduktan sonra konuşanlara kulak vermeyin. Özellikle başta sayın yazar olmak üzere masa6 gönüldaşları 3 ay sonra neyin nasıl olmasına karar verecek onlar olacağı için hiç olmazsa İstanbul depremi için bir kaç olumlu adım atılması için yandaşlarınızı uyarmanız açısından umudum sizde.

    Öncelikle bu gün konuşanların hiçbirine inanmayın. Bizim ilçede en çöküntü mahallede en çöküntü mahallede kentsel dönüşüm yapmak istedi belediye. CHP dernek kurarak, mahalleye kamp kurarak evlerinizi vermeyin, imza atmayın, burası İstanbul’un en değerli yeri, yerinizi katarlılara verecekler başkan anlaşmayı yaptı, mahalleyi sattı diye yaygara kopardılar. Chp liler her toplantıyı sabote ettiler. Ne yaparsanız yapın, ne verirseniz verir getirin imza atayım diyenlerin yanında. Eline fırsat geçtiği için 22 bin kişiyi emniyete alacak koskoca bir projeye olmayacak şeyler isteyerek engel olanlar oldu. İşin kötüsü şimdi tv lerde car car konuşan teknik üniversite profları birkaç büyük mülk sahibinin açtığı davada sadece bunların binasına bakarak kentsel dönüşüme gerek yoktur diye bilirkişi raporu düzenlediler. Belediye 2 yıl uğraşıp milyonlarca lira harcadığı projeden vaz geçti. Şimdi herkes evinde mahallesinde mutlu oturuyor. İşte bu projeye engel olan chp liler yarın bir şey olduğunda niçin önlem alınmadı diyecekler.

    Daha vahimini anlatayım. Kadir Topbaş zamanında ibb eski bayrampaşa cezaevi alanında kentsel dönüşüm başlattı. Aman yarabbim chp ayağa kalktı. O günki basında da bulabilirsiniz. Yine katar, satma, rant hikayeleri. O zamanki ibb meclis üyeleri projeyi iptal ettirmek üzere dava üstüne dava açtılar. Yine boşaltılarak bu alana taşınması düşünülen mahalleliyi kışkırtılar. İbb yıllarca gerekli çoğunluğu sağlayamadı. Neyse imamoğlu ibb yi kazanınca utanmadan bitmiş bu projenin açılışını yaptı. Davaları da geri çekti. Ama asıl felaket olan ve gelecekte nasıl bir zihniyetin Türkiye’yi yöneteceğini göstermek açısından son söyleyeceklerime dikkat edin. Dönüşecek bölgedeki vatandaşlara cezaevi alanındaki binalar dağıtıldıktan sonra onların eski depreme dayanıksız binalarına ibb anlaşma gereği sahip oldu. Ama seçimde üç beş oy almak uğruna imamoğlu alana bir yıldır müdahale etmiyor. Vatandaşın çoğu ya yeni evini yüksek fiyata kiraya verdi depreme dayanıksız binasında oturmaya devam ediyor ya da kendi yeni konuta geçti eski evini kiraya verdi. Ya yarın deprem olursa bu mahalle ne olacak sorumluluk kimin evinden çıkmayan halkın mı sürece sahip çıkmayan üç oy hesabı yapan ibb nin mi.

    Naci görür diye bir çıkmış beni dinlemediler ben tahmin ettim deyip duruyor. Tahmin ettiği 2020 Elazığ depreminden sonra bölgede herkesin tahmin ettiği beklenen deprem. Devlet elazığın yaralarını tam olarak saramadı 2 yılda bütün bölgeyi nasıl değiştirsin. Bu arada sel baskınları ve yangınlarda cabası. 2 yıldır devlet onu dinleseymiş depreme hazır olurmuşuz, muhterem 3 yıldır imamoğlunun danışmanı sizce İstanbul depreme hazır mı? Bunu yukarıdaki örnekten değil İstanbul’un deprem bütçesinin temsil ağırlama (rakı balık-buşon parası) bütçesinden daha az olduğundan anlayabilirsiniz.
    Cümleten milletimizin başı sağ olsun, ölenlere rahmet kalanlara acil şifalar diliyorum.

    • 3-5 katlı yerlere imzaları attıktan iş işten geçtikten sonra kat sayısının artırılarak!
      (mülk sahiplerine eski evlerine göre pay ev verip) 1 evden 10 ev rantı kendi hanelerine yazmak isteyenleri yazmamışsın!
      5 ev bonuslanıp 10 eve çıkınca aradaki ek yapılan fazla ranttan eski mülk sahibi niye pay alamıyor? onun yüzünden!
      olabilirmi acaba?

  25. İnsanların acısı üzerinden siyaset yapan, içindeki tüm nefreti dışarı vuran insanlar var. Sosyal medya üzerinden sürekli bir yalan bombardımanı yapıyorlar. Yetkililerden yapılan açıklamalara rağmen asla provokasyondan vazgeçmiyorlar. Bu yaptıkları ise halkta paniği artırmaktan başka bir işe yaramıyor ama umurlarında bile değil. Maddi manevi hiçbir katkıları olmadığı gibi, büyük seferberliği de sabote etmeye çalışıyorlar.
    Cumhurbaşkanı Erdoğan, 7 günlük milli yas ve 10 ilde 3 ay boyunca OHAL ilan ettiklerini açıkladı. Tüm Türkiye deprem bölgesine akıyor. Büyük bir gönül seferberliği yaşanıyor. Belediyeler, AFAD, Kızılay, STK’lar, UMKE, gönüllüler herkes orada. Yurtdışından birçok arama kurtarma ekibi afet bölgesine ulaştı. İzin verin, göçük altından çıkarılan kızımız için sevinç gözyaşı dökelim. Bırakın biraz acımızı yaşayalım.
    Hâlâ göçük altında kalan insanlar var. Ve onları kurtarmak için bölgede canla başla “Sesimi duyan var mı?” diye seslenen binlerce gönüllü… Hepsi zamanla yarışıyor. Belki enkazdan bir kişi fazla çıkarabilirim umuduyla. Biraz kendinizi onların yerine koyun.

  26. Elbette, dünya zor bir dönemden geçiyor. Elbette, küresel ekonomipolitik zor sınama ve zor sınavlardan geçiyor. Ancak, bu düzeyde trajedilerde, afetlerde, felaketlerde, başka konularda ciddi tartışan insanların, ‘insanlık’ adına bir anda kenetlenecek ve tüm yüreklerini ortaya koyacak kadar da sağlam değerlere sahip olduklarına, insani değerlerini asla kaybetmediklerine de şahit oluyoruz.
    Türkiye değer verilen, sevilen ve başına bir zorluk geldiğinde, dünyada herkesin, her ülkenin insanlık adına desteğe hazır olduğu bir ülke. İşte, bu temel gerçekle ve yüreğimizdeki güçle, yaralarımızı da her zamanki en başarılı şekilde sarmayı bileceğiz.

    • Düne kadar tüm dünya bize karşı, emperyalistler bizi yok etmeye çalışıyor, dünyaya meydan okuyoruz gibi saçmalıkları her gün söylüyordunuz. Biz de öyle değil diyorduk. Demek ki biz haklıymışız. Yalan söylüyordunuz.

Yoruma kapalı.